AB Temsilcisi Borrell, Kıbrıs ziyaretinde Ankara’nın Akdeniz’deki adımlarını görüştü

Borell, Atina’daki ilk turunun ardından görüşmelerini Kıbrıs’ta sürdürüyor (EPA)
Borell, Atina’daki ilk turunun ardından görüşmelerini Kıbrıs’ta sürdürüyor (EPA)
TT

AB Temsilcisi Borrell, Kıbrıs ziyaretinde Ankara’nın Akdeniz’deki adımlarını görüştü

Borell, Atina’daki ilk turunun ardından görüşmelerini Kıbrıs’ta sürdürüyor (EPA)
Borell, Atina’daki ilk turunun ardından görüşmelerini Kıbrıs’ta sürdürüyor (EPA)

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) başkenti Lefkoşa’yı dün ziyaret ederek, üst düzey temaslarda bulundu.
Borrell, ziyaret kapsamında GKRY Cumhurbaşkanı Nicos Anastasiades, Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulides ve hükümet yetkilileriyle bir araya geldi. Borell’in bugün Savunma Bakanı Savvas Angelidis ile görüşmesi bekleniyor.
Borell’in görüşmeler sırasında ‘Türkiye'nin GKRY’nin münhasır ekonomik bölgesindeki adımları’ da dahil birçok meseleyi ele aldığı öğrenildi.
Yunan ve GKRY sınırlarının aynı zamanda AB sınırları olduğunu ve bu nedenle korunması gerektiğini vurgulayan Borrell, AB çıkarlarını ve haklarını korumak için bağlı kalınması gereken en önemli taahhütlerden birinin Türkiye ile ilişkileri geliştirmek olduğunu ve bunun da ‘önce Yunanistan ve Kıbrıs’ anlamına geldiğini söyledi.
GKRY Dışişleri Bakanlığı binasında, AB Dış İlişkileri Dairesi ve Dışişleri Bakanlığı heyetlerinin katılımıyla geniş kapsamlı görüşmeler yapıldı. Aktarılan haberlere göre, toplantıda kalıcı güvenlik ve savunma işbirliği de dahil olmak üzere AB'nin ortak dış ve güvenlik politikasının oluşturulması ve uygulanmasına ilişkin meseleler ele alındı.
GKRY Savunma Bakanı Savvas Angelidis ile Borell arasında bugün yapılacak görüşmede, AB ülkeleri arasında savunma işbirliğini ve GKRY’nin AB faaliyetleri içindeki rolünü artıracak kalıcı yapısal işbirliğinin ele alınacağı belirtildi.
Türkiye, AB ve Yunanistan’a sorumluluklarını yerine getirme ve sığınmacıların haklarına saygı gösterme çağrısında bulundu.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın, Borell ile önceki gün Türkiye-Yunanistan sınırında incelemelerde bulunduğu sırada yaptığı açıklamalarla ilgili bir soruya yanıt verdi.
Aksoy, “Dendias'ın, AB Yüksek Temsilcisi Borrell ile dün (önceki gün) Türk-Yunan sınırında sarf ettiği sözler, her şeyden önce Yunanistan'ın sığınmacılara yönelik insan hakları ihlallerini ve suçlarını AB şemsiyesi altında örtbas etme çabasının yeni bir tezahürüdür” ifadelerini kullandı.
Aksoy, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic'in "mültecilerin onurunu korumanın üye devletlerin saygı göstermek zorunda olduğu ahlaki ve hukuki bir yükümlülük olduğu"na ilişkin açıklamasını hatırlattı.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, Türkiye-Yunanistan sınırında Borell ile yaptığı gezinti sırasında, Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de istikrarı ve güvenliği baltalamak, tüm komşularıyla sorunlara yol açmak ve aynı zamanda Ege’de Yunan hava sahası ile karasularını da ihlal etmekle suçlamıştı.
Türkiye'nin, Doğu Akdeniz’de bulunan gemilerle 'yasadışı diplomasi' yürütmekten vazgeçmesi gerektiğini söyleyen Dendias, geçtiğimiz günlerde NATO misyonu kapsamında görev yapan Fransız gemilere yönelik atılan adımlardan kaçınılması gerektiğini ifade etti.
Aksoy, Dendias’ın Doğu Akdeniz ve Ege Denizi konusundaki ifadelerinin ‘gerçeklikten tamamen kopuk’ olduğunu belirtti.
Aksoy, “Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Türkiye'yi kendi kıyılarına hapsedebileceği ve bunun uluslararası hukuka uygun olduğu rüyasından artık uyanmalıdır” ifadesini kullandı.
Aksoy, Türkiye’ye karşı şer ittifakları kurma ve AB'yi suiistimal etme teşebbüslerinin Yunanistan'a bir faydası olmayacağının altını çizerek, "Bunun yerine Türkiye'nin meşru hak ve çıkarlarına saygı göstermeli” dedi.
Bu tartışmalar, Avrupa Parlamentosu (AP) Bütçe Komitesi’nin, Türkiye'deki sığınmacıları desteklemek için yürütülen programlara 485 milyon euro ilave kaynak sağlanmasını onaylamasının ardından geldi.
Brüksel'de bir araya gelen AP Bütçe Komitesi, Suriyeli sığınmacılara ev sahipliği yapan Türkiye, Ürdün ve Lübnan'a ilave destek sağlanmasına yönelik teklifi görüştü.
Toplantı sonunda yapılan oylamada söz konusu AB Komisyonu teklifi; 33 "Evet", 4 "Hayır" ve 3 "Çekimser" oyla kabul edildi.
Teklife göre, Türk Kızılay ve Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı tarafından Türkiye'deki sığınmacılar için yürütülen Sosyal Uyum Yardımı (SUY) programı kapsamında dağıtılan Kızılaykart'lara, Suriyeli ve diğer sığınmacı çocukların eğitimlerinin devamlılığını sağlamaya yönelik Şartlı Eğitim Yardımı (ŞEY) programına toplam 485 milyon euro kaynak aktarılacak.
AB, Ürdün ve Lübnan'daki sığınmacıların sağlık ve eğitimlerine yönelik çeşitli projelere de 100 milyon euro sağlayacak.
Ülke toprakları üzerinde en çok sığınmacıyı kabul ettiklerini dile getiren Türk makamları, AB’yi Suriyelilere yeterli yardımı yapmamakla ve taahhüt ettiği mali yardımları geciktirmekle suçluyor.



