Patrik Rai: Lübnan Rusya-İran-Çin eksenine kaymamalı, tarafsız kalmalı

Maruni Patriği Bişara er-Rai, 18 Temmuz’da Hassan Diyab’ı kabul etti (Lübnan Ulusal Haber Ajansı NNA)
Maruni Patriği Bişara er-Rai, 18 Temmuz’da Hassan Diyab’ı kabul etti (Lübnan Ulusal Haber Ajansı NNA)
TT

Patrik Rai: Lübnan Rusya-İran-Çin eksenine kaymamalı, tarafsız kalmalı

Maruni Patriği Bişara er-Rai, 18 Temmuz’da Hassan Diyab’ı kabul etti (Lübnan Ulusal Haber Ajansı NNA)
Maruni Patriği Bişara er-Rai, 18 Temmuz’da Hassan Diyab’ı kabul etti (Lübnan Ulusal Haber Ajansı NNA)

Lübnan Maruni Patriği Bişara er-Rai Lübnan’ın bölgesel kutuplaşmalardan uzak kalarak tarafsızlığını koruması gerektiğini belirtti ve “Lübnan, Rusya-İran-Çin eksenine kaymamalı, tarafsız kalmalı” dedi.
Lübnan Başbakanı Hassan Diyab’ın göreve gelmesinden bu yana ilk kez Patrik Bişara er-Rai’yi ziyaret etti. Diyab ile görüşmesi sonrasında er-Rai, “Kurtuluşumuz tarafsızlığımıza bağlıdır” dedi. Lübnanlı Katolik Marunilerin ruhani lideri er-Rai, Lübnan’ın bu duruma ‘siyasi, ideolojik ve askeri ittifaklara girmesi sonrasında ulaştığını belirtirken, Diyab’a da Doğu (Rusya-Çin-İran paktı) ve Batı (NATO ülkeleri) karşısında tarafsız olmadığına dair eleştirileri ortadan kaldırmak için kapsamlı bir siyasi diyalog çağrısında bulundu.
Başbakan Diyab, askeri bir helikopterle Lübnan’ın kuzeyindeki Dimane bölgesinde Patrik Rai’nin yazlık konağına ulaştı.
Görüşme sonrasında Başbakan, er-Rai’nin her zaman kendilerine ulusal boyutta tavsiyelerde bulunduğunu söylerken, “Bilgeliğinden ve tecrübesinden bir şeyler öğrenmek için tavsiyelerini dinliyoruz” dedi.
Lübnan’ın tarafsızlaştırılmasına ilişkin bir soruya yanıt veren Diyab, “Hükümetinin meselesi, kırık bir plak gibidir. Fakat tarafsızlık meselesi, önemli bir politik meseledir” dedi. Bu konunun, tüm siyasi yönlerden derin bir siyasi diyaloğa ihtiyaç duyduğunu belirten Hassan Diyab, “Lübnan, temel olarak Doğu ve Batı arasında bir köprüdür. Bu durum, onun için bir zenginlik noktasıdır. Bu meselenin, tüm siyasi partiler arasında diyalogun merkezi olması gerektiğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
Diyab, “Anayasa ve Taif Anlaşmasına bağlıyız. İsrail bir düşmandır ve her gün Lübnan’ın egemenliğini ihlal etmektedir. Lübnanlıları bir araya getirmemiz gerektiğini söylüyoruz. Bu konuya bağlılık da dahil, sayfanın kendisinde olmamız için bu alanda diyaloğa ihtiyaç var. Bugün yaşanan şey, içeriden ve dışarıdan gelen güçlü bir dalganın hükümete değil Lübnan için zararlı olduğudur. Bu mesele, hükümeti değil, Lübnan’ı yıpratıyor. Toplumsal ve ekonomik alanlarda Lübnan aleyhindeki tavırları anlamıyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Durumun, hükümetin istifasına yol açıp açmayacağı meselesine de değinen Başbakan, “İstifa etmeyeceğiz. Hükümet istifa ederse, bir alternatif mevcut değil. Bir yıl veya belki iki yıl boyunca iş yapmaya devam edeceğiz. Bana göre bu durum, ülkeye ve Lübnanlılara karşı bir suçtur. Temsilciler Meclisi kendisinin efendisi olduğu için, hükümete güvenmek ya da onu değiştirmek isterse, bu onun politik hakkıdır” dedi.
