Uluslararası Af Örgütü: DEAŞ şiddetinden hayatta kalan Ezidi çocuklar ağır sağlık sorunları yaşıyor

Sincar'da yerinden edilmiş bir Yezidi ailesi (Reuters)
Sincar'da yerinden edilmiş bir Yezidi ailesi (Reuters)
TT

Uluslararası Af Örgütü: DEAŞ şiddetinden hayatta kalan Ezidi çocuklar ağır sağlık sorunları yaşıyor

Sincar'da yerinden edilmiş bir Yezidi ailesi (Reuters)
Sincar'da yerinden edilmiş bir Yezidi ailesi (Reuters)

Uluslararası Af Örgütü, 17 - 27 Şubat 2020 tarihleri arasında Irak Kürdistan Bölgesi'ni (IKB) ziyaret etti.
Örgüt, çocuk iken esir alınan ve DEAŞ şiddetinden kurtulup hayatta kalan 29 kişi ve bunlara bakım hizmeti veren 25 ailenin üyeleri ve aralarında doktorlar, psikoterapistler, sivil toplum örgütleri çalışanları, BM yetkilileri ve hükümet yetkililerinin de bulunduğu 68 uzman ve yetkiliyle görüşmeler gerçekleştirdi.
Bu çalışmanın sonucunda da bir rapor yayınladı. 
"Terörün Mirası: DEAŞ Şiddetinden Hayatta Kalan Ezidi Çocukların Durumu" başlıklı rapor, aynı zamanda, DEAŞ mensuplarının uyguladığı cinsel şiddet sonucu doğan çocukların annelerinden zorla ayrılmasına son verilmesi gerektiğine dikkat çekti.
DEAŞ, 2014 ile 2017 arasında, Irak’ta Ezidilere karşı savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve Birleşmiş Milletlerin (BM) soykırım olarak tanımladığı suçlar işledi.
56 sayfalık raporda, DEAŞ tarafından kaçırılan, işkenceye maruz kalan, savaşmaya zorlanan, tecavüze ve diğer korkunç insan hakları ihlallerine uğrayan, daha sonrasında ailelerine geri dönen bin 992 çocuğun birçok yönden karşı karşıya kaldığı zorlukları ortaya konuldu.

"Çocukların acil desteğe ihtiyacı var"
Uluslararası Af Örgütü Kriz Müdahale Direktör Yardımcısı Matt Wells konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Bu çocuklar için geçmişin kabusu geri çekilmiş olsa da zorluklar devam ediyor. Çok genç yaşta savaşın vahşetlerini yaşadıktan sonra geleceği inşa edebilmek için Irak yetkililerinin ve uluslararası toplumun acil desteğine ihtiyaçları var" dedi. 
Korkunç suçlardan hayatta kalan çocukların şimdi de terörün mirasıyla karşı karşıya kaldığını belirten Wells, çocukların aileleri ve toplumlarıyla bütünleşebilmeleri için fiziksel ve ruhsal sağlıklarına öncelik verilmesi gerektiğini söyledi
DEAŞ esareti altında şiddetten hayatta kalan birçok çocuk, kalıcı yaralar, hastalıklar veya fiziksel sakatlıklarla geri döndü. Travma sonrası stres bozukluğu, kaygı ve depresyon, bu çocukların en sık yaşadığı ruhsal sağlık sorunları arasında. 
Çocukların sıklıkla gösterdiği semptomlar ve davranışlar arasında saldırganlık, geçmişi hatırlama, kabuslar, sosyal ortamlardan geri çekilme ve ruh halinde ani değişimler yer aldı.

Çocuklar kimliklerini unutmak için propagandaya maruz kaldı
İnsani yardım görevlileri, ruhsal sağlık uzmanları ve bakım veren kişiler Uluslararası Af Örgütü’ne, eski çocuk askerler ile cinsel şiddete maruz kalan kız çocuklar olmak üzere şiddetten hayatta kalan iki grup çocuğun yaşadığı belirli zorlukları anlattı.
DEAŞ'ın esir aldığı binlerce Ezidi erkek çocuk aç bırakıldı, işkenceye uğradı ve savaşmaya zorlandı. Bunun sonucunda, eski çocuk askerler daha büyük oranda ciddi sağlık sorunları ve fiziksel sakatlıklar yaşıyor. Kollarını veya bacaklarını kaybeden çocuklar da buna dahil.
Aileleri ve toplulukları, çocukların esaret altında yaşadıklarını anlamaya çalışırken, geri dönen Ezidi erkek çocuklar çoğunlukla sosyal ortamdan soyutlanıyor. Bu çocukların birçoğu esas kimliklerini, dillerini ve isimlerini silmek için kasten uygulanan yoğun propaganda, siyasi telkin ve askeri eğitime maruz kalmış oluyor.

