Avrupa'da yeni koronavirüs odak noktalarından endişe ediliyor

Torino’da sosyal mesafeli tiyatro (EPA)
Torino’da sosyal mesafeli tiyatro (EPA)
TT

Avrupa'da yeni koronavirüs odak noktalarından endişe ediliyor

Torino’da sosyal mesafeli tiyatro (EPA)
Torino’da sosyal mesafeli tiyatro (EPA)

İtalya’da Kovid-19 krizi yönetimini denetleyen Bilim Kurulu Başkanı Dr. Walter Ricciardi, “Güçlü bir şekilde yayılmaya devam eden virüs, doğru koşulları bulduğunda yeni odaklar oluşturuyor” ifadelerinde bulundu. Nitekim İtalya’da birçoğunda şuana kadar salgına rastlanmamış olan bölgelerde salgının yeni odak noktaları ortaya çıktı. Yeni vaka sayıları ise üç gündür artıyor.
Başbakan Giuseppe Conte, sonbaharın gelişiyle ikinci bir salgın dalgasına hazırlıklı olmak gerektiğini, hükümetin olağanüstü hali (OHAL) bu yıl sonuna kadar uzatmayı planladığını açıkladı. Conte'nin OHAL hakkındaki açıklamaları, mevcut durumu haksız bir özgürlük kısıtlaması olarak gören sağcı muhalefetin ciddi eleştirilerine neden oldu. Muhalefet, parlamentonun onayı alınmadığı taktirde bu kararı protesto etmek için sokağı harekete geçirmekle tehdit etti.
Ancak hükümetin bu tür bir adıma gitmesinin ardında güvenlik ve sağlık nedenleri yatıyor. Nitekim ilgili taraflar, salgının ikinci dalgası yaşandığı taktirde tehlikeli bir sonbahar ile karşı karşıya kalınacağı hakkında uyarıyor.
İçişleri Bakanı, yaz tatili sonrasında toplumsal huzursuzluğun geri döneceği hakkındaki korkularını yeniden dile getirerek “Mağaza ve işletmelerin kapandığını, vatandaşların günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıklarını görüyorum. Hükümet bu ihtiyaçları karşılamak için gerekli tüm tedbirleri almıştır, ancak tehlike gerçektir ve göz ardı edilemez” ifadelerinde bulundu.
İtalyan uzmanlar, yalnızca salgının şuanda yoğun bir şekilde aktif olduğu bölgelerde değil, aynı zamanda onu ilk aşamada kontrol altına almayı başaran ülkelerde de çok kritik bir dönem olduğu konusunda hemfikir. Nitekim virüsün yeni odak noktaları, salgınla mücadelede yürütülen ciddi fedakarlıkları ortadan kaldırmakla tehdit ediyor.
Uzmanlar, bu konuda Portekiz’i örnek veriyor. İlk aşamada iyi bir kriz yönetiminde bulunan, bu minvalde daha az vaka ve can kaybı kaydeden ve diğer ülkelere örnek olan Portekiz, şuanda kaydedilen vaka oranları bakımından Avrupa’da İsveç’in ardından ikinci sırada geliyor.
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezinin (ECDC) salgının gelişimi hakkında rapor yayınlamasının ardından, İngiltere, Avusturya, Finlandiya, Çek Cumhuriyeti ve Bulgaristan gibi birçok Avrupa ülkesi; Portekiz'i salgın hakkındaki ‘kara listeye’ koyma, buradan gelenlere zorunlu karantina uygulama kararı aldı. Öyle ki, Danimarka, tatilde Portekiz’e gidecek çalışanlarını işten çıkarmakla tehdit etti.
Normal hayata geri dönüldüğü çoğu Avrupa ülkesinde salgının yeni odak noktalarının ortaya çıkması ve bazılarında yeniden izolasyona gidilmesiyle, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uzmanları, vatandaşlar arasında güven duygusu yaymak konusunda uyarıda bulundu. Önleyici tedbirlerin ve sosyal mesafenin uygulanmasında gevşememek gerektiğini, bunların salgının kontrol altına alınmasında etkisinin kanıtlandığını vurgulayan uzmanlar, salgın riskinin hala daha yüksek olduğunu belirtti. Virüsün hava yoluyla yayıldığını kabul eden WHO, virüsün ana yayılma kanallarının virüse yakalanan kişilerle doğrudan temasta bulunmak olduğunu yeniden doğruladı.