Filistinli aktivist Mahmud Halil: Trump yönetimi beni susturmaya çalıştı ama bu bana daha büyük bir platform sağladı

 Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
TT

Filistinli aktivist Mahmud Halil: Trump yönetimi beni susturmaya çalıştı ama bu bana daha büyük bir platform sağladı

 Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'ın seçkin üniversitelerle mücadelesinin başlamasından sadece birkaç gün sonra, federal göçmenlik görevlileri mart ayında New York'taki Columbia Üniversitesi'ndeki yurdunda Filistinli öğrenci Mahmud Halil'i gözaltına aldı.

Trump yönetimi, Filistinlileri destekleyen diğer yabancı öğrencileri gözaltına alarak ve Halil'in en önde gelen aktivistlerinden biri olduğu Filistin yanlısı öğrenci protesto hareketine tanık olan Columbia, Harvard ve diğer özel eğitim kurumlarına verilen milyarlarca dolarlık araştırma hibelerini iptal ederek mücadelesini artırırken, Halil üç aydan fazla bir süre Louisiana kırsalındaki bir gözaltı merkezinde tutuldu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre 30 yaşındaki Halil, “Soykırıma karşı durduğum için hiç pişman değilim… Doğru olanı savunduğum için, yani savaşa karşı çıktığım ve şiddete son verilmesi çağrısında bulunduğum için pişman değilim” ifadelerini kullandı.

Halil, hükümetin kendisini susturmaya çalıştığına ama aksine bunun kendisine daha geniş bir platform sağladığına inanıyor.

Halil serbest bırakıldıktan sonra New York'a döndüğünde havaalanında Trump'ın siyasi muhaliflerinden Temsilci Alexandria Ocasio-Cortez tarafından karşılandı. Gözaltına alındığı için doğumunu kaçırdığı eşi ve küçük oğluyla buluştuğu sırada destekçileri Filistin bayrakları salladı.

İki gün sonra Columbia Üniversitesi'nin Manhattan kampüsü yakınlarındaki katedralin merdivenlerinde düzenlenen bir mitingin yıldızı oldu ve burada üniversite yetkililerini eleştirdi.

Geçtiğimiz hafta, 2025 New York Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde Demokrat Parti ön seçimini kazanan Filistin yanlısı Zohran Mamdani ile birlikte coşkulu kalabalığın karşısına çıktı.

Halil şunları söyledi: “Bu durumda olmayı ben seçmedim; Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) seçti... Bunun elbette hayatım üzerinde büyük bir etkisi oldu. Dürüst olmak gerekirse halen yeni gerçekliğim üzerine düşünmeye çalışıyorum.”

Mayıs ayındaki mezuniyet törenine katılamayan Halil gözaltından işsiz olarak çıktı. Uluslararası bir yardım kuruluşunun siyasi danışman olarak çalışması için yaptığı teklifi geri çektiğini söyledi.

Hükümet temyiz başvurusunu kazanıp onu tekrar gözaltına alabilir. Bu nedenle Halil önceliğinin oğlu ve diş hekimi eşiyle mümkün olduğunca çok zaman geçirmek olduğunu ifade etti.

