Hizbullah, İsrail ile kapsamlı bir çatışmaya başvurur mu?

Hizbullah, İsrail ile kapsamlı bir çatışmaya başvurur mu?
TT

Hizbullah, İsrail ile kapsamlı bir çatışmaya başvurur mu?

Hizbullah, İsrail ile kapsamlı bir çatışmaya başvurur mu?

Tarık Fehmi
Hizbullah ve İsrail arasında çekişmenin başlaması ve saatler içinde iki tarafın durumu kontrol altına alması garip bir durum değil. İsrail tarafının anlatımına göre, İsrail ordusu 4 kişiden oluşan bir Hizbullah hücresinin Şebaa Çiftlikleri bölgesindeki Cebel Rus’a sızma girişimini engelledi.
Her iki tarafın da çekişmeyi başlatan taraf olduğuna itiraz etmesine rağmen, konuyla ilgili analizler, İsrail ordusunun muhtemel bir çatışma için alarm halinde olduğuna ve son dönemde popülaritesi iyice düşen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun bu olaydan faydalanmaya çalışacağına işaret ediyor. Nitekim İsrail’de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle ekonomideki durumların kötüye gitmesi üzerine binlerce vatandaş son günlerde Netanyahu’nun görevden alınması talebiyle gösteriler düzenliyor.
Diğer taraftan Hizbullah da Lübnan’daki kötü ekonomik koşulların gölgesinde yapısal krizlerden payını alıyor. Netanyahu, Hizbullah’ın muhtemel bir misillemesine karşı Lübnan’ı sorumlu tutacağını ve bu nedenle bedel ödeyebileceğini söyledi.

Önemli işaretler
Eldeki tüm veriler Hizbullah’ın gerçek anlamda bir savaşa kalkışmayacağına işaret ediyor. Hatta bunun da ötesinde mevcut statükoyu ve İsrail ile anlaştığı angajman kurallarını koruyacağını gösteriyor. Netanyahu ise mevcut koşullar altında Hizbullah cephesini kızıştırma gibi bir kumar oynama lüksüne sahip değil. Böyle bir çatışmanın patlak vermesi halinde Netanyahu için olumsuz sonuçları olabilir. Diğer taraftan İsrail’deki hükümet koalisyonu da Netanyahu’nun askeri seçeneğine yeşil ışık yakmıyor aksi takdirde bu seçenek koalisyonun dağılmasıyla sonuçlanabilir.
Buna karşılık Hizbullah tarafı da Lübnan’ın hassasiyetlerini korumasının kendisi için ne kadar önemli olduğunun farkında. Bu hassasiyetleri gözetmemesi halinde de Suriye’de kalmaya devam etme durumunu gözden geçirmek zorunda kalacağını biliyor. Lübnan’daki ekonomik durum giderek kötüleşiyor. Hizbullah’ın halihazırda ihtiyaç duyduğu en son şey İsrail ile savaşmaktır.

Caydırma denklemi
İsrail’deki yaygın kanaate göre, kısa vadede gerçek manada bir çatışmanın patlak vermesi veya Hizbullah’ın daha önce iki taraf arasında imzalanan caydırma denklemini -İsrail’in Suriye’deki İran ve Hizbullah mevzilerine düzenlediği hava saldırılarına rağmen- ihlal etmesi beklenmiyor. Zira bu iki tarafın da çıkarlarına uygun.
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, daha önceki açıklamasında İsrail’in Suriye’deki hava saldırılarında herhangi bir Hizbullah üyesinin ölmesi halinde misilleme yapma sözü vermişti. Ancak İsrail’in Şam’da düzenlediği saldırılarda Hizbullah’ın saha komutanlarından Ali Kamil Muhsin'in ölümü sonrası gözler Hizbullah tarafına çevrildi. Hizbullah, misilleme yapma kararını sırf ‘misilleme yapmış olmak için’ almamalı. Bilakis kapsamlı stratejik bir vizyonu ve özel birtakım değerlendirmeleri hesaba katmalıdır.

