Irak Başbakanı Kazimi: Erken seçimler 6 Haziran 2021’de yapılacak

Mustafa el-Kazımi (Başbakanlık Ofisi)
Mustafa el-Kazımi (Başbakanlık Ofisi)
TT

Irak Başbakanı Kazimi: Erken seçimler 6 Haziran 2021’de yapılacak

Mustafa el-Kazımi (Başbakanlık Ofisi)
Mustafa el-Kazımi (Başbakanlık Ofisi)

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi, 6 Haziran 2021’de erken seçime gideceklerini açıkladı. Kazimi, Mayıs ayının başında göreve geldiğinde ülkeyi erken seçime götürme sözü vermişti.
Kazimi, televizyon kanallarında yayınlanan konuşmasında, çeşitli grupların ülkeyi kana bulamaya ve bunu iyileştirme yönündeki umutlarını tüketmeye çalıştığını belirterek, bölgesel ve iç çekişmelerin ve çatışmaların Irak’ın güvenlik ve egemenliğini yeniden tehdit ettiğini söyledi.
Başbakanlık koltuğuna aday gösterildiği günden bu yana farklı çevrelerce eleştiri ve suçlamalara maruz kalan Kazimi, “Hükümetin kurulmasından önce ve sonrasında şahsıma ve yakınımdakilere karşı suçlamalar başlatıldı. Hükümet ömrünün iki ayında engellemelerle mücadele ettik. Ancak siyasi hedeflere odaklandık ve ilk günden beri Seçim Komiserliği’nin önündeki engelleri giderme komisyonu oluşturduk” diye konuştu.
Irak’ta halk protesto hareketlerinin temel motivasyonu olan ve olmaya da devam eden ve önceki Başbakan Adil Abdulmehdi’nin istifasına neden olan ekonomik krizin bir sonucu olarak başbakanlık koltuğuna oturan Kazimi, “Irak ekonomisini canlandıracak ve krizleri çözecek kapsamlı bir reform programı üzerinde yorulmadan çalıştık. Bir dizi idari değişiklikler yaptık. Palyatif ve gerçeklikten uzak ekonomik çözümleri reddettik. (Hükümet faaliyetleriyle ilgili) detaylı raporda görüldüğü gibi gençlerin işsizlik krizini iyileştirmek ve piyasayı canlandırmak için projeler hayata geçirdik. Doğalgaz yatırımı için fiili adımlar atmaya başladık. Bütün yatırım ruhsatlarını ve durdurulan projeleri inceledik. Yatırım alanında yıllarca süren kasıtlı yıkımdan sonra fiili adımlar atmaya başladık” ifadelerini kullandı.
Geçici hükümetin ajandasında ilk sırada yer alan erken seçimleri düzenleme meselesine de değinen Kazimi, “Halkın iradesini ve beklentilerini temsil eden bir Meclis ortaya çıkaracak adil ve şeffaf seçimlere hazırlanıyoruz” dedi.
Kazimi, erken seçimlerin 6 Haziran 2021’de yapılacağını bildirdi.
Seçimlerde yarışacak tüm siyasi güçleri koruma sözü veren Kazimi, Irak halkına hitaben, “İradeniz Irak’ın yüzünü değiştirecek ve yıllarca süren savaş ve çatışmanın bu yüzde bıraktığı izleri silecek” dedi.
Kazimi, Irak’ın dış politikası ve harici çatışmalarla ilgili olarak, “Devletin saygınlığını yeniden tesis etmeden, krizleri iyileştirecek çözümler bulamayız. Irak’ın güvenlik ve egemenliğini tehdit eden dahili ve harici çatışmalar bulunuyor. Fakat biz, güvenlikle ilgili çatışmalarla ve Irak’ı bölgesel ve uluslararası çatışmalara dahil etmeye, ülkeyi eksen siyasetine sürüklemeye çalışan girişimlerle mücadele ettik.
Başbakan Kazimi, ABD-Irak stratejik diyalog görüşmeleri hakkında, “ABD ile olan stratejik diyaloğun birinci aşamasını tamamlamaya istekliydik. Irak’ta (ABD’nin) silahlanma ve eğitim, ekonomik ve kültürel desteğine ihtiyacımız olduğu kadar askeri varlığa ihtiyacımız olmayacak” ifadesini kullandı. Irak-ABD stratejik diyalog görüşmelerinin birinci ayağı Haziran ayında gerçekleştirildi. Taraflar arasındaki ikinci tur görüşmelerin, Kazimi’nin Washington’a düzenlemesi beklenen ziyaret sırasında yapılması bekleniyor.
Kazimi hükümeti, resmi makamlarca tutuklanan ya da silahlı grupların kaçırdığı veya tutukladığı gazeteci ve aktivistlerin serbest bırakılması yönündeki baskılarla karşı karşıya. Kayıp veya tutuklu kişilerin akıbeti henüz bilinmiyor. Söz konusu kişiler arasında devletin resmi haber ajansı INA’da çalışan Mazin Latif ve Tevfik et-Temimi de bulunuyor. İki isim 6 ay önce tutuklanmıştı.
