Kahire, Addis Ababa ile müzakerelerde bulunma taahhüdünü yineledi

Etiyopya tarafından inşa edilen Nahda Barajı (AFP)
Etiyopya tarafından inşa edilen Nahda Barajı (AFP)
TT

Kahire, Addis Ababa ile müzakerelerde bulunma taahhüdünü yineledi

Etiyopya tarafından inşa edilen Nahda Barajı (AFP)
Etiyopya tarafından inşa edilen Nahda Barajı (AFP)

Bahaddin Ayyad
Mısır, Etiyopya’nın gelecek ay Nahda Barajı’nı doldurmaya başlama konusundaki tek taraflı planı hayata geçirmesini engelleyecek bir anlaşmaya varmak için Addis Ababa ile müzakere etme taahhüdünü yineledi. Etiyopya’nın barajı doldurma işlemi hususunda uluslararası yükümlülüklere uyması gerektiğini belirten Mısır, Güvenlik Konseyi’nin (BMGK), Mısır’ın BMGK’ya yönelmesinden saatler önce Etiyopya Dışişleri Bakanı tarafından ilan edilen Etiyopya girişimlerini durdurmayı başaramazsa ortaya koyulacak uygulamalarda ‘açık ve net’ olacağını vurguladı.
Kaynaklar, Libya’daki ‘kırmızı çizgilerinin’ aşılması konusunda ‘gerekirse’ güç kullanmakla tehdit eden Mısır’ın sert açıklamaları ve Arap devletlerinin Mısır’ın tavrına ‘tam desteğini’ ilan etmesi çerçevesinde Kahire’nin yıllardır sürdürdüğü ‘stratejik sabrın’ değiştiğini belirtti. Diplomatik kaynakların aktardığına göre Arap dışişleri bakanları düzeyinde video konferans yoluyla bugün düzenlenmesi planlanan toplantının ertelenmesi sonrasında Libya krizini ve Nahda (Rönesans) Barajı’nı ele almak üzere 24 Haziran’da bir Arap toplantısı düzenlenecek. Aynı şekilde iki ülkenin sınırlarına yakın olan bir Sudan kampına yönelik son Etiyopya saldırılarının, Etiyopyalı milisler tarafından sınır bölgelerindeki Sudanlı çiftçilere yapılan saldırıdan haftalar sonra yeni bir gerginliğe yol açabileceği belirtildi.

Baraj konusu BMGK’da
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, 22 Haziran’da Etiyopya Dışişleri Bakanı’nın ‘Mısır’ın müzakereden kaçış olarak BMGK’ya başvurduğunu’ ifade ettiği açıklamalarına dikkat çekti. Bakan Şukri, Mısır’ın onlarca yıldır iyi niyetle müzakerelerde bulunduğunun altını çizerken Mısır’ın herkesin çıkarlarına hizmet eden bir anlaşmaya varmak amacıyla üzere müzakere etmeye istekli olduğunu söyledi.
Etiyopya Dışişleri Bakanı Gedu Andargachew, geçen cuma günü Associated Press (AP) haber ajansına yaptığı açıklamada “Etiyopya, gelecek ay Mısır ile bir anlaşmaya varsın ya da varmasın Nahda Barajı’nın dolduracak” ifadelerini kullanmıştı. Söz konusu açıklamadan iki gün sonra ise Mısırlı Bakan aynı ajansa yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Mısır, BMGK’dan sorumluluklarını yerine getirmesini ve Etiyopya’nın tek tarafları kararlar almasını engellemesini istiyor. BMGK, uluslararası barış ve güvenlikle yakından ilişkili bu tehdidini ele almakla sorumludur. Elbette Etiyopya’nın bu konudaki tek taraflı eylemleri böyle bir tehdit oluşturacaktır.”
Etiyopya Dışişleri Bakanı da geçen cuma günü yaptığı açıklamada ülkesinin, özellikle de kalkınma hususunda su kaynaklarının kullanımı için Mısır ve Sudan’a ‘yalvarmayacağını’ vurguladı.

Mısır’dan BMGK’nın Fransız Başkanı’na mesaj
Mısır Dışişleri Bakanı, Fransa’nın Birleşmiş Milletler (BM) Temsilcisi’ne yazdığı bir mektupta şunları iletti:
“Etiyopya’nın uluslararası barış ve güvenliğe tehdit oluşturabilecek devam eden uyuşmazlığı ışığında durumun ciddiyeti, beni BMGK’dan bu meseleye hızlı bir şekilde müdahalede bulunmasını istemeye itiyor. Mısır, Nahda Barajı hakkında, Mavi Nil’e kıyı üç ülkenin haklarını ve çıkarlarını koruyan bir anlaşma imzalayarak bu duruma dostane bir çözüm bulmak için her yolu inceledikten sonra meseleyi BMGK’ya taşımayı tercih etti.”
Mektupta, Etiyopya’nın geçen şubat ayında müzakerelerin son turundan geri çekildiğini ilan etmesinden önce, ABD ve Dünya Bankası himayesindeki ‘sıkıntılı’ müzakerelerin dördüncü ayında, üç ülkenin ulaştığı Washington anlaşmasının bir kopyası da yer aldı. Mektupta ayrıca şu ifadeler yer aldı:
“Etiyopya, baraj rezervuarının doldurulma işleminin tek taraflı olarak başlaması konusunda ısrar ediyor. Bu, siyasi düzeyde son derece endişe verici bir durumdur. Hayati öneme sahip bir nehrin kontrolünü sağlamak üzere tehlikeli bir girişimi temsil eder. Bunun yanı sıra Nahda Barajı’yla ilgili İlkeler Bildirgesi Anlaşması’nın önemli bir ihlali anlamına geliyor.”
Sudanlı siyaset araştırmacısı Kaddafi Cuma, konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Mısır’ın Nahda Barajı meselesinin BMGK’ya taşıyarak ortaya koyduğu şey, Etiyopya’yı felç etti. Etiyopya, bu duruma karşı açıklamalar ve suçlamalar öne sürdü. Zira durum, Abiy Ahmed Ali’yi endişelendiren bir oyunu temsil ediyor. Bu, bir ekonomi ve kalkınma meselesidir. Gerilimin artması, uzlaşı sağlamazsa Addis Ababa’ya yönelik ekonomik yaptırımlara yol açabilir.”

