Irak: Haşimi’yi Hizbullah Tugayları mı öldürdü?

İran destekli Hizbullah Tugayları Bağdat’taki bir askeri geçit töreni sırasında (AFP-Arşiv)
İran destekli Hizbullah Tugayları Bağdat’taki bir askeri geçit töreni sırasında (AFP-Arşiv)
TT

Irak: Haşimi’yi Hizbullah Tugayları mı öldürdü?

İran destekli Hizbullah Tugayları Bağdat’taki bir askeri geçit töreni sırasında (AFP-Arşiv)
İran destekli Hizbullah Tugayları Bağdat’taki bir askeri geçit töreni sırasında (AFP-Arşiv)

Irak kamuoyunda gündemde olan iddia şöyle: “Haşimi suikasti “Irak Hizbullah Tugayları, Bağdat’taki Yeşil Bölge’ye saldırı hazırlığındaydı. Örgüt, bu hazırlığın Hişam el-Haşimi tarafından Başbakan Mustafa Kazimi’ye bildirildiğini öğrenince Haşimi’yi öldürdü.”
Irak’ta silahlı bir grubun 6 Temmuz Pazartesi akşamı siyaset ve güvenlik uzmanı Hişam el-Haşimi’ye düzenlediği suikast, Iraklı çevrelerin öfkesine yol açmasının yanı sıra güvenlik güçlerinin daima “faili meçhul” diye nitelendirdiği saldırılar yapan milis gruplarla ilgili bazı soruları gündeme getirdi. Haşimi’ye yakın isimler ise onun geçtiğimiz günlerde İran destekli gruplar tarafından ölümle tehdit edildiği bilgisini verdi.

Linç kampanyaları
Haşimi’nin yaptığı iş, DEAŞ ve ondan önce El Kaide’nin faaliyetlerini rapor haline getirmek ve DEAŞ’ın elindeki toprakları kurtarmaya çalışan Irak güvenlik güçlerine örgütle ilgili danışmanlık hizmeti sunmaktı. Haşimi ayrıca silahlı grupların liderleri ile iletişim halinde olan, DEAŞ ile mücadele zamanlarında onlarla diyalog kuran bir isimken, aşamalı bir şekilde gazeteciler ve aktivistlerle birlikte linç kampanyalarının hedefi haline getirildi.
2018’in sonlarında DEAŞ tehlikesinin ortadan kalkmasıyla birlikte DEAŞ ile mücadele döneminde oluşan devlet kontrolü dışındaki silahlı grupların lağvedilmesi çağrıları da arttı. Bunun üzerine silahlı grupların finanse ettiği medya organları, ekranlarda ve sosyal medya mecralarında ‘devletin saygınlığı, silahların devlet elinde toplanması ve Haşdi Şabi’nin orduya entegre edilmesi’ gibi meseleleri dile getiren gazeteci ve aktivistlere karşı sürekli bir hedef gösterme ve linç kampanyası yürüttü.
Aktivistlere ve gazetecilere karşı yürütülen bu kampanyaların dozu 2019’un sonlarına gelindiğinde artık zirveye ulaşmıştı. Zira o dönemlerde Haşdi Şabi’nin kontrolündeki medya, artık açık bir şekilde isim isim gazeteci ve aktivistleri hedef göstermeye başladı. Söz konusu medya medyada o dönemde Haşimi’nin de aralarında bulunduğu birtakım gazeteci ve yazar için ‘ABD ajanı’ ve ‘İsrail ile normalleşme projesinin taşeronu’ gibi ifadeler kullanıldı.
Irak Basın Özgürlüğü İzleme Örgütü 3 Eylül 2019’da yayınladığı raporda, Haşimi’nin de yer aldığı ‘fişleme listesini’ sosyal medyada dolaşıma koyulmasında Haşdi Şabi’nin parmağının olduğunu belgeledi.

Çatışmanın dozu yüseldi
Terörle Mücadele Kurumu’nun 26 Haziran’da Hizbullah Tugayları mensubu 14 kişiyi tutuklamasının ardından Haşimi ile Hizbullah Tugayları arasındaki çatışmanın dozu daha da arttı. Hizbullah Tugayları’nın finanse ettiği medya kanalları söz konusu kişilerin serbest bırakıldığı yönündeki haberleri dolaşıma koyduğu esnada Haşimi Twitter hesabı üzerinden bu kişilerin halen tutuklu olduğunu yazdı. Hizbullah Tugayları yetkilisi Ebu Ali el-Askeri, Haşimi’nin mesajına tepki göstererek, sosyal medya hesabından, “Emin olman için seni Hizbullah Tugayları karargahına getirmemi ister misin?” diyerek bir tehdit mesajı yayınlamıştı.
Ebu Ali el-Askeri, Hizbullah Tugayları’nın sosyal medyadaki sözcüsü ve grubun açıklamalarını duyurmak için kullanılan takma bir isim. Bu hesabı yöneten kişi daha önce tehdit ettiği ülkeler ve yetkililer arasında ABD ve Suudi Arabistan’ın yanı sıra Başbakan Kazimi, Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi ve Cumhurbaşkanı Berhem Salih de bulunuyor. Nitekim Ebu Ali el-Askeri isimli hesap daha önce gösterilere destek veren açıklamalarda bulunduğu için Salih’i başkent Bağdat’a girmesine izin vermemekle tehdit etmişti. Aynı hesap, silahlı grupların Bağdat’ta içki satan bir mağazaya düzenlediği bombalı eylem için tebrik mesajları yayınlamıştı.
Bu hesap üzerinden ayrıca Kazimi’den önce yoğun gösterilerin baskısı altında Başbakanlıktan istifa eden Adil Abdulmehdi’nin göreve iade edilmesiyle ilgili bir kampanya yürütülse de İran destekli siyasi gruplar bu konuda başarılı olamadı.