Yaklaşım biçimleri
İsrail hükümetinin önümüzdeki süreçte Hizbullah’a yaklaşımında iki yol izlemesi bekleniyor. Birinci yol olarak İsrail, İran ve Hizbullah ile iyi ilişkilere sahip olan Rusya üzerinden stratejik dengeleri koruma ve çatışma seçeneğine başvurmaktan kaçınma mesajı verebilir. Özellikle İsrail’deki siyasi söylem ve medya şunu gösteriyor: İsrail uzun bir süredir Suriye’deki hava saldırıları sırasında Hizbullah üyelerini hedef almaktan kaçınmaya çalışıyor. Nitekim İsrail’in Eylül 2019’dan bu yana Suriye’de düzenlediği onlarca hava saldırılarında hiçbir Hizbullah unsurunun ölmemesi bu gözlemi destekliyor.
İkinci yol ise İsrail ordusunun, Lübnan ile olan Kuzey sınırındaki askeri alarm seviyesini üst seviyeye çıkarması ve sınıra askeri takviye göndermesidir. Bu bağlamda İsrail ordusunun Lübnan sınırında yapılması kararlaştırılan geniş kapsamlı deniz tatbikatını iptal etmesine dikkat çekmek gerekir.
İsrail bundan sonraki süreçte muhtemelen kendini en kötü senaryoya hazırlayarak, ülkenin batısından Golan Tepeleri’ne uzanan Kuzey sınırında her türlü zamanlamaya karşı askeri teyakkuzu üst seviyede tutmaya çalışacak. Dolayısıyla İsrail, hangi yaklaşımı benimserse benimsesin, Lübnan’daki siyasi ve ekonomik durum nedeniyle Hizbullah’ın kafa karışıklığı yaşadığını ve iyi bir durumda olmaması gerçeğine dayanan stratejiye odaklanacak.
Lübnan’daki koronavirüs krizinin Hizbullah üzerindeki baskıyı artırmasını göz önüne alan İsrail, şu iki ihtimali değerlendiriyor: Hizbullah -misilleme hakkının önümüzdeki süreçte saklı olduğunu ilan etmiş olsa bile- ya mevcut durumda misilleme yapma fikrini erteleyecek ya da İsrail’i karşı misilleme yapmak zorunda bırakmayacak şekilde bir yanıt verecek.

Hizbullah’a karşılık verme
Hizbullah’ın Suriye’de bir üyesinin öldüğünü duyurması, İsrail’e misilleme yapacağı anlamına geliyor. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Suriye’deki İsrail hava saldırılarında örgüt üyelerinden birinin ölmesi halinde misillemenin olacağını açıklamıştı.

Peki, Hizbullah’ın bu misillemeyi yapması halinde İsrail tarafının karşılık verme ihtimali var mı? İsrail Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi, seleflerinden farklı olarak Hizbullah’ın saldırılarına yanıt vermekten kaçınmayı asla kabul etmemesiyle biliniyor. Nitekim Kochavi, son aylarda iki tarafın karşılıklı kara, deniz ve hava ihlalleri sonrasında Lübnan-İsrail sınırında gerilimi tırmandırmıştı.

Muhtemel senaryolar
Hizbullah, kendisini ciddi bir baskı altında hissettiği bu dönemde, bir taraftan Lübnan ve dışındaki imajını korumak diğer taraftan mensuplarına moral mesajı vermek adına İsrail’e karşı sembolik bir misilleme yapmakla yetinebilir. Bu, mevcut koşullarda en muhtemel senaryo olarak görülüyor.
İkinci senaryo ise Hizbullah’ın gerçek bir askeri saldırı düzenlemesidir. Ancak bunun tıpkı Eylül 2019’daki saldırı gibi İsrail tarafında can kaybı veya askeri zayiat verilmeden yapılması gerekir. Nitekim Hizbullah Eylül 2019’da İsrail’in Lübnan sınırına yakın noktada bulunan Avivim bölgesinde, İsrail ordusunu kornet füzeleriyle vurduğunu duyurmuştu. Ancak bu saldırıda İsrail tarafında ölen veya yaralanan olmamıştı.
Üçüncü senaryo olarak Hizbullah, stratejik saldırı yerine Şebaa Çiftlikleri bölgesinde taktiksel bir saldırı seçebilir. Hizbullah 2002’de söz konusu bölgeye katyuşa ve anti tank füzeleriyle saldırmıştı. Ancak kapsamlı bir savaştan kaçınan Hizbullah’ın bu seçeneğe başvurması uzak bir ihtimal olarak görülüyor. Ayrıca İsrail de böyle bir saldırıyı angajman kurallarının ihlali olarak değerlendirebilir.
Bu çerçevede dördüncü bir senaryodan söz edilebilir. Bu senaryoya göre, Hizbullah angajman kurallarını değiştirerek ‘Suriye Cephesi’nden İsrail’e saldırabilir. Örgüt daha önce Suriye’den saldırı düzenlememişti. İran, 2018’de Suriye’den İsrail’e füze fırlatmıştı. İran, bu saldırıyı Suriye’deki T-4 Hava Üssü’nden havalandırdığı insansız silahlı hava aracını İsrail’e doğru göndererek düzenlemişti. Ancak bu senaryo çatışmanın seyrini tümüyle değiştirebilir.