Etiyopya Başbakanı Abi Ahmed (AFP)

Gövde gösterisi
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin geçen cumartesi günü ülkenin batı sınırındaki kuvvetlere düzenlediği ziyaret sırasında yaptığı ‘Kahire’nin Etiyopya’yla olan anlaşmazlığı çözmek için diplomasiye bağlı kalacağı’ açıklamasına rağmen Mısır Dışişleri Bakanı, 22 Haziran’da BMGK’nın tarafları bağlayıcı bir anlaşmaya ulaşarak Etiyopya’yı barajı doldurmayı durdurmaya ikna etmeyi başaramazsa ülkesinin açık ve net şekilde alacağı başka önlemler olduğuna dikkat çekti.
Bakan, barajı anlaşma olmadan doldurmanın 2015 tarihli İlkeler Bildirgesi’ni ihlal edeceği konusunda uyardı.
Ülkesinin kimseyi askeri eylemle tehdit etmediğini ve siyasi bir çözüm aradığını vurgulayan Samih Şukri, ‘son altı yılda ülkesinin dolaylı olarak bile bu tür olasılıkları gündeme getirmediğine’ dikkat çekti.
Mısırlı Bakan, AP’ye yaptığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“BMGK, Etiyopya’yı müzakere masasına oturtamazsa kendimizi başa çıkmak zorunda olduğumuz bir durumda bulacağız. Zamanı geldiğinde ortaya koyacağımız eylemlerde açık ve net olacağız.”

BMGK’nın 5 daimi üyesinin Konsey tarafından bağlayıcı bir karar almak için yapılan çağrı hususunda tutumları net olmasa da Şukri, ABD ve diğer BMGK üyelerine ‘Afrika ülkeleriyle birlikte üç ülkenin çıkarlarını dikkate alan bir anlaşma sağlama’ çağrısında bulundu.

Arap Birliği
Arap diplomatik kaynakları, Nahda Barajı meselesinin Libya konulu planlanan bakanlık toplantısına dahil edileceğini aktarırken Mısır Dışişleri Bakanı da 22 Haziran’da Umman Sultanlığı Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alavi ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Müsteşar Ahmed Hafız şu açıklamada bulundu:
“Ortak öneme sahip meseleler ve bölgedeki gelişmelerle ilgili tüm bölgesel konularda istişarelerde bulunuldu. Salı günü yapılması planlanan bakanlık düzeyindeki Arap Birliği konseyi toplantısında ele alınacak konular, özellikle Ummanlı Bakan’ın Arap Birliği Konseyi’nin mevcut oturum başkanlığı ışığında video konferans aracılığıyla görüşüldü.”
Kaynaklar da “Meseleyi yeniden Arap Birliği’ne taşımak, Mısır’ın BMGK’ya yaklaşımı için daha fazla Arap desteği elde etmeyi amaçlıyor” dedi.
Ahmed Hafız, “Mısır’ın meseleyi BMGK’ya taşıması hususundaki Sudan’ın son tavrı çelişkili. Geçen mart ayında alınan Arap kararıyla ilgili Sudanlı çekincelerini anımsatabilir” ifadelerini kullandı. Hafız, Mısır ve Sudan’ın tavırlarını destekleyen bazı belirsiz ya da tereddütlü tavırların varlığına rağmen kararın fikir birliğiyle karşılaşacağını söyledi.
Etiyopya, daha önce Mısır’ın meseleyi Arap Birliği düzeyine taşımasını kabul etmemişti. Aynı şekilde Washington müzakereleri sırasında Kahire’yi desteklemek üzere ilan edilen tavırları reddeden bildiriler yayınladı. Diplomatik ve uluslararası ilişkiler hususunda uzman olan Etiyopyalı Emmanuel Kabermadhan konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Mısırlılar, tüm Afrika’da bir ruh ve varlığa sahip olmasalar da her zaman destek için Kıta’nın dışına koşarlar. Bu onların Afrika hakkındaki görüşlerini gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanı Sisi, 2019 yılında birliğin başkanlığında olmasına rağmen, Afrika Birliği çatısı altında bu konu hakkında hiç konuşmadı. Bu gündemi, kendisinden destek alınabileceğine inandığı dış dünyaya taşımayı tercih etti. Bu, kabul edilemez bir durumdur.”
Mısır Cumhurbaşkanı’nın Libya açıklamasına dair ise Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn, sert bir bildiri yayınladı. ‘Mısır ulusal güvenliğinin, kendi güvenliklerinin ayrılmaz bir parçası’ olduğu vurgulandı. Bildiride Nahda Barajı krizine doğrudan değinilmezken Suudi Arabistan, Mısır’ın sınırlarını ve halkını savunma hakkına sahip olduğuna dikkat çekti.
Şukri ve Ürdünlü mevkidaşı Eymen es-Safadi arasında geçen pazar günü, ‘Nahda Barajı’ meselesine ilişkin bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Safadi, barajı doldurma hususunda tek taraflı adım atılmaması gerektiğini, uluslararası hukuk uyarınca Mısır’ın Nil suyu haklarını ve tüm tarafların haklarını koruyan bir anlaşmaya varılmasının önemini vurguladı.

(Etiyopya Başbakanı'nın Facebook'taki resmi sayfası)

Sudan; Etiyopya ve Mısır’ın adımlarına karşı çıktı
Sudan, Kahire’nin BMGK çağrısı sonrasında Mısır’ın Nahda Barajı’yla ilgili sorunları çözme yolunda Konsey’e başvurmasını desteklemediği yönünde sinyaller yayınladı. Sudan Dışişleri Bakanı Ömer Kamureddin, İngiltere merkezli BBC’ye yaptığı açıklamada adımın ‘hassas durumu karmaşıklaştıracağını’ belirterek ülkesinin meseleyi BMGK’ya taşımasını desteklemediğini vurguladı.
Hartum’un anlaşma olmaksızın doldurma işlemine başlanmasını kabul etmediğini belirten Kamureddin, “Baraj rezervuarını herhangi bir anlaşma olmadan doldurmaya yönelirse Sudan, Etiyopya ile karşı karşıya gelmeyecek” dedi.
Ancak Sudan Sulama ve Su Kaynakları Bakanı Yasir Abbas, geçen pazar günü ülkesinin, ‘müzakerelerin, Nahda Barajı hususunda anlayışlara ulaşmanın en etkili yolu’ olduğuna dair istikrarlı bir tutum sergilediğini vurguladı. Abbas, düzenlediği basın toplantısında Sudan’ın er-Roseires Barajı’nın güvenliğini ve faaliyetlerini güvence altına almak için barajı doldurmaya başlamadan önce bir ön koşul olarak bir anlaşma imzalanması gerektiğini görüşünü halen savunduğunu kaydetti. Bakan ayrıca Sudan’ın haklarını güvence altına almak için tüm senaryolardan sorumlu olduğunun altını çizdi.
Sudan müzakere heyetinde hukuk işleri yetkilisi Hişam Kahin, ülkesinin üç ülke için gerekli olan uluslararası bir anlaşmaya varmak için müzakere ettiğini belirtti.