Haşimi, Ebu Ali Askeri’nin kimliğini deşifre etti
Gözlemciler, Haşimi’ye yönelik saldırının arkasında, Twitter’daki Ebu Ali Askeri isimli hesabın kullanıcısının kimliğini deşifre eden tweet’i de olduğu görüşünde.
Haşimi, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Ebu Ali el-Askeri’nin ismi büyük ihtimalle Hüseyin Muennes’tir. Muennes, Hizbullah Tugayları Şura Meclisi üyesi ve devlete tahakküm eden devletsizlik ağlarından sorumlu kişidir” diye yazarak, Muennes’in fotoğrafını paylaşıma ekledi.

Katyuşa hücresi ve Haşimi suikastı
Haşimi’ye yakın gazeteci ve aktivistler önceki akşam gerçekleşen suikast ile ‘Haşimi’nin ‘katyuşa ağıyla’ ilgili bilgilerin resmi makamlara ulaştırılmasında oynadığı aktif rol’ arasında ilişki kuruyor.
Siyasi alanda araştırmalar yapan Ahmed el-Yasiri, suikast öncesinde Haşimi’nin kendisine gönderdiği bir mesajı yayınladı. Söz konusu mesajda Haşimi, Hizbullah Tugayları’nın kendisini ölümle tehdit ettiğini ifade ediyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Yasiri, “Aramızdaki mesaj uzundu ve milislerin yaptığı suçlamalarla ilgili bir video hakkındaydı. Haşimi birçok münasebetle, Hizbullah Tugayları’nın kendisini doğrudan tehdit ettiğini söyledi. Hizbullah Tugayları, katyuşa füzesiyle Yeşil Bölge’ye saldırı için yaptığı hazırlıkların bilgisini Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi’ye veren kişinin Hişam el-Haşimi olduğunu öğrendikten sonra Haşimi’yi öldürdü” dedi.
Yasiri, “Haşimi suikastı doğrudan Kazimi’nin şahsına ve Iraklılara bir tehdit mesajıdır. DEAŞ’ın işin içinde olduğuna ihtimal vermiyorum” ifadesini kullandı.

Sahte DEAŞ açıklaması
Silahlı grupların finanse ettiği sosyal medya hesapları, DEAŞ’ın Haşimi suikastını üstlendiği yönündeki bir açıklamayı yoğun bir şekilde paylaşmaya başladı. Ancak şüpheli haberleri inceleyen bir doğrulama platformu rolü üstlenen Barış İçin Teknoloji Merkezi, yaptığı açıklamada DEAŞ’a ait medya organlarında suikastın üstlenildiğine dair bir açıklamanın bulunmadığını ve bu iddianın doğru olmadığını belirtti.
Yasiri, “Haşimi’nin suikastı ‘Ekim devriminin’ doğru yolda olduğunu kanıtlıyor. Haşimi’yi öldürdünüz ancak o sizin kökünüzü kazıyacak. İran, Kazimi’nin son hamlesini (14 kişinin tutuklanması) Irak’taki etkisinin son bulması şeklinde okudu ve bu olaylar İran’ın son hamleye yönelik tepkisidir” dedi.

Filistin Caddesi ve Hizbullah Tugayları’nın ağırlığı
Bağdat’ta bulunan Filistin Caddesi ile Haşimi’nin suikasta uğradığı Zeyyune bölgeleri geçtiğimiz yıllarda güvenlik güçleri ile silahlı gruplar arasındaki çatışmalara sahne oldu.
Bağdat Operasyonlar Komutanlığı’nın söz konusu iki bölge üzerinde kontrolü sağlamak için uzun yıllardır gösterdiği çabalar sonuç vermedi.
Öte yandan Başbakan Kazimi, Filistin Caddesi ile Zeyyune bölgelerinin güvenlik sorumlusunu görevden aldı. İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Kazimi’nin talimatı üzerine söz konusu iki bölgeden sorumlu Federal Polis 1. Tümen Komutanı Muhammed Kasım’ı görevden alındığı belirtildi.
Filistin Caddesi, Hizbullah Tugayları’nın en önemli merkezi olarak biliniyor. Hizbullah Tugayları’nın bu bölgeyi faaliyetleri için kullanması nedeniyle geçtiğimiz dönemlerde güvenlik güçleri ile Hizbullah Tugayları arasında çok sayıda çatışma yaşandı.
Eylül 2015’te Hizbullah Tugayları’nın Türk işçileri rehin aldığı yönündeki suçlamalar üzerine güvenlik güçleri Filistin Caddesi’nde Hizbullah Tugayları’na baskın düzenlemiş, Meclis Güvenlik Komisyonu Başkanı Hakim ez-Zamili’nin arabulucu rolüyle olaya müdahalesinin ardından iki taraf arasında muhtemel bir çatışma engellenmişti.
2018’in sonlarında güvenlik güçleri ile Hizbullah Tugayları arasında çatışma meydana geldi. Dönemin İçişleri Bakanı Kasım el-Araci’nin müdahalesiyle çatışmalar son buldu.
Bir güvenlik kaynağı, o dönemki açıklamasında, Hizbullah Tugayları’nın Filistin Caddesi’ni kendisi için güvenli bölge ilan etmeye çalıştığını ancak hükümetin güvenlik alanında aldığı tedbirler sayesinde bundan sonra böyle bir şeye cesaret edemeyeceğini söylemişti.
Filistin Caddesi’nin ismi, hükümet binaları ve yabancı misyon temsilciliklerinin bulunduğu Yeşil Bölge’ye yönelik saldırılarda sık sık gündeme geliyor. Irak hükümetine bağlı Güvenlik Medya Ağı, Şubat’ta Yeşil Bölge’ye yönelik roketli saldırının akabinde, Hizbullah Tugayları’na ait karargahların bulunduğu Filistin Caddesi’nde füze fırlatma rampaları ele geçirdiğini duyurmuştu.

