Sahra Çölü'nden Amerika'ya giden devasa toz bulutunun ekosisteme ne yararı var?

2017'de havalanan Sahra tozu, Londra'da gökyüzünü sarıya boyamıştı (Reuters)
2017'de havalanan Sahra tozu, Londra'da gökyüzünü sarıya boyamıştı (Reuters)
TT

Sahra Çölü'nden Amerika'ya giden devasa toz bulutunun ekosisteme ne yararı var?

2017'de havalanan Sahra tozu, Londra'da gökyüzünü sarıya boyamıştı (Reuters)
2017'de havalanan Sahra tozu, Londra'da gökyüzünü sarıya boyamıştı (Reuters)

Gökyüzünü kaplayarak gösterişli manzaralar oluşturan toz kütlesi, astım hastaları içinse risk teşkil ediyor. Sıcak bir çöl rüzgarı bu hafta Sahra’dan topladığı büyük bir toz bulutunu ABD’nin güneyine taşıyor. Sahra’dan gelen toz, yılın bu zamanlarında hep Atlantik’in batısına doğru gidiyor. Ancak bu hafta gerçekleşen olay, son yılların en büyük hadisesi. Çünkü büyük toz bulutundan bir hafta sonra ikinci bir kitle oluşuyor gibi görünüyor.
Trilyonlarca toz tanesi, güzergahındaki çeşitli bölgelerde Güneş ışığını her yöne yansıtıyor ve süt beyazı bir gökyüzü yaratıyor. Ancak ışığın daha uzun olan kırmızı ve turuncu dalga boyları, toz kitlesine nüfuz etme eğilimi gösterdiği için ortaya gösterişli bir gündoğumu ve günbatımı manzarası çıkıyor.
Ancak bazı durumlarda hava kalitesi bozulduğu için alerjik reaksiyonları ve astım ataklarını tetikleyebiliyor. Ve bir bölgeye ne kadar toz ulaşırsa bu etkiler de o kadar belirgin oluyor.
Öte yandan bu toz kütlesi, Dünya ekosistemine çeşitli şekillerde fayda sağlıyor. Colorado Eyalet Üniversitesi’nden atmosfer bilimci Scott Denning, The Conversation’da yazdığı makalede kütlenin oluşumunu ve ekosisteme etkisini açıklıyor.

Dünya’nın dönüşü ve dengesiz ısınma
Denning’in aktardığına göre Dünya’nın dönüşü ve ekvator bölgesinin kutuplardan daha sıcak olması atmosferde dolaşım modelleri yaratıyor. Yüksek enlemlerde  rüzgarlar daha hızlı esiyor ve batıdan doğuya doğru hareket ediyor. Ekvatorun yakınında ise daha yavaş esiyor ve doğudan batıya gidiyor.
Derin tropik bölgelerde yükselen hava genişliyor ve soğuyor. İçindeki su buharı da yoğunlaşıyor ve alçalıyorç Amazon, Kongo, Güneydoğu Asya, Endonezya ve Filipinler'deki gezegenin en verimli ekosistemlerini, yani yağmur ormanlarını meydana getiriyor.
Subtropikal bölgelerde ise alçalan hava sıkışıyor ve ısınıyor. Böylece Gobi, Atacama, Sonoran, Namib ve Avustralya çölleri gibi kurak bölgeleri meydana getiriyor. İşte gökyüzünü kaplayan toz bulutu da Sahra ve Arap Yarımadası boyunca uzanan kurak kuşaktan kaynaklanıyor.
Denning’e göre buradan kalkan en büyük toz kitlesi, torpikal Atlantik boyunca Batı’ya hareket ediyor. Bu çöl tozunun çoğu okyanusta birikiyor ama bir kısmı Amerika’ya ulaşabiliyor.

