Irak: Haşimi’yi Hizbullah Tugayları mı öldürdü?

İran destekli Hizbullah Tugayları Bağdat’taki bir askeri geçit töreni sırasında (AFP-Arşiv)
İran destekli Hizbullah Tugayları Bağdat’taki bir askeri geçit töreni sırasında (AFP-Arşiv)
TT

Irak: Haşimi’yi Hizbullah Tugayları mı öldürdü?

İran destekli Hizbullah Tugayları Bağdat’taki bir askeri geçit töreni sırasında (AFP-Arşiv)
İran destekli Hizbullah Tugayları Bağdat’taki bir askeri geçit töreni sırasında (AFP-Arşiv)

Irak kamuoyunda gündemde olan iddia şöyle: “Haşimi suikasti “Irak Hizbullah Tugayları, Bağdat’taki Yeşil Bölge’ye saldırı hazırlığındaydı. Örgüt, bu hazırlığın Hişam el-Haşimi tarafından Başbakan Mustafa Kazimi’ye bildirildiğini öğrenince Haşimi’yi öldürdü.”
Irak’ta silahlı bir grubun 6 Temmuz Pazartesi akşamı siyaset ve güvenlik uzmanı Hişam el-Haşimi’ye düzenlediği suikast, Iraklı çevrelerin öfkesine yol açmasının yanı sıra güvenlik güçlerinin daima “faili meçhul” diye nitelendirdiği saldırılar yapan milis gruplarla ilgili bazı soruları gündeme getirdi. Haşimi’ye yakın isimler ise onun geçtiğimiz günlerde İran destekli gruplar tarafından ölümle tehdit edildiği bilgisini verdi.

Linç kampanyaları
Haşimi’nin yaptığı iş, DEAŞ ve ondan önce El Kaide’nin faaliyetlerini rapor haline getirmek ve DEAŞ’ın elindeki toprakları kurtarmaya çalışan Irak güvenlik güçlerine örgütle ilgili danışmanlık hizmeti sunmaktı. Haşimi ayrıca silahlı grupların liderleri ile iletişim halinde olan, DEAŞ ile mücadele zamanlarında onlarla diyalog kuran bir isimken, aşamalı bir şekilde gazeteciler ve aktivistlerle birlikte linç kampanyalarının hedefi haline getirildi.
2018’in sonlarında DEAŞ tehlikesinin ortadan kalkmasıyla birlikte DEAŞ ile mücadele döneminde oluşan devlet kontrolü dışındaki silahlı grupların lağvedilmesi çağrıları da arttı. Bunun üzerine silahlı grupların finanse ettiği medya organları, ekranlarda ve sosyal medya mecralarında ‘devletin saygınlığı, silahların devlet elinde toplanması ve Haşdi Şabi’nin orduya entegre edilmesi’ gibi meseleleri dile getiren gazeteci ve aktivistlere karşı sürekli bir hedef gösterme ve linç kampanyası yürüttü.
Aktivistlere ve gazetecilere karşı yürütülen bu kampanyaların dozu 2019’un sonlarına gelindiğinde artık zirveye ulaşmıştı. Zira o dönemlerde Haşdi Şabi’nin kontrolündeki medya, artık açık bir şekilde isim isim gazeteci ve aktivistleri hedef göstermeye başladı. Söz konusu medya medyada o dönemde Haşimi’nin de aralarında bulunduğu birtakım gazeteci ve yazar için ‘ABD ajanı’ ve ‘İsrail ile normalleşme projesinin taşeronu’ gibi ifadeler kullanıldı.
Irak Basın Özgürlüğü İzleme Örgütü 3 Eylül 2019’da yayınladığı raporda, Haşimi’nin de yer aldığı ‘fişleme listesini’ sosyal medyada dolaşıma koyulmasında Haşdi Şabi’nin parmağının olduğunu belgeledi.

