Lübnan’da koronavirüs vaka sayıları artıyor

Başkent Beyrut'taki göstericiler yüz maskeleri takıp Lübnan bayrakları sallıyor (Reuters)
Başkent Beyrut'taki göstericiler yüz maskeleri takıp Lübnan bayrakları sallıyor (Reuters)
TT

Lübnan’da koronavirüs vaka sayıları artıyor

Başkent Beyrut'taki göstericiler yüz maskeleri takıp Lübnan bayrakları sallıyor (Reuters)
Başkent Beyrut'taki göstericiler yüz maskeleri takıp Lübnan bayrakları sallıyor (Reuters)

Lübnan’da koronavirüs vaka sayısında artış kaydetmeye devam ediyor. İlk vakanın kaydedildiği geçtiğimiz Şubat ayından bu yana son 24 saat içinde kaydedilen vaka sayısı 166’ya, ülke genelindeki toplam vakası sayısı ise 2 bin 344’e yükseldi.
Salgın ve Bulaşıcı Hatalıklar Ulusal Komitesi Üyesi Dr. Abdurrahman el-Bizri Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte Lübnanlıları şok eden bu rakamların sürpriz olmadığını şu ifadeleriyle belirtti, “Bizler şu anda havaalanının yeniden açılmasıyla birlikte dikkatsizliğin, alınan önlemlere bağlı kalmamanın ve gevşek davranmanın bedelini ödüyoruz” dedi.
Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Bizri, “Bu rakamlar, devleti sıkı prosedürler uygulamak ve tüm kurumları ciddi bir kontrole tabi tutmak suretiyle, vatandaşların güvenliğini sağlayarak hayatı yeniden normal seyrinde devam ettirmeye dayanan gerçek bir sınavla karşı karşıya koyuyor. Aksi takdirde bir süre sonra, vaka sayılarının artış göstermeye devam etmesiyle, genel bir karantina gibi ekonomi üzerinde sert etkiler meydana getirecek sıkı önlemlere başvurmak zorunda kalacağız.” ifadelerine yer verdi.

Üniversite sınavları devam edecek
Üniversite Öğrencileri Derneği’nin Twitter sayfasında, üniversitedeki Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde (Hades Kompleksi) dün yeni bir koronavirüs vakasının kaydedildiğini duyurması ve vaka sayısındaki artış Lübnanlı üniversite öğrencileri arasında da panik meydana getirdi. Bu iddia, Lübnan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fuad Eyyub tarafından reddedildi. Rektör, üniversite içinde herhangi bir vakanın kaydedilmediğini vurguladı. Rektör Eyyub, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde koronavirüse yakalandığı söylenen kişinin geçen ayın sonundan beri üniversiteye gelmediğini ve ayrıca söz konusu kişinin sınavlarının Eylül ayında başladığını, yani bu şahsın şu anda sınavlara giren kişiler arasında olmadığını belirtti. Rektör ayrıca, “Üniversite yönetiminin bu şahsın koronavirüsten etkilenmediğini doğrulayarak, şahsın kardeşinin virüsten etkilendiğini, ancak bu gelişmenin de öğrencinin kampüsü son kez ziyaret ettiği günden sonra olduğunu” açıkladı.
Rektör Eyyub, “Akrabaları veya arkadaş çevreleri arasında herhangi birinin koronavirüsten etkilenme durumu olan ve onlarla temasta bulunan öğrencilerin üniversitenin ilgili idari birimlerini bu konuda bilgilendirmelerini istedi. Çünkü sınavların gerektiği şekilde icra edilmesi için bu durumda olan öğrencilerin okula devam etmemeleri ve durumlarının incelenmesi gerektiğini” ifade etti. Prof. Dr. Eyyub, “Lübnan Üniversitesi’nin tüm fakültelerinde, yüzeylerin devam olarak dezenfekte edildiğine ve salonlarda sosyal mesafeye bağlı kalınması gibi tüm koruyucu tedbirlere uyulduğuna” işaret etti. Ayrıca, “Lübnan Üniversitesi’nin kampüsünde hastalığı bulaştırma ihtimalinin düşük olması sebebiyle imtihanların tamamlayacağını” vurguladı.

