Rusya, ABD’den intikam mı alıyor?

Rusya, ABD’den intikam mı alıyor?
TT

Rusya, ABD’den intikam mı alıyor?

Rusya, ABD’den intikam mı alıyor?

Donald Trump Başkanlığındaki mevcut ABD yönetimi, eski Başkan Barack Obama yönetiminin politikalarından açıkça ayrı bir yol takip ediyor. Ukrayna’nın doğusunda Rusya sınırını çevreleyen sert savaştan tam 3 yıl sonra ABD tersanesinden Ukrayna ordusuna güçlü silahlar sağlanırken, Kremlin destekli ayrılıkçılara karşı devam eden mücadelesi kapsamında, doğrudan Kiev hükümetine askeri yardımlar suretinde, ‘Javelin’ tanksavar füzeleri teslim edildi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in son ABD hamlesine verdiği yanıt, olayların ufkunda bir tırmanışın yaşandığı uyarısı içerdi. Öyle ki Ukrayna’nın ayrılıkçı bölgesine gönderilen silahlar, (birçok analistin Afganistan’a açıkça işarette bulunduğu) diğer bölgelerde devam eden çatışmalara kolayca iletilebilir.
Rusya’nın, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) Afgan mücahitlerin silahlandırılmasında oynadığı açık rolden başlayarak, Rus kontrolündeki bölgelerde zorbalığa, belki de ABD nüfuzunun genişlemesine karşı şikayetleri onlarca yıldır birikiyor.
Afganistan ve Ukrayna’daki geçmiş ve mevcut şimdiki şiddetli çatışmaların, son olarak ABD güçlerinin 2018’de onlarca Rus paralı askeri öldürmeyi başardığı Suriye’deki, aynı şekilde Afganistan ve Ukrayna’daki çatışmaların geride bıraktığı acı birikimleri, Rus istihbaratını ve Afgan Talibanı’nı bir araya getiren yakın bağın sırrını açıklamaya yardımcı oldu. Ukrayna’da, Başkan Donald Trump yönetimi, savaşta kullanılmaması şartıyla Ukrayna ordusuna ‘Javelin’ tanksavar füzeleri göndermeyi başardı.
Rus yetkililerin ve yorumcuların tepkileri, CIA yetkililerinin ‘Rus askeri istihbarat servisinin Taliban’a finansal ödüller sağlamak için tırmanış sınırına ulaştığı’ verilerine dayalı olarak, geçen hafta New York Times gazetesinin yayınladığı bir raporda açık bir öfkeyle doluydu.
Rus askeri istihbaratı ve Afganistan’daki ABD askeri varlığını hedef alıcı saldırılar gerçekleştiren Taliban bağlantılı militanlar arasında bir arabulucu olarak, Afgan kimliği taşıyan ABD’li yetkililerin açıklamalarına göre ABD istihbaratının ortaya koyduğu elektronik bildiriler ve yazışmalar, Rus askeri istihbaratının Taliban Hareketi’yle ilgili bir banka hesabına büyük miktarlarda para transfer ettiğini gösterdi.
Rus yetkililer, daha önce Sovyetler’e bağlı birçok Kızıl Ordu kuvvetini hedef alan ve öldüren, Afgan savaşçılar tarafından benimsenmiş birçok görüşle tutarlı teröristler olarak, radikalizm yanlısı bir İslamcı gruptan göreve alınan katillerden faydalanma fikriyle alay etti.
Geçen hafta devlete bağlı bir haber ajansına açıklamada bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Afganistan Özel Temsilcisi Zamir Kabulov, Rusya’nın Taliban’a yaptığı para transferlerine ilişkin raporu, ABD kuvvetlerinin Afganistan’dan geri çekilmemesiyle tutarlı bir ‘iftira ve yalancılık’ eylemi olarak niteledi. Kabulov, ABD’lilerin herhangi bir kanıt olmaksızın bu tür bir saçmalık üreterek, başarısızlıklarını haklı çıkarmaya çalıştığını vurguladı. Öfke dolu inkar açıklamalarının ortasında Rusya’ya göre ABD’nin, dış politikalarının aşırılıkları nedeniyle daha önce başkalarının da tattığı bazı acıların tadını çıkardığına dair net hatırlatmalar ortaya çıktı.
Trump’ı destekleyen ve Rusya’da komplo teorisyenliği ile tanınan Rus parlamenter Alexei Zouravliov Rusya’daki takipçilere, “ABD’nin, fırlattığı ateş topunun günü geldiğinde kendi kapılarına çarpacağının farkında olduğunu” ifade etti.