Çatışmanın dozu yüseldi
Terörle Mücadele Kurumu’nun 26 Haziran’da Hizbullah Tugayları mensubu 14 kişiyi tutuklamasının ardından Haşimi ile Hizbullah Tugayları arasındaki çatışmanın dozu daha da arttı. Hizbullah Tugayları’nın finanse ettiği medya kanalları söz konusu kişilerin serbest bırakıldığı yönündeki haberleri dolaşıma koyduğu esnada Haşimi Twitter hesabı üzerinden bu kişilerin halen tutuklu olduğunu yazdı. Hizbullah Tugayları yetkilisi Ebu Ali el-Askeri, Haşimi’nin mesajına tepki göstererek, sosyal medya hesabından, “Emin olman için seni Hizbullah Tugayları karargahına getirmemi ister misin?” diyerek bir tehdit mesajı yayınlamıştı.
Ebu Ali el-Askeri, Hizbullah Tugayları’nın sosyal medyadaki sözcüsü ve grubun açıklamalarını duyurmak için kullanılan takma bir isim. Bu hesabı yöneten kişi daha önce tehdit ettiği ülkeler ve yetkililer arasında ABD ve Suudi Arabistan’ın yanı sıra Başbakan Kazimi, Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi ve Cumhurbaşkanı Berhem Salih de bulunuyor. Nitekim Ebu Ali el-Askeri isimli hesap daha önce gösterilere destek veren açıklamalarda bulunduğu için Salih’i başkent Bağdat’a girmesine izin vermemekle tehdit etmişti. Aynı hesap, silahlı grupların Bağdat’ta içki satan bir mağazaya düzenlediği bombalı eylem için tebrik mesajları yayınlamıştı.
Bu hesap üzerinden ayrıca Kazimi’den önce yoğun gösterilerin baskısı altında Başbakanlıktan istifa eden Adil Abdulmehdi’nin göreve iade edilmesiyle ilgili bir kampanya yürütülse de İran destekli siyasi gruplar bu konuda başarılı olamadı.

Haşimi, Ebu Ali Askeri’nin kimliğini deşifre etti
Gözlemciler, Haşimi’ye yönelik saldırının arkasında, Twitter’daki Ebu Ali Askeri isimli hesabın kullanıcısının kimliğini deşifre eden tweet’i de olduğu görüşünde.
Haşimi, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Ebu Ali el-Askeri’nin ismi büyük ihtimalle Hüseyin Muennes’tir. Muennes, Hizbullah Tugayları Şura Meclisi üyesi ve devlete tahakküm eden devletsizlik ağlarından sorumlu kişidir” diye yazarak, Muennes’in fotoğrafını paylaşıma ekledi.

Katyuşa hücresi ve Haşimi suikastı
Haşimi’ye yakın gazeteci ve aktivistler önceki akşam gerçekleşen suikast ile ‘Haşimi’nin ‘katyuşa ağıyla’ ilgili bilgilerin resmi makamlara ulaştırılmasında oynadığı aktif rol’ arasında ilişki kuruyor.
Siyasi alanda araştırmalar yapan Ahmed el-Yasiri, suikast öncesinde Haşimi’nin kendisine gönderdiği bir mesajı yayınladı. Söz konusu mesajda Haşimi, Hizbullah Tugayları’nın kendisini ölümle tehdit ettiğini ifade ediyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Yasiri, “Aramızdaki mesaj uzundu ve milislerin yaptığı suçlamalarla ilgili bir video hakkındaydı. Haşimi birçok münasebetle, Hizbullah Tugayları’nın kendisini doğrudan tehdit ettiğini söyledi. Hizbullah Tugayları, katyuşa füzesiyle Yeşil Bölge’ye saldırı için yaptığı hazırlıkların bilgisini Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi’ye veren kişinin Hişam el-Haşimi olduğunu öğrendikten sonra Haşimi’yi öldürdü” dedi.
Yasiri, “Haşimi suikastı doğrudan Kazimi’nin şahsına ve Iraklılara bir tehdit mesajıdır. DEAŞ’ın işin içinde olduğuna ihtimal vermiyorum” ifadesini kullandı.

