Cumhurbaşkanı Erdoğan: '15 Temmuz, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ülkemizi işgal girişimiydi'

Cumhurbaşkanı Erdoğan: '15 Temmuz, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ülkemizi işgal girişimiydi'
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: '15 Temmuz, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ülkemizi işgal girişimiydi'

Cumhurbaşkanı Erdoğan: '15 Temmuz, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ülkemizi işgal girişimiydi'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “15 Temmuz, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, ülkemizi işgal girişimiydi. Bunun için kendi ordumuzun içindeki teröristlerin kullanılmış olması, işgal girişimine alçakça bir ihaneti de eklemiştir. FETÖ içeriden, PKK dışarıdan, kimi alttan, kimi üstten, ne kadar uğraşırsa uğraşsın ezanımızı susturamayacak, bayrağımızı indiremeyecek” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millete Sesleniş konuşmasında 15 Temmuz'un hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde Türkiye'nin işgal girişimi olduğunu belirterek, FETÖ'nin içeriden, PKK'nın dışarıdan ne kadar uğraşırsa uğraşsın ezanı susturamayacağını, bayrağı indiremeyeceğini ifade etti.

Milletimizin 15 Temmuz'da yazdığı destan, sıradan bir darbe teşebbüsünü bastırma hikayesi değildir”
15 Temmuz darbe girişiminin devlet ve millet hayatında görülen en alçak, en sinsi, en kalleş saldırılardan biri olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu müstesna günde, bir yandan milletimizin kazandığı muhteşem zaferin sevincini, diğer yandan darbe girişimi esnasında kaybettiğimiz kardeşlerimizin hüznünü birlikte yaşıyoruz. Allah'ın yardımı ve milletimizin cesaretiyle başarısızlığa uğrattığımız darbe girişimi sırasında, hainlerin kurşunları ve bombalarıyla şehit olan 251 insanımıza Mevla'dan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Her kesimden vatandaşımızla, polisimizle, askerimizle darbe gecesi şehitler kervanına katılan 251 kardeşimizin tamamının ismi, tarihimize ve kalbimize silinmemek üzere kazınmıştır. Kahramanca verdikleri mücadelede gazilik unvanıyla şereflenen kardeşlerime de Rabbim'den sağlık ve afiyet temenni ediyorum. O gece darbecilere direnmek için sokaklara, meydanlara, saldırganların yöneldiği her yere akın akın koşan milletimizin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum. Hayatının baharındaki körpe fidanlardan bastonuna yaslanarak adeta uçarcasına hainlerin üzerine yürüyen aksakallı büyüklerimize kadar, bu mücadeleye katılan insanlarımızın hiçbiri asla unutulmayacaktır. Ankara'da Külliye, İstanbul'da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü girişine yaptığımız anıtlar, bu vefanın birer sembolüdür. Aynı şekilde, ülkemizin dört bir yanında 15 Temmuz'u hatırlamak ve hatırlatmak için meydanlara, caddelere, mahallelere, pek çok esere konulan isimler de bu anlayışın yansımalarıdır. Çünkü milletimizin 15 Temmuz'da yazdığı destan, öyle sıradan bir darbe teşebbüsü ve onu bastırma hikayesi değildir” diye konuştu.

