George Floyd'un ailesi Minneapolis kentine dava açtı

George Floyd'un ailesi Minneapolis kentine dava açtı
TT

George Floyd'un ailesi Minneapolis kentine dava açtı

George Floyd'un ailesi Minneapolis kentine dava açtı

ABD'de polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden siyahi Amerikalı George Floyd'un ailesi, Minneapolis kenti ve polis memurlarına karşı dava açtı.
ABD polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden Amerikalı George Floyd'un ailesi Minneapolis kenti ve 4 polis memuruna dava açtı. 25 Mayıs'ta siyahi George Floyd'un polis tarafından öldürülmesinin ardından Floyd'un ailesi, tutuklama prosedürlerinin hatalı olduğunu iddia etti. Ailenin avukatları prosedürlerin uygulanmasına izin veren Minneapolis Polis Departmanının cinayetin sorumlu taraflarından birisi olduğunu savundu. Polis departmanının bağlı bulunduğu Minneapolis kenti aleyhine dava açtı. Dava Minnesota eyaletinde bulunan ABD bölge mahkemesine taşındı. Aile avukatları Minneapolis kentinin Floyd'un ölümüyle sonuçlanan polislik uygulamalarından ve kültüründen sorumlu olduğunu iddia ediyor. Dava ayrıca Floyd'un öldürülmesine karışan 4 Minneapolis polis memurunu da hedef alıyor. Ölene kadar Floyd'un boynuna 8 dakika 46 saniye diz çöken polis memuru Derek Chauvin'in en yüksek cezayı alması isteniyor. Floyd ailesinin avukatı Ben Crump, “Minneapolis kenti, özellikle siyah erkeklerin tutuklama haklarını ihlal ediyor. Memur eğitimi ve disiplini uygulanmıyor. Prosedürler ve kasıtlı kayıtsızlık geçmişine sahip” dedi. Ayrıca “Polisin gelecekte siyah insanları yanlış bir şekilde öldürmesini engelleyecek şekilde emsal oluşturacak eşi görülmemiş bir dava açacağız. Floyd'un cinayeti için tazminat talep ediyoruz” açıklamasını yaptı.
Crump, Minneapolis kentinin polis memurlarını uygun şekilde eğitmesini ve denetlemesini sağlamak için bir bölüm oluşturulmasını da talep etti.
Floyd, 25 Mayıs'ta Minneapolis kentinde dolandırıcılık şüphesiyle polis tarafından gözaltına alınırken polis memuru Derek Chauvin'in uzun süre ensesine diziyle basması nedeniyle hayatını kaybetmişti. Floyd, dakikalarca "Nefes alamıyorum" diye yalvarmıştı.
Öte yandan Floyd'un ölümüyle başta ABD olmak üzere dünyanın birçok büyük şehrinde polis şiddetine karşı gösteriler düzenleniyor.



Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
TT

Küba'dan ABD'ye yaptırım tepkisi: "Soykırım savunucusu"

Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)
Ülkeyi sarsan eylemler için "son 60 yılın en büyük yönetim karşıtı protestoları" denmişti (Reuters)

Temmuz 2021'de Havana yönetimine karşı düzenlenen büyük protesto eylemlerinin yankıları sürüyor.

ABD, Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'in de aralarında bulunduğu Kübalı yetkilileri insan haklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle yaptırım listesine aldı. 

Karayipler'deki ada ülkesinin üst düzey yöneticilerine vize kısıtlamaları uygulanacağı da duyuruldu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, X hesabından yaptığı açıklamada "Temmuz 2021'deki protestolara katılanların haksız bir şekilde gözaltına alınıp işkenceye tabi tutulmasından sorumlu olan ya da bu olaylarda suç ortaklığı yapan" yargı ve cezaevi çalışanlarının da vize kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalacağını söyledi. 

54 yaşındaki siyasetçi şu ifadeleri kullandı:

ABD, Küba halkının insan hakları ve temel özgürlüklerini desteklemeyi ve gayri meşru, dikta rejimlerinin yarıküremizde hoş karşılanmadığını net bir şekilde ortaya koymayı sürdürecek.

Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel'le birlikte Küba Savunma Bakanı Álvaro López Miera ve İçişleri Bakanı Lázaro Álvarez Casas'ın da yaptırım listesine alınmasına Havana'dan tepki geldi. 

Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez de X'te açıklama yaparak ABD'nin Küba halkının ya da liderlerinin iradesini ipotek altına alamayacağını vurguladı. 

Küba Dışişleri Bakanlığı'nın ABD'den sorumlu yetkililerinden Johana Tablada ise Rubio'yu "soykırım ve toplu sınırdışı savunucusu" diye niteledi. 

Elektrik kesintileri yüzünden Havana'nın defalarca karanlığa gömülmesinin ardından 11-12 Temmuz 2021'de patlak veren protestolar, tüm dünyanın dikkatini çekmişti. 

Bir kişinin öldüğü eylemlerin bazılarında protestocular devlet binalarına ve kamu malına zarar vermiş, güvenlik görevlilerine ve mağazalara taş atarak saldırmıştı.

Batı medyası, eylemlerin herhangi bir muhalif örgüt tarafından organize edilmediğini bildirirken Küba yönetimi, onlarca yıldır süren ABD yaptırımları ve propagandasını sorumlu tutmuştu.

Yönetim destekçileri, yetkililerle birlikte tepki göstererek muhalif eylemleri bastırmaya çalışmıştı. 

Ekonomik kriz, gıda ve ilaç kıtlığına karşı başlayan gösterilerin ardından ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün aktardığına göre en az 1400 kişi gözaltına alınırken, yaklaşık 700 kişi hapse atılmıştı. 

2022'de Kübalı savcılar, 790 civarında kişinin bu eylemlerle ilgili olarak soruşturulduğunu açıklamıştı.

Davaları takip eden 11J adlı hak örgütü, 554 kişinin protesto gösterileriyle ilgili olarak aldıkları cezayı çektiği bilgisini 2024 sonunda vermişti. Bunlardan bazıları Papa Francis'in talebiyle şartlı tahliyeden faydalandı. Halihazırda hapiste kalan eylemci sayısının 360'la 420 arasında olduğu tahmin ediliyor.  

Independent Türkçe, France 24, AFP, AP