Rus S-400’ler ile Amerikan F-35’ler arasındaki strateji mücadelesi

Rus yapımı S-400 Hava Savunma Sistemi, Türkiye-ABD ilişkilerinde gerilime neden olmuştu. (AFP)
Rus yapımı S-400 Hava Savunma Sistemi, Türkiye-ABD ilişkilerinde gerilime neden olmuştu. (AFP)
TT

Rus S-400’ler ile Amerikan F-35’ler arasındaki strateji mücadelesi

Rus yapımı S-400 Hava Savunma Sistemi, Türkiye-ABD ilişkilerinde gerilime neden olmuştu. (AFP)
Rus yapımı S-400 Hava Savunma Sistemi, Türkiye-ABD ilişkilerinde gerilime neden olmuştu. (AFP)

Basil el-Hac Casim
Türk ve uluslararası basında yer alan haberlerde öne sürülen Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 2021 yılı savunma bütçesiyle Türkiye'den Rus yapımı S-400 Hava Savunma Sistemi satın almak istediğine dair iddialar ne ABD ne de Türkiye tarafından doğrulanmadı. Moskova’dan konuya ilişkin ilk tepki, Rusya Federal Askeri-Teknik İşbirliği Servisi (FSVTS) Sözcüsü Maria Vorobyeva’nın yaptığı açıklamayla geldi. Vorobyeva açıklamasında şunları söyledi:
 “Askeri ekipmanlarımızı alacak olan tarafın Rus tarafına son kullanıcı sertifikası sunması gerekiyor. Bu yüzden Rus tarafının resmi izni olmadan bu ekipmanların üçüncü taraf ülkelere teslim edilmesi veya yeniden ihraç edilmesi mümkün değildir.”
Vorobyeva, Rusya'nın Interfax Haber Ajansı tarafından aktarılan açıklamasında ABD’li Senatör John Thune’un Ankara’ya ABD ile Türkiye arasındaki mevcut sorunları çözmek için ABD’nin S-400 Hava Savunma Sistemi’ni Türkiye'den satın almasına yönelik sunduğu teklifini değerlendirdi. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 Hava Savunma Sistemi’ni satın alması daha önce Ankara ile Washington arasında gerilime neden olmuştu.

ABD’nin talepleri
ABD merkezli Defense News adlı haber sitesi, daha önce Senatör Tune'un Ankara'nın yapılacak anlaşmadan elde edeceği gelirle NATO standartlarına uymayan askeri teçhizatlar satın almaması şartıyla S-400 Hava Savunma Sistemi’ni ABD Ordusu'nun füze satın alma programına dahil edilmesi için Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nda (NDAA) değişiklik yapılması önerisinde bulunduğunu bildirmişti.
Ankara'nın Rusya’dan S-400 Hava Savunma Sistemi’ni satın alma anlaşması yapmasının ardından Washington'ın Ankara’ya bu anlaşmayı terk etmesine yönelik sık sık tekrarlanan talepleri, iki ülke arasındaki ilişkilerde yaşanan gerginliği artırdı. ABD, Türkiye'den uzun bir süredir, satın aldığı hava savunma sistemini Rusya'ya iade etmesini ya da başka bir ülkeye satmasını veya aktifleştirmemesini talep eden yazılar gönderdi. Güvenilir kaynaklara göre ABD geçen yıl Türkiye'den S-400 Sistemi’ni satın alma teklifinde bulundu. Fakat olumsuz bir yanıt aldı. Yani ABD'nin S-400 Hava Savunma Sistemi’ni Türkiye'den satın alma isteği yeni bir gelişme değil. Buna karşın Ankara teklifi uygun bir çözüm olarak görmüyor. Zira ortada Rusya ile yapılmış bir anlaşma var.

