Üçlü zirvede ‘ayrılıkçı eğilimlerin’ reddedilmesi ve siyasi çözümün desteklenmesi vurgulandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Türkiye ve İran cumhurbaşkanlarıyla telekonferans aracılığıyla düzenlenen zirve sırasında (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Türkiye ve İran cumhurbaşkanlarıyla telekonferans aracılığıyla düzenlenen zirve sırasında (AFP)
TT

Üçlü zirvede ‘ayrılıkçı eğilimlerin’ reddedilmesi ve siyasi çözümün desteklenmesi vurgulandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Türkiye ve İran cumhurbaşkanlarıyla telekonferans aracılığıyla düzenlenen zirve sırasında (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Türkiye ve İran cumhurbaşkanlarıyla telekonferans aracılığıyla düzenlenen zirve sırasında (AFP)

Türkiye, Rusya ve İran liderleri dün, Suriye ve çevresindeki gelişmelerle ilgili koordinasyonlara ilişkin telekonferans aracılığıyla görüşmelerde bulundular. Üç liderin yaptıkları açıklamalar, toplantının başında, diyalog sırasında ve kapalı görüşmelerde, bir dizi noktaya odaklanıldığını, bununla birlikte tüm tarafların bir birlerinin Suriye'deki politikasının önceliklerini onayladığını ortaya koydu.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Tahran'da yapılması gereken, ancak yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle telekonferans aracılığıyla yapılan zirvenin ev sahibi olarak açılış konuşmasını yaptı. İran’ın ‘Suriye krizinin ancak siyasi yolla çözülebileceğine ve askeri bir çözümden söz edilemeyeceğine’ inandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Ruhani, Suriye'deki krizin ‘askeri bir çözümünün olmadığını’ söyledi. Bununla birlikte Suriye’nin tamamının yeniden hükümet güçlerinin kontrolünde olması gerektiğinin de altını çize Ruhani, “Halen Suriye’deki taraflar arasında diyalogu destekliyor, DEAŞ ve El Kaide terör örgütleri ve bunlarla bağlantılı diğer gruplarla mücadele konusundaki kararlılığımızı teyit ediyoruz. Terörle mücadele, Suriye ve genel olarak bölgede tamamen yok olana kadar devam edecektir” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran ve Türkiye ile olan koordinasyona övgüde bulundu. Suriye'deki çatışmanın tüm taraflarına bir araya gelmeleri ve diyalog kurmaları için uygun şartların oluşturulduğunu ve yardım edildiğini söyleyen Putin, Moskova’nın Batı ülkeleri tarafından Suriye’ye uygulanan yaptırımları reddettiğinin de altını çizdi. ABD’nin yürürlüğe koyduğu Caesar Yasası’na doğrudan atıfta bulunmayan Putin, “Suriye’ye yaptırım uygulamak işe yaramayacaktır. Bu yalnızca Suriye halkı üzerindeki baskıyı artıracak ve ülke ekonomisini baltalayacaktır” dedi. Rusya, Türkiye ve İran'ın Astana görüşmelerinde garantör ülkeler olarak Suriye'deki ekonomik ve siyasi güvenliği yeniden sağlamak için çalışmaya hazır olduklarını belirten Putin, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yeni yaptırımların bu ülkeyi ‘boğmayı’ hedeflediğini söyledi.
Rusya lideri, ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB), Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in mevcut Kovid-19 salgını ortamında yaptırımları azaltma çağrısına bakılmaksızın, Suriye halkının yardıma ihtiyacı olmasına rağmen Suriye'ye karşı uygulanan yaptırımları aynen uygulamaya devam etme kararı aldıklarını da sözlerine ekledi.
Uygun kanallar aracılığıyla Suriye halkına insani yardım sağlama ve onları destekleme sürecini organize etme yollarını birlikte aramanın artık daha da önem kazandığını vurgulayan Putin, mevkidaşlarına hitaben, “Birlikte büyük bir ilerleme kaydedebildik. Şiddetin seviyesi azaltıldı. Barış için bir hayata dönülmeye başlandı. Daha da önemlisi BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararına dayanarak sürdürülebilir bir siyasi çözüm için uygun koşullar yaratıldı” şeklinde konuştu. Bununla birlikte İdlib'deki Gerginliği Azaltma Bölgesi (İGAB) ile ilgili anlaşmaların tamamının henüz uygulanmadığını kabul eden Putin, ancak ortak çabaların meyvelerini verdiğinin de altını çizdi.
Siyasi süreçle ilgili olarak ise Putin şunları söyledi:
“Siyasi sürecin geleceği ile ilgili olarak, Cenevre'deki Anayasa Komisyonu’nun çalışmaları çerçevesinde Suriyeli taraflar arasındaki kapsamlı diyalog aktif olarak desteklenmelidir. Bu sürecin desteklenmesi, tarafların bir araya gelmelerinin sağlanması, doğrudan diyalogun başlamasına yardım olunması ve gelecekte Suriye devlet kurumları için standartlar belirlenmeye başlanması gerekiyor.”
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kovid-19 salgını nedeniyle bölge ülkelerinin karşılaştığı zorluklara dikkat çekti. Ankara’nın mevcut anlaşmaların güçlendirilmesine dayalı olarak istikrarlı ve sürdürülebilir bir siyasi çözüm bulmaya çalıştığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkesinin ‘Suriye halkının yanında olduğunu’ hatırlatarak, Suriye'nin teröristler için bir fırsata dönüşmesini istemediklerini vurguladı. Ankara'nın Suriye'nin birliği ve toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerektiğinde fiili müdahalede bulunarak insani dramın ve bölücü emellerin önüne geçtik. Komşumuz Suriye'nin bir an önce huzur, güvenlik ve istikrara kavuşması için elimizden geleni yapmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
Erdoğan’ın bu sözleri Astana toplantılarında yapılan tüm açıklamalarda bu prensibi onaylamakta ısrar eden Rusya'ya yönelik bir mesaj gibi görünüyordu. Toplantının sonunda yayınlanan ortak açıklamada da tıpkı zirvenin başında olduğu gibi Suriye'nin ve ülkenin birliğine, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterildiği vurgulandı. ABD’nin Fırat Nehri’nin doğusundaki faaliyetlerinin sert bir şekilde eleştirildiği açıklamada üç lider, daha önceki anlaşmalara dayanarak, Suriye'nin egemenliğini zayıflatacak ve komşuları için bir tehdit oluşturacak yasadışı girişimler de dahil olmak üzere terörle mücadele bahanesi altında Suriye topraklarındaki yeni girişimlere karşı koordinasyonun geliştirilmesi gerektiğinde hemfikir olduklarını belirttiler. Açıklamada, garantör ülkeler tarafından Suriye’nin mülkiyeti altında olması gereken petrol gelirlerinin yasadışı bir şekilde ele geçirilmesi ve devredilmesi ise reddedildi.
Ayrıca İsrail’in Suriye’ye yönelik devam eden askeri saldırılarının kınandığı ortak açıklamada, bu saldırıların Suriye’yi ‘istikrarsızlaştırdığı ve artan bir gerilime yol açtığı’ belirtildi. Bununla birlikte açıklamada ABD’nin İsrail’in Golan Tepeleri’ni ilhak etmesini tanıma kararı da kınandı ve bu adımın ‘bölgesel güvenlik ve barış için bir tehdit’ olduğu kaydedildi.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.