Irak Başbakanı Kazimi’nin önündeki yeni sorun: Sınır kapılarında devlet kontrolünü sağlamak

Irak ile İran arasındaki Eş-Şelamce Sınır Kapısı  (Arşiv_Reuters)
Irak ile İran arasındaki Eş-Şelamce Sınır Kapısı (Arşiv_Reuters)
TT

Irak Başbakanı Kazimi’nin önündeki yeni sorun: Sınır kapılarında devlet kontrolünü sağlamak

Irak ile İran arasındaki Eş-Şelamce Sınır Kapısı  (Arşiv_Reuters)
Irak ile İran arasındaki Eş-Şelamce Sınır Kapısı (Arşiv_Reuters)

Ahmed es-Suheyl
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi, sınır kapılarındaki yolsuzluklara son vermek ve kapılarda devlet kontrolünü sağlamak için hamle yapma konusunda işaretler vermeye devam ediyor.
Bazı gözlemciler, Kazimi’nin bu meseleyi çözebilme gücüne sahip olduğuna şüpheyle yaklaşırken, diğer bazı gözlemciler ise böyle bir adımın sınır kapılarında büyük bir etkiye sahip olan çetelerin ve silahlı grupların geçiş güvenliğini tehlikeye atmalarına sebep olabileceğine dikkat çekiyorlar. Gözlemciler ayrıca Kazimi’nin verdiği sözler arasında bu sorunun çözümünün de yer aldığına işaret ediyorlar.

Başbakan Kazimi’nin verdiği sözler
Ülke sınırlarında denetimin sağlanmasına ilişkin taahhüdünü birçok münasebetle dile getiren Kazimi, daha önceki bir açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Kapılarda yılda milyarlarca dolar zarar ediyoruz. Bazı zamanlarda çeteler, silahlı gruplar, haydutlar ve nüfuz sahipleri kapıları kontrol ediyor. En yakın zamanda devlet içindeki bazı idari mevkileri değiştirmek için bir dizi önlem alacağız. Bunun akabinde de hükümetin hamlesini çarpıtma kampanyalarına tanık olacağız. Çünkü bu değişikliklerden zarar görenler olacak. Kapılarda kontrolü yeniden sağlamak için yakında bir hamle yapacağız” ifadelerini kullanmıştı. Sınır kapılarından elde edilen vergiler halkın malıdır, nüfuz sahipleri veya kamuoyu çıkarının aleyhine olacak şekilde iradelerini dayatan silah sahiplerinin değil.”
Başbakanlık Sözcüsü Ahmed Molla Talal, 30 Haziran’da yaptığı açıklamada, “Ülke genelinde sınır kapılarının devletin kontrolüne almasını hedefleyen kararlı faaliyetlerin başlaması yakındır” dedi.

Meselenin boyutları
Kazimi hükümeti bu adımını sadece ekonomik sıkıntıların ülkede hakim olduğu bu ortamda bütçeye kaynak sağlamak amacıyla değil bunun yanı sıra İran destekli silahlı güçlerin etkisine son verme çabaları kapsamında da değerlendirmek gerekir. Zira gözlemci ve milletvekillerin aktardıklarına göre, bazı silahlı gruplar sınır kapılarındaki kaçakçılık ve yolsuzluklardan fayda sağlıyor.
Sınırları kontrol altına almak amacıyla yapılacak hamlenin yaklaştığı yönündeki tahminlerin giderek artması ve İran’ın ekonomik kriz nedeniyle Iraklı silahlı örgütlere cılız fonlar aktardığına ilişkin yapılan sızdırmalar, Kazimi’nin bu gruplara baskı uygulamak için siyasi ve ekonomi araçlara başvuracağı varsayımını güçlendiriyor.
Kazimi’nin tüm bu sorunları çözmeye güç yetirebileceğine ihtimal vermeyen gözlemciler, buna gerekçe olarak Kazimi’nin, verdiği sözleri tutmak için gerekli olan özgürce hareket etme imkanını engelleyen siyasi iradeye bağımlı olduğunu ve adımlarını destekleyecek bir Meclis şemsiyesinden mahrum olduğunu ifade ediyorlar.

