Suriye Baas Partisi, parlamento seçimlerinde ‘savaş meclisi’ oluşturulmasına öncelik ediyor

Dün Suriye'nin kuzeyinde, Halep kırsalındaki ez-Zehra bölgesinde moloz yığınları arasında çalışan iki işçi. (AFP)
Dün Suriye'nin kuzeyinde, Halep kırsalındaki ez-Zehra bölgesinde moloz yığınları arasında çalışan iki işçi. (AFP)
TT

Suriye Baas Partisi, parlamento seçimlerinde ‘savaş meclisi’ oluşturulmasına öncelik ediyor

Dün Suriye'nin kuzeyinde, Halep kırsalındaki ez-Zehra bölgesinde moloz yığınları arasında çalışan iki işçi. (AFP)
Dün Suriye'nin kuzeyinde, Halep kırsalındaki ez-Zehra bölgesinde moloz yığınları arasında çalışan iki işçi. (AFP)

Suriye’de iktidardaki Baas Partisi yönetiminin bu ayın 19’unda seçimlerin yapılması planlanan Halk Meclisi’ndeki (parlamento) partisi Ulusal İlerici Cephe (NPF) ve adaylarıyla ilgili verdiği kararları ortaya çıktı. Buna göre Haseke, İdlib ve Rakka gibi hükümetin - kısmen veya tamamen - kontrolü dışındaki vilayetlerden aday olanlarla ilgili üç yönlü bir strateji öngörülüyor. Bunlardan birincisi, Baas yönetiminin devlet kurumlarına dönme ve yaptırımlara karşı bir ‘Savaş Meclisi’ oluşturma arzusu. İkincisi, yeni işadamlarının veya Suriye ordusunun yanında savaşan grupların liderlerinin rolünü arttırma isteği. Üçüncüsü ise ülkeye zarar veren ekonomik krizin ortasında siyasi sermayenin önemi.
Şam, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yönetilen barış sürecinde, 2015 yılı sonlarında BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) kabul edilen 2254 sayılı kararın uygulanıp uygulanmadığına ve parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine BM gözetiminde hazırlanmak için gerekli anayasal reform önlemlerinin alınıp alınmadığına bakmıyor. 2012-2016 yıllarında parlamento seçimleri veya 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi aynı yöntemle seçimler düzenlemeyi planlıyor gibi görünüyor.
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, geçen yıl ekim ayı başlarında Suriye muhalefeti, hükümeti ve sivil toplum tarafından çalışma prosedürleri ve katılımcı listesinin kabul edilmesinin ardından Anayasa Komitesi görüşmeleri için bir toplantı düzenlemeyi başardı. Ancak ağustos ayında yapılması planlanan görüşmeler kısa sürede başarısız oldu.
Suriye seçimlerinin sonuçlarını tanımayan Batılı ülkeler, BMGK’nın 2254 sayılı kararının uygulanması için barış sürecini destekliyorlar.  Fakat Şam, 2015 yılı ortalarında rejimin ülkenin yüzde 15’ini kontrol ederken şu an yaklaşık yüzde 65’ini kontrol ediyor olmasına bakmaksızın yoluna devam etti. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed geçen ay Başbakan İmad Hamis’i görevden aldı ve yerine yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle iki kez ertelenen parlamento seçimlerine kadar Su Kaynakları Bakanı Hüseyin Arnus’u atadı. Bu arada önümüzdeki seçimlerde başbakanlık görevine en yakın adayın Humus'un eski valisi Talal Barazi'nin olduğuna inanılıyor.