‘Sürekli hareket halindeki salgın durumu’ndan bahseden İtalyan uzmanlar, sıcak havada virüsün bulunmadığı, gençlerin virüse yakalanma olasılığının olmadığı gibi virüs hakkında yalan yanlış bilgilerin yayılması konusunda uyarıda bulunuyor. Kişiler arasındaki iletişimi sınırlandırarak virüsün geçiş kanallarını tıkamanın ve tedbirlere bağlı kalmanın önemine vurguda bulunarak bunların salgının kontrol altına alınmasında özellikle de okula dönüş sırasında oldukça etkili olacağını söylüyor.
Cenova’daki üniversite hastanesi, dünyada türünün ilk örneği olan, Kovid-19'dan iyileşenlerin rehabilite edildiği bir merkez kurdu. Nitekim bu kişilerin yüzde 80’inin kas erimesi, baş dönmesi, nefes alırken zorlanma, depresyon ve hafıza bozukluğu gibi fiziksel ve psikolojik sıkıntılar çektiği tespit edildi.
Merkezi kurma fikrini ortaya atan kardiyolog Dr. Piero Clavario, hastanede iyileşen herkesle temasa geçtiklerini, bu kişilerin fiziksel ve psikolojik durumlarının değerlendirildiğini, böylece ihtiyaç duydukları rehabilitasyon tedavisini belirlemek üzere söz konusu merkezde teste tâbi tuttuklarını açıklıyor.
ABD’deki Dallas Üniversitesi’nin meşhur araştırması, “yoğun bakımda üç hafta geçirmenin kişinin 10 yılına eşit olduğu” gerçeğini ortaya çıkarmıştı. Clavario ise merkezde ortalama kalış süresinin en az iki ay olduğunu, kişinin ağrılardan kurtulup normal yaşama geri dönmesi için günlük minimum 5 saatlik egzersiz yapmasının gerekli olduğunu söylüyor.
Söz konusu merkezdeki doktorlar, iyileşenlerin yarısında fazlasının tat ve koku kaybına yol açan sinir sistemi hasarıyla karşı karşıya kaldığını, aynı zamanda nefes almada zorluk çektiklerini söylüyor. Bu sonuçların kalıcı olup olmadığı henüz belli olmasa da, çoğu durumda bir aylık rehabilitasyonun ardından iyileşme kaydedildiğini bildiriliyor.
Kovid-19’un sinir sistemi hücrelerindeki doğrudan etkisini izleyen ilk uzmanlar, ülkedeki koronavirüs hastalarının büyük bir çoğunluğunun tedavi gördüğü San Raffaele hastanesi uzmanlarıydı. Ancak Cenova’daki söz konusu merkezde çalışan doktorlar, virüsün sinir sistemi ve beyin üzerindeki etkisinin vücudun hayati organlarında uzun süreli oksijen eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyor.
Doktorlar aynı zamanda vaskülitin sinirleri etkilediğini, bazen de uzuvlarda ve parmaklardaki hislerin zayıflamasına yol açtığını, bazen ise ampütasyona neden olan pıhtılaşmaya sebebiyet verdiğini açıkladı. Aynı zamanda karaciğer ve böbrekler gibi hayati organları etkilediği kaydedildi. WHO’nun Kovid-19’un getirdiği halsizliğin iki hafta süreceği açıklamalarının aksine, merkezdeki doktorlar bunun aylarca sürebileceğini söylüyor. Bu halsizliğin bağışıklık sisteminin şiddetli reaksiyonundan veya hızlı kilo kaybından kaynaklandığına, zirâ Kovid-19’a yakalananların çoğunda 20 kiloya kadar bir kilo kaybının teyit edildiğine değiniyor.