Kazimi’ye çağrı
Muvatinun Grubu lideri Gays et-Tamimi, Haşimi’nin son olara kendisine gönderdiği mesajları yayınlayarak, Haşimi’nin geçtiğimiz dönemlerde Hizbullah Tugayları tarafından tehditler aldığını söyledi.
Tamimi, Twitter hesabından Haşimi’nin fotoğrafını ekleyerek paylaştığı mesajda, “Söz verdiğim gibi, Ey Hişam! sana karşı bir vefa olarak susmayacağım. Delilleri kamuoyundan gizleyerek ölümüne ortak olmayacağım” diye yazdı.
Tamimi, mesajının devamında, “Hişam’ın kanı bizim sorumluluğumuzdadır. Gençler! Onların suçları karşısında susmamalıyız, katiller güven içinde uyumamalıdır. Kazimi kardeşim, sorumluluk senindir, bizde daha fazlası var” ifadesini kullandı.
Tamimi, Başbakan Kazimi’yi etiketlediği diğer tweet’inde ise elinde Haşimi cinayetine kimin karıştığını gösteren belgeler olduğunu söyledi. Tamimi, “Haşimi onları (belgeleri) bana verdi ve ben de size bütün detayları aktarmaya hazırım” diye yazdı.
ABD merkezli El-Hurra televizyon kanalına konuşan Tamimi, Haşimi ile aralarında geçen diyalogda, Haşimi’nin kendisine, “Hizbullah Tugayları beni ölümle tehdit etti” dediğini aktardı.

Maskeler düştü
Haşimi’ye yakın gazeteci ve yazarlar, Hizbullah Tugayları’nı Haşimi suikastında parmağı olmakla suçlayarak, silahlı örgütlerin geçirdiği bu dönüşümün Irak için oldukça tehlikeli olduğuna dikkat çekiyorlar.
Güvenlik tehlikesi nedeniyle isminin açıklanmasını istemeyen Iraklı bir gazeteci, Independent Arabia’ya verdiği demeçte, “Faaliyetlerinde gerçekleşen dönüşüme bakılırsa silahlı gruplar artık gelişmelere savaş durumu gözüyle bakıyor ve yanında olmayan herkesi düşman olarak görüyor. Hişam el-Haşimi, Terörle Mücadele Kurumu’nun Hizbullah Tugayları’na yaptığı baskına güçlü destek verdi” diye konuştu.
Gazeteci, “Kazimi artık maskelerin düştüğünü ve silahlı grupların kendileriyle mücadeleye yeltenenlere ‘karşılık vermek için kurşunumuz var’ diye yanıt vermeye başladıklarını görmelidir. Bana göre, önceden korkutma amaçlı yapılan tehditler artık eyleme dökülüyor. Şu an tehdit değil, öldürme döneminde yaşıyoruz. Kazimi hükümetinin gerçekçi ve büyük bir adım atmaması halinde Kazimi de dahil Cumhurbaşkanı ve bütün askeri liderlerin hayatı tehlikeye girer. Bugün sokağın güvenliği devletin değil, bu grupların elinde” ifadelerini kullandı.

Son tweet
Haşimi, hayatını kaybettiği olaydan yaklaşık 1 saat önce, Twitter hesabı üzerinden paylaştığı mesajda, Irak’ta bölünmelerin iyice derinleşmesinde etkili olan 3 maddeyi şöyle sıraladı:
1- İşgalle birlikte gelen kotaların benimsenmesi (Şii, Sünni, Kürt, Türkmen ve azınlıklar). Bunlar Irak’taki oluşumların özüdür.
2- Bölünmeler üzerinden kazanımlarını pekiştirmek isteyen etkin partiler (Şii, Sünni, Kürt ve Türkmen).
3- Parti rekabetini mezhepçi rekabetle değiştiren dini partiler.
İngiltere merkezli Chatham House ve ABD merkezli Uluslararası Politika Merkezi gibi ileri gelen düşünce merkezlerine makaleler yazan Haşimi, DEAŞ başta olmak üzere silahlı radikal gruplar konusunda araştırmalar yürütüyordu.
Haşimi, Irak ve Suriye’de DEAŞ’a karşı savaş verilen yıllarda akademik bilgilerinden yola çıkarak yaptığı güvenilir analizler sayesinde örgütün tepe kadrosunun çözülmesine katkı sağladı. Haşimi ayrıca DEAŞ lideri Ebubekir el-Bağdadi gibi örgüt içindeki üst düzey mevkilerde bulunan isimlerle ilgili geniş bir arşive sahipti.



ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni

ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni
TT

ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni

ABD'nin Gazze ve Trump Planı’nı onaylama ile ilgili taslak kararın tam metni

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'ye yönelik barış planını, özellikle de Gazze Şeridi'ne uluslararası bir güç konuşlandırılmasını desteklemek için ABD tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan taslak kararının tam metni.

Güvenlik Konseyi içindeki müzakereler kapsamında birkaç kez revize edilen metin, İsrail ile Hamas arasında 10 Ekim'de ateşkesi sağlayan planı onaylıyor.

Karar taslağı, sınır bölgelerinin güvenliğini sağlamak ve Gazze Şeridi'ni silahsızlandırmak için İsrail, Mısır ve yeni eğitilen Filistin polisiyle iş birliği yapacak bir “uluslararası istikrar gücü” kurulmasına olanak tanıyor. Uluslararası istikrar gücü ayrıca “resmi olmayan silahlı örgütlerin kalıcı olarak silahsızlandırılması” üzerinde çalışacak, sivilleri koruyacak ve insani koridorlar oluşturacak.

Yine karar taslağı, Gazze’de teorik olarak Trump başkanlığında olacak ve görev süresi 2027 sonuna kadar devam edecek bir geçiş yönetimi organı olan “Barış Kurulu”nun kurulmasına da olanak sağlıyor.

Önceki taslaklardan farklı olarak, bu karar gelecekte kurulacak bir Filistin devleti olasılığından bahsediyor.

