Ceaser Yasası Esed rejiminin davranışlarını değiştirebilecek mi?

Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim dün Şam'da bir basın toplantısı düzenledi (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim dün Şam'da bir basın toplantısı düzenledi (AFP)
TT

Ceaser Yasası Esed rejiminin davranışlarını değiştirebilecek mi?

Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim dün Şam'da bir basın toplantısı düzenledi (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim dün Şam'da bir basın toplantısı düzenledi (AFP)

ABD’nin geçtiğimiz hafta Caesar Yasası kapsamında yayınladığı yaptırım uygulanan isimler listesi ‘sadece bir başlangıçtı’. Önümüzdeki haftalarda 100 kadar Suriyeli ismin yer adlığı bir listenin daha yayınlanması bekleniyor. Böylece önümüzdeki yaz ‘Caesar’ın yazı’ olarak adlandırılmayı hak ediyor. Amaç ‘Suriye rejimini değiştirmek değil’ daha ziyade rejimi  ‘iç ve dış jeopolitik konulardaki davranışlarını değiştirmeye’ zorlamak. Bu da Moskova'yı Washington'la ‘ABD’nin koşullarını karşılayan yeni bir anlaşma’ yapılması için müzakerelere girmeye zorluyor. Bu koşullar arasında, ‘ABD'nin Rusların Suriye'deki varlığını meşru’ olarak kabul etmesi karşılığında ‘İran’ın Suriye’deki varlığının sona erdirilmesi’ yer alıyor.
Bu sonuca, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey ve yardımcısı Joel Robben başta olmak üzere ABD’li yetkililerin Caesar Yasası’nın 17 Haziran’da yürürlüğe girmesiyle başta Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ve Esma Esed olmak üzere Suriyeli 39 isme yaptırımlar uygulanmasından bu yana yaptıkları açıklamalardan ve brifinglerden ulaşılabilir. Bununla birlikte Caesar Yasası daha önce uygulanan yaptırımların çoğunu kapsıyor. Ancak eski Şam Valisi Bisher es-Sabban ve Esed’in kuzeni Rami Mahluf Caesar Yasası kapsamına dahil olmasa da Mahluf’un bazı şirketleri ‘kara listeye’ alındı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, yaptırımların ‘rejimi savaşı sürdürmek ve Suriye halkına acı çektirmek için kullandığı gelirleri ve desteği kesmek için kalıcı bir ekonomik ve politik baskı kampanyasının başlangıcı olacağını söyledi.

Yedi yeni neden
Suriye ABD’nin yaptırımlarına ve 1970'lerin sonundan bu yana ‘Terörizmi destekleyen devletler’ listesinde olmasına rağmen Caesar Suriye Sivil Koruma Yasası çeşitli nedenlerle yaptırımlara başka bir boyut kazandırdı.

Bu nedenler şunlar:
1- Caesar Yasası, ABD Kongresi’nin her iki alt kanadında (Santo ve Temsilciler Meclisi) hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar tarafından kabul edilmiş bir yasa. Bu da Cumhuriyetçiler Kongre’deki çoğunluklarını kaybetseler dahi yasanın hiç bir değişikliğe uğramayacağı anlamına geliyor.
2- Yasa, Hazine Bakanlığı kararları veya yalnızca yönetim kararlarıyla yayınlanmadığı için yaptırımların uygulama sürecini hızlandırdı.
3- Yasa zayıf delillerle de uygulanabilir. Önceki yaptırımlar çok sayıda kanıt gerektiriyordu, ancak artık kolayca elde edilebilen verilerle de uygulanabilecekler.
4- Yasa yaptırımlara ilişkin bir takım istisnalar verilse dahi rejim kurumlarının hareket özgürlüğünü kısıtlıyor.
5- Yasa, sadece Suriyelileri etkilemekle kalmıyor. Aynı zamanda hükümlerini ihlal eden Suriyeli veya Suriyeli olmayan herhangi bir tarafı da kapsayabiliyor.
6- Yasa rejimle olan ilişkilerin askeri, hukuki ve insani boyutunu kapsamıyor. Daha ziyade mühendislik ve altyapının yeniden inşası boyutunu içeriyor. Bu da Suriye'nin yeniden inşasına katılmayı planlayan Çin, Rusya ve Arap ülkelerinden büyük şirketlerin ABD’nin yaptırımlarına maruz kalacakları ve Batı pazarlarından dışlanacakları anlamına geliyor.
7- Yasanın psiko-politik boyutuna gelince, yasa açıkça Şam ile diplomatik veya siyasi ilişkilerin kesilmesine dair bir talepte bulunmasa da ‘sistemi tek başına’ olarak sınıflandırıyor. Bu da diğer ülkeleri Şam ile ilişki kurma veya ilişkilerini sürdürme konusunda isteksiz hale getiriyor.