Türk milleti, ülkesinin sahipsiz olmadığını göstermiştir”
15 Temmuz'u anlamak için bu topraklardaki bin yıllık mücadeleye bakılması gerektiğini söyleyen Erdoğan, “15 Temmuz'u anlamak için, Malazgirt'ten beri vatanımızın her karış toprağını nasıl şehit kanlarıyla yoğurduğumuzu bilmek gerekir. 15 Temmuz'u anlamak için, Ayasofya'nın yeniden ibadete açılması vesilesiyle bir kez daha hayırla yâd ettiğimiz İstanbul'un fethinin manasına vakıf olmak gerekir. 15 Temmuz'u anlamak için, Çanakkale'den Kutü'l Amareye, İstiklal Harbi'mizden Kıbrıs çıkarmasına, terörle mücadelemize kadar yaşadığımız nice badireleri gözlerimizin önünden geçirmemiz gerekir. 15 Temmuz'u anlamak için, darbecilerin başarılı olmaları halinde ülkemizi ve milletimizi nereye sürüklemek istediklerini kavramak gerekir. 15 Temmuz'u anlamak için, milletimize diz çöktürme, devletimizi ele geçirme, ülkemizi parçalama gayretlerinin gerisindeki sinsi projeyi görmek gerekir. Milletimiz, eşsiz irfanıyla, darbenin ilk saatlerinden itibaren işte tüm bu gerçekleri görmüş ve hemen harekete geçmiştir. Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, her kesimden, her meşrepten insanıyla Türk milleti, ülkesinin sahipsiz olmadığını göstermiştir. Bin yıldır hep süregeldiği gibi bugün de, yerin üstündeki yaşayanları ve yerin altındaki şehitleriyle, Türkiye'nin sahibinin bu aziz millet olduğu bir kez daha teyit edilmiştir. Milletimizin her bir ferdi, ezanı, bayrağı, özgürlüğü ve geleceği için gerektiğinde yenilmez birer kahramana dönüşebileceğini ispatlamıştır. Artık tamamen sönüp gittiği düşünülen istiklal ateşinin, közlerinin altından yeniden harlanabileceği anlaşılmıştır. İstiklal şairimiz Akif'in dediği gibi, ‘ben ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.' Evet... 15 Temmuz gecesi, hürriyet aşığı bu millete zincir vurmayı tekrar denediler ve hamdolsun başaramadılar. Ezanımızı susturmak, bayrağımızı indirmek, milli iradeyi ayaklar altına almak, geleceğimizi karartmak isteyen hainleri, şanlı bir direnişle hüsrana uğrattık. Dünyada, şehadete cesaretle yürüyen, şairin ifadesiyle ‘ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun' diyerek hainlerin karşısına dikilen bir başka millet yoktur. İşte bunun için 15 Temmuz'u, Demokrasi ve Milli Birlik Günü olarak ilan ettik. Hep dediğim gibi, beni böyle bir milletin ferdi olarak yarattığı için Allah'ıma hamd-ü senalar ediyorum” şeklinde konuştu.