Karar taslağında Filistin Ulusal Otoritesi gerekli reformları uyguladığında ve Gazze'nin yeniden inşasına başlandığında, “Filistinliler için güvenilir bir kendi kaderini tayin etme ve devlet kurma süreci için koşulların nihayet oluşabileceği” belirtiliyor. Bu madde İsrail tarafından sert bir şekilde karşılandı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı Karar taslağının ve Trump’ın Planı’nın tam metni şöyledir:

Güvenlik Konseyi, 29 Eylül 2025 tarihli ve (bu karara Ek 1 olarak eklenmiş) Gazze Çatışmasını Sonlandıracak Kapsamlı Planı memnuniyetle karşılamıştır. Bunu imzalayan, kabul eden veya onaylayan devletleri takdir etmektedir.

Ayrıca Trump’ın 13 Ekim 2025 tarihli tarihi Kalıcı Barış ve Refah Deklarasyonu'nu memnuniyetle karşılamaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri, Katar Devleti, Mısır Arap Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Gazze Şeridi'nde ateşkesi kolaylaştırmada oynadıkları yapıcı rolü takdir etmektedir.

Gazze Şeridi'ndeki durumun bölgesel barışı ve komşu devletlerin güvenliğini tehdit ettiğini kabul etmektedir.

Filistin meselesi de dahil olmak üzere Ortadoğu'daki durumla ilgili önceki Güvenlik Konseyi kararlarını hatırlatmaktadır.

ABD, İsrail ile Filistinliler arasında barışçıl ve müreffeh bir birlikte yaşama için üzerinde uzlaşılmış bir siyasi ufkun belirlenmesi amacıyla diyalog süreci başlatacaktır

1. Güvenlik Konseyi, Kapsamlı Planı onaylamakta, tarafların planı kabul ettiğini kabul etmekte ve tüm tarafları, ateşkesi iyi niyetle ve gecikmeden sürdürmek de dahil olmak üzere planı eksiksiz bir şekilde uygulamaya çağırmaktadır.

2. Uluslararası tüzel kişiliğe sahip geçiş yönetimi olacak bir “Barış Kurulu” kurulmasını memnuniyetle karşılamaktadır. Bu kurul, Kapsamlı Plan’a uygun olarak ve ilgili uluslararası hukuk ilkeleriyle uyumlu bir şekilde, Gazze'nin yeniden inşasına yönelik çerçeveyi geliştirecek ve finansmanı koordine edecektir. Kurul, Başkan Trump'ın 2020’de sunduğu barış planı ile Suudi-Fransız teklifi de dahil olmak üzere çeşitli tekliflerde yer aldığı gibi, Filistin Ulusal Otoritesi reform programını tatmin edici bir şekilde tamamlayana kadar görevini sürdürecektir. Reform programının uygulanması Filistin Ulusal Otoritesi’nin Gazze üzerinde güvenli ve etkili bir kontrolü yeniden kazanmasını sağlayacaktır.

Filistin Ulusal Otoritesi’nin reform programını uygulaması ve Gazze'nin yeniden inşa sürecinde kaydedilen ilerlemenin ardından, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme hakkı ve bir Filistin devletinin kurulması yönünde güvenilir bir yol geliştirmek için koşullar oluşabilir.

ABD, İsrail ile Filistinliler arasında barışçıl ve müreffeh bir birlikte yaşama için üzerinde uzlaşılmış bir siyasi ufkun belirlenmesi amacıyla diyalog süreci başlatacaktır.

3. Barış Kurulu ile iş birliği içinde insani yardımın tam olarak yeniden başlatılmasının ve ilgili uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak ve BM, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Kızılay da dahil olmak üzere iş birliği yapan kuruluşlar aracılığıyla Gazze Şeridi'ne ulaştırılmasının önemini vurgulamaktadır. Ayrıca, yardımların barışçıl amaçlarla kullanılmasını ve silahlı örgütler tarafından yönlendirilmemesini sağlamayı da garanti etmektedir.

4. Barış Kurulu’na katılan üye devletlere ve Kurul'un kendisine şunları yapma yetkisi vermektedir:

(a) Aşağıdaki 7. fıkraya göre kurulacak kuvvetlerdeki personelin ayrıcalıkları ve dokunulmazlıkları da dahil olmak üzere, Kapsamlı Plan'ın hedeflerine ulaşmak için gerekli düzenlemeleri yapmak.

(b) Gerektiğinde görevlerini yerine getirmek üzere uluslararası tüzel kişiliğe ve yürütme yetkilerine sahip operasyonel birimler kurmak. Bu görevlere şunlar dahildir:

  1. Arap Devletleri Birliği tarafından onaylanan, Gazze Şeridi'nde Filistinli teknokratlardan oluşan bağımsız ve apolitik bir komitenin denetlenmesi ve desteklenmesi de dahil olmak üzere, Gazze'de kamu hizmetlerini yönetmek ve günlük idareyi üstlenmek üzere bir geçiş yönetimi kurmak.

  2. Gazze'de yeniden inşa ve ekonomik toparlanma programlarını uygulamak.

  3. Gazze'de kamu hizmetlerini ve insani yardımı koordine etmek, desteklemek ve sunmak.

  4. Kapsamlı Plan’a uygun olarak, insanların Gazze'ye giriş ve çıkışlarını kolaylaştırmak için gerekli önlemleri almak.

  5. Kapsamlı Plan’ı desteklemek ve uygulamak için gerekli tüm ek görevleri yapmak.

  6. 4’üncü fıkrada belirtilen operasyonel birimlerin Barış Kurulu'nun yetki ve denetimi altında faaliyet göstereceği ve bağışçılardan, Kurul'un finansman mekanizmalarından ve hükümetlerden gelen gönüllü katkılarla finanse edileceği anlaşılmaktadır.

