DEAŞ’ın ‘yeni taktiği’ Irak’ın güvenliğini tehdit ediyor

DEAŞ’ın kalıntılarının izini süren Irak ordusundan bir grup asker (Irak Savunma Bakanlığı'nın resmi Twitter hesabı)
DEAŞ’ın kalıntılarının izini süren Irak ordusundan bir grup asker (Irak Savunma Bakanlığı'nın resmi Twitter hesabı)
TT

DEAŞ’ın ‘yeni taktiği’ Irak’ın güvenliğini tehdit ediyor

DEAŞ’ın kalıntılarının izini süren Irak ordusundan bir grup asker (Irak Savunma Bakanlığı'nın resmi Twitter hesabı)
DEAŞ’ın kalıntılarının izini süren Irak ordusundan bir grup asker (Irak Savunma Bakanlığı'nın resmi Twitter hesabı)

Irak’ta yaklaşık 10 gün önce bir komutanın başkent Bağdat'ın kuzeyindeki Termiye bölgesinde öldürülmesinin ardından, geçtiğimiz salı günü geç saatlerde Bağdat'ın 170 kilometre batısında bir başka komutan daha öldürüldü.
Irak Silahlı Kuvvetleri tarafından 2014’te Musul’u işgal edip ‘hilafet devleti’ ilan ettikten sonra 2017 yılı sonlarında askeri olarak hezimete uğratılan DAEŞ, iki cinayetin de sorumluluğunu üstlendi. DEAŞ askeri olarak yenilgiye uğratıldıktan sadece birkaç sonra özellikle Irak’ın batısı ve kuzeybatısındaki ‘nüfuz alanlarında’ çeşitli faaliyetlerde bulunmaya devam etti.
Irak Güvenlik Medya Ağı tarafından yapılan açıklamada, öldürülen komutanın Ortak Kuvvetler Genel Komutanlığı mensubu, 7. Piyade Tümeni’nden 29. Tugay Komutanı Tuğgeneral Ahmed el-Lami olduğu belirtildi. Tuğgeneral Lami’nin terörist bir grubu takip ettiği vurgulanan açıklamada, Lami ile birlikte bir üst teğmenin de öldürüldüğü bildirildi.
Bir başka olayda ise Irak hükümetinin yaptığı açıklamaya göre DEAŞ tarafından, orta büyüklükteki ‘Kia’ marka bir binek otomobilinin içine yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 5 kişi yaralandı. Açıklamada ayrıca son günlerde göstericiler ve güvenlik güçleri arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı Tayaran Meydanı yakınlarında gerçekleşen bir başka patlamada 3 protestocunun öldüğü aktarıldı.
Bombalı araçla düzenlenen saldırı, birkaç ay süren sakin bir dönemin ardından medyana gelirken, bu süre zarfında başkent Bağdat, bombalı araç veya intihar bombacısı gibi herhangi bir patlamaya tanık olmamıştı. Üst düzey komutanların hedef alınması ve yeniden bombalı saldırıların düzenlenmesiyle tüm göstergeler DEAŞ’ın Irak güçleriyle yüzleşmek için yeni bir taktik başlattığına ve her zamanki gibi ülkedeki süregelen siyasi anlaşmazlıklardan yararlandığına işaret etti.
Cumhuriyet Güvenlik ve Siyasi Araştırmalar Merkezi Müdürü ve strateji uzmanı Dr. Mutaz Muhyiddin Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “DEAŞ, bu eylemlerle, 2014 öncesine dönmeyi amaçlayan yeni bir taktik benimseyerek kaybettiklerini telafi etmeye çalışıyor. Bunu da sınır bölgelerinde ve kontrolü altındaki alanlarda, mevcut koşullarını güçlendirerek, kendi kendini finanse edecek kaynaklar edinerek, bünyesine güvenlik güçlerinden yeni unsurlar katarak ve nitelikli eylemlere geçerek yapıyor. DEAŞ, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sonucu ortaya çıkan sağlık krizinin Irak’taki çıkarlarına hizmet ettiğini düşünüyor. Güvenlik güçlerinin kentlerin açık alanlarından ve eteklerinden şehir içindeki yoğun nüfuslu bölgelere doğru çekilmesi DEAŞ’ın önünü açtı. Bu açığı fark eden DEAŞ, birçok şehir ve köyde saldırılar düzenledi. Son olarak da güvenlik güçlerinin kontrolü altında olduğu bilinen Termiye ve Hit şehirlerinde terör eylemleri gerçekleştirdi” yorumunda bulundu.
Bunun DEAŞ unsurlarının güvenlik birimlerine sızması gibi önemli faktörleri olduğunu vurgulayan Dr. Muhyiddin, örgütün bu kadar yüksek rütbeli askerlere nasıl ulaştığı ve bu komutanları nasıl tasfiye ettiğine dair sorular sorulduğunu, bunun da büyük bir güvenlik zafiyetinin olduğu anlamına geldiğini söyledi. DEAŞ’ın söz konusu subayların üst düzey rütbelere sahip olduklarını, neler yaptıklarını ve nerelere gittiklerini bildiklerini vurgulayan Dr. Muhyiddin, “Bu nedenle ortaya şu soru çıkıyor: Bu tür özel operasyonlar yürüten kişilerin korumaları neredeydi?” şeklinde konuştu.
Güvenlik dosyasına dair yaşanan siyasi çatışmanın ve terör örgütünün faaliyetlerini sınırlamak için etkili önlemler alınmamasının yarattığı tehlikeye dikkati çeken Dr. Muhyiddin, hükümetin siyasi anlaşmazlıklarla uğraşırken güvenlik dosyasını ihmal ettiğini belirterek,       “Bu durum örgüte fayda sağlarken, binek otomobillere patlayıcı koymak gibi yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Bu da tehlikeli bir gelişmedir” ifadelerini kullandı.
Dr. Muhyiddin son olarak şunları söyledi:
“Bu durum, DEAŞ’ın mali ve örgütsel imkanlar elde ettikten sonra başkent içindeki alanlara ulaşabildiğini gösteriyor. Bu yüzden de en başta istihbaratı güçlendirmenin önemini vurguluyor.”



Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.


Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

İsrail, ateşkes anlaşmasının ikinci aşaması beklentisiyle ve belirsiz bir durum ortasında, Gazze Şeridi'nde kontrolü altındaki bölgelerin geri kalanını tahrip etmeye devam ederken, Arap ve İslam ülkeleri Gazzelilerin Refah üzerinden yerinden edilme tehlikesine karşı önleyici tedbirler almakla meşgul.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, dün Doha Forumu'nda yaptığı açıklamada, "Refah Sınır Kapısı, Filistinlilerin yerinden edilmesi için bir geçit olmayacak, sadece Gazze'ye insani ve tıbbi yardım ulaştırmak için kullanılacak" ifadelerini kullandı.

Filistin Toprakları Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü Ofisi, çarşamba günü yaptığı açıklamada, Refah sınır kapısının "önümüzdeki günlerde Kahire ile koordinasyon halinde yalnızca Gazze Şeridi sakinlerinin Mısır'a çıkışı için açılacağını" duyurdu.

Ayrıca Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Endonezya, Pakistan, Türkiye ve Katar dışişleri bakanları cuma akşamı yaptıkları açıklamada, "Filistin halkını topraklarından çıkarmaya yönelik her türlü girişimi tamamen reddettiklerini" vurguladılar.