1980’li yıllarda CIA’nin “Rusya’nın Afganistan’daki düşmanlarını” silahlandırmak için denetlediği gizli program olan ‘Siklon Operasyonu’na atıfta bulunan Alexei Zouravliov, “ABD, bu savaşta binlerce Rus askeri öldürmek için silah sevkiyatlarına milyarlarca dolar harcadı. Bu köklü ve tartışılmaz bir gerçektir” dedi. Zouravliov, Rusya’nın Taliban’a para transferi yaptığına ilişkin raporu da yalanlarken, raporun tamamen yanlış olduğunu vurguladı. Alexei Zouravliov, “Onlara para gönderdiğimizi farz edelim (Taliban’ı kastediyor). Daha sonra öldürülen ABD askeri sayısının hakkında onlardan bilgi aldık mı?” dedi. Özel Temsilci, “Sayı, 22’yi geçmeyecek” diyerek, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Afganistan’daki ABD askerlerini öldürmeyi amaçlayan herhangi bir programa imzası olduğunu doğrulayacak tek bir ezici kanıtın bulunmadığına dikkati çekti. Bağımsız uzmanlar da konuya ilişkin olarak, Rusya Devlet Başkanının bu tür programları kabul edeceğinin çok şüpheci olduklarını söyledi.
Öte yandan Putin döneminde Rusya, uzun yıllar boyunca özellikle de Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana ABD’nin kendisine verdiği ciddi zarardan ve Washington’un geçmiş eylemlerine yönelik faturayı ödetme arzusundan kaynaklanan gerçek acıların gölgesinde yaşıyor.
Moskova’daki Çağdaş Afganistan Araştırmaları Merkezi’nin önde gelen uzmanlarından Andrei Sirenko, Rusya hükümetinin ABD kuvvetlerinin Afganistan’dan geri çekildiğini görmek gibi bir arzusunun olmadığını belirtti. Aynı şekilde Sirenko, Rusya hükümetinin nihayetinde Taliban ve diğer Afgan savaş ağalarıyla çeşitli bağları ve ilişkileri güçlendirerek, ABD kuvvetlerinin Afganistan’dan geri çekilmesine hazırlandığını ifade etti. Andrei Sirenko, gelecekte Afgan olaylarının yüzünü şekillendirmeye çalışılacağı ve Washington’a karşı kullanışlı araçlar sunulacağı umuduyla bu hazırlığı, finansal yardım ve diğer teşvik araçlarıyla yaptığını vurguladı.
Sirenko, Taliban’ın da diğer birçok Afgan silahlı grubu gibi Rusya, ABD ve Çin de dahil olmak üzere dış kaynakları kullanma ve dış yardımlar sağlama hususunda bir geçmişe sahip olduğunu belirtti. Uzman, “Bu durum onlar açısından kesinlikle iyi. Bu, Afganistan’daki en başarılı ve karlı işlerden biri” diyerek, Rusya’nın Afganistan’da ABD için birçok sorun oluşturmayı başarması halinde ABD’lilerin Ukrayna ve Suriye’de Rusya açısından son derece az sorunlara neden olacağını belirtti.
Rusya hükümeti, Zamir Kabulov’un, ‘Taliban tarafından esir tutulan Rus pilotların serbest bırakılması hususunda müzakere etmek için’ ülkenin güneyinde Taliban’ın kalesi sayılan Kandehar şehrini ziyaret ettiği 1995 yılından başlayarak, Taliban ile yıllardır temas halinde. Nihayetinde Rus pilotlar uçaklarıyla evlerine dönmeyi başardı. Ancak olayın detayları hala belirsiz. Her şeye rağmen tamamen kesin olan şey ise, Rusya ile Taliban arasındaki ilk müzakere turunun parayla ilgili olduğu.
Afganistan’daki Sovyet savaşı sırasında Sovyet İstihbaratında eski bir subay ve 2018 yılına kadar Rusya’nın Afganistan’daki diplomatlarından biri olan Vasily Kravtsov, Taliban tarafından esir alınan pilotlara ilişkin müzakere turları hakkında “Her şey parayla ilgiliydi” dedi.
Vasily Kravtsov, Rusya hükümetinin o tarihten bu yana koalisyon askerlerini hedef almak ve öldürmek amacıyla Taliban’a para transfer ettiği iddialarını yalanladı.
1980’lerde Afganistan’da Kızıl Ordu saflarında savaşan bir asker olan Igor Yerin, Afgan savaş alanlarında hiçbir zaman ABD askerine tanık olmadığını, ancak ABD’lilerin uçaksavar füzelerle her yerde olduklarını vurguladı. Stinger uçaksavar füzeler, CIA tarafından denetlenen gizli bir programın bir parçası olarak, ABD tarafından Afgan mücahitlerin eline geçmişti. Afgan mücahitler, ABD’nin yardımıyla yüzlerce Sovyet savaş uçağı ve helikopterini vurmayı başardı. Bu durum da yaklaşık 10 yıl süren şiddetli bir savaşta dengeleri değiştirdi.