Şartlar sağlanabilir mi?
ABD’li yetkililer, “Amaç, rejimi değiştirmek değil, rejimin davranışını değiştirmek” cümlesini sık sık yinelemekten vazgeçmediler. Bu ayrımın yapılmasındaki en büyük etkenlerden biri, ABD’nin 2003’te Irak işgalinin ardından ve 2011 yılında yaşanan Libya deneyiminden ‘çıkarılan dersler’ oldu.
ABD’nin ‘rejim değişikliği’ ilkesi sadece başarısız olmakla kalmadı. Özellikle dünyadaki yeni krizler ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının gölgesinde ne kendi iç kamuoyunda ne Birleşmiş Milletler'de (BM) ne de Batı ülkelerinde destek bulamadı. Bu yüzden alternatif olarak ‘davranış değişikliği’ ilkesi benimsendi. Bu ilke, 2003'te Saddam Hüseyin'in düşmesinden ve ardından 2005 yılında Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesinden sonra Suriye için önerildi. Peki, Şam yönetiminde değiştirilmesi gereken ‘davranış’ hangisi?
ABD’li yetkililerin açıklamalarına ve yorumlarına göre ABD Kongresi tarafından kabul edilmesi ve Başkan Trump tarafından imzalanması uzun süren Caesar Yasası, ‘Esed rejimini değiştiremedi’, fakat ‘Suriye hükümetinin bir takım koşullara bağlı kalmasını’ şart koştu.
Söz konusu koşullar ise; “İran’ın Suriye’deki varlığının sona erdirilmesi, teröre verilen desteğin durması, kimyasal silah kullanılmaması, komşu ülkelerin tehdit edilmemesi, yerinden edilmiş insanların ve mültecilerin geri dönüşü için uygun şartların sağlanması, savaş suçu işleyenlerin hesap vermesi ve BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararının uygulanmasına çalışılması” olarak sıralandı. Bununla birlikte ABD’nin eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın yeni kitabında belirttiği üzere Suriye'de tutuklu Amerikalıların serbest bırakılmasıyla ilgili adım atılması da bu şartlar arasında yer alıyor.
Sıralanan bu ‘koşullar’ mevcut Suriye hükümeti ve gelecekteki herhangi bir hükümetin yerine getirmek zorunda olduğu koşullar olarak bağlayıcılığa sahip. Çünkü Caesar Yasası'nın yürürlükten kaldırılması, ABD Kongresi'nde karmaşık bir sürece ihtiyaç duyuyor. Şam’ın yurt içi veya yurtdışındaki jeopolitik konularla ilgili bu koşulları yerine getirmekte isteksiz olduğu veya karşılayamadığı düşünülüyor. Çünkü Şam’a göre bu koşulların sağlanması ‘rejim değişikliği’ anlamına geliyor.
Washington, bu koşullar ve yaptırımlar çerçevesinde şimdi Moskova ile müzakere etmek için elinde bir kart olduğuna inanıyor. ABD, Caesar Yasası’nın ekonomik krizin derinleşmesine ve Suriye paraminin ABD doları karşısında değer kaybetmesine katkıda bulunacağına bahis oynuyor. Çünkü tüm bu faktörler, özellikle Lübnan ve İran’da devam eden ekonomik krizlerle ve Arap iş insanlarının Suriye'ye yatırım yapma konusundaki isteksizliğiyle birlikte Rusya’nın omuzlarındaki Suriye maliyetini artırıyor. Washington da böylece Moskova’yı müzakere masasına oturtabileceğini ve ciddi bir anlaşma yapmaya zorlayabileceğini düşünüyor.