Hemedti’nin ziyareti sırasında savunma koşuşturması
Sudan’ın söz konusu tavrı, Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalo’nun (Hemedti) Addis Abada ziyaretinden birkaç gün sonra geldi. Ziyaret, Sudan çevrelerinde Etiyopya’nın Nahda Barajı uzlaşmazlığını kabul etmeyen Sudan tavrına ilişkin tartışmalara neden oldu. Durum, Sudan Dışişleri Bakanlığı’nı, ziyaretin bakanlıkla koordineli olarak gerçekleşmediğini açıklamaya yöneltti.
Hartum’un bir anlaşma olmadan barajın doldurulmasını kabul etmeyeceği açıklamasıyla eş zamanlı olarak geçen pazar günü sınırda gerginlik baş gösterdi. Bu çerçevede Hartum ve yerel medya organları, ‘ordu destekli Etiyopyalı milisleri’ Sudan ordusunun kampına saldırmakla suçladı.
Sudanlı siyasi araştırmacı Kaddafi Cuma “Etiyopya’nın 22 Haziran’da Atbera bölgesindeki saldırısı, 1 ay içerisinde yapılan ikinci saldırıdır” diyerek Etiyopya’nın saldırıyı ‘silahlı kuvvetleri ile değil çeteler aracılığıyla gerçekleştirdiği’ iddialarına dikkat çekti. Cuma, “Etiyopya ordusuna bağlı olan bu güç, ağır silahların ve dört tekerlekli araçların desteğiyle Sudan ordusunun el-Enfal Kampı’na saldırdı” dedi.
Kadarif Valisi Tuğgeneral Nasreddin Abdulkayyum, Etiyopya silahlı kuvvetlerinin konum ve yakıt açısından iki ülke için stratejik öneme sahip Atbera bölgesini kontrol etmek istediğini vurguladı.
Sudanlı araştırmacı Cuma konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
 “Saldırı, Hemedti’nin Addis Abada ziyareti ve sınırları güvence altına alma hususundaki toplantılar sonrasında gelmesi nedeniyle arenayı karıştırdı. Kamureddin’in Sudan’ın Etiyopya ile karşı karşıya gelmeyeceği yönündeki açıklamaları, son zamanlarda Kahire ile yakınlaşma olarak tanımlanan Sudan tavrının gerçekliği hakkında, konuya yakın birçok gözlemci ve takipçinin kafasını karıştırdı. Bana göre bu, sivil hükümetten kaynaklanıyor. Sivil taraf Bakanlar Kurulu’nu temsil ediyor ve bu konudaki tavırları net değildir. Dış ilişkileri de öyle. Etiyopya’ya bir şekilde sadık kalıyor. Bunun, iktidardaki varlıkları açısından önemi olduğuna inanıyor ve bu da Nahda Barajı’na ilişkin olarak taviz vermelerine yol açıyor.”
Beni Şangul İnsan Hakları Kuruluşu Başkanı İbrahim el-Hanaki de şu açıklamaad bulundu:
“Etiyopya, tıpkı onlarca yıl önce Sudan’ın Beni Şangul bölgesini işgal ettiği gibi bugün de Nil’i işgal ediyor. Hiç şüphe yok ki Mısır ve Sudan, sulara egemen olmak için kuşattığı Mavi Nil’den gelen yaşam çizgisinin işgaline karşı direniyor.”

Abi Ahmed yeni savunma stratejisini görüşmek üzere askeri liderlerle görüştü (Etiyopya Başbakanının resmi Facebook sayfası)

Etiyopya ‘güç’ açıklamasına tepkili
Gözlemciler, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmet Ali’nin ‘su çıkarlarını savunmak için diplomatik olmayan alternatifler sunması’ sonrasında dolaylı olarak Mısır’a bir mesaj göndererek ‘yeni bir savunma stratejisi’ görüşmek üzere ordu liderleriyle bir araya geldiğini aktardılar. Toplantıdan 1 gün önce de Mısır Cumhurbaşkanı, ‘ülkesinin, mümkün olan her türlü aracı kullanmaya hazır olduğu’ uyarısında bulundu. Suyun Mısır vatandaşları için ‘temel bir bileşen ve varlık meselesi’ olduğunu belirten Sisi, ulusal güvenliğine yönelik herhangi bir tehdide karşı askeri güç kullanılacağına dikkat çekti.
Etiyopya Başbakanlık Ofisi, geçen pazar günü Abiy Ahmed’in, Etiyopya ordusunun liderleriyle ‘verimli’ görüşmeler yaptığını bildirirken görüşmelerin ‘yeni savunma stratejisi ve kurum inşası faaliyetlerine odaklandığını’ vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde açıklamalarda bulunan Etiyopyalı araştırmacı Kabermadhan ülkesinin BMGK’nın sadece üç ülkeyle ilgili olan Nahda Barajı meselesine müdahale etmesine izin vermeyeceğini vurguladı. Araştırmacı “Dünyanın bilmesi gereken bir gerçek var; Etiyopya, kaynaklarını kullanma konusunda mutlak bir hakka sahiptir ve herhangi bir kişi, kurum veya ülkeden izin almamız beklenmemelidir” ifadelerini kullandı. Kabermadhan, ülkesinin projenin başından bu yana Nil Nehri havzasına kıyıdaş ülkelere zarar verme niyetinin olmadığını açıkça belirttiklerine dikkat çekti.
Etiyopyalı araştırmacı, ülkesinin iki ülke arasındaki krizin çözümüne dair Mısır’ın, herhangi bir üçüncü tarafa başvurmasının kabul edilemez olduğunu belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Etiyopyalılar, en başından bu yana Mısır’ın barajın inşasını durdurmak için çeşitli kurumların ve dünyanın kapısını çaldığını çok iyi biliyor. Nil konusunda Mısır’ın yürüttüğü dış politikanın uzun yıllardır farkındayız. Bu yüzden bu projeyi yurt dışından herhangi bir finansal destek almadan yürütmeye karar verdik. Etiyopya, kaynaklarını kullanmaya çalıştığında İsmail Paşa, Cemal Abdunnasır, Enver Sedat ve Hüsnü Mubaret gibi Mısır liderlerinin yaptıklarını, hatta Muhammed Mursi’nin toplantısının tehditlerini unutmadık. Eski projelerimiz ortaya koyarken karşılaştığımız şeyleri hatırlayın. Yani bu tecrübeye sahibiz ve kimse önümüzdeki ay barajı doldurmamızı engelleyemez.”
Diğer yandan güvenlik işlerinde uzman araştırmacı olan Sudanlı Talal İsmail konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Nahda Barajı krizinin devam etmesinin elbette güvenlik ve askeri gerilim açısından yansımaları olacak. Çünkü ister baraj yönetimini ulusal ve su güvenliğine karşı bir tehdit olarak gören Mısır için olsun isterse bunu ulusal bir proje, kalkınma ve bölgesel rolle ilgili bir stratejinin özü olarak gören Etiyopya için olsun konu büyük ulusal çıkarlarla bağlantılıdır. Anlaşmazlık son günlerde kontrol altına alınamıyorsa bu gerginliğe doğru hızla ilerleyeceğiz demektir. Belki de askeri çatışmalar yaşanacaktır.”