"Hayatta kalmak için savaşa katıldım"
Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü 14 eski çocuk askerin yarısından fazlası, geri döndükten sonra psikososyal destek, sağlık desteği, mali veya diğer türde herhangi bir destek almadıklarını söyledi.
15 yaşında zorla silah altına alınan Sahir, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
 "Savaşmaya zorlandım. Ya savaşacaktım ya da ölecektim. Başka seçeneğim yoktu. Benim kontrolüm dışındaydı. Hayatta kalmak için savaşa katıldım. Bu bir insanın başına gelebilecek en feci, en aşağılayıcı şey. Esaretten döndükten sonra tek aradığım benimle ilgilenecek, bir nebze destek olacak, ‘senin için buradayım’ diyecek biriydi. Tek aradığım buydu ama bunu hiçbir zaman bulamadım."

"Beni evlendirdiklerinde daha çocuktum"
Kız çocuklar ise DEAŞesareti altında cinsel şiddet de dahil olmak üzere çeşitli ihlallere maruz kaldı. Cinsel şiddetten hayatta kalan kız çocuklar bir dizi sağlık sorunu yaşıyor. Travmatik fistüller, yara izleri ve gebeliği doğuma kadar sürdürememe gibi sorunlar da buna dahil.
Beş yıl boyunca DEAŞ tarafından esir tutulan 14 yaşındaki Randa, şunları söyledi: 
"Beni evlendirdiklerinde daha çocuktum. Çok acı çektirdiler. Geleceğimin daha iyi olmasını istiyorum. DEAŞ'tan bana yaptıkları için hesap sorulmasını istiyorum."
Yüzlerce kadına ve kız çocuğa tıbbi ve psikososyal destek sağlayan bir sivil toplum örgütünde çalışan bir doktor, 9 ila 17 yaşları arasında tedavi ettiği neredeyse tüm kız çocukların tecavüze veya diğer türde cinsel şiddete uğramış olduğunu söyledi. 
Uluslararası Af Örgütü, cinsel şiddetten hayatta kalan kişilere yönelik mevcut hizmet ve programların kız çocukları büyük ölçüde ihmal ettiğini tespit etti.

Cinsel şiddet sonucunda doğum yapan kadınlar
Ezidi kadınlar ve kız çocuklar, DEAŞ militanları tarafından cinsel köleliğe maruz bırakılmaları sonucunda yüzlerce çocuk dünyaya getirdi. 
Bu çocukların büyük bir kısmı; Ezidi Yüksek Ruhani Meslici’nin yaklaşımı ve Irak’ta ‘bilinmeyen’ veya Müslüman babanın çocuklarının Müslüman olarak kaydedilmesini gerektiren mevcut yasal çerçeve gibi çeşitli nedenlerle Ezidi toplumunun bir parçası olarak kabul edilmiyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün konuştuğu kadınların birçoğu, çocuklarını geride bırakmaları için baskıya uğradığını, buna zorlandığını ve hatta yanıltıldığını; bu durumun kendilerinde şiddetli bir ruhsal ızdıraba yol açtığını söyledi. 
Ayrıca, bu kadınlara, ilerleyen aşamada çocuklarını ziyaret edebilecekleri veya onlarla yeniden bir araya gelebilecekleri yönünde asılsız sözler verildi. 
"Babasıyla bir araya gelmeyi kesinlikle istemem ama oğluma kavuşmaya ihtiyacım var"
Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü, çocuklarından ayrılan kadınların hepsi, çocuklarıyla iletişim kuramadığını ve onlara erişemediğini aktardı. 
Kendi güvenliklerinden endişe ettikleri için ailelerine ve topluluklarına da çocuklarına kavuşmak istediklerini söyleyemediklerini ifade ettiler.
Çocuk doğurmak zorunda bırakılan 22 yaşındaki Canan da "Toplumumuz ve dünyadaki herkese ‘bizi ve çocuklarımızı kabul edin’ demek istiyorum. Bu kişilerden çocuk sahibi olmak istemedim. Çocuk doğurmak zorunda bırakıldım. Babasıyla bir araya gelmeyi kesinlikle istemem ama oğluma kavuşmaya ihtiyacım var" dedi.