Alıştırma süreci
Suriye Anayasa'nın 8’inci maddesinde 2012 yılında yapılan değişikliğin ardından iktidar partisi olmaması gereken Baas, iktidarı yine garanti altına aldı. Baas bu kez aralarında işadamları ve diğer alanlardan isimlerin bulunduğu 65’i bağımsız 250 milletvekilinin olduğu Halk Meclisi seçimlerine adaylar seçerek üyelerine daha geniş bir hareket alanı verebilmek için bir ‘alıştırma süreci’ deneyimliyor. Bu adım, 2011 yılındaki halk protestolarının ardından çok sayıda ismin partiden ayrılması ve parti liderliğine Baas’ın toplumsal kucaklaşma darbesinin ardından parti içinden partinin geçmiş yıllardaki performansına yönelik eleştirilerin artması sonrası atıldı.
Esed, birkaç gün önce parti yönetimindeki bir toplantıda şunları söyledi:
“Son alıştırma deneyiminin, mevcut seçim süreci bağlamında ortaya çıkan artıları, eksileri ve taşıdığı sonuçlar yalnızca Baas Partisi düzeyinde değil, aynı zamanda ulusal düzeyde de önemlidir.”
Baas ve Şam'daki diğer milliyetçi, Nasırcı ve komünist partileri içeren NFC listeleri ilan edildikten sonra seçim kampanyaları başladı. Rejime bağlı işadamları özellikle büyük şehirlerde seçim kampanyalarını sürdürüyorlar.
Listelere bakıldığında özellikle Muhammed Hemşo, Samir Debs ve Husam Katırcı gibi nüfuz sahibi işadamlarının yanı sıra ‘meşrulaştırılmak’ istenen Şam yanlısı grupların liderlerinin parlamentoya girişi konusunda bir önceki oturumda ortaya çıkan eğilimin daha da ileri bir boyuta taşınmış olduğu görülüyor. Söz konusu Şam yanlısı grupların liderleri arasında Hama kırsalında faaliyet gösteren gruplardan biri olan Fazıl Verde ile yine Hama’dan aday gösterilirken Baas Tugayları lideri Basil Sudan Lazkiye’den aday gösterildi.
Diğer yandan Halk Meclisi’ndeki 250 sandalye için 15 seçim bölgesinden yarışacak aday sayısı 8 bin 735 kişiye ulaştı. Baas tarafından ilan edilen NFC listesinde 166 ‘Baasçı’ aday yer alırken diğer partilerden de 17 aday bulunuyor.
Şam'daki tüccarlar ve iş adamlarından oluşan el-Yasemin, Dımeşk ve Şam adlı 3 liste yarışıyor. Batılı ülkelerin yaptırımlar listesinde yer alan Muhammed Hemşo, Şam Listesi’ne liderlik ediyor. Listede Hemşo dışında 7 aday yer alıyor. Bununla birlikte Dımeşk Listesi’ne Hamam Mesuti ve Samir Debs liderlik ederken el-Yasemin Listesi’ne ise Hasan Özkul önderlik ediyor.