İran’ın rolü
Lübnan-İsrail sınırında son yaşanan güvenlik sorunun İran’ın talimatları doğrultusunda gerçekleşmiş olması ihtimal dahilinde. İran, bu talimatı, son olarak İran’daki Natanz nükleer tesisini vuran siber saldırılar nedeniyle vermiş olabilir. Zira bu saldırılar hem İran dini lideri Ali Hamaney’i hem de İran halkının uluslararası kamuoyu önünde zor duruma sokmuştu. Hamaney’in öldürülen İranlı General Kasım Süleymani için verdiği misilleme sözüne şu ana kadar sadık kalmaması da Tahran’ın böyle bir talimat vermesi ihtimalini güçlendiriyor.
İsrail Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi, İran’a yönelik siber saldırıların bir ön mesaj niteliğinde olduğunu belirterek, İsrail’in bu saldırılarda rol aldığının sinyalini verdi. Kochavi, İsrail’in farklı askeri araçları kullanmaya devam edeceğini de sözlerine ekledi. İsrail'in eski Askeri İstihbarat Başkanı Amos Yadlin, İran’ın İsrail'de su altyapı sistemini hedef alan ve büyük zararlar vermekte başarısız olan siber saldırısının, İsrail’in Suriye’deki İranlı güçlere düzenlediği hava saldırılarına misilleme olarak yapıldığını ifade etmişti. Tahran, ayrıca söz konusu siber saldırısını daha önce İran’ın Bender Abbas Limanı’na gerçekleştirilen siber saldırısına karşılık olarak verdi.
Hizbullah, İran’ın bölgedeki vekilleri arasında gösteriliyor. Tıpkı Hamas, İslami Cihad, Haşdi Şabi ve Husi örgütü gibi. Ancak İran ile müttefiklik yükünü tek başına yüklenen bir vekil değil. Ayrıca İsrail de Arap-İsrail ilişkileri ve resmi olmayan ilişkilerin başlamasının, kendisini çatışmalara girmekten alıkoyduğunun farkında.
İran’ın siyasi ve stratejik denklemde İsrail-İran mücadelesinde tek başına olmadığı şüphe götürmez bir gerçek. Zira bu denklemde bir de İran’ın bölgedeki vekilleri bulunuyor.
Tahran’ın açık bir askeri çarpışmaya girmek istemediği doğru fakat İsrail’in pozisyonu göz önüne alındığında İran’ın nabız yoklama girişimlerinden geri durmadığı görülebilir. Sözgelimi İran, gönderdiği mesajlarla, karşılıklı caydırma dengesi oluşturma arzusunu ve bölgede gerilimi tırmandıracak alternatif araçlara sahip olduğunu gösteriyor. İsrail ise buna karşılık olarak 2006’da Lübnan Savaşı sırasında Lübnan altyapısına zarar vermekten kaçındığı dönemin sona erdiğini ve İsrail’in hayati hedeflerine verilecek zararın bedelini Lübnan Devleti’nin ödeyeceğini belirtiyor.

Uzun lafın kısası
İsrail’in Hizbullah’ın misilleme ihtimaline karşı attığı adımlar bir kenara bırakılırsa, Hizbullah ve İsrail halihazırda tümüyle bir çatışmanın içine girmek istemiyor. Bu bağlamda Nasrallah’ın ‘direniş ekseni, daha sonra beyan edeceği sebeplerden ötürü İsrail’in Suriye’deki operasyonlarına karşılık vermekten kaçınıyor’ ifadesini hatırlatmakta fayda var.
Nasrallah ayrıca Hizbullah’ın İsrail operasyonlarına nihai bir şekilde misilleme yapmayı seçtiğini ifade etmişti. Dolayısıyla Hizbullah, Lübnan haricinde Batı Şeria, Gazze ve Suriye’de bu misillemeyi gerçekleştirebilir. Çeşitli stratejik değerlendirmeler, ABD Başkanlık Seçimlerinden önce İsrail’e yönelik kuzey sınırından (Suriye-Lübnan) savaş açılması ihtimalini dışarda bırakmıyor.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.
 