Silahlı grupların finans kaynaklarını kurutmak
Yapılan sızdırmalara göre, Kazimi sınır kapılarını kontrol altına alma görevini Terörle Mücadele Kurumu’na devretti.
Hükümete yakın kaynaklar, “Sınır kapılarını kontrol etme meselesinin, hükümetin yolsuzlukla mücadele ve gelir kaynaklarını çeşitlendirme kararlılıkla bağlantılı olduğu kadar, yasa dışı bazı silahlı grupların finans kaynaklarını kurutulmasıyla da ilgili olduğunu” söylüyorlar.
Gözlemciler, sınırları kontrol etmenin Terörle Mücadele Kurumu’nun görev sınırları içinde yer almadığını savunurken, kaynaklar “bu kapıların artık yasadışı silahlı gruplara çalıştığını ve bu durumun Terörle Mücadele Kurumu’na müdahale hakkı tanıdığını” belirtiyorlar.
Irak’ta ithalat hacminin yaklaşık 60 milyar dolara ulaştığına işaret eden uzmanlar, yıllık ithalat gelirinin 8 milyar dolara kadar çıktığını ancak bu paradan devletin kasasına giren miktarın 800 milyon doları geçmediğine dikkat çekiyorlar.

İran Devrim Muhafızları Ordusu ile yapılan anlaşmalar
Iraklı Bağımsız Milletvekili Basim Haşşan, Independent Arabia’ya verdiği demeçte, “İslami partiler ve silahlı gruplar, Irak’ın güneyindeki sınır kapılarını kontrol ediyor. Sınırın diğer tarafını da İran Devrim Muhafızları Ordusu kontrol ediyor. Bu durum bazı ticaret çeşitlerinin birbiriyle anlaşma yapan silahlı gruplar ile Devrim Muhafızları Ordusu arasında sınırlı kalmasına neden oluyor. Bununla rekabet etmek mümkün olmuyor” dedi.
Haşşan, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Irak’ın kuzeyinde de Kürt partiler aynı yolu izliyor. İran ile yapılan resmi ve gayri resmi ticaretin hacmi, devasa boyutlara ulaşıyor. Gerçek ticaret hacmine dair rakamlar gizleniyor. Sınır kapılarından 10 milyar bandını aşan gelirler elde edilebilir. Kapıların kontrol altına alınmasıyla ilgili harekete geçilmesi halinde kapıları kontrol eden siyasi partiler ve silahlı gruplar gerginliği tırmandırma yolunu seçebilirler. Bu noktada İran’daki ekonomik kriz nedeniyle silahlı gruplara yapılan yardımların durduğunu ve bu grupların sınır kapılarını ve kaçakçılığı şu an tek gelir kaynağı olarak gördüklerine dikkat çekmek gerekir. Silahlı gruplar ve siyasi gruplar, İran ve Suriye’den buğday ve arpa alarak bunları piyasada Irak menşeli diyerek satıyorlar.”

Silah, para ve uyuşturucu kaçakçılığı
Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şammari, “Ülkenin mali sorunlar yaşadığı bu dönemde kamu bütçesine yardımcı olacak bir kaynak olması nedeniyle sınır kapılarının kontrol altına alınması artık bir zorunluluk haline geldi” dedi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’ya aktardığı habere göre Şammari, “Bu adım, hükümet ile siyasi grupların çatışmasına neden olacak. Çünkü bu kapılar artık söz konusu grupların en önemli gelir kapılarından biri haline geldi. Bunun yanı sıra resmi olmayan sınır geçitleri silah, para ve uyuşturucu kaçakçılığı aracına dönüştü. Sınır kapılarının kontrol altına alınması yalnızca gelir çeşitliliği oluşturmak için değil, aynı zamanda devlet otoritesi ve iç güvenliği sağlamak ve siyasi partiler ile bunların silahlı kanatlarının bu gelirlerden nemalanmasına son vermek için gayet önemli. Bu görevin başarısı, devletin aldığı kararları sınır kapılarında ne ölçüde uygulayabileceğine bağlı” ifadelerini kullandı.

Zor bir mesele
Gazeteci yazar Felah ez-Zehebi, Kazimi’nin yolsuzluk ve kontrol dışı silahlara karşı iyi bir sınav veremediğini ve bu durumun sınır kapılarını kontrol etme hamlesinin oldukça zor geçeceği izlenimi verdiğini söyledi.
Independent Arabia’ya konuşan Zehebi şunları kaydetti:
“Sınırlarda kontrolü sağlamak, siyasi irade ve Meclis çatısı altındaki siyasi gruplarla birtakım anlaşmaları gerektirir. Çünkü bu gruplar Başbakan Kazimi’yi düşürebilirler. Bu gruplar Kazimi ile bu konuda asla müzakere kapısını açmayacak. Çünkü bu kapılardan faydalanıyorlar. Bu mesele yalnızca Iraklı aktörlerin iradeleriyle çözülemez bilakis bu meselenin çözümü için bölgesel ve uluslararası anlaşmalar gerekiyor.”