Üstü örtülü kotalar
Avrupa Üniversitesi Enstitüsü (EUI) araştırmacıları Ziad Awad ve Agnes Favier kaleme aldıkları ortak çalışmada şu ifadelere yer verdiler:
“(Suriye’de) 2011 yılındaki ayaklanmalar, Arap dünyasında diğer birçok ülkede olduğu gibi otoriter rejime karşı derin bir meydan okumaydı. Savaş zamanı parlamento seçimlerinin analiz edilmesi, çatışmanın ilk yıllarında küçüleceği varsayılan rejimin sosyal tabanını nasıl yenilemeye çalıştığını anlamak için oldukça önemlidir.”
 Derin bir bölünme yaşanan ülkede son olarak 2016 yılında seçimler yapıldı. O sıra rejim güçleri halen zayıftı ve rejim ülkenin yüzde 40'ından daha azını kontrol ediyordu. Çalışmada, çatışmaların yol açtığı derin çalkantıya rağmen, Suriyeli yetkililerin seçimleri savaş öncesi sürece benzer şekilde organize ettikleri vurgulanırken Baas Partisi'nin 2012 anayasasında toplum ve devlet içindeki lider rolünü kaybetmesine rağmen, adayların ön seçiminde hayati bir rol oynadığı belirtildi.
Seçim sonucunda Baas, parlamentodaki sandalyelerin yüzde 67'sinden fazlasını kazandı. Baas, çalışmalarına izin verilen diğer partilerin ve 1990'dan bu yana sahip oldukları sandalye sayısı bu seviyelere gerilemeyen bağımsızlar karşısında sandalye sayısını bir miktar artırdı.
Diğer yandan sandalyelerin mezhebe, etnik kökene ve dini gruplara göre dağılımı Halk Meclisi’nde daha önce görülen bir temsil biçimi olmama da savaştan önceki yıllarda azınlıklar için daha önce uygulanmış olan ‘üstü örtülü kotalar’ büyük ölçüde değişmeden kaldı.
Awad ve Favier çalışmalarında şu ifadelere yer verdiler:
“Milletvekillerinin genel imajı, savaştan önce Halk Meclisi’nde temsil edilen ve Baas Partisi'nin ya da onunla ilişkili halkçı ve sendikacı gruplardan, seçkinlerden, aşiret liderlerinden, işadamlarından, din adamlarından ve halkın önde gelen isimlerinden olan aktif üyelerini içeren geleneksel gruplarda yaşanan büyük değişiklikleri ortaya koyuyor. 2016 seçimlerinde ‘Baasçılar’ hariç genellikle ‘bağımsız’ olarak seçilen çok sayıda işadamı, din adamı ve aşiret lideri gibi çıkar gruplarının temsilcilerinde büyük değişiklikler oldu. Ölen silahlı grup liderlerinin ve ordu komutanlarının aileleri gibi yeni sosyal gruplar ortaya çıktı."

Savaş Meclisi
Baas yönetiminin rejimin kontrolünde olmayan ve halen Türkiye ve Rusya tarafından ilan edilen ateşkesin sürdüğü İdlib’ten seçim adaylarının olduğu doğru, fakat seçimler Hama’da yapılacak. Hama, Washington’ın müttefiki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolü altındaki Rakka’dan aday olanlara da ev sahipliği yapacak. Her ne kadar kırsal bölgeleri SDG ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin kontrolünde olsa da Haseke ve Kamışlı’da rejim için halen ‘güvenli bir alan’ olduğu gerçeği çerçevesinde Haseke’de seçimler kısmi olarak düzenlenecek.
Aynı durum diğer vilayetler için de geçerli olurken önümüzdeki seçimlere aday olan yeni isimlerin ortak noktası, rejimi desteklemelerinin yanı sıra savaştaki eylemlerinde de ona katılıyor olmalarıdır. Bu durum büyük askeri, siyasi veya demografik dönüşümler yaşayan (Halep, Dera, Şam kırsalı, Deyrizor ve Rakka) vilayetlerde ya da Şam, Lazkiye ve Tartus gibi rejim güçlerinin saldırılarından etkilenmeyen vilayetlerde veya erken dönemlerde yeniden rejimin kontrolüne geçen (Humus) vilayetlerde gerçekleşen değişikliklerin en net resmini ortaya koydu.
Awad ve Favier çalışmasına göre Halk Meclisi 2016-2020 yılları arasındaki silahlı çatışmanın en hassas dönemlerinden birinde rejimin 3 önceliğini yansıttığı için tıpkı bir ‘Savaş Meclisi’ne benziyordu.
Çalışmada söz konusu bu üç öncelik ise şöyle sıralandı:
1 - Rejimin, başlıca hedefinin askeri olarak savaşı kazanmak olduğu bir dönemde ülkenin çeşitli bölgelerinde en aktif destekçilerini (askeri operasyonlara ve propaganda faaliyetlerine katılanlar) tanıtması gerekiyordu ve bunu yaptı.
2 - Geleneksel Baasçıların yoğun varlığı, ayaklanmanın ilk yıllarında yaşanan parti içi kriz ve dönüşümlerden sonra devlet kurumlarını canlı tutma konusunda partinin merkezi rolünü geri getirme kararı alındığını ortaya koydu.
3 - Yeni adayların (ölen grup liderleri veya ordu komutanlarının aile üyeleri gibi kesimlerden) seçilmesi, rejimin özellikle azınlıklar arasındaki sosyal tabanını korumaya ihtiyacı olduğunun bir göstergesiydi.