Başbakan Mustafa el-Kazimi'nin Müsteşarı Hişam Davut, Ekim 2019’da başlayan ve aylarca süren gösteriler sırasında hayatını kaybeden sivil ve askerlerin şehit kabul edileceğini belirterek, Şehitler Kurumu’na gösterilerde ölenlerin yakınlarının devletin şehitlere tanıdığı eğitim ve devlet kadrolarına atanma hakkından faydalanmaları için talimat verildiğini açıkladı.
Davut, başkent Bağdat'ta düzenlediği basın toplantısında, "Ekim ayında gösterilerin başlamasından bu yana sivil ve asker yaklaşık 560 kişi hayatını kaybetti. Gösterilerde gençlere (göstericiler) karşı gerekçesiz bir şiddet kullanıldı” dedi.
Irak hükümetinin yaşanan olayların ayrıntılarını ve göstericilere karşı şiddete başvuranları ortaya çıkarmak için bir komite oluşturacağını kaydeden Davut, hükümetin kaçırma ve alıkoyma olaylarını azaltmaya çalıştığını, hedeflerinin saygın bir hukuk devleti olduğunu vurguladı.
Kazimi’nin selefi Adil Abdulmehdi hükümeti döneminde patlak veren ve aylarca süren protestolarda güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanarak müdahale etmesi sonucu yüzlerce kişi hayatını kaybetmiş, binlerce kişi yaralanmıştı.
Bağdat’taki Tayaran Meydanı’nda Pazartesi günkü gösteriler sırasında güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu 2 protestocu hayatını kaybetmiş, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi faillerin bulunması için güvenlik yetkililerine 72 saat süre tanımıştı.
Irak İçişleri Bakanlığı, başkent Bağdat’taki gösteriler sırasında 2 protestocuyu öldürme suçlamasıyla iki subay ve bir askerin tutuklandığını açıkladı.
Irak İçişleri Bakanı Osman el-Ganimi, önceki gün düzenlediği basın toplantısında, soruşturma komitesinin olayla ilgili incelemelerini tamamladığını söyledi.
“Soruşturma, iki şehidin (protestocu) av tüfeğiyle yaralandığını doğruladı” diyen Ganimi, 3 güvenlik görevlisinin olaylar sırasında talimatlara aykırı şekilde av tüfeği kullandıklarını belirtti.
Ganimi, açıklamasının devamında, Raid Ahmed Selam ve Hüseyin Cabbar isimli iki subayın ve Ala Fadıl isimli askerin soruşturma hakimi karşısında protestoculara karşı av tüfeği kullandıklarını itiraf ettiklerini ve olayda kullanılan av tüfeklerinin söz konusu şahısların araçlarında bulunduğunu aktardı.
Iraklı güvenlik uzmanı Ebu Ragif, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Soruşturmanın kısa sürede açıklanması hafife alınmayacak bir durum. Bunun gelecekte önemli sonuçları olacak. Irak İçişleri Bakanlığı'na bağlı Es-Sukur (Şahinler) İstihbarat Ağı tarafından yapılan önemli kazanım ve olup bitenlerin tüm şeffaflığıyla ilan edilmesi, kaosu büyük ölçüde sınırlayacak. Saldırıda kullanılan av tüfeği resmi güvenlik birimleri tarafından kullanılmıyor. Bu da meselenin şeffaf bir şekilde soruşturulmasını gerektiriyor” diye konuştu
Ragif, açıklamasının devamında şu ifadeleri kaydetti:
“Ekim ayında başlayan gösterilerde önceki soruşturma süreçleri işleseydi ve sonuçlar ilk elden ilan edilseydi, yüzlerce göstericinin ölümüne ve binlercesinin yaralanmasına kimin sebep olduğuna dair tüm yorumların önünü alırdık. Ancak şu açıklanan sonuçlar, ister talimatlar isterse protestoculara karşı silah kullanımı olsun kaosla nasıl başa çıkılacağını gösterdi. Özellikle protestoculara karşı gerçek merminin kullanılmasına dair hiçbir talimat bulunmuyor.”
Bu soruşturmadan çıkan sonuç, geniş çevreler tarafından sevinçle karşılanmasına rağmen Başbakan Kazimi, Ekim gösterileri sırasında öldürülen protestocuların faillerini ortaya çıkarma talepleriyle halen karşı karşıya, üstelik o dönem yaşanan olaylar sırasında başbakanlık koltuğunda oturmamasına rağmen. Kazimi, Mayıs ayında göreve geldiğinde bu failleri adalete teslim etme taahhüdünde bulunmuştu.
Kazimi, Kurban Bayramı dolayısıyla Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Bu yıl Kurban Bayramı geçmiş yıllardan farklı olarak geldi. Geçmiş senelerden kalan birçok sorunla mücadele ediyoruz. Adalet ve eşitlikle hükmeden bir devlet inşa etme beklentisiyle ancak dayanışma içerisinde olarak sıkıntı ve krizleri atlatabiliriz. Bayram, daha iyi bir yarın umudu için mola vakti olsun” diye yazdı.