  7. Dünya Bankası ve diğer finans kuruluşları, bağışçıların yönetiminde özel bir güven fonunun kurulması da dahil olmak üzere, Gazze'nin yeniden inşasını ve kalkınmasını desteklemek için gerekli finansmanı sağlamaya ve kolaylaştırmaya çağrılmaktadır.

Güvenlik Konseyi, Barış Kurulu ile iş birliği yapan üye devletlere, Kurul’un kendisine, Gazze'de, Kurul tarafından kabul edilebilir birleşik bir komuta altında faaliyet gösterecek bir Uluslararası Geçici İstikrar Gücü (ISF) kurma yetkisi vermektedir. ISF, Mısır Arap Cumhuriyeti ve İsrail Devleti ile yakın istişare içinde, katılımcı devletlerin kuvvetlerinden oluşacaktır ve uluslararası insancıl hukuk da dahil olmak üzere uluslararası hukuka uygun olarak görevini yerine getirmek için gerekli tüm araçları kullanacaktır.

ISF şunları yapacaktır:

• Mevcut anlaşmalarına halel getirmeksizin İsrail ve Mısır ile iş birliği yapmak.

• Eğitimli ve seçilmiş bir Filistin polis gücünü desteklemek.

• Sınır bölgelerini güvence altına almak.

• Gazze Şeridi'nin silahsızlandırılması, tüm askeri, terör amaçlı ve saldırı odaklı altyapının tamamen imha edilmesi ve yeniden inşa edilmesine izin verilmemesi yoluyla güvenlik ve istikrarı sağlamak.

• Devlet dışı silahlı örgütleri kalıcı olarak silahsızlandırmak.

• İnsani yardım operasyonları da dahil olmak üzere sivilleri korumak.

• Filistin polis gücünü eğitmek ve desteklemek.

• İnsani yardım koridorlarını güvence altına almak için ilgili devletlerle koordinasyon sağlamak.

• Kapsamlı Plan’ı desteklemek için gerekli tüm ilave görevleri yerine getirmek.

Barış Kurulu ve onunla iş birliği yapan üye devletler, Gazze'de Kurul tarafından kabul edilebilir birleşik komuta altında faaliyet gösterecek bir Uluslararası Geçici İstikrar Gücü (ISF) kurabilir

ISF kontrolü ve istikrarı sağladığında, İsrail Savunma Kuvvetleri, ISF, İsrail, garantörler ve ABD tarafından kararlaştırılacak silahsızlanma ile ilgili parametrelere, aşamalara ve zaman çizelgelerine göre Gazze’den çekilecektir. Gazze'nin yenilenen herhangi bir terör tehdidinden arındığı garanti edilene kadar çevre güvenlik varlığı sürdürülecektir.

ISF şu görevleri yerine getirecektir:

(a) Barış Kurulu'na Gazze'deki ateşkesin uygulanmasının denetlenmesinde yardımcı olmak ve Kapsamlı Plan'ın hedeflerine ulaşmak için gerekli düzenlemeleri yapmak

(b) Barış Kurulu'nun stratejik yönlendirmesi altında ve gönüllü katkılar, Kurul'un ve hükümetlerin finansman mekanizmaları tarafından finanse edilecek şekilde faaliyet göstermek.

Barış Kurulu ve bu kararla yetkilendirilen uluslararası sivil ve güvenlik varlığının, Kurul’un gelecekteki icraatlarına tabi olmak üzere, 31 Aralık 2027 tarihine kadar varlığını sürdürmesine ve ISF’nin görev süresinin uzatılmasına yönelik herhangi bir kararın Mısır, İsrail ve diğer katılımcı üye devletlerle tam bir iş birliği ve koordinasyon içinde alınmasına karar verilmiştir.

Üye devletler ve uluslararası kuruluşlar, operasyonel birimlerine ve ISF'ye personel, ekipman ve mali kaynak sağlama fırsatlarını belirlemek, teknik yardım sağlamak ve çalışmalarını ve belgelerini tamamen tanımak için Barış Kurulu ile iş birliği yapmaya çağırılmaktadır.

Barış Kurulu'ndan, yukarıda kaydedilen ilerleme hakkında her altı ayda bir Güvenlik Konseyi'ne yazılı bir rapor sunması talep edilmektedir.

Bu konunun Güvenlik Konseyi’nin gözetimi altında kalmasına karar verilmiştir.

_______________________________________________________________________________________

Ek 1 – Başkan Donald J. Trump'ın Gazze Çatışmasını Sonlandıracak Kapsamlı Planı

1. Gazze, komşuları için hiçbir tehdit oluşturmayan, radikalizm ve terörden arındırılmış bir bölge olacaktır.

2. Gazze, yeterince acı çekmiş halkının yararına yeniden geliştirilecektir.

3. Tarafların bu öneri üzerinde mutabık kalmaları halinde savaş hemen sona erecektir. İsrail Savunma Kuvvetleri rehinelerin iade işlemlerinin alt yapısını hazırlamak amacıyla üzerinde uzlaşılan sınırlara çekilecektir. Bu aşamada tüm askerî faaliyetler (hava ve topçu saldırıları dâhil) durdurlacak, cephe hatları dondurulmuş şekilde muhafaza edilecektir.

Gazze, kamu hizmetlerini ve belediye hizmetlerini sunmaktan sorumlu, teknokrat ve apolitik bir Filistin komitesi aracılığıyla geçici bir yönetime tabi olacaktır

4. İsrail'in kamuoyuna açık bir şekilde anlaşmayı kabul ettiğini duyurmasından itibaren 72 saat içinde, hayatta olan ve olmayan tüm rehineler iade edilecektir.

5. Tüm rehinelerin serbest bırakılmasının ardından İsrail, müebbet hapis cezası almış 250 Filistinli tutukluya ek olarak, 7 Ekim 2023'ten sonra Gazze'de tutuklanan bin 700 tutukluyu serbest bırakacaktır. Bu kapsamda tutulan tüm kadın ve çocuklar da buna dahildir. Naaşı verilecek her İsrailli rehine karşılığında İsrail, 15 Gazzelinin cenazesini iade edecektir.