Hayatta kalmak
2020 seçimleri, ekonomik yaptırımların derinleşmesi, Batı ülkelerinin uyguladığı yaptırımların artması, Suriye lirasının büyük değer kaybetmesi, ABD’nin ‘Caesar Yasası’nı yürürlüğe koyması, Arap ve Batı ülkelerinin desteğiyle yeniden yapılanma sürecine başlama sözlerinin askıya alınması ve rejim güçlerinin ülkede daha fazla bölgeyi kontrol altına alması gibi farklı koşullarda gerçekleşiyor.
Bu yüzden aday listelerinde yer alan isimlere bakıldığında ‘siyasi sermaye’ rolünün büyüdüğü görülüyor.
Bununla birlikte Suriye Devlet Başkanı’nın kuzeni Rami Mahluf'a karşı alınan tedbirler, onun desteklediği veya Mahluf’un rolünün zayıflamasıyla ön plana çıkan işadamlarının ve politikacıların rolünün arttığı Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi’nin iki kanadından birine bağlı olanları ötekileştirerek seçimlerde olumsuz etkiledi.
 



İsrail, Güney Lübnan’ı hedef aldı

Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
TT

İsrail, Güney Lübnan’ı hedef aldı

Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)
Lübnan ve İsrail sınırındaki Ras el-Nakura bölgesinde bulunan bir Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü merkezi (AFP)

Lübnan’ın resmî haber ajansı Ulusal Haber Ajansı (NNA), bugün (Cuma) Güney Lübnan’daki Vezzani ve Mecidiye çevresinin İsrail topçuları tarafından hedef alındığını bildirdi.

Ajansa göre, İsrail’e ait bir insansız hava aracı Ras el-Nakura bölgesinde bir balıkçı teknesinin yakınına ses bombası bıraktı; olayda yaralanan olmadı. Aynı bölgede İsrail’e ait bir savaş botu da ülkenin kara sularına doğru makineli tüfekle ateş açtı.


İslami Cihad, son İsrailli esirin cesedinin teslim edilmediği iddiasını yalanladı

Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
TT

İslami Cihad, son İsrailli esirin cesedinin teslim edilmediği iddiasını yalanladı

Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)
Bir İslami Cihad savaşçısı, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Nuseyrat'ta kaçırılanların cesetlerini arayan Mısırlı işçilerin ağır makinelerle kazı yapmasını izliyor (Arşiv - AP)

Filistinli kaynaklar, İsrail’in iki gündür öne sürdüğü, İslami Cihad Hareketi’nin Hamas ile iş birliği yapmayı reddettiği ve ateşkesin ikinci aşamasına geçilmeden önce elindeki son İsrailli esirin cesedini teslim etmediği yönündeki iddiaları yalanladı.

İsrail’in Maariv gazetesinin güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, Hamas ile İslami Cihad arasında, Ran Gafeli isimli son esirin cesedinin teslim edilmemesi konusunda gerilim yaşandığı iddia edildi. İsrail, Gafeli’nin kaçırılmasında İslami Cihad mensuplarının doğrudan rol aldığını düşünüyor.