Batan gemi ve kurtuluş
Caesar Yasası’nın yürürlüğe girmesinden bu yana Rusya bunun ‘yasa dışı olduğunu’ vurgulayarak hem siyasi düzeyde hem de medya üzerinden yoğun bir eleştiri kampanyası sürdürdü. Ancak en yoğun kampanya İran'dan geldi. İranlı yetkililer yasayı kınayan açıklamalarda bulunurken ve Suriyeli mevkidaşlarıyla yoğun temaslarda bulundular. Hem Rusya hem de İran ABD’nin yaptırımlar gemisine birlikte binmişlerdi. Bu yüzden yaptırımların üstesinden gelmek için gölge ağlarda dolaşmaları, Çin'e ve diğer ülkelere gitmeleri gerektiğine inanıyorlar. İranlı yetkililer Suriye rejimin ve ordusunu desteklemek için milyonlarca dolar bağışta bulundu. ABD’nin Caesar Yasası, Suriye'yi şuana kadar Rusya’dan uzaklaştırıp İran'ın kucağına itti. Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim yaptığı açıklamada, İran’a işaret ederek, “ABD, yürürlüğe koyduğu yasa ve diğer birkaç uygulamayla ittifaklarımızı bozmak istiyor. Ancak müttefiklerimiz bizi yalnız bırakmayacaktır” ifadelerini kullandı.
Libya'da Mısır’ın yanında Türkiye'ye karşı durmaya hazır olduklarını söyleyen Muallim, ‘son Amerikan silahı’ olarak nitelediği yasanın amacının 2021'de yapılması planlanan devlet başkanlığı seçimlerini etkilemek olduğunu söyledi. Esed’in, Suriye halkı istediği sürece devlet başkanı olarak kalmaya devam edeceğini vurgulayan Muallim, bununla birlikte seçimler yaklaşırken batılı bazı ülkelerin Suriye muhalefetini başkan adaylarının isimlerini belirlemeye teşvik ederken, Washington’ın bu seçimle ilgilenmediği yorumunda bulundu.
Öte yandan Bununla birlikte BM temsilcisi, görevlerinin seçimler değil, BMGK’nın 2254 sayılı kararı uyarınca anayasa reformunun ve BM gözetiminde başkanlık ve genel seçim prosedürlerinin uygulanmasını takip etmek olduğunu söyledi.



Uydu görüntüleri, Sudan'ın el-Faşir kentinde ‘toplu mezarlar’ olduğunu ortaya koydu

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
TT

Uydu görüntüleri, Sudan'ın el-Faşir kentinde ‘toplu mezarlar’ olduğunu ortaya koydu

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Yale Üniversitesi’nin Halk Sağlığı Fakültesi’ne bağlı İnsani Araştırmalar Laboratuvarı’na göre, uydu görüntüleri, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) kontrolünü ele geçirdiği Sudan'ın batısındaki Darfur eyaletinin kuzeyinde bulunan el-Faşir şehrinde ‘toplu mezarlar’ ve ‘ceset imha faaliyetlerinin’ izlerini ortaya çıkardı.

Sudan ordusunun Darfur'daki son büyük kalesi olan el-Faşir'in HDK tarafından ele geçirilmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM), katliamlar, tecavüzler, yağmalamalar ve halkın toplu olarak yerinden edildiğini bildirdi.

HDK'nin sosyal medyada yayınladığı videolarla desteklenen çok sayıda tanık ifadesi, iletişimden tamamen kopuk olan şehirde yaşanan zulmü gözler önüne serdi.

s
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Dün yayınlanan İnsani Araştırmalar Laboratuvarı raporunda, el-Faşir'deki eski bir hastane ve caminin yakınında ‘toplu mezar olduğu düşünülen en az iki bölgede toprak bozulmaları’ olduğu belirtildi.