Yağmur ormanlarının gübrelenmesi ve kısa devre yapan kasırgalar
Sahra’dan gelen toz bulutu, Atlantik kasırgalarının oluşumuna üç şekilde müdahale ediyor. İlk olarak taşıdığı kuru hava, yoğunlaşarak tropikal fırtınaları besleyen nemi seyreltiyor.
İkinci olarak, bu tozları taşıyan üst rüzgarlar yüzeydeki rüzgarlardan daha güçlü esiyor. Rüzgar hızındaki bu çeşitlilik, gök gürültülü fırtınalara daha büyük sistemlere dönüşmeden önce darbe vuruyor.
Üçüncü olarak da toz bulutu, tropikal Güneş ışığını yansıtıyor ve dağıtıyor. Bu da buharlaştırma gücünü azaltarak fırtınaları “aç bırakıyor”.
İşte tüm bu nedenlerden dolayı, Sahra tozlarının aktif olduğu dönemlerde Atlantik üzerinde fırtına ve kasırgaları oluşma olasılığı düşüyor.
Üstelik bu toz kitlelerinin başka faydaları da var. Çöl tozu, hem okyanusta hem de karadaki rüzgar güzergahında bulunan ekosistemler için önemli bir besin kaynağı. Tozdaki çözünebilir demir, su yüzeyindeki bazı alg türlerinin gelişmine katkıda bulunuyor. Bu küçük organizmalar da binlerce türü koruyan besin ağlarının temelini oluşturuyor.
Denning, toz kitlesinin yağmur ormanlarına faydasını da şu sözlerle açıklıyor:
"Bu toz, Orta ve Güney Amerika'daki tropikal ormanların gelişimi için kritik olan fosforu içerir. Bu zengin ekosistemler, kökleri aracılığıyla biraz fosfor alır ancak çöl tozundan gelecek daha fazla fosfora ihtiyaç duyar."



Elektrikli araç menzilini iki katına çıkaracak batarya geliştirildi

Soğuk havaların batarya kapasitesini azaltması, elektrikli araç menzilleriyle ilgili sorunlardan biri (Reuters)
Soğuk havaların batarya kapasitesini azaltması, elektrikli araç menzilleriyle ilgili sorunlardan biri (Reuters)
TT

Elektrikli araç menzilini iki katına çıkaracak batarya geliştirildi

Soğuk havaların batarya kapasitesini azaltması, elektrikli araç menzilleriyle ilgili sorunlardan biri (Reuters)
Soğuk havaların batarya kapasitesini azaltması, elektrikli araç menzilleriyle ilgili sorunlardan biri (Reuters)

Bilim insanları elektrikli araç menzilini iki katına çıkarabilecek bir anotsuz batarya geliştirdi.

Anot ve katot, bataryalardaki elektrik akışını sağlayan iki elektrotu ifade ediyor. Anotsuz bir bataryada, katotta depolanan lityum iyonları şarj sırasında hareket ederek doğrudan bakır bir toplayıcı üzerinde birikiyor. Bu sayede enerji depolama için daha fazla alan açılabiliyor. 

Bu tür lityum iyon bataryalar uzun zamandır umut vaat etse de verimli sonuç alınamıyordu. 

Bu bataryaların önündeki engellerden biri, lityum iyonlarının düzensiz yerleşimi sonucu yüzeyde iğne benzeri yapılar oluşmasıydı. Bu yapılar, bataryanın kısa devre yapmasına ve güvenlik risklerine yol açabiliyor.

Ayrıca tekrarlanan şarj ve deşarj döngüleri, lityum yüzeyine zarar vererek batarya ömrünü hızla kısaltabiliyor.

Güney Kore'deki Pohang Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden araştırmacılar bu sorunun üstesinden gelmek adına, içinde eşit dağıtılmış gümüş nanoparçacıklar olan bir polimer çerçeve tasarladı. 

Bu sayede lityum iyonları, batarya içinde rasgele değil, belirli noktalarda düzenli şekilde birikiyor. 

Ayrıca tasarladıkları bir elektrolit de lityum yüzeyinde koruyucu bir tabaka yaratarak iğne benzeri yapıların oluşmasını engelliyor. 

Bulguları hakemli dergi Advanced Materials'ta yayımlanan çalışmaya göre bu tasarım, 1270 Wh/L hacimsel enerji yoğunluğuna ulaştı. Bir sistemin hacmine kıyasla ne kadar enerji içerdiğini gösteren bu değer, elektrikli araçlarda kullanılan geleneksel lityum iyon  bataryalarda ise yaklaşık 650 Wh/L seviyesinde.

Batarya ayrıca 100 şarj döngüsünden sonra başlangıçtaki ​​kapasitesinin yüzde 81,9'unu korudu.

Bu sonuçlar, laboratuvardaki küçük pillerin ötesinde, gerçek dünyadaki elektrikli araçlarda kullanılanlara benzer bataryalarda da elde edildi. 

Bilim insanları yeni teknolojinin elektrikli araç menzilini iki katına çıkarma ve soğuk havalarda daha rahat yolculuk yapma potansiyeli sunduğunu söylüyor.