İslami Cihad’ın askeri kanadı Saraya el-Kudüs, günler önce yaptığı açıklamada tüm esirleri teslim ettiklerini ve ateşkes anlaşmasına tamamen uyduklarını belirtti. Hareketten Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, Gafeli’nin cesedinin kendi ellerinde bulunmadığını, cesedin Hamas’ın kontrolünde olduğunu ifade etti. Kaynaklar, Hamas ile koordinasyonun “mükemmel seviyede” olduğunu ve İsrail basınında yer alan gerilim iddialarının gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

dsvf
İslami Cihad savaşçıları ve Mısırlı işçiler, Gazze Şeridi'ndeki Nuseyrat'ın kuzeyinde İsrailli rehinelerin cesetlerini arıyor (Arşiv - AP)

Hamas kaynakları da Şarku’l Avsat’a, cesedin Gazze kentinin doğusundaki Şucaiyye ve Zeytun mahallelerinde 3 veya 4 farklı noktada bulunmuş olabileceği yönünde şüpheler olduğunu aktardı. Ancak bu noktalarda yürütülen aramalarda cesede ulaşılamadığı, esir alma ve gömülme süreçlerine dahil olan saha sorumluları ve militanların tamamının çeşitli saldırılarda öldüğü için kesin yer tespiti yapmanın zorlaştığı bildirildi. Kaynaklar ayrıca yoğun bombardıman ve bölgenin tamamen yıkılması nedeniyle tespit çalışmalarının daha da güçleştiğini belirtti.

Yediot Aharonot gazetesine göre İsrail, arabulucular aracılığıyla Hamas’a, cesedin yerinin belirlenmesine yardımcı olabilecek kişilere ilişkin bilgiler ve bölgenin olası konumunu gösteren uydu görüntüleri iletti. Hamas kaynakları, bu dosya ve diğer konularla ilgili arabulucularla temasın sürdüğünü söyledi.

Yeni videonun ortaya çıkardığı soru işaretleri

Bu gelişmeler, İsrailli esir ailelerinin yayımladığı görüntülerle eş zamanlı yaşandı. Videolarda, Ağustos 2024’te Refah’taki bir tünelde cesetleri bulunan altı esirin, tünelde birlikte yaşarken Hanuka’yı kutladıkları, 2024 yeni yılına girdikleri, konuşup saç tıraşı oldukları ve tünel içinde farklı noktalara hareket ettikleri görülüyor.

dfgh
Hamas militanları, 20 Şubat 2025'te Han Yunus'ta İsrailli rehinelerin cesetlerinin Kızılhaç'a teslimi sırasında tabutlardan birini taşıyor (DPA)

Görüntüler, İsrail ordusunun söz konusu altı kişinin tünele ulaşımdan iki gün önce Hamas tarafından öldürüldüğü yönündeki açıklamalarına dair soru işaretleri doğurdu. Hamas bu iddiayı reddederek, esirlerin bölgeyi hedef alan İsrail bombardımanında öldüğünü söyledi.

Maariv'den gazeteci Miki Levine, esirlerin “Nisan ayında anlaşma sağlanmış olsaydı hayatta olabileceklerini” belirten bir değerlendirme yayımladı. Levine, Başbakan Netanyahu ile bakanlar Smotrich ve Ben-Gvir’in “tam zafer” stratejisinde ısrar etmelerinin, Refah’a girilmesinin esirleri tehlikeye atacağı yönündeki uyarıları göz ardı ettiklerini yazdı.

İsrail devlet televizyonu da, esirlerin öldürülmesinden birkaç gün önce müzakerelerin tıkanma noktasına gelmesinin, Tel Aviv’in Filadelfi Koridoru’nun kontrolünü şart koşmasından kaynaklandığını; o aşamada anlaşma imzalansaydı altı esirden beşinin serbest bırakılacağını aktardı.

Hamas kaynakları ise Şarku’l Avsat’a, esirlerin topçu ve hava bombardımanında öldüğünü, saldırı sırasında bazı esir gardiyanlarının da yaşamını yitirdiğini teyit etti. Kaynaklar, savaş boyunca İsrail güçleri esirlere yaklaşırsa “tehlike durumunda esirin öldürülmesi” yönünde talimat bulunduğunu da belirtti.7Tünelin Refah’ın batısındaki Tel Sultan’da bulunduğu, İsrail ordusunun sonraki incelemelerinde esirlerin “bölgedeki yoğun askeri baskı nedeniyle hayatını kaybettiğini” kabul ettiği bildirildi.