Lübnan ve Güney Kıbrıs arasında deniz sınırı belirleme anlaşması imzalandı

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Güney Kıbrıslı mevkidaşı Nikos Hristodulidis ile el sıkıştı. (AP)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Güney Kıbrıslı mevkidaşı Nikos Hristodulidis ile el sıkıştı. (AP)
TT

Lübnan ve Güney Kıbrıs arasında deniz sınırı belirleme anlaşması imzalandı

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Güney Kıbrıslı mevkidaşı Nikos Hristodulidis ile el sıkıştı. (AP)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Güney Kıbrıslı mevkidaşı Nikos Hristodulidis ile el sıkıştı. (AP)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı bugün, Lübnan ve Güney Kıbrıs arasında deniz sınırlarını belirleyen bir anlaşmanın imzalandığını duyurdu. Bu anlaşma, gelecekte denizde enerji arama çalışmalarının önünü açacak.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre, Lübnan Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Baabda Sarayı'nda Güney Kıbrıslı mevkidaşı Nikos Hristodulidis ile bir araya geldiği belirtildi.

Avn, Güney Kıbrıslı mevkidaşı ile düzenlediği ortak basın toplantısında şunları söyledi: “İki ülke arasındaki münhasır ekonomik bölgenin sınırlarının belirlenmesi başarısını kutlamak için buradayız. Anlaşma, Lübnan ve Güney Kıbrıs'ın deniz kaynaklarını keşfetmeye başlamasına ve bu alanda iş birliği yapmasına olanak tanıyacak.”

Avn, bu aşamaya gelinmesinde emeği geçen Nikos Hristodulidis ve Güney Kıbrıs ve Lübnan'da bu başarıya katkıda bulunan hükümet yetkilileri, idareciler, askeri personel ve çeşitli düzeylerdeki uzmanlar dahil olmak üzere herkese teşekkür etti.

Avn, “Hepinize teşekkür ediyorum. Çünkü bize uluslararası hukuk ilkelerine bağlılığın ülkeler arasındaki dostluğu güçlendirdiğini ve Akdeniz coğrafyasının bizi tarih ve gelecek gibi bir araya getirdiğini yeniden gösterdiniz” ifadelerini kullandı.

Hristodulidis ise iki ülke arasında deniz sınırlarının belirlenmesi anlaşmasının imzalanmasının ardından, elektrik bağlantısının fizibilitesi konusunda Dünya Bankası'ndan danışmanlık aldıklarını söyledi.

Hristodulidis, “Bu, yıllardır çözülemeyen bir sorunu sona erdiren tarihi bir anlaşma ve şimdi iki ülkemizin birlikte neler başarabileceğini sabırsızlıkla bekliyoruz” dedi.