Sistemi aktifleştirme
Rusya S-400 Hava Savunma Sistemi’ni Türkiye’ye Temmuz 2019'da sevk etmeye başladı. Sistemin tüm parçalarının sevkiyatı 2019 sonlarında tamamlandı. Ankara yakınlarındaki bir askeri üsse kurulu olan S-400 Sistemi’nin geçen nisan ayında aktifleştirilmesi hedeflense de planlan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın düzenlediği bir basın toplantısında Ankara’nın Rus menşeli savunma sistemini aktifleştirme konusunda kararlı olduğunu vurguladı. Ülkesinin başka bir seçeneği olmadığını belirten Kalın, S-400 Hava Savunma Sistemi’nin satın alınmasının Türkiye’nin bir savunma sistemi edinme çabalarının sonucu olduğunun altını çizdi.
Türkiye’nin alternatif savunma sistemleri ile ilgili diğer taraflarla görüşmeye devam ederken Rus menşeli sistemi aktifleştirmeme devam edip etmeyeceğine dair bir soruyu da yanıtlayan Kalın, S-400'lerle ilgili sürecin koronavirüs salgını nedeniyle gecikmesine rağmen anlaşmaya uygun olarak ilerleyeceğini belirtti.
Teknik sorunlara, ülkelerdeki birçok faaliyetin askıya alınmasına neden olan koronavirüs salgını da eklendi. Bu durum, Moskova ve Ankara arasında uzman teknik ve askeri heyetlerin seyahat etmelerine engel oldu. Bu yüzden hava savunma sistemini aktifleştirme tarihi ertelenirken ilgili testler de tamamlanamadı. Söz konusu testlerin doğru ve eksiksiz bir şekilde tamamlandığından emin olmadan önce sistemi devreye sokmak oldukça güç. Bununla birlikte Türk basınında yer alan haberlerde de belirtildiği üzere Rusya'da eğitim gören Türk mürettebatının eğitiminin tamamlanmaması da her iki tarafı istenmeyen sonuçlardan kaçınmak için sistemin aktifleştirilmesini ertelemeye itti.
Türkiye aslında ABD’den Obama'nın başkanlığı döneminde Patirot Hava Savunma Sistemi satın almak istemiş ancak ABD bu talebi reddetmişti. Bu yüzden Ankara alternatif bir seçenek olarak Rusya'nın cazip teklifinden de yararlanarak S-400 Hava Savunma Sistemi’ne yöneldi. Rusya’nın Türkiye'nin fiyat, teslimat, ortak üretim ve teknoloji transferi konusundaki isteklerini yerine getirmesinin ardından Ankara, Rus yapımı hava savunma sistemini satın alma konusunda olumlu bir yaklaşım sergiledi.

