Kral Abdulaziz’den Roosevelt’e: Araplar topraklarını teslim etmektense ölmeyi tercih ederler

Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz Al Suud ve ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, 14 Şubat 1945 tarihinde ABD ‘USS Quincy’ destroyerinde bir araya geldi. (Getty)
Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz Al Suud ve ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, 14 Şubat 1945 tarihinde ABD ‘USS Quincy’ destroyerinde bir araya geldi. (Getty)
TT

Kral Abdulaziz’den Roosevelt’e: Araplar topraklarını teslim etmektense ölmeyi tercih ederler

Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz Al Suud ve ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, 14 Şubat 1945 tarihinde ABD ‘USS Quincy’ destroyerinde bir araya geldi. (Getty)
Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz Al Suud ve ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, 14 Şubat 1945 tarihinde ABD ‘USS Quincy’ destroyerinde bir araya geldi. (Getty)

Joanna Al-Halabi
Suudi Arabistan’ın kurucusu Abdulaziz Al Suud bundan yaklaşık 75 yıl önce, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt ile Süveyş Kanalı’ndaki USS Quincy destroyerinde önemli bir toplantı yaptı.
ABD dış politikasının resmi belgelerini yayınlamaktan sorumlu resmi organ olan ABD Tarih Ofisi (Office of the Historian), toplantıya ilişkin bir belgeyi yayınladı.
Roosevelt söz konusu dönemde Yalta’da ileri gelen Arap liderlerle bir araya geldiği bir konferanstan dönüyordu ve bu görüşme Suudi Arabistan Kralı ile ABD Başkanı arasındaki ilk toplantıydı. Görüştüğü kişiler arasında Mısır Kralı 1. Faruk ve Etiyopya İmparatoru Haile Selassie de vardı.
Roosevelt ve Abdulaziz arasındaki toplantıda, Arap sorunları üzerinde duruldu. Kral, Fransız sömürgeciliği altında olan Lübnan ve Suriye de dahil olmak üzere Arap halklarının topraklarını koruma ve yaşama haklarına dikkati çekti. Roosevelt ise Kral ile görüşmesi sırasında, Arap ülkeleri de dahil olmak üzere tarım ve su kaynaklarının geliştirilmesine olan ilgisini dile getirdi.
Toplantının büyük bir kısmında Kral ve Başkan, Filistin meselesini, Yahudi göçünü ve Filistin halkının kendi topraklarında barış içinde yaşama hakkını ele aldı.
İki taraf arasında imzalanan Quincy Anlaşması, o günlerde ortaya çıktı. Kral Abdulaziz, 14 Şubat’ta Arapça nüshaya imza attı ve Başkan Roosevelt de ertesi gün İskenderiye’de İngilizce metni imzaladı. Anlaşma daha sonra Başkan Harry S. Truman’a sunuldu.
Quincy toplantısına ilişkin ABD belgesi 3 bölüme ayrılıyor. İlk bölümde diyalogun başlangıcı var. Roosevelt, Kral’ın Avrupa’dan kovulan ‘Yahudi mülteciler’ sorunuyla ilgili tavsiyelerini sorduğunda aldığı yanıt ‘yaşamlarını, kovuldukları alanlarda sürdürmeleri gerektiği’ yönünde oldu. Evleri yıkılan ve kendi ülkelerinde yaşama fırsatına sahip olmayanlara gelince; Kral onlara zulüm gördükleri ülkelerde yaşayacakları bir yer verilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Kral, Roosevelt’e Arap meselesini ve topraklarında yaşama ilişkin meşru haklarını sunarken ABD Başkanı’na Arapların ne Filistin’de ne de başka bir ülkede Yahudilerle iş birliği yapmayacaklarını iletti. ABD belgesinde, Arapların varlığına yönelik artan tehdide ve Yahudi göçünün devam etmesi ve toprakların Yahudiler tarafından satın alınmasından kaynaklanan krize dikkat çekildi. Kral, Arapların topraklarını Yahudilere teslim etmek yerine ölmeyi tercih edeceklerini vurguladı.