Şu an eski Sovyet askeri Igor Yerin, Moskova’da Afgan savaşının acı dolu hatıralarına dair küçük bir müze işletiyor. Müzede, CIA’in gizli programının bir parçası olarak Sovyet askerlerini öldürmek için gönderilen dizi mayın ve çeşitli ABD silahları sergileniyor.
Vladimir Putin, yirmi yıl önce iktidara gelmesinden kısa süre sonra 2001 yılında terörle mücadele hususunda eski ABD Başkanı George Bush’a destek taahhüdünde bulundu. Putin ayrıca, Taliban’ı Afganistan yönetiminden devirme amaçlı bir ABD kampanyasında işbirliği yaptı. Ancak kısa bir süre sonra Washington’un güvenilir bir ortak olduğu fikrinden kuşku duymaya başladı ve dünyada yaşanan sorunların çoğu için ABD’yi suçlamaya başladı.
Putin, “Tek egemenin, tek efendinin olduğu bir dünya demektir” nitelemesini yaptığı 2007 yılında Münih’te güçlü bir dille yaptığı bir konuşmada açık bir kınamaya maruz kaldı. Putin, konuşması sırasında ABD’nin bilinen her alanda ulusal sınırlarını aştığını belirtti.
Rusya Devlet Başkanı, o günden itibaren hesapların tasfiyesi politikasını benimsedi ve bu konuda, çoğu zaman Putin, göreve başlamadan önce ABD’nin yurt dışındaki genişlemesini sınırlandırmayı başaran Rus askeri istihbaratının yardımını kullandı. Putin, Rusya Federasyonu’nun başkanı olduğundan beri Rus askeri istihbaratı, başkalarına geniş çapta zarar vermekle suçlanıyor.
Son zamanlarda yapılan bir röportajda Rus Askeri İstihbarat Teşkilatı’nın Eski Başkanı Valentin Korabelnikov, bir Rus devlet televizyonuna 1999’da NATO kuvvetlerinin şehre gelişinden birkaç saat önce başkent Priştine’deki havalimanını işgal etmek hedefiyle Rus askerlerinin ve zırhlı araçların Kosova topraklarında nasıl çılgınca bir operasyon düzenlediklerini anlattı. Korabelnikov’un belirttiği gibi bu operasyon, Rusya’nın prestij ve egemenliğiyle ilgiliydi ve Rus devletinin asla göz ardı edilemeyeceğini gösterdi.
Moskova’daki Rus Askeri İstihbaratı binasındaki eski ofisinde konuşan Korabelnikov, teşkilatın, henüz açıklanmayan gizli operasyonlar düzenlediğini ve yürüttüğünü ifade etti. Valentin Korabelnikov, “Biz ve diğer kardeşlerimizin (1990’ların sonunda Vladimir Putin başkanlığındaki Rusya Dış İstihbarat Teşkilatı ve Rus İç Güvenlik Ajansı’na atıfta bulunuyor) gerçekleştirdiği operasyonların büyük çoğunluğu tamamen gizli ve kapalıydı” dedi.
Öte yandan Afgan savaşının Rusya üzerindeki yıkıcı etkileri üzerine doktora yapmış olan Rus güvenlik hizmetlerine dair önde gelen uzman Mark Galeotti, “Rus askeri istihbarat teşkilatının eski savaş muhafızlarından bazıları, Sovyet askerlerinin Afganistan’da ABD silahlarıyla öldürülmesinin intikamını almak için Afganistan’daki ABD askerlerini öldürmeyi amaçlayan bir plan sundu” ifadelerini kullandı. Ancak bu tür planların varlığından ve Rusya siyasi liderliğinin onayını aldıklarından şüphe duyduğunu belirten Galeotti, resmi bir onay olmaksızın bu planların uygulanamayacağını ifade etti.
Geçmiş tarihlerde Afganistan’da silah arkadaşlarını kaybeden Igor Yerin de Afganistan’daki askerlik hizmetinin çoğunu Kunduz’un yakınlarında geçirdiğini ve birliğindeki siyasi güvenlik subaylarının sözlerine inanmadığını söyledi. Yerin’e göre subaylar, ‘1979 yılında Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinin, ABD’nin Sovyetler Birliği’nin arka bahçesine yaklaşmasını önlemek için gerekli’ olduğunu söylüyordu.
Igor Yerin, “Onların sözlerine bugün inanıyorum. Afganistan bize en yakın komşu ülke” dedi. Parmağını, küçük müzesinin duvarında asılı olan Sovyetler Birliği’nin büyük ve eski bir haritasında güney sınırlarına işaret eden Yerin, “Burada yaşananlar, Rusya’da bizim için Washington’daki diğerler yetkililere göre daha önemlidir” dedi.



Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
TT

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud: Ortadoğu’daki çatışmanın topraklarımıza sıçramasına izin vermeyeceğiz

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)
Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud (SONNA)

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, bugün yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Somaliland’ı bağımsız bir devlet olarak tanıma kararının ‘kabul edilemez bir adım, uluslararası normların ihlali ve ülkenin bağımsızlığına açık bir saldırı’ olduğunu söyledi.

İsrail, cuma günü tek taraflı olarak ilan edilen Somaliland’ı ‘bağımsız egemen devlet’ olarak resmen tanıyan ilk ülke oldu.

Bu karar, bölgesel dinamikleri yeniden şekillendirecek, Somali'nin uzun süredir devam eden ayrılıkçılığa karşı muhalefetini sınayacak ve Tel Aviv'e Afrika kıtasının en uzun deniz sınırına sahip ülkede, hassas Afrika Boynuzu bölgesinde bir dayanak noktası oluşturacak.

Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, parlamentoda yaptığı konuşmada, ‘Ortadoğu’daki çatışmanın ülkemize taşınmasını’ reddettiğini belirterek “Birliği sağlamak için Somaliland ile diyalog konusunda kararlıyız” dedi. Şeyh Mahmud, ülkesinin, saldırıların başlatılabileceği askeri üslerin kurulmasını kabul etmeyeceğini vurguladı.

Arap Birliği'nin olağanüstü toplantısı

Öte yandan Somali'nin Kahire Büyükelçisi ve Arap Birliği (AL) Daimi Temsilcisi Ali Abdi Avari bugün, Tel Aviv’in Somaliland’ı tanımasına atıfla, İsrail'in Filistin halkını topraklarından zorla çıkarmak amacıyla Somali'deki ayrılıkçı bir oluşumu desteklediğini söyledi.

j6y
Hargeisa Savaş Anıtı önünde Somaliland bayrağı taşıyan bir genç (AFP)

Avari, Arap Birliği’nin acil toplantısında “Somali, Filistinlileri topraklarından çıkarmaya yönelik hiçbir girişime taraf olmayacak” dedi.

Bu planları engellemek ve İsrail'in aleni emellerine karşı durmak için çalışacaklarını belirten Avari, İsrail'in Somaliland'ı tanıma kararının ‘tüm Arap ulusal güvenliğini ve Kızıldeniz'deki seyrüseferi etkileyen doğrudan bir saldırı’ olduğunu vurguladı.

Birleşmiş Millerler Güvenlik Konseyi (BMGK), İsrail'in Somaliland'ı bağımsız bir devlet olarak tanımasıyla ilgili olarak pazartesi günü acil bir toplantı düzenleyecek.

Avari, toplantı öncesinde, çoğu Müslüman olan 21 ülke dün geç saatlerde ortak bir bildiri yayınlayarak İsrail'in kararının ‘Afrika Boynuzu'ndaki barış ve güvenlik’ ile daha geniş kapsamda Kızıldeniz bölgesi üzerinde ‘ciddi yansımaları’ olacağı konusunda uyarıda bulundu.