“Ramco” çalışanları karantinada
Lübnanlılar dün ayrıca, Ramco şirketinin binalarından birinde patlak veren koronavirüs vakasında 130 işçinin virüse yakalanması sebebiyle de başka bir panik yaşadı.  Şirket müdürü Velid Ebû Saad’ın vaka sayılarının önümüzdeki saatlerde artabileceği ihtimalini dile getirmesi endişeleri daha da artırdı. Şirket Müdürü Ebu Saad, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, “Ramco Şirketi’nin bundan bir hafta önce, koronavirüsten enfekte olduğundan şüphelenilen kişileri karantinaya aldığını ve söz konusu kişileri ikamet ettikleri yer haricinde herhangi birine virüsü bulaştırma olasılığının çok düşük bir ihtimal olduğunu” belirtti.
Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte Ebû Saad, “Geçtiğimiz Cuma günü şirket çalışanlarından üç kişide yüksek ateş fark edildiğini ve bu işçilerin şirkete ait klinikte incelendikten sonra koronavirüs testi yapıldığını, şüpheli vakaların Refik Hariri Hastanesi’ne sevk edildiğini ve daha sonra karantina altında tutulacakları ikametlere yerleştirildiklerini” ifade etti. Ebû Saad, “söz konusu işçilere ait test sonuçlarının pozitif çıktığında, şirketin konuyla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı’nı bilgilendirdiğini ve geçtiğimiz Salı gününden bu yana şahısların ve onlarla temasta bulunanların ikamet adreslerinde karantina tedbirlerinin alındığını ve ayrıca şirket çalışanlarına yönelik olarak iki parti halinde 800’den fazla BCR testi yapıldığını” belirtti.
Ebu Saad, Beyrut Valisi’nin desteğiyle virüsten etkilenen işçiler ve şüpheli vakaların karantina merkezine sevk edildiklerini açıkladı. Ayrıca, salgının başlangıcından bu yana, şirketin bu insani felaketi önlemek için, koruyucu tedbirler alarak işçileri vardiyalara ayırdığına dikkat çekti. 

Lübnan’ın güneyinde durum kontrol altında
Önceki gün güney şehirlerinden Sur kentine bağlı Bazuriye ve Cibal el-Botm ilçelerinin karantinaya alınmasının ardından, Nebatiye Valisi Hasan Fakih ilçe yönetimlerine talimatname gönderdi. Buna göre, “Bu ay yurtdışından geleceklerin sayısındaki artış olasılığı ve özellikle nehir kenarları kutlamaları ve partilerinde, hükümet tarafından benimsenen koruyucu tedbirlere riayet edilmeyen toplantıların yasaklanması yönünde bilgilerin gelmesinin ardından, dışarıdan gelenlerin karantinaya tabi tutulması ve kontrollerinin sıkılaştırılması gerektiği” yönünde emir verdi. Nebatiye Belediyesi Pazartesi pazarını bir günlüğüne iptal etti. Bu konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, “Nebatiye dışında çalışan fakat bu şehirde oturan bir şehir sakininde koronavirüs testinin pozitif çıkmasının ardından, mesele usule uygun olarak ele alındı. Hastalığı yayma ihtimali ortadan kaldırıldı. Yukarıdaki önlemlere istinaden, yarın enfekte vakalarla temasta bulunanların kontrolleri belediyenin sosyal etkinlik merkezinde yapılacak.” ifadelerine yer verdi.
Güneyde de durum aynı şekilde. Ancak mülteci kampları hattında, er-Reşidiye Kampı’ndaki Halk Komitesi yaptığı açıklamada, “koronavirüs testi yapılmak üzere kamptaki 70 kişiden rast gele alınan numunelerden üç pozitif vakanın klinik olarak tespit edildiğini” duyurdu. Komite, “toplumsal hijyeni muhafaza etmek için, tüm restoranlar, kafeler ve internet kafelerin kapatılması, geziler ve deniz kıyılarındaki toplantılar da dahil olmak üzere tüm yaz etkinlikleri ve faaliyetlerinin yasaklanması” çağrısında bulundu.