Raporda, ‘şu anda HDK tarafından gözaltı merkezi olarak kullanılan’ bir doğum hastanesinin dışında daha önce tespit edilen hendeklerin ve nesne yığınlarının ortadan kaybolduğu ifade edildi.

Raporda ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) 450 hasta ve personelin öldürüldüğünü bildirdiği Suudi hastanesine yakın bir caminin yakınında ‘yaklaşık 7 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğinde bir hendekten’ bahsedildi.

İnsani Araştırmalar Laboratuvarı raporunda, HDK'nin bir yıldan fazla süren kuşatma sırasında inşa ettiği toprak bariyerin yakınında toplu infazlara dair kanıtlar olduğu kaydedildi.

yu
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) pazartesi günü, ‘el-Faşir'de işlenen zulümlerin kanıtlanması halinde, Roma Statüsü uyarınca savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil edebileceği’ uyarısında bulundu.

HDK şehri ele geçirdikten sonra on binlerce kişi şehirden kaçtı. AFP'ye konuşan tanıklar, bu güçlerin kaçmaya çalışan yüzlerce sivili gözaltına aldığını, ayrıca onlara şiddet uyguladığını ve öldürdüğünü söyledi.

BM bugün, saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısının yüzlerce olabileceğini bildirdi. Ordu destekli hükümet ise HDK’yi 2 bin sivili öldürmekle suçluyor.

BM'ye göre, Nisan 2023'te Sudan'da patlak veren çatışma on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve yaklaşık 12 milyon kişinin yerinden edilmesine neden olarak dünyanın en büyük yerinden edilme ve açlık krizine yol açtı.


Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
TT

Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)

İnci Mecdi

ABD, BM Güvenlik Konseyi'nden Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir istikrar gücü konuşlandırma yetkisi talep ediyor. Uluslararası istikrar gücü, ABD Başkanı Donald Trump'ın eylül ayı sonunda sunduğu ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı uzun vadede sona erdirmeyi amaçlayan 20 maddelik planının temel unsurlarından biri.

Amerikan medya kuruluşlarının incelediği taslak karara göre, uluslararası güç, silahlı örgütlerin “kalıcı olarak silahsızlandırılması” da dahil olmak üzere Gazze'deki silahsızlandırma sürecini temin etmek için İsrail ve Mısır ile iş birliği içinde çalışacak. Ayrıca Filistinli polis memurlarına eğitim ve destek sağlayacak, sivilleri koruyacak ve insani yardım koridorlarının güvenliğini sağlayacak. ABD’li yetkililere göre taslak, 15 üyeli konsey ve diğer uluslararası ortaklar arasında kapsamlı müzakerelerden geçmesi beklenen bir ön taslak. Nitekim şu anda tartışılıyor ve bu istişareler doğrultusunda revize ediliyor.

Silahsızlandırma sürecini temin etmenin yanı sıra, bir barış gücü değil, güvenliği sağlamaktan sorumlu bir yürütme organı olacak olan bu gücün, Gazze Şeridi'nin hem İsrail hem de Mısır ile olan sınırlarını güvence altına alması, sivilleri ve insani koridorları koruması ve yeni bir Filistin polis gücü yetiştirmesi öngörülüyor. Taslak, katılımcı ülkelere, Gazze Şeridi’nin geçici yönetimini üstlenmesi beklenen ve henüz kurulmamış olan “Barış Konseyi” ile iş birliği içinde, 2027 yılı sonuna kadar Gazze'de güvenliği sağlama konusunda geniş bir yetki veriyor. Yine taslak, bu gücün Mısır ve İsrail ile yakın istişare ve koordinasyon içinde olmasını da öngörüyor.

