Büyük Set Resifi yok olma tehdidi ile karşı karşıya

Avustralya kıtasının doğusundaki Büyük Set Resifi, en az 5 bin yumuşakça türü, bin 800 balık türü, 125 köpekbalığı türüne ev sahipliği yapıyor (Getty Images)
Avustralya kıtasının doğusundaki Büyük Set Resifi, en az 5 bin yumuşakça türü, bin 800 balık türü, 125 köpekbalığı türüne ev sahipliği yapıyor (Getty Images)
TT

Büyük Set Resifi yok olma tehdidi ile karşı karşıya

Avustralya kıtasının doğusundaki Büyük Set Resifi, en az 5 bin yumuşakça türü, bin 800 balık türü, 125 köpekbalığı türüne ev sahipliği yapıyor (Getty Images)
Avustralya kıtasının doğusundaki Büyük Set Resifi, en az 5 bin yumuşakça türü, bin 800 balık türü, 125 köpekbalığı türüne ev sahipliği yapıyor (Getty Images)

Muhammed Tahir
Avustralya’nın kuzeydoğusunda milyonlarca yıl önce sayısız mikroorganizmanın yanı sıra şuanda en az 5 bin yumuşakça türü, bin 800 balık türü, 125 köpekbalığı türüne ev sahipliği yapan Büyük Set Resifi (Great Barrier Reef), asırlar süren med-cezir hareketleri ve dalgalanmalar sayesinde ortaya çıktı. Ancak bu setin oluşumunda katkısı olan faktörlerin bugün daha önce görülmemiş bir hızla değiştiği, resifin normal haline dönmesinin zor olduğu tehlikeli seviyelere ulaştığı görülüyor.
Resif, 1770 yılının bir Haziran gecesinde Kaptan James Cook tarafından tesadüf eseri keşfedilmiş, zirâ kaptanın içinde bulunduğu gemi resiflerde karaya oturmuştu. 2 bin 600 km genişliğe yayılmış en az 26 bin kilometrekarelik kırınım ve küçük mercan adalarından oluşan resif, Cook’un bu yere yaptığı geziden birkaç sene sonra burayı ziyaret eden İngiliz coğrafyacı Matthew Flinders tarafından Büyük Set Resifi olarak adlandırıldı.
Büyük Set Resifi, mercimek boyutunu aşmayan ve mercan polipleri adı verilen mikroorganizmalardan oluşuyor (Getty)

Poliplerin önemli rolü
Büyük Set Resifi, mercimek boyutunu aşmayan ve mercan polipleri adı verilen mikroorganizmalardan meydana geliyor. Marineconservation web sitesine göre, mercan setlerinin oluşumundan sorumlu olan polipler, kolonilerde yaşıyor ve likenler (simbiyotik algler) için bir yaşam alanı oluşturuyor. Bu alglerin fotosentez yoluyla ürettiği kimyasal enerji, poliplerin kalsiyum karbonattan ‘evler’ salgılamasını; bu evlerin birbirleri üzerine birikmesi ise mercan kolonisinin tıpkı şehirler gibi genişlemesini sağlıyor. Bu koloniyle kaynaşıp yayılan diğer deniz canlıları da mercan bariyerini oluşturan çeşitli unsurların birleştirilmesine yardımcı oluyor.
Mercan resifleri, en iyi şekilde, fotosentez yapmalarını sağlayan bol miktarda güneş ışığı alabildikleri berrak ve sığ sularda büyüyor. Nitekim Avustralya sahillerinden okyanus manzarasına doğru ilerlendiği sırada güneş ışınlarının azalması ve su derinliğinin artmasıyla mercan resiflerinin de yok olana kadar azaldığı görülüyor. Milyonlarca polip, okyanustaki konumuna bağlı olarak farklı şekil, boyut ve yaşam tarzlarının iç içe geçtiği bu bariyeri oluşturmak için nesiller ve asırlar boyunca değişiyor.
Ancak resif, şuanda bir daha normale dönmesini belirsiz kılacak şekilde tehdit altında bulunuyor. Uzmanlara göre, dünya genelindeki iklim değişikliği resifler için ciddi riskler oluşturuyor; resifleri ısı basıncı ve gerekenden fazla UV ışınlarına maruz bırakıyor. Bu da mercan resiflerinin kitlesel olarak ağarmasına neden oluyor. Mercanların ağarması, likenlerin zehirli hale gelmesi dolayısıyla dışarı atılması sonucunda gerçekleşiyor.
Büyük Set Resifi, 1998 yılında ciddi bir ağarma tehlikesi geçirmişti (Getty)