Bu darbe girişimi milletimizi yıldırmak bir yana, azmini kamçılamıştır”
15 Temmuz, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, ülkemizi işgal girişimiydi. Bunun için kendi ordumuzun içindeki teröristlerin kullanılmış olması, işgal girişimine alçakça bir ihaneti de eklemiştir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, tekbirler, salalar, dualar eşliğinde kıyama kalkan milletin, vatanının özgürlüğüne sahip çıkarak, hainleri tepelediğini, kendisi üzerinde hesap yapanların heveslerini de kursaklarında bıraktığını belirtti. Erdoğan, “Milletimiz o gece, hiçbir mecburiyeti olmadan, hiçbir zorlamaya kesinlikle maruz kalmadan, hiçbir karşılık beklemeden, tamamen kendi inisiyatifiyle harekete geçmiştir. Bir asır önce, vatan topraklarının dörtte üçünü kaybederek cumhuriyeti kuran milletimiz, 15 Temmuz'da bir daha aynı felakete izin vermeyeceğini cümle âleme ilan etmiştir. 15 Temmuz, son devletimizi yıkarak vatanımızı ele geçirmeye çalışanlara, bunun ancak milletimizin son ferdi de son nefesini verdikten sonra mümkün olabileceğinin ifadesidir. ‘Sayılmayız parmağ ile tükenmeyiz kırmağ ile taşramızdan sormağ ile kimse bilmez ahvalimiz' diyen Muhyi misali, bizim ahvalimizi ancak bizden olan bilir. Bu darbe girişimi milletimizi yıldırmak bir yana, azmini kamçılamıştır. Üzerimize çöken o kara gecede, ülkemizi yükseltmek, güçlendirmek, büyütmek için daha çok çalışmamız, daha çok mücadele etmemiz gerektiğini gördük. Biliyoruz ki Türkiye, 83 milyon vatandaşı ve 81 vilayetiyle güzeldir. Biliyoruz ki Türkiye, birliğiyle, beraberliğiyle güzeldir. Biliyoruz ki Türkiye, dostluğuyla, kardeşliğiyle güzeldir. Kimsenin bunları bozmasına izin vermeyeceğiz. FETÖ içeriden, PKK dışarıdan, kimi alttan, kimi üstten, ne kadar uğraşırsa uğraşsın ezanımızı susturamayacak, bayrağımızı indiremeyecek. Ayasofya'da susturulan ezanı nasıl 86 yıl sonra yeniden semaya yükselttiysek, yeminli düşmanlarımızın her fırsatta indirmeye kalkıştığı bayrağımızı nasıl her seferinde daha yükseğe astıysak, terör örgütlerinin saldırılarını da aynı şekilde bertaraf etmekte kararlıyız. Birinci Dünya Savaşı için ‘Osmanlının paylaşım kavgası' derler. Dünya düzeninin temellerinden sarsıldığı bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti için de aynı hayallere kapılanları hüsrana uğratacağız. Ülkemizi siyasi, ekonomik, askeri kuşatma altına almaya çalışanların senaryolarını, çok daha büyük vizyonları hayata geçirerek yırtıp atıyoruz. Bölgemizde pek çok devleti önce iç karışıklıklarla sarsıp, ardından işgal edenlere, Türkiye'nin öyle bir devlet olmadığını, her alandaki atılımlarımızla bilfiil gösteriyoruz. Milletimizin kendi içindeki görüş ayrılıkları ve tartışmalara bakarak niyetlerini bozanlara cevabımızı, konu vatanımız, ezanımız, bayrağımız olduğunda çelik bir yumruk olup tepelerine inerek veriyoruz" dedi.

"Bu milletin daha söyleyecek çok sözü var. Bu ülkenin daha hayata geçirecek çok projesi var"
"Türkiye'nin, özellikle son 7 yılda yaşadığı her hadise, bu hakikatin farklı veçhelerdeki birer örneğidir" diyen Erdoğan, "Ağaç bahanesinin arkasına sığınanlar da, adalet kisvesi altında milli iradeyi teslim almaya çalışanlar da, çukurlarda bölücülük yapanlar da, sınırlarımızı kuşatmaya kalkanlar da bu akıbetten kurtulamamıştır. Teslim almak için darbe girişimi dâhil her yola başvurdukları Türkiye'nin, silkinip asırlık uykusundan uyanan bir dev gibi yeniden ayağa kalkışı karşısında şaşkınlığa uğrayanlara diyoruz ki, daha bitmedi. Bu milletin daha söyleyecek çok sözü var. Bu ülkenin daha hayata geçirecek çok projesi var. Bu devletin daha harekete geçirecek çok potansiyeli var. Çünkü bu millet, yüreği ve bileği güçlü olmanın yanında, arkasında ancak gönül gözü açık olanların fark edebileceği dua ordusu olan bir millettir. İslam'la müşerref olarak bu duayı aldık. Ayak bastığımız her yerde mazlumların, mağdurların yanında durarak bu duayı aldık. Asırlar boyunca süren Haçlı Seferlerinde Anadolu'yu çapulculara mezar ederek bu duayı aldık. İstanbul'u fethederek bu duayı aldık. Hint Okyanusu'ndan Viyana önlerine kadar çağının en büyük devletini ‘önce insan' diye yöneterek bu duayı aldık. Çanakkale'den 15 Temmuz'a kadar arkasında 7 düvelin olduğu her saldırıya göğsümüzü siper ederek bu duayı aldık. Fırsat bulduğumuzda elimizdeki tüm imkânları bölgemizdeki ve dünyadaki gariplerle paylaşarak bu duayı aldık. Velhasıl, kahraman ordumuz cephede harp ederken, ‘dua ordumuz' da onlarla birlikte başka bir harp veriyordu. Fatih'in askerleri İstanbul surları önünde dizi dizi saldırıya geçerken, geride bekleyenler ‘Bugün şehit olma sırası bize geldi' diyerek seviniyordu. Çanakkale'de düşmanın ölüm kusan silahlarının önüne atılan her asker grubunun gerisinde, şehadet sırasını bekleyen bir başka grup vardı. Uzun yıllardır süren terörle mücadele harekâtlarımızda, benzer pek çok hadisenin yaşandığını biliyoruz. 15 Temmuz'da da, darbecilerin silahlarının üzerine ‘bugün değilse ne zaman öleceğiz' diyerek, şehadet umuduyla dimdik yürüyen nice kahramanlar vardı. Mehmet Akif, ne güzel ifade etmiş, ‘Sen ki asara gömülsen taşacaksın heyhat, sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat. Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.' Evet Ne mutlu Peygamberin yoldaşı olanlara, ne mutlu Rabbimizin müjdelediği o kutlu yolda yürüyenlere” ifadelerini kullandı.