Sahte DEAŞ açıklaması
Silahlı grupların finanse ettiği sosyal medya hesapları, DEAŞ’ın Haşimi suikastını üstlendiği yönündeki bir açıklamayı yoğun bir şekilde paylaşmaya başladı. Ancak şüpheli haberleri inceleyen bir doğrulama platformu rolü üstlenen Barış İçin Teknoloji Merkezi, yaptığı açıklamada DEAŞ’a ait medya organlarında suikastın üstlenildiğine dair bir açıklamanın bulunmadığını ve bu iddianın doğru olmadığını belirtti.
Yasiri, “Haşimi’nin suikastı ‘Ekim devriminin’ doğru yolda olduğunu kanıtlıyor. Haşimi’yi öldürdünüz ancak o sizin kökünüzü kazıyacak. İran, Kazimi’nin son hamlesini (14 kişinin tutuklanması) Irak’taki etkisinin son bulması şeklinde okudu ve bu olaylar İran’ın son hamleye yönelik tepkisidir” dedi.

Filistin Caddesi ve Hizbullah Tugayları’nın ağırlığı
Bağdat’ta bulunan Filistin Caddesi ile Haşimi’nin suikasta uğradığı Zeyyune bölgeleri geçtiğimiz yıllarda güvenlik güçleri ile silahlı gruplar arasındaki çatışmalara sahne oldu.
Bağdat Operasyonlar Komutanlığı’nın söz konusu iki bölge üzerinde kontrolü sağlamak için uzun yıllardır gösterdiği çabalar sonuç vermedi.
Öte yandan Başbakan Kazimi, Filistin Caddesi ile Zeyyune bölgelerinin güvenlik sorumlusunu görevden aldı. İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Kazimi’nin talimatı üzerine söz konusu iki bölgeden sorumlu Federal Polis 1. Tümen Komutanı Muhammed Kasım’ı görevden alındığı belirtildi.
Filistin Caddesi, Hizbullah Tugayları’nın en önemli merkezi olarak biliniyor. Hizbullah Tugayları’nın bu bölgeyi faaliyetleri için kullanması nedeniyle geçtiğimiz dönemlerde güvenlik güçleri ile Hizbullah Tugayları arasında çok sayıda çatışma yaşandı.
Eylül 2015’te Hizbullah Tugayları’nın Türk işçileri rehin aldığı yönündeki suçlamalar üzerine güvenlik güçleri Filistin Caddesi’nde Hizbullah Tugayları’na baskın düzenlemiş, Meclis Güvenlik Komisyonu Başkanı Hakim ez-Zamili’nin arabulucu rolüyle olaya müdahalesinin ardından iki taraf arasında muhtemel bir çatışma engellenmişti.
2018’in sonlarında güvenlik güçleri ile Hizbullah Tugayları arasında çatışma meydana geldi. Dönemin İçişleri Bakanı Kasım el-Araci’nin müdahalesiyle çatışmalar son buldu.
Bir güvenlik kaynağı, o dönemki açıklamasında, Hizbullah Tugayları’nın Filistin Caddesi’ni kendisi için güvenli bölge ilan etmeye çalıştığını ancak hükümetin güvenlik alanında aldığı tedbirler sayesinde bundan sonra böyle bir şeye cesaret edemeyeceğini söylemişti.
Filistin Caddesi’nin ismi, hükümet binaları ve yabancı misyon temsilciliklerinin bulunduğu Yeşil Bölge’ye yönelik saldırılarda sık sık gündeme geliyor. Irak hükümetine bağlı Güvenlik Medya Ağı, Şubat’ta Yeşil Bölge’ye yönelik roketli saldırının akabinde, Hizbullah Tugayları’na ait karargahların bulunduğu Filistin Caddesi’nde füze fırlatma rampaları ele geçirdiğini duyurmuştu.

