Rusya, ABD’den intikam mı alıyor?

Rusya, ABD’den intikam mı alıyor?
TT

Rusya, ABD’den intikam mı alıyor?

Rusya, ABD’den intikam mı alıyor?

Donald Trump Başkanlığındaki mevcut ABD yönetimi, eski Başkan Barack Obama yönetiminin politikalarından açıkça ayrı bir yol takip ediyor. Ukrayna’nın doğusunda Rusya sınırını çevreleyen sert savaştan tam 3 yıl sonra ABD tersanesinden Ukrayna ordusuna güçlü silahlar sağlanırken, Kremlin destekli ayrılıkçılara karşı devam eden mücadelesi kapsamında, doğrudan Kiev hükümetine askeri yardımlar suretinde, ‘Javelin’ tanksavar füzeleri teslim edildi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in son ABD hamlesine verdiği yanıt, olayların ufkunda bir tırmanışın yaşandığı uyarısı içerdi. Öyle ki Ukrayna’nın ayrılıkçı bölgesine gönderilen silahlar, (birçok analistin Afganistan’a açıkça işarette bulunduğu) diğer bölgelerde devam eden çatışmalara kolayca iletilebilir.
Rusya’nın, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) Afgan mücahitlerin silahlandırılmasında oynadığı açık rolden başlayarak, Rus kontrolündeki bölgelerde zorbalığa, belki de ABD nüfuzunun genişlemesine karşı şikayetleri onlarca yıldır birikiyor.
Afganistan ve Ukrayna’daki geçmiş ve mevcut şimdiki şiddetli çatışmaların, son olarak ABD güçlerinin 2018’de onlarca Rus paralı askeri öldürmeyi başardığı Suriye’deki, aynı şekilde Afganistan ve Ukrayna’daki çatışmaların geride bıraktığı acı birikimleri, Rus istihbaratını ve Afgan Talibanı’nı bir araya getiren yakın bağın sırrını açıklamaya yardımcı oldu. Ukrayna’da, Başkan Donald Trump yönetimi, savaşta kullanılmaması şartıyla Ukrayna ordusuna ‘Javelin’ tanksavar füzeleri göndermeyi başardı.
Rus yetkililerin ve yorumcuların tepkileri, CIA yetkililerinin ‘Rus askeri istihbarat servisinin Taliban’a finansal ödüller sağlamak için tırmanış sınırına ulaştığı’ verilerine dayalı olarak, geçen hafta New York Times gazetesinin yayınladığı bir raporda açık bir öfkeyle doluydu.
Rus askeri istihbaratı ve Afganistan’daki ABD askeri varlığını hedef alıcı saldırılar gerçekleştiren Taliban bağlantılı militanlar arasında bir arabulucu olarak, Afgan kimliği taşıyan ABD’li yetkililerin açıklamalarına göre ABD istihbaratının ortaya koyduğu elektronik bildiriler ve yazışmalar, Rus askeri istihbaratının Taliban Hareketi’yle ilgili bir banka hesabına büyük miktarlarda para transfer ettiğini gösterdi.
Rus yetkililer, daha önce Sovyetler’e bağlı birçok Kızıl Ordu kuvvetini hedef alan ve öldüren, Afgan savaşçılar tarafından benimsenmiş birçok görüşle tutarlı teröristler olarak, radikalizm yanlısı bir İslamcı gruptan göreve alınan katillerden faydalanma fikriyle alay etti.
