Filistin’de ön cepheden canlı yayın yapan mobil basın

Filistinli gazeteciler birçok zorluk ve tehlike ile karşı karşıya kalıyor. (Getty)
Filistinli gazeteciler birçok zorluk ve tehlike ile karşı karşıya kalıyor. (Getty)
TT

Filistin’de ön cepheden canlı yayın yapan mobil basın

Filistinli gazeteciler birçok zorluk ve tehlike ile karşı karşıya kalıyor. (Getty)
Filistinli gazeteciler birçok zorluk ve tehlike ile karşı karşıya kalıyor. (Getty)

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kentinin doğusunda yaşayan gazeteci Hasan Eslayeh, iş hayatında gece ve gündüz arasındaki farkı bilmiyor. İsrail'in saldırıları veya ulusal eğlence ve toplumsal faaliyetler gibi çeşitli etkinlik yerlerine gitmeye 24 saat boyunca hazır olan Hasan, cep telefonunu aracılığıyla gittiği bölgelerden ses kaydediyor, fotoğraf ve videolar çekerek bunları düzenliyor. Ayrıca telefonundan yazdığı haberleri çalıştığı medya kurumlarına göndererek daha sonra haberlerini aktif olduğu Telegram, Instagram ve Facebook gibi çeşitli sosyal medya platformlarında, kendisini acil haberlerin "ilk kaynağı" olarak gören on binlerce takipçisiyle paylaşıyor. 
Hasan Eslayeh Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda yaşadığı deneyimle ilgili şu ifadeleri kullandı:
“Cep telefonu çalışmamı çok daha kolay hale getirdi. Yaklaşık 6 yıl önce gazeteciliğim için tek bir araç olarak kullanmaya başladım. 2014’te Gazze'deki son savaşı, 2018'de başlayan geri dönüş yürüyüşlerini, şehitlerin cenazelerini, mahkumların faaliyetlerini, çeşitli toplumsal faaliyetleri ve Gazze Şeridi boyunca koronavirüs krizinin etkilerini telefonumla kaydediyorum.”
Eslayeh, geniş bir gazeteci ve vatandaş kitlesinin telefonuyla çalışmasının önemini kavradığını ve ona sahada çalışmak için iyi bir alan sağladığını belirterek cep telefonuyla onlar için hazırladığı hikayeleri ve klipleri gördükten sonra mutluluklarını dile getirdiklerini ifade etti.
30’lu yaşlarındaki gazeteci Hasan Eslayeh, çalışması boyunca bazıları sosyal medya platformlarında milyonlarca etkileşime ulaşan ve birçok uluslararası medya kuruluşu tarafından paylaşılan binlerce fotoğraf ve video yayınladı. Bu sayede birçok uluslararası haber ajansının önünde tecrübesinden bahsetme fırsatı bularak akıllı telefonun bir gazetecilik aracı olarak kullanılmasının gerekli olduğunu, "mobil gazetecinin" ağır ekipmana ihtiyaç duymadığını ve malzemelerinin gönderilmesi için uzun süre beklemek zorunda olmadığını ifade etti. Aynı zamanda bu araçlar olmadan daha rahat hareket edileceğine dikkat çeken Eslayeh, en büyük sıkıntısının her bölgede bir internet ağı olmamasından kaynaklandığını ifade etti. Ayrıca, Filistin hakkındaki içeriklerle mücadele eden elektronik uygulamalara sahip şirketler tarafından hesaplarının sürekli kapatıldığına dikkat çekti.
Gazeteci Eslayeh’in telefonla olan ilişkisi bölgedeki tek örnek değil. Filistin'de, büyük miktarda para ve çaba gerektiren çeşitli geleneksel basın araçlarına alternatif olarak cep telefonunu hikayeler ve filmler hazırlamak için sahada kullanan birçok gazeteci var. Filistin gerçekliği ve mobil basın arasındaki ilişkiyi ele alan bazı araştırma çalışmalarına göre gazetecilerin daha fazla telefon kullandığı zamanlar İsrail krizleri ve ihlalleri sırasında gerçekleşiyor.
Bu araştırmalar arasında, 2016 yılında Gazze İslam Üniversitesi'nden Said Rıdvan tarafından “Filistinli Gençlerin Kriz Zamanlarında Mobil Gazeteciliğe Bağımlılığı” başlıklı yüksek lisans tezi yer alıyor. Rıdvan’ın söz konusu çalışmasına göre kriz zamanlarında Filistinli gençlerin mobil gazeteciliği kullanma oranı yüzde 79,4. Gençler mobil gazetecilerden aldıkları haberlere basındakilere göre yaklaşık yüzde 72 daha fazla güveniyor. Çalışma, sosyal medya platformlarının gençlerin bilgiye erişmek için kullandıkları en önemli araç olduğunu ve ikinci sırada “mobil tarayıcılar” ve ardından haber uygulamaları, ses ve video platformlarının geldiğini kaydetti.