İsrail'in itirazı

Taslakta, önerilen uluslararası güce hangi ülkelerin katılacağı veya ne kadar askerle katkıda bulunacağı belirtilmedi. Ancak, istikrar gücüne katılmakla ilgilenen birçok Arap ve Arap olmayan devlet, BM'nin plana verdiği desteğin katılımları için ön koşul olduğunu ifade etti. ABD'nin BM misyonu, Independent Arabia'nın sorularına yanıt vermedi, ancak kaynaklar, ABD'nin talebi üzerine Gazze'de istikrarı sağlamak için uluslararası güce birkaç ülkenin katılmayı düşündüğünü belirtiyor.

Arap Amerikalılar Barış Komitesi Başkanı ve Gazze'de arabuluculuk yapan Bişara Bahbah, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'deki uluslararası istikrar gücüne hem Türkiye hem de Katar'ın katılmasına karşı çıktığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, gücün misyonunun “İsrail'in kendini rahat hissettiği tarafları veya İsrail'in rahatlıkla iş yapabileceği ülkeleri içermesi gerektiği” yönündeki açıklamaları da bunu teyit ediyor. Ancak Rubio belirli bir ülke adı vermedi veya olası bir vetodan bahsetmedi.

Azerbaycan merkezli ANewsZ kanalının haberine göre, ABD, çatışmalar sona erdiğinde Gazze'nin güvenliğini sağlamayı ve insani yardımların ulaştırılması faaliyetlerini genişletmeyi amaçlayan bir misyona katılımı için Azerbaycan ile iletişime geçti. Bakü, hem İsrail hem de Filistin Ulusal Otoritesi ile diplomatik ilişkilere sahip. Kasım 2022'de Azerbaycan Meclisi, Tel Aviv'de bulunması şartıyla İsrail’de bir büyükelçiliğin açılmasını onaylamıştı.

Büyükelçilik, diplomatik temsilcilik ve Bakü'den bir büyükelçinin atanmasıyla Mart 2023'te resmen açıldı. Aynı zamanda Azerbaycan, 2022'nin sonlarında Batı Şeria'daki Ramallah'ta bir “temsilcilik ofisi” kurdu. Bu ofis, Azerbaycan'ın İsrail ile yakın ortaklık ile Filistinlilerle dayanışmayı sürdürmeye yönelik diplomatik stratejisini yansıtıyor.

İsrailli muhalif milletvekili ve Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi üyesi Moşe Tur-Paz, “Diğer ordulara böylesine önemli bir rol vermek soru işaretleri yaratıyor ve bu İsrail'in çıkarına olmayabilir.” dedi. “Hamas'ın Gazze'deki yönetimine son verme çabalarına diğer ülkelerin katılımının iyi bir şey olduğu doğru, ancak aynı zamanda İsrail için bir tehdit de oluşturabilir,” diye ekledi ve Türkiye gibi bir ülkenin Hamas ile yakın bağları olduğunu belirtti.

İsrail'in böyle bir güce hangi ülkelerin katılacağını ne ölçüde belirleyebileceği ise henüz belirsizliğini koruyor. Ancak, Kudüs merkezli bir düşünce kuruluşu olan Yahudi Halkı Politika Enstitüsü'nden Yaakov Katz, basına yaptığı açıklamada, “İsrail'in bakış açısından sorun, artık istediği gibi hareket edememesi ve bunun sonuçları olacak” yorumunu yaptı.

Mısır bir temel taş

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'da bulunan Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Heysem Hasaneyn yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze'deki herhangi bir uluslararası gücün temel taşı olma ihtimalinin yüksek olduğunu ve Endonezya veya Azerbaycan gibi Arap olmayan Müslüman ülkelerin yanı sıra BAE, Ürdün ve Fas'ın da potansiyel katkıları olabileceğini belirtti.