Gazze İstikrar Gücü ve Filistin’in sabitlerinden ödün vermeden bazı “anlaşmalara” varma çabaları

İsrail ordusu tarafından yıkılan tarihi Paşa Sarayı'nın enkazını kaldıran Gazze şehrindeki işçiler, 11 Kasım 2025 (AFP)
İsrail ordusu tarafından yıkılan tarihi Paşa Sarayı'nın enkazını kaldıran Gazze şehrindeki işçiler, 11 Kasım 2025 (AFP)
TT

Gazze İstikrar Gücü ve Filistin’in sabitlerinden ödün vermeden bazı “anlaşmalara” varma çabaları

İsrail ordusu tarafından yıkılan tarihi Paşa Sarayı'nın enkazını kaldıran Gazze şehrindeki işçiler, 11 Kasım 2025 (AFP)
İsrail ordusu tarafından yıkılan tarihi Paşa Sarayı'nın enkazını kaldıran Gazze şehrindeki işçiler, 11 Kasım 2025 (AFP)

Mısır'ın bu konuyla ilgili yorumları olduğunu ve metin üzerinde uzlaşı sağlanacağına dair umutları olduğunu belirtmesi üzerine, Gazze Şeridi'ne istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını içeren ABD tasarısı hakkında New York'taki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) koridorlarında gayri resmi görüşmeler devam ediyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, bu uluslararası güçler konusunda varılması umulan anlaşmayı, güçlerin ortak bir kararla Gazze Şeridi’nde konuşlandırılmasına yönelik önemli ve belirleyici bir adım olarak görüyorlar. Aynı uzmanlar, uzlaşı çabalarının başarıya ulaşması, Washington’ın herhangi bir değişiklik yapılmaması konusunda ısrarcı olması ve Rusya veya Çin'in veto etmesi ya da BMGK'nın karar yerine başkanlık bildirisi yayınlama kararı alması ve konunun daha sonra müzakere edilmesine bırakılması gibi çeşitli senaryolar öngörüyorlar.

New York'ta istişare toplantıları

Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati dün Mısır resmi haber ajansının (MENA) tarafından yayınlanan açıklamalarında, Mısır'ın Gazze Şeridi'ne Uluslararası İstikrarı Destekleme Gücü’nün konuşlandırılması konusunda New York'ta devam eden istişarelere katıldığını açıkladı. Mısırlı Bakan, istişarelerin ABD, Rusya, Çin, Avrupa Birliği (AB) ve BMGK’nın Arap ülkelerinden bir üyesi olan Cezayir aracılığıyla Arap Grubu ile günlük olarak yürütüldüğünü belirtti.

Abdulati, sözlerini şöyle sürdürdü:

“BM kararının Filistin davasının sabitlerini koruyacağını ve uluslararası gücün mümkün olan en kısa sürede, ancak uzlaşma içinde ve bu kararın dikkatli ifadeleriyle sahada uygulanabilir hale getirilecek şekilde konuşlandırılmasına olanak tanıyacağını umuyoruz.”

Abdulati, şöyle devam etti:

“İlerleme kaydediyoruz ve New York'taki görüşmelere katılan birçok ülkeden yorumlar geliyor. Filistinlilerin sabit ilkelerinden ödün vermeden, tüm tarafların endişelerini ve önceliklerini yansıtan uzlaşmacı formüllere ulaşmayı bekliyoruz.”

fgty
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir evin enkazı arasında yürüyen bir kız çocuğu (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz hafta sonu yaptığı açıklamalarda, Gazze Şeridi'nde konuşlandırılması planlanan Uluslararası İstikrarı Destekleme Gücü'nün ‘çok yakında’ sahada çalışmaya başlayacağını duyurdu. Bu açıklamadan birkaç gün önce, 5 Kasım'da ABD’li bir yetkili Reuters'a yaptığı açıklamada, Washington'ın bu konuyla ilgili bir karar taslağını BMGK’nın seçilmiş on üyesiyle paylaşacağını söylemişti.