Hamas, Tulkarim Taburu Komutanı’nın İsrail kurşunlarıyla öldürüldüğünü doğruladı

Tulkarim'de iki İsrail ordusu aracı (Reuters)
Tulkarim'de iki İsrail ordusu aracı (Reuters)
TT

Hamas, Tulkarim Taburu Komutanı’nın İsrail kurşunlarıyla öldürüldüğünü doğruladı

Tulkarim'de iki İsrail ordusu aracı (Reuters)
Tulkarim'de iki İsrail ordusu aracı (Reuters)

Hamas dün (Cuma) yaptığı açıklamada, İsrail güçlerinin Batı Şeria'nın Tulkarim kentindeki Nur Şems Mülteci Kampı’na düzenlediği saldırıda Kudüs Seriyyeleri Tulkarim Taburu Komutanı ve ‘bazı yoldaşlarının’ öldürüldüğünü doğruladı.

Hamas’ın Arap Dünyası Haber Ajansı (AWP) tarafından aktarılan açıklamasında, komutanın adının Muhammed Cabir ‘Ebu Şucaa’ olduğu ifade edildi. Açıklamada, “İşgalin acımasızlığına ve vahşetine rağmen halen Aksa Tufanı ile meşgul olan ve direniş çağrısına cevap veren, toprağını ve onurunu savunan Batı Şeria'daki kitleleri selamlıyoruz” denildi.

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığı habere göre Tulkarim'in doğusundaki Nur Şems Mülteci Kampı’nda birkaç genç İsrail ordusu tarafından vurularak öldürüldü. Haberde, İsrail özel kuvvetlerinin kamptaki bir eve baskın düzenlediği ve içeride saklanan dört genci öldürdüğü belirtildi.

Tulkarim'deki İsrail ordusu araçları (Reuters)

Bu arada Filistin Sağlık Bakanlığı, Tulkarim Mülteci Kampı’nda bir Filistinlinin İsrail ordusu tarafından vurularak öldürüldüğünü bildirdi.

Bakanlık Facebook üzerinden yaptığı açıklamada, kampta yaşayan 16 yaşındaki Kays Fethi adlı gencin gerçek mermiyle vurulduktan sonra Tulkarim Devlet Hastanesi'ne kaldırıldığını belirtti.

Filistin Yönetimi, Nur Şems ve Tulkarim kampları da dahil olmak üzere Tulkarim kentinde İsrail güçleri tarafından işlenen ve çok sayıda Filistinlinin öldürülmesi ve yaralanmasının yanı sıra altyapı ve mülklerin önemli ölçüde tahrip edilmesine yol açan ‘yeni bir suç’ olarak nitelendirdiği olayı kınadı.

Filistin Yönetimi tarafından yapılan açıklamada “İşgal ordusu tarafından işlenen suçlar ve yerleşimci saldırıları halkımızın iradesini kıramaz, ancak daha fazla şiddet ve gerginliğe yol açar” ifadesi yer aldı.

 


"Hamas siyasi liderlik merkezini Katar dışına taşımayı düşünüyor"

Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye (DPA)
Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye (DPA)
TT

"Hamas siyasi liderlik merkezini Katar dışına taşımayı düşünüyor"

Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye (DPA)
Hamas Hareketi Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye (DPA)

Wall Street Journal gazetesi bugün (Cumartesi), Hamas hareketinin siyasi liderliğinin, ABD Kongre üyelerinin İsrail ile hareket arasında yürüttüğü arabuluculuk konusunda Doha'ya yönelik artan baskıyla birlikte karargâhını Katar dışına taşıma olasılığını düşündüğünü bildirdi.

Gazete, Arap yetkililerin, hareketin son günlerde bölgedeki en az iki ülkeyle ( biri Umman Sultanlığı), siyasi liderlerinin kendi ülkelerine taşınması fikrine açık olup olmadıkları konusunda iletişim kurduğunu söylediğini aktardı.