İki cumhurbaşkanı, anlaşmanın Beyrut, Lefkoşa ve Güney Kıbrıs’ın üye olduğu Avrupa Birliği (AB) arasında daha fazla iş birliği için zemin hazırlayacağını ifade etti.


Gazze’de ruh sağlığı alarm veriyor: Psikolojik çöküş 5 yılda üç kat arttı

Uzmanlar, Gazze'nin iyileşmesinde ruh sağlığı hizmetlerinin hayati önem taşıyacağını söylüyor (Reuters)
Uzmanlar, Gazze'nin iyileşmesinde ruh sağlığı hizmetlerinin hayati önem taşıyacağını söylüyor (Reuters)
TT

Gazze’de ruh sağlığı alarm veriyor: Psikolojik çöküş 5 yılda üç kat arttı

Uzmanlar, Gazze'nin iyileşmesinde ruh sağlığı hizmetlerinin hayati önem taşıyacağını söylüyor (Reuters)
Uzmanlar, Gazze'nin iyileşmesinde ruh sağlığı hizmetlerinin hayati önem taşıyacağını söylüyor (Reuters)

Gazze'deki yetişkinlerin yaşadığı psikolojik baskı oranının son 5 yılda üç kat arttığı tespit edildi.

7 Ekim 2023'te başlayan savaşın ardından İsrail saldırılarında Gazze'de onbinlerce kişi hayatını kaybetti. Geçen ay yürürlüğe giren ateşkese rağmen İsrail'in saldırıları kesilmedi.

Bu iki yıllık süreçte ailelerini kaybeden, yerinden edilen, sürekli bombardıman altında yaşayan Filistinlilerin psikolojik sıkıntıları üzerine bazı araştırmalar yapıldı.

Ancak İsviçre'nin Basel Üniversitesi'nden Curdin Brugger ve ekibi, Gazze Savaşı'nın psikolojik etkilerini 5 yıllık bir süre zarfında birey bazında inceleyen ilk çalışmayı gerçekleştirdi.

Bulguları hakemli dergi eClinicalMedicine'da 24 Kasım Pazartesi günü yayımlanan çalışmada Gazze Şeridi'nde yaşayan 40 yaş ve üstü 677 kişiyle 2020, 2023 ve 2025'te anketler yapıldı.

Depresyon, uykusuzluk, sürekli stres ve değersizlik hissi gibi ağır psikolojik sorunlar yaşayan yetişkinlerin oranı, 2020 ve 2023'teki yaklaşık yüzde 20 seviyesinden 2025 başlarında yüzde 67'nin üzerine çıktı.

Bu artışın tüm demografik gruplarda görülmesi, şiddet, yerinden edilme ve altyapı yıkımıyla bağlantılı yaygın ruh sağlığı sorunlarına işaret ediyor.

Çalışmanın bir diğer önemli bulgusu da katılımcıların yüzde 99'unun 2025'e kadar en az bir kez yerinden edildiğini gösteriyor.

Bilim insanları, sivil ölümleri, güvenli barınak eksikliği ve gıda güvensizliği gibi koşulların eşlik ettiği bu yerinden edilmelerin ruh sağlığındaki hızlı bozulmaya katkıda bulunduğunu belirtiyor.

Araştırmada, diğer yerlerdeki popülasyonların çatışma ve çatışma sonrası durumuna kıyasla Gazze'deki yetişkinlerin ruh sağlığı açısından dünyanın en kötü örneklerinden birini oluşturduğu belirtiliyor.

Ekip Gazze Savaşı'nın başlamasından sonra İsrail'de yapılan başka bir araştırmada da ruh sağlığı sorunlarının kötüleştiğinin bulunduğunu söylüyor. Ancak anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğundaki artışın, Gazze'yle kıyasla kayda değer derecede düşük kaldığını ifade ediyorlar.

Ayrıca İsrail'de daha çok önceden ruh sağlığı sorunu yaşayanlar, etnik azınlıklar ve kadınların bu sıkıntılardan etkilendiği kaydediliyor.

Araştırmacılar, yeni çalışmaları neden-sonuç ilişkisi kurmasa da gözlemlenen üç katlık artışın, Gazzelilerin Ekim 2023'ten önce "aşırı derecede yüksek bir ruh sağlığı yükü" taşımasından kaynaklandığını belirtiyor.