Karar taslağı metni, ABD'nin Gazze'de iki yıllık bir geçiş dönemi yönetim organı ve Filistin topraklarını istikrara kavuşturmak için uluslararası bir güç kurulmasını onaylayacak bir BMGK kararı taslağı hazırlandığını gösteriyor.

Axios'un yaklaşık bir hafta önce bildirdiği taslak karar, uluslararası güvenlik gücünün barış gücü değil, yaptırım gücü olması gerektiğini öngördüğü için İsrail'in bazı taleplerine yanıt veriyor gibi görünüyor. Ayrıca, bu gücün Gazze Şeridi'nin silahsızlandırılmasını sağlayarak, askeri, terörist ve saldırı amaçlı altyapının yıkılması ve yeniden inşasının önlenmesi ile devlet dışı silahlı grupların kalıcı olarak silahsızlandırılması yoluyla Gazze'deki güvenlik ortamının istikrarına katkıda bulunması gerektiği belirtiliyor.

Önemli zorluklar ve çekinceler

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (ACPSS), İsrail işleri uzmanı olan Dr. Said Ukkaşe, Mısır'ın bu hamlesinin hayati ve önemli bir rol oynadığına inanıyor. Ancak sorunun İsrail'in BM ve kararları üzerinde veto hakkına sahip olması ve bunları uygulamaması olduğunu söyleyen Dr. Ukkaşe “Ayrıca İsrail Türkiye'nin uluslararası güce katılımını da reddediyor. Bu da önemli zorluklar yaratıyor” ifadelerini kullandı.

sd
BMGK (DPA)

New York'taki bu istişareler, Arap ülkelerinin temkinli tutumları arasında gerçekleşiyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Başkanlık Danışmanı Enver Karkaş pazartesi günü, Abu Dabi Strateji Forumu'nda yaptığı konuşmada, “BAE, Uluslararası İstikrarı Destekleme Gücü için henüz net bir çerçeve görmüyor. Bu koşullar altında, böyle bir güce katılma olasılığı düşük” dedi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasına göre BAE’den gelen bu açıklama, Mısır Dışişleri Bakanı Abdulati ile Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdulrahman bin Cassim Al Sani arasında yapılan telefon görüşmesinde Mısır ve Katar'ın Uluslararası İstikrarı Destekleme Gücü’nün görev ve yetkilerinin tanımlanması gerektiğini teyit etmelerinden bir gün sonra yapıldı.

Veto olasılıkları

BMGK’da karar taslağının kabul edilmesi için en az dokuz ‘evet’ oyu v erilmesi ve Rusya, Çin, ABD, İngiltere veya Fransa'nın ‘veto’ oyu kullanmaması gerekiyor

Bu endişeler ve anlaşmazlıklar çerçevesinde Dr. Ukkaşe, karar taslağının Rusya veya Çin'in veto hakkı nedeniyle BMGK’da kabul edilme olasılığının düşük olduğunu ve en olası senaryonun ABD'nin Arap ülkelerinin katılımı olmadan, muhtemelen Afrika ve İslam ülkelerinin dahil olduğu çokuluslu bir güç oluşturması olduğunu düşünüyor.

Dr. Ukkaşe, şöyle ekliyor:

“Ancak bu büyük bir risk olacak. Mısır'ın da uyardığı gibi, Hamas'ın bu güçle çatışmasına ve onu barışı değil işgali koruyan bir güç olmakla suçlamasına yol açabilir.”

Dr. Ukkaşe, Arap ülkelerinin bu temkinli tutumları arasında, taslak metinde Filistin'in meşruiyetinin korunmasını ve güçlerin görevlerinde dengeyi sağlayan değişiklikler yapılırsa Moskova ve Pekin'in kararı veto etmeyeceğini düşünüyor.