Tartışmalı konular
 Ankara'nın S-400 Hava Savunma Sistemi’ni Moskova'dan satın alması, Washington ile arasındaki temel sorun haline geldi. ABD bu satın alma anlaşması nedeniyle Türkiye'yi yaptırımlar uygulamakla tehdit etti ancak bu yönde bir adım atılmadı. Ankara ile Washington arasındaki diğer tartışmalı konuların başında ise Fethullah Gülen ve NATO’nun terör örgütleri listesinde yer alan PKK geliyor.
Genel olarak ABD ve NATO, ‘NATO sistemleri ve silahlarıyla uyumlu olmadığı’ ve Türkiye'nin üretiminde yer aldığı F-35 savaş uçağını tehlikeye attığı gerekçesiyle Rus yapımı hava savunma sistemine karşılar. Bu nedenle ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye'yi ABD’deki F-35 savaş uçağı üretim projesinden çıkarmak ve aynı zamanda ekonomik yaptırımlar uygulamak için bir dizi adım attı.
Ancak burada Rusya’nın daha önce Bulgaristan, Yunanistan, Hırvatistan ve Slovenya gibi birçok NATO üyesine S-300 Hava Savunma Sistemi sattığını belirtmekte fayda var. S-400 Sistemi’ni ilk satın alan ülkeler Belarus (2016) ve Çin (2018) olurken Rusya'nın kısmen anlaşmaya vardığı Hindistan ve Suudi Arabistan da sistemi almak için sırada bekliyor.
Diğer yandan ABD Temsilciler Meclisi’nin bir yıl önce F-35'lerin Türkiye'ye satışını askıya alan tasarıyı kabul etmesine rağmen Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir’in geçen ay Türkiye’nin F-35 savaş uçaklarının üretimi için gerekli parçaları üretip teslim ettiğini açıklaması dikkat çekti.
Demir yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Firmalarımız üretime ve teslimatlara devam ediyor. Bu süreçten edinilen derslerle beraber kararın tekrar düşünüleceğini görüyoruz. Mart 2020'de duracağı söylendi. Ama durmadı. Devam ediyor. Biz programa sadığız. Projeye katkımız herkes tarafından görülüyor. Biz hiç durdurma olmayacakmış gibi üretime devam ediyorlar. Devam etmeye de devam edecekler.”
Demir, Türk endüstrisinin programdan çıkarılmasının projeye maliyetinin en az 600 milyon dolar olacağının hesaplandığının da altını çizdi.
ABD’nin bu son adımı, Washington’ın Ankara ile arasındaki krizi çözmek istediğinin bir göstergesi niteliğinde. Zira Türkiye başta stratejik ortak olduğu F-35’ler olmak üzere çok sayıda dosyada önemli bir müttefik konumunda. Bununla birlikte Türkiye, ABD’ye 100’den fazla F-35 satın almak için ödeme yaptı. Ayrıca bu konuda birikim sahibi olan Türk şirketleri tarafından üretilen parçalara alternatif bulmak da oldukça zor...
Ankara, konuya ilişkin birden fazla senaryo olmasına rağmen Moskova ve Washington ile ilişkilerinde bir denge kurmak istiyor. Birini kazanırken diğerini kaybetmek istemiyor. Ayrıca sadece bir ithalatçı değil, ihracatçı olduktan sonra da uluslararası silah pazarındaki itibarına zarar verecek herhangi bir adım atmak ya da güvenilmez bir ortak durumuna düşmekten kaçınıyor.
Rus S-400’leri ve Amerikan F-35’leri sorununun Doğu ile Batı arasında yakın geçmişteki bir rekabeti ve çatışmayı hatırlattığı söylenebilir. Bugün, işin güvenlik yanı teknik ve politik yönlerle örtüşürken tüm tarafların bir takım öncelikleri olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak tüm taraflar endişelerini sözler yerine eylemlerle yeniden güvence altına almadığı sürece müzakere yolunun kapalı kalacağı belirtiliyor.



Avrupa Troykası, İran'a yönelik BM yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koyma tehdidinde bulundu

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
TT

Avrupa Troykası, İran'a yönelik BM yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koyma tehdidinde bulundu

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, bugün Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına konuştu. (Reuters)

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot dün yaptığı açıklamada, Avrupa Troykası’nın (Fransa, Birleşik Krallık ve Almanya), o tarihe kadar bir nükleer anlaşmaya varılamaması halinde ağustos ayı sonuna kadar İran'a yönelik Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarının otomatik olarak geri getirilmesine yönelik ‘snapback’ mekanizmasını harekete geçireceğini söyledi.

Brüksel'de düzenlenen Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları toplantısı öncesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Barrot, “Fransa ve ortakları, 10 yıl önce kaldırılan silahlar, bankalar ve nükleer ekipmanlar üzerindeki küresel yasağı yeniden uygulamaya koymakta haklılar. İran'dan güçlü, somut ve inandırıcı bir taahhüt gelmediği takdirde bunu en geç ağustos ayı sonuna kadar yapacağız” ifadelerini kullandı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ise dışişleri bakanları toplantısında ‘İran'ın ele alınacağını’ söyledi. Kallas, “Diplomatik yolu ve müzakereleri yeniden başlatmak bizim çıkarımıza” dedi.

xo9p0
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Brüksel'de düzenlenen AB dışişleri bakanları toplantısının oturum aralarında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. (EPA)

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce tarafından yapılan açıklamaya göre, AB dışişleri bakanları toplantısı öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Avrupa Troykası'ndaki mevkidaşlarıyla Ortadoğu'da istikrarın desteklenmesi ve İran'ın nükleer silah geliştirememesinin sağlanması konularında telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.

