Zoonotik hastalıklar hayvanlardan insanlara geçen ve dünyanın dört bir yanına yayılan mikropların sebep olduğu hastalıklar. Bu hastalıklar virüsler, bakteriler, parazitler veya mantarlardan kaynaklanabilir ve hafif, orta şiddetli ya da ölümcül derecede olabilir. Uzmanlar, insanlarda görülen bulaşıcı hastalıkların yaklaşık yüzde 60’ının hayvanlardan bulaştığını düşünüyor. Ancak ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne (CDC) göre her dört yeni hastalıktan üçü hayvan kaynaklı.
Zoonotik hastalıklar nasıl bulaşıyor?
Hayvanlarla oynayıp ilgilenme veya onlar tarafından ısırılma ve tırmalanma gibi doğrudan temaslar zoonotik hastalıkların insanlara bulaşmasının en basit yolu olarak biliniyor. Hayvanat bahçeleri ya da akvaryum gibi hayvancılık sektöründe veya hayvan barınaklarında çalışan insanların hayvanlarla sürekli doğrudan iletişim halinde olması zoonotik hastalıklara yakalanma riskini artırıyor.
Evcil hayvanlar ve aynı şekilde avcılarla temasta bulunan vahşi hayvanlar da doğrudan bir enfeksiyon kaynağı olabiliyor. Buna ek olarak zoonotik hastalıklar hayvanlardan insanlara, bir “vektör” ya da hastalığa sebep olan etken maddenin taşıyıcıları olarak gezinen böcekler tarafından bulaşabilir. Buna “Lyme hastalığına” sebep olan patojenik bakterileri kan yoluyla enfekte hayvanlardan diğer hayvanlara veya insanlara taşıyan keneler örnek verilebilir. Aynı şekilde sivrisinekler ve pireler de zoonotik hastalıkların bilinen vektörleridir. Örneğin “Zika virüsü” sivrisinekler tarafından insanlara bulaşırken veba hastalığına sebep olan bakteri de pireler tarafından bulaşır. İnsanlar iyi pişmemiş et ile yumurta ve hayvan dışkısı ile kirlenmiş yıkanmamış yemekleri tükettiğinde hayvan hastalıklarına yakalanabilir. Aynı şekilde pastörize edilmemiş çiğ süt veya kirli su içmek de hayvan hastalıklarının insanlara bulaşmasının diğer bir yoludur.
Koronavirüsler (CoV)
Koronavirüslere gelince bunlar kuşları ve memelileri enfekte eden büyük bir virüs ailesidir. Bu virüsler 2002-2003 yılları arasında SARS-CoV salgını ve halen devam etmekte olan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanına yayılan bir dizi hastalığın kaynağıdır.
Bugün insanda enfeksiyona sebep olduğu olduğu bilinen yedi koronavirüs bulunmaktadır. Ancak hepsi doğrudan asıl konakladığı hayvanlardan bir insana geçemiyor. Örneğin SARS virüsünün ataları yarasalarda tespit edilmiş ancak virüs insanlara bulaşmadan önce misk kedilerine (küçük gececil memeliler) atlamıştı. Kovid-19 hastalığına sebep olan koronavirüsün de yarasa kaynaklı olduğu düşünülüyor ancak virüsün insanlara nasıl yayıldığı hala belirsizliğini koruyor.
Bulaşma sebepleri
Araştırmacılar, hastalıkların ortaya çıktığı yeri tahmin etmenin zor olduğunu ve çoğu bilim insanının zoonotik hastalıklardaki artışın sebebinin ne olduğundan tam olarak emin olmadığını söylüyor.
Hayvanların yaşam alanlarını istila etmek
Bunun en basit sebeplerinden birisi insanların hayvanların yaşam alanlarını istila etmesi olabilir. Nitekim ormanlardaki ağaçları kesmek ya da tabiata saldırmak gibi eylemler insanlar ve hayvanlar arasındaki etkileşimin artmasını kolaylaştırıyor.
Avlanma faaliyetleri
Avcılık gibi bazı kültürel uygulamalar da zoonotik hastalıkların daha fazla artmasına sebep olabilir. Zira avlanma dünyanın birçok yerinde başlıca protein kaynağı sayılıyor.
Avlanma ve büyüme yoluyla çevre üzerinde kurulan baskı, ekosistemde dengesizliğe yol açıyor ve bu da hayvanların eskisi gibi hayatta kalmasını zorlaştırıyor. Böylece hayvanlar yiyecek ya da kendilerine arkadaş aramak için eskiye nazaran daha uzak bölgelere seyahat etmeye zorlanıyor. Sürekli devam eden bu yorucu seyahat esnasında bu hayvanlar hastalıklara daha çok maruz kalıyor ve hastalığı insanlara yayma olasılığı da daha çok yükseliyor. Aynı şekilde avcılık uygulamaları da insanların hayvan hastalıklarına maruz kalmalarına daha çok kapı aralıyor.
Küreselleşen dünya
Zoonotik hastalıkların yükselmesinin diğer bir sebebi de insanların geçmişte olduğundan daha çok birbiriyle iletişimde olması. Bu da zoonotik hastalıkların ilk ortaya çıktıkları yerden daha uzak bölgelere yayılmasına zemin hazırlıyor. İletişim çok büyük bir mesele. Öyle ki nispeten uzak yerler bile geçmişte olduğundan daha fazla birbiriyle bağlantı halinde.