Somali'nin kuzeyinde bulunan ve çoğunluğu Müslümanlardan oluşan nüfusu birkaç milyonu bulan Somaliland, otuz yılı aşkın bir süredir fiilen bağımsız bir bölge.


Lavrov: Ukrayna'daki Avrupa güçleri Rusya için meşru hedefler olacak

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
TT

Lavrov: Ukrayna'daki Avrupa güçleri Rusya için meşru hedefler olacak

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bugün yaptığı açıklamada, Rusya'nın Tayvan'ın bağımsızlığına her şekilde karşı olduğunu ve adayı Çin'in ayrılmaz bir parçası olarak gördüğünü söyledi.

Rusya merkezli haber ajansı TASS’a konuşan Lavrov, Japonya’nın artan askeri eğilimlerine atıfla, Japonya'yı ‘askerileşme’ olarak nitelendirdiği eğilimini ‘dikkatlice düşünmeye’ çağırdı.

Öte yandan Lavrov, Ukrayna'da konuşlandırılan herhangi bir Avrupa askeri birliğinin Rusya ordusu için meşru hedef haline geleceğini vurguladı.

Lavrov ayrıca, kanıt sunmadan, Avrupalı politikacıları Kiev ile ilişkilerinde ‘açgözlü’ şekilde hareket etmekle ve Ukrayna halkının ve kendi ülkelerinin halklarının çıkarlarını göz ardı etmekle suçladı.


Trump neden Nijerya'daki askeri operasyonunun hedefi olarak Sokoto şehrini seçti?

ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
TT

Trump neden Nijerya'daki askeri operasyonunun hedefi olarak Sokoto şehrini seçti?

ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)
ABD saldırısının ardından Oufa köyünde bölge sakinleri hasarı incelerken 27 Aralık 2025 (AFP)

ABD'nin perşembe günü Nijerya'da DEAŞ’a karşı düzenlediği füze saldırılarının ayrıntıları ve terör örgütlerinin kalelerinin kuzeydoğuda yoğunlaşmasına rağmen ülkenin kuzeybatısında bulunan Sokoto şehrinin seçilme nedenleri hala belirsizliğini koruyor.

Bu gizem, ABD ve Nijerya'nın de hedefin DEAŞ olduğu konusunda anlaşmaya varmış olmalarına rağmen açıklamaları arasındaki tutarsızlığın yanında saldırılar sırasında kimlerin veya nelerin vurulduğu konusunda ayrıntıları açıklamamış olmaları nedeniyle daha da artıyor.

Bu gerçekleri açıklığa kavuşturmak amacıyla, Nijerya Cumhurbaşkanı Bola Tinubu'nun Sözcüsü Daniel Bwala, dün Fransız Haber Ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, ABD’nin perşembe günü Nijerya'da gerçekleştirdiği hava saldırılarının, ‘Lakurawa’ adlı yerel bir terör örgütü ve ‘otoyol soyguncusu’ çetelerle iş birliği yapmak üzere Sahel bölgesinden gelen DEAŞ üyelerini hedef aldığını söyledi.

Bwala, yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“DEAŞ, Lakowara ve çetelere ekipman ve eğitim sağlayarak onlara yardım etmek için Sahel bölgesinden geçmenin bir yolunu buldu.”

Nijerya Enformasyon ve Kültür Bakanı Muhammed İdris, cuma akşamı yaptığı açıklamada saldırıların Sahel koridoru üzerinden Nijerya'ya sızmaya çalışan DEAŞ üyelerini hedef aldığını söyledi.

Lakowara Grubu

Nijerya gazetesi Premium Times tarafından yayınlanan bir haberde, Sokoto’nun terör örgütlerinden çok çete faaliyetleri ve haydutluktan şikayetçi olduğu belirtildi. Haberde, ABD tarafından düzenlenen hava saldırılarının, yerel liderlerin 2017 yılında haydutlukla mücadele çerçevesinde kurdukları Lakowara Grubu'nu hedef aldığına dikkat çekildi.

adre
ABD Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan ve 25 Aralık'ta belirsiz bir konumda bir askeri gemiden füze fırlatıldığını gösteren videodan alınan bir görüntü (Reuters)