Medya manevrası
Güvenlik konularında araştırmalar yapan Ahmed eş-Şerifi, Independent Arabia’ya verdiği demeçte, “Kazimi yaptığı hareketlerde, icraat yapmaktan ziyade daha önce medyada yaptığı açıklamasından manevra yapmaya odaklandı. İcraata geçtiği vakit, bu yönde vereceği çabalar daha önce ABD güçlerinin hedef alınmasını engellemeye dönük çabaları gibi başarısızlıkla sonuçlanacak. Hükümet, partilerin finans kaynaklarını kurutmayı arzuluyor ancak bunu yapacak gücü yok” dedi.
Şerifi, Terörle Mücadele Kurumu’nun resmi sınır kapılarında kontrolü sağlama gücüne sahip olup olmadığı konusunda, “Bu bağlamda en önemli mesele, kota sistemine göre şekillenen idari birimleri değiştirmektir” ifadesini kullandı.
Ülkedeki güvenlik kurumlarında yaşanan yolsuzluklar nedeniyle gayri resmi yollardan yapılan kaçakçılığın durdurulmasının mümkün olmadığını belirten Şerifi, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“Terörle Mücadele Kurumu, sınırların alanlarının çok geniş olması ve kaçakçılık için kullanılan güzergahların sürekli değişmesi nedeniyle bu alanların tamamını kapsamı altına alma gücüne sahip değildir.”
Irak Sınır Kapıları Kurumu’ndan önceki gün yapılan açıklamada, Kurum Başkanı Ömer el-Vaili ile Başbakan Kazimi arasında yapılan toplantıyla ilgili bilgi verildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Sınır kapılarında çalışma mekanizmasının denetimini sıkılaştıracak bir dizi tedbir alınması hususunda uzlaşı sağlandı. Gelirleri artıracak planlamaların yapılması, amacı devletin gücünü hafife almak olan her türlü dış müdahalenin engellenmesi ve sınır kapılarında çalışanlara güvenli bir ortam hazırlanmasına vurgu yapıldı.”
Toplantı sırasında sınır kapılarında kontrolü sağlamak amacıyla önemli kararlar alındığına dikkat çekilen açıklamada, sınır kapılarında güvenlik kontrolü, inceleme, denetleme ve kontrol işlemlerinin tavizsiz bir biçimde yürütülmesi için yasalar ve yönetmeliklerin tanıdığı yetkilerin kullanılacağı belirtildi.



BM: Sudan’da HDK’nın ilerleyişi yeni bir kitlesel göçe yol açabilir

Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)
Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)
TT

BM: Sudan’da HDK’nın ilerleyişi yeni bir kitlesel göçe yol açabilir

Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)
Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, Sudan’da paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ilerleyişinin sınır ötesine taşabilecek yeni bir kitlesel göç dalgasına yol açabileceği uyarısında bulundu.

HDK, Ekim ayı sonunda Darfur’daki Faşir kentinin kontrolünü ele geçirerek, Sudan ordusuyla iki buçuk yıldır devam eden savaşta en büyük kazanımlarından birini elde etmişti. Reuters’ın aktardığına göre HDK, bu ay da ilerleyişini doğuya, Kordofan bölgesine doğru sürdürerek ülkenin en büyük petrol sahasını kontrol altına aldı.

Grandi, Kordofan’daki son şiddet olayları nedeniyle yerinden edilen ve sayıları yaklaşık 40 bin olan kişilerin çoğunun şu an ülke içinde yerinden edilmiş durumda olduğunu, ancak şiddetin El-Ubeyyid gibi büyük bir kente yayılması hâlinde durumun değişebileceğini söyledi.

Pazartesi gecesi Port Sudan’dan yaptığı açıklamada Grandi, “Eğer savaş oraya da ulaşırsa… daha fazla kitlesel yerinden edilme göreceğimizden eminim” dedi.

Grandi ayrıca, “Bu durumda komşu ülkelerde çok yüksek alarm seviyesinde olmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Nisan 2023’ten bu yana HDK ile Sudan ordusu arasındaki çatışmalar, BM verilerine göre on binlerce kişinin ölümüne, 12 milyondan fazla kişinin yerinden edilmesine ve dünyanın “en kötü insani krizine” yol açtı.