Tanka yumruk, savaş uçağına levye fırlatan, bir milletin önünde kim durabilir ki?”
Güçlü olmanın sadece sayıca çok, silahça üstün olmak demek olmadığını belirten Erdoğan, konuşmasını şu ifadelerle tamamladı:
“Güçlü olmak, tıpkı yüce kitabımızda müjdelendiği gibi asıl Hakkın yardımına mazhar olmaktır. 15 Temmuz'da milletimiz işte bu hakikati bizzat yaşamıştır. Tanka yumruk, savaş uçağına levye fırlatan, namluya alnını dayayan bir milletin önünde kim durabilir ki? İnşallah, bundan sonra da aynı inanç ve ruhla ülkemize sahip çıkacak, birliğimizi, beraberliğimizi koruyacağız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü, o gece yaşadığımız kutlu kucaklaşmayı bize ilelebet hatırlatacaktır. Bir kez daha 15 Temmuz gecesi dar-ı bekaya uğurladığımız yiğitlere Allah'tan rahmet, gazilerimize sıhhat ve afiyet diliyorum. Rabbim bir daha bu millete 15 Temmuz'lar yaşatmasın diyorum.”



Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü toplantısında: Rus silahlarının etkili olduğu kanıtlandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
TT

Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü toplantısında: Rus silahlarının etkili olduğu kanıtlandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) toplantısında Rus silahlarının etkinliği hakkında konuştu.

Rus haber ajansı Interfax'ın aktardığına göre Putin, bugün Kırgızistan'da düzenlenen askeri ittifak toplantısında, "Gerçek muharebe operasyonlarında etkili olduğu kanıtlanmış modern Rus silahları ve teknolojisiyle birleşik silahlı kuvvetleri donatmak için geniş çaplı bir program başlatmayı öneriyoruz" dedi.

Rusya, Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşta düzenli olarak yeni silah sistemleri test ediyor.

Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te konuşan Putin, hava ve savunma kabiliyetlerine odaklanan ortak askeri tatbikatların planlandığını söyledi.

 KGAÖ, Rusya'nın hakim olduğu bir askeri ittifaktır.

Şu anda eski Sovyet cumhuriyetleri olan Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Belarus'u kapsamaktadır.

Ermenistan, Dağlık Karabağ bölgesindeki anlaşmazlıkta Azerbaycan'a yenilmesinin ardından Rusya ile gerginliğin artması üzerine Şubat 2024'te ittifak üyeliğini dondurdu.