Wall Street Journal, Hamas'ın Katar'dan ayrılmasının, ateşkese varılması ve Gazze'de tutuklu bulunan düzinelerce İsraillinin serbest bırakılması yönündeki hassas görüşmeleri engelleyebileceğini, aynı zamanda İsrail ve ABD'nin, Washington'un terör örgütü olarak sınıflandırdığı harekete mesaj iletmesini de zorlaştırabileceğini belirtti.

Gelişmelere vakıf bir Arap arabulucu Amerikan gazetesine şunları söyledi: "Görüşmeler zaten yeniden durduruldu; yakın zamanda yeniden başlanacağına dair çok az işaret veya olasılık var. Hamas ile müzakereciler arasındaki güven eksikliği artıyor."

Bir başka Arap arabulucu ise "Ateşkes görüşmelerinin tamamen çökmesi ihtimali çok mümkün hale geldi" değerlendirmesinde bulundu.


Arap dünyası Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin veto edilmesini üzüntüyle karşıladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Arap dünyası Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin veto edilmesini üzüntüyle karşıladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Arap ülkeleri ve uluslararası kuruluşlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını ABD'nin veto etmesini üzüntüyle karşıladıklarını açıkladı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığının X hesabından yapılan açıklamada, ABD'nin veto kararının "İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerinin devamını sağlayacağı" belirtildi.

Suudi Arabistan'ın 15 üyeli BMGK'de Cezayir tarafından Filistin'in BM'ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısının daimi üye ABD'nin "hayır" oyu ile reddedilmesini üzüntüyle karşıladığı kaydedilen açıklamada, "Filistin devletinin BM'ye tam üyeliğinin kabulünün engellenmesi, İsrail işgalinin inatçılığının ve uluslararası hukuk kurallarının caydırıcı olmaksızın sürekli ihlalinin sürdürülmesine katkıda bulunmakta ve bizi arzu edilen barış hedefine yaklaştırmamaktadır." ifadelerine yer verildi.

- Mısır

Mısır Dışişleri Bakanlığı da BMGK'den Filistin devletinin BM'ye tam üye olmasını sağlayacak bir karar çıkmamasından üzüntü duyulduğunu açıkladı.

Bakanlığın açıklamasında, Filistin devletini tanımanın ve BM'ye tam üyeliğini onaylamanın, yaklaşık 75 yıldır İsrail işgalinden acı çeken Filistin halkının en doğal hakkı olduğu vurgulandı.

- Ürdün

Ürdün Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise ABD'nin veto yetkisini kullanması sonucunda BMGK'nin Filistin devletinin BM'ye tam üye olarak kabul edememesinden "derin üzüntü" duyulduğu belirtildi

Bağımsız Filistin devleti vurgusu yapılan açıklamada, BM'ye tam üyeliğin Filistin halkının sabit bir hakkı olduğu kaydedildi.

- İslam İşbirliği Teşkilatı

İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan (İİT) yapılan yazılı açıklamada da ABD'nin vetosunun ve Filistin'in üye olamamasının üzüntüyle karşılandığı ifade edildi.

ABD'nin veto kararının meşru haklarını alabilmeleri önünde engel olduğu ve Filistin halkına dayatılan tarihi adaletsizliğin yaklaşık 75 yıldır devam etmesine yeni bir katkı sunduğu belirtildi.

- Arap Birliği

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, X hesabından konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Gayt mesajında, "Vetonun, Filistin'in Birleşmiş Milletlere tam üye olarak katılımını kabul etme konusunda açık bir uluslararası iradeyi engellemek için kullanılması son derece talihsiz bir durumdur. Ancak bunun, Araplar tarafından ve uluslararası alanda desteklenen Filistin iradesinin zaferiyle kaçınılmaz olarak sonuçlanacak uzun bir siyasi mücadeleye giden yolda yalnızca bir adım olduğunu biliyoruz." ifadelerini kullandı.

- Filistin'in üyelik başvurusu

Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK'de gereken desteği alamamıştı. Filistin daha sonra 2012 yılında BM "daimi gözlemci statüsü"ne kavuştu.

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan'da BMGK'ye mektup yazarak, Filistin'in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı.

BMGK ise 8 Nisan'da Filistin'in talebini "Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi'ne" iletmişti.

BMGK'ye üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu.

Bunun ardından Cezayir, Filistin'in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.


İsrail'in, Suriye'nin güneyinde rejim ordusunun hava savunma sistemlerine saldırı düzenlediği iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail'in, Suriye'nin güneyinde rejim ordusunun hava savunma sistemlerine saldırı düzenlediği iddia edildi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 İsrail'in, Suriye'nin güney sınırlarında Beşşar Esed rejimi ordusunun hava savunma sistemlerinin bulunduğu birkaç noktaya roket saldırısı düzenlediği ileri sürüldü.