Belgeye göre Kral Abdulaziz, ABD Başkanı’na ‘Arapların umudunun müttefiklerinin onuruna ve ABD’nin adalet sevgisine dayandığını ve kendilerini desteklemesini beklediklerini’ ifade etti.
Roosevelt, Suudi Arabistan Kralı’na ‘Araplara karşı Yahudilere yardım etmek için hiçbir şey yapmayacağı ve Araplara karşı düşmanca bir adım atmayacağı’ yanıtını verdi. Ancak aynı zamanda Kongre’den yayınlanan adımları ve kararları engellemenin ve basının herhangi bir konudaki görüşünü önlemenin imkansız olduğunu da kaydetti.
ABD belgesinde, Kral Abdulaziz’in ABD Başkanı’na teşekkürlerini ilettiği, Arapların ve Filistin’in durumunu açıklamak için ABD ve İngiltere’ye bir Arap misyonu gönderme önerisi de yer aldı. Fikir, Roosevelt tarafından memnuniyetle karşılandı ve bunun son derece iyi bir öneri olduğunu, çünkü ABD ve İngiltere’de birçok insanın yanlış yönlendirildiğini ifade etti. Kral ise bu misyonun insanları bilgilendirmek için faydalı olacağını ancak en önemli durumun Arap halkına yönelik özel politikası hakkında söyledikleri olduğunu kaydetti.
Belgenin ikinci kısmına gelince… Kral Abdulaziz, İngiltere’nin Filistin’i ve Irak’ı sömürdüğü dönemde, 20 yıldan uzun bir süredir Fransız sömürgeciliği altında kalan Suriye ve Lübnan’ın bağımsızlığı sorunuyla ilgili endişelerinden bahsetti. ABD belgesine göre Kral, Roosevelt’e ABD’nin bu konudaki tavrını sordu. Başkan, Fransa’nın kendisine Suriye ve Lübnan'ın bağımsızlığını garanti eden resmi bir yazı teslim ettiğini, sözlerine saygı duyması için Fransa’ya her zaman yazabileceğini söyledi. Lübnan, o dönemde bağımsızlığını ilan etmiş ancak Fransa ordusu 1946’ya kadar Lübnan veya Suriye topraklarından çekilmemişti. Roosevelt, Fransızların bu iki ülkenin bağımsızlığını engellemesi halinde ABD hükümetinin güç kullanmadan tüm desteği vereceğini de söyledi.
ABD belgesinin üçüncü ve son kısmına göre Kral Abdulaziz ve Roosevelt’in gündeminde tarım vardı. ABD Başkanı, su kaynaklarını geliştirme ve ekili arazileri artırma meselesine önem verdiğini belirtirken Arap ülkeleri de dahil olmak üzere birçok ülkede savaşın sona ermesinin ardından bu alanlarda gelişme kaydetmeye dair umudunu dile getirdi. Araplarını sevdiğini belirten Roosevelt, Kral’a da ekili arazinin çölleşmeyi azaltacağını ve daha büyük bir nüfus sağlayacağını hatırlattı. Daha sonra Kral Abdulaziz, eğer Yahudiler bu refahı miras alacaksa ülkesinde tarımı geliştirmeye hevesli olmadığını vurguladı.
Suudi Arabistan, o günden itibaren Arap meselelerine, özellikle de Filistin meselesine destek vermekten geri durmadı. Öyle ki Riyad, İsrail’in Filistin topraklarının bazı bölgelerini ilhak planını reddettiğini belirterek “1967 yılında işgal edilen Filistin Devleti topraklarının bazı bölgelerinin ilhak edilmesi, uluslararası meşruiyet kararlarına açık bir saldırıdır. Bölgede barış sürecini sürdürme, güvenlik ve istikrarı sağlama fırsatını tehdit eden tehlikeli bir tırmanıştır” açıklamasında bulundu.
1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’nin kurulması, Filistin halkının haklarını tamamen elde etmeleri için mutlak destek sağlanması gerektiğini ifade etti. Suudi Arabistan, ilhakın Birleşmiş Milletler sözleşmesinin ilgili kararlarının ve uluslararası hukuk ilkelerinin çirkin bir ihlali olduğunu vurguladı.
Kral Abdulaziz bin Suud ve Franklin D. Roosevelt’in toplantısının 75’inci yıl dönümünde, 2020 yılının başlarında yeniden gündeme geldi.
Suudi Arabistan’ın Bahreyn Büyükelçisi Prens Sultan bin Ahmed bin Abdulaziz ve Roosevelt’in torunu, Cidde İslam Limanı’nda ABD ‘USS Quincy’ destroyerinde bir araya geldi.