6. Tüm rehineler iade edildikten sonra, barışçıl bir arada yaşamayı ve silahlarını bırakmayı taahhüt eden Hamas üyelerine af tanınacaktır. Gazze'den ayrılmak isteyenlere ev sahibi ülkelere güvenli geçiş imkânı sağlanacaktır.

7. Anlaşmanın kabul edilmesinin ardından Gazze'ye derhal yardım gönderilecektir. Yardım miktarları, 19 Ocak 2025 tarihli anlaşmada belirtilen miktarlardan az olmamalıdır ve altyapının (su, elektrik, kanalizasyon), hastanelerin, fırınların yeniden işler hâle getirilmesini ve molozların temizlenip yolların açılmasını mümkün kılacak ekipmanların girişini kapsamaktadır.

8.Yardımlar, BM ve bağlı ajansları, Kızılay ve taraflar ile ilişkisi olmayan diğer uluslararası kuruluşlar aracılığıyla ve her iki tarafın da müdahalesi olmaksızın Gazze’ye giriş yapacak ve dağıtılacaktır. Refah Sınır Kapısı’nın her iki yönde de açılması, 19 Ocak 2025 tarihli anlaşmada uygulanan aynı mekanizmaya tabi olacaktır.

9. Gazze, kamu hizmetlerini ve belediye hizmetlerini sunmaktan sorumlu, teknokrat ve apolitik bir Filistin komitesi aracılığıyla geçici bir yönetime tabi olacaktır. Komite, nitelikli Filistinliler ile uluslararası uzmanlardan oluşacaktır. Başkan Donald J. Trump başkanlığında, eski Başbakan Tony Blair de dahil olmak üzere diğer üyeler ve devlet başkanları tarafından yönetilecek “Barış Kurulu” adı verilen yeni bir uluslararası geçiş organının gözetiminde görev yapacaktır. Bu yapı, Filistin Ulusal Otoritesi reform programını tamamlayana kadar Gazze'nin yeniden inşası için çerçeveyi oluşturacak ve finansman sağlayacaktır.

Yeniden inşa ilerledikçe ve Filistin Otoritesi reform programını uyguladıkça, Filistin’in kendi kaderini tayin etme hakkına ve devletleşmeye yönelik güvenilir bir yolun oluşması için koşullar sağlanabilir

10. Yeniden inşa ve kalkınmaya yönelik “Trump Ekonomik Planı”, Ortadoğu'da modern mucize şehirlerin gelişimine katkıda bulunmuş uzmanlardan oluşan bir komite tarafından hazırlanacaktır. Çeşitli uluslararası tarafların yatırım teklifleri de değerlendirilecektir.

11. Katılımcı ülkelerle müzakere edilerek, tercihli gümrük tarifelerine sahip özel bir ekonomik bölge oluşturulacaktır.

12. Hiç kimse Gazze'den ayrılmaya zorlanmayacaktır. Ayrılmak isteyenler bunu özgürce yapabilecek, dönmek isteyenlere de dönüş hakkı tanınacaktır. Halkın Gazze’de kalması teşvik edilecek ve daha iyi bir geleceğe katkı sunmaları sağlanacaktır.

13. Hamas ve diğer silahlı fraksiyonlar, Gazze’nin yönetiminde doğrudan, dolaylı ya da herhangi bir şekilde yer almayacaklarını taahhüt etmektedir. Tüm askeri, terör amaçlı ve saldırı odaklı altyapı tamamen imha edilecek ve yeniden inşa edilmesine izin verilmeyecektir. Gazze, bağımsız gözlemcilerin gözetiminde, uluslararası fonlarla desteklenen ve bağımsız kuruluşlar tarafından doğrulanan satın alma ve yeniden entegrasyon programlarıyla silahsızlandırılacaktır.

14. Bölgesel ortaklar, Hamas ve diğer fraksiyonların yükümlülüklerine uymalarını sağlamak ve “Yeni Gazze”nin ne komşuları ne de kendi halkı için tehdit oluşturmamasını garanti altına alacaklardır.

15. ABD, Ürdün ve Mısır ile iş birliği içinde, Filistin polisini eğitmek ve desteklemek üzere Gazze'ye bir an önce konuşlandırılacak bir Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) kurmak için Arap ve uluslararası ortaklarla birlikte çalışacaktır. Bu güç, sınırları güvence altına almak, silah girişini engellemek ve yeniden inşa için mal akışını kolaylaştırmak amacıyla İsrail ve Mısır ile birlikte çalışacaktır.

16. İsrail Gazze'yi ne işgal edecek ne de ilhak edecektir. Kontrol ve istikrar sağlandığında, İsrail Savunma Kuvvetleri, ISF, İsrail, garantörler ve ABD tarafından kararlaştırılacak silahsızlanma ile ilgili parametrelere, aşamalara ve zaman çizelgelerine göre geri çekilecektir.

17. Eğer Hamas teklifi geciktirir veya reddederse, yukarıda belirtilen hususlar, İsrail Kuvvetleri tarafından kademeli olarak uluslararası istikrar gücüne devredilecek “terörden arındırılmış” alanlarda uygulanmaya devam edecektir.

18. Filistinliler ile İsraillilerin zihin dünyasını ve anlatı biçimlerini dönüştürmeyi amaçlayan, hoşgörü ve barışçıl bir arada yaşama değerlerine dayalı bir dinler arası diyalog mekanizması hayata geçirilecektir.

19. Yeniden inşa ilerledikçe ve Filistin Otoritesi reform programını uyguladıkça, Filistin’in kendi kaderini tayin etme hakkı ve devletleşmeye yönelik güvenilir bir yolun oluşması için koşullar sağlanabilir.