ABD'nin Hamas'a yönelik çelişkili tutumunun arkasında ne yatıyor?

Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)
Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)
TT

ABD'nin Hamas'a yönelik çelişkili tutumunun arkasında ne yatıyor?

Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)
Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)

ABD Başkanı Donald Trump'ın, Hamas'ın Gazze Şeridi'nde ‘şiddet yanlısı çetelerin peşinde olduğunu’ söylemesi üzerine, ABD'nin Hamas'a yönelik tutumu daha belirsiz hale geldi. Gözlemciler bu açıklamayı, Beyaz Saray'ın Hamas'a yönelik söylemini yumuşatma isteğinin bir göstergesi olarak değerlendirdi. Ancak birkaç saat önce, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) bir açıklama yayınlayarak, harekete ‘şiddeti derhal durdurması’ ve silahlarını teslim etmeyi taahhüt etmesi çağrısında bulundu ve Kahire'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes anlaşmasına desteğini yineledi.

Analistlere göre, siyasi ve askeri kurumlar arasındaki bu belirgin farklılık, son savaşın ardından ABD'nin Gazze Şeridi'ndeki rolünün niteliği ve gelecekteki güvenlik veya siyasi düzenlemelerde Hamas'a karşı sergilenecek açıklığın sınırları konusunda daha derin bir anlaşmazlığı yansıtıyor.

İç baskı

Bu gelişme, ABD yönetiminin kırılgan ateşkes anlaşmasını istikrara kavuşturmaya çalıştığı bir dönemde, Beyaz Saray'ın hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar tarafından Gazze'ye, özellikle de Hamas'a yönelik politikasının niteliğini netleştirmesi yönünde iç baskı altında olduğu bir zamanda meydana geldi.

frgty
ABD Başkanı Donald Trump, 13 Ekim 2025'te Şarm eş-Şeyh'te imzalanan Gazze anlaşması belgesini elinde tutuyor. (AP)

Washington Post, ABD Savunma Bakanlığı'ndan bir yetkilinin, CENTCOM’un açıklamasının ‘ABD'nin resmi askeri çizgisini’ yansıttığını söylediğini aktardı. Yetkili, ordunun ‘siyasi açıklamalara dayanarak silahlı grupların tanımını değiştirmediğini’ ifade etti.

Ancak Beyaz Saray'a yakın kaynaklar, Trump'ın açıklamalarının ‘yanlış yorumlandığını’ ve onun ‘İsrail güçlerinin kısmi çekilmesinden sonra yerel grupların düzeni sağlamaya çalıştığı Gazze Şeridi'ndeki durum değişimini’ kastettiğini açıkladı. Fox News, bir ulusal güvenlik danışmanının, ‘Trump’ın şiddeti reddeden bazı grupları gelecekteki yerel güvenlik düzenlemelerine dahil etme fikrine açık olduğunu’ söylediğini aktardı.

Bölgesel taraflar için etkileri

Gözlemciler, siyasi ve askeri kurumlar arasındaki bu görüş ayrılığının yeni bir şey olmadığını düşünüyor. Beyaz Saray, son savaşın ardından Gazze Şeridi'nde yeniden denge sağlanmasına imkân verebilecek esnek bir siyasi yaklaşımı tercih ederken, Pentagon, Hamas'ın şiddeti durdurma ve silahlarını teslim etme konusundaki tam taahhüdünü doğrulamadan önce herhangi bir ‘rehabilitasyona’ karşı uyarıda bulunmakta ısrarcı.

Georgetown Üniversitesi'nde ulusal güvenlik üzerine çalışan Prof. Dr. Jonathan Stein, “ABD ordusu uzun vadeli istikrarı göz önünde bulundurarak hareket ederken, Başkan Trump diplomatik ivme kaybolmadan somut sonuçlar elde etmeyi amaçlayan hızlı siyasi mantıkla hareket ediyor. Bu çelişki, müttefikleri, özellikle de Washington'dan daha net bir tavır bekleyen İsrail'i karıştırıyor” ifadelerini kullandı.

fgthy
Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (AP)

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan herhangi bir açıklama yapılmazken, Beyaz Saray ve Pentagon arasında ateşkesin istikrarını sağlamak ve Gazze Şeridi'ndeki güvenlik sorumluluklarını dağıtmak için mekanizmalar konusunda istişareler devam ediyor. Gözlemciler, ABD'nin ikili söyleminin anlaşmanın hükümlerinin sahada uygulanmasını geciktirebileceğini ve bölgesel taraflar arasında şüphe uyandırabileceğini düşünüyor.