Çözüm için birkaç senaryo öngören Dr. Ukkaşe’ye göre bunlar arasında BM'nin uzlaşısıyla belirsiz bir karar alınması ve gözlem misyonu gönderilmesi, anlaşmazlıkların devam etmesi ve projenin dondurulması ya da BMGK’nın karar almadan başkanlık bildirisi yayınlayarak sonraki müzakereler için siyasi yolu açık tutması yer alıyor.


Suriye Dışişleri Bakanı bugün İngiltere'yi ziyaret edecek

Suriye Dışişleri Bakanı bugün İngiltere'yi ziyaret edecekSoldan sağa: Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, ABD'nin Suriye temsilcisi Tom Barrack (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı bugün İngiltere'yi ziyaret edecekSoldan sağa: Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, ABD'nin Suriye temsilcisi Tom Barrack (AFP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı bugün İngiltere'yi ziyaret edecek

Suriye Dışişleri Bakanı bugün İngiltere'yi ziyaret edecekSoldan sağa: Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, ABD'nin Suriye temsilcisi Tom Barrack (AFP)
Suriye Dışişleri Bakanı bugün İngiltere'yi ziyaret edecekSoldan sağa: Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, ABD'nin Suriye temsilcisi Tom Barrack (AFP)

Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı, Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani'nin bugün İngiliz yetkililerle görüşmek üzere Birleşik Krallık'a gideceğini duyurdu.

İngiltere, BM Güvenlik Konseyi'nin benzer bir kararının ardından geçen hafta Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'ya yönelik yaptırımları kaldırdı. Londra da Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab'a yönelik yaptırımların kaldırıldığını duyurdu.


Gazze ateşkesi: Sarı Ölüm Hattı ve belirsiz bir kader

Gazze Şeridi'nin doğu kesimindeki Şucaiyye Mahallesi’nde, Sarı Hat içinde bulunan bir İsrail askeri üssündeki nöbetçi kulübesinden görülen yıkılmış binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze Şeridi'nin doğu kesimindeki Şucaiyye Mahallesi’nde, Sarı Hat içinde bulunan bir İsrail askeri üssündeki nöbetçi kulübesinden görülen yıkılmış binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Gazze ateşkesi: Sarı Ölüm Hattı ve belirsiz bir kader

Gazze Şeridi'nin doğu kesimindeki Şucaiyye Mahallesi’nde, Sarı Hat içinde bulunan bir İsrail askeri üssündeki nöbetçi kulübesinden görülen yıkılmış binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze Şeridi'nin doğu kesimindeki Şucaiyye Mahallesi’nde, Sarı Hat içinde bulunan bir İsrail askeri üssündeki nöbetçi kulübesinden görülen yıkılmış binalar, 5 Kasım 2025 (Reuters)

Salem el-Rayyes

9 Ekim'de, ABD Başkanı Donald Trump hem Hamas hem de İsrail'in önerilen 20 maddelik planı kabul etmesinin ardından, bir ateşkes ve rehine takası anlaşmasına varıldığını duyurdu. Bu duyurunun akabinde, şartların uygulanmasına başlandı ve öncelikle İsrail ordusu Gazze Şeridi şehirlerinin derinliklerinden Sarı Hat'ın gerisindeki ilk çekilme bölgesine çekildi. Böylece bazı Filistinliler evlerine dönmeye başlarken, binlercesi bundan mahrum kaldı.

Trump'ın planı, uygulaması anlaşmanın üç aşamasına yayılmış, belirli bir zaman çizelgesi içermeyen aşamalı bir geri çekilme haritası dayatıyordu. Sarı Hat, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin doğusunda, güneyinde ve kuzeyinde gerçekleştireceği ilk geri çekilişi ve ardından yeniden mevzileneceği alanları belirliyor. Bu alanlar halihazırda Gazze Şeridin 365 kilometrekarelik yüzölçümünün yüzde 50'sinden fazlasını işgal etmiş durumda. Ordunun uygulamakla yükümlü olduğu ikinci geri çekilmenin, ikinci aşamanın uygulanmasıyla başlaması gerekiyor. İsrail, bu aşama başlamadan önce hem canlı hem de ölü tüm rehinelerin kendisine teslim edilmesini şart koşuyor. Üçüncü aşama ise ordunun 1967'den beri olduğu gibi Gazze Şeridi'nin uluslararası alanda tanınan sınırlarının dışına çekilmesini gerektiriyor.

