Pekin, aşı yarışında ‘savaş hızı’ ile ilerliyor

Pekin’deki kargo çalışanları (Reuters)
Pekin’deki kargo çalışanları (Reuters)
TT

Pekin, aşı yarışında ‘savaş hızı’ ile ilerliyor

Pekin’deki kargo çalışanları (Reuters)
Pekin’deki kargo çalışanları (Reuters)

Çin Halk Cumhuriyeti, Kovid-19 aşısı yolundaki küresel yarışta hız kazandı. Zirâ Çinli Sinovac Biotech şirketinin ikinci aşısı, bu ayın sonlarında klinik çalışmaların son aşamasına girecek.
Kovid-19 karşıtı 19 farklı aşıdan 8’i, bu salgın kapsamında Batı'nın endüstrideki geleneksel hakimiyetine meydan okumaya çalışan Çin’de yürütülüyor. Sinovac Biotech şirketinin ordu ile işbirliği içerisinde yürüttüğü bir aşı çalışması, klinik çalışmaların son aşamasına girmişti. Şirketin ikinci aşı deneyinin de bu ayın sonlarında son aşamaya gelmesi bekleniyor.
Bu yarışta önemli zorlukla karşı karşıya kalan Çin, aynı zamanda avantaja da sahip. Zirâ bu yarışta ön sıralarda bulunuyor olması, başarıya giden yolda yanına kâr kalıyor. Yetkililerin ifade ettiği gibi aşıyı ‘savaş hızında’ üretmek için iki farklı fabrikayı başarıyla tamamlayarak önemli bir piyasa avantajına sahip oldu. Diğer yandan, Çin'in bulaşıcı hastalıklarla mücadele çabalarında itici güç olan Çin Halk Kurtuluş Ordusu'nun tıbbi araştırma birimi, aşı geliştirme yolunda CanSino Biologics gibi özel şirketlerle birlikte çalışıyor.
Çin, ciddi miktarda tedarik sağlamasına yardımcı olabilecek bu avantajlara ek olarak, aşı üretim projelerinin çoğunda eski ve kanıtlanmış bir yöntem olan ‘inaktive edilmiş aşı’ tekniğini kullanıyor. Bu teknik, yeni teknolojileri benimseyen diğer ABD ve Avrupa projeleriyle karşılaştırıldığında çeşitli pazarlama fırsatları sunuyor. Bir diğer aşı projeleri de, virüs proteininden zararsız kopyalar geliştirmek için genetik mühendisliğin kullanıldığı ‘rekombinant aşı’ adı verilen teknik gibi yeni teknolojilere dayanıyor.
Bazı projelerde virüsün RNA’sı kullanılarak yürütülen ‘genetik aşı’ tekniğini kullanılırken Oxford Üniversitesi’nde ise ‘viral vektör’ tekniği uygulanıyor. Soğuk algınlığı virüsünün genetik olarak değiştirilmiş bir versiyonunun (adenovirüs) şempanzelerden alındığı bu teknik kapsamında, yeni virüsün proteinleri vücuda aktarılıyor. Böylece, hem bağışıklık tepkisinin hem de gelecekteki herhangi bir enfeksiyona cevap vermesi için vücudun uyarılmasına yardımcı olunuyor.
İnaktive edilmiş aşı tekniğinde ise UV ışınlarına veya kimyasallara maruz bırakılarak öldürülen gerçek virüs kullanılıyor. Bu, hastalığa neden olmadan bağışıklık sistemini uyarmanın basit ve etkili bir yolu kabul ediliyor. Şarku’l Avsat’ın Reuters haber ajansından aktardığı habere göre, Çin’in aşı projelerinde kullanılan bu teknik, influenza ve kızamık gibi hastalıklara karşı aşı geliştirmek için kullanılan ve başarı şansını artıran bir teknik sayılıyor.
Reuters’ın haberine göre Çin için asıl zorluk ise, koronavirüs vakalarını azaltma başarısının büyük ölçekli aşı denemelerini zorlaştıracağı gerçeği ve şimdiye kadar yalnızca birkaç ülkenin onunla çalışmayı kabul etmiş olması.
Zirâ Çin, geçmişte yaşanan aşı skandallarından sonra, dünyayı tüm güvenlik ve kalite gereksinimlerini karşıladığına ikna etmek zorunda kalacak. Söz konusu skandallardan biri de, Changsheng Bio-Technology şirketinin yasadışı yollarla insanlar için kuduz aşısı üretmesi, ardından ise bu aşı üretiminin durdurulması ve piyasadakilerin geri çekilmesiydi.
Bloomberg’in 19 Mayıs tarihli bir haberinde, Çin'de geliştirilen aşılara olan güveni zayıflatan bu olayın yeni aşı yarışında da Çin için sıkıntı yaratabileceği öne sürülmüştü. Mısır’daki Zevail Bilim ve Teknoloji Şehri’nde Mikrobiyoloji Profesörü Eymen eş-Şebini, bu zorlukların ekonomik, politik ve bilimsel olmak üzere üç boyutta inceliyor:
Şarku’l Avsat’a konuşan Şebini, “Çin, ekonomik boyut kapsamında, geliştirdiği aşılara onay verilmesi için şuanda hala yüksek vakalar kaydeden ülkelere avantaj sunabilir” diyor. Siyasi boyutta ise, aynı ülkelerin sağlık krizine son vermek için halk baskısı ile Çin’in aşılarını denemeye, 2018’de gerçekleşen olayın körüklediği kötü şöhrete itimat etmemeye zorlanabileceğini ifade ediyor.
Aynı zamanda, “Bilimsel boyutta ise, klinik çalışmaların birinci ve ikinci aşamalarının doğruluğunu ve güvenliğini anlamalarını sağlayacak bilimsel deneyimler biriktiren dünya ülkeleri, üçüncü aşama deneylerinin yürütülmesi onayını verecek yetenektedir. Nitekim Çin’in 2018’de yaşananlardan dersini aldığına şüphe yok” ifadelerinde bulunuyor.