Ekim sonunda Sudan ordusunun Darfur’daki son kalesi olan Faşir’i ele geçirmesinin ardından HDK, saldırılarını doğuya, üç eyaletten oluşan petrol zengini Kordofan bölgesine yöneltti. Faşir’in ele geçirilmesi sırasında katliam, toplu tecavüz ve yağma yaşandığına dair çok sayıda sivil tanıklık ve sivil toplum örgütü raporu bulunuyor.


İslami Cihad: İsrailli esirler dosyasını kapattık

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
TT

İslami Cihad: İsrailli esirler dosyasını kapattık

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)

İslami Cihad Hareketi’nin askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri, bugün (Salı) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının birinci aşamasındaki tüm maddelere hem kendilerinin hem de diğer Filistinli grupların bağlı kaldığını duyurdu. Örgüt, arabuluculara İsrail’in anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi için baskı yapma çağrısında bulundu.

Kudüs Seriyyeleri’nin askeri sözcüsü Ebu Hamza, yayımladığı bildiride, geçen çarşamba günü Gazze’nin kuzeyinde ellerindeki son İsrailli rehinenin cesedini teslim etmelerinin ardından, İsrailli esirler dosyasını kapattıklarını söyledi.

Filistin'den yayın yapan Şihab Haber Ajansı’nın (Shehab News Agency)  aktardığı açıklamada Ebu Hamza, şunları kaydetti:

“Geçen çarşamba günü kuzeyde son cesedi teslim ederek elimizdeki düşman esirleri dosyasını kapattık. Bu, onur verici bir anlaşmanın parçası olarak, tüm gurur, onur ve sadakatle yürüttüğümüz kahramanca bir mücadelenin sonucudur. Düşman esirleri ancak direnişin kararıyla geri döner; tabutlarla dönerler ya da hiç dönmeyebilirler.”

Ebu Hamza, Kudüs Seriyyeleri ve diğer direniş fraksiyonlarının ateşkes anlaşmasının birinci aşamasına ilişkin tüm hükümlere bağlı kaldığını vurgulayarak, arabuluculara İsrail’in anlaşmadaki taahhütlerini yerine getirmesi ve “tekrarlanan suç niteliğindeki ihlallerini” durdurması için baskı çağrısı yaptı.

Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçiş arayışlarının yoğunlaştığı bir dönemde, Hamas’tan bilgili kaynaklar, hem hareket içinde hem de arabulucularla ve onların İsrail’le yürüttüğü temaslarda ciddi görüşmelerin sürdüğünü aktardı.

Kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Hamas’ın ABD ile İsrail arasında sağlanacak uzlaşıya bağlı olarak, arabuluculardan beklenen yeni dolaylı müzakere turunun tarihinin belirlenmesini beklediğini söyledi. Bu turun ay sonunda ya da gelecek ay başında yapılabileceği ifade edildi.

Kaynaklara göre, Katar, Mısır ve İstanbul da dahil olmak üzere çeşitli başkentlerde Hamas liderliği ile arabulucular arasında ikili ve üçlü formatlarda çok sayıda toplantı düzenlendi; mevcut temaslar kapsamında yeni görüşmelere yönelik hazırlıklar da yapılıyor.

Aynı kaynaklar, ABD’nin baskısı ve arabulucuların girişimlerinin bu temasları “daha ciddi bir aşamaya taşıdığını” değerlendirdi.


Esed’in tuzağı: Tahran’ın Bağdat’taki müttefiklerini sarsan gece

Beşşar Esed'in 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
Beşşar Esed'in 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
TT

Esed’in tuzağı: Tahran’ın Bağdat’taki müttefiklerini sarsan gece

Beşşar Esed'in 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
Beşşar Esed'in 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)

Irak hükümetinde üst düzey bir güvenlik yetkilisi, Suriye’nin kuzeydoğusundaki rutin bir sınır güvenliği görevinin ardından Şam’dan Bağdat’a dönecek uçağa yetişmek için şoförüne hızlanmasını söylüyordu. Tam o sırada telefonuna düşen mesajda şu yazıyordu: “Suriye’deki fraksiyonlar başkente doğru ilerliyor.” Ülke, enkazların arasından doğan yeni bir rejimin eşiğindeydi.