Çalışmaya liderlik eden Soojin Park gelişmeyi şöyle değerlendiriyor:

Bu çalışma, anot içermeyen lityum metal bataryalarda verimlilik ve ömür sorunlarını aynı anda ele alarak anlamlı bir atılımı temsil ediyor.

Independent Türkçe, Interesting Engineering, TechXplore, Advanced Materials


Bir hafta yetti: Doğa, laboratuvar farelerini sakinleştirdi

Doğada vakit geçiren farelerin anksiyete seviyeleri normal düzeye döndü (Matthew Zipple/Cornell Üniversitesi)
Doğada vakit geçiren farelerin anksiyete seviyeleri normal düzeye döndü (Matthew Zipple/Cornell Üniversitesi)
TT

Bir hafta yetti: Doğa, laboratuvar farelerini sakinleştirdi

Doğada vakit geçiren farelerin anksiyete seviyeleri normal düzeye döndü (Matthew Zipple/Cornell Üniversitesi)
Doğada vakit geçiren farelerin anksiyete seviyeleri normal düzeye döndü (Matthew Zipple/Cornell Üniversitesi)

Laboratuvarda kullanılan fareleri doğaya salan bilim insanları, hayvanların kaygı seviyelerinin kısa sürede normale döndüğünü tespit etti. Bulgular, doğada vakit geçirmenin laboratuvar ortamında oluşan korku tepkilerini önleyebileceğini gösteriyor.

Araştırmacılar farelerin kaygı düzeyini ölçmek için genellikle yükseltilmiş artı labirent adlı bir mekanizma kullanıyor. 

Artı şeklindeki bu platformun iki kolunun etrafı açıkken, diğerlerininki kapalı oluyor. Fareler genellikle açık kollara baktıktan sonra kapalı olanlara yönelip burada kalmayı tercih ediyor. 

Bilim insanları bu kapalı alanda kalma isteğini, yüksek kaygı seviyeleriyle ilişkilendiriyor. Hayvanların korku tepkisi bu noktadan sonra anksiyete ilaçlarıyla bile düşürülemiyor. 

Cornell Üniversitesi'nden araştırmacılar daha geniş alanlarda farelerin tepkilerinin nasıl değiştiğini anlamak üzere bir çalışma yürüttü.

Sıkı bir kontrol altındaki kapalı ortamlarda yetiştirilen 44 fareyi geniş ama etrafı çevrili bir bahçeye saldılar. 

Hayvanlar gerçek hava koşulları ve bilmedikleri kokularla çevrili halde, gerçek toprağı kazdı, bir yerlere tırmandı, yuva yaptı ve koştu.

Bulguları hakemli dergi Current Biology'de yayımlanan çalışmaya göre sadece bir hafta doğada vakit geçiren farelerin kaygı seviyesi normale döndü.

dcrgt
Araştırmacılar, Cornell kampüsünün hemen dışındaki kapalı alanların, bugüne kadar sadece bir ayakkabı kutusundan biraz daha büyük bir kafeste yaşayan farelerin deneyimlerini büyük ölçüde genişlettiğini söylüyor (Cornell Üniversitesi)

Laboratuvara döndükten sonra artı şeklindeki platformdaki kapalı ve açık alanlarda eşit derecede vakit geçirdiler.

Makalenin yazarlarından Matthew Zipple, "Onları bir haftalığına dışarı bıraktık ve kaygı davranışları başlangıç seviyelerine geri döndü" diye açıklıyor.

Bulgular, laboratuvarda kaygının nasıl incelendiğiyle ilgili soru işaretleri yaratıyor. Ayrıca net bir sonuca varmak içinhenüz erken olsa da araştırmacılar, bu etkilerin insanlar için de geçerli olabileceğini düşünüyor.

Bazı korku tepkileri, sınırlı deneyim yaşamakla bağlantılı olabilir.

Çalışmanın bir diğer yazarı Michael Sheehan "Her gün birçok farklı şey deneyimleyince, bir şeyin korkutucu veya tehdit edici olup olmadığını daha iyi anlayabiliyoruz" diyerek ekliyor:

Ama eğer sadece 5 deneyim yaşadıktan sonra karşılaştığımız 6. deneyim daha önce yaptığımız her şeyden farklıysa, bu durum kaygıya yol açabilir.