Bu durum, Trump'ın görevdeki ilk yıllarında Suriye, İran ve Afganistan konusunda yaptığı açıklamalar ile Pentagon'un resmi tutumu arasında tekrar tekrar ortaya çıkan çelişkilerle dolu tartışmaları akla getiriyor.

Gazze'ye temkinli bir dönüş ve ateşkesin geleceği hakkında artan sorularla, ABD Başkanı bir kez daha zor bir sınavla karşı karşıya: Ortadoğu'nun güvenliğini etkileyen hassas konularda risk almayı reddeden askeri kurumla, iç desteği kazanmaya yönelik siyasi retoriği nasıl dengeleyecek?


Hamas'a karşı faaliyet yürüten silahlı grubun lideri, uluslararası topluma Gazze halkını koruma çağrısında bulundu

Hüsam el-Astal (Filistin Basın Ağı sayfası)
Hüsam el-Astal (Filistin Basın Ağı sayfası)
TT

Hamas'a karşı faaliyet yürüten silahlı grubun lideri, uluslararası topluma Gazze halkını koruma çağrısında bulundu

Hüsam el-Astal (Filistin Basın Ağı sayfası)
Hüsam el-Astal (Filistin Basın Ağı sayfası)

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus bölgesinde İsrail'in desteğiyle faaliyet gösteren bir milis grubunun komutanı Hüsam el-Astal, Hamas'ın gerçekleştirdiği infaz dalgası sırasında dünyaya Gazze halkını Hamas'tan koruması çağrısında bulundu.

The Times of Israel'in ulaştığı bir videoda el-Astal, ABD Başkanı Donald Trump'a ateşkes sağlamak için gösterdiği çabalarından dolayı teşekkür ediyor, ancak Gazze sakinlerini İsrail bombardımanından kurtardıktan sonra, şimdi onları Hamas'tan da kurtarması gerektiğini ekliyor.

Şarku’l Avsat’ın The Times of Israel’den aktardığına göre el-Astal, “Hamas yüzlerce çocuğu, kadını, genci ve yaşlıyı öldürüyor. Ne suçtan? Askeri bir savaştan terörist bir savaşa geçtik. Bugün Hamas Gazze halkına karşı terör estiriyor, onları RPG'lerle öldürüyor. Hamas yüzde 100 DEAŞ'dır” diyerek uluslararası topluma Gazze halkını Hamas'tan koruması çağrısında bulundu.

sdfrgty
Hüsam el-Astal (ortada), Gazze Şeridi'nde çekilmiş ve Facebook'ta paylaşılmış, tarihi bilinmeyen bir fotoğrafta silahlı grup üyeleriyle birlikte görülüyor. (Hüsam el-Astal'ın Facebook sayfası)

El-Astal, ‘Gazze halkına ve tüm dünyaya mesajında’, liderliğini yaptığı milislerin ‘Gazze Şeridi'ni yönetmeyi veya nüfuz kazanmayı amaçlamadığını’ belirtti.

El-Astal, “Hamas yönetiminden, halka hizmet eden sivil bir hükümete geçmek istiyoruz. Barış istiyoruz, yaşamak istiyoruz. Bugün Hamas ile Gazze Şeridi’ni yönetmek için savaşmıyoruz” ifadelerini kullandı.

Videoyu kaydettikten sonra The Times of Israel ile yaptığı röportajda el-Astal, grubunun Hamas ile savaşmaya devam edeceğini bildirdi.

Hüsam el-Astal kimdir?

Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin eski bir üyesi olan Hüsam el-Astal, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta Hamas'a karşı çalışan silahlı bir grubun kurulduğunu duyurdu. Han Yunus sakinlerini, onlara yiyecek, su ve barınak sağlayabilmesi için kendi kontrolündeki bölgelere taşınmaya çağırdı.