Beyaz Saray yakınlarındaki saldırıyı gerçekleştiren Rahmanullah Lakanwal kimdir?

Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafız mensubunu hedef alan silahlı saldırının gerçekleştiği yerde bekleyen kolluk kuvvetleri (EPA)
Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafız mensubunu hedef alan silahlı saldırının gerçekleştiği yerde bekleyen kolluk kuvvetleri (EPA)
TT

Beyaz Saray yakınlarındaki saldırıyı gerçekleştiren Rahmanullah Lakanwal kimdir?

Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafız mensubunu hedef alan silahlı saldırının gerçekleştiği yerde bekleyen kolluk kuvvetleri (EPA)
Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafız mensubunu hedef alan silahlı saldırının gerçekleştiği yerde bekleyen kolluk kuvvetleri (EPA)

Aralarında AP’nin de bulunduğu Amerikan medya kuruluşları, Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafız mensubunun vurulmasıyla ilgili olarak aranan şüphelinin Rahmanullah Lakanwal adlı, Eylül 2021’de ABD’ye giriş yapan Afgan kökenli bir kişi olduğunu bildirdi.

ABD güvenlik güçleri, dün Beyaz Saray’dan birkaç sokak ötede iki askere ateş açtığından şüphelenilen kişiyi kısa süre içinde gözaltına aldı. ABD Başkanı Donald Trump, şüpheliyi ‘hayvan’ olarak nitelendirdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre saldırı, Beyaz Saray’ın kuzeybatısında, bir metro istasyonu yakınlarında meydana geldi. Olayın ardından kimliği henüz açıklanmayan iki Ulusal Muhafız görevlisinin vurulduğu bildirildi.

Rahmanullah Lakanwal kimdir?

New York Post’un emniyet kaynaklarına dayandırdığı habere göre, saldırganın 29 yaşındaki Afgan vatandaşı Rahmanullah Lakanwal olduğu belirtildi.

Lakanwal’ın 2021 yılında ABD güçlerinin Afganistan’dan çekilmesi sırasında ülkeye giriş yaptığı ifade edildi.

Olayla ilgili güvenlik kaynakları, şüphelinin metro istasyonu yakınında pusuya yattığını ve saat 14.15 sularında önce bir askerin göğsüne ve başına ateş ederek saldırdığını aktardı. Ardından ikinci askeri de vurduğu, bölgede konuşlu üçüncü bir muhafızın müdahalesiyle etkisiz hâle getirildiği kaydedildi.

Saldırganın dört kurşunla vurulduğu, ambulansla yarı çıplak halde hastaneye kaldırıldığı ve olayın münferit bir saldırı olarak değerlendirildiği bildirildi.

Lakanwal’ın ülkede Operation Allies Welcome (Müttefikleri Karşılama Operasyonu) programı kapsamında bulunduğu ve Washington eyaletinin Bellingham kentine yerleştirildiği ifade edildi.

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, saldırının ardından Başkan Trump’ın başkent Washington’a 500 ek Ulusal Muhafız askeri konuşlandırılması talimatı verdiğini açıkladı. Hegseth, “Bu olay Beyaz Saray’ın birkaç adım ötesinde gerçekleşti. Bu durum böyle devam etmeyecek” dedi.


‘Şimdi harca, sonra öde’ stratejisi, Starmer hükümetini mali erteleme tuzağına düşürüyor

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)
TT

‘Şimdi harca, sonra öde’ stratejisi, Starmer hükümetini mali erteleme tuzağına düşürüyor

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşma yapıyor. (Reuters)

Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rachel Reeves, değer olarak ‘devasa’ ancak yapısı bakımından alışılmışın dışında bir bütçe sundu. Bütçe, geçen yıl yapılan artışa yakın seviyede, 26 milyar sterlinlik (34 milyar dolar) büyük bir vergi artışı içeriyor. Ancak bu bütçe, kısa vadede borçlanmayı artırmaya ve halk arasında popüler olmayan vergi artışlarına dayanırken, harcama disiplinini sağlama önlemlerini parlamentonun son yıllarına erteleyen alışılmadık bir yaklaşıma sahip.