Yeni bir Filistin polis gücünün eğitilmesi konusuna gelince, Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, ülkesinin Filistin güvenlik güçlerini eğitmeye başladığını açıkladı. Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Medbuli, Mısır'ın “Gazze'ye uluslararası desteğin, sahada görev yapacak bir misyonu da kapsamasını memnuniyetle karşıladığını” belirtti. Bu misyonun yetkilerinin “Gazze ile Batı Şeria'da (Doğu Kudüs de dahil) bir Filistin devletinin kurulmasına giden süreci temsil eden tek bir siyasi paket kapsamında uluslararası güçlerin konuşlandırılması yoluyla, Güvenlik Konseyi tarafından belirlenmesinin” şart olduğunu da ifade etti.

Net bir çerçeve ve siyasi bir plan

Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nden gözlemciler, Gazze'nin geleceğinin yalnızca Kudüs'te veya Gazze Şeridi'nde değil, aynı zamanda Riyad, Abu Dabi, Ankara ve Doha'da da belirleneceğine inanırken, Körfez ülkelerinin Gazze'ye doğrudan müdahale konusunda çok istekli olmadıklarını belirtiyorlar. Nitekim savaş sırasında diplomatik çerçevelere verdikleri destek, sahada fiili bir katılımdan ziyade, İsrail’e çatışmayı sona erdirmesi ve siyasi süreci yeniden başlatması için baskı yapmayı amaçlıyordu.

Benzer şekilde, Hasaneyn de, Gazze'nin Hamas sonrası geleceği için net, ABD öncülüğünde bir çerçeve ve güvenilir bir siyasi plan olmadığı sürece Körfez ülkelerinin katılımının uzak bir ihtimal olduğunu belirtti ve “hiçbir Arap hükümeti Gazze'yi İsrail adına yönetiyormuş gibi görünmek istemiyor” dedi.

Hamas'ın silahsızlandırılması, Trump'ın ateşkes ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için hazırladığı 20 maddelik planın temel meselelerinden biri olmaya devam ediyor; ancak Hamas bu adımı henüz tam olarak kabul etmedi. Hamas liderleri, tüm silahları bırakmanın teslim olmak anlamına geldiğini ve İsrail'e karşı silahlı mücadelenin hareketin ideolojisinin temel bir parçası olduğunu defalarca dile getirdiğinden, uluslararası gücün Gazze'de silahsızlanmayı nasıl gerçekleştireceği belirsizliğini koruyor.

İsrail Savunma Kuvvetleri ile Hamas unsurları arasında bir tampon bölge oluşturmak için “Sarı Hat” adıyla bilinen hat boyunca çokuluslu bir güç konuşlandırılması planlanıyor. ABD tampon bölgenin haritasını çıkarırken, İsrail önemli stratejik noktaların kontrolünü elinde tutacak. Bu arada, AP'ye göre, Ürdün, BAE ve Fas'ın yardımıyla Gazze'nin güneyinde ve kuzeyinde insani yardım bölgeleri kuruluyor.

İngiltere Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bakanı Hamish Falconer, Trump’ın planının ikinci aşamasıyla ilgili birçok soru işareti olduğunu ve ilk aşamanın uygulanmasının henüz tamamlanmadığını söyledi. Falconer, Gazze'deki herhangi bir istikrar gücünün “BM Güvenlik Konseyi yetkisiyle desteklenmesinin” önemli olduğunu da vurguladı.


İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
TT

İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz bugün (Cuma), ordunun Gazze Şeridi'ndeki tüm Hamas tünellerini “son tünele kadar” imha etmesini ve ortadan kaldırması talimatını verdiğini açıkladı.

Katz, X hesabındaki mesajında şu ifadeleri kullandı:  “Tüneller olmazsa Hamas da olmaz.” Geçen ay Katz, Gazze'yi silahsızlandırma sürecinin sadece grupları silahsızlandırmakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda Hamas'ın tünel ağının tamamen yok edilmesini de içerdiğini belirtmişti. Alman Haber Ajansı  DPA'ya göre, ordu İsrail kontrolündeki sarı bölgede tünellerin yıkımını  öncelik hale getirdi.

Görsel kaldırıldı.
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusı  İsrail'in kontrolündeki Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü temsil eden sarı hattın doğu tarafında, Hamas unsurlarının tünellerde hala saklandığını tahmin ettiklerini belirtti.