Çevresel felaketler
Büyük Set Resifi’nin 1998 yılında geçirdiği ciddi ağarma, o sırada bölgeyi şiddetli bir şekilde vuran El Nino felaketinden kaynaklanıyor. Nitekim bu felaket, okyanus sularını benzeri görülmemiş bir sıcaklığa getirmiş, bazı yerlerde normal dereceler 1,5 derece artmıştı. Ardından 2001 ve 2005 yılında da yüksek sıcaklık dalgaları baş göstermişti. En can alıcı olan ise Nisan ayında son beş yıl içerisinde resiflerin üçüncü kez ağarması ve toplam alanın yüzde 25’inden fazlasında ağarma gerçekleştiğinin kaydedilmesiydi.
Avustralya’daki James Cook Üniversitesi deniz bilimleri profesörü ve resifler ile ilgili araştırmaları yürüten Terry Hughes, bu yılki ağarmanın tarihteki ikinci en yoğun ağarma felaketi olduğunu, ancak şimdiye kadarki en genişi olduğunu söylüyor. Bu seferki ağarmada setin tüm kısımlarının etkilendiğini, suyun daha soğuk olması gereken Güney Kutbu yakınlarında bulunan ve 2016 ve 2017'de gerçekleşen ağarma olaylarından sağ çıkan güney kısmının da etkilendiğini de ekliyor. Hughes, The Economist’e verdiği demeçte son dönemde ağarma sıklıklarının arttığını, bu nedenle mercan resiflerinin iyileşmesine zaman kalmadığını söylüyor. Aynı zamanda önümüzdeki on yılda ısı dalgalarının devam edeceği ve bu setin büyük bir kısmının bu nedenle tehlike altında olduğu uyarısında da bulunuyor. 
Geçtiğimiz Aralık ayında Queensland’da patlak veren, ormanları tahrip eden ve söndürülmesi aylar alan yangınlar, uzmanları endişelendiriyor. Nitekim 46 milyon dönümlük ılıman yağmur ormanlarını ve çiftlikleri silip süpüren, canlıların ölümüne ve hayvanların yok olma tehlikesine neden olan yangınlar, tehlikeli karbondioksit emisyonunu ve ormanların çevresindeki suların asit miktarının yoğunlaşmasını da beraberinde getirdi. Tüm bunlarla beraber, deniz canlıları iç ve dış yapılarını inşa etme yeteneğini kaybetti.
Dolayısıyla çevreciler, Büyük Set Resifi’nin artık normale dönemeyeceği, önümüzdeki yıllarda sağlıklı mercanların daha önce hiç olmadığı kadar azalacağı uyarısında bulunuyor. Bilim adamları, yangınların beraberinde getirdiği benzeri görülmemiş karbondioksit, kükürt ve azot emisyonlarından, dünya yüzeyindeki karların erimesi sonucu 50 yıl içerisinde sertin neredeyse büyük bir kısmını hayattan koparacak olan metan gazı boşalmasından korkuyor.

Çevresel-siyasi reform
Bilim adamlarının karamsar görünümünün harekete geçirdiği çevreciler ve jeo-çevresel mirasıyla gurur duyan Avustralyalılar, iklim değişikliği teorisini inkar edişiyle bilinen Başbakan Scott Morrison hükümetine karşı siyasi ve popüler bir kampanya yürüttü. Nitekim Başbakan, çevreyi kirleten kömür, petrol ve gaz endüstrileri paydaşlarının baskısına boyun eğmekle, Paris İklim Anlaşması yükümlülüklerini yerine getirmeye ilişkin sayı ve muhasebeler ile oynamakla suçlandı. Söz konusu kampanyanın hükümeti güçsüz hale getirdiği sırada, ürkütücü yansımaları da beraberinde getiren koronavirüs salgını patlak verdi. Ancak bu salgın, ülkesinin kaderini ABD ve Avrupa ülkelerine benzemekten alıkoymayı başaran Morrison hükümetini kurtarmış bulundu.