Geçen hafta devlete bağlı bir haber ajansına açıklamada bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Afganistan Özel Temsilcisi Zamir Kabulov, Rusya’nın Taliban’a yaptığı para transferlerine ilişkin raporu, ABD kuvvetlerinin Afganistan’dan geri çekilmemesiyle tutarlı bir ‘iftira ve yalancılık’ eylemi olarak niteledi. Kabulov, ABD’lilerin herhangi bir kanıt olmaksızın bu tür bir saçmalık üreterek, başarısızlıklarını haklı çıkarmaya çalıştığını vurguladı. Öfke dolu inkar açıklamalarının ortasında Rusya’ya göre ABD’nin, dış politikalarının aşırılıkları nedeniyle daha önce başkalarının da tattığı bazı acıların tadını çıkardığına dair net hatırlatmalar ortaya çıktı.
Trump’ı destekleyen ve Rusya’da komplo teorisyenliği ile tanınan Rus parlamenter Alexei Zouravliov Rusya’daki takipçilere, “ABD’nin, fırlattığı ateş topunun günü geldiğinde kendi kapılarına çarpacağının farkında olduğunu” ifade etti.
1980’li yıllarda CIA’nin “Rusya’nın Afganistan’daki düşmanlarını” silahlandırmak için denetlediği gizli program olan ‘Siklon Operasyonu’na atıfta bulunan Alexei Zouravliov, “ABD, bu savaşta binlerce Rus askeri öldürmek için silah sevkiyatlarına milyarlarca dolar harcadı. Bu köklü ve tartışılmaz bir gerçektir” dedi. Zouravliov, Rusya’nın Taliban’a para transferi yaptığına ilişkin raporu da yalanlarken, raporun tamamen yanlış olduğunu vurguladı. Alexei Zouravliov, “Onlara para gönderdiğimizi farz edelim (Taliban’ı kastediyor). Daha sonra öldürülen ABD askeri sayısının hakkında onlardan bilgi aldık mı?” dedi. Özel Temsilci, “Sayı, 22’yi geçmeyecek” diyerek, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Afganistan’daki ABD askerlerini öldürmeyi amaçlayan herhangi bir programa imzası olduğunu doğrulayacak tek bir ezici kanıtın bulunmadığına dikkati çekti. Bağımsız uzmanlar da konuya ilişkin olarak, Rusya Devlet Başkanının bu tür programları kabul edeceğinin çok şüpheci olduklarını söyledi.
Öte yandan Putin döneminde Rusya, uzun yıllar boyunca özellikle de Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana ABD’nin kendisine verdiği ciddi zarardan ve Washington’un geçmiş eylemlerine yönelik faturayı ödetme arzusundan kaynaklanan gerçek acıların gölgesinde yaşıyor.
Moskova’daki Çağdaş Afganistan Araştırmaları Merkezi’nin önde gelen uzmanlarından Andrei Sirenko, Rusya hükümetinin ABD kuvvetlerinin Afganistan’dan geri çekildiğini görmek gibi bir arzusunun olmadığını belirtti. Aynı şekilde Sirenko, Rusya hükümetinin nihayetinde Taliban ve diğer Afgan savaş ağalarıyla çeşitli bağları ve ilişkileri güçlendirerek, ABD kuvvetlerinin Afganistan’dan geri çekilmesine hazırlandığını ifade etti. Andrei Sirenko, gelecekte Afgan olaylarının yüzünü şekillendirmeye çalışılacağı ve Washington’a karşı kullanışlı araçlar sunulacağı umuduyla bu hazırlığı, finansal yardım ve diğer teşvik araçlarıyla yaptığını vurguladı.