Bu yaklaşım, Birleşik Krallık Finansal Araştırmalar Enstitüsü’nün (IFS) tanımıyla ‘şimdi harca, sonra öde’ stratejisini temsil ediyor. Buna göre, ek harcamalar şu anda yapılırken, gelecekte harcama disiplinini sağlamak ve vergi artışlarını uygulamak için verilen vaatler üzerinden mali denge sağlanması hedefleniyor.

Reeves’in bütçesi tahvil piyasalarını yatıştırmış olabilir, ancak yüksek vergilerin İngilizlerin yaşam standardı üzerindeki etkilerini hafifletmesi veya ülke genelindeki olumsuz ruh halini ve partisinin sıkıntılarını kısa vadede gidermesi pek olası değil. Reeves’in açıkladığı vergi artışları, resmi bütçe tahminlerini hazırlayan kurum tarafından da, yaşam standartları üzerinde ciddi etkiler yaratabileceği uyarısına yol açtı. Ayrıca bütçenin hazırlık sürecindeki kaotik durum (Bütçe Sorumluluk Ofisi’nin, Reeves konuşmasını yapmadan önce tüm temel detayları yanlışlıkla internet üzerinden yayımlaması) İşçi Partisi milletvekillerini hükümetin yönetim kapasitesi konusunda ikna etmedi.

frgt
Birleşik Krallık Maliye Bakanı Rachel Reeves, hükümetin yıllık bütçe sunumu sırasında Londra'daki Avam Kamarası'nda konuşuyor. (AFP)

Bütçe Sorumluluk Ofisi (OBR) Başkanı Richard Hughes bugün, hem Reeves’e hem de Avam Kamarası Maliye Komitesi Başkanı’na yazdığı bir mektupta, OBR’nin Kasım 2025 ekonomik ve mali tahminlerine ‘yanlışlıkla’ 26 Kasım’da erişim sağlanmasına izin verdiğini belirtti.

Vergi dilimlerinin erimesi

OBR’nin tahminlerinde öne çıkan sürpriz, Reeves’in beklenmedik şekilde kamu harcamalarını artırma baskısıyla karşılaşması oldu. Yükselen enflasyon tahminleri, hükümeti sosyal yardım ödenekleri ve devlet emekli maaşları için ayrılan bütçeyi artırmaya ve özel eğitim ihtiyaçlarını finanse etme baskısını tanımaya zorladı.

Ancak durumu dengelemek için bu ek harcamalar, vergi gelirlerindeki artışla karşılandı. Bu artış yeni vergilerden kaynaklanmadı; temel sebep ‘vergi dilimlerinin erimesi’ fenomeniydi. Bu durum, hükümetin vergi dilimlerini dondurduğu sırada, enflasyon nedeniyle nominal ücretlerin artmasıyla, daha fazla kişinin otomatik olarak daha yüksek vergi dilimlerine girmesi anlamına geliyor. Böylece, resmi bir vergi artışı yapılmadan hazine gelirleri artıyor.

Bu dinamikler, Rachel Reeves’in büyük mali zorluğu aşmasını sağladı. Beklenmedik gelirler sayesinde, bütçe için mali rezervi 22 milyar sterline çıkarma kararı aldı. IFS, bu adımı ‘akıllıca’ olarak nitelendiriyor; çünkü 2026 yılında meydana gelebilecek ekonomik şoklara karşı bir güvence sağlıyor.

