Günde 63 bin vakanın kaydedildiği ABD’de tıbbi ekipman eksikliğinden korkuluyor

Florida’da koronavirüs test kitleri hazırlayan hemşireler (AFP)
Florida’da koronavirüs test kitleri hazırlayan hemşireler (AFP)
TT

Günde 63 bin vakanın kaydedildiği ABD’de tıbbi ekipman eksikliğinden korkuluyor

Florida’da koronavirüs test kitleri hazırlayan hemşireler (AFP)
Florida’da koronavirüs test kitleri hazırlayan hemşireler (AFP)

ABD’de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakalarında kaydedilen artış nedeniyle, sağlık çalışanlarının kullanacağı tıbbi malzeme eksikliği ve en çok etkilenen eyaletlerin bazılarındaki hastaneler üzerindeki baskı meselesi yeniden gündeme geldi. Sağlık otoriteleri ve siyasi kesimler, bu hususları tartışıyor.
Çarşamba akşamı gün içerisinde 10 bini Teksas’ta, yaklaşık 12 bini ise Kaliforniya'da olmak üzere 63 bin vaka, 833 can kaybının kaydedildiği bildirilmişti. ABD’deki toplam vaka sayısı 3 milyon 219 bin 999’a, can kaybı ise 135 bin 822’ye yükseldi.
Yetkililer, salgının Teksas, Arizona ve Florida eyaletlerinde yoğunlaştığını açıklarken, Teksas'taki doktorlar ise ‘eyaletin virüsten bir buzdağı ile çarpışma rotasında ilerlediğini’ söyledi.
Sağlık uzmanları gerçek rakamların çok daha yüksek olabileceğini, bunların inceleme ve test araçlarının sağlanması ve kapsamlı hale getirilmesine bağlı olduğunu söylerken bazıları ise Amerikalıların yaklaşık yüzde 8'inin salgın hastalığa yakalanmış olabileceğinden bahsediyor.
Salgın ile mücadele ekibinden yetkililer ile yaptığı günlük basın toplantısında, maske takarak konuşma yapan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, “Şimdiye kadar en az 39 milyon ABD’liyi koronavirüs testine tâbi tuttuk. 3 milyon küsür kişinin koronavirüse yakalandığı teşhis edilirken en az 1,3 milyon kişinin ise iyileştiği kaydedildi” ifadelerinde bulunmuştu. Beyaz Saray Kovid-19'la Mücadele Görev Gücünde yer alan Doktor Deborah Birx ise Florida'daki hastanelere başvuran acil vakaların azaldığını bildirdi.
ABD Başkanı Donald Trump ve yönetimi ile eyaletler arasındaki anlaşmazlık ise okulların önümüzdeki dönemde açılıp açılmayacağı üzerine yoğunlaşıyor. Nitekim Trump, Çarşamba günü Twitter hesabından yaptığı açıklamada, okullardaki ertelemenin devam etmesinin, bu eyaletleri federal yardımlardan mahrum bırakabileceği tehdidinde bulunmuştu. Sağlık uzmanları ise öğrencilerin özellikle de bazı eyaletlerde okula geri dönmesinin felakete neden olabileceği konusunda uyarıyor. Özellikle de Trump’ın baş epidemiyolog Anthony Fauci’nin salgın hakkındaki değerlendirmesine katılmadığını söylemesinin ardından, sağlık görevlilerinin Trump’a muhalif tarafta durduğu anlaşıldı.
Kongre üyeleri, federal hükümet departmanlarına personellerin ofislerine geri dönmesi yönündeki telaşı hafifletme çağrısında bulunuyor. Diğer yandan, sağlık çalışanları ise maske, eldiven ve diğer koruyucu ekipman sıkıntısıyla yeniden karşı karşıya kalmış durumda. Bu nedenle, salgının ilk aylarında özellikle Teksas, Florida ve Arizona eyaletlerinde yaşanan sahnenin tekrarlanacağından korkuluyor.
Başkan Trump’ın geçen ay Tulsa’da seçim mitingi gerçekleştirdiği Oklahoma eyaletinde 500 yeni vaka kaydedildi. Şehrin sağlık müdürü, bu etkinliğin eyaletteki vaka artışında ciddi etkilerinin olabileceğini duyurmuştu. Missouri'de ise yaz kampı etkinliğine katılan 82 kişide koronavirüs tespit edildi.
ABD’de kimi kişisel özgürlüğe saygı duyulması, kimi ise toplum sağlığının korunması gerektiğini düşünürken, salgını önleme yönündeki önleyici tedbirlerin nasıl kullanılacağı hakkındaki tartışmalar devam ediyor. Söz konusu fikir ayrılığı, vatandaşlardan maske takılmasının veya salgın hakkındaki çeşitli talimatlara uyulmasının istenmesi konusuna da yansıyor. Birçok yetkili, maske takılmasını zorunlu kıran kararın çıkarılması talebinde bulunurken, bir diğerleri ise bunun için bir kararın çıkarılmasını beklemeden eyalet düzeyinde maske zorunluluğu getirilebileceğine değiniyor.
Birçok eyalette, çoğunluğu beyaz olan insanların maske takmayı reddetmesi veya maske takılmasını zorunlu kılan mağazalardaki direktiflere karşı çıkması nedeniyle çeşitli anlaşmazlıklar yaşandı. Birçok personel, bu kişilerle yüzleşildiği sırada bazen ciddi ve tehlikeli olayların yaşandığını dile getirdi. Nitekim son haftalarda bu mesele dolayısıyla yaşanan fiziksel saldırılarda bazı kişilerin yaralandığı kaydedildi. Michigan'daki bir mağazanın güvenlik görevlisi, bir müşteriden maske takmasını istediği için ölüme mahkum edilmişti.
Maske takmanın kapanışları önlemede ciddi rol oynayacağını düşünen sağlıkçı ve ekonomistler, bu hususta federal kararların çıkarılmasını talep ediyor.



‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
TT

‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)

İsrail Ulusal Siber Güvenlik Müdürlüğü Başkanı Yossi Karadi, nadir görülen bir uyarıda bulunarak, siber tehditlerin ülkeleri anında çökme noktasına getirebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot’tan aktardığına göre Karadi, elektrik, su, trafik ışıkları ve hastane ağlarına yapılan siber saldırıların artık savaş aracı haline geldiğini ve bu saldırıların çoğunlukla saldırganın kimliğini gizlemek için vekil gruplar üzerinden gerçekleştirildiğini belirtti. Karadi dün Tel Aviv Üniversitesi’nde düzenlenen Siber Güvenlik Haftası konferansında yaptığı konuşmada, son altı ayda İsrail’in yürüttüğü savunma faaliyetlerinden bir kısmını paylaştı ve ‘ilk siber savaş’ olarak nitelendirdiği durumun endişe verici bir tablosunu çizdi.

Karadi, “Giderek savaşların dijital alanda başlayıp biteceği bir çağa doğru ilerliyoruz” dedi ve ‘dijital kuşatma’ terimini tanıttı. Karadi, bu senaryoda enerji santrallerinin duracağı, trafik ışıklarının çalışmayacağı, iletişim sistemlerinin çökeceği ve su kaynaklarının kirlenebileceğini vurgulayarak, “Bu hayali bir gelecek senaryosu değil, oldukça gerçekçi bir eğilim” ifadesini kullandı.

Karadi, dijital kuşatma kavramının sadece çekici bir ifade olmadığını, 15 yıl süren bir gelişimin sonucu olduğunu belirtti. Geçmişte devletler arasındaki siber savaşların çoğunlukla sessiz casusluk veya yalnızca askeri tesisleri hedef alan operasyonlar olduğunu söyleyen Karadi, son yıllarda durumun değiştiğini ve yeni düşmanın yalnızca sır çalmayı değil, sivil yaşamı kesintiye uğratmayı amaçladığını ifade etti.

Yediot Ahronot’a göre, siber savaşların başlangıç noktası olarak kabul edilen olay, 2010 yılında Stuxnet virüsünün ortaya çıkmasıydı. Yabancı raporlara göre virüs, İran’ın Natanz Nükleer Tesisi’ndeki santrifüjleri hedef almak için İsrail ve ABD tarafından kullanılmıştı ve yalnızca belirli endüstriyel kontrol birimlerini etkileyerek sivil bilgisayarlar veya alakasız altyapıya zarar vermekten kaçınıyordu.

Karadi, dönüm noktasının ise geçen on yılın ortalarında Doğu Avrupa’da yaşandığını belirtti. Rus hacker grubu Sandworm, teorik olarak mümkün görülmeyen bir adım atarak Ukrayna elektrik şebekesini hackledi ve yüz binlerce evi dondurucu soğukta karanlığa gömdü. Bu olaydan sonra siber operasyonlar, yalnızca askeri hedeflere yönelik silahlar olmaktan çıkarak, sivil nüfusu hem psikolojik hem fiziksel olarak etkileme aracına dönüştü. Ayrıca, 2017’de Kuzey Kore’ye atfedilen WannaCry fidye yazılımı saldırısının, siber silahların nasıl kontrolden çıkabileceğini gösterdiği ve dünya genelinde hastaneler ile acil servisleri rastgele etkileyerek felce uğrattığı ifade edildi.

Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)

Tehlikeli bir artış

Karadi, İran’ın siber terör doktrinini benimsemiş olmasının tehlikeli bir örneğini paylaştı: 2020 yılında İsrail su şebekesindeki klor seviyesini değiştirmeye yönelik girişim, başarılı olsaydı kitlesel zehirlenmeye yol açabilirdi.

Karadi, o tarihten bu yana İran’ın siber saldırılarının İsrail’de sivil altyapıyı hedef aldığını, hastaneler, alarm sistemleri ve elektrik şebekesine yönelik tekrar eden girişimlerin bu kapsamda olduğunu belirtti.