Makalede şu ifadeleri kullanıyorlar:

Bulgularımız, Gazze'de ve çatışmalardan etkilenen diğer topluluklarda,bugünün ve geleceğin nesilleri üzerindeki olumsuz etkileri önlemek için sürdürülebilir psikososyal ve ruh sağlığı hizmetlerinin önemini vurguluyor.

Independent Türkçe, MedicalXpress, eClinicalMedicine


Batı Sahra anlaşmazlığında yeni eşik: Özerklik tek çözüm mü?

Batı Sahra'da Fas ve Moritanya arasındaki Guerguerat Sınır Kapısı’nın Fas tarafına iniş yapan BM’ye ait bir Mi-8 helikopteri, 25 Kasım 2020 (AFP)
Batı Sahra'da Fas ve Moritanya arasındaki Guerguerat Sınır Kapısı’nın Fas tarafına iniş yapan BM’ye ait bir Mi-8 helikopteri, 25 Kasım 2020 (AFP)
TT

Batı Sahra anlaşmazlığında yeni eşik: Özerklik tek çözüm mü?

Batı Sahra'da Fas ve Moritanya arasındaki Guerguerat Sınır Kapısı’nın Fas tarafına iniş yapan BM’ye ait bir Mi-8 helikopteri, 25 Kasım 2020 (AFP)
Batı Sahra'da Fas ve Moritanya arasındaki Guerguerat Sınır Kapısı’nın Fas tarafına iniş yapan BM’ye ait bir Mi-8 helikopteri, 25 Kasım 2020 (AFP)

Abdurrahim et-Turani

Batı Sahra ile ilgili son BM kararının gereklerini yerine getirmek adına, Fas bu hafta Kraliyet Sarayı ve mecliste temsil edilen siyasi parti liderleri arasında resmi olarak bir “üst düzey istişare” süreci başlattı. Amaç, Sahra'da bir özerk yönetim kurma planı için hukuki, mali ve idari yönleri kapsayan ayrıntılı bir ulusal proje oluşturmak.

Bu iç hareketlilik, Fas'ın girişimin uygulanmasını ciddiyet ve sorumlulukla ele aldığını, ulusal mutabakatla hazırlanan ayrıntılı planı uluslararası topluma sunulacak ve gerçeğe dönüştürülecek tek çerçeve olarak gördüğünü, böylece öneri aşamasından uygulama aşamasına geçişi teyit ettiğini gösteriyor.

Batı Sahra krizinin son yarım yüzyılına dönüp bakmayacağız, bunun yerine son beş yılın en önemli ve derin gelişmelerini inceleyerek neler yaşandığını anlamaya çalışacağız.

Son beş yıl, Batı Sahra sorununda, çıkmazdan çıkış ve özerklik seçeneğinin pekiştirilmesiyle belirginleşen radikal bir değişime sahne oldu. Dönüm noktası, ateşkesi bozan ve eski güvenlik çerçevesini geçersiz kılan Guerguerat kriziyle (Kasım 2020) başladı. Bunu, ABD'nin Batı Sahra üzerindeki Fas egemenliğini tanımasıyla başlayan, Polisario Cephesi'nin uluslararası alanda tanınmasından geri adım atılması ve çok sayıda konsolosluğun açılmasıyla devam eden önemli bir diplomatik dönüşüm izledi. Bu dönüşüm, BM Güvenlik Konseyi'nin özerkliği tek “gerçekçi ve pratik” çözüm olarak benimseyen ve referandum seçeneğini fiilen ortadan kaldıran bir kararı onaylaması ile doruğa ulaştı.

Bu noktada Fas, özerklik için ayrıntılı bir uygulama planı hazırlamak üzere Kraliyet Sarayı ve siyasi partiler arasında resmi istişareler başlatarak derhal uygulama aşamasına geçti. İç mutabakatı bir sonraki aşamada müzakerelerin tek dayanağı haline getirme amacıyla, buna, güney bölgelerinde hızlandırılmış bir kalkınma eşlik etti.

Tarihsel olarak Batı Sahra sorunu, siyasi partilerin, sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının katılımının büyük ölçüde sınırlı ve sembolik olduğu, gizlilikle örtülü dar bir siyasi alanla sınırlı kaldı.