Çalışmadaki farelerin yaşadığı rahatlama da kısıtlamadan ziyade daha geniş bir alanda hareket etmekle bağlantılı. Bu sayede sinir sistemleri, üzerinde çalışacak daha fazla bilgiye sahip oldu.

Sheehan, "Bu, deneyim kütüphanemizin yeni deneyimlere verdiğimiz tepkiyi nasıl şekillendirdiği hakkında ilginç sorular doğuruyor" ifadelerini kullanıyor: 

Çünkü bence kaygı özünde böyle bir şey; aslında korkutucu olmayan bir duruma uygunsuz bir tepki vermek.

Independent Türkçe, Science Alert, VICE, Current Biology


Horizon 2'yi geciktiren Kevin Costner'a 400 bin dolarlık dava

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Horizon 2'yi geciktiren Kevin Costner'a 400 bin dolarlık dava

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Kevin Costner, Horizon: An American Saga - Chapter 2'nin ertelenmesinin ardından yeni bir davayla karşı karşıya.

The Bodyguard'ın 70 yaşındaki yıldızı, filme kostüm sağlamayı kabul eden Western Costume Leasing Company tarafından sözleşme ihlali nedeniyle dava ediliyor. Şirket, 400 bin doların üzerinde tazminat ve avukatlık ücreti talep ediyor.

Us Magazine'in haberine göre dava Los Angeles County Yüksek Mahkemesi'nde açıldı. Başvuruda Costner'la diğer davalıların Western Costume'le anlaştıkları ve "kostümlerin bedelini ödemeyi ve hasarsız şekilde geri vermeyi kabul ettikleri" öne sürüldü.

Davalılar, yapım şirketinin 134 bin 256,82 dolarlık ödenmemiş faturası olduğunu iddia ediyor. Bu faturanın ödenmesini istiyor ve diğer "ilgili ücretler ve masraflarla" birlikte toplamda "200 bin doları aşan" bir tutar oluşacağını öngörüyorlar. Ayrıca 200 bin dolar daha avukatlık ücreti talep ediyorlar.

Independent, cevap hakkı için Costner'ın temsilcileriyle iletişime geçti.

Seri olması planlanan Horizon'ın ilk filmi Haziran 2024'te gösterime girmiş ve gişede 50 milyon dolarlık bütçesini çıkaramamıştı. Eleştirmenler tarafından da yerden yere vurulmuş, The Independent'tan Clarisse Loughrey filme 5 üzerinden iki yıldız vermişti.

Loughrey, "Kevin Costner'ın 4 hatta belki de 5 bölümden oluşacak kovboy destanının ilk bölümü, vahşi batı tema parkında üç saatlik gezintiye eşdeğer" diye yazmıştı.

Eğer Stetson şapka, üzengi ve altıpatlar hayranıysanız ve bolca sabrınız varsa deneyimden keyif alabilirsiniz. Ama düzgün bir şekilde ata binmeden önce çok fazla beklemeniz gerekiyor.

Serinin ikinci filminin başlangıçta Ağustos 2024'te gösterime girmesi planlanmıştı. Ancak ilk filmin gişe performansının ardından sinema gösterimi iptal edilmiş ve süresiz olarak ertelenmişti.

Mayısta Costner, ikinci filmin çekimleri sırasında kendisini "senaryoda olmayan" bir tecavüz sahnesinde oynattığı iddiasıyla kadın bir dublör tarafından dava edilmişti.

Oyuncu Ella Hunt'ın baş dublörü Devyn LaBella, davada "Kevin Costner tarafından yönetilen, şiddet içeren, senaryoda yazmayan, planlanmamış bir tecavüz sahnesinin kurbanı olduğunu" iddia etmişti.

34 yaşındaki LaBella ayrıca, tüm çıplaklık veya yakınlaşma sahnelerinde bir samimiyet koordinatörünün bulunması şartıyla işe alındığını da iddia etmişti. Davaya göre bu şart, 2 Mayıs 2023'te LaBella'nın Hunt'ın yerine geçmesi için sete çağrılmasıyla ihlal edildi; Hunt'ın sahneye katılmayı reddettiği öne sürülmüştü.

Costner, bu davayla ilgili tüm iddiaları reddediyor. Avukatı Marty Singer, The Independent'a yaptığı açıklamada, yönetmenin "her zaman filmlerinde çalışan herkesin rahat olmasını sağlamak istediğini ve setteki güvenliği çok ciddiye aldığını" söylemişti.

Independent Türkçe