Hassan Diyab, hükümetin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile müzakere ettiğini söylerken, “Zararlar sayfası açısından tepkileri olumlu. Gelecek hafta yoğun toplantılar yapacak olan Lübnan Merkez Bankası, bankalar, Maliye Bakanlığı ve hükümetin görüşlerini dikkate alan hareketli bir programa başladık. Tüm Lübnanlıların hükümet için değil Lübnan için uygun programı bulmak amacıyla bir araya gelmeleri zorunludur, çünkü bedeli ödeyen hükümet değil, Lübnan’dır” ifadelerini kullandı.
Diyab, “Ülkeyi bu hale getiren bu hükümet değil, otuz yıl boyunca birbirlerini takip eden hükümetlerdir. Hala enkazlar arasında temizlik yapıyoruz ve yanında dinlenebileceğimiz bir sütun arıyoruz” açıklamasında bulundu. Başbakan, “Siyasette hükümete karşı tutumlar meşru ve demokratiktir. Elektrik gibi ülkeyi olumsuz etkileyen durumlara gelince, etrafındaki siyasi rekabetler ve IMF, bu konu açısından önemlidir. Bankacılık ve finans sektörünü anlıyoruz. Başarısız olmayacağız. Hükümet projesinin değişmeyeceğini kim söyledi?” dedi. Hasan Diyab, “Nihayetinde bu konular, Temsilciler Meclisi’ndeki yasalar tarafından onaylanıyor. Lübnanlıların, onları kurtarmak için en azından ekonomik ve finansal açıdan omuz omuza vermeleri gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Öte yandan Bişara er-Rai ise, ülke siyasetinin iki kutbu olan 14 Mart ve 8 Mart cephelerinin tarafsızlık konusuna yakın olmadığını söylerken, “Ben yeni bir şey önermiyorum. Aslında tarafsız bir ülkeyiz. 1969 yılında Kahire Anlaşması’na ve 1975 olaylarına ve bugün ulaştığımız şeye kadar tarafsızız” diyerek, tarafsızlığın da ne Doğu (Rusya-Çin-İran paktı) ne de Batı (NATO ülkeleri) anlamına geleceğini vurguladı.
Lübnan’ın temelde tarafsız bir ülke olduğunu ve ulusal sözleşmenin İsrail dışındaki tüm ülkelere tarafsızlığa değindiğini belirten Rai, “Bu duruma, politik, ideolojik ve askeri ittifaklara girdiğimiz için ulaştık” diyerek, bu durumun Lübnan’ın rolü olmadığını ifade etti.
LBC TV kanalına açıklamada bulunan Maruni Patriği, (Şii) Hizbullah’ı, Lübnan’nın Rusya - Çin- İran eksenine dahil edilmesinden sorumlu tutmamakla beraber “Tüm Lübnanlılar, bu sorumluluğu taşıyor” dedi. “Lübnan temelde tarafsızdır” diyen Rai, herkese de ‘temel doğasına dönmek için birlikte çalışma’ çağrısında bulunurken, “Çünkü tarafsızlık, tüm Lübnanlıların iyiliği içindir” ifadelerini kullandı. Tarafsızlığı uygulama mekanizması hakkında ise Rai, “Tüm yorumları ortadan kaldırmak için ulusal bir konferans ve toplantılar yapılması gerekmektedir” değerlendirmesinde bulundu. “Kurtuluşumuz tarafsızlığımızdır” diyen Maruni Patriği, “Tüm Lübnan halkı yoksulluktan, açlıktan ve işsizlikten kurtuluş kapısı olan tarafsızlıktan yararlanıyor” ifadelerini kullandı.
Bişara er-Rai, önerilen şeyin ‘ulusal ve yasal kavramlarda tarafsızlık olduğunu’ iddia ederek, herkesin bu durumu kendi yolunda anlamamasını gerektiğini belirtti.
Kendisine karşı yapılan kişisel saldırıdan etkilenmediğini söyleyen Rai, kendisinin doğruyu söylemeye ve görevini sürdürmeye devam edeceğini kaydetti.
Rai ayrıca, Başbakan ile görüşmesinin iyi geçtiğini ve gündemdeki tüm meseleleri ve sorunları ele aldıklarını açıkladı.