Taahhütleri aşan vergi paketi

Reeves, iki amaçla vergi artışı yaptı; mali rezervi güçlendirmek ve ek tahmini harcamaları finanse etmek, bunların başında ise evrensel kredi sisteminde iki çocuk sınırının kaldırılması yer alıyor. Ana gelir vergisi oranlarını, katma değer vergisini veya ulusal sigorta katkılarını artırmaktan kaçındı. Bunun yerine, kişisel vergi dilimlerinin dondurulmasını 2030-2031’e kadar üç yıl daha uzatarak milyonlarca kişiyi ya vergi ödemeye ya da daha yüksek gelir dilimine taşımayı seçti. Bu uzatma, ulusal sigorta eşiklerini de kapsayarak İşçi Partisi’nin seçim taahhüdünü ihlal ediyor ve açık bir şekilde ‘çalışanlar’ üzerinde vergi artışı anlamına geliyor. Buna ek olarak, emeklilik katkıları, yatırım gelirleri ve sermaye kazançlarındaki diğer artışlar, tasarruf ve yatırım teşviklerini zayıflatıyor.

Mali disiplinin güvenilirliği

Bu bütçede asıl belirleyici konu, açıklanan mali disiplin paketinin güvenilirliği oluyor. Kesintiler vaat edilmiş olsa da, önümüzdeki üç yılda borçlanmanın hâlâ beklenenden yüksek olması öngörülüyor. Borçlanmanın önceki tahminlerin altına düşmeye başlaması ancak 2029-2030 yıllarında mümkün olacak ve bu tamamen ertelenmiş vergi artışları ile gelecek harcama inceleme döneminde verilen disiplin vaatlerine dayanıyor. Kısa vadede ek borçlanma ve harcama uygulanabilir görünse de, özellikle yaklaşan seçimler öncesi harcama disiplininin sağlanabilirliği büyük ölçüde şüpheyle karşılanıyor. IFS’ye göre bu bütçe, toplam vergi yükünü 2030-2031’de gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 38,3’üne çıkarıyor; bu, mevcut parlamentoda açıklanan vergi artışlarının onlarca yılın en yüksek seviyesi anlamına geliyor.

Kısmi reformlar

Bütçe, bazı olumlu adımlar da içeriyor. Büyük aileleri desteklemek amacıyla iki çocuk sınırının kaldırılması, çocuk yoksulluğunu azaltmaya yönelik etkili bir uygulama olarak öne çıkıyor. Ayrıca özel eğitim harcamalarının aşılması riskinin yerel yönetimlerden merkezi hükümete aktarılması, hükümetin reform yapma teşviklerini artırıyor ve şeffaflığa doğru bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak bütçe, net bir büyüme planı olmaksızın kısa vadeli istikrarı hedefliyor.

axsd
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer ve Maliye Bakanı Rachel Reeves, hükümetin bütçe sunumu sırasında Avam Kamarası'nda görülüyor. (AFP)

Özetle bu bütçe, Başbakan Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi hükümetinin karşı karşıya olduğu zor ikilemi gözler önüne seriyor. Hükümet, uzun süren kriz dönemlerinin ardından kamu hizmetlerini yeniden inşa etme ve istikrar sağlama sözü verirken, piyasaları yatıştırmak ve gelirleri güvence altına almak için onlarca yılın en yüksek vergi artışını kabul etmek zorunda kalıyor. Bu adım, kreditörler açısından mali disiplin anlamına gelse de, seçmenler üzerinde büyük bir baskı yaratıyor ve ciddi bir siyasi zorluk oluşturuyor. Ek harcamalar, parti içindeki sol kanadı sakinleştirmek için hızlıca geçirildi, ancak acı veren mali önlemler ve gerçek harcama disiplini gelecek seçimlerden sonrasına ertelendi. Bu ‘ertelenmiş disiplin’ yaklaşımı, partinin güvenilirliğini tehlikeye atıyor ve Starmer’ın vaat ettiği değişimi gerçekleştirme görevini zorlaştırıyor; finansal istikrarın gerçek maliyeti, esas olarak mevcut dönemi takip eden dönemlere bırakılıyor.