Kazimi’ye çağrı
Muvatinun Grubu lideri Gays et-Tamimi, Haşimi’nin son olara kendisine gönderdiği mesajları yayınlayarak, Haşimi’nin geçtiğimiz dönemlerde Hizbullah Tugayları tarafından tehditler aldığını söyledi.
Tamimi, Twitter hesabından Haşimi’nin fotoğrafını ekleyerek paylaştığı mesajda, “Söz verdiğim gibi, Ey Hişam! sana karşı bir vefa olarak susmayacağım. Delilleri kamuoyundan gizleyerek ölümüne ortak olmayacağım” diye yazdı.
Tamimi, mesajının devamında, “Hişam’ın kanı bizim sorumluluğumuzdadır. Gençler! Onların suçları karşısında susmamalıyız, katiller güven içinde uyumamalıdır. Kazimi kardeşim, sorumluluk senindir, bizde daha fazlası var” ifadesini kullandı.
Tamimi, Başbakan Kazimi’yi etiketlediği diğer tweet’inde ise elinde Haşimi cinayetine kimin karıştığını gösteren belgeler olduğunu söyledi. Tamimi, “Haşimi onları (belgeleri) bana verdi ve ben de size bütün detayları aktarmaya hazırım” diye yazdı.
ABD merkezli El-Hurra televizyon kanalına konuşan Tamimi, Haşimi ile aralarında geçen diyalogda, Haşimi’nin kendisine, “Hizbullah Tugayları beni ölümle tehdit etti” dediğini aktardı.

Maskeler düştü
Haşimi’ye yakın gazeteci ve yazarlar, Hizbullah Tugayları’nı Haşimi suikastında parmağı olmakla suçlayarak, silahlı örgütlerin geçirdiği bu dönüşümün Irak için oldukça tehlikeli olduğuna dikkat çekiyorlar.
Güvenlik tehlikesi nedeniyle isminin açıklanmasını istemeyen Iraklı bir gazeteci, Independent Arabia’ya verdiği demeçte, “Faaliyetlerinde gerçekleşen dönüşüme bakılırsa silahlı gruplar artık gelişmelere savaş durumu gözüyle bakıyor ve yanında olmayan herkesi düşman olarak görüyor. Hişam el-Haşimi, Terörle Mücadele Kurumu’nun Hizbullah Tugayları’na yaptığı baskına güçlü destek verdi” diye konuştu.
Gazeteci, “Kazimi artık maskelerin düştüğünü ve silahlı grupların kendileriyle mücadeleye yeltenenlere ‘karşılık vermek için kurşunumuz var’ diye yanıt vermeye başladıklarını görmelidir. Bana göre, önceden korkutma amaçlı yapılan tehditler artık eyleme dökülüyor. Şu an tehdit değil, öldürme döneminde yaşıyoruz. Kazimi hükümetinin gerçekçi ve büyük bir adım atmaması halinde Kazimi de dahil Cumhurbaşkanı ve bütün askeri liderlerin hayatı tehlikeye girer. Bugün sokağın güvenliği devletin değil, bu grupların elinde” ifadelerini kullandı.

Son tweet
Haşimi, hayatını kaybettiği olaydan yaklaşık 1 saat önce, Twitter hesabı üzerinden paylaştığı mesajda, Irak’ta bölünmelerin iyice derinleşmesinde etkili olan 3 maddeyi şöyle sıraladı:
1- İşgalle birlikte gelen kotaların benimsenmesi (Şii, Sünni, Kürt, Türkmen ve azınlıklar). Bunlar Irak’taki oluşumların özüdür.
2- Bölünmeler üzerinden kazanımlarını pekiştirmek isteyen etkin partiler (Şii, Sünni, Kürt ve Türkmen).
3- Parti rekabetini mezhepçi rekabetle değiştiren dini partiler.
İngiltere merkezli Chatham House ve ABD merkezli Uluslararası Politika Merkezi gibi ileri gelen düşünce merkezlerine makaleler yazan Haşimi, DEAŞ başta olmak üzere silahlı radikal gruplar konusunda araştırmalar yürütüyordu.
Haşimi, Irak ve Suriye’de DEAŞ’a karşı savaş verilen yıllarda akademik bilgilerinden yola çıkarak yaptığı güvenilir analizler sayesinde örgütün tepe kadrosunun çözülmesine katkı sağladı. Haşimi ayrıca DEAŞ lideri Ebubekir el-Bağdadi gibi örgüt içindeki üst düzey mevkilerde bulunan isimlerle ilgili geniş bir arşive sahipti.



Suriye: Silahlı kişiler, güvenlik güçlerinin Süveyda'nın batısındaki kontrol noktalarına saldırdı

Suveyda vilayetinde tahrip edilmiş bir heykel (AP)
Suveyda vilayetinde tahrip edilmiş bir heykel (AP)
TT

Suriye: Silahlı kişiler, güvenlik güçlerinin Süveyda'nın batısındaki kontrol noktalarına saldırdı

Suveyda vilayetinde tahrip edilmiş bir heykel (AP)
Suveyda vilayetinde tahrip edilmiş bir heykel (AP)

Suriye TV bugün bir güvenlik kaynağına dayandırdığı haberinde, silahlı kişilerin ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Süveyda vilayetinin batısındaki el-Mecdel köyünde güvenlik güçlerinin mevzilerini hedef aldığını bildirdi.

Kanal daha fazla ayrıntı vermedi.

Süveyda Emniyet Müdürü Süleyman Abdulbaki dün yaptığı açıklamada, Süveyda'da iç güvenlik güçlerinin varlığına rağmen silahlı gruplar tarafından ‘ihlallerde’ bulunulduğunu ifade etti.

Cuma gecesi Süveyda vilayetinde silahlı gruplar ile Suriye güvenlik güçleri arasında çatışmalar yaşandı. Çatışmalar sonucu güvenlik güçleri arasında yaralananlar oldu.

Şarku’l Avsat’ın Suriye resmi haber ajansı SANA’dan aktardığına göre bir güvenlik kaynağı, ‘yasadışı grupların Süveyda kırsalındaki Laga, Tel el-Agra, Tel Hadid ve el-Mezraa kasabalarını havan topları ve ağır makineli tüfeklerle hedef aldığını’ söyledi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, pazartesi günü Washington'a yaptığı ziyaret sırasında, Süveyda'daki yerel tarafların istikrarı bozmak amacıyla uyuşturucu kaçakçıları ve eski rejimin kalıntıları ile ittifak kurduklarını belirtti.

Ekim ayı sonunda, kimliği belirsiz silahlı kişiler, Şam ile Süveyda vilayeti arasındaki yolda bir yolcu otobüsüne ateş açarak iki kişinin hayatını kaybetmesine ve çok sayıda kişinin de yaralanmasına neden oldu.

Şam, ABD ve Ürdün ile yayımlanan üçlü bildirgeye dayanan tutumunu defalarca vurguladı; bu bildirge Süveyda’nın Suriye ile bütünleşmesini vurguluyor. Buna karşın Hikmet el-Hicri ise ‘kendi kaderini tayin hakkı’ olarak adlandırdığı hakkı ısrarla savunuyor.

Geçtiğimiz temmuz ayında, Dürzilerin çoğunlukta olduğu güney vilayeti Süveyda'da Dürzi militanlar ile Bedevi kabileleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı ve güvenlik güçleri çatışmaları durdurmak için müdahale etmek zorunda kaldı.


Hamas: Gazze, yardımların kısıtlanması ve yeniden inşanın engellenmesi yoluyla imha savaşına tabi tutuluyor

Hamaslı silahlı kişiler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde rehinelerin cesetlerini aramak üzere Gazze'nin doğusuna doğru yola çıktı (AP)
Hamaslı silahlı kişiler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde rehinelerin cesetlerini aramak üzere Gazze'nin doğusuna doğru yola çıktı (AP)
TT

Hamas: Gazze, yardımların kısıtlanması ve yeniden inşanın engellenmesi yoluyla imha savaşına tabi tutuluyor

Hamaslı silahlı kişiler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde rehinelerin cesetlerini aramak üzere Gazze'nin doğusuna doğru yola çıktı (AP)
Hamaslı silahlı kişiler, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde rehinelerin cesetlerini aramak üzere Gazze'nin doğusuna doğru yola çıktı (AP)

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım, bugün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nin yardımların kısıtlanması, yeniden inşanın engellenmesi ve ateşkes ilanına rağmen ablukanın sürdürülmesi yoluyla imha savaşına tabi tutulduğunu açıkladı.

Kasım açıklamasında, "Gazze Şeridi'nde kış mevsiminin başlamasıyla birlikte daha da artan felaket, Arap Birliği'nin kurucu belgesi ve İslam Konferansı Örgütü'ne dayanarak net bir duruş sergilemesini gerektiriyor" ifadelerini kullandı.

Hamas dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki insani durumun, yerinden edilmiş kişiler için kurulan çadırların yağmur nedeniyle sular altında kalması sonucu kötüleştiğini belirterek, ateşkes anlaşmasının garantör ülkelerini Şeride insani yardım ulaştırmak için acilen harekete geçmeye çağırdı.

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) da bugün yaptığı açıklamada, yağışların Gazze'deki zaten zor olan durumu daha da kötüleştirdiğini, insanların sular altında kalan çadırlara sığındığını söyledi.

BM kuruluşu, Gazze'de yaşayan insanların kış şartlarıyla başa çıkabilmeleri için halihazırda bulundurduğu barınak malzemelerinin getirilmesine izin verilmesini istedi.


Dibeybe, Abdullah es-Senusi'yi serbest bırakmayı mı planlıyor?

Abdullah es-Senusi, hapishane hücresinin dışında kabilesinden bir heyetle görüşüyor, 26 Aralık 2024 (Suk el-Cuma ve Dört Mahalle Sosyal Konseyi)
Abdullah es-Senusi, hapishane hücresinin dışında kabilesinden bir heyetle görüşüyor, 26 Aralık 2024 (Suk el-Cuma ve Dört Mahalle Sosyal Konseyi)
TT

Dibeybe, Abdullah es-Senusi'yi serbest bırakmayı mı planlıyor?

Abdullah es-Senusi, hapishane hücresinin dışında kabilesinden bir heyetle görüşüyor, 26 Aralık 2024 (Suk el-Cuma ve Dört Mahalle Sosyal Konseyi)
Abdullah es-Senusi, hapishane hücresinin dışında kabilesinden bir heyetle görüşüyor, 26 Aralık 2024 (Suk el-Cuma ve Dört Mahalle Sosyal Konseyi)

Libya'da, Trablus'taki Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH), merhum Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin istihbarat şefi Abdullah es-Senusi'yi serbest bırakmak üzere olduğu yönünde söylentiler dolaşıyor.

Hükümet tarafından ne doğrulanmış ne de yalanlanmış olan bu söylentilere yanıt olarak, Ebu Selim hapishanesi kurbanlarının aileleri, ‘Senusi'nin adaletten kaçmasına olanak sağlamaya yönelik girişimler’ olarak nitelendirdikleri bu gelişmelere karşı uyarıda bulundu.

Geçiş Dönemi Adaleti Hareketi, Senusi'nin bir sonraki duruşmada mahkeme önüne çıkmasını engellemeyi amaçlayan çeşitli tarafların tekrarlanan girişimlerini şiddetle kınadığını ve kesinlikle reddettiğini açıkladı.

Kaddafi'nin istihbarat şefi ve eski rejimin en önde gelen isimlerinden biri olan 74 yaşındaki Senusi, 17 Şubat 2011 devrimi sırasında protestocuların bastırılmasıyla ilgili suçlamalarla yargılanıyor. Ayrıca, 1996 yılında yaklaşık bin 200 mahkûmun öldürüldüğü Trablus'taki Ebu Selim hapishanesi katliamı olarak bilinen olayla da yargılanıyor.

Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki UBH’nin Senusi'yi yakında serbest bırakıp bırakmayacağına ilişkin olarak, hükümete yakın bir kaynak bu olasılığı reddetti. “Hükümet onu serbest bırakmak isteseydi, iktidara geldiğinden beri bunu yapardı” diyen kaynak, Senusi'nin önümüzdeki pazartesi günü (17 Kasım) duruşması olduğunu belirtti.

Kaynak dün Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, UBH Adalet Bakanlığı'nın daha önce sağlık gerekçesiyle eski rejimin bazı isimlerini serbest bıraktığını söyledi. Kaynak, Senusi'nin avukatının mahkemeye ‘müvekkilinin sağlık durumunun kötüleştiğini kanıtlayan deliller sunduğunu ve bu konunun Adalet Bakanlığı'nın karar vereceği bir konu olduğunu’ ifade etti.

Senusi, eylül ayı ortasında Trablus Temyiz Mahkemesi'nde görülen duruşmada kendini savundu ve ‘17 Şubat protestocularını’ öldürdüğü suçlamasını reddetti.

 Muammer Kaddafi'nin Halk Muhafızları'nın eski komutanı Mansur Dav (Facebook)Muammer Kaddafi'nin Halk Muhafızları'nın eski komutanı Mansur Dav (Facebook)

Mitiga Cezaevi yönetimi, Senusi'nin davası uzun süre ertelendikten sonra, kapalı devre bağlantı aracılığıyla mahkemeye çıkmasına izin verdi. Aynı şekilde, Kaddafi’nin özel muhafız biriminin başkanı Mansur Dav’ın da aynı yöntemle yargı önüne çıkmasına izin verildi.

‘Senusi'yi kaçırma girişimleri’ olarak nitelendirdiği bu durumu yorumlayan Geçiş Dönemi Adaleti Hareketi, Senusi'yi ‘Ebu Selim hapishanesi katliamının başlıca faillerinden biri’ olarak gördüğü için bu adımı reddettiğini vurguladı ve bu katliamı ‘çağdaş tarihin en iğrenç insanlık suçlarından biri’ olarak nitelendirdi.

 Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, önceki bir toplantıda Senusi kabilesinden bir heyetle (UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe'nin ofisi)Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, önceki bir toplantıda Senusi kabilesinden bir heyetle (UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe'nin ofisi)

Geçiş Dönemi Adaleti Hareketi, açıklamasında, kimi zaman sağlık nedeniyle tahliye kararlarının, kimi zaman da ulusal uzlaşı ve birlik söylemlerinin arkasına saklanan ‘şüpheli girişimlerden’ söz etti.

Hareket tarafından yapılan açıklamada, “Senusi'nin serbest bırakılması, mağdurların haklarının açık bir ihlali, devletin prestijine bir saldırı ve hukukun üstünlüğüne ve yargının kutsallığına bir saygısızlık olacaktır” denildi. Ayrıca, ‘vicdan yoksunu’ olarak nitelediği bazı tarafların cezasızlık ilkesini yerleştirmekte ısrar etmelerinin, adalet mekanizmasını çökertip kaosa kapı aralayacağını; insanların hakkını kendi eliyle alma eğilimini tetikleyerek ulusal güvenlik ve istikrarı tehdit edeceğini vurguladı.

Hareket, Libya’daki tüm yetkili makamları (Başkanlık Konseyi, Devlet Yüksek Konseyi (DYK), UBH, Yüksek Yargı Konseyi, Başsavcılık Ofisi, Adalet ve İçişleri bakanlıkları) ‘adaletin ertelenmesine veya onunla oynanmasına yol açabilecek herhangi bir girişimi engelleme yönündeki ulusal ve hukuki sorumluluklarını yerine getirmeye’ çağırdı.

16. kez ertelenen Senusi davası, Kaddafi rejiminin düşüşünden bu yana en uzun süren dava. Bunun nedeni kısmen, Senusi'nin eylül ayı başına kadar Abdurrauf Kara (Selefi eğilimli) liderliğindeki Rada silahlı grubunun kontrolü altında olan bir gözaltı merkezinde tutulması.

Hareket, ‘adaleti engelleyen, failleri koruyan ve kurbanların ailelerini haklarından mahrum bırakan herkesi sorumlu tutmak için Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) de dahil olmak üzere uluslararası mekanizmalara başvurmaktan çekinmeyeceğini’ vurguladı. Hareket, bunu ‘uluslararası insani hukuk ve cezasızlıkla mücadeleye ilişkin Birleşmiş Milletler (BM) kararlarının açık bir ihlali’ olarak görüyor.

Bu arada Başkent Trablus'ta Ebu Selim hapishanesi katliamının kurbanlarının aileleri, yüzlerce kurban için adalet ve intikam taleplerini yineleyerek korkunç olayın 29. yıldönümünü andı.

Ebu Selim hapishanesi kurbanlarından bir grubun yer aldığı bir pankart (Ebu Selim Hapishanesi Şehit Aileleri Derneği)Ebu Selim hapishanesi kurbanlarından bir grubun yer aldığı bir pankart (Ebu Selim Hapishanesi Şehit Aileleri Derneği)

29 yıl önce, başkent Trablus’un banliyölerinde bulunan Ebu Selim hapishanesinin hücrelerine, rejime bağlı özel kuvvetlerden bir grup baskın düzenlemişti. O dönem hapishanede bin 269 mahkûm bulunuyordu. Özel kuvvetler mahkûmların üzerine ateş açarak onları öldürdü. Bu olay, bugün hâlâ mahkemelerde ele alınan bir dava olarak sürüyor.

Ebu Selim hapishanesi kurbanlarının ailelerinin endişelerine yanıt olarak, UBH Adalet Bakanlığı'ndan bir yetkili, ‘hükümetin eski rejimin önemli isimlerini serbest bırakma niyetinde olduğuna dair dolaşan söylentiler’ hakkında yorum yapmayı reddetti. Ancak yetkili, ‘Senusi'nin iki gün içinde yargılanacağını söyledi.

Kurbanların ailelerini temsil eden Geçiş Dönemi Adaleti Hareketi, ‘Ebu Selim hapishanesinde akıtılan mazlum kanının, siyasi pazarlıkların konusu ya da kabile sadakatlerini satın alma aracı olamayacağını; bunun yetkililerin omuzlarındaki bir emanet olduğunu ve zaman aşımına uğramayacağını’ vurguladı.

UBH Adalet Bakanı Halime Abdurrahman, 2022 yılının sonunda Mansur Dav için sağlık gerekçesiyle tahliye kararı verdi; ancak Rada onun hapishaneden çıkmasına izin vermedi.

Senusi'nin mensup olduğu Magarha kabilesi her zaman, onun serbest bırakılmasının Libya’da ulusal uzlaşı sürecinin başarıya ulaşmasında büyük rol oynayacağını savunuyor. Bu görüş, Senusi’nin eski rejim yanlıları ve ona bağlı kabileler arasında hâlâ sahip olduğu güçlü ilişkilerle gerekçelendiriliyor.