20. ABD, İsrail ile Filistinliler arasında kalıcı ve barışçıl bir birlikte yaşama için üzerinde uzlaşılmış bir siyasi ufkun belirlenmesi amacıyla bir diyalog süreci başlatacaktır.


Suriye, Uygur savaşçılarını Çin'e teslim etmeyi planladığı yönündeki haberleri yalanladı

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pekin'de eş-Şeybani ile görüştü, (SANA)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pekin'de eş-Şeybani ile görüştü, (SANA)
TT

Suriye, Uygur savaşçılarını Çin'e teslim etmeyi planladığı yönündeki haberleri yalanladı

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pekin'de eş-Şeybani ile görüştü, (SANA)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pekin'de eş-Şeybani ile görüştü, (SANA)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili, dün hükümetin Uygur savaşçıları Çin'e teslim etmeyi planladığı yönündeki haberleri yalanladı. Kaynak, "Agence France-Presse'in (AFP) Suriye hükümetinin savaşçıları Çin'e teslim etme niyetine dair haberlerinde doğruluk payı yok" dedi.

AFP, Suriye hükümetinden bir yetkilinin, Suriye'nin, Müslüman Uygur azınlıktan savaşçıları Çin'e teslim etmeyi planladığını söylediğini belirtti ve diplomatik bir kaynağa dayanarak, savaşçı sayısının 400 olduğunu ifade etti.

Suriye'deki bir diplomatik kaynak AFP'ye yaptığı açıklamada, "Şam'ın önümüzdeki dönemde 400'den fazla Uygur savaşçıyı Çin'e teslim etmeyi planladığını" söyledi.

Hükümet kaynağı, konunun şu anda Pekin'i ziyaret eden Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani'nin gündeminde olduğunu belirterek, Şam'ın "Çin'in talebi üzerine, savaşçıları Suriye ordusuna entegre etmeyi reddetmesinin ardından" savaşçıları gruplar halinde teslim etmeyi planladığını söyledi.

Suriye'nin kuzeyindeki İdlib'de kalesi bulunan Heyet Tahrir el-Şam'ın (HTŞ) gerçekleştirdiği ve Beşşar Esed'in devrilmesiyle sonuçlanan saldırının ardından Şam'da yeni yönetimin iktidara gelmesinin üzerinden yaklaşık bir yıl geçtikten sonra, geçiş hükümeti dünyayla ilişkilerinde yeni bir sayfa açmayı hedefliyor.

Savaş yıllarında Suriye'ye akın eden yabancı savaşçılar konusu en hassas konulardan biri. Zira ülkelerinin çoğu onları geri almayı reddederken, geçici devlet başkanı Ahmed eş-Şara da yıllardır Esed'e karşı aynı cephede savaşan, aralarında Uygur savaşçıların da bulunduğu yabancı savaşçıları terk edemiyor.

Çin'in kuzeybatısında yaşayan ve Türkçe konuşan Müslüman bir azınlık olan bu savaşçıların çoğu, Heyet Tahrir eş-Şam ve müttefiklerinin kalesi olan İdlib'deki silahlı cihatçı bir grup olan Türkistan İslam Partisi'ne (TİP) mensuptur. HTŞ, iktidara geldikten sonra tüm askeri grupların feshedildiğini ilan etti.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre Suriye'deki Uygur savaşçıların sayısı 3 bin 200 ila 4 bin arasında değişiyor ve bunların büyük çoğunluğu İdlib'de konuşlu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Gözlemevi, bunların tamamının yeni ordu içerisinde özel bir birliğe entegre edildiğini belirtti.

Bu arada, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, dün Suriyeli mevkidaşı Esad eş-Şeybani ile yaptığı görüşmede ülkesinin Suriye'deki barış çabalarına verdiği desteği teyit etti.

Yi, eş-Şeybani'ye, "Çin'in Suriye'nin mümkün olan en kısa sürede barışa ulaşma çabalarını desteklediğini" söyledi ve Pekin'in Şam'ın "uluslararası topluma entegre olma ve siyasi diyalog yoluyla halkın iradesine uygun bir ulusal yeniden yapılanma planına ulaşma" çabalarına verdiği desteği vurguladı.

Görüşme, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın ABD'yi ziyaretinden bir hafta sonra gerçekleşti. Eş-Şara, Beyaz Saray'da Başkan Donald Trump tarafından kabul edildi.

13 yıllık iç savaşın ardından Suriye, eski Devlet Başkanı Beşşar Esed rejimi altında yaşadığı diplomatik izolasyondan kurtulmaya çalışıyor. Aralık 2014'te, dönemin HTŞ lideri Ahmed eş-Şara liderliğindeki bir koalisyon, Esed'i devirdi.

Suriye'nin yeni liderleri, iktidara geldiklerinden beri geçmişlerinden uzaklaşmaya ve hem Suriyeliler hem de Batılı güçler tarafından kabul edilebilir, daha ılımlı bir imaj sergilemeye çalıştılar. Çin, özellikle daimi üyesi olduğu BM Güvenlik Konseyi bünyesinde Suriye'ye sürekli olarak diplomatik destek sağladı.

Esed, 2004'ten bu yana Çin'e yaptığı ilk ziyaret olan Eylül 2023'teki Asya Oyunları'nın açılış töreninden önce Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya geldi. Bu görüşmede Şi Cinping, Suriye ile "stratejik ortaklık" ilan etti ve ikili ilişkilerin "uluslararası dalgalanmalara dayanması" nedeniyle övgüde bulundu.