Suriye'deki haber ajansı SANA'nın askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, yerel saatle 02.55'te Suriye'nin güney bölgesinde bazı noktaların, İsrail güçleri tarafından roketlerle hedef alındığı iddia edildi.

Haberde, "Düşman İsrail, Filistin'in kuzeyinden Suriye'nin güney bölgesindeki hava savunma sistemlerini roketlerle vurdu. Saldırıda maddi hasar meydana geldi." ifadeleri kullanıldı.

Diğer yandan, İsrail makamlarından saldırıya ilişkin açıklama yapılmadı.

Suriye'nin güneyinde Şam ve kırsalındaki bölgelerde Suriye ordusu ve İran destekli terörist grupların yanı sıra Lübnan Hizbullahı unsurlarının bulunduğu biliniyor.

İsrail, iç savaşın başladığı 2011'den bu yana Suriye'de zaman zaman İran destekli gruplara ve Suriye ordusuna ait askeri noktalara saldırılar düzenliyor.

İran basını, İran Hava Kuvvetleri Üssü'ne ev sahipliği yapan İsfahan eyaletinin kuzeydoğusunda patlama seslerinin geldiğini duyurmuştu.

İsfahan eyaletindeki patlama seslerinin ardından Tahran, İsfahan ve Şiraz ile İran'ın bazı bölgelerindeki uçuşların askıya alındığı bildirilmişti.

Amerikan medyası, ABD'li yetkililere dayandırdığı haberlerinde, İsrail'in İran topraklarına yönelik bir saldırı düzenlediğini yazmıştı.


Filistin, ABD'nin BM tam üyeliğini engellemeye yönelik "vetosunu" kınadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Filistin, ABD'nin BM tam üyeliğini engellemeye yönelik "vetosunu" kınadı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Filistin, ABD'nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği talep edilen karar tasarısını veto etmesini şiddetle kınadı.

Filistin Devlet Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada, "ABD'nin, Filistin'in BM'ye tam üye olmasını engellemek için BMGK'da veto yetkisini kullanmasını en güçlü ifadelerle kınadı." ifadesine yer verdi.

Devlet Başkanlığı, "ABD'nin vetosu haksız ve ahlak dışıdır. Filistin Devleti'nin BM'ye tam üye olmasını güçlü bir şekilde destekleyen uluslararası toplumun iradesine meydan okumadır" değerlendirmesinde bulunuldu.

ABD, BMGK Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını veto etmişti.

15 üyeli BMGK'de ABD'nin "hayır" oyu kullandığı tasarı, 12 "evet" ve 2 "çekimser" oy almıştı.

Karar tasarısının geçmesi için 5 daimi üyeden hiçbirinin "hayır" oyu kullanmaması ve toplamda 9 "evet" oyu alması gerekiyordu.

- Filistin'in üyelik başvurusu

Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK'de gereken desteği alamamıştı. Filistin 2012 yılında BM "daimi gözlemci statüsü"ne kavuştu.

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan'da BMGK'ye mektup yazarak, Filistin'in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı.

BMGK ise 8 Nisan'da Filistin'in talebini "Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi'ne" iletmişti.

BMGK'ye üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu.

Bunun ardından Cezayir, Filistin'in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.


Türkiye'den Gazze'ye insani yardım götüren 9. gemi El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Türkiye'den Gazze'ye insani yardım götüren 9. gemi El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Gazze'ye ulaştırılması için 3 bin 774 ton insani yardım malzemesiyle Türkiye'den uğurlanan "9. İyilik Gemisi" Mısır'ın El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı.

Mersin Limanı'ndan 16 Nisan'da uğurlanan, Türk Kızılay tarafından temin edilen gıda, bebek malzemeleri, uyku tulumu ve un gibi ihtiyaç malzemeleriyle yola çıkan gemi, Akdeniz'deki yolculuğunu tamamlıyor.

Mısır açıklarında yakıt ikmali yaptıktan sonra rotasına devam eden 9. İyilik Gemisi, Gazze'ye en yakın bölge El-Ariş Limanı açıklarına ulaştı.

Gemi, işlemlerin ardından taşıdığı acil ihtiyaç malzemelerinin indirilmesi için limana yanaşacak.