İsrail'in ilk çekilmeyi uygulayarak, ateşkese rağmen 2 milyondan fazla Filistinliyi çadırlarda ve barınaklarda yaşamaya zorladığı, sınır kapılarını, yardımları ve Gazze’ye girecek malları kontrol ederek günlük yaşamları üzerinde denetim kurduğu doğru ama tek kriz bu değil. Bu problem ve kontrol dayatması ile baskı, belirli bir zaman dilimine bağlı olmayan anlaşma maddelerinin uygulanması konusunda doğrudan veya dolaylı olarak dayatılan krizlere yol açtı.

Nitekim İsrail'in anlaşmanın ilk aşamasının ilk üç haftasında maddelerin uygulanmasını kontrol ederek kendisine göre manipüle ettiği ve uyarladığı görülüyor. İsrail'in ihlalleri ve oyalama taktikleri olmasaydı, Hamas'ın 20 canlı İsrailli rehineyi, ardından da 28 rehinenin daha cenazesini teslim etmesi gerekiyordu. Gerçekten de Hamas, canlı rehineleri aynı gün, ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden 72 saatten kısa bir süre sonra iki parti halinde teslim etti. İsrail ise cezaevlerindeki yaklaşık 200 Filistinli tutsağı serbest bıraktı.

Anlaşmanın yürürlüğe girdiği ilk günden itibaren ve hatta müzakereler sırasında, Hamas ve diğer Filistinli direniş örgütlerinin temsilcileri iki amaçla Gazze Şeridi'ne ağır ekipman girişini talep ettiler. İlki, savaşta yıkılan evlerin enkazı altından ve İsrail hava saldırılarının hedefi olan yeraltı tünellerinden İsrailli rehinelerin cenazelerini çıkarmaktı. Rehine takası aşamasını tamamlayıp ikinci aşamaya geçmek için bu en önemli hedefti. İkinci olarak, sonraki aşamalarda ekipmanların enkaz kaldırma faaliyetlerinde, Filistinli kurbanların enkaz altından çıkarılmasında ve yolların temizlenmesinde kullanılması amaçlanıyor.

Sahadaki gerçeklere dayatılan verilerin gölgesinde ve İsrail'in oyalama taktikleri ile ablukası, ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçiş için kesin bir takvimin olmaması göz önüne alındığında, Gazzeliler kaderlerinin ne olacağını ve evlerine ne zaman dönebileceklerini sorguluyorlar

Canlı rehinelerin serbest bırakılmasının ardından, Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları, ellerindeki İsrailli rehinelerin cenazelerini, teslim alıp teslim etme sürecinde aracı kurum olan Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne teslim etmeye başladı. Kassam, İsraillilerin cenazelerine ulaştıkça, Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne peş peşe gruplar halinde teslim ediyor. Ancak, İsrail'in ekipman girişini reddetmesi ve izin vermeyip geciktirmesi nedeniyle, Kassam Tugayları bazı cenazelerin enkaz altından veya tünellerden çıkarılmasını geciktiren sorunlar ve krizlerle karşılaştı.