Sirenko, Taliban’ın da diğer birçok Afgan silahlı grubu gibi Rusya, ABD ve Çin de dahil olmak üzere dış kaynakları kullanma ve dış yardımlar sağlama hususunda bir geçmişe sahip olduğunu belirtti. Uzman, “Bu durum onlar açısından kesinlikle iyi. Bu, Afganistan’daki en başarılı ve karlı işlerden biri” diyerek, Rusya’nın Afganistan’da ABD için birçok sorun oluşturmayı başarması halinde ABD’lilerin Ukrayna ve Suriye’de Rusya açısından son derece az sorunlara neden olacağını belirtti.
Rusya hükümeti, Zamir Kabulov’un, ‘Taliban tarafından esir tutulan Rus pilotların serbest bırakılması hususunda müzakere etmek için’ ülkenin güneyinde Taliban’ın kalesi sayılan Kandehar şehrini ziyaret ettiği 1995 yılından başlayarak, Taliban ile yıllardır temas halinde. Nihayetinde Rus pilotlar uçaklarıyla evlerine dönmeyi başardı. Ancak olayın detayları hala belirsiz. Her şeye rağmen tamamen kesin olan şey ise, Rusya ile Taliban arasındaki ilk müzakere turunun parayla ilgili olduğu.
Afganistan’daki Sovyet savaşı sırasında Sovyet İstihbaratında eski bir subay ve 2018 yılına kadar Rusya’nın Afganistan’daki diplomatlarından biri olan Vasily Kravtsov, Taliban tarafından esir alınan pilotlara ilişkin müzakere turları hakkında “Her şey parayla ilgiliydi” dedi.
Vasily Kravtsov, Rusya hükümetinin o tarihten bu yana koalisyon askerlerini hedef almak ve öldürmek amacıyla Taliban’a para transfer ettiği iddialarını yalanladı.
1980’lerde Afganistan’da Kızıl Ordu saflarında savaşan bir asker olan Igor Yerin, Afgan savaş alanlarında hiçbir zaman ABD askerine tanık olmadığını, ancak ABD’lilerin uçaksavar füzelerle her yerde olduklarını vurguladı. Stinger uçaksavar füzeler, CIA tarafından denetlenen gizli bir programın bir parçası olarak, ABD tarafından Afgan mücahitlerin eline geçmişti. Afgan mücahitler, ABD’nin yardımıyla yüzlerce Sovyet savaş uçağı ve helikopterini vurmayı başardı. Bu durum da yaklaşık 10 yıl süren şiddetli bir savaşta dengeleri değiştirdi.
Şu an eski Sovyet askeri Igor Yerin, Moskova’da Afgan savaşının acı dolu hatıralarına dair küçük bir müze işletiyor. Müzede, CIA’in gizli programının bir parçası olarak Sovyet askerlerini öldürmek için gönderilen dizi mayın ve çeşitli ABD silahları sergileniyor.
Vladimir Putin, yirmi yıl önce iktidara gelmesinden kısa süre sonra 2001 yılında terörle mücadele hususunda eski ABD Başkanı George Bush’a destek taahhüdünde bulundu. Putin ayrıca, Taliban’ı Afganistan yönetiminden devirme amaçlı bir ABD kampanyasında işbirliği yaptı. Ancak kısa bir süre sonra Washington’un güvenilir bir ortak olduğu fikrinden kuşku duymaya başladı ve dünyada yaşanan sorunların çoğu için ABD’yi suçlamaya başladı.
Putin, “Tek egemenin, tek efendinin olduğu bir dünya demektir” nitelemesini yaptığı 2007 yılında Münih’te güçlü bir dille yaptığı bir konuşmada açık bir kınamaya maruz kaldı. Putin, konuşması sırasında ABD’nin bilinen her alanda ulusal sınırlarını aştığını belirtti.
