Yeni kanıtlar, Kovid-19 ile bağırsak bakterileri arasındaki ilişkiyi açıya çıkarıyor

Guatemalalı bir ressam, koronavirüs salgınıyla mücadele eden doktorlar için çizdiği resim önünde poz verdi (EPA)
Guatemalalı bir ressam, koronavirüs salgınıyla mücadele eden doktorlar için çizdiği resim önünde poz verdi (EPA)
TT

Yeni kanıtlar, Kovid-19 ile bağırsak bakterileri arasındaki ilişkiyi açıya çıkarıyor

Guatemalalı bir ressam, koronavirüs salgınıyla mücadele eden doktorlar için çizdiği resim önünde poz verdi (EPA)
Guatemalalı bir ressam, koronavirüs salgınıyla mücadele eden doktorlar için çizdiği resim önünde poz verdi (EPA)

Birçok bilimsel çalışma, bağırsak bakterileri ile depresyon da dahil olmak üzere bir dizi hastalık arasındaki bağlantıyı açığa çıkardı. Peki bu bağlantı, yeni tip koronavirüsün neden olduğu Kovid-19’a kadar uzanabilir mi?
Çok alakasız görülebilir, ancak Hindistan'daki Rajiv Gandhi Enstitüsünden araştırmacılar, böyle bir bağlantının bulunduğuna dair birkaç sebebe işaret etti. Bunlardan biri de, sindirim sistemi semptomlarının Kovid-19 hastalığının nispeten yaygın bir özelliği olduğuydu. Zirâ bir çalışmada, koronavirüse yakalanan kişilerin yarısından fazlasının, ishal ve kusma da dahil olmak üzere sindirim sistemi semptomlarından muzdarip olduğunu bildirdi.
Bir diğer neden ise hastalığa neden olan virüsün akciğerlerde ve sindirim sisteminde bulunan hücrelere bağlandığı nokta olan ACE2 reseptörüyle ilgili. Keza Kovid-19’a yakalanan hastaların dışkısında da virüs teşhis edilmişti.
Virus Research dergisinin Ağustos sayısında yayınlanacak olan, Amerikan Medical News Today web sitesinde özeti yayınlanmış çalışmada, araştırmacılar bağırsaktaki mikrobiyal komünite (mikrobiyota) ile hastalık arasındaki ilişkiyi bir dizi kanıtla ortaya çıkardılar. Ancak, bunun yeterli olmadığı, daha fazla incelemeye ihtiyaç duyulduğunu da dile getirdiler.
Araştırmacılar, atıfta bulundukları en önemli kanıtlardan biri olan ‘bağırsak ve akciğer ekseni’ şeklinde adlandırdıkları hususta şu ifadeleri kullandı:
“Aralarındaki ilişki biraz beklenmedik görünüyor, ancak gerçekte ikisi arasında bir bağlantı var. Bağırsak ve akciğer arasındaki iletişim, her iki yöne de gidiyor. İç toksinler ve bağırsaktaki bakteriler tarafından üretilen metabolitler, kandan geçerek akciğerleri etkileyebilir. Aynı şekilde akciğerlerdeki iltihaplanma da bağırsaktaki bakterileri etkileyebilir. Koronavirüsün bağırsak florasını etkileme olasılığını da artıran bu husus, solunum yolu enfeksiyonlarının bağırsak florası oluşumundaki bir değişiklikle ilişkili olduğunu gösteren birçok çalışma ile tutarlıdır.”
Araştırmacıların atıfta bulunduğu Ocak 2016'da The Lancet dergisinde yayınlanan çalışmada, farelerdeki bazı bağırsak bakterilerinin antibiyotiklerle yok edilmesinin akciğerlerde influenza virüsüne karşı duyarlılığı artırdığı ortaya çıkarmıştı.
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, beslenme sistemi, bağırsak mikrobiyotası bileşiminin oluşturulmasında önemli bir rol oynuyor. Örneğin, Eylül 2016'da British Medical Journal tarafından yayınlanan bir çalışma, Akdeniz vejetaryen türünde beslenen bireylerin bağırsak bakterilerinin Batı’daki et tüketenlerle karşılaştırıldığında çok farklı olduğuna ışık tuttu.
Yeni araştırmanın yazarları ise Ocak 2014'te Nature dergisinde yayınlanan, bağırsak bakterilerine ve diyet liflerine, aynı zamanda akciğerlerdeki alerjik reaksiyonlar üzerine yapılan başka bir çalışmaya atıfta bulunuyor.
Bilim adamları, “Mikroplar besin liflerini karşıladığında, kandaki kısa zincirli yağ asitlerinin seviyeleri artar. Bunun akciğerlerdeki alerjik reaksiyonlara karşı koruyucu bir etkisi vardır” ifadelerinde bulundu. Bu çalışmanın yazarları ise bunu “fermente diyet lifleri ve kısa zincirli yağ asitleri, akciğerde bağışıklık ortamı oluşturabilir, bu da alerjik iltihaplanmanın şiddetini etkiler” şeklinde özetledi.
Bu çalışmaya ek olarak, geçen ay, bilim adamlarının Kovid-19’a yakalanan 15 kişiden dışkı örneklerini analiz ettiği bir Çin araştırmasının sonuçları yayınlanmıştı. Bu verileri 15 sağlıklı insandan ve zatürreye yakalanan 6 kişiden de aldıkları örneklerle karşılaştıran bilim adamları, koronavirüslü hastaların fekal (dışkıya ait) mikroplarında önemli değişiklikler olduğunu keşfetti.
Bununla birlikte, hiçbir çalışma henüz neden/sonuç hususlarını çözemedi. Nitekim bağırsak mikrobiyotasının Kovid-19 riskini tetikleyip tetiklemediği veya virüsün bağırsak bakterilerini değiştirip değiştirmediği bilinmiyor. Bu soruların cevabı daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyuyor.
Bu soruların cevabı bir yana, araştırmacılar, bağırsak florasını değiştirme stratejilerinin hastalığın şiddetini azaltabileceği, belki de enfeksiyonu önlemeye yardımcı olabileceği sonucuna vardı. Bu husus, hastalığın önlenmesinde doğru beslenmenin önemi konusunda uzmanlar tarafından daima tekrarlanan tavsiyelerle tutarlılık arz ediyor.
Mısır Ulusal Araştırma Merkezi iç hastalıkları ve sindirim sistemi danışmanı Said Şelebi, Şarku’l Avsat’a verdiği özel demeçte, “Sindirim sistemindeki faydalı mikropların oynadığı rolün artırılmasının lif açısından zengin, sağlıklı bir beslenmeden geçtiği biliniyor. Aksine kalori ve yağ açısından zengin yiyecekler ise zararlı mikropların varlığını artırıyor” ifadelerini kullandı.
Dünya Sağlık Örgütü, 2010 yılında bu bağlantıya değindiği raporunda, güvensiz gıdaların yaklaşık 600 milyon hastalık durumu ve 420 bin erken ölüm ile sonuçlandığını bildirmişti.