Gazze'nin içinden yazılı ve görsel insan hikayeleri hazırlamada uzmanlaşmış bir gazeteci olan Hani Ebu Rızk, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, güzel fotoğraf çekebilme yeteneğini farkettiğini ve geleceği için tartışmasız çok yararı olduğunu bildiği için cep telefonunu birkaç yıl önce iş başında kullanmaya başladığını söyledi. Birden fazla eğitim kursuna katılan Hani, telefonunu basında kullanmak için gerekli becerileri sağlama konusunda uzmanlaştığını, tüm meslektaşlarını telefonlarını sahada kullanmaya teşvik ettiğini ve onları bazı temel beceriler kazandıran rehberlere yönlendirdiğini belirtti.
Mobil ve geleneksel gazetecilik etrafındaki tartışmalara dikkat çeken Ebu Rızk açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Günümüzde akıllı telefonlar, televizyon kanalları tarafından kullanılan yayın cihazlarının sağladıklarını aşabilecek yüksek kalitede video yayınlayabiliyor. Bir gazetecinin sahip olduğu telefonun kalitesi çalışmalarında onu kullanma tutkusunu gösteriyor. Daha fazla özellik ve kalite söz konusu olduğunda performans da güçlü, hızlı ve etkili olacaktır. Geleneksel kameraları destekleyen tüm araçlar artık daha küçük boyutta ve daha düşük bir fiyatla akıllı telefonlarda mevcut.”
Gazetecilerin yeteneklerini geliştirmekle ilgilenen birçok Filistinli kurum, son beş yılda mobil gazetecilik alanında özel kurslar düzenledi ve telefonlarını ve bazı destek araçlarını kullanarak birçok film ve hikaye üreten yüzlerce gazeteci, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde iki şubesi olan Filistinli Kadınlar Vakfı da dahil olmak üzere onlardan yararlandı. Filistinli Kadınlar Vakfı, Media Club programı ve Avrupa tarafından finanse edilen bazı projeler aracılığıyla kadın ve erkek gazetecilerin yeteneklerini geliştirmek için çalışıyor. Vakfın Gazze’deki Koordinatörü Mine Hadar yaptığı açıklamada, "Mobil gazeteciliğe odaklanmamız, yeni küresel medyaya ayak uydurma ve gelişmelere katılma çerçevesinde geliyor. Filistin basınında çalışanların sayısını artırmak ve işlerini kolaylaştırmak için çalışıyoruz” dedi.
Batı Şeria’nın kuzey ve güney bölgelerinde ‘Canlı Yayın Gazetecisi’ olarak adlandırılan Mu’tasım Sekaf el-Hayt, neredeyse her gün Facebook sayfasında takipçileri için canlı yayın yapıyor. Yayın süresince İsrail'in vatandaşlara yönelik saldırılarını ve tüm protestoları aktaran Hayt, cep telefonuyla olan deneyiminin, yaşam tarzını tamamen değiştirdiğini ve birçok yerel ve Arap medya ve televizyonu ile çalışmak için önünün açıldığını ifade etti. Hayt “herkesin ondan işini "mobil" yapmasını istediğini, çünkü tüm mesajları ve görüntüleri iletmek için yeterli olduğunu çok iyi bildiklerini” söyledi.
Yakın gelecekte akıllı telefonların geleneksel kamera ve stüdyo araçlarının yerini tamamen alabileceğini düşünen Hayt, “200 dolar ile bir gazeteci artık profesyonel ve entegre bir şekilde işini tamamlamasını sağlayan bir akıllı telefona sahip olabilir” dedi.
Serbest gazeteci Emel Berikeh ise, kısa süre önce sadece mobil cihaz kullanarak bir dizi film ve görsel hikaye üretmeye başladı. Bu sayede toplumsal konulara ve çeşitli zorlu öykülere değindi ve bunları çeşitli yollarla yayınladı. En sonuncusu Temmuz 2019'da Gazze'deki Kadın İşleri Merkezi tarafından düzenlenen "Kadınlar Mobil Film Festivali" olmak üzere mobil filmlere özel bir dizi festivale katıldı. 15 filmin gösterildiği Festival’de filmlerin tamamı birkaç gün boyunca yoğun eğitim gören kadın gazeteciler tarafından akıllı telefonlarla çekildi.
Arap Araştırma ve Çalışmalar Merkezi’nin web sitesinde yayınlanan bir makalede Dr. Şerif el-Laban, akıllı telefonların entegre bir medya aracına dönüştüğünü, özellikle "akıllı telefonların sürekli olarak yeni teknolojilerin ve uygulamaların geliştirilmesi sayesinde mobil gazeteciliğin bir büyüme aşamasında olduğunu kaydetti. Çağdaş ve modern çağdaki konumu sayesinde akıllı telefonların kademeli olarak medya çalışması alanına girdiğini belirten Laban “yıllar önce acil mesajlaşma hizmetleriyle başlayıp gelişen mobil haber endüstrisi için tam bir kurum haline geldiğini” ifade etti.



Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
TT

Suriye Ordusu, Eski Rejim kalıntılarının saldırıları sonrası Lazkiye ve Tartus’a girdi

Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)
Lazkiye’deki meydanlardan birinde Suriye ordusuna ait bir zırhlı araç (AP)

Suriye Savunma Bakanlığı, güvenlik güçleri ve sivilleri hedef alan silahlı saldırıların ardından, ülkenin batı sahilinde bulunan Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı ve mekanize birliklerin konuşlandırıldığını duyurdu.

Suriye devlet televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin sevkinin “kanun dışı grupların sivillere ve güvenlik güçlerine yönelik saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, bölgede görev yapan birliklerin amacının “iç güvenlik güçleriyle koordinasyon içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığı habere göre Lazkiye ve Tartus’ta eski rejim yanlısı silahlı grupların açtığı ateş sonucu üç kişinin hayatını kaybetti 48 kişi de yaralandı. Devlet televizyonu, Lazkiye’de düzenlenen protestoları koruma görevi yürüten güvenlik güçlerine yönelik saldırıda bir güvenlik görevlisinin öldüğünü, çok sayıda kişinin de yaralandığını duyurdu.

sdfgt
Suriye güvenlik güçleri tarafından ele geçirilen bazı eşyalar (İçişleri Bakanlığı - Facebook)

Lazkiye İl Emniyet Müdürü Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, günün erken saatlerinde yaptığı açıklamada, Lazkiye ve Ceble’de düzenlenen ve Gazzal Gazzal adlı kişi tarafından çağrısı yapılan gösteriler sırasında, “eski rejim kalıntılarına bağlı terör unsurlarının” güvenlik güçlerine saldırıda bulunduğunu söyledi. El-Ahmed, saldırılar sonucu bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görev ve polis araçlarının tahrip edildiğini ifade etti.

El-Ahmed, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı’nda ve Cable’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini belirterek, bu kişilerin “Sahil Kalkanı Tugayları” ve “Cevad Tugayları” adlı terör hücrelerine bağlı olduğunu aktardı. Söz konusu hücrelerin, M1 otoyolunda suikastlar, saha infazları ve bombalı saldırılardan sorumlu olduğu bildirildi.

Öte yandan Suriye İçişleri Bakanlığı, Ceble kırsalında “Cevad Tugayları” hücresine mensup bir kişinin yakalandığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Lazkiye İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yürütülen operasyon kapsamında, eski rejim komutanlarından Süheyl el-Hasan’a bağlı hücre üyelerinden Basil İsa Ali Cemehiri’nin gözaltına alındığı belirtildi.

Açıklamada, söz konusu hücrenin suikastlar, saha infazları, el yapımı patlayıcı saldırıları ve güvenlik güçleri ile orduya ait noktalara yönelik saldırılara karıştığı, ayrıca yılbaşı kutlamalarını hedef alan saldırılar planladığı kaydedildi. Operasyonda üç hücre üyesinin öldürüldüğü, çok sayıda patlayıcı, silah, mühimmat ve askeri teçhizatın ele geçirildiği bildirildi.

Bakanlık, şüphelinin sorgusunda hücre tarafından kullanılan silah ve mühimmatların saklandığı yerleri itiraf ettiğini, bu bilgiler doğrultusunda yapılan aramalarda otomatik silahlar ve çeşitli mühimmatların ele geçirilerek müsadere edildiğini açıkladı. Gözaltına alınan zanlının, gerekli yasal işlemlerin tamamlanması için adli mercilere sevk edildiği ifade edildi.

Açıklamada, operasyonların eski Esad rejimine bağlı hücrelerin tamamen tasfiye edilmesi, sivillerin korunması ve ülke genelinde güvenlik ile istikrarın sağlanması amacıyla sürdürüldüğü vurgulandı.


Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.