İsrail'de yükselen sesleri susturmaya çalışan milisler

İsrail parlamentosu Knesset’in Arap üyesi Eymen Udeh, Tel Aviv'de Gazze'deki savaşı protesto eden bir gösteride, Kasım 2023 (AFP)
İsrail parlamentosu Knesset’in Arap üyesi Eymen Udeh, Tel Aviv'de Gazze'deki savaşı protesto eden bir gösteride, Kasım 2023 (AFP)
TT

İsrail'de yükselen sesleri susturmaya çalışan milisler

İsrail parlamentosu Knesset’in Arap üyesi Eymen Udeh, Tel Aviv'de Gazze'deki savaşı protesto eden bir gösteride, Kasım 2023 (AFP)
İsrail parlamentosu Knesset’in Arap üyesi Eymen Udeh, Tel Aviv'de Gazze'deki savaşı protesto eden bir gösteride, Kasım 2023 (AFP)

Arap siyasi liderlere, muhalefetteki Yahudi siyasi aktivistlere ve eleştirilerde bulunan gazetecilere yönelik devam eden saldırıların ardından, milislerin İsrail’de muhalefeti susturmak için aktif ve ısrarlı bir şekilde çalıştığı, bu aktivistlerin hayatları için gerçek bir tehdit oluşturduğu ve birçoğunu sıkı güvenlik önlemleri altında yaşamaya zorladığı ortaya çıktı.

Bu milis gücü, İsrail parlamentosu Knesset'in Arap üyelerine karşı harekete geçti ve son iki hafta içinde Arap Değişim Hareketi Ortak Listesi Başkanı Milletvekili Eymen Udeh’e kanlı bir saldırı düzenlemeye çalıştı.

Milisler, Udeh’in Pardes Hanna-Karkur beldesinde solcu siyasi aktivistlerle katıldığı bir toplantıya ve Nes Tziona şehrinde düzenlenen başka bir toplantıya saldırdı, arabasının camlarını kırdı ve ona taş attı. Polisin her iki olayda da kendisine saldırı düzenleneceğini bildiği ve bunu kendisine bildirerek toplantılara katılmaması konusunda uyardığı ortaya çıktı. Ancak Udeh, “Faşist teröristlere boyun eğmeyeceğiz. Hiçbir koşulda halkla toplantılarımızı iptal etmeyeceğiz ve onların amacının Yahudilerle Araplar arasında herhangi bir toplantının yapılmasını engellemek olduğunu biliyoruz” diyerek toplantılara katılmaktan geri durmadı.

g
Knesset'in Arap üyesi Eymen Udeh, 9 Mayıs'ta Kudüs'te düzenlenen Halk Barışı Zirvesi etkinliğinde konuşma yaparken (AFP)

Udeh ile aynı bloktan bir başka milletvekili olan Ofer Cassif de Kudüs'te bazı polis memurlarının katılımıyla benzer bir saldırıya maruz kaldı.

Ultra-Ortodoks Yahudileri temsil eden Şas Partisi’nden iki Yahudi milletvekili de saldırıya uğradı ve bunun sonucunda yaralandı. Saldırı, dindar gençleri askerlik hizmetinden kısmen muaf tutacak bir yasa konusunda hükümetle müzakere etmeyi kabul ettikleri için onlardan intikam almak isteyen ultra-Ortodoks Yahudi unsurlar tarafından gerçekleştirildi.

Güvenlik önlemleri artırıldı

Eleştirilerini dile getiren gazetecilerden Guy Belz, Dana Weiss, Yonit Levi ve Rina Matsliah'a yönelik ölüm tehditleri nedeniyle bu gazetecilerin çevresinde ve çalıştıkları Kanal 12 televizyonu stüdyolarının kapılarında sıkı güvenlik önlemleri alındı.

Gazeteci Belz’in Hayfa'da vereceği konferans iptal edildi. Her cumartesi hükümetin politikalarını protesto etmek için düzenlenen protesto gösterilerinin organizatörlerinden biri olan üniversite öğretim üyesi Shikma Bressler’in Tivon'da vereceği konferans da iptal edildi.

Temiz Yönetim Derneği, bu olayları hükümetin ve bakanlarının, politikalarını reddeden ve kararlarını ve uygulamalarını eleştiren herkese karşı yürüttüğü kampanyanın doğal bir sonucu olarak değerlendirdi.

srt
İsrail işgali altındaki Batı Şeria'nın el-Halil şehrinde oyuncak silah taşıyan İsrailli bir çocuk, Mart 2024 (AFP)

Adalah Hukuk Merkezi ise İsrail kolluk kuvvetlerine, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında açıkça terör eylemi niteliğinde olan bu şiddet olaylarına ilişkin kapsamlı ve etkili bir soruşturma başlatılması çağrısında bulundu. Merkez, saldırganların ve kışkırtıcıların kimliklerini ortaya çıkardığını iddia ettiği düzinelerce video ve tanık ifadesini polise sundu.

Paris'teki Sosyal Bilimler İleri Araştırmalar Okulu'nda araştırma direktörü olan Fransız-İsrailli sosyolog Eva Illouz, yaşananların İsrail'de Yahudi faşizminin muazzam bir büyüme gösterdiğinin işareti olduğunu söyledi ve bu faşistlerin Başbakan Binyamin Netanyahu, partisi ve müttefiklerinin ‘doğal ortakları’ olduğunu vurguladı.

Illouz, Haaretz gazetesine verdiği röportajda şunları söyledi:

“Netanyahu, yirmi yıldır Yahudiler ve Araplar arasında nefret tohumları ekmeye ve yargının meşruiyetini sorgulamaya devam ediyor ve milli kimliği dine dayandırıyor.”

Illouz, 1980'den önce Yahudi terörizminin İsrail'de marjinal bir fenomen olduğunu, ancak o yıldan itibaren HaMakhteret HaYehudit, Kah, Teror Negid Teror, Bet Ayin ve LeHava gibi Yahudi grupların terörist saldırılar düzenlediğini ve bunların çoğunun polis tarafından engellendiğini belirtti. Bu grupların bazıları aşırı milliyetçiydi. Diğerleri ise Siyonizme karşı olduklarını ilan ettiler ve İsrail Devleti'ni yıkıp yerine Yahuda Krallığı'nı kurmak istediler.