Yemen: Sana’da yangın 30 evi küle çevirdi

Yemen Enformasyon Bakanı’nın Twitter hesabında yayınlanan devasa yangına ait gece çekilmiş bir fotoğraf (Twitter)
Yemen Enformasyon Bakanı’nın Twitter hesabında yayınlanan devasa yangına ait gece çekilmiş bir fotoğraf (Twitter)
TT

Yemen: Sana’da yangın 30 evi küle çevirdi

Yemen Enformasyon Bakanı’nın Twitter hesabında yayınlanan devasa yangına ait gece çekilmiş bir fotoğraf (Twitter)
Yemen Enformasyon Bakanı’nın Twitter hesabında yayınlanan devasa yangına ait gece çekilmiş bir fotoğraf (Twitter)

Yemen’in 2014’ten bu yana Husi işgalinde bulunan başkenti Sana’da büyük bir yangın meydana geldi. Şehrin batısındaki eski bir mahallede kaçak satış yapan Husilere ait bir yakıt deposunun alev alması sonucu yaklaşık 30 ev küle döndü.
Şarku’l Avsat’a bilgi veren görgü tanıkları, meydana gelen yangının 2014’ten bu yana darbe yılları boyunca görülen yangınların ilk örneği olmadığını, ancak en büyüğü olduğunu, yangının civardaki yaklaşık 30 eve sıçradığını, mahalle sakinlerinin yangını kontrol altına almaya yönelik tüm çabaların rağmen evlerin tümüyle kullanılamaz hale geldiğini vurguladı. Sana’daki kaynaklar, alev alan yakıt deposunun mülkiyetinin Naci el-Hakim adlı Husi bir komutana ait olduğunu, her zaman olduğu gibi kaçak işlem yapan grubun üst düzey liderlerinin zenginleşmek için halkın acı çekmesi pahasına art arda yaşanan krizlerden gayri meşru bir şekilde yararlandıklarını açıkladı.
Görgü tanıkları, yangının bölgedeki bir semt pazarının yakınında bulunan Suneyne mahallesinde çıktığını, mahalle sakinleri arasında büyük bir paniğe yol açtığını ve aynı zamanda Husilere bağlı sivil savunmanın gerekli söndürme çalışması yapmadığını ifade ettiler.
Husi kaynaklarına göre, Husiler tarafından kontrol altına alındığı iddia edilen yangın sonucu herhangi bir kayıp bildirilmedi. Sana sakinleri, son zamanlarda açık artırmayla satılan petrolün ciddi bir yakıt krizini tetiklemesinin ardından, Husilerin karaborsada petrol ürünleri ticareti yapmaya devam ettiğinin başka bir kanıtının meydana gelen yangın olduğunu belirttiler.
Meşru Yemen hükümeti Enformasyon Bakanı Muhammed el-İryani olayla ilgili olarak, “Husi milisleri, güvenlik noktalarında petrol yüklü onlarca tren vagonuna el koymaya devam etmesi, Sana’da ve Husilerin kontrolü altındaki bölgelerde bir yakıt krizini körükledi. Husiler, vatandaşlar için taşıdığı riski ve ekonomik durumu dikkate almaksızın, karaborsada kat kat yüksek fiyatlara satmak amacıyla yerleşim alanlarında büyük miktarlarda petrol depoluyorlar.” ifadelerine yer verdi.
İryani, Twitter hesabında yaptığı paylaşımda, Süneyne Mahallesi’ndeki onlarca evi küle çeviren devasa yangının, karaborsa tüccarlarından biriyle Husi komutanlardan birine ait olan evin içinde bulunan yakıt tanklarındaki petrol ürününün sızması sonucu ortaya çıktığını ve yangının büyük maddi hasara yol açtığını doğruladı.
Husilerin başkent Sana ve Husilerin kontrolü altındaki alanlar son iki haftadır, akaryakıt istasyonlarını kapatması, araç kuyruklarına sınırlı miktarda petrol tahsis etmesi, Husi sülalesine bağlı insanların yakıta erişimini kolaylaştırması ve gruba bağlı depoların önünde kara borsa kurması sebebiyle petrol ürünlerinde ciddi bir krize şahit oluyor.
Yemen hükümeti, Husi milislerin, kurtarılan bölgelerden gelen 150’den fazla tren tankere el koymanın yanı sıra, halkın sıkıntılarını ikiye katlama ve karaborsayı canlandırma çabaları bağlamında Husilerin işgal altında tuttukları bölgelere erişimi engellemekle suçladı.
Meşru hükümete bağlı Yemen Ekonomik Komitesi yaptığı açıklamada, vatandaşların çektiği acıları hafifletmek ve bu sahadaki karaborsa faaliyetlerini sınırlandırmak için serbest bölgelerdeki petrol ürünlerini milislerin kontrolü altındaki bölgelere transfer etmek için tüm çabaları gösterdiklerini vurguladı.
Komite, 150’den fazla tren tankerine Husilerin el koyduğunu, teslim alınan bölgelere girmesini engellemede ısrar ettiğini, vatandaşların çektiği acılar üzerinden siyasi ticaret yapma ve yönettikleri karaborsayı desteklemek için tüccarları ve trenlerde çalışan işçileri açık bir şekilde tehdit ettiklerini ifade etti.
Komite, “kurtarılmış bölgeden Husilerin işgali altındaki bölgelere tren tankerleriyle taşınan ve yasal olarak kurtarılmış limanlara ithal edilen yakıtın, hükümet kararları, yasalar ve şartnamelere uygun olarak tüm teknik kontrollerden geçirildiğini, ayrıca, teknik özelliklerinin bütünlüğünü ve yasal kaynağını doğrulayan uluslararası uzman şirketler tarafından alınan sertifikaya sahip olduğunu” vurguladı. 
Şarku’l Avsat’a açıklamada bulunan başkentteki görgü tanıkları, akaryakıt istasyonlarının önündeki araç kuyruklarının yüzlerce metre uzandığını ifade ederken, Husileri destekleyenler ve onların liderlerinin kendileri için belirlenen istasyonlardan imtiyazlı bir biçimde akaryakıt aldıklarını vurguladı.
Husilerin fiyatları siyasi olarak artırmak için yarattığı kriz, karaborsacılara kapı aralanmasına yol açtı. Plaka başına 20 litreyle sınırlı tutulan benzinin fiyatı yaklaşık 15 bin riyale (25 dolar) ulaşırken, bu fiyatlar grup tarafından kontrol edilen bölgelerdeki nüfusun büyük bir kısmının kapasitesini aşıyor.
Darbesi Husiler, petrol krizinin sebebinin Kızıl Deniz açıklarındaki gemilerin gecikmesi ve Hudeyde Limanı’na erişim sorunu nedeniyle yaşandığını iddia ettiler. Öte yandan hükümet kaynakları, grubun iddialarını reddetti ve krizin, Yemenlilerin servetleri ve mallarının yüzde 20’sini “humus” adı altında yağmalamak için son zamanlarda Husiler tarafından kararlaştırılan “5 yasa” üzerinde sokağın öfkesini dindirmek için planlanmış yapmacık bir kriz olduğunu vurguladı.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz