Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin doğuya doğru ilerlemesini ne engelliyor?

Ulusal Mutabakat Hükümeti, Libya’nın doğusundaki petrol kaynaklarına doğru ilerleme konusunda tereddütlü görünüyor (AFP)
Ulusal Mutabakat Hükümeti, Libya’nın doğusundaki petrol kaynaklarına doğru ilerleme konusunda tereddütlü görünüyor (AFP)
TT

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin doğuya doğru ilerlemesini ne engelliyor?

Ulusal Mutabakat Hükümeti, Libya’nın doğusundaki petrol kaynaklarına doğru ilerleme konusunda tereddütlü görünüyor (AFP)
Ulusal Mutabakat Hükümeti, Libya’nın doğusundaki petrol kaynaklarına doğru ilerleme konusunda tereddütlü görünüyor (AFP)

Zayed Hediye*
İki ay önce Libya ve çevresi, çatışmanın iki tarafı olan doğuda Libya Ulusal Ordusu (LUO), batıda ise Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı Libya ordusu arasındaki ülkenin merkezindeki Sirte ve güneyindeki Cufra’daki çözüm çatışmasını nefeslerini tutmuş bir şekilde yakından izliyordu. Söz konusu iki şehir hem Ankara hem de Trablus için stratejik birer hedef konumunda.  
Batı Libya (Tripolitanya) cephesinden ilerleme, bu kritik çizgiyi aşma ve Bingazi/Berka bölgesindeki petrol kaynaklarına ulaşma kararlılığının açıkça ima edilmesine rağmen, UMH bu adımı atmakta tereddütlü görünüyor. Bu durum, bu tereddüdün nedenleri ve yangın hattına doğru ilerleyip üstesinden gelme konusundaki gerçek gücü hakkında birçok soruya neden oldu.

Çeşitli engeller
UMH’nin güçlerini seferber ederek ve doğuya doğru ilerlemek üzere sevk ettiğine dair haberler ışığında, Libya Ulusal Ordusu’ndan (LUO) emekli bir albay olan Neys el-Amami, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada “Türkiye tarafından desteklenen UMH’nin LUO kuvvetlerinin savunma hattını kırma girişimleri için gerçek bir engel oluşturacak doğal ve lojistik faktörler var. Bunların başında Misrata’dan Sirte ve Cufra’ya uzanan tedarik hattı. Hat, Sirte’den 250 kilometre uzaklıktayken, Cufra ile arasından 500 kilometre bulunuyor” dedi.
Amami, “Açık bir çöl bölgesindeki böyle uzun bir tedarik hattı, geniş bir hava örtüsüne ihtiyaç duyar. Bu bağlamda tamamen Türk yapımı Bayraktar Mini SİHA’larına dayanan UMH, ilgili teknik nedenlerden dolayı bu hayati desteği sağlayamıyor” şeklinde konuştu.
Emekli Albay, “Bayraktar SİHA’larının genel menzili yalnızca 150 mildir. Doğrudan bir boru hattı gerektiriyor. Sirte’nin doğusundaki tüm operasyonlar, ileri kontrol istasyonlarının konuşlandırılmasını ya da röle (telsiz aktarma) kuleleri gerektiriyor, her ikisi de LUO tarafından gerçekleştirilecek hava saldırına karşı savunmasız olacaktır” ifadelerini kullandı.
UMH güçleri ve Türkiye’nin bu engelleri aşmak için çok az seçenek bulunduğunu söyleyen Amami, “Misrata’nın doğusundaki bu açık alanlardaki yoğun gizleme faaliyetlerinin genişletilmesi, karşıt hava kuvvetlerini daha fazla karadan havaya füze sistemleri konuşlandırılmasını gerektiriyor. Bu füzeleri açık alana konuşlandırmak, imhalarını kolaylaştırıp garanti hale getirdiğinden, maliyet ve riski arttırır” dedi.
Aynı İHA’lar, eğer doğuya uçarlarsa orduya ait olan Panzer uçaksavar füze radarlarını yenebilen, Trablus Savaşı'nda onu korumada ve belirleyici rolünü güçlendirmede rol oynayan Koral radar sistemi kapsamı dışında kalacağını söyleyen Emekli Albay, bu koruma kaybının UMH her kullanma girişiminde bulunduğunda çöle düşürülmesini sağlayacağını ifade etti.

Gökyüzünde eli kulağında bir tehlike
Libyalı araştırmacı akademisyen Mebruk el-Gazali’ye göre başka bir faktörün UMH’nin Misrata’nın doğusunda başarılı bir askeri operasyon gerçekleştirme olasılığını tamamen karmaşıklaştırıyor. Gazali, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, "LUO'nun hava yeteneklerinin geliştirilmesi ve Rusya'dan gelen uçaklar veya Kahire'den yapılan açıklamayla geleceği kesin olan Mısır hava desteği aracılığıyla şekillerde desteklenmesi, Sirte ve Cufra savaşı patlak verdiği takdirde, UMH güçlerinin Misrata’dan çıkıp açık topraklara ilerlemeden önce bin kez düşünmesine neden olacak. Çünkü bu adım onu hava saldırıları için kolay bir hedef haline getiriyor” şeklinde konuştu.
UMH’nin LUO’nun ülkenin batısından çekilmesinin ardından onu birçok kez doğuya doğru kovmaya çalıştığını söyleyen Gazali, bu girişimlerin bir fiyaskoyla; yıkıcı hava saldırıları ile sona erdiğini ifade etti. Ayrıca Sirte’den ayrılan kimsenin üslerine geri dönmediğine dikkat çekti.
Gazali, UMH için gerçekleşmesi yakın bir tehlikenin varlığına işaret ederek, “Petrol sahalarına ve limanlara hükmetme planlarını engellemede en etkili faktör olacaktır. Bu durum seçeneklerini dikkatle incelemesine neden olacak ve işin sonunda müzakere etmeye yönlendirebilir” dedi.

Denizden saldırı
Öte yandan Libya’da son zamanlarda Türkiye’nin UMH güçlerinin, doğudaki acil hedeflerine doğru karadan ilerleyişini tehdit eden tehlikelerin üstesinden gelmek için alternatif planlara başvurabileceğini gösteren beklentiler arttı. Bu alternatif planlardan bazılarının deniz yoluyla ilerleyerek Sirte’deki savunma hatlarının arkasındaki orduyu gafil avlamak ve doğrudan petrol hilali, ihracat için dört liman, fırkateynler ve gemiler kullanmak olduğu tahmin ediliyor.
Bu görüşlerin sahipleri tahminlerini, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal’ın Trablus ziyareti ve UMH güçlerinden askeri liderler ve Türk Operasyon Odası subaylarıyla gerçekleştirdiği görüşmeye dayandırıyor.  Özbal, söz konusu ziyarette ülkesinin Libya’nın batı kıyılarına demir atan gemilerinin ekipman ve hazırlıkları hakkında bilgi aldı.
Türk Deniz Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen eğitim ve tatbikatlar, bu bilgileri pekiştirdi. Türk basınında dün çıkan haberlerde Ankara’nın daha fazla eğitim ve tatbikat gerçekleştirmek istediğine işaret etti. Basında çıkan haberlere göre Deniz Kuvvetleri önümüzdeki günlerde ‘Libya sahili açıklarında savaşa hazırlık olarak tatbikatlar yapmaya hazırlanıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri, geçtiğimiz 11 Haziran’da Hava ve Deniz Kuvvetlerinden özel elemanların katılımıyla büyük bir deniz tatbikatı gerçekleştirmişti. Söz konusu tatbikata, hava kuvvetlerine ait 17 uçak ve donanmaya ait seki fırkateyn ve kruvazörle katılım sağlanmıştı.

Uygulanması zor seçenek
Buna benzer haberlerin sayısının çokluğuna rağmen, bazıları bu planların başarıya ulaşmasının zor olduğunu savunuyor. Libyalı gazeteci Muhammed Harake nedenleri şöyle anlatıyor: "Türkiye'nin petrol hilâline, deniz istilası seçeneğine başvurması, onu çevreleyen risklerin büyüklüğü nedeniyle tamamen uzak bir ihtimal, Ankara’nın sonuçların farkında olduğundan şüphem yok.”
Harake, başta İtalya ve Fransa olmak üzere Libya karasularında bol miktarda bulunan Avrupa gemileriyle çarpışma ihtimalinin bu riskleri arttırdığına işaret etti. Avrupa gemilerini varlığının, görünüşteki amacının, İrini Operasyonu tarafından dayatılan deniz gözetimi sağlanması olduğunu söyleyen Harake, gizli hedefin ise petrol hilalindeki iki ülkenin çıkarlarını Türkiye’nin hırslarından korumak olduğunu ifade etti.
Paris ve Ankara arasında bir krize yol açan  ve NATO’ya taşınan ender bir vaka olan bir Türk ve Fransız firkateynleri arasındaki sürtüşme, Türkiye’nin Sirte’den sonra denizde herhangi bir ilerleme kaydetmesinin, krizi Libya'nın iç kapsamından çıkaran bir Türkiye- Avrupa çatışması için çok tehlikeli olasılıklar doğuracağını açıkça ortaya koyuyor.
Bu olasılıklar göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'nin bu kadar tehlikeli bir çatışmaya girmeyeceği, Libya'daki varlığını her şeyden önce tehdit edemeyeceği kesindir.

BM, dış müdahaleyi kınıyor
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, dün yaptığı açıklamada, “Gelişmiş ekipmanların teslimi ve savaşlarda yer alan paralı askerlerin sayısı ile Libya’daki dış müdahale benzeri görülmemiş seviyeler ulaştı” dedi.
Guterres, video konferans sırasında Güvenlik Konseyi'ne askeri güçlerin Sirte şehri etrafında toplanması konusundaki endişesini dile getirdi.
* Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir.
 



Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
TT

Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)

Libya’nın doğusundaki ve batısındaki otoriteler, kimi yönleri sessiz ilerleyen bir çekişmenin içinde bulunuyor. Mevcut işaretlere göre taraflar, etkisini sahada güç gösterisiyle artırmayı hedefleyen ‘arazi kuşatma’ stratejisini aşamalı şekilde uygulayarak nüfuz mücadelesini sürdürüyor.

fgt
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter, bir askeri üretim tesisini ziyaret etti. (LUO)

Libya Ulusal Ordusu (LUO), Mareşal Halife Hafter liderliğinde 2014’te yeniden yapılandırılmasının ardından ülkenin doğusunda konumlandı. Ancak bu tarihten itibaren farklı kolları aracılığıyla ülkenin orta ve güney bölgelerine doğru genişleme adımları attı. Buna paralel olarak Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ise başkent Trablus’ta hakimiyetini sürdürürken, son dönemde bazı belediyeler üzerindeki kontrolünü artıran kararlar aldı.

Gözlemciler, Bingazi’deki otoritelerin -LUO ve Usame Hammad hükümeti- rakibi UBH’nin sosyal ilişkiler alanında bir ‘gedik açtığını’ belirtiyor. Bu adımın, daha önce ‘dünkü düşman’ olarak görülen kesimlerle, özellikle Zaviye’de ve başkentteki bazı diğer şehirlerde temasların artırılmasıyla hayata geçirildiği ifade ediliyor.

Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı

Başkent Trablus’un batısındaki Zaviye kentinde, geçen hafta Hammad hükümeti tarafından Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı’nın temel atma töreni düzenlendi. Törene İçişleri Bakanı İsam Ebu Zeribe, Ulaştırma Bakanı Abdulhakim el-Gazivi ile Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi’nden (DYK) bazı üyeler katıldı. Söz konusu adım, kent sakinleri tarafından olumlu karşılandı.

rty
Zaviye Uluslararası Havalimanı'nın temel atma töreninin ardından Zaviye sakinleri (Usame Hammad hükümetine bağlı bir sayfa)

Havalimanı projesinin ciddiyetine işaret eden bir gelişme olarak, Ulusal Kalkınma Kurumu tarafından görevlendirilen Türk şirketi SRJ’nin yöneticisi ve teknik ekibi bölgeye gelerek coğrafi etüt çalışmalarına ve proje haritalarının hazırlanmasına başladı.

Öte yandan Hafter karşıtı çevreler bu adımları ‘Trablus otoritelerine yakın tarafları kendi safına çekme girişimi’ olarak nitelendirerek eleştiride bulundu. Buna karşın LUO’ya yakın bir kaynak, Hafter’in ‘siyasi aktörlere Libya’yı krizden çıkarmaları için çokça fırsat tanıdığını, mevcut girişimlerin ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya yönelik olduğunu düşündüğünü’ belirtti. Kaynak, Hafter’in son uyarısının ‘ordunun yaşananları görmezden gelmeyeceği anlamına geldiğini’ aktardı.

Hafter, son haftalarda güney, batı ve orta Libya’dan gelen çok sayıda kabile heyetini kabul etti. Bu heyetlerin önemli bir bölümü daha önce Trablus yönetimine yakın kabul ediliyordu. Aynı dönemde LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter de güney bölgelerinde saha turlarını yoğunlaştırdı.

Güvenlik gerekçesiyle isminin açıklanmasını istemeyen batı Libyalı bir kaynak, ‘askeri kurumun, ülkenin dağınıklığı ve geleceği üzerinden yürütülen siyasi pazarlıklara karşı Libya halkını korumak için hareket ettiğini’ savundu. Kaynak, daha önce Dibeybe hükümetine yakın bazı kesimlerin ‘LUO saflarına yöneldiğini’ ileri sürdü.

Hammad hükümetinin, Hafter’e muhalif bir kent olan Zaviye’ye gitmesinden önce, LUO’nun güneydeki etkisini artırdığı gözlemleniyor. Bu güçlenme, Çad hükümetiyle yapılan sınır güvenliği iş birliği ve Sebha’da olduğu gibi çeşitli kalkınma, hizmet ve askeri projelerle destekleniyor. Gelişmeler, ordunun ülkenin güney kuşağındaki varlığını pekiştirdiği şeklinde yorumlanıyor.

Coğrafya konusunda çatışma

Ancak Libya Halkın Sesi Partisi Başkanı Fethi eş-Şibli, ülkedeki mevcut gelişmelerin ‘siyasetten önce bir coğrafya mücadelesi’ niteliği taşıdığını düşünüyor. Şibli, tarafların sahadaki hakimiyet alanlarını genişleterek daha fazla siyasi ve ekonomik nüfuz elde etmeye çalıştığını söyledi.

Şibli, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, güç dengesinin artık ‘kimin diğerini çevreleyebildiğine ve sahada baskı unsuru oluşturacak kartlara sahip olduğuna’ bağlı olduğunu belirterek, bu durumun taraflara olası bir çözüm sürecinde kendi şartlarını dayatma imkânı vereceğini ifade etti.

sdfgth
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)

Rekabetin artmasıyla birlikte, Başbakan Abdulhamid Dibeybe yakın dönemde Misrata Belediyesi’ne bağlı 15 yeni belediye şubesi kurulmasına yönelik bir karar çıkardı. Bu karara Tavurga, Ebu Kureyn, Buncim ve Zemzem gibi Misrata’dan coğrafi olarak uzak bölgeler de dahil edildi. Ancak Trablus Temyiz Mahkemesi, geçen yıl ekim ayında Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasını iptal eden bir hüküm vererek, burada yeni bir belediye şubesi oluşturulmasını hukuka aykırı bulmuştu.

Siyasi analist Halid Bakan, Dibeybe’nin Misrata’nın yetki alanını Beni Velid’den Sirte sınırlarına kadar genişletme girişimini, ‘Trablus’taki hükümetini kaybetmesi halinde ilan edilecek bir Büyük Misrata Devleti hazırlığı’ olarak değerlendirdi. Buna karşın Dibeybe hükümetine yakın isimler, adımın ‘resmi yetki çerçevesi içinde’ atıldığını savundu.

TM üyesi Caballah eş-Şeyyabi ise Dibeybe’nin kararını ‘kendini büyütmeye yönelik yayılmacı bir politika’ olarak nitelendirdi. Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasına ve burada bir belediye şubesi kurulmasına yönelik kararın, hem yerel halkın iradesine hem de yerel yönetim mevzuatına aykırı olduğunu kaydetti.

Şeyyabi yaptığı açıklamada, Trablus Temyiz Mahkemesi’nin söz konusu kararı durdurduğunu hatırlatarak, “Başbakan mahkeme hükmüne uymadı ve yargı kararını hiçe saydı. Bu durum, yasallık ilkesinin ve hukukun üstünlüğünün açık bir ihlali” dedi. Tavurga’nın bağımsız bir belediye olduğunu vurgulayan Şeyyabi, “Halkının ve temsilcilerinin onayı olmadan buranın statüsünü düşüren ya da başka bir belediyeye bağlayan hiçbir kararı kabul etmeyiz” ifadelerini kullandı.

Şeyyabi, Dibeybe’nin kararının derhal iptal edilmesi, yargı hükümlerine riayet edilmesi ve Tavurga halkının haklarının korunması gerektiğini belirtti. Ayrıca, başsavcılığın ‘en azından yargının saygınlığını korumak için’ konuya acilen müdahale etmesi çağrısında bulundu.

Belediyelerin Misrata'ya dahil edilmesi

Dibeybe’nin Misrata’ya yeni belediye birimleri bağlama kararı, özellikle bu düzenlemeden etkilenen bölgelerde dikkat çekici tepkilere yol açtı. Başbakanın memleketi olan Misrata’ya bağlanması gündeme gelen Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, TM’ye başvurarak ‘belediyenin tüm idari sınırlarıyla birlikte Sirte’ye bağlanmasını’ ve Dibeybe hükümeti tarafından alınan tüm ilgili kararların iptal edilmesini istedi.

Belediye meclisi, söz konusu adımın ‘Beni Velid’in doğal kaynakları ve taş ocaklarının haksız biçimde kullanılmasına zemin hazırladığını’ savundu. Ayrıca, Zemzem’in Misrata’ya bağlı bir belediye şubesi yapılmasına da karşı çıkılarak, “Eğer böyle bir düzenleme zorunlu görülüyorsa, Zemzem’in Beni Velid’e bağlanması daha uygundur” ifadeleri kullanıldı. Beni Velid, hâlâ büyük oranda eski lider Muammer Kaddafi dönemine yakın çizgisiyle bilinen kentlerden biri.

Öte yandan LUO’nun 2020’nin ortasında başkente girmekte başarısız olmasının ardından, güçlerini Trablus’un idari sınırlarının dışına çektiği biliniyor. LUO, o tarihten bu yana Sirte-Cufra hattında konuşlanmış durumda ve bu bölgeyi güney yönlü askeri faaliyetleri için bir merkez olarak kullanıyor.

dfg
Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) kara kuvvetlerine ait bir askeri konvoy (LUO)

Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, ‘kentin idari ve tarihi sınırlarının hiçbir gerekçeyle değiştirilmemesi gerektiğini’ vurgulayarak, idari bağlılık konusunda yapılacak herhangi bir düzenlemenin yalnızca yasama organının yetkisinde olduğunu hatırlattı.

Tavurga’daki Yaşlılar ve İleri Gelenler Meclisi de UBH’nin Tavurga’yı bir belediye şubesi gibi Misrata’ya bağlama kararını reddetti. Meclis, ‘Tavurga Belediyesi’nin idari bağımsızlığının, yasama kurumlarınca alınmış kararlarla ve yargı hükümleriyle güvence altına alındığını’ belirterek statünün değiştirilmesine karşı çıktı.

Libya’da, LUO’nun ve Trablus otoritelerinin dışında kalan bazı siyasi ve sosyal gruplar da UBH’ye yönelik eleştirilerini sürdürüyor. Bu kesimler, ülkede ‘askeri yapıların güçlendirilmesi ve militarizmin artmasına’ karşı çıkarken, ordunun güneyde kontrol alanını genişletmesini ‘askeri ve siyasi bölünmüşlüğü derinleştiren, ayrıca olası Birleşmiş Milletler (BM) girişimlerine karşı atılmış erken bir adım’ olarak değerlendiriyor.


Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)

Faşir’deki saldırılardan sağ kalanlar, geçtiğimiz ekim ayında Sudan'ın Kuzey Darfur eyaletinin yönetim şehri Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) eline geçmesinden bu yana maruz kaldıkları veya tanık oldukları korkunç ihlalleri anlattılar.

Yedi yakın aile üyesiyle birlikte Faşir’den kaçan, ancak beraberindekilerin başlarına ne geldiğini bilmeyen Ahmed Cibril, “O gece çıplak ayakla ve pijamalarımızla yola çıktık ve yolda HDK üyelerinin yoğun ateşi altında kaldık... Birçoğu öldü ve yaralandı” dedi. Faşir’den yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki et-Tavile Mülteci Kampı’na giderken onlarca kişinin açlık ve susuzluktan öldüğünü, diğerlerinin ise aldıkları ağır yaralar nedeniyle hayatını kaybettiğine tanık olduğunu ekledi.

Telefonla Şarku’l Avsat’a konuşan sağ kalanlar, HDK’nın yüzlerce aileyi gözaltı merkezlerinde ve barınaklarda zorla alıkoymaya devam ettiğini ve birçoğunun açlıktan öldüğünü veya vurulduğunu söyledi.

Sağ kalanlardan biri şöyle dedi:

Ağaçlara asılmış kadın ve erkeklerin cesetlerini gördük, kimse onlara yaklaşamadı.

Faşir'in HDK’nın eline geçmesinden birkaç gün sonra şehirden ayrılan Avukat Adam İdris şöyle konuştu:

“HDK bizi camilere gitmeye zorladı, orada bizi videoya aldı ve ardından her şeyin normal seyrinde gittiğini söyleyen videolar yayınladı, oysa gerçekte silahsız vatandaşları gözaltına alıyor ve serbest bırakılmaları karşılığında büyük miktarlarda para talep ediyordu.”

İki çocuk annesi bir kadın ise şöyle anlattı:

“Kadınları sıraya dizip silahlarını bize doğrulttular ve sonra para ve altın var mı diye bakmak için giysilerimizi aradılar. HDK üyeleri tarafından cinsel şiddete ve insanlık dışı muameleye maruz kaldık. Bize ırkçı hakaretler ettiler.”

Sudan’da 2023 yılının nisan ayı ortalarında, tüm güçleri tek bir ordu altında birleştirme çabaları sırasında ordu ile HDK arasında başlayan anlaşmazlık silahlı çatışmaya dönüştü.


Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
TT

Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)

Şam, bugün ‘kurtuluşunun’ birinci yıldönümünde Suriyelilerin ülkelerine dönüşünü, eski rejimin çöküşünü ve lideri Beşşar Esed'in ülkeden kaçışını kutluyor.

Adeta bir tatil havasının hakim olduğu başkentte, geri dönüş hakkının sevinci, hatıraların ağırlığıyla iç içe geçmiş durumda. Sokaklar ise ‘karanlık dönemin’ sembollerinin yerini alan yeni bir kimliği yansıtıyor. Silahlı grupların üyeleri yeni devletin güvenlik kurumlarına entegre edilirken Şamlılar gelecekleriyle ilgili endişelerinin bir kısmından kurtulmuş durumdalar.

Süslemelerin, kalabalıkların, dolu otellerin ve yıllarca süren sürgünün ardından geri dönenlerin ardında, hala kayıp olanların aileleri ve yıkılmış bölgelerin sakinleri arasında hiç bitmeyecek bir hüzün var. Yine de insanlar, sanki ‘duvarların artık kulakları yokmuş’ gibi, açıkça konuşma cesaretini yeniden kazandılar ve bireysel karar verme gücünü ve geri dönme hakkını yeniden kazandıklarına dair genel duygularını ifade ettiler.

Bu değişim, 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed'in ülkenden kaçışının ardından yaşanan hareketli gecenin hatıralarını silebilmiş değil. O gece, güvenlik kurumları çöktü, silahlı gruplar kritik öneme sahip karargahları yağmalamak için acele etti ve eski rejimin üyeleri üniformalarını sokaklarda bıraktı. Şam kaosun eşiğine gelmişti.

Ancak Cisr el-Ebyad, Bab Tuma ve el-Kassa gibi mahalleler, doktorlar, öğrenciler ve tüccarlardan oluşan geçici mahalle komiteleri sayesinde kendilerini korumayı başardılar. Bu girişimler sayesinde 200'den fazla hırsız tutuklandı ve mezhep çatışmaları önlerken halkın durumun kontrolden çıkmasını engelleme yeteneğini ortaya koydu.

Öte yandan Tahran'da bugün, İran'ın Suriye'deki dayanak noktasını kaybetmesi, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in ‘dış komplo’ hakkındaki konuşması, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Suriye'yi ‘35. Eyalet’ olarak görmesi, diplomasinin savunulması ve milletvekillerinin on milyarlarca doların israf edildiği yönündeki suçlamaları arasında ‘direniş çadırının ana direğinin’ çöküşüyle ilgili çelişkili haberler basında yer alıyor.