1 Kasım itibarıyla İsrail, gruplar halinde 18 rehineyi teslim aldı. Bunlar arasında, İsrail'in kabul etmediği bir cenaze de vardı. Kassam Tugayları ise cenazenin İsrail iş birlikçilerinden birine ait olduğunu söylüyor. Öte yandan direniş örgütlerinin elinde halen 11 rehinenin cenazesi bulunuyor ve teslim etme, Filistinli cenazeler ile takas hazırlıkları kapsamında bu cenazelere ulaşmaya ve çıkarmaya çalışıyorlar. İsrail'in, bazı gecikmelerden sonra ABD, Mısır, Katar ve Türkiye'den arabulucuların baskılarının akabinde, sınırlı sayıda ekipman ve Mısırlı teknik ekibin girişine, kazı ve enkaz kaldırma çalışmalarına yardımcı olmasına izin verdiği doğru. Ancak, diğer krizler devam ediyor.

Hamas ve direniş liderleri, yaptıkları çeşitli açıklamalarda, bazı cenazelerin ordunun konuşlandığı Sarı Hat’ın ötesinde ve kırmızı askeri bölgeler olarak belirlenen bölgelerde bulunduğunu belirttiler. Bu bölgelerde arama çalışmalarının yapılması için anlaşmanın ilk aşamasında İsrail'in ikinci kez geri çekilmesi gerekiyor ve İsrail bunu reddediyor. Ancak Kızılhaç ve ordu arasındaki koordinasyonun ardından, İzzeddin Kassam Tugayları'nın gölge biriminden ekiplerin, Kızılhaç’tan bir ekip eşliğinde cenazelerin tutulduğu bölgelere girmesine, sahada cenazelerin yerini tespit etmesine izin vermeyi yakın zamanda kabul etti.

Bu kolay olmadı çünkü öncesinde İsrail, evleri, yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını ve sokaklardaki arabaları hedef alan iki ayrı hava saldırı dalgası gerçekleştirdi. Gazze Sağlık Bakanlığı'na göre bu saldırılar sonucunda yarısı kadın ve çocuklardan oluşan 200'den fazla Filistinli hayatını kaybetti. Bu saldırılar, ordunun, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ve kontrolü altındaki bölgelerde Filistinli direniş savaşçıları tarafından iki ayrı silahlı saldırıya maruz kaldığı iddiasının ardından düzenlendi. Ordu, direnişçilerle yaşanan çatışmalarda bir subay ve bir askerin öldürüldüğünü ve yaralıların da olduğunu duyurdu.

dfvbg
Sarı işaret, İsrail güçlerinin Gazze şehrinden ateşkes anlaşması kapsamında geri çekildiği Sarı Hat’ı gösteriyor, 2 Kasım 2025 (Reuters)

Kassam Tugayları, her saldırıda, çatışmalardan kendisinin sorumlu olmadığını ve İsrail kontrolü nedeniyle Refah'taki gruplarıyla irtibatının aylardır kopuk olduğunu, keza hiçbir üyesinin akıbetini, varsa kimlerin hâlâ hayatta olduğunu bilmediğini açıklayan açıklamalar yayınladı. Dolayısıyla burada asıl sorun, İsrail'in Gazze Şeridi'nin yarısından fazlası üzerindeki kontrolünün devam etmesinde yatıyor. Bu kontrol, birkaç gün önce İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın Sarı Hat boyunca sarı beton bloklar konuşlandırmasıyla daha da güçlendi. Katz, ilmiği daha da sıkmak ve Filistinlilere ayrılan alanı daha da daraltmak için yeni sınırlar dayatır gibi, Gazzelileri bu bloklara yaklaşmamaları konusunda uyardı.

Sarı Hat’ın ötesindeki bölgenin kaderi

Sahadaki gerçeklere dayatılan verilerin gölgesinde ve İsrail'in oyalama taktikleri ile ablukası, ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçiş için kesin bir takvimin olmaması göz önüne alındığında, Gazzeliler kaderlerinin ne olacağını ve evlerine ne zaman dönebileceklerini sorguluyorlar. Bu dönüşün yakın olmasını umuyorlar. Sarı Hat'ın ötesindeki bölgenin kaderi ve orada neler olup bittiği de merak konusu; zira İsrail ile iş birliği yapmakla suçlanan bir dizi Filistinli silahlı grup hâlâ bu bölgede konuşlu ve aktif.