BM, İsrail'in Golan Tepeleri'nden çekilmesini talep eden kararı kabul etti

Golan Tepeleri'nde bulunan Kuneytra geçiş noktası yakınlarındaki Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF) karakolunda bir tabelanın yanında duran iki İsrail askeri. (EPA)
Golan Tepeleri'nde bulunan Kuneytra geçiş noktası yakınlarındaki Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF) karakolunda bir tabelanın yanında duran iki İsrail askeri. (EPA)
TT

BM, İsrail'in Golan Tepeleri'nden çekilmesini talep eden kararı kabul etti

Golan Tepeleri'nde bulunan Kuneytra geçiş noktası yakınlarındaki Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF) karakolunda bir tabelanın yanında duran iki İsrail askeri. (EPA)
Golan Tepeleri'nde bulunan Kuneytra geçiş noktası yakınlarındaki Birleşmiş Milletler Ateşkes Gözlem Gücü (UNDOF) karakolunda bir tabelanın yanında duran iki İsrail askeri. (EPA)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu dün akşam, İsrail'in 1967'de işgal ettiği ve 1981'de ilhak ettiği Golan Tepeleri'nden çekilmesini talep eden bir karar aldı.

Karar, 123 lehte, İsrail ve ABD dahil 7 aleyhte ve 41 çekimser oyla kabul edildi.

Golan Tepeleri, yaklaşık 60 kilometre uzunluğunda ve 25 kilometre genişliğinde stratejik bir kayalık platodur. İsrail, 1967'de burayı ele geçirdi ve 1981'de ilhak etti; ancak bu adım uluslararası alanda tanınmadı.

Genel Kurul kararı, İsrail'in 1981 yılında ‘işgal altındaki Suriye Golan'ına kendi kanunlarını, otoritesini ve yönetimini dayatma’ kararının ‘geçersiz ve hükümsüz’ olduğunu belirtti ve bu kararın iptalini talep etti.

rg
Golan Tepeleri'ndeki Kuneytra geçiş noktasında bir İsrail askeri (Arşiv – Reuters)

Kararda, BM Genel Kurulu'nun İsrail'e Suriye ve Lübnan ile müzakereleri yeniden başlatması ve önceki taahhüt ve vaatlerine uyması çağrısında bulunduğu da belirtildi. Ayrıca İsrail'in işgal altındaki Suriye Golanı'ndan 4 Haziran 1967 sınırlarına çekilmesi talep edildi.

193 üyeli BM Genel Kurulu tarafından çıkarılan kararlar yasal olarak bağlayıcı olmasa da, sembolik bir ağırlığa sahip ve küresel kamuoyunu yansıtıyor.