Hastanelere yönelik saldırıların yeni bir boyut kazandığını vurgulayan Karadi, yakın zamanda Shamir Tıp Merkezi’ne yapılan siber saldırıyı örnek gösterdi. Saldırının arkasında, sıradan bir suç örgütü gibi görünen ‘Qilin’ adlı bir grup bulunuyordu. Karadi, bu durumun devletlerin, sorumluluğu gizlemek için vekil siber gruplar aracılığıyla saldırılar düzenlemesi trendini gösterdiğini ve bunun yalnızca İsrail’e özgü olmadığını aktardı. ABD ve Avrupa istihbarat raporları da benzer eğilimleri doğruluyor.

Çin’de de ‘Volt Typhoon’ gibi grupların, kâr amacı gütmeden ABD’nin kritik altyapısına sızmalar yaparak olası bir gelecekteki saldırıya hazırlık yaptıkları tespit edilmiş durumda.

Karadi, İran saldırılarında karma bir taktik gözlendiğini söyledi: Weizmann Enstitüsü’ne bir füze atılırken, aynı zamanda güvenlik kameralarına sızılarak çarpma anı gerçek zamanlı olarak kaydedildi ve psikolojik etkisi artırıldı. Aynı zamanda çalışanlara tehdit mesajları ve sızdırılmış kişisel bilgiler gönderildi.

Bu yöntem, Ukrayna savaşında görülen siber saldırılarla benzerlik taşıyor; Rus hackerlar, internet servis sağlayıcılarını hedef alarak bilgi akışını engelliyor ve korku yayıyordu.

Konuşmasını yapay zekâ çağının getirdiği fırsatlar ve risklerle tamamlayan Karadi, “Dijital sistemlere tamamen bağımlılık ve yapay zekâdaki hızlı gelişim, büyük fırsatlar sunuyor, ancak saldırganlara da sınırsız hareket alanı sağlıyor” uyarısında bulundu.

Yediot Ahronot gazetesi, Karadi’nin mesajını özetleyerek, “Gelecek savaşta klavye, roketten daha az öldürücü olmayacak” ifadeleriyle duyurdu.


İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
TT

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez bugün yağmur yağdı ve bu durum, yüzyılı aşkın süredir en kurak sonbaharını yaşayan ülke için rahatlama getirdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardı habere göre kuraklık, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın, başkent çevresindeki barajları dolduracak kadar şiddetli yağmur yağmazsa, İran'ın aralık ayı sonuna kadar hükümetini Tahran dışına taşıması gerekebileceği uyarısında bulunmasına yol açmıştı.

Meteorologlar bu sonbaharı ülke genelinde 50 yıldan fazla süredir yaşanan en kurak sonbahar olarak tanımladı; bu durum, 1979 İslam Devrimi'nden bile öncesine denk geliyor ve tarım için büyük miktarda suyu verimsiz bir şekilde tüketen sistemi daha da zorluyor. Ajans, su krizinin ülkede siyasi bir mesele haline geldiğini, özellikle de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, iki ülke arasında geçen haziran ayında 12 gün süren bir savaş yaşanmasına rağmen, İran'a bu konuda defalarca yardım teklifinde bulunmasının ardından bu durumun daha da belirginleştiğini belirtti.

20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)

Netanyahu, 2018'de yayınlanan bir tanıtım videosunda İran halkına şahsen seslenerek, "milyonlarca insanın hayatını tehdit eden ciddi su kıtlığı" sorununu ele almak üzere Farsça bir internet sitesinin açılışını duyurdu. İranlıların su ihtiyaçlarına yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir İsrail girişimi olan "İran Halkı İçin Yaşam"ı şahsen desteklemeye hazır olduğunu belirtti. Batı Kudüs'teki ofisinde çekilen video, Netanyahu'nun bir tuz arıtma tesisinden geldiğini iddia ettiği kaptan kendine bir bardak su doldurmasıyla başlıyor. Ardından İranlıların karşı karşıya olduğu vahim su krizinden bahsediyor.

Netanyahu, 12 günlük savaşın ardından geçen ağustos ayında İranlılara mesajını yineleyerek şunları söyledi: “Liderleriniz 12 günlük savaşı bize zorla dayattılar ve ezici bir yenilgiye uğradılar. Her zaman yalan söylüyorlar.” Sözlerine şöyle devam etti: “İran'da her şey çöküyor. Bu kavurucu yazda, çocuklarınız için temiz, soğuk su bile yok. Bu, İran halkına karşı gösterilen en büyük ikiyüzlülük ve saygısızlıktır. Bu durumu hak etmiyorsunuz.”


İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
TT

İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)

İran'ın Tesnim haber ajansının haberine göre İran'ın güneydoğusundaki sınır bölgesinde "terörist gruplar" tarafından düzenlenen bir saldırıda üç Devrim Muhafızı öldürüldü.