Şam’da, yetkilinin arabası “olağanüstü düzenlemeler” için bekliyordu. Yeni Suriyeli yetkililerle kurulan “hiçten doğan iletişim”, sahada dengelerin altüst olduğuna işaret ediyordu. Suriye’de eski “askeri operasyonlar yönetiminden” bir yetkili, bunun “Heyet Tahrir el-Şam’ın ilk kez bir Irak hükümet yetkilisiyle teması” olduğunu aktardı. Iraklı güvenlik görevlileri de 8 Aralık 2024 sabahı “beklenmedik bir kolaylıkla” Şam’a girdiklerini söyledi. Ardından şok bir mesaj geldi: “(Beşşar) Esed kaçtı.”

gthy
Esed rejiminin devrilmesinden sonra Şam havaalanı (Arşiv - AFP)

Başkent Şam’daki havaalanı bir hayalet mekâna dönmüştü. Iraklı yetkilinin tanıdığı Suriyeli subaylar yok olmuştu. Diplomatik geçişler bile boşaltılmıştı. Yetkili, Bağdat’a “istisnai” bir seferle döndü.

Aynı saatlerde, Suriye’de 2011’den bu yana konuşlu Iraklı milisler de Rıf Şam’dan Irak sınırındaki Ebu Kemal yönüne doğru tek yönlü bir geri çekilişe başlamıştı. Yüzlerce savaşçı, “direniş ekseninin” 15 yıllık varlığının çöküşüyle sahayı terk ediyordu.

dfrg
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Şam'da Irak Başbakanı Muhammed Şii es-Sudani ile el sıkışıyor (Arşiv)

Bu gelişmeler öncesinde ve sonrasında Şarku’l Avsat’a konuşan Iraklı kaynaklar, milislerin Suriye’den koordinasyonsuz, ani ve dağınık biçimde çekildiğini doğruladı. Paylaşılan bilgiler, Tahran, Moskova ve Esed yönetiminin farklı zamanlarda Suriye’de savaşmama kararı aldığını ve müttefik Iraklı gruplarla bu bilgileri çok geç paylaştığını gösteriyordu.

Bu tanıklıklar; Esed rejiminin çöküşünün ardından Irak’taki Şii grupların nasıl tepki verdiğini, kimi çevrelerde neden Şii hâkimiyeti ve silahlı grupların siyaset içinde daha güçlü konum kazanması yönünde çağrıların yükseldiğini de ortaya koyuyor.

Manevra değildi… Bizi aldattılar

30 Kasım 2024’te Irak Başbakanı Muhammed es-Sudani, Esed’le yaptığı telefon görüşmesinde Suriye’nin güvenliği Irak’ın ulusal güvenliğiyle bağlantılı  mesajını verdi. Ancak ertesi gün muhalefet güçleri Hama’yı kuşattı ve Sudani bir daha Esad’i aramadı.

Ninova’daki Şii milis liderleri, Suriye’ye destek göndermeye çalışıyordu çünkü Suriye’deki İran yanlısı savaşçı sayısı geçmiş yıllara göre çok azalmıştı. Bir milis yetkilisi, savaşçılarını Suriye’deki Şiileri ve kutsal mekânları koruma çağrısıyla motive ettiklerini aktardı.

Ketaib Seyyid eş-Şüheda Sözcüsü Kazım el-Fartusi, kendi gruplarının 2023 sonunda Suriye’den tamamen çekildiğini ve “görevlerinin bittiğini” söylemişti.

dfvg
Suriye'nin doğusunda faaliyet gösteren Nuceba hareketi mensuplarının Bağdat'taki askeri geçit törenindeki arşiv görüntüleri.

2018’e gelindiğinde Suriye, İran Devrim Muhafızları, Hizbullah ve Iraklı milislerden oluşan 150 binden fazla yabancı savaşçıyla doluydu. Suriye ordusunun sahadaki ağırlığı bu güçlerin gerisinde kalmıştı. 2023 sonunda ise İran, Esed’le yapılan görüşmelerin ardından birçok milisin çekilmesine izin verdi. Bu geri çekilmenin arkasında “bölgesel bir anlaşmanın” olduğu iddiaları da yayılmıştı.

Kasım 2024’te başlayan Saldırganlığı Caydırma Operasyonu operasyonları sırasında İranlı grupların sayısı birkaç bine düşmüştü. Ancak Esed’in dönüşü yine gerçekleşmedi.

fgt
Suriye kanalının yayınladığı bir görüntüde, Rus savaş uçaklarının Lazkiye'deki Hmeymim üssünde "caydırma" operasyonu sırasında konuşlandığı görülüyor.