Suudi Arabistan, ocak ayında yabancıların mülk sahibi olmasına izin vermeye hazırlanıyor

Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
TT

Suudi Arabistan, ocak ayında yabancıların mülk sahibi olmasına izin vermeye hazırlanıyor

Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)

Suudi Arabistan, gayrimenkul sektöründe yabancı yatırımcılara yönelik yeni bir döneme hazırlanıyor. Ülke, ocak ayında yürürlüğe girecek güncellenmiş yabancı mülkiyet yasası ile yabancı birey ve kuruluşların ülke genelinde gayrimenkul edinimini düzenleyecek. Bu sistem, gayrimenkul sektörünün gayri safi yurt içi hasılaya (GSYİH) katkısını artırmayı ve gelir kaynaklarını petrolden bağımsız olarak çeşitlendirmeyi hedefleyen stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Söz konusu hedefler, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 programıyla uyumlu bir yaklaşım sergiliyor.

Uygulamadan sorumlu olan Gayrimenkul Genel Otoritesi, yürütme yönetmeliğini hazırlıyor ve yabancıların mülkiyet ve yatırım yapabileceği bölgeleri belirlemeye çalışıyor. Belirlenen detaylar, sistemin yürürlüğe girmesinden önce kamuoyuna açıklanacak.

Yeni yasa ayrıca, uluslararası profesyonellerin ülkede kalmasını desteklemeyi, şehirleşme ve kentsel yaşam kalitesini artırmayı amaçlıyor.

Mülkiyet kapsamı

Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil, geçtiğimiz hafta yaptığı bir televizyon röportajında, gelecek ay yabancıların konut amaçlı gayrimenkul edinme sisteminin yürürlüğe gireceğini açıkladı. Bakan, uygulamanın Suudi Arabistan’daki tüm şehirlerde geçerli olacağını, ancak Mekke, Medine, Cidde ve Riyad olmak üzere dört şehirde yalnızca belirlenen bölgelerde mülkiyetin mümkün olacağını belirtti. Ülkede ikamet eden yabancılar ise birer konut sahibi olabilecek.

Öte yandan, sistemin ekonomik sektörler açısından daha esnek olacağı ve ticari, sanayi ve tarım alanlarında yabancıların tüm şehirlerde mülkiyet ediniminin sınırlama olmadan mümkün olacağı kaydedildi.

Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil (SPA)Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil (SPA)

Suudi Arabistan Gayrimenkul Genel Otoritesi’nde yabancılar için mülkiyetten sorumlu icra direktörü Fahd bin Süleyman, kasım ayında yaptığı açıklamada, Riyad, Cidde ve kutsal şehirler (Mekke ve Medine) için yabancılara ayrılan bölgelerin hâlâ gözden geçirildiğini ve ‘yakın zamanda’ yeni mülkiyet kurallarını belirleyen yönetmeliklerle birlikte ilan edileceğini duyurdu. Bin Süleyman, söz konusu bölgelerin ‘çok geniş’ olacağını ve büyük ölçekli projeleri kapsayacağını belirterek, bu alanlarda yabancı mülkiyet oranının yüzde 70 ile yüzde 90 arasında olması beklendiğini aktardı. Kutsal şehirlerde satın alma yapacak kişilerin Müslüman olması gerektiğini vurgulayan Bin Süleyman, bunun dışında büyük bir kısıtlama bulunmayacağını ifade etti. Bin Süleyman, “Büyük şartlar yok ve sınırlamalar getirmek istemiyoruz; mevcut yasa ile güncellenmiş yasa karşılaştırıldığında belirgin bir fark görülecek” dedi.

Piyasa tahmini

Uzmanlar ve gayrimenkul sektörü profesyonelleri, güncellenmiş yabancı mülkiyet yasasının yürürlüğe girmesine kısa süre kala, söz konusu sistemin hazır konutlara yönelik ek bir talep yaratacağını ve gayrimenkul piyasasındaki likiditeyi artıracağını belirtti. Uzmanlar, uluslararası şirketlerin Suudi Arabistan’da ofis ve projeler kurmasını teşvik edecek bu sistemin ekonomik aktiviteyi canlandıracağını ve gayrimenkul sektöründe daha istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme dönemini başlatacağını öngörüyor. Etkinin özellikle Riyad, Cidde, Mekke, Taif, Medine ve turistik bölgelere yakın şehirlerde hissedileceği, yasanın etkilerinin 2026’nın üçüncü ve dördüncü çeyreği ile 2027 yılı boyunca netleşmeye başlayacağı tahmin ediliyor.