New York Times: Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor

The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
TT

New York Times: Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor

The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)

Türkiye'nin Gazze savaşı nedeniyle İsrail'le ticareti tamamen durdurma kararı almasının yankıları sürüyor. 

Geçen ay 54 ürün grubunun bu ülkeye satışına kısıtlama getiren Ticaret Bakanlığı'ndan perşembe yapılan açıklamaya göre İsrail'le ticaret tamamen durduruldu. ABD'nin New York Times gazetesi de bugün konuyla alakalı olarak "Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor" başlıklı bir haber yayımladı. 

Gazze savaşının uzamasıyla ABD, Birleşik Krallık ve Almanya gibi Tel Aviv yönetimine yakın ülkelerin dahi en azından söylemsel olarak araya mesafe koymaya çalıştığı vurgulandı.

Ankara'nın ticaretin sürdürülmesi için Gazze'de kalıcı ateşkes sağlanmasını ve bölgeye insani yardım ulaştırılmasını şart koştuğu hatırlatıldı. 

Diğer yandan İsrail'in uluslararası toplumun tüm uyarılarına rağmen Refah'a operasyon yapma sinyali verdiği de anımsatıldı. 

Ankara'nın geçen yıl İsrail'e 5,4 milyar dolarlık ihracat yaparken ithalat rakamının yalnızca 1,64 milyar dolar olmasına işaret edilerek Türkiye'nin bu ticarette kârlı olduğu belirtildi. 

İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi için 2022'de adımlar atıldığı ancak bu umudun savaşla birlikte söndüğü yorumu yapıldı. 

Amerika kıtasına da bakılan haberde, Bolivya ve Belize'nin ardından Kolombiya'nın da İsrail'le diplomatik ilişkilerin kesileceğini duyurduğu ifade edildi. Şili ve Honduras'ın İsrail'deki büyükelçilerini geri çağırdığı hatırlatılırken Ürdün ve Bahreyn gibi Arap ülkelerinin de benzer adımlar attığının altı çizildi.  

Avrupa'daysa İspanya ve İrlanda gibi ülkeler, Filistin devletinin tanınması için çabalıyor.

Hamas'ın 7 Ekim'de düzenlediği ve 1200 kişinin öldüğü açıklanan Aksa Tufanı operasyonunun ardından patlak veren Gazze savaşında İsrail'in öldürdüğü kişi sayısı 34 bini aştı. Ölenlerin çoğu kadın veya çocuk.

Diğer yandan ateşkes için de görüşmeler sürüyor. Mısır medyası, Gazze Şeridi'nde ateşkes görüşmeleri için yola çıkan Hamas heyetinin başkent Kahire'ye ulaştığını bugün duyurdu.

Kahire el-İhbariye televizyon kanalı, Mısır güvenlik heyetinin birçok anlaşmazlık noktasında uzlaşma formülüne ulaştığını bildirdi.

Hamas Hareketi dün akşam yaptığı açıklamada, kendilerinden bir heyetin İsrail'le dolaylı görüşmelerin tamamlanması amacıyla cumartesi Kahire'ye gideceğini duyurmuştu.

Yine el-İhbariye televizyon kanalı, geçen pazartesi Hamas heyetinin görüşmelerin ardından Kahire'den ayrıldığını, Mısır'ın sunmuş olduğu ateşkes teklifini görüştükten sonra yazılı olarak iletmek üzere yeniden döneceğini ifade etmişti.
 

Independent Türkçe


Washington ile Tahran arasındaki yeni gizli görüşmeler Gazze'yi de kapsıyor mu?

Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
TT

Washington ile Tahran arasındaki yeni gizli görüşmeler Gazze'yi de kapsıyor mu?

Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)

Hüda Rauf

“Tahran Washington'u iki devletli çözümün yeniden canlandırılması için İsrail'e baskı yapmaya ikna edebilir mi?”

Bu dönemde, birçok haber İran ile ABD arasındaki doğrudan gizli görüşmelere ilişkin bilgiler paylaşıyor. Bu aralarındaki ikinci görüşme, ilki, Mayıs 2023'te Gazze Savaşı'ndan önce gerçekleşmişti. Şimdi ise İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı sırasında ve İran ile İsrail arasındaki doğrudan askeri çatışma turunun ardından gerçekleşiyor.

Görüşmelerin Umman'daki birinci turunda, İran'ın uranyumu zenginleştirme faaliyetlerinde yüzde 60 oranını geçmemeyi, 5 İran-Amerikan vatandaşını serbest bırakmayı ve karşılığında dondurulan paralarının bir kısmını almayı kabul ettiği geçici anlaşmaya varılmıştı. Aynı şekilde Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller vermişti.