El-Astal, The Times of Israel'e verdiği demeçte, grubunun Hamas'ın saldırısı altında yaşayan herkesi kabul edeceğini ve herkese yetecek kadar yiyecek, su ve barınak sağladığını söyledi. Önümüzdeki günlerde, yaklaşık 400 Filistinliyi kabul etmek için çalışacağını ifade etti.

asd
Hüsam el-Astal’ın 2000'li yılların başında Gazze'de Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinde görev yaparken çekilmiş bir fotoğrafı (Hüsam el-Astal’ın Facebook sayfası)

El-Astal, silahlı grubunun, Gazze Şeridi'ndeki diğer kasaba ve bölgeler gibi, bu savaş sırasında sakinlerinden tamamen tahliye edilen Han Yunus'un güneydoğusundaki Kizan en-Neccar bölgesinde bulunduğunu belirtti. Bölge, yoğun nüfuslu el-Mevasi bölgesinden yaklaşık iki buçuk kilometre uzaklıkta bulunuyor.

Rafah'ın doğusu ve Han Yunus'un doğu bölgelerinden sorumlu Yaser Ebu Şebab gibi, kendisinin de bu yeni insani yardım bölgesinden sorumlu olduğunu söyledi. Ebu Şebab ile temas halinde olduğunu, ancak bağımsız çalıştığını doğruladı.

El-Astal, İsrail gazetesi ile yaptığı röportajda, birkaç yıl İsrail'de çalıştığını ve daha sonra Filistin Yönetimi'nin Gazze'yi kontrol ettiği dönemde Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinde çalıştığını belirtti.


Deyrizor ‘güvenlik kaosundan’ şikayetçi

Suriye'nin doğusundaki Deyrizor'da bulunan et-Teym petrol sahası (SANA)
Suriye'nin doğusundaki Deyrizor'da bulunan et-Teym petrol sahası (SANA)
TT

Deyrizor ‘güvenlik kaosundan’ şikayetçi

Suriye'nin doğusundaki Deyrizor'da bulunan et-Teym petrol sahası (SANA)
Suriye'nin doğusundaki Deyrizor'da bulunan et-Teym petrol sahası (SANA)

Suriye'nin doğusundaki Deyrizor sakinleri, vilayetteki güvenlik boşluğundan şikâyet ediyor. Bu bölgede suikastlar, yolsuzluklar ya da trafik kazaları gibi olaylar hiç durmaksızın devam ediyor. Yollar, bombardımanlar veya ağır askeri araçların geçişi sonucu meydana gelen tahribat nedeniyle onarıma muhtaç durumda. Buna ek olarak, zamanın etkisi de altyapı üzerinde genel bir yıpranma bırakıyor.

Aktivistler, Deyrizor'daki güvenlik kırılganlığını, Esed rejiminin devrilmesinden bu yana vilayetteki askeri güvenlik sisteminin büyük başarısızlığına ve hükümetin bu doğu vilayetindeki reformlara ilgisizliğine bağlıyor.

Günlük olayların çokluğuna rağmen, petrol sahalarının güvenliğinden sorumlu dört personelin, kendilerini taşıyan askeri bir otobüste meydana gelen patlayıcı infilakı sonucu hayatlarını kaybetmesi, farklı bir şok etkisi yarattı. Olay, Deyrizor ile Mayadin arasındaki yolda, Deyrizor’un doğu kırsalında bulunan Saalu köyü yakınlarında meydana geldi. Bölgedeki aktivistlerin aktardığına göre, bu olay halk üzerinde ayrı bir yankı uyandırdı.

Sharq News ve Suriye'nin doğusundaki durumu takip eden diğer Suriye internet siteleri, olayda hayatını kaybedenlerin isimlerini yayınladı. Bunlar: Salih Ahmed, Ali Eid el-Vavi, Ali Fevaz el-Ahmed ve Eid el-Musa. Ayrıca, Ahmed el-Huseyin, Faris el-Fevaz, Ali el-Fadıl, Yaser el-İsmail, Nahar el-Ali ve Macid Ahmed el-Hadar dahil olmak üzere çeşitli derecelerde yaralanan kişiler de oldu.

Bu kişiler Suriye Savunma Bakanlığı güçlerinin 66. Tümeni'ne mensup. Patlama, Şam saatiyle sabah 8:45'te, et-Teym petrol sahasındaki nöbet görevinden dönerken meydana geldi.

sdfrgt
Dün sabah Deyrizor'daki et-Teym petrol sahasında güvenlik görevlilerini taşıyan bir otobüse tuzaklanan patlayıcının infilak ettirilmesinin ardından çekilen fotoğraf (sosyal medya)

Suriye Enerji Bakanlığı, ‘Deyrizor'da petrol tesisi güvenlik görevlileri ve bir dizi işçiyi taşıyan bir otobüsün dün sabah Deyrizor ve Mayadin şehirleri arasındaki yolda teröristlerin saldırısına uğradığı’ yönünde bir açıklama yaptı.