X platformunda oylama hakkında yorum yapan İsrail'in BM Daimî Temsilcisi Danny Danon şunları söyledi: “Genel Kurul, gerçeklikten ne kadar kopuk olduğunu bir kez daha kanıtladı. İran ekseninin suçları ve Suriye'deki milislerin tehlikeli faaliyetleriyle ilgilenmek yerine, İsrail'in vatandaşlarını koruyan hayati savunma hattı olan Golan Tepeleri'nden çekilmesini talep ediyor. İsrail 1967 sınırlarına geri dönmeyecek ve Golan'ı asla terk etmeyecek.”


Rubio: Amerika ile Rusya arasında Ukrayna konusunda yapılan görüşmelerde bazı ilerlemeler kaydedildi

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AFP)
TT

Rubio: Amerika ile Rusya arasında Ukrayna konusunda yapılan görüşmelerde bazı ilerlemeler kaydedildi

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, dün yayınlanan bir röportajında, Ukrayna ile savaşı sona erdirmek için Rusya ile yapılan görüşmelerde "bazı ilerlemeler" sağlandığını söyledi.

Rubio, Fox News’te yaptığı açıklamada, "Yapmaya çalıştığımız şey, bu konuda bir miktar ilerleme kaydettiğimizi düşünüyorum, Ukraynalıların gelecekte güvenlik garantisi sağlayacak şekilde yaşayabilecekleri şeyleri bulmaktır" dedi. ABD'nin, anlaşmanın onlara "sadece ekonomilerini yeniden inşa etmelerine değil, aynı zamanda bir ulus olarak refaha kavuşmalarına da olanak sağlayacağını" umduğunu belirtti.


Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

TT

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Sudan, Rusya'ya silah karşılığında deniz üssü ve altın teklif ediyor

Amerikan yönetimi Sudan’daki çatışmanın taraflarına ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik bir yol haritasını kabul ettirmeye çalışırken, ABD ve Sudanlı kaynaklar, Port Sudan yönetiminin Rusya’dan silah desteği almak için Moskova ile temas kurduğunu bildirdi. Kaynaklara göre Port Sudan, gelişmiş silahlar karşılığında Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma imkânı ve maden ile altın yatırımları teklif etti. Bu durum, Sudan’daki savaşın, küresel ölçekte kritik öneme sahip deniz geçişlerinden birinde, ABD baskıları ile Rusya’nın cazip teklifleri arasında daha geniş bir güç mücadelesine dönüşmesi riskini artırıyor.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak, ABD’nin Sudan’da ateşkes için hazırladığı yeni öneriye ilişkin daha fazla ayrıntı ortaya çıktı. Teklifin, İslamcı akım ve Müslüman Kardeşler’i dışarıda bırakan, askeri, insani ve siyasi alanları kapsayan üç paralel yol haritası içerdiği belirtildi.

Rusya için deniz üssü ve altın

ABD’nin yoğun diplomatik girişimleri sürerken, Wall Street Journal dün yayımladığı haberinde, geçici başkent olarak Port Sudan’ı kullanan hükümetin Rusya’ya Kızıldeniz kıyısında deniz üssü kurma ve maden ile altın alanlarında yatırım yapma teklifinde bulunduğunu aktardı. Habere göre bu teklif, Sudan ordusunun Rusya’dan gelişmiş silahlarla yeniden donatılması karşılığında yapıldı.

fvbg
Kızıldeniz'deki Port Sudan limanı (Getty Images)

Gazetenin adını vermediği Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Sudan’ın Rusya’ya ilettiği teklif, 25 yıllık bir anlaşmayı kapsıyor. Buna göre Rusya, Port Sudan Limanı’nda veya Kızıldeniz kıyısındaki başka bir deniz tesisinde, aralarında nükleer güçle çalışan savaş gemilerinin de bulunduğu dört deniz unsurunu ve en fazla 300 askeri konuşlandırabilecek.

Amerikan gazetesi, böyle bir üssün Rusya’ya Süveyş Kanalı üzerinden geçen ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan deniz hattını izleme imkânı vereceğine dikkat çekti.