Soykırım savaşının son aylarında, Gazze'de yaklaşık beş yerel silahlı grup ortaya çıktı ve bunlar Hamas ve üyelerine karşı faaliyet gösterdiklerini defalarca ilan ettiler. Birçok İsrailli ve uluslararası medya kuruluşu, Refah'ın doğusunda faaliyet gösteren Yaser Ebu Şebab örgütü gibi bu örgütlerin, İsrail ile Batı Şeria'daki Filistin Otoritesi de dahil olmak üzere diğer taraflardan lojistik destek aldığını bildirdi. Ancak söz konusu örgütler, destekçilerini açıkça belirtmezken, İsrail ordusu üyelerinin faaliyet göstermesine, silah taşımasına, silahlı eylemlerde bulunmasına izin veriyor.

Kassam Tugayları başta olmak üzere Filistin direnişi, kendi unsurlarına karşı eylemlerde bulunan herkesi, orduyla iş birliği yapanları, kaosa katkıda bulunanları ve soykırım sırasında yardımları çalarak Gazze'yi yardımdan mahrum bırakanları cezalandıracağına söz verdi. Bunlar direnişin bahsi geçen örgütlere yönelttiği suçlamalar. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığına göre bu arada İsrail onlara koruma ve güvenlik sağlamaya devam ediyor, askerleri de evleri yakıp yıkmaya, Sarı Hat boyunca yoğun bir şekilde ateş açmaya, topçu ateşi ile hedef almaya devam ederek, ateşkes anlaşmasını hiçe sayıyor.

Hem konumu hem de İsrail'in ileri bir tarihte tamamen geri çekilmesi ile sonuçlanması beklenen ateşkes anlaşmasına rağmen, ardında devam eden yıkım ve tahribat sebebiyle, Gazzelilerin “ölüm hattı” olarak adlandırdığı Sarı Hat'ın kaderi belirsizliğini koruyor.

ABD merkezli haber sitesi Axios, yakın zamanda ABD'nin Gazze'de bir Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) kurmaya yönelik planını açıkladı. Bu güç, İsrail ordusunun Sarı Hat ötesine kademeli olarak çekilmesini ve çatışmaların yeniden başlamasını önlemeyi amaçlıyor ve Mısır, Türkiye, Katar, Endonezya ve Azerbaycan gibi ülkelerin kendisine katılması bekleniyor. ISF ayrıca, anlaşmanın bir sonraki uygulama aşamasına hazırlık olarak, Mısır ve Ürdün'ün katılımıyla Filistin polisinin eğitimini de denetleyecek. Öte yandan İsrail, sahada kendisi kontrol sahibi olamayacağından bu uluslararası güçten duyduğu endişelerini dile getiriyor ve Türkiye'nin bu güce katılmasına karşı çıkıyor.

xcsvf
Gazze şehrindeki limanın çevresinde yaşanan çatışmalardan zarar görmüş bölgede yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı çadırlar, 20 Ekim 2025 (AFP)

Planların sunulması ve tartışılması devam ederken, Gazze Şeridi ve sakinlerinin geleceğine dair Amerikan ve İsrail planları dayatılırken hem konumu hem de İsrail'in tamamen geri çekilmesiyle sonuçlanması beklenen ateşkes anlaşmasına rağmen, ardında devam eden yıkım ve tahribat sebebiyle, Gazzelilerin “ölüm hattı” olarak adlandırdığı Sarı Hat'ın kaderi belirsizliğini koruyor. Keza İsrail'in Sarı Hat'ı önümüzdeki yıllarda kalıcı bir gerçeklik olarak sağlamlaştırmayı planlayıp planlamadığı da bilinmiyor. Zira İsrail, ilk aşamada gerçekleşmesi gerektiği gibi, Filistinlilerin Gazze Şeridi'ne giriş ve çıkışına izin vermek için geri çekilip, Mısır ile Refah Sınır Kapısı’nı açmaktan kaçındı. Aksine oyalanarak kapının kaderini de belirsiz bıraktı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.