Ekim 2024’te İsrail, Hamas’ın eski siyasi büro şefi Yahya es-Sinvar’ı, Tel Sultan’daki bir evde, yanında silahlı bir grupla bulunduğu sırada öldürmüştü. Kasım ayında Hamas kaynakları, Muhammed es-Sinvar’ın oğlu İbrahim’in de Refah’taki bir tünelde hava saldırısında öldüğünü açıklamıştı. DNA bulgularının, aynı tünelde Hamas mensuplarının bulunduğuna işaret ettiği belirtildi. Esirlerin, İbrahim es-Sinvar’ın öldüğü saldırıda hayatını kaybetmiş olabileceği değerlendiriliyor.

Hamas kaynakları, İsrailli esirlere ilişkin talimatların çok sıkı olduğunu ve hayatta kalmaları için tüm imkânların seferber edildiğini vurguladı.


Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
TT

Gazze Şeridi'nde fırtına nedeniyle 11 kişi hayatını kaybetti, birçok ev yıkıldı

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)
Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden geçiyor (EPA)

Gazze Şeridi'ni 24 saatten kısa bir süre içinde vuran fırtına ve derin alçak basınç sistemi, birçok evin çökmesi ve bölge genelinde çadırların sular altında kalması sonucu 11 Filistinlinin ölümüne birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı.

Filistin Haber Ajansı'na (WAFA) göre yerel kaynaklar, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahiya'nın Bir el-Naja bölgesinde, yerinden edilmiş kişilerin barındığı bir evin çökmesi sonucu 5 Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

 Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)Gazze Şeridi'nin güneyinde Han Yunus'taki bir kampta yağmurlu bir günde yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın ulaştığı kaynaklar, bugün şafak vakti Gazze şehrinin batısındaki el-Rimal mahallesinde yerinden edilmiş kişilerin çadırlarının üzerine büyük bir duvarın çökmesi sonucu 2 vatandaşın öldüğünü, Gazze şehrinde aşırı soğuktan bir çocuğun, el-Şati kampında ise bir bebeğin hayatını kaybettiğini belirtti. Dün de el-Şati kampında bir duvarın çökmesi sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Dün el-Amadi bölgesindeki Ebu Cebel kampında bir çadırın çökmesi sonucu iki çocuk yaralandı; Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki mülteci çadırında ise bir bebek aşırı soğuktan hayatını kaybetti.

Sivil savunma ekipleri, son birkaç saat içinde en az 10 evin çöktüğünü, son olarak da el-Kerame ve Şeyh Rıdvan mahallelerinde 2 evin yıkıldığını bildirdi.

Bu olumsuz hava koşulları ayrıca Han Yunus'un el-Mevasi bölgesindeki kampların tamamının sular altında kalmasına, Deyr el-Belah'taki el-Bassa ve el-Baraka'nın geniş alanlarının, Nuseyrat'taki Merkez Pazarı'nın ve Gazze Şehri'ndeki Yermuk ve liman bölgelerinin hasar görmesine yol açtı.

 Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta barınakları basan yağmur sularının içinden hayvanlarla çekilen arabalar geçiyor (EPA)

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA), dün yaptığı açıklamada, şiddetli yağmur ve ıslak çadırların, aşırı kalabalık Gazze Şeridi'ndeki kötüleşen sağlık ve yaşam koşullarını daha da kötüleştirdiğini belirterek, soğuk hava, yetersiz sanitasyon ve hijyen eksikliğinin salgın hastalık riskini artırdığını vurguladı. UNRWA, insani yardıma erişimin acilen kolaylaştırılması çağrısında bulundu.