Gazze: İsrail hava saldırısında çoğu yardım bekleyen 21 kişi hayatını kaybetti

Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)
Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)
TT

Gazze: İsrail hava saldırısında çoğu yardım bekleyen 21 kişi hayatını kaybetti

Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)
Gazze'de sığınak olarak kullanılan bir okula düzenlenen İsrail hava saldırısında hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (AP)

Filistin merkezli medya kuruluşları bugün, İsrail'in şafak vakti Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 21 kişinin hayatını kaybettiğini, bunlardan 16'sının yardım bekleyen kişiler olduğunu bildirdi.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, bugün erken saatlerde İsrail'in Gazze şehrinin batısını bombalaması sonucu 6 kişinin yaşamını yitirdiğini bildirdi. Ajans, sağlık kaynaklarına dayandırdığı haberinde, yardım bekleyenlerin bir kısmının el-Vaha bölgesinde doğrudan kurşunlara maruz kaldıktan sonra Gazze'deki Şifa Tıp Kompleksi'ne kaldırıldığını aktardı.

WAFA ayrıca, İsrail savaş uçaklarının Gazze şehrinin doğusunda bulunan Şucaiyye mahallesindeki çeşitli bölgeleri hedef alan bir dizi hava saldırısı düzenlediğini belirtti.

Kızılhaç

Uluslararası Kızıl Haç Komitesi (ICRC) Başkanı Mirjana Spoljaric yaptığı açıklamada, uluslararası toplumu, Gazze Şeridi'nde giderek artan insani acıya son vermek için harekete geçmeye çağırdı.

Spoljaric, “Gazze Şeridi'nde olanların hiçbir gerekçesi olamaz. İnsani acıların boyutu ve insan onuruna yapılan saldırıların seviyesi yasal ve ahlaki olarak kabul edilebilir sınırları aşmıştır” ifadelerini kullandı.

Ateşkesin devam etmemesinin, siviller arasında daha fazla can kaybı anlamına geldiğini vurgulayan Spoljaric, sivillerin ayrım gözetmeyen savaşın yol açtığı büyük acılar altında ezildiğini ve en temel yaşam gereksinimlerinden mahrum kaldıklarını belirtti.

Spoljaric, “Devam eden düşmanlık eylemleri acımasızca insanların canını alıyor, çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor ve aileler var olmayan güvenliği aramak için tekrar tekrar yerlerinden ediliyor” dedi.

Spoljaric, Gazze Şeridi'nde 350 ICRC personelinin gıda ve temiz suya erişimde aynı zor koşullarla karşı karşıya olduğunu kaydetti.

Bu trajedinin derhal ve kesin bir şekilde sona erdirilmesi gerektiğini vurgulayan Spoljaric, siyasi tereddütlerin veya devam eden ihlallerin gerekçelendirilmesinin, savaş zamanında asgari insanlık standartlarını korumadaki toplu başarısızlık olarak tarihe geçeceğini ifade etti.

Spoljaric, ülkelerden Cenevre Sözleşmeleri kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmelerini ve uluslararası insani hukukun saygı görmesini sağlamalarını talep etti.

Gazze’nin güneyindeki Refah'taki Birleşmiş Milletler’e bağlı bir okulda yiyecek alan Filistinli çocuklar. (AFP)Gazze’nin güneyindeki Refah'taki Birleşmiş Milletler’e bağlı bir okulda yiyecek alan Filistinli çocuklar. (AFP)

Spoljaric ayrıca, Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine insani yardımların acilen, engelsiz ve ayrım gözetmeksizin ulaştırılmasının yeniden başlatılması, kalan tüm esirlerin serbest bırakılması ve ICRC'nin İsrail'deki gözaltı merkezlerinde tutulan Filistinli mahkûmları ziyaret etmesine izin verilmesi çağrısında bulundu.

Spoljaric, Gazze Şeridi'nde hayat kurtarmanın, savaş kurallarına saygı gösterme ve uluslararası insani hukukun sivillere sağladığı korumayı garanti etme konusunda siyasi cesaret gösterilmesi halinde mümkün olduğunu vurguladı.

7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail, Gazze Şeridi'ne saldırılar düzenliyor. Söz konusu saldırılar sonucunda çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 59 bin 676 Filistinli hayatını kaybetti ve 143 bin 965 kişi yaralandı. Bu rakamlar kesin değil; çünkü bazı kurbanlar halen enkaz altında ve kurtarma ekipleri onlara ulaşamıyor.

İsrail, yardım bekleyenlere karşı da korkunç katliamlar gerçekleştiriyor. Yardım bekleyen insanlar, her gün rastgele ateş açılması ve doğrudan hedef alınmaları nedeniyle ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Mayıs ayında yardım dağıtım noktalarının faaliyete geçmesinden bu yana yaşamını yitirenlerin sayısı bini aştı ve yüzlerce kişi yaralandı.

Gazze halkı, yardıma erişimin kesilmesi nedeniyle açlık içinde yaşıyor. Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı dün, bölgedeki hastanelerde 24 saat içinde açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle 9 yeni ölüm vakası kaydedildiğini bildirdi.

Bakanlık yaptığı açıklamada, açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybedenlerin toplam sayısının 122'ye yükseldiğini, bunların 83'ünün çocuk olduğunu belirtti.

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi nüfusunun yaklaşık üçte birinin günlerdir yemek yemediğini belirterek, yetersiz beslenmenin hızla arttığı uyarısında bulundu.

WFP tarafından yapılan açıklamada, “Gazze Şeridi'ndeki gıda krizi, daha önce görülmemiş bir umutsuzluk düzeyine ulaştı. Her üç kişiden biri günlerce yemek yemiyor. Beslenme yetersizliği hızla artıyor; 90 bin kadın ve çocuk acil tedaviye ihtiyaç duyuyor” denildi.