Idris Elba'dan The Wire itirafı

Fotoğraf: HBO
Fotoğraf: HBO
TT

Idris Elba'dan The Wire itirafı

Fotoğraf: HBO
Fotoğraf: HBO

Idris Elba, genelde tüm zamanların en iyi TV dizisi kabul edilen The Wire hakkında sürpriz bir itirafta bulundu.

Aktör, David Simon'ın HBO dizisinde çıkış yapmıştı. Luther'ın yıldızı herkesçe bilinir hale gelmeden önce, kurnaz uyuşturucu baronu Russell "Stringer" Bell rolünde o kadar iyi oynamıştı ki birçok izleyici onun Amerikalı olduğunu varsaymıştı.

Pek çok kişi The Wire'ı tüm zamanların en iyi dizilerinden biri olarak görüyor ancak aktör, tek bir bölümünü bile izlemediği ve asla izlemeyeceği için bu görüşe katılamıyor.

Elba, yeni aksiyon komedisi Heads of State'in gösterime girmesinden önce Good Hang podcast'inde Amy Poehler'a konuştu:

Dürüst olmak gerekirse, The Wire'ı izlemedim.

Bu itirafından dolayı "kötü hissettiğini" söyledi ve ekledi:

Hayranı olmadığımdan değil, ben de oradaydım. Farkında olmasak da çok yoğun, çok gerçek ve çok önemli bir dizide oynadım. Diziyi çekerken önemini fark etmemiştim.

Elba, "bir izleyici olarak keyif almadığı" için dizinin hayran kitlesinden dışlanmış hissettiğini belirterek şunları söyledi:

Kendimi biraz dışarıda kalmış hissediyorum.

Aktör daha sonra diziyi neden asla izlemeyeceğini açıkladı:

Daha çok, hayatımda yarattığı etki açısından The Wire'dan bu yana tüm bunların varlığını hissediyorum. Yani benim için neredeyse Stringer Bell gibiydim. Stringer Bell değilim ama Stringer Bell öldüğünde benim de bir parçamın o karakterle birlikte öldüğünü hissediyorum. Geri dönüp izlemek benim için çok tuhaf.

sdfrgtyh
Idris Elba, The Wire'da Stringer Bell karakterini canlandırıyordu (HBO)

*Haberin geri kalanı The Wire hakkındaki sürprizlerin tadını kaçırabilir* 

Dizinin yaratıcısı David Simon, daha önce karakteri öldürüldüğünde Elba'nın "üzüldüğünü" çünkü "insanların onun nasıl bir başrol oyuncusu olduğunu keşfetmeye başladığını" açıklamıştı.

Simon, Associated Press'e, "Senaryoyu okuduğunda, 'Dostum, diziden ayrıldığıma inanamıyorum' dedi" diye konuşmuştu.

Onunla senaryo üzerine konuştuğumu ve 'Idris, filmlerde rol alacaksın. Yıldız bir oyuncu olacaksın. İnsanlar bu ölümden çok etkilenecek, geçmişe baktıklarında bu hikaye örgüsünü görecekler. Bu senin kartvizitin dostum. Geleceğin parlak' dediğimi hatırlıyorum.

The Wire'dan sonra Elba, BBC draması Luther'ın başarısının da yardımıyla Britanya'nın en büyük yıldızlarından biri haline geldi. Oynadığı filmler arasında Thor, The Suicide Squad: İntihar Timi (The Suicide Squad), Prometheus ve Pasifik Savaşı (Pacific Rim) yer alıyor.

Independent Türkçe