ABD uyarısı

Gazete ayrıca, üst düzey bir ABD yetkilisinin, Port Sudan ya da Libya’da kurulacak bir Rus askeri üssünün Moskova’nın güç kullanma kapasitesini artırabileceği ve daha az kısıtlamayla hareket etmesine yol açabileceği uyarısında bulunduğunu aktardı. Emekli Tümgeneral Mark Hicks’in değerlendirmesine göre ise böyle bir deniz üssü, Rusya’nın uluslararası konumunu güçlendirecek ve bölgedeki nüfuz alanını genişletecek.

fv
Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Bu gelişme, Port Sudan’daki askeri yönetimin yeni silah kaynakları arayışını sürdürdüğü bir dönemde ortaya çıktı. Gazetenin adını açıklamadığı bir Sudanlı yetkili, ülkenin gelişmiş silah sistemlerine ve hava savunma kapasitesine ihtiyaç duyduğunu, ancak bu tür bir anlaşmanın ABD ve Avrupa Birliği (AB) ile sorun yaratabileceğini belirtti.

Gazetenin değerlendirmesine göre Washington, savaşı durduracak ve sivil yönetime geçiş sürecini başlatacak bir yol haritasına odaklanırken, Port Sudan yönetimi ise Rusya ile yakınlaşmanın getireceği askeri ve ekonomik kazanımları önceliklendiriyor.

Ateşkes ve uluslararası mekanizma

Bu çerçevede, ABD’nin Sudan’da ateşkese yönelik yeni önerisine ilişkin ayrıntılar da ortaya çıkmaya devam ediyor. Al Arabiya’ya konuşan kaynaklar, teklifin askeri, insani ve siyasi başlıklardan oluşan üç paralel süreci kapsadığını ve İslamcı akım ile Müslüman Kardeşler’in bu süreç dışında tutulduğunu aktardı.

Mısır kaynaklarına dayandırılan habere göre, askeri başlık, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkesi öngörüyor. Buna göre ateşkesten sonra geniş ölçekli bir insani operasyon başlatılacak, yardım kuruluşlarının erişimi sağlanacak ve temel hizmetler yeniden tesis edilecek. Ayrıca ateşkesi denetlemek üzere, sahada gözetim mekanizmalarına sahip bir uluslararası komite kurulması planlanıyor. Bu komite, insani koridorların güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve olası ihlalleri takip etmekle görevlendirilecek.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos (AFP)

İnsani sürecin başarısı, ateşkesin kalıcılığına ve yardımın ülke geneline etkin biçimde ulaşmasına bağlanıyor. Buna göre sağlam bir ateşkes, insani operasyonların başlaması için temel koşul olacak; bu da yardım ekiplerinin erişimini kolaylaştırarak yerinden edilmiş kişiler ile mültecilerin güvenli dönüşü için gerekli ortamın hazırlanmasına katkı sağlayacak.

Siyasi sürece ilişkin öneri ise eski rejim mensupları ve İslamcılar hariç, sivil güçlerin öncülüğünde bir geçiş süreci öngörüyor. Bu süreç, ordunun ve Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ateşkese onay vermesiyle eş zamanlı olarak başlayacak ve savaşın sonlandırılmasına giden yolun ilk adımını oluşturacak.

Askeri alanda kapsamlı reform

Yol haritası ayrıca kapsamlı bir askeri reform sürecini de içeriyor. Buna göre Sudan İslami Hareketi ve Müslüman Kardeşler çizgisine yakın isimlerin ordu ve güvenlik kurumlarından çıkarılması, silahlı grupların entegrasyonu ve iki tarafla birlikte savaşan milis yapılanmalarının tasfiyesi planlanıyor. Amaç, sivil otoriteye tabi, birleşik ve profesyonel bir ordu ile yeniden yapılandırılmış güvenlik kurumları oluşturmak. Bu süreçte karar merciinin ordu veya HDK olmayacağı özellikle vurgulanıyor.

Öte yandan, eylül ayında ABD’li arabulucu Massad Boulos tarafından sunulan planın, Sudan hükümeti ile HDK temsilcilerine ateşkes ve kapsamlı bir insani süreç önerdiği biliniyor. Ancak Boulos 25 Kasım’da her iki tarafın da plana henüz onay vermediğini açıklamıştı.

Boulos o dönemde yaptığı açıklamada, tarafların ateşkesi ‘ön koşul olmadan’ kabul etmesinin önemine dikkat çekmiş; bunun can kayıplarını azaltmak, siyasi sürecin yeniden başlamasını sağlamak ve ülkenin sivil yönetime geçişi için gerekli koşulları oluşturmak açısından kritik olduğunu ifade etmişti.