Gayrimenkul uzmanı ve pazarlamacı Sakr ez-Zehrani, konuyla ilgili açıklamasında, yasanın uygulanmaya başlamasının Suudi Arabistan gayrimenkul piyasasında dönüm noktası oluşturacağını belirtti. Zehrani, sistemin, geniş bir kesimin kiralamadan mülkiyete geçmesine yol açarak işlem yapan kullanıcı tabanını genişleteceğini vurguladı.

Zehrani, bu dönüşümün hazır konutlar ve planlı konut projelerine yönelik ek talep yaratacağını, satış ve alım hareketliliğini artıracağını ve piyasadaki likiditeyi güçlendireceğini kaydetti.

Gayrimenkul kalitesinin iyileştirilmesi

Zehrani, yabancıların ticari, sanayi ve tarım sektörlerinde tüm şehirlerde mülkiyet edinmesine izin verilmesinin, uluslararası şirketler için Suudi Arabistan’da ofis ve projeler kurma motivasyonunu artıracağı ve bunun ekonomik faaliyetleri canlandırarak gayrimenkul sektöründe daha istikrarlı bir büyüme dönemini başlatacağı öngörüsünde bulundu.

Zehrani’ye göre piyasadaki ilk değişiklikler, gayrimenkul ürünlerinin kalitesinin yükselmesi, geliştiricilerin daha yüksek standartlı ve iyi planlanmış projeler üretmesiyle daha geniş bir alıcı kitlesinin taleplerini karşılamaya yönelik olacak. Ayrıca, yerli ve yabancı yatırımcıların pazara girmesiyle organize arz hacminde de artış yaşanacak.

Yeni sistemin fiyat istikrarını da destekleyeceğini belirten Zehrani, çünkü hem yerleşiklerin hem de yabancıların mülkiyeti genellikle uzun vadeli olup kısa vadeli spekülasyonları sınırlayacağını ifade etti. Yasa ile birlikte uygulanacak yasal ve denetim mekanizmalarının şeffaflığı artıracağını ve finans sektörüne, hem yerleşikler hem de yabancılar için özel finansal ürünler sunma fırsatı sağlayacağını söyledi. Bu durumun kredi hacmi ve piyasa likiditesi üzerinde olumlu etkisi olacağı kaydedildi.

Zehrani, yasanın yürürlüğe girmesinin ilgiyi ve sorgulamaları doğrudan artıracağını, ancak piyasadaki işlemler üzerindeki gerçek etkinin kademeli olarak hissedileceğini belirtti. İlk sinyallerin 2026’nın ikinci çeyreğinde, yabancılar ve yerleşikler için ilk işlemlerin tamamlanmasıyla ortaya çıkmasının beklendiğini söyledi.

Açık göstergelerin 2026’nın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde netleşeceğini belirten Zehrani, uygulamanın ilk yılının geçiş dönemi olacağını, en somut etkilerin ise 2026’nın ikinci yarısı ve sonrasında gözlemleneceğini vurguladı.

Coğrafi konuma bağlı olarak değişen etki

Gayrimenkul ve değerleme uzmanı Mühendis Ahmed el-Fekih, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, yeni mülkiyet yasasının etkisinin coğrafi konuma göre farklılık göstereceğini belirterek, en olumlu etkilerin Mekke ve çevresindeki şehirler (Cidde ve Taif) ile Medine’de hissedileceği öngörüsünde bulundu. Riyad’daki gayrimenkul piyasasının ise gayrimenkul mülkiyeti ve yatırımı için yabancı sermayeyi çekmede önemli bir rol oynayacağını ifade etti.

El-Fekih, turizm sektörüne yatırım yapmayı hedefleyen sermayenin, Mekke’ye yakınlığı nedeniyle Taif gibi turistik bölgelere, ayrıca Abha ve Cizan ile Neom projesine yakınlığı sebebiyle Tebük’e yönelmesinin muhtemel olduğunu belirtti.