Rapor: İran, 12 günlük savaş sırasında 5 İsrail askeri üssünü doğrudan vurdu

 İsrail'in orta kesiminde İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazını inceleyen İsrail askerleri (AP)
İsrail'in orta kesiminde İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazını inceleyen İsrail askerleri (AP)
TT

Rapor: İran, 12 günlük savaş sırasında 5 İsrail askeri üssünü doğrudan vurdu

 İsrail'in orta kesiminde İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazını inceleyen İsrail askerleri (AP)
İsrail'in orta kesiminde İran'ın füze saldırısı sonucu yıkılan konutların enkazını inceleyen İsrail askerleri (AP)

The Telegraph’ın ulaştığı radar verilerine göre, İran füzeleri 12 günlük savaş sırasında beş İsrail askeri tesisini doğrudan vurmuş görünüyor.

Söz konusu saldırılar İsrailli yetkililer tarafından duyurulmadı. Katı askeri sansür yasaları nedeniyle ülke içinden rapor edilemiyor.

Bu saldırılar, her iki tarafın da mutlak zafer iddiasında bulunmaya çalıştığı iki düşman arasındaki sözlü savaşı daha da karmaşık hale getirecek.

İran'ın dini lideri Ali Hamaney (AFP)İran'ın dini lideri Ali Hamaney (AFP)

Savaş bölgelerindeki bomba hasarını tespit etmek için uydu radar verilerini kullanma konusunda uzman olan ABD merkezli Oregon Eyalet Üniversitesi akademisyenleri yeni verileri The Telegraph ile paylaştı.

Raporlara göre İsrail'in kuzey, güney ve orta kesimlerinde, aralarında büyük bir hava üssü, bir istihbarat toplama merkezi ve bir lojistik üssünün de bulunduğu, daha önce rapor edilmemiş beş askeri tesis İran füzeleriyle vuruldu.

The Telegraph'ın dün temas kurduğu İsrail ordusu yetkilileri, füze önleme oranları ya da üslerine verilen hasar konusunda yorum yapmayacaklarını ifade etti.

Bir ordu sözcüsü, “Söyleyebileceğimiz tek şey, ilgili tüm birimlerin operasyon boyunca operasyonel sürekliliği koruduğudur” dedi.

Askeri tesislere yönelik bu saldırılar, İsrail'in hava savunma sistemlerini deldiği bilinen, konut ve sanayi altyapısında büyük hasara yol açan 36 diğer saldırıya ilave olarak yapıldı.

Ülke genelinde konutlarda meydana gelen ciddi hasara rağmen sadece 28 İsraillinin hayatını kaybetmesi, ülkenin sofistike uyarı sisteminin ve halkın sığınakları disiplinli bir şekilde kullanmasının göstergesi.

İran'dan İsrail'e fırlatılan balistik füzeler Kudüs semalarında görülüyor. (EPA)

İran'dan İsrail'e fırlatılan balistik füzeler Kudüs semalarında görülüyor. (EPA)

Şarku’l Avsat’ın The Telegraph’tan aktardığına göre İran füzelerinin büyük çoğunluğu önlenirken, sınırı geçmeyi başaran füzelerin oranı 12 günlük savaşın ilk sekiz gününde günden güne arttı.

Bunun nedenleri net olmamakla birlikte, gelişmiş ateşleme teknikleri ve İran'ın gelişmiş füzeler kullanıyor olma ihtimali olabilir.

Demir Kubbe, İsrail'in en ünlü hava savunma sistemi olsa da aslında havan topları gibi kısa menzilli mermilere karşı koruma sağlamak üzere tasarlanmıştır ve ülkenin kullandığı ‘katmanlı’ hava savunma sisteminin sadece bir parçasıdır.

Orta katmanda, 300 kilometreye kadar menzile sahip insansız hava araçları (İHA) ve füzeleri engellemek için optimize edilmiş Davut Sapanı hava savunma sistemi yer alıyor. En üstte ise uzun menzilli balistik füzeleri atmosfere girmeden önce etkisiz hale getiren Arrow (HITS) sistemi yer alıyor.

Sadece 9,7 milyon nüfuslu küçük bir ülke olan İsrail'de, ülkenin ünlü füze savunma sistemlerinin ihlal edilmesi şok etkisi yarattı.

Ülke içinde askeri hedeflerin vurulduğuna dair şüpheler arttı.

Ülkenin en tanınmış gazetecilerinden biri olan Kanal 13 televizyonundan Raviv Drucker geçen hafta şunları söyledi: “İran'ın füze saldırılarının birçoğu İsrail askeri üslerinde, bugüne kadar halen haber yapmadığımız stratejik yerlerde gerçekleşti... Bu durum insanların İranlıların ne kadar isabetli olduklarını ve pek çok yerde ne kadar büyük bir yıkıma yol açtıklarını anlamamalarına neden oldu.”

Oregon Eyalet Üniversitesi'nde araştırmacı olan Corey Sher, biriminin hem İsrail hem de İran'daki füze hasarının daha kapsamlı bir değerlendirmesi üzerinde çalıştığını ve sonuçları yaklaşık iki hafta içinde yayınlayacağını açıkladı.

Sher, hasarı değerlendirmek için kullandıkları radar sistemi verilerinin patlamaları tespit etmek için yapılı çevredeki değişiklikleri ölçtüğünü ve saldırıların kesin olarak doğrulanması için ya söz konusu askeri alanlardaki saha raporlarının ya da uydu görüntülerinin gerektiğini ifade etti.

The Telegraph tarafından yapılan veri analizi, ABD ve İsrail savunma sistemlerinin genel olarak iyi bir performans sergilediğini, ancak savaşın yedinci gününde füzelerin yaklaşık yüzde 16'sının geçmesine izin verdiğini gösteriyor.

Bu, İsrail ordusunun daha önce yaptığı ve başarı oranını ‘yüzde 87’ olarak veren tahminle büyük ölçüde uyumlu.