İndirilecek 3 bin 774 ton insani yardım malzemesi, tırlara yüklenerek Refah Sınır Kapısı üzerinden Gazze'deki Filistin halkına götürülecek.

Türk Kızılay ile AFAD işbirliğinde bugünü kadar 13 uçak ve 8 gemiyle toplamda 39 bin 697 ton çeşitli insani yardım malzemesi Gazze'ye ulaştırıldı.


İran ve Ürdün dışişleri bakanları, ikili ve bölgesel konuları görüştü

Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
TT

İran ve Ürdün dışişleri bakanları, ikili ve bölgesel konuları görüştü

Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare
Safedi'nin İranlı mevkidaşı ile görüşmesinden bir kare

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen es-Safedi, New York’ta Filistin’deki son gelişmeler ile ikili ve bölgesel meseleleri görüştü.

İran Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) bakanlar düzeyinde düzenlenen "Orta Doğu" oturumuna katılmak üzere ABD’de bulunan Abdullahiyan ile Ürdünlü mevkidaşı Safedi bir araya geldi.

ABD’nin İsrail’e desteği ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun saldırıları sona erdirmek istememesinin “Filistinlilere yönelik soykırımın devam etmesinin temel nedeni” olduğu değerlendirmesinde bulunan Abdullahiyan, uluslarası toplumun, özellikle İslam ülkelerinin “bu soykırımı sona erdirmek için harekete geçip çabalarını sürdürmesi gerektiğini ifade etti.

Abdullahiyan, İran’ın İsrail’e yönelik saldırısının, ülkesinin Şam’daki konsolosluk binasına yapılan saldırıya karşı cevap olarak “meşru savunma” çerçevesinde gerçekleştirildiğini ifade ederek “hassas ve hesaplı” bir şekilde askeri ve istihbarat üslerini hedef aldıklarını kaydetti.

Bölgede barış ve istikrarın güçlendirilmesinden yana olduklarını belirten Abdullahiyan, İsrail’in saldırısına verilen karşılığın “sınırlı ve minimum” olduğunu, İsrail’in “herhangi bir maceracı eyleme girişmesi durumunda” ülkesinin cevabının “kesin, hızlı ve kapsamlı” olacağını yineledi.

Abdullahiyan, İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü saldırılara işaret ederek, uluslararası toplum, İslam İşbirliği Teşkilatı ve üye ülkelerin bu saldırıların durdurulması için harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.

Ürdün Dışişleri Bakanı Safedi de Filistin meselesinin ülkesi için yüksek öncelik taşıdığını belirterek Gazze’ye yönelik sürdürülen saldırıların sonlandırılması için çabalarının süreceğini ifade etti.

Filistin’deki durumu zor ve karmaşık” olarak nitelendiren Safedi, Ürdün'ün, Filistinlilerin komşu ülkelere yerleştirilmesine yönelik her türlü girişime kesin olarak karşı olduğunu kaydetti.

Abdullahiyan ile Safedi, bazı ikili ve bölgesel konuları da ele aldı.


Hizbullah top mermileriyle İsrail askerlerini hedef alıyor

Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
TT

Hizbullah top mermileriyle İsrail askerlerini hedef alıyor

Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)
Lübnan sınırına yakındaki İsrail askerleri (AFP)

Lübnan Hizbullah grubu dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Raheb bölgesi yakınlarında toplanan İsrail askerlerini top mermileriyle hedef aldığını duyurdu.

Hizbullahın açıklamasında saldırının tam yeri veya sonuçları belirtilmedi. İsrail'den ise  saldırı ile ilgili henüz bir açıklama yapılmadı.


Erdoğan'ın Irak ziyaretinde ilişkilerde sıçrama bekleniyor

Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
TT

Erdoğan'ın Irak ziyaretinde ilişkilerde sıçrama bekleniyor

Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)
Kuzey Irak'ta PKK operasyonlarına katılan iki Türk helikopteri (arşiv - Türkiye Savunma Bakanlığı)

Türkiye ve Irak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önümüzdeki Pazartesi günü Bağdat'a yapacağı ziyarette ilişkilerinde bir sıçrama bekliyor. Ankara ve Bağdat'ta yapılan duyuruya göre ziyarette güvenlik, ekonomi ve kalkınma konularının yanı sıra, su ve enerji dosyalarını da içeren stratejik çerçeve anlaşmasının imzalanması öngörülüyor.

Irak hükümetinden bir kaynak, Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler'in çarşamba günü açıkladığı, PKK’nın faaliyetleriyle mücadelede iki komşu ülke arasında iş birliğine ilişkin stratejik bir anlaşmanın imzalanması hakkındaki açıklamasını dün (Perşembe) doğruladı.

Milli Savunma Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Zeki Aktürk dünkü (Perşembe) haftalık basın toplantısında, Türkiye ‘nin “Pençe Kilit’te” operasyonunu hızlandıracağını ve kilitin bu yaz kapanacağını, kilit kapanırken, Bakanımız açıkladığı gibi: Öngörülemez, alışılmadık, PKK’nin reaksiyon gösteremeyeceği şekilde kapanacağını belirtti.

Buna karşılık Iraklı kaynak, "konunun aynı zamanda iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğiyle, güvenlik ve ekonomik yönlerle ilgili birçok ortak çıkar konusuyla da ilintili olduğunu" ifade etti. Kaynak Şarku’l Avsat’a Türk tarafının Irak'a su paylaşımının sağlanması ve bir mekanizma kurulması konusunda iş birliği gösterdiğini, dosyanın Erdoğan'ın ziyareti sırasında görüşüleceğini belirtti.

 Erdoğan, salı günü yaptığı açıklamada, gündeminin en önemli maddelerinden birinin su meselesi olacağını, ayrıca Irak'ın doğalgaz ve petrolün Türkiye üzerinden taşınmasına ilişkin taleplerinin de bulunduğunu, her iki konunun da çözümü için çalışılacağını söyledi.

Irak'ın geçen yıl lansmanını duyurduğu "Kalkınma Yolu" projesi, Erdoğan'ın ziyaretinin gündeminde önemli bir madde oluşturuyor. Türkiye Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada, geçtiğimiz aylarda bakanlar düzeyinde ve teknik görüşmelerde bulunularak, Türkiye ile Irak arasında, projenin takibi için "Bakanlar Kurulu" benzeri bir ortak mekanizmanın kurulması yönünde karara varıldığını söyledi. Projeye aynı zamanda BAE ve Katar’ın da katılması bekleniyor.

Türkiye-Irak meclisinden heyetler arasında, çarşamba ve perşembe günleri Ankara'da görüşmeler yapıldı. Terörle mücadele konusunda ortak hareket etmenin, ekonomi ve kalkınma alanlarında iş birliğini geliştirmenin iki ülkenin çıkarına olduğunu, Erdoğan'ın ziyaretinin çok önemli bir dönüm noktası oluşturacağı ifade edildi.


SOHR: İsrail saldırıları Suriye'nin güneyindeki bir askeri bölgeyi hedef aldı

İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)
TT

SOHR: İsrail saldırıları Suriye'nin güneyindeki bir askeri bölgeyi hedef aldı

İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Suriye'ye önceki baskınlarından (Arşiv- Reuters)

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SOHR) açıklamasına göre İsrail saldırıları bugün (Cuma) şafak vakti Suriye'nin güneyindeki bir Suriye ordusu mevzisini hedef aldı.

Gözlemevi, "saldırıların As-Suveyda ile Deraa arasındaki bölgede meydana geldiğini ve İsrail uçaklarının herhangi bir hava savunması olmaksızın yoğun uçuş gerçekleştirdiğini bildirdi. SOHR, "Bölge, radar taburunun bulunduğu Zara ile Karfa arasında yer alıyor" bilgisini paylaştı.

SOHR, "İsrail savaş uçaklarının baskınlarında hava savunmasının karşı koymasını veya izlemesini engellemek için Daraa'daki bir radar taburunun hedef alındığını" doğruladı.

Suriyeli aktivistler daha önce cuma günü saldırılarının ülkenin güneyinde Suveyda'daki Suriye ordusunun mevzilerini hedef aldığını bildirmişti.

Suveyda haberlerinin yer aldığı Suveyda24 sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Rayan Maruf, "Suriye ordusuna ait bir radar taburunun bombalandığını" doğruladı.

İran resmi medyası bugün (Cuma) şafak vakti İsfahan'ın merkezinde patlamalar duyulduğunu bildirirken, Amerikan medyası yetkililerin, İsrail'in ezeli rakibine karşı misilleme saldırıları düzenlediğini söylediğini aktardı.