Lübnanlı siyasiler toplandı: Kriz iç savaştan daha tehlikeli

25 Haziran’da Cumhurbaşkanı Avn başkanlığında düzenlenen ‘ulusal buluşma’ (Dalati ve Nahra)
25 Haziran’da Cumhurbaşkanı Avn başkanlığında düzenlenen ‘ulusal buluşma’ (Dalati ve Nahra)
TT

Lübnanlı siyasiler toplandı: Kriz iç savaştan daha tehlikeli

25 Haziran’da Cumhurbaşkanı Avn başkanlığında düzenlenen ‘ulusal buluşma’ (Dalati ve Nahra)
25 Haziran’da Cumhurbaşkanı Avn başkanlığında düzenlenen ‘ulusal buluşma’ (Dalati ve Nahra)

Lübnan’da 25 Haziran’da Baabda Cumburbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen ‘ulusal buluşma’, ‘Baabda Bildirgesi’ne derhal geri dönerek, bölgesel krizlerden ülkeyi uzak tutma’ meselesi başta olmak üzere temel meseleler hususunda katılımcılar arasında bir bölünmeye tanık olmadı.
Eski Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman’ın uzlaşı sağlamadığı son bildiriye göre katılımcılar, ülkenin ‘savaştan daha tehlikeli bir ekonomik ve yaşamsal krize tanık olduğu’ hususunda anlaşmazlık yaşadı. Aynı şekilde Demokratik Buluşma Bloğu Başkanı Milletvekili Timur Canbolad, konuşması öncesinde oturumdan ayrılırken, daha sonra İlerici Sosyalist Parti ve Demokratik Buluşma Bloğu tarafından, ‘mevcut krize gerçek çözümler bulmak için yakınlaşılması gereken tüm temel başlıkları’ içeren bir bildiri sunuldu.
Eski Cumhurbaşkanı Emin Cemayel, Maruni partiler Lübnan Kuvvetleri Partisi, Ketaib Partisi ve Marada Akımı başta olmak üzere Hristiyan muhalefet liderlerinin yokluğunda ve eski başbakanlar ve (Sünni) Müstakbel Hareket’in boykotu çerçevesinde Cumhurbaşkanı Mişel Avn, toplantının açılışında açıklamada bulundu. Avn, kendisine yapılan davetin, güvenlik istikrarsızlığının ve mezhepsel gerginliğin Lübnan’ın geçmişte oldukça pahalı bir bedel ödediği eski savaşın diline dönüşmesinden kaynaklandığını ve bu tehlikeli güvenlik açığına bir son vermeyi amaçladıklarını belirtti.
Ekonomik ve yaşamsal kriz hususunda ise Avn, “Bazılarının mezhepsel duyguları galeyana getirerek ülkenin güvenliğiyle oynadığı ve dış odaklarla insanların açlığı üzerinden kazanımlar elde etme girişimlerini sürdürdüğü süreç, kurtuluş yolu olamaz” dedi.
Mişel Avn, “Bölgesel galeyan, kıyılarımıza çarpan güçlü dalgalar ve Caesar Yasası’nın neden olduğu tehlikeler çerçevesinde Lübnan’ın yaşadığı kritik zorluklar karşısında, önemli tercihler hususunda birlik olmak bir gerekliliktir. Bugün bu toplantıdaki amacımız sadece bu birliği güçlendirmek ve kaosu önlemektir” ifadelerini kullandı.
Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri ise ekonomik koşullara odaklanırken, ekonominin siyasetten ayrılamayacağını belirtti. Berri, gelecek aşamada hükümetin reformlara odaklanması gerektiğine dikkati çekerken, eski Bakan Cibran Basil’in ‘anayasaya aykırı olmadığını düşündüğü sivil devlete ulaşma’ çağrısına desteğini dile getirdi. Berri ayrıca, Cumhurbaşkanı’nın güvenlik istikrarı ve sivil barış hakkındaki ifadelerini de desteklediğini belirtti.
Öte yandan Başbakan Hasan Diyab, vatandaşların açlıkla mücadelesini reddetmeden, ülkenin durumunun iyi olmadığını ifade etti. Diyab, “Tedavi, sadece krizin yıkıntıları üzerine gelen hükümetin sorumluluğunda değil, ulusal bir sorumlulukta yatıyor” dedi. Başbakan, bu hükümetin ‘Lübnan tarihinde bir ilk olarak finansal kurtarma planı bağlamında biriken finansal kayıpların sayısını cesurca ve şeffaf bir şekilde ifşa etmek için’ geldiğini vurguladı.