2 Aralık gecesi, Iraklı milislerden bir grup gayriresmî askeri güzergâhtan Suriye’ye sızmaya çalıştı fakat Ebu Kemal yakınlarında ABD hava saldırısı ile durduruldu. Bu olay, “Suriye’ye yeniden girme” hevesini kısa sürede bitirdi.

6 Aralık’ta muhalefet Hama’dan Humus’a doğru ilerlerken, Rus hava kuvvetleri yalnızca sembolik birkaç bombardıman yaptı. Rusya’nın Humus–Hama hattındaki stratejik “Rastan Köprüsü”nü etkisizleştirmeyerek muhalefetin geçişine zemin hazırladığı ortaya çıktı. Görüntüler, Rusların Hmeymim Üssü’ndeki Sukhoi jetlerini havalandırmadığını gösteriyordu.

7 Aralık sabahında Humus tamamen muhalefetin kontrolüne geçtiğinde, direniş eksenindeki birçok aktör bunun bir manevra olmadığını, İran’ın müttefiklerine çelişkili mesajlar verdiğini anladı.

Bazı Iraklı milis kaynaklarına göre İran, daha en başta Suriye’de büyük bir savaşa girmeme kararı almıştı çünkü bölgesel dengelerin son derece karmaşık olduğunu düşündü. Ayrıca Tahran, Moskova’nın artık Suriye’de kendi başına hareket ettiğini geç fark etti.

Sonuç olarak, Moskova–Tahran–Esed üçgeni fiilen çözülmüş, sahada kopuk kararlar alınmış, bu boşluk da muhalefetin hızlı ilerleyişine ve Esed’in kaçışına yol açmıştı.

Bağdat’ta siyaset: Şok, hesaplaşma ve yeni güç tasarımları

Esed’in kaçtığı 8 Aralık sabahı eski Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi, ““Ne ekersen onu biçersin” diye yazdı. Bağdat’taki Şii siyasi çevreleri derin bir şok dalgası sardı.

İki gün sonra tüm milisler Suriye’den çıkmış, Esed Moskova’ya sığınmıştı. 12 Aralık’ta Nuri el-Maliki, “Şam’da yaşananların hedefi Bağdat sokaklarını hareketlendirmektir” diyerek gerilimi artırdı.

Kulislerde “Irak Şiilerinin geleceği” üzerine sert tartışmalar yürütüldü. Pek çok Şii karar alıcısı, İran’ın rolü ve Suriye’deki ani çöküş konusunda net bir cevap veremedi. Bazı toplantılarda, “Esed sonrası bölgesel düzenle Irak nasıl konumlanacak?” sorusu etrafında büyük tedirginlik oluştu.

dfrgt
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin toplantılarından bir kare (Irak Haber Ajansı)

Bu tartışmalar sırasında “Şii federalizmi” gibi uç fikirler bile dillendirildi ancak kısa sürede gündemden düştü. Buna karşılık, “Şii hâkimiyeti” söylemi güç kazandı. 11 Kasım 2025 seçimlerinde silahlı gruplar önemli başarı elde etti:

Asaib Ehlil Hak: 28 sandalye

Bedir Örgütü: 18 sandalye

Hakuk (Ketaib Hizbullah’ın siyasi kolu): 6 sandalye

Ketaib İmam Ali listesi: 3 sandalye

Şibl ez-Zeydi’nin “Hizmetler” ittifakı: 9 sandalye

Suriye’de savaşmış tüm gruplar parlamentoya girmeyi başardı.

Kays el-Hazali ve benzeri liderlerin öncülüğünde yeni bir proje şekilleniyor: Şii grupların parçalanmasını önlemek için devletin yasama ve yürütme kurumlarında daha güçlü, daha belirleyici bir varlık.

Mart 2025’te Hazali’ye “Yeni Suriye” sorulduğunda “Devletlerin çıkarları gerektiriyorsa, Irak da bu yeni hükümetle ilişkilerini kurmalı” dedi.

Bir Şii milis yöneticisinin ifadesiyle, “Esed’in kaçışı, Suriye’deki bir olay değil, Irak Şiilerinin zihninde bir depremdi.” Eski ittifakların çöktüğü, İran’ın bölgesel doktrininin bile sorgulanır hale geldiği bir dönemin kapısı açıldı. Bu soruların henüz net bir cevabı yok.