Suriye resmi haber ajansı SANA, Enerji Bakanlığı'nın Esed rejiminin devrilmesinden bu yana, petrol tesislerinde ulusal üretimi yeniden başlatmak için kapsamlı bir planın parçası olarak petrol ve elektrik altyapısını rehabilite etmeye çalıştığını bildirdi. Enerji Bakanı Muhammed el-Beşir 8 Ekim’de, Deyrizor vilayetindeki et-Teym petrol sahasını ve et-Teym petrol ve elektrik üretim istasyonlarındaki çalışmaların ilerleyişini denetledi.

Deyrizorlu yazar ve araştırmacı Firas Allavi, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, bugüne kadar bombalamanın arkasındaki tarafların veya bombalamadan çıkar sağlayanların kimliklerinin bilinmediğini söyledi. Ancak Deyrizor, başta Suriye-Irak sınırı ve bu sınırın genişliği olmak üzere bir dizi nedenden dolayı güvenlik kaosundan mustarip. Bu durum, özellikle daha önce bölgede bulunan İran milisleri (İran Devrim Muhafızları Ordusu / DMO) gibi sabotajcıların girişine olanak tanıyabilir. Ayrıca, eski rejim yanlısı milisler de bölgede bulunuyor ve bunların eski milislerle temas halinde oldukları ihtimali de göz ardı edilemez.

Allavi, güvenlik kaosuna katkıda bulunan faktörlerden birinin de Deyrizor'un bir dizi DEAŞ unsurunun sığındığı Suriye çölüne açık olması olduğunu düşünüyor. Ayrıca, hükümet güçlerinin kontrolündeki Şam bölgesinin diğer tarafında Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) varlığı, Fırat Nehri'nin karşı tarafındaki unsurların bu bölgeye geçip operasyonlar düzenlemesini kolaylaştırıyor. Terörist operasyonlar düzenleyenler de nehri geçip SDG'nin kontrolündeki bölgelere kaçabilirler.

frgt
Suriye’deki Fırat Üniversitesi'nden üç dekan trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.

Deyrizor'daki durumla ilgili olarak sosyal medya platformlarında yer alan bugünkü paylaşımlarda, bölgedeki güvenlik zafiyetini gösteren başka haberler de yer aldı. Bunlardan biri, Deyrizor’un batısındaki Muheymide kasabasında bir benzin istasyonunda çalışırken kimliği belirsiz kişilerce vurularak öldürülen genç Muhammed Ahmed el-Hüveyyen’in ölümüdür.

Ayrıca, Fırat Üniversitesi'den üç dekan, Deyrizor'daki bir programdan dönerken Haseke kırsalının 47. bölgesindeki Deyrizor yolunda bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenler şunlardı: Hukuk Fakültesi Dekanı Muhammed el-Casim, İnşaat Mühendisliği Fakültesi Dekanı Naci el-Ferec ve Fen Fakültesi Dekanı Mahmud Remdan. Kazada bazı öğretim üyeleri de yaralandı.

Bu arada, gazeteci ve aktivist Zeyn el-Abidin dün X platformunda şunları yazdı: “Bugünkü trajedinin yanı sıra, Deyrizor'daki güvenlik ve askeri sistemlere yönelik birçok soru var. Vilayette hırsızlık olayları sürüyor, güvenlik yok, kontrol noktaları sadece göstermelik, bazı güvenlik mensuplarının davranışları utanç verici. Rejim kalıntıları serbest bırakılmaya devam ediyor; son olarak önceki gün, DMO’ya bağlı milislerden bir grup serbest bırakıldı… Nehir yatağı korumasız ve SDG mensupları serbestçe sızıyor. Polis ise yozlaşmış ve kayırmacılık yaygın. Medya için tasarlanan güvenlik kampanyaları, vilayette meydana gelen felaketler karşısında artık etkili değil. Vilayet, gerçek eylemler ve önemli değişikliklere ihtiyaç duyuyor, çünkü mevcut durum ne dostları ne de düşmanları tatmin ediyor.”