Gazete, haberini New York'taki West Point Askeri Akademisi'ne bağlı bir araştırma ve akademik merkez olan West Point Terörle Mücadele Merkezi (CTC) tarafından 2022 yılında yayınlanan bir araştırmaya dayandırdı. Araştırma, Lakowara üyelerinin Mali'den geldiğini doğruladı. Çalışmada, yerel liderlerin gruba mali destek, sığır ve silah şeklinde lojistik destek sağlayarak grubun büyümesine katkıda bulundukları açıklandı. Aynı kaynak, o dönemde Nijerya polisinin silahlı grubu önemsiz göstererek, üyelerini hayvanları için su aramak üzere göç etmiş ‘şiddet kullanmayan çobanlar’ olarak tanımladığını belirtti. Ancak grup, kısa sürede bölgede kendi kanunlarını uygulamaya başladı ve borçlarını ödemeyi reddeden yerel bir lideri öldürdü.

Lakowara, Müslümanların nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bu ülkede, alkol tüketimini ve müzik dinlemeyi yasakladı, yerel çobanlara vergi uyguladı ve ardından Nijer sınırındaki ordu mevzilerine silahlı saldırılar düzenleyerek Nijer ve Nijerya’nın 2018 yılında silahlı gruba karşı ortak devriye gezileri başlatmasına neden oldu.

Nijer'de 2023 yılında gerçekleşen askeri darbe sonucu Nijerya sınırındaki ortak devriyelerin sona ermesinin ardından Lakorawa, daha cesur hale geldi, faaliyetlerini Kibi şehrine doğru genişletti. Burada polis karakollarına ve yerel kurumlara saldırılar düzenledi.

DAEŞ ve El Kaide ile bağlantıları

Bu silahlı grubun oluşturduğu tehlikeye rağmen, dış bağlantıları konusunda hala büyük bir belirsizlik var. Birçok uzman bu grubu bir grup paralı asker ve hayduttan ibaret olarak görse de DAEŞ ve El Kaide ile olan ilişkisi konusunda fikir ayrılıkları hakim.

West Point Merkezi’nden Mortala Rufai, James Barnett ve Abdulaziz Abdulaziz tarafından yürütülen bir araştırma, Lakowara'nın El Kaide ile, özellikle de Mali merkezli İslam ve Müslümanları Destekleme Grubu (Cemaat Nusret el-İslam vel Müslimin/JNIM) ile bağlantılı olduğunu doğruladı.

Ancak Barnett, son araştırmasında Lakowara’nın artık DEAŞ’ın Sahel eyaletiyle bağlantılı olduğu sonucuna varmıştır.

Sahel bölgesindeki terörist ittifakların çakışması nedeniyle, Lakowara’nın bazı orijinal üyelerinin Ensar’ul-İslam ve Müslümanlarla bağlantılı olabileceğini, ancak bugün DEAŞ’ın Sahel eyaletiyle daha yakından bağlantılı olduklarını açıkladı.

Öte yandan Afrika’da İyi Yönetişim Vakfı'nda araştırmacı olan Malik Samuel, sosyal medya platformu X'te Lakorawa’nın El Kaide’ye daha yakın olduğunu iddia ederek JNIM’e atıfla “DEAŞ ile bağlantısı olduğuna dair herhangi bir kanıt görmedim” ifadelerini kullandı.

Çelişkiler ve şüpheler

Amerikalılar ve Nijeryalılar DEAŞ’ı hedef aldıklarından bahsetmelerine rağmen, ABD saldırılarının hedef aldığı bölgedeki bazı yerel sakinler şaşkınlıklarını dile getirdi. AFP'ye konuşan bölge sakinlerinden Haruna Kalh, “Şaşırdık çünkü bu bölge hiçbir zaman silahlı grupların kalesi olmamıştı” dedi.

d8
ABD’nin Oufa köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından meydana gelen hasar, 27 Aralık 2025 (AFP)

Diğerler bölge sakinleri ise ABD’nin hava saldırılarında fırlattığı füzelerin boş tarlalara düştüğünü, can kaybına yol açmadığını ve füze enkazının zarar verdiği Jabo köyünün saldırılarından kısmen etkilendiği söyledi. Militanların son saldırısının iki yıl önce gerçekleştiğini belirttiler.

Nijerya televizyonunda yayınlanan görüntülerde, tarım arazisi gibi görünen bir alanda yanmış metal parçaları görüldü.

d
Jabo köyünde ABD'nin saldırı düzenlediği bölgeye toplanan köylüler 26 Aralık 2025 (Reuters)

Öte yandan Nijerya, hava saldırılarının ‘terör yuvalarını’ hedef aldığını açıkladı.