Hayvan ticareti
Birçok araştırmacı koronavirüs kaynaklı salgınların kökenini araştırmak için gösterilen çabaların bir parçası olarak Çin’deki vahşi hayvan ticaretinin araştırılması ve avlanma bölgeleri, depolama tesisleri, çiftlikler ve pazarlar da dahil olmak üzere Çin’in vahşi hayvan ticareti ile ilgili -yasal ve yasadışı- faaliyetlerine odaklanılması gerektiğini düşünüyor.
Vietnam’ın başkenti Hanoi’de bulunan Vietnam Vahşi Hayatı Koruma Derneği’nde evrimsel bir biyolog olarak görev yapan Alice Latinne konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Vahşi hayattaki tedarik zincirinin tüm noktaları araştırılmalı. Çin’deki insanlarla yakın ve sık temas halinde olma ihtimali olan her türlü vahşi ya da çiftlik hayvanını test etmeliyiz” ifadelerini kullandı. Araştırmacılar, -birçok hayvanı birbirine ve insanlara yaklaştıran- vahşi hayvan ticaretinin, virüsün bir türden diğerine geçmesi için ideal ortamı sağladığı görüşünde.
Kovid-19’un sıçraması
Birçok araştırmacı yeni tip koronavirüs Kovid-19 virüsünün Rhinolophus affinis türündeki bir yarasadan bulaştığı konusunda hemfikir ancak insanlara ulaşıncaya dek izlediği yol hala gizemini koruyor. Virüs doğrudan yarasalardan insanlara atlamış ve zamanla şu anki pandemi suşuna dönüşmüş ya da vektörel hayvanlardan geçmiş olabilir. Salgının ilk ortaya çıktığı sıralarda araştırmacılar 2017 ila 2019 yılları arasında güney Çin’de yakalanan pangolin (nesli tükenmekte üzere olan karıncayiyiciler) hayvanalarında salgına sebep olan koronavirüsleri taşıdıklarını keşfettiğinde bu hayvan türünün Kovid-19 virüsü için olası bir arakonakçı olduğunu düşünüyordu. Nitekim geleneksel Çin tıbbında kullanılan bu tür, dünya çapında kaçakçılığı en fazla yapılan tür.
Pangolinlerde bulunan koronavirüsler, Kovid-19’un doğrudan atası olmaktan oldukça uzaktı ancak araştırmacılar, hayvanların ne zaman ve nasıl enfekte olduğunun bize virüsün nereden kaynaklandığı konusunda ipuçları verebileceğini belirtiyor.
Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da bulunan EcoHealth Alliance adlı örgütte araştırmacı olarak görev yapan ve yeni salgının ortaya çıkma ihtimallerini araştıran Jimmy Lee yaptığı açıklamada pangolinlerin çok büyük olasılıkla geçici konaklar olduğunu ya da vahşi hayat ticaretinde tesadüfen enfekte olduğunu ve koronavirüslere son hedefine aktarıldığı sırada maruz kaldığını ifade etti. ABD’nin Massachusetts eyaletinin Cambridge kentinde bulunan Broad Institute of MIT and Harvard’ta genetik mühendisi olarak görev yapan Yujia Alina Chan ise bu yıl Mayıs ayında bioRxiv’te yayınladığı araştırmasında pangolinlerin, enfekte olmuş diğer hayvanlar ya da bunların kaçakçılığını yapan insanlardan virüs kapmış olabileceğini söyledi.
Bununla birlikte Alice Latinne ve ekibi, bu yıl haziran ayında ScienceDirect’te yayınlanan araştırmalarında Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) araştırmalarının güney Çin’de yaygın olarak avlanan ve ticareti yapılan diğer memelilere, özellikle de küçük etoburlara ve kemirgenlere yönelmesi gerektiğini söylüyor. Latinne incelemelerde öncelik verilmesi gereken bir diğer hayvanın ülkenin güneybatısında bulunan Yünnan eyaletindeki -Kovid-19’a en yakın genom dizilimine sahip yarasa koronavirüsü (RaTG13) taşıyan yarasaların yoğunlukta olduğu bir bölge- yarasalar olması gerektiğini de sözlerine ekliyor.
Diğer taraftan Yunnan’da bulunan Biyoçeşitliliği Koruma ve Yeşil Kalkınma Vakfı’nda bir biyolog olarak çalışan Alice Hughes araştırmaların sadece Çin ile sınırlı kalmaması gerektiğini çünkü birçok türün sınır ötesine göç edebileceğini ve aynı şekilde komşu ülkelerdeki insanların vahşi hayvanlarla sürekli temasta olduğunu belirtti. Hughes Laos, Tayland ve Kamboçya gibi ülkelerde yarasa ya da kuş pisliğinin büyük ölçüde hasadının sağlıksız koşullarda yapıldığını ve söz konusu ülkelerin çoğunun vahşi hayvan ticaretine sınırlamalar getirme gücüne sahip olmadığını da sözlerine ekledi.