Rusya Devlet Başkanı, o günden itibaren hesapların tasfiyesi politikasını benimsedi ve bu konuda, çoğu zaman Putin, göreve başlamadan önce ABD’nin yurt dışındaki genişlemesini sınırlandırmayı başaran Rus askeri istihbaratının yardımını kullandı. Putin, Rusya Federasyonu’nun başkanı olduğundan beri Rus askeri istihbaratı, başkalarına geniş çapta zarar vermekle suçlanıyor.
Son zamanlarda yapılan bir röportajda Rus Askeri İstihbarat Teşkilatı’nın Eski Başkanı Valentin Korabelnikov, bir Rus devlet televizyonuna 1999’da NATO kuvvetlerinin şehre gelişinden birkaç saat önce başkent Priştine’deki havalimanını işgal etmek hedefiyle Rus askerlerinin ve zırhlı araçların Kosova topraklarında nasıl çılgınca bir operasyon düzenlediklerini anlattı. Korabelnikov’un belirttiği gibi bu operasyon, Rusya’nın prestij ve egemenliğiyle ilgiliydi ve Rus devletinin asla göz ardı edilemeyeceğini gösterdi.
Moskova’daki Rus Askeri İstihbaratı binasındaki eski ofisinde konuşan Korabelnikov, teşkilatın, henüz açıklanmayan gizli operasyonlar düzenlediğini ve yürüttüğünü ifade etti. Valentin Korabelnikov, “Biz ve diğer kardeşlerimizin (1990’ların sonunda Vladimir Putin başkanlığındaki Rusya Dış İstihbarat Teşkilatı ve Rus İç Güvenlik Ajansı’na atıfta bulunuyor) gerçekleştirdiği operasyonların büyük çoğunluğu tamamen gizli ve kapalıydı” dedi.
Öte yandan Afgan savaşının Rusya üzerindeki yıkıcı etkileri üzerine doktora yapmış olan Rus güvenlik hizmetlerine dair önde gelen uzman Mark Galeotti, “Rus askeri istihbarat teşkilatının eski savaş muhafızlarından bazıları, Sovyet askerlerinin Afganistan’da ABD silahlarıyla öldürülmesinin intikamını almak için Afganistan’daki ABD askerlerini öldürmeyi amaçlayan bir plan sundu” ifadelerini kullandı. Ancak bu tür planların varlığından ve Rusya siyasi liderliğinin onayını aldıklarından şüphe duyduğunu belirten Galeotti, resmi bir onay olmaksızın bu planların uygulanamayacağını ifade etti.
Geçmiş tarihlerde Afganistan’da silah arkadaşlarını kaybeden Igor Yerin de Afganistan’daki askerlik hizmetinin çoğunu Kunduz’un yakınlarında geçirdiğini ve birliğindeki siyasi güvenlik subaylarının sözlerine inanmadığını söyledi. Yerin’e göre subaylar, ‘1979 yılında Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinin, ABD’nin Sovyetler Birliği’nin arka bahçesine yaklaşmasını önlemek için gerekli’ olduğunu söylüyordu.
Igor Yerin, “Onların sözlerine bugün inanıyorum. Afganistan bize en yakın komşu ülke” dedi. Parmağını, küçük müzesinin duvarında asılı olan Sovyetler Birliği’nin büyük ve eski bir haritasında güney sınırlarına işaret eden Yerin, “Burada yaşananlar, Rusya’da bizim için Washington’daki diğerler yetkililere göre daha önemlidir” dedi.



Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
TT

Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki petrol tankerine el koyup Karakas yönetimine yeni yaptırımlar getirmesiyle Karayipler'de gerginlik arttı.

ABD Başkanı Donald Trump, çarşamba günü yaptığı açıklamada Venezuela açıklarındaki petrol tankerine "iyi bir gerekçeyle" el koyduklarını savunmuştu. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa ABD'nin hamlesi "hırsızlık ve uluslararası korsanlık eylemi" diye nitelenmişti.

ABD Adalet Bakanı Pam Bondi, X'ten yaptığı paylaşımda operasyonun görüntülerine yer vermiş, tankerin Venezuela'dan İran'a petrol taşıyarak yaptırımları deldiğini öne sürmüştü.

Amerikan medyasında yer alan haberlerde, el konan tankerin adının Skipper olduğu yazılmıştı. ABD Hazine Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah arasındaki petrol kaçakçılık ağında rol oynadığı gerekçesiyle Skipper'ı 2022'de yaptırım listesine almıştı.

80 milyon dolarlık petrole el kondu

Wall Street Journal'ın analizine göre el konan tankerde yaklaşık 80 milyon dolar değerinde petrol var, bu da Venezuela'nın aylık ithalatının yaklaşık yüzde 5'ine denk geliyor.

ABD'nin tankere baskın düzenleyerek Venezuela yönetimini ekonomik felce uğratmak istediği yazılıyor. Ham petrol satışları Latin Amerika ülkesinin ihracat gelirlerinin yüzde 90'ından fazlasını oluşturuyor.

Diğer yandan Washington, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun eşi Cilia Flores'in üç yeğenini, Maduro'yla bağlantılı bir iş insanını ve Venezuela petrol sektöründe faaliyet gösteren 6 nakliye şirketini yaptırım listesine eklediğini de dün duyurdu.

ABD'nin son hamleleriyle bölgedeki gerginlik tırmanırken Maduro, dün yaptığı açıklamada ülkede uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu Tren de Aragua kartelini etkisiz hale getirdiklerini savunarak, Trump'ın asıl amacının Venezuela petrolünü çalmak olduğu iddiasını yineledi.

Trump petrolün peşinde mi?

ABD Enerji Enformasyon Dairesi'ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD'nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği ve devlete ait enerji şirketi PDVSA üzerindeki kontrolün sıkılaştırılması nedeniyle bu potansiyeli tam olarak kullanamıyor.

Ülkede faaliyet gösteren tek Amerikan şirketi olan petrol devi Chevron'un üretimi de Washington'ın yaptırımları nedeniyle düşmüştü.

Beyaz Saray, Karayipler'deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela'nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunuyor.

Ancak BBC'nin analizinde, Venezuela'daki petrol üretimini yeniden artırmanın on milyarlarca dolara mal olabileceğine dikkat çekiliyor. Diğer yandan ABD'nin yaptırımları hafifletmesi halinde Chevron'un kârının hızlıca artabileceği yazılıyor.

Bunlara ek olarak petrolün gelecekte önemini yitirmeye başlayacağı öngörüsü paylaşılıyor. Ekonomi analiz şirketi Capital Economics'ten David Oxley şunları söylüyor:

Petrol talebi bir anda düşüşe geçmeyecek ancak eskisi gibi artmaya da devam etmeyecek. Talebin zayıfladığını görüyoruz ve 2030'ların sonlarında düşüşe geçeceğini tahmin ediyoruz. Venezuela petrol sektörüne yatırım yapan herkes şunu düşünmek zorunda: Buna değer mi?

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 22 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 87 kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, BBC, Wall Street Journal, New York Times


İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
TT

İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)

İsrail Güvenlik Kabinesi dün  (Perşembe) geç saatlerde, Maliye Bakanı ve Savunma Bakanlığı'nda Yerleşimden Sorumlu Bakan Bezalel Smotriç tarafından sunulan, İşgal altındaki Batı Şeria’da 19 yeni yerleşim biriminin inşası ve mevcut bazı kaçak yerleşimlerin yasallaştırılmasına yönelik planı onayladı.

Aşırı sağ çizgideki Kanal 14, yeni planın onaylandığını ilk duyuran medya kuruluşu oldu. Haberde, yeni yerleşim birimlerinin kurulmasının ve daha önce kaçak statüsünde olan bazı noktaların yasallaştırılmasının yanı sıra, İsrail’in 2005’te Gazze ve Kuzey Batı Şeria’dan çekilme planı kapsamında boşalttığı yerleşimlere geri dönüşün de öngörüldüğü aktarıldı.

Söz konusu yerleşimlerin bir bölümü Batı Şeria’nın merkezinde, bir kısmı ise kuzey ve güney bölgelerinde, Kudüs çevresine kadar uzanıyor.

sddf
İsrail'in aşırı sağcı maliye bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (Arşiv - AFP)

İsrail Güvenlik Kabinesi onayıyla, daha önce boşaltılan Ganim ve Kadim yerleşimlerinin Cenin yakınlarında yeniden inşa edilmesinin yolu açıldı. Aynı bölgede aylardır devam eden süreçle birlikte Homeş ve Sanur’un da yeniden kurulması kararlaştırılmıştı. Kanal 14, bu gelişmeleri tam anlamıyla kuzeydeki eski yerleşimlere dönüşün tamamlanması şeklinde değerlendirdi ve Smotriç’in hamlesini yerleşim dünyasında gerçek bir devrim olarak nitelendirdi.