Bu görüşmelerin aynı yılın Ekim ayında tamamlanması gerekiyordu, ancak Aksa Tufanı operasyonu ve İsrail'in bu operasyona bugüne kadar devam eden tepkisi sonrasında görüşmeler durdu.

Ocak 2024'te Kızıldeniz'de Husi saldırılarının başlaması ve Washington'un Tahran'dan saldırıların durdurulması talebinin ardından, iki taraf arasındaki iletişim yeniden başladı.

Şimdi Washington ile Tahran arasında doğrudan görüşmelere ilişkin paylaşılanlar ise daha büyük önem taşıyor, zira her zamanki gibi doğrudan ve gizli, ayrıca İsrail ile İran'ın birbirlerine yönelik karşılıklı saldırılarının ardından geldi ve aynı zamanda İran'ın nükleer dosyasını da ele alıyor.

Yani açıklanmamış görüşmelerle karşı karşıyayız ama bunlar İran'ın askeri gücünü gösterme, İran ile İsrail arasındaki angajman kurallarını değiştirme, yeni değişkenler gölgesinde her ikisinin caydırıcılık kapasitesini inşa etme, aralarındaki olası gerçek askeri operasyonları ve beklenen Amerikan ve Batı tepkisini simüle etmeye çalışma bağlamında geliyor.

Bu bağlam ışığında, görüşmelerin ve tartışılan dosyaların konularının Kızıldeniz'deki Husi saldırıları, İran'a bağlı milislerin rolü, Amerikan üslerinin hedef alınması veya İsrail'e saldırılarda bulunma, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun son raporuna göre İran'ın belirsizliğini koruyan nükleer kapasitesi gibi konuların yer alması beklenebilir. Dahası, bilhassa Kurum’un Direktörünün önümüzdeki günlerde Tahran'a yapacağı ziyaret, bir tür anlaşmanın gerçekleşeceği ve Direktörün de bunu açıklayacağı anlamına geliyor.

Ancak burada şunu da belirtmeden geçemeyiz; Tahran, Viyana görüşmelerinin Eylül 2021'de sona ermesinden bu yana nükleer belirsizlik politikası izleyerek, müfettiş sayısını azalttı ve uranyum zenginleştirme oranını yüzde 60’a yükseltti. Dahası, uluslararası toplumun İsrail'in Gazze'deki savaşı ile meşgul olduğu bir dönemde bu oranı daha da yükseltti. Dolayısıyla 2015’te imzalanan nükleer anlaşmasına göre İran'a yönelik kısıtlamaların 2025 yılında sona ermesinin planlandığı göz önüne alındığında, İran'ın nükleer kapasitesi konusunda eski anlaşmanın hiçbir işe yaramadığı, Tahran'ın statüsüne ilişkin yeni bir nükleer ve bölgesel gerçeklikle karşı karşıya bulunuyoruz.

Buradaki soru şu; Bilhassa Körfez ülkeleri ve Mısır gibi Arap ülkeleri; Gazze'deki durumun karmaşıklığından, Husilerin Kızıldeniz'deki saldırılarından ve deniz güvenliğinin bozulmasından asıl etkilenen ülkeler iken, İran ile ABD arasında geçici de olsa bir anlaşmaya varılmadan önce, Körfez ülkeleri gibi ilgili bölgesel taraflar varılan sonuçlara neden dahil edilmiyorlar?

Washington, gerilimleri yatıştırmak istiyorsa bölge ülkelerini dinledi mi? Washington ile Tahran arasındaki görüşmelerin gündeminde İsrail'e ateşkesi kabul etmesi ve uygulaması için baskı yapmak var mı? Tahran Washington'u iki devletli çözümün yeniden canlandırılması için İsrail'e baskı yapmaya ikna edebilir mi?

Yoksa aralarındaki görüşmeler ABD'nin, Tahran'ın yeni nükleer gücünü tanıması ve İran ile İsrail arasındaki ilişkinin kırmızı çizgilerinin belirlenmesi, İran'ın fonlarının bir kısmının serbest bırakılması, böylece Tahran’ın ABD seçim sezonunda sakin kalması ile mi sınırlı kalacak?

Bütün bu sorular, Joe Biden yönetiminin İran ile ilişkileri yönetme konusunda süregelen başarısızlığını ve İran’ın eylemlerine boyun eğdiğini, İran ile başa çıkmakta bölgesel güvenlik pahasına, İran ile tam bir ateşkesin aksine daha başarılı olan havuç ve sopa politikasını baltaladığını gösteriyor.

Bölge, Biden'ın vaat ettiği gibi daha kapsamlı ve daha geniş bir anlaşma vaatlerinin uygulanması yerine yalnızca İran, İsrail ve Washington arasındaki ilişkileri yönetmeye yönelik geçici, taktiksel anlaşmalarla karşı karşıya kaldı.

Bu nedenle bölge ülkeleri askeri ve güvenlik kapasitelerini geliştirmeye devam etmeli, çeşitli uluslararası güçlerle ittifaklarını çeşitlendirmeli ve yalnızca Amerikalı ortağa güvenmemeliler. Öte yandan Washington ile İran arasında doğrudan görüşmelerin yapılması, İran'ın Rusya ve Çin ile ilişkilerinin yetersiz olduğunu ve İran'a Washington ile iletişim kurmak konusunda isteksiz olmasını sağlayacak bir ekonomik getiri sağlamadığını açıkça ortaya koyuyor. Zira Washington ile iletişim kurmak, İran'ın arzuladığı bir hedef olarak kalacak ve Tahran, kendisi ile Washington arasındaki belirli ve hesaplanmış kurallara göre hareket etmeye devam edecek, bu kurallardan sapmayacaktır.


İsrailli yetkili: Esir değişimine karşılık Gazze savaşını bitirmeyeceğiz ve Refah'a gireceğiz

İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
TT

İsrailli yetkili: Esir değişimine karşılık Gazze savaşını bitirmeyeceğiz ve Refah'a gireceğiz

İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre rehinelerin serbest bırakılması konusunda devam eden görüşmelere yakın İsrailli bir yetkili, Arap medyasında yer alan “ABD'nin, üç aşamalı ateşkes anlaşmasının ardından İsrail'in Gazze'den tüm güçlerini çekmesini garanti ettiği” haberlerini yalanladı.