Uzman, yeni sistemin uygulanmasının ilk yılının piyasanın test edilmesi ve fırsatların değerlendirilmesi açısından bir geçiş dönemi olacağını, gerçek etkinin ise 2027’de, yani ikinci yıl itibarıyla hissedilmeye başlanacağını vurguladı. Ayrıca, yasanın Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda ulusal ekonomide gelir kaynaklarını çeşitlendirmeye ve petrol bağımlılığını azaltmaya katkı sağlayacağını, bu yatırımların Suudi vatandaşlar için yüzbinlerce yeni istihdam fırsatı yaratacağını kaydetti.

Sistem teşvikleri

Suudi Arabistan, Ocak 2026’dan itibaren yürürlüğe girecek olan yeni yabancı mülkiyet yasasıyla gayrimenkul sektöründe kapsamlı bir açılım gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Yasayla, Suudi Arabistan’da yabancıların belirlenen coğrafi alanlarda taşınmaz mülkiyeti edinmeleri yasal olarak düzenlenecek. Bu adım, Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda yabancı yatırımları çekmeyi, gayrimenkul sektörünün GSYİH’ye katkısını artırmayı ve ulusal ekonomide petrol dışı gelir kaynaklarını çeşitlendirmeyi amaçlıyor. Yasa ayrıca uluslararası yeteneklerin ülkede istikrarlı şekilde kalmasını ve yaşam kalitesinin yükselmesini hedefliyor.

Yasa kapsamında, yabancılar yalnızca Bakanlar Kurulu’nun belirleyeceği coğrafi alanlarda mülk edinme yetkisine sahip olacak. Bu alanlar, Gayrimenkul Genel Otoritesi’nin önerisi ve Suudi Arabistan Ekonomi ve Kalkınma İşleri Konseyi onayıyla belirlenecek.

Buna göre, Suudi Arabistan’da ikamet eden yabancılar, belirlenen coğrafi alan dışında sadece bir adet konut satın alabilecek. Mekke ve Medine’de mülk edinmek isteyenlerin ise Müslüman olması zorunlu.

Şirketler açısından ise Suudi şirketler yasasına göre kurulan ve hisselerinde yabancı ortak bulunan şirketlere, belirlenen coğrafi alanlarda mülk edinme hakkı tanınıyor; alan dışında ise faaliyet veya çalışan konutları için mülk edinilebilecek.

Yasa, borsaya kayıtlı şirketler, yatırım fonları ve özel amaçlı kuruluşlar için ise Suudi Arabistan genelinde mülk edinme imkânı sağlıyor. Bu haklar, Sermaye Piyasası Kurumu (CMA) tarafından Gayrimenkul Genel Otoritesi ve ilgili kurumlarla koordineli olarak belirlenen düzenlemelerle uygulanacak.

Yasa, özel ikamet programları veya Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleriyle yapılan anlaşmalarla tanınan hakları etkilemiyor ve yabancı mülkiyetine ekstra ayrıcalık sağlamıyor.

Ayrıca, yabancılardan yapılacak taşınmaz işlemleri için değerinin yüzde 5’ini aşmayan bir harç alınacak; detaylar yürütme yönetmeliğinde belirlenecek. Kurallara uymayanlar para cezası veya uyarı ile karşı karşıya kalacak; yanlış beyanda bulunanlara 10 milyon riyale kadar ceza uygulanabilecek ve mahkeme kararıyla gayrimenkulün satışı sağlanabilecek.


Guterres,'ten Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanındaki nitelikli ilerlemesine övgü

Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
TT

Guterres,'ten Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanındaki nitelikli ilerlemesine övgü

Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanında kaydettiği nitelikli ilerlemeyi övgüyle değerlendirerek, ülkenin ulaştığı seviyenin uluslararası ölçekte örnek teşkil ettiğini ve yenilikçi, etkili kamu hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik açık bir kararlılığı yansıttığını söyledi.

Guterres, beraberindeki heyetle birlikte Riyad’daki Dijital Hükümet Kurumu (DGA) İnovasyon Merkezi’ni ziyaret etti. Ziyarette Kurum Başkanı Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Suudi Arabistan’ın New York’taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Dr. Abdulaziz el-Vasıl da hazır bulundu.