Birkaç ay önce de Güvenlik Kabinesi, Batı Şeria’da 22 yeni yerleşimin yasallaştırılması ve inşasına yönelik benzer bir planı kabul etmişti.

Yeni kararla birlikte, her bir yerleşim için hızlandırılmış teknik ve imar hazırlık sürecinin başlatılacağı bildirildi. Kanal 14’ün haberinde, adımın “2005’teki çekilme planıyla ağır darbe alan yerleşim projesinin tarihi bir şekilde düzeltilmesi” olarak görüldüğü ifade edildi.

ds
İsrailli yerleşimciler, işgal altındaki Batı Şeria'da yakınlardaki bir yerleşim karakolunun yakınlarında eşeklere binerek keçi ve koyun sürülerini otlatıyorlar (Arşiv - AFP)

Filistin tarafı karara sert tepki gösterdi.  Filistin'e bağlı Duvar ve Yerleşimlere Karşı Direniş Kurumu Başkanı Müeyyed Şaban, İsrail’in bu adımını “Filistin coğrafyasını ortadan kaldırmaya yönelik kolonyal bir proje kapsamında yürütülen yarış” olarak tanımladı. Şaban, bunun ilhak, ayrımcılık ve toprakların tamamen Yahudileştirilmesi hedeflerini açıkça ortaya koyan tehlikeli bir tırmanış olduğunu söyledi.

ssdc
Kudüs'ün doğusundaki İsrail yerleşimi Ma'ale Adumim'i gösteren bir fotoğraf  (AFP)

İsrail basını da Smotriç’in planlarının kapsamını gündeme taşıdı. Yediot Aharonot birkaç gün önce yayımladığı haberinde, bakanın Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetlerini genişletmeyi amaçladığını, 2026 bütçesine bu doğrultuda milyarlarca şekelin ayrıldığını yazdı. Gazeteye göre bütçe, yeni yerleşimler kurulmasını, mevcutların statülerinin düzenlenmesini, altyapı projelerini, yol açmayı ve sağlık, eğitim ile kültür kurumlarının inşasını da kapsıyor.

Aynı haberde, Smotriç’in özellikle Kuzey Batı Şeria’ya yeniden yerleşimi merkez alan bir plan yürüttüğü, çekilme planı kapsamında “yeşil hattın içine” taşınan bazı askeri üslerin yeniden bölgeye taşınmasının değerlendirildiği aktarıldı. Yerleşimci liderlerin hedefinin, 2005’te boşaltılan kuzeydeki yerleşimlere tekrar nüfus yerleştirmek ve uzun vadede Batı Şeria’ya bir milyon yerleşimci taşımak olduğu ifade edildi.


Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
TT

Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bugün Türkmenistan’da düzenlenen uluslararası bir forum kapsamında İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmede, Moskova ile Tahran arasındaki ilişkilerin ‘son derece olumlu bir şekilde geliştiğini’ söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Rus haber ajansı Sputnik’ten aktardığına göre Putin, görüşmede, Rusya’nın Birleşmiş Milletler’de (BM) İran’ın nükleer programı konusunda Tahran ile yakın koordinasyon içinde çalıştığını ifade etti.

dfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Putin, iki ülkenin Buşehr Nükleer Santrali başta olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliği yürüttüğünü, ayrıca Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru gibi altyapı projelerinde birlikte çalıştıklarını belirtti. Rus lider, gaz ve elektrik sektörlerinde ortaklık imkanlarının da değerlendirildiğini dile getirdi.

Pezeşkiyan ise görüşmede, Tahran’ın Moskova ile imzalanan kapsamlı stratejik ortaklık anlaşmasının tüm maddelerine bağlı olduğunu vurguladı.