Vincent van Gogh'un Yıldızlı Gece'sinde gizlenen fizik kuralları ortaya çıktı

Bilim insanları, van Gogh'un Yıldızlı Gece tablosundaki fırça darbelerinin aralıklarını analiz etti (Yinxiang Ma)
Bilim insanları, van Gogh'un Yıldızlı Gece tablosundaki fırça darbelerinin aralıklarını analiz etti (Yinxiang Ma)
TT

Vincent van Gogh'un Yıldızlı Gece'sinde gizlenen fizik kuralları ortaya çıktı

Bilim insanları, van Gogh'un Yıldızlı Gece tablosundaki fırça darbelerinin aralıklarını analiz etti (Yinxiang Ma)
Bilim insanları, van Gogh'un Yıldızlı Gece tablosundaki fırça darbelerinin aralıklarını analiz etti (Yinxiang Ma)

Vincent van Gogh'un ikonik tablosu Yıldızlı Gece'nin gökyüzündeki bulut ve hava hareketlerinin ardındaki gerçek dünya fiziğini hassas bir şekilde tasvir ettiğini gösteren yeni bir araştırmaya göre, efsanevi ressam doğal dünya hakkında sezgisel bir anlayışa sahipti.

Haziran 1889'da yapılan tablo, girdap gibi dönen mavi gökyüzünü, sarı ay ve yıldızları, patlayan renk ve şekillerle betimlemesiyle 100 yılı aşkın süredir milyonları büyülüyor.

Efsanevi tablodaki her bir yıldız, su üzerindeki ışık benzeri yansımalarla parıldayan sarı dalgaların içine hapsedilmiş halde.

Sıkıntı içindeki sanatçının öncü fırça darbeleri, gökyüzünde bir hareket olduğu yanılsaması yaratıyor.

Bilim insanları, van Gogh'un tablosunu analiz ederek ressamın gökyüzü tasvirindeki "gizli türbülans" dedikleri şeyi ortaya çıkardı.

Çalışmanın ortak yazarı Yongxiang Huang şöyle açıklıyor:

Yüksek çözünürlüklü dijital bir resimle, fırça darbelerinin standart boyutunu tam olarak ölçmeyi başardık ve bunları türbülans teorilerinden beklenen ölçeklerle karşılaştırdık.

Akışkan hareketinde uzmanlaşmış araştırmacılar, resimdeki fırça darbelerini rüzgar bacalarında dönen yapraklarla karşılaştırdı.

Dönen fırça darbelerinin göreceli ölçeğini ve aralığını inceleyerek değişen boya renklerinin göreceli parlaklığını hesapladılar.

Araştırmacılar özellikle tablodaki 14 ana girdap şeklinin uzamsal ölçeğini inceledi.

Bu dikkatli gözlemlerden yola çıkarak resimde tasvir edilen atmosferin şeklini, enerjisini ve ölçeğini tahmin ettiler.

Çalışma, tablonun atmosferik hareketi öngören ve Kolmogorov yasası diye bilinen fizik kuralıyla uyumlu olduğunu ortaya koydu.

Bilim insanları, ressamın ölçek ve parlaklığı dikkatli bir şekilde kullanmasının genel olarak atmosfer türbülansının ardındaki kuralları ve hava hareketindeki enerjinin küçükten büyük ölçeklere doğru kademeli bir şekilde akmasını "isabetli bir şekilde yakaladığını" söylüyor.

Gerçek gökyüzü fiziğinde geçerli olan bazı yasaların sanatçının tasvirinde de geçerli olduğu saptandı.

cd
Bilim insanları, van Gogh'un Yıldızlı Gece'sindeki fırça darbelerini inceledi (Yinxiang Ma)

Araştırmacılara göre efsanevi ressam, fiziğin çeşitli boyutlarını "şaşırtıcı bir doğrulukla" yakalamış görünüyor.

Dr. Huang, "Van Gogh'un türbülansı hassas bir şekilde betimlemesi, bulutların ve atmosferin hareketini incelemekten ya da gökyüzünün dinamizmini nasıl yakalayacağına dair doğuştan gelen bir histen kaynaklanıyor olabilir" diyor.

Bu, doğa olaylarına dair derin ve sezgisel bir anlayışı ortaya koyuyor.

Independent Türkçe