BM Genel Sekreteri, gelişmiş bir dijital geleceğin inşasına katkı sağlayacak girişimleri desteklemek için ortak iş birliğinin güçlendirilmesinin önemini vurguladı.

cds
Fotoğraf: DGA

Taraflar, görüşmede dijital hükümetlerin geliştirilmesi, inovasyonun desteklenmesi, dijital dönüşüm ekosistemlerinin sürdürülebilirliğinin artırılması gibi ortak konuları ele aldı. Ayrıca Suudi Arabistan’ın sürdürülebilir kalkınma hedeflerini desteklemek ve kamu sektörünün etkinliğini yükseltmek için yürüttüğü dijital yetkilendirme çabaları da değerlendirildi.

Toplantıda, kurum ile BM kuruluşları arasındaki iş birliği imkânları; özellikle bilgi paylaşımı, dijital standartların geliştirilmesi, ortaya çıkan teknolojiler ve yapay zekânın etkinleştirilmesi, kapasite geliştirme ve hizmet kalitesini uluslararası ölçekte yükseltecek ortaklıkların kurulması konularında incelendi.

dsec
Guterres'e Suudi hükümetinin dijital stratejisi hakkında görsel bir sunum yapıldı (SPA)

Guterres, İnovasyon Merkezi’nin dijital kapsayıcılık, hizmet tasarımı, eğitim deneyimleri, yapay zekâ ve yeni teknolojiler gibi alanlarda uzmanlaşmış laboratuvarlarını gezerek merkezde sunulan imkânlara ilişkin bilgi aldı.

Kurum ekibi, Suudi Arabistan’ın dijital hükümet stratejisine ve ilgili BM göstergelerinde kaydedilen ilerlemeye dair bir sunum gerçekleştirerek ülkenin dijital altyapısının olgunlaştığını ve ulusal deneyimin gelişmişliğini ortaya koydu.


Suudi Arabistan'dan gelen insani yardım, Refah sınır kapısından Gazze'ye ulaştı

Suudi Arabistan'dan gelen insani yardım malzemeleri yüklü kamyonlar Refah sınır kapısından geçiyor (Kral Salman Yardım Merkezi)
Suudi Arabistan'dan gelen insani yardım malzemeleri yüklü kamyonlar Refah sınır kapısından geçiyor (Kral Salman Yardım Merkezi)
TT

Suudi Arabistan'dan gelen insani yardım, Refah sınır kapısından Gazze'ye ulaştı

Suudi Arabistan'dan gelen insani yardım malzemeleri yüklü kamyonlar Refah sınır kapısından geçiyor (Kral Salman Yardım Merkezi)
Suudi Arabistan'dan gelen insani yardım malzemeleri yüklü kamyonlar Refah sınır kapısından geçiyor (Kral Salman Yardım Merkezi)

Suudi Arabistan'dan gelen yeni bir insani yardım sevkiyatı, Gazze Şeridi'ndeki mağdurlara ulaştırılmak üzere dün Refah sınır kapısından geçirildi.

Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi’nin (KSRelief) "Gazze'deki Filistin Halkına Yardım Halk Kampanyası" kapsamında sağladığı yardımlar arasında büyük miktarda gıda sepeti ve çadır yer aldı.

Merkez, kampanya kapsamında bugüne kadar 75 uçak ve 8 gemiyle 7 bin 685 tondan fazla gıda, tıbbi malzeme ve barınma malzemesi ulaştırarak, hava ve deniz köprüsü kurdu. Ayrıca Filistin Kızılayı'na 20 ambulans teslim etti.

sdfg
Suudi Arabistan'dan Gazze'deki afetzedelere yeni bir insani yardım sevkiyatı yolda (KSRelief)

KSRelief ayrıca Gazze içinde 90 milyon dolar ve 350 bin avro değerinde yardım projeleri uygulamak üzere uluslararası kuruluşlarla anlaşmalar imzaladı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre sınır geçişlerinin kapatılmasını aşmak ve yardımların ulaşmasını sağlamak için Ürdün ile ortaklaşa havadan yardım operasyonları gerçekleştirdi.

Bu yardım, Suudi Arabistan'ın Gazze Şeridi'ndeki Filistin halkının çektiği acıları hafifletmek amacıyla merkez aracılığıyla sağladığı yardım çalışmalarının bir uzantısı niteliğindedir. Soğuk ve zorlu yaşam koşulları nedeniyle çocuklar ve kadınlar da dahil olmak üzere Filistinliler insani tehlike altındadır.