Başbakan Diyab, “Lübnan tarihinde çok önemli bir aşamadan geçiyoruz. Felakete yol açabilecek bu krizin zararlarını hafifletmemiz için daha büyük çabalarla ulusal çıkarları öne çıkarmaya ihtiyacımız var” değerlendirmesinde bulundu.
Diğer taraftan eski Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman, Haziran 2012’de cumhurbaşkanlığı döneminde ilan edilen ve bölgedeki krizlerden ‘kendini uzaklaştırma’ politikası üzerine odaklanan Baabda Bildirgesi’ni yeniden gündeme getirerek, mevcut koşullarda bu bildirgenin yeniden benimsenmesi çağrısı yaptı. Hizbullah’ın anlaşmayı bozduğunu söyleyen Süleyman, bunun ‘devletin taahhütlerini uygulamasını engellediğini, azline, güvenilirliğini ve dost ülkelerin güvenini kaybetmesine sebebiyet verdiğini belirtti.
Süleyman, ulusal toplantının sona ermesinin ardından “Taleplerimizin özü, Baabda Bildirgesi’ne geri dönmektir. Bugünkü (25 Haziran) diyalog bildirisine itiraz ediyorum. Ekonomik ve güvenlik düzeylerinde bir çözüm yoktur. Çözüm, yalnızca Baabda bildirgesiyledir. Ve kimse ülkede yeni bir güvenlik sorunu istememektedir” dedi.
(Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) Genel Başkanı Cibran Basil de oturumu boykot eden muhaliflerine saldırdı. Basil, “Bir diyaloğu reddederek, bir hükümeti, bir anlaşmayı ya da bir grubu ifade ettiğini düşünenler, özellikle de diyaloğun amacı, mezhepsel provokasyonu ve güvenliğe müdahaleyi durdurarak fitneyi engellemekken, Lübnan’ı mevcudiyetinin özünden uzaklaştırmaktadır. Diyaloğu reddedenler, yalnızca kurtuluşu bozma niyetlerini yansıtmaktadır” ifadelerini kullandı.
Milletvekili Velid Canbolad ise toplantı sırasında, “Kurtuluş tasvirimizi, üzerinde durulması gereken temel ilkelerimiz için bir vizyon olarak gördüğümüz sosyo-ekonomik ve yaşamsal bir belgeye dahil ettik. Bu ilkeler arasında, Taif Anlaşmasını, Arapçılığı, tüm iç ve dış girişimlere karşı Lübnan’ın birliğini korumak da yer alıyor. Toplumsal adaleti ve refahın eşit dağılımını güvence altına alan sosyal ve ekonomik tedavilere odaklanmak da gerekmektedir” açıklamasında bulundu.

Kapanış bildirgesi
Toplantının kapanışı sırasında eski bakanlardan Selim Cerissati, bir açıklama yaparak, ‘fitneyi canlandıracak, sivil barışı tehdit edecek ve iç güvenliği istikrarsızlaştıracak her türlü kışkırtıcı hamleyi durdurma’ çağrısında bulundu. Katılımcılar da Lübnan’ın, ‘siyasi, ekonomik, finansal, toplumsal, sağlık açısından karmaşık ve kötüleşen bir krize tanık olduğunu’ belirterek, durumu savaştan daha tehlikeli bir kriz olarak tanımladı. Katılımcılar, “Büyük kriz zamanlarında hepimiz, otoriter düşüncelerin ve risklerin üzerinden gelerek, ulusal düzeyde siyasi eylemde bulunmalıyız” dedi. Aynı şekilde ‘en azından ülkenin birliği ve devletin devamlılığıyla ilgili varoluşsal meseleler hakkında pozisyonları birleştirme’ çağrısı yapan katılımcılar, ‘ekonomik, finansal, parasal krizin ve toplumsal yansımalarının’ ele alınması ve yapısal reformlar için nihai bir yol benimsenmesi gerektiğine dikkati çekti.



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.