Suriye'deki bir Filistin mülteci kampında doğan Halil'in eşi Dr. Nur Abdullah ABD vatandaşı. Halil'e geçen yıl ABD'de kalıcı oturma izni verildi.

Yüksek lisans öğrencisi olarak 2022 yılında New York'a taşındı ve Columbia Üniversitesi yönetimi ile üniversitenin İsrail ordusunu destekleyen silah üreticileri ve diğer şirketlere yaptığı yatırımlara son vermesini talep ederek kampüs parkında eylem yapan protestocular arasındaki başlıca öğrenci müzakerecilerinden biri oldu.

Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)

Halil herhangi bir suçla itham edilmedi. Ancak ABD hükümeti geniş kapsamlı bir göçmenlik yasasına dayanarak onun ve diğer bazı Filistin yanlısı uluslararası öğrencilerin ‘yasal ancak tartışmalı’ konuşmalarının ABD'nin dış politika çıkarlarına zarar verebileceği gerekçesiyle sınır dışı edilmeleri gerektiğini savundu.

Davaya bakan federal yargıç, Trump yönetiminin Halil'i sınır dışı etmek için öne sürdüğü temel gerekçenin, ifade özgürlüğü haklarının anayasaya aykırı bir şekilde ihlal edilmesi olduğuna hükmetti. Hükümet karara itiraz ediyor.

Beyaz Saray Sözcüsü Abigail Jackson sorulara cevaben şunları söyledi: “Bu ifade özgürlüğü ile ilgili değil, Hamas teröristlerini desteklemek ve kampüsleri güvensiz hale getiren ve Yahudi öğrencileri taciz eden kitlesel protestolar düzenlemek için ABD'de bulunma hakkı olmayan kişilerle ilgili.”

Columbia Üniversitesi'nin politikasına meydan okuma

Halil, antisemitizm bahanesini kınadı ve Yahudi öğrencileri protesto hareketinin ‘ayrılmaz bir parçası’ olarak tanımladı. Hükümetin, Trump'ın Amerikan karşıtı, Marksist ve ‘radikal sol’ ideolojilerin hâkim olduğunu söylediği Amerikan yüksek öğretimini yeniden şekillendirmek için ‘antisemitizmi’ bahane olarak kullandığını söyledi.

Trump yönetimi Columbia'ya ve diğer üniversitelere, çoğunlukla biyomedikal araştırmalar için verilen federal hibe parasının, hükümet kimi kabul ettikleri, işe aldıkları ve ne öğrettikleri konusunda daha fazla denetime sahip olmadıkça devam etmeyeceğini bildirdi ve ‘daha fazla entelektüel çeşitlilik’ çağrısında bulundu.

Harvard'ın aksine Columbia Üniversitesi, hükümetin hibeleri aniden iptal etmesine itiraz etmedi ve Trump yönetiminin protestolarla ilgili kuralların sıkılaştırılması yönündeki bazı taleplerini, finansmanın yeniden başlatılmasına yönelik müzakerelerin ön koşulu olarak kabul etti.

Halil, Columbia'nın eylemlerini yürek parçalayıcı olarak nitelendirdi. Halil, “Columbia, yükseköğretim kurumlarının nasıl yönetildiğine dair her ayrıntıya müdahale etmesine izin vererek kurumu Trump yönetimine teslim etti” dedi.

Columbia Üniversitesi yönetimi, müzakereler devam ederken akademik özerkliği korumanın ‘kırmızı çizgi’ olduğunu belirtti.

Columbia Üniversitesi Sözcüsü Virginia L. Abrams, üniversite yetkililerinin Halil'in nitelendirmesine ‘kesinlikle katılmadıklarını’ ifade etti.

Abrams yaptığı açıklamada, “Columbia Üniversitesi, Halil de dahil olmak üzere, öğrencilerin güçlü bir şekilde inandıkları konularda konuşma hakkını tanır... Ancak üniversitenin, kampüsteki herkesin ayrımcılık ve tacizden uzak bir kampüs topluluğuna katılabilmesini sağlamak için kurallarına ve politikalarına uyması da önemlidir” ifadelerini kullandı.

Halil, Columbia ve Trump'ın hedefindeki diğer üniversiteleri öğrencilerine kulak vermeye çağırdı.

Halil sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Öğrenciler, bu kampüsün insan hakları ve uluslararası hukuka nasıl uyabileceğine ve tüm öğrencileri nasıl kapsayabileceğine dair net bir plan sundular... Meselelerin neresinde dururlarsa dursunlar herkes kendini eşit hissedecek... Üniversite yönetimi öğrencileri dinlemek yerine siyasi baskıya boyun eğmeyi tercih ediyor.”