Times of Israel'in internet sitesinde yer alan habere göre ismi açıklanmayan yetkili, "Bu haberlerin aksine, İsrail, rehinelerimizi serbest bırakma anlaşmasının bir parçası olarak hiçbir koşulda savaşı sona erdirmeyi kabul etmeyecektir" dedi.

İsrailli yetkili; "Siyasi düzeyde kararlaştırıldığı gibi, rehinelerimizin serbest bırakılmasına izin verilmesi için geçici bir süre verilmiş olsun ya da olmasın, ordu Refah'a girecek ve orada kalan Hamas tugaylarını yok edecek" ifadelerini kullandı.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, İsrail'in sivilleri korumaya yönelik bir plan sunmadığını söyleyerek, İsrail'in Refah şehrine büyük çaplı bir saldırı düzenlemesine karşı bir kez daha uyarıda bulundu.

Blinken, Arizona'daki McCain Enstitüsü'nün Sedona Forumu'nda “Böyle bir planın yokluğunda Refah'ta geniş bir askeri operasyonu destekleyemeyiz. Çünkü vereceği zarar kabul edilebilirliğin çok üzerindedir” şeklinde konuştu.


Moskova: NATO tatbikatları Rusya ile olası bir çatışmaya hazır olunduğunu gösteriyor

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)
TT

Moskova: NATO tatbikatları Rusya ile olası bir çatışmaya hazır olunduğunu gösteriyor

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova bugün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Rusya sınırları yakınında dört aydır sürdürdüğü askeri tatbikatların, ittifakın Rusya ile olası bir çatışmaya hazırlandığının kanıtı olduğunu söyledi.

Zaharova, NATO'nun ‘Rusya'nın üye ülkelere yönelik siber saldırılara karıştığı’ yönündeki suçlamalarını reddederek, bunun dikkatleri NATO faaliyetlerinden başka yöne çekmeyi amaçlayan bir ‘dezenformasyon’ olduğunu belirtti.

Açıklamasında, Ukrayna'yı silah, istihbarat ve finansmanla destekleyerek Rusya'ya karşı çeşitli şekillerde savaş yürütenin NATO olduğunu belirten Zaharova, “Soğuk Savaş'tan bu yana en büyük NATO tatbikatı şu anda Rusya'nın sınırları yakınında gerçekleşiyor. NATO’nun Rusya'ya karşı eylemleri hibrid ve konvansiyonel silahlar da dahil olmak üzere tüm araçlar kullanılarak prova ediliyor. NATO'nun bizimle olası bir çatışmaya ciddi şekilde hazırlandığını kabul etmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerde düşmanlık, Rusya'nın 2022'de Ukrayna'ya saldırmasının ardından son yılların en yüksek seviyesine yükseldi.

Ocak ayında tatbikatların başladığını duyuran NATO, 90 bin askerin katılacağı tatbikatların, bir çatışma çıkması halinde ABD kuvvetlerinin Rusya sınırındaki ülkelerde ve ittifakın doğu kanadında Avrupalı müttefiklerini nasıl destekleyeceği konusunda eğiteceğini belirtti.

Rusya o dönemde tatbikatların NATO'nun Soğuk Savaş taktiklerine ‘geri dönüşü olmayan bir dönüşü’ temsil ettiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Soğuk Savaş'tan beri NATO'nun en büyük tatbikatı olan söz konusu tatbikatların Mayıs ayında sona ermesi bekleniyor.


Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu Türkiye'de hayatını kaybetti

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)
TT

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu Türkiye'de hayatını kaybetti

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu Muhammed Abdülfettah el Burhan, Başkent Ankara'daki Bilkent hastanesinde yaklaşık iki ay yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu, 7 Mart akşamı başkent Ankara'da motosikletiyle seyir halindeyken meydana gelen trafik kazasında yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Al-Burhan'ın oğlunun cuma gecesi hayatını kaybettiği açıklandı.


ABD, Katar'a baskıyı artırıyor: "Ateşkesi kabul etmezse Hamas'ı ülkeden çıkarın"

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın olmak üzere en az 34 bin 622 Filistinli öldürüldü (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın olmak üzere en az 34 bin 622 Filistinli öldürüldü (AFP)
TT

ABD, Katar'a baskıyı artırıyor: "Ateşkesi kabul etmezse Hamas'ı ülkeden çıkarın"

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın olmak üzere en az 34 bin 622 Filistinli öldürüldü (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın olmak üzere en az 34 bin 622 Filistinli öldürüldü (AFP)

ABD'nin, Katar'a yönelik baskıyı artırarak ateşkesi reddetmesi halinde Hamas liderlerini ülkeden atmasını istediği öne sürüldü.

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen Amerikalı yetkililer, ülkenin önde gelen gazetelerinden Washington Post'a (WP), ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın bu mesajı Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdulrahman bin Casim es-Sani'ye geçen ay ilettiğini söyledi.

Katar'daki ateşkes görüşmelerinde yer alan ve adlarının gizli tutulmasını isteyen üç diplomat, Katarlı yetkililerin, başkent Doha'da yaşayan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ve diğer Hamas liderlerine "ülkeyi terk etmeleri durumunda kalacak başka yer bulmaları için plan yapmalarını söylediğini" belirtti.

ABD'li yetkili, Katar'a baskı yapılmasının verimli bir strateji olmadığını savunarak, "Doha'da Hamas'a baskı uygulamak etkisiz kalıyor. Sorun, kararları verenlerin Gazze'de olması ve siyasi büroyu umursamamaları" dedi. 

1995-1998'de görev yapan ABD'nin eski Katar Büyükelçisi Patrick Theros da Hamas'ın Katar'dan atılmasının hata olacağını savunarak, böyle bir hamlenin "Beyaz Saray için kabus yaratabileceğini" söyledi.

Diğer yandan İsrailli haber sitesi Times of Israel, Doha yönetiminin Washington'ın talebini kabul edebileceğini savundu. 

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir yetkili, Hamas'ın masadaki son ateşkes teklifini reddetmesi durumunda ABD'nin, örgüt liderlerinin ülkeden çıkarılması için Katar'a resmi talepte bulunabileceğini belirtti. Kaynak, Katar'ın böyle bir talebe hazırlandığını ve buna olumlu yanıt verebileceğini öne sürdü.