Avrupa ülkeleri, ekim ayında süresi dolacak olan 2231 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı kapsamında snapback mekanizmasını harekete geçirmekle tehdit ediyor. Bu mekanizma, karar kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde Tahran'a yönelik BM yaptırımlarının yeniden uygulanmasına olanak sağlıyor.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi pazartesi günü yaptığı açıklamada, mekanizmayı harekete geçirmenin ‘yasal dayanaktan yoksun düşmanca bir tedbir’ olduğu uyarısında bulunarak, Avrupalıları taahhütlerini ihlal etmekle suçladı. Bekayi, Avrupalı güçlerin bu adımı atması halinde orantılı bir karşılık verileceği tehdidinde bulundu.

İran medyası, Tahran'ın Moskova ve Pekin'i nükleer anlaşmadan çekildiklerini duyurmaya ikna etmeye çalıştığını ve bu sayede BM Güvenlik Konseyi'nde yaptırımların yeniden uygulanmasına yönelik herhangi bir girişimi engellemek için yasal bir dayanak elde edeceğini belirtti.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi bugün Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ve Çinli mevkidaşı Wang Yi ile Avrupa Troykası’nın nükleer anlaşma kapsamında BM yaptırımlarına otomatik olarak geri dönüş anlamına gelen snapback mekanizmasını harekete geçirmesini engellemenin yolları üzerine istişarelerde bulundu.

Lavrov ve Wang Yi pazartesi günü Pekin'de bir araya gelerek Arakçi'nin Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) dışişleri bakanları toplantısına katılmasından önce İran'ın nükleer dosyasını ele aldılar.

Arakçi bugün Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, “Mevcut durumda elbette Çin Dışişleri Bakanı ve Rusya Dışişleri Bakanı ile ikili görüşmeler yapacağız” dedi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı pazar günü, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in İran'ı Washington'un istediği uranyum zenginleştirmesine izin verilmeyecek bir nükleer anlaşmayı kabul etmeye çağırdığı yönündeki haberi ‘yalan’ olarak nitelendirdi.

cdfrgthyu
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin bugün Pekin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) dışişleri bakanları toplantısı çerçevesinde gerçekleştirdikleri görüşmeden (İran Dışişleri Bakanlığı)

ABD merkezli haber sitesi Axios'un dosyaya yakın kaynaklara dayandırdığı haberine göre Putin, İran'a ABD ile uranyum zenginleştirmesini engelleyecek bir anlaşmayı kabul etmesi çağrısında bulundu. Rusya nükleer program konusunda yıllardır İran'ın başlıca diplomatik destekçisi konumunda.

Moskova, İran'ın uranyum zenginleştirme hakkını kamuoyu önünde desteklemiş olsa da Putin, İsrail ile İran arasında 12 gün süren savaşın ardından özel oturumlarda daha sert bir tutum benimsedi.

İki kaynak Rusların İsrail hükümetine Putin'in İran'ın uranyum zenginleştirmesi konusundaki tutumu hakkında bilgi verdiğini söyledi. Üst düzey bir İsrailli yetkili, “Putin'in İranlılara bunu söylediğini biliyoruz” dedi. Putin bu tutumunu geçen hafta ABD Başkanı Donald Trump ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı görüşmelerde de dile getirdi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk döneminde İran'a yönelik ABD yaptırımlarının yeniden uygulanmasından bu yana Tahran, 20 yıllık bir stratejik anlaşma yoluyla Moskova’yla ve İran'ın petrol ihracatının yüzde 90'ını satın alan Pekin’le bağlarını güçlendirdi.