Açıklamada, hedef alınan bölgelerin ‘Nijerya'ya sızan yabancı DEAŞ üyelerinin toplanma ve hareket noktası olarak kullanıldığı’ belirtildi.

Ancak Nijeryalı analistlerden bazıları, hava saldırılarının Sokoto şehrini hedef almasını şaşırtıcı bulduklarını ifade ettiler. Boko Haram'ın aktif olduğu kuzeybatıda Nijer ve Kano, kuzeydoğuda Borno gibi diğer eyaletlerin çok daha yüksek düzeyde şiddet olaylarına tanık olduğunun altını çizerek Nijerya hükümeti tarafından yapılan dikkate açıklamayı sorguladılar.

Sokoto'nun önemi

Güvenlik analisti Mustafa Gimbo, hava saldırılarının hedefi olarak Sokoto'nun seçilmesinin ‘oldukça tartışmalı’ olduğunu söyledi.

Gimbo, nüfusun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bu şehirde neredeyse hiç bulunmayan Hıristiyanları hedef alan terör saldırılarından ziyade haydutluk vakalarının yaşandığını vurguladı.

Bu eyaletin ülkedeki terör yuvası olmadığını belirten Gimbo, daha çok ‘Müslümanların çoğunlukta olduğu bir bölge, ‘Sokoto Halifeliği'nin tarihi merkezi ve Nijerya'daki İslam'ın manevi merkezi’ olduğunu düşündüğünü belirtti.

Sokoto Halifeliği, 1804 yılında kurulan, Batı Afrika'da oldukça etkili bir siyasi ve dini oluşumdu. 19’uncu yüzyıl boyunca, yüzölçümü ve etkisi bakımından Afrika'nın en büyük imparatorluklarından biri haline geldi. Halifeliğin gücü, 20’nci yüzyılın başlarına kadar devam etti, ancak 1903 yılında İngilizlerin Nijerya'nın kuzeyini kolonileştirmesinin ardından fiilen yıkıldı. Sokoto Halifeliğinin dini ve siyasi mirası, kuzey Nijerya ve Batı Afrika'daki Müslümanlar arasında hala varlığını sürdürürken büyük bir sembolik önem taşıyor.

yu7
ABD’nin hava saldırısının Oufa köyünde neden olduğu yıkım, 27 Aralık 2025 (AFP)

Nijerya gazeteleri, ABD Ordusundan emekli subay Pesh Johnson'ın, özellikle Sokoto eyaletinin son zamanlarda Amerikalıların zihninde Hıristiyanlara yönelik saldırıların yuvası olarak anılmaya başladığını söylediği açıklamalarına yer verdi.

Johnson, söz konusu açıklamalarda şunları söyledi:

“Sorun aslında daha karmaşık. Nijerya'nın kuzeyinde şeriat hukuku sorunu da var. Ne yazık ki, Sokoto’da 2022 yılında Deborah Samuel adlı genç bir kadının sınıf arkadaşları tarafından güpegündüz taşlanarak öldürüldüğünü gördük.”

Deborah Samuel, WhatsApp'ta dolaşan ses kayıtlarında İslam dinine hakaret etmekle suçlanmıştı.

Johnson, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugüne kadar, bu masum genç kadının öldürülmesinden sorumlu olanların hiçbiri adalete teslim edilmedi. Bunlar, Amerikalıların takip ettiği konulardan bazıları ve bu yüzden olanları dini zulüm olarak nitelendiriyorlar.”

Öte yandan Nijeryalılar bu olayı özellikle ABD Başkanı Donald Trump saldırıyı kasıtlı olarak Hıristiyanların Noel kutlamalarıyla aynı zamana denk gelecek şekilde planlamasından ötürü ABD'nin saldırılarıyla ilişkilendirdi.

Nijerya Dışişleri Bakanı Yusuf Tuggar, ABD Başkanı Trump’ın saldırıyı duyururken ‘öncelikle masum Hıristiyanları hedef alan ve acımasızca öldüren DEAŞ’lı terörist pislikleri’ hedef aldığını söylemesine rağmen, ABD’nin düzenlediği hava saldırılarını ‘dini bir anlam taşıdığı’ tezini şiddetle reddetti.