Haniye, dünkü açıklamasında Hamas yetkililerinin hafta sonu Mısır'ın başkenti Kahire'ye gidip anlaşmayı inceleyeceklerini söylemişti. 

24 Kasım'da sağlanan ve bir hafta süren ateşkeste 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakılmıştı. İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) verilerine göre Hamas'ın elinde halen yaklaşık 130 rehine var. İsrail ordusu, bunlardan 34'ünün öldüğünü doğrulamıştı.

Independent Türkçe


İsrailli insan hakları kuruluşları hükümeti Gazze Şeridi'ne yardım konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçluyor

Gazze'de su birikintisinin kenarında çöplerin arasında yürüyen Filistinli (AFP)
Gazze'de su birikintisinin kenarında çöplerin arasında yürüyen Filistinli (AFP)
TT

İsrailli insan hakları kuruluşları hükümeti Gazze Şeridi'ne yardım konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçluyor

Gazze'de su birikintisinin kenarında çöplerin arasında yürüyen Filistinli (AFP)
Gazze'de su birikintisinin kenarında çöplerin arasında yürüyen Filistinli (AFP)

Gazze Şeridi'ne yönelik yardım kısıtlamaları nedeniyle hükümete dava açan beş İsrailli insan hakları kuruluşu dün (Cuma) yaptıkları açıklamada, hükümetin bu konudaki yükümlülüklerini yerine getirdiğine dair ısrarının ‘mantıksız’ olduğunu belirtti.

Gisha ve diğer dört İsrailli insan hakları kuruluşu, Yüksek Mahkeme'ye başvurarak hükümetin, Birleşmiş Milletler'in (BM) kıtlık uyarısında bulunduğu Gazze Şeridi'ne yardımların ulaştırılmasını arttırmak için ne gibi önlemler aldığını açıklamasını talep etti.

Geçen ay yapılan ilk duruşmanın ardından mahkeme, yarın (Pazar) yapılması planlanan yeni duruşma öncesinde hükümetten sorulara yanıt vermesini istedi.

Bu hafta mahkemeye sunulan yanıtlarda İsrail hükümeti, insani yardım erişimini kolaylaştırmak için şimdiye kadar alınan önlemlerin yükümlülüklerini aştığını vurguladı.

Gisha tarafından dün yayınlanan ortak bir bildiride şu ifadeler yer aldı: “Gazzelilerin ne kadar yardıma ihtiyacı olduğu konusunda hiçbir fikri olmadığını itiraf edenlerin, yükümlülüklerini yerine getirdiklerini, hatta aştıklarını iddia etmeleri mantıksızdır.”

Bildirinin devamında, Gazze Şeridi'ndeki malzeme sıkıntısının ‘hükümetin, yükümlülüklerini ne gereken miktarda ne de gereken hızda yerine getirmediğini’ gösterdiği ifade edildi.

Uluslararası yardım kuruluşları uzun süredir Gazze Şeridi'ndeki ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştırılmasının önündeki engellerden şikâyet ediyor.

Ancak İsrail hükümeti, Gazze Şeridi'ne yardım girişini engellemediğini savunuyor ve malzeme sıkıntısının yardım kuruluşlarının yetersiz dağıtımından kaynaklandığını söylüyor.

İsrail ordusuna bağlı Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi (COGAT) dün yaptığı açıklamada, nisan ayında ‘Gazze Şeridi'ne giren insani yardım miktarında önemli bir artış’ olduğunu duyurdu.

X platformu üzerinden yapılan açıklamada, geçtiğimiz ay toplamda 6 bin tır dolusu gıda, su, tıbbi malzeme ve çadırın Gazze Şeridi'ne geçtiği belirtildi. Açıklamanın devamında “Gazze Şeridi'ne girebilecek yardım miktarının bir sınırı yok ve nisan ayı bunu kanıtladı” ifadesi yer aldı.

Süregelen engellerden şikâyet eden BM kuruluşları için ise durum böyle değil.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) bu hafta yaptığı açıklamada, İsrail makamlarının nisan ayında Gazze Şeridi'nin kuzeyine yönelik 94 yardım misyonundan sadece 52'sine kolaylık sağladığını, dörtte birinden fazlasının engellendiğini ve yüzde 10'unun reddedildiğini, diğerlerinin ise lojistik kısıtlamalar nedeniyle iptal edildiğini belirtti.


Rus birlikleri Nijer'deki ABD üssüne girdi

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geçen hafta Pentagon'da düzenlediği basın toplantısında (AP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geçen hafta Pentagon'da düzenlediği basın toplantısında (AP)
TT

Rus birlikleri Nijer'deki ABD üssüne girdi

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geçen hafta Pentagon'da düzenlediği basın toplantısında (AP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin geçen hafta Pentagon'da düzenlediği basın toplantısında (AP)

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Nijer'in başkenti Niamey'de konuşlandıkları askeri üsse giren Rus askerlerinin ABD askerlerine yönelik bir tehdit oluşturmadığını bildirdi. Austin dün (cuma) düzenlediği basın toplantısında, “Ruslar ayrı bir yerleşkede bulunuyorlar. ABD birliklerine ya da ekipmanlarına erişimleri yok” ifadelerini kullandı.

Austin, Avustralyalı ve Japon mevkidaşları ile Honolulu, Hawaii'de gerçekleştirdiği üçlü toplantının ardından açıklamalarda bulundu. ABD'li yetkililere göre Nijer'den ‘profesyonel ve sorumlu’ bir şekilde çekilmeye hazırlanan Austin, “Ben her zaman birliklerimizin güvenliği ve korunmasına odaklanırım. Ancak şu anda burada birliklerimizin korunması açısından büyük bir sorun görmüyorum” şeklinde konuştu.

Rus ordusunun Niamey'deki askeri üsse girme hamlesi, Ukrayna'daki çatışma zemininde iki ülke arasındaki askeri ve diplomatik rekabetin arttığı bir dönemde Amerikan ve Rus askerlerini birbirlerine çok yaklaştırıyor.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Nijer'i yöneten subaylar, geçen yıl yaptıkları askeri darbenin ardından, ABD'den Sahel'deki militan gruplara karşı savaşa katılan yaklaşık bin askerini geri çekmesini istedi.


Türkiye'nin İsrail'le ticareti durdurması dünya basınında nasıl yankılandı?

İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere en az 34 bin 596 Filistinli öldürüldü (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere en az 34 bin 596 Filistinli öldürüldü (AFP)
TT

Türkiye'nin İsrail'le ticareti durdurması dünya basınında nasıl yankılandı?

İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere en az 34 bin 596 Filistinli öldürüldü (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne saldırılarında 14 bin 685’i çocuk, 9 bin 670'i kadın olmak üzere en az 34 bin 596 Filistinli öldürüldü (AFP)

Dünya basını, Türkiye'nin Gazze savaşı nedeniyle İsrail'le ticareti tamamen durdurmasını yakından takip etti.

Ticaret Bakanlığı'ndan dün yapılan açıklamaya göre İsrail'le ticaret tamamen durduruldu.

Bakanlık, geçen ay da 54 ürün grubunun İsrail'e satışına kısıtlama getirmişti.

BBC: "İlişkiler tekrar kötüleşebilir"

Birleşik Krallık'ın (BK) kamu yayıncısı BBC'nin analizinde, Türkiye ve İsrail arasında geçen yıl toplamda yaklaşık 7 milyar dolar değerinde ticaret yapıldığı hatırlatıldı. 

Haberde, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın, yasak kararının ardından yaptığı açıklamada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı "diktatör gibi davranmakla" suçladığına işaret edildi.

Analizde, İsrail ve Türkiye'nin 7 Ekim saldırısının ardından karşılıklı olarak diplomatları geri çektiği hatırlatılarak, ticaret yasağı hamlesiyle ilişkilerin tekrar kötüleşebileceği savunuldu.

FT: "Erdoğan ciddi baskı altında"

BK'nin önde gelen gazetelerinden Financial Times (FT), Ankara'nın Gazze'ye yardım girişini sağlamak için Tel Aviv'e baskı uygulamak amacıyla böyle bir adım attığını yazdı.

Analizde, "Erdoğan'ın marttaki yerel seçimlerde aldığı büyük yenilgiden sonra İsrail'e karşı kısıtlamaları artırması için ülke içinde ciddi baskıyla karşı karşıya kaldığı" değerlendirmesi yapıldı.

Seçim kampanyalarında birçok adayın da "Erdoğan hükümetinin Gazze'deki savaşta İsrail'e karşı yeterli adımları atmadığı" eleştirisini dile getirdiği belirtildi. 

The Economist: "Erdoğan, muhafazakar seçmenden tepki topluyordu"

Londra merkezli The Economist dergisi, "Erdoğan, İslamcıların meydan okumasıyla karşı karşıya" başlıklı haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" yorumunu paylaştı. 

Times of Israel: "Etkili hamle"

İsrailli haber sitesi Times of Israel, Türkiye'nin ticaret yasağı kararını "Kudüs'e karşı çok etkili bir hamle" diye niteledi.

Analizde, yerel seçimlerde Yeniden Refah Partisi'nin (YRP) Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AK Parti) karşı yürüttüğü kampanyayla öne çıktığına dikkat çekilerek, YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan'ın "Size biz kaybettirmiyoruz, size İsrail'le ticaret kaybettiriyor" dediği hatırlatıldı.

AP: "Hükümet çifte standart uygulamakla eleştiriliyor"

ABD merkezli haber ajansı AP'nin haberinde, Erdoğan'ın ticareti durdurması için halktan baskı gördüğüne işaret edilerek "Hükümet, ticari ilişkileri sürdürürken İsrail'e karşı ağır suçlamalarda bulunarak çifte standart uyguladığı gerekçesiyle eleştiriliyordu" dendi. 

Palestine Chronicle: "Türkiye, Gazze'deki soykırıma karşı harekete geçti"

Filistin'le ilgili haberler yayımlayan ABD merkezli Palestine Chronicle'ın analizinde, Gazze savaşı nedeniyle zarar gören İsrail-Türkiye ilişkilerinin "bir darbe daha alacağı" yazıldı.

Haberde "Türkiye, Gazze'deki soykırıma karşı harekete geçerek ticareti durdurdu" ifadeleri kullanıldı.

Wafa: "Soykırım nedeniyle ticaret askıya alındı"

Batı Şeria'daki Filistin Ulusal Yönetimi'nin haber ajansı Wafa, Türkiye'nin ticareti durdurma kararını "Türkiye, Gazze'deki soykırım nedeniyle İsrail ile ticareti askıya aldı" başlığıyla paylaştı.

Independent Türkçe


Amerika'da öğrenci protestoları tırmanıyor: Princeton öğrencileri açlık grevine başlıyor

ABD'deki birçok üniversitede Filistin yanlısı gösterilere tanık olundu ve gösteriler polisle çatışmalara yol açtı (AFP)
ABD'deki birçok üniversitede Filistin yanlısı gösterilere tanık olundu ve gösteriler polisle çatışmalara yol açtı (AFP)
TT

Amerika'da öğrenci protestoları tırmanıyor: Princeton öğrencileri açlık grevine başlıyor

ABD'deki birçok üniversitede Filistin yanlısı gösterilere tanık olundu ve gösteriler polisle çatışmalara yol açtı (AFP)
ABD'deki birçok üniversitede Filistin yanlısı gösterilere tanık olundu ve gösteriler polisle çatışmalara yol açtı (AFP)

Amerikan NBC News kanalı dün (Cuma) ABD'nin en büyük üniversitelerinden biri olan New Jersey'deki Princeton Üniversitesi öğrencilerinin, Gazze Şeridi'ndeki İsrail savaşını protesto için açlık grevine başladıklarını bildirdi.

ABD, geçtiğimiz iki hafta boyunca ülke genelinde 150'den fazla kolej ve üniversitede Filistin yanlısı gösterilere tanık oldu.

Protestolara katılan onlarca Columbia Üniversitesi öğrencisinin tutuklandığı son on beş gün boyunca, ülke çapındaki kolej ve üniversitelerde meydana gelen gösterilere güvenlik güçleri müdahalede bulundu.

Üniversite kampüslerinde onlarca yıldır benzeri görülmemiş bir şekilde öğrenci ve öğretim üyelerinin gerçekleştirdiği protestolar, 2.000'den fazla kişinin tutuklanmasına yol açtı.

Polis, Üniversite yönetiminin talebi üzerine 80'den fazla üniversite kampüsünde gösterilere müdahale ederek kalabalığı dağıttı.