Arakçi Telegram üzerinden yaptığı paylaşımda şöyle yazdı: “ŞİÖ yavaş yavaş küresel arenaya açılıyor, yani bölgesel arenayı yavaş yavaş aşıyor… Gündeminde ekonomik, siyasi ve güvenlik alanları da dahil olmak üzere bir dizi farklı konu var.”

Diğer yandan İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, hükümetinin ‘tüm ciddiyetiyle bu barışçıl yolu izleyeceğini’ söyledi ve ek ayrıntı vermeden ‘diplomasi penceresinin halen açık olduğunu’ vurguladı.

Pezeşkiyan, “Geleceğe doğru yeni ufuklar açmak için geçmişi eleştirel gözlerle gözden geçirmeliyiz. Bizi daha iyi bir yarına götürecek olan şey, umudu yeniden inşa etmek, öğrenme ve değişme isteği ile anlayış, empati ve rasyonaliteye dayalı yeni bir yoldur... Diplomasi penceresinin açık olduğuna inanmaya devam ediyoruz ve bu barışçıl yaklaşımı kararlılıkla sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Pezeşkiyan sözlerini şöyle sürdürdü: “Savaşın dayattığı büyük sınavda, psikolojik baskılara ve halkımızın karşılaştığı pek çok zorluğa rağmen, İran'ın çağdaş tarihinde halkın katılımının, uzlaşının ve toplumsal uyumun en dikkat çekici tezahürüne tanık olduk. Ülke içinde ve dışında, her eğilimden İranlılar saldırgan düşman karşısında tek vücut oldular.”

İran Cumhurbaşkanı'nın açıklamaları, İran Genelkurmay Başkanı Abdurrahim Musevi'nin İsrail ile 12 gün süren savaş sırasında ülkesinin ‘varlığının ve toprak bütünlüğünün eşi benzeri görülmemiş şekilde tehdit edildiğini’ söylemesinin ardından geldi.

Pezeşkiyan hükümeti, muhafazakâr milletvekillerinin muhalefetine rağmen Batılı güçlerle müzakerelere yeniden başlamaya hazır olduğunun sinyallerini verdi.

yhu7ı8
ABD ile İran arasında 19 Nisan'da ikinci tur görüşmelerin yapıldığı Roma'daki Umman Büyükelçiliği'nin girişinde bekleyen gazeteciler ve polis memurları (AP)

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi pazartesi günü yaptığı açıklamada, İran ve ABD arasında altıncı tur müzakereler için ‘belirli bir tarih olmadığını’ söyledi. Bekayi, “Diplomasinin ve müzakere yolunun etkinliğini doğrulamadığımız sürece böyle bir yola girmeyeceğiz” dedi.

Arakçi ve ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff nisan ayından bu yana Umman arabuluculuğunda beş tur görüşme gerçekleştirdi. Daha sonra İsrail 13 Haziran'da İran'a saldırı başlattı ve ABD'nin İran'ın üç nükleer tesisini bombaladığı 12 günlük bir savaşı tetikledi.

Tahran ve Washington arasında yeni bir müzakere turunun 15 Haziran'da yapılması gerekiyordu, ancak savaş nedeniyle iptal edildi.

İran Dini Lideri Ali Hamaney’in uluslararası ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti pazartesi günü yaptığı açıklamada, ülkesinin uranyum zenginleştirmeyi durdurma şartına bağlanması halinde ABD ile nükleer müzakerelere yer olmadığını söyledi ve böyle bir şartı Tahran'ın bağlı olduğu ‘kırmızı çizgilere’ aykırı olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın İran medyasından aktardığına göre Velayeti, Pakistan İçişleri Bakanı Muhsin Nakvi ile gerçekleştirdiği görüşmede, “Müzakereler zenginleştirmenin durdurulması şartına bağlanırsa kesinlikle gerçekleşmeyecek” dedi.