Son beş yıl, Batı Sahra sorununda, çıkmazdan çıkış ve özerklik seçeneğinin pekiştirilmesiyle belirginleşen radikal bir değişime sahne oldu

Çatışmanın ilk aşamalarında, merhum Kral İkinci Hasan döneminde, tarihi siyasi figürlerin önemli etkisini vurgulayan istisnalar yaşanmıştı. Önemli şahsiyetlerden, o dönemdeki tarihi ve örgütsel ağırlıklarını öne çıkaracak biçimde temsilciler ve gayriresmi danışmanlar olarak faydalanıldı. Bunlar arasında örneğin: “Şura ve İstiklal” partisinin kurucusu Muhammed Belhasan el-Vezzani, “İstiklal” partisinin lideri Allal el-Fasi, Doğu Bloku ülkelerini gezerek destek sağlamakla görevlendirilen komünist Ali Yata sayılabilir. Sosyalist Abdurrahim Buabid ve İstiklal partisi üyesi Muhammed Busta da önemli aşamalarda görevler üstlendiler.

cdfgthy
Cezayir'in Tinduf şehrinin 170 kilometre güneydoğusunda Batı Sahralıların yaşadığı Dakhla mülteci kampı, 8 Temmuz 2016 (AFP)

10 Kasım 2025 Pazartesi günü Kraliyet Sarayı, Kral'ın danışmanlarını ve mecliste temsil edilen parti liderlerini bir araya getiren üst düzey bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantının gündemi, BM tarafının talep ettiği gibi, partileri ayrıntılı Fas özerklik planı taslağına yönelik önerilerini hazırlamaya teşvik etmekti. Bu hamle, önerinin uygulama detayları konusunda ulusal mutabakat sağlamak için katılımcı bir yaklaşımın etkinleştirilmesinin artık kaçınılmaz olduğunu teyit ediyor.

Bu dönüşüm, hem parlamenter hem de sivil alanda paralel diplomasinin yükselişiyle aynı zamana denk geliyor ve bu diplomasi, resmi diplomasiyi aşan etkili bir stratejik araç haline geldi. İletişim ağlarının gelişimi, sivil toplum elitlerinin ve parlamenterlerin Fas’ın bakış açısını esnek bir şekilde aktarmalarına, yabancı kamuoyuna ve uluslararası kurumlara ulaşmasına olanak tanıdı. Bu yumuşak güç, etkili kişileri “sahadaki gerçekliğe” ikna ederek tanımaların dondurulması ve konsoloslukların açılmasının önünün açılmasında önemli ölçüde katkıda bulundu.

Bu hamle, önerinin uygulama detayları konusunda ulusal mutabakat sağlamak için katılımcı bir yaklaşımın etkinleştirilmesinin zorunlu hale geldiğini teyit ediyor

İçeriye gelince, öneriyi etkinleştirmek ve ulusal mutabakat sağlamak için özerkliğin (yasal, mali ve idari) ayrıntılarının hazırlanmasına siyasi partilerin, meclisin ve sivil toplum kuruluşlarının dahil edilmesi meşruiyetini sağlamak için elzemdir. Ayrıca, güney bölgelerindeki büyük kalkınma projelerini hızlandırarak, entegrasyonu güçlendirerek ve özerkliği bölge sakinleri için cazip bir seçenek haline getirerek kalkınmanın desteklenmesi hedefleniyor. İçeride hazırlanan detaylı uygulama planı, gelecekteki tartışmalar için tek dayanak noktası olacak.

Dışarıda ise, öneriye uluslararası destek sağlayarak, yeni resmi tanımalara dönüştürerek ve Laayoune ve Dakhla'da daha fazla konsolosluk açılmasını sağlayarak sahadaki gerçekliği sağlamlaştırmak hayati önem taşıyor. “Yuvarlak masa” formatından, tek çerçeve olarak özerkliğe dayalı doğrudan müzakerelere geçilmesi de talep edilmeli.

Son BM kararı Faslı diplomatları memnun etse de, herkes bu kararın yerleşik pozisyonları ve koşulları bir gecede değiştirebilecek “sihirli bir değnek” olmadığını anlıyor. Kararın alınması ile sahada uygulanması arasında korku ve zorluklarla dolu bir mayın tarlası var.

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre bölge, BM kararına uymama gücü olmasa da, uygulanmasını yıllarca geciktirebilecek manevralar ve engeller olmasını bekliyor. Polisario Cephesi'nin giderek tırmanan ve kararı açıkça reddeden tutumları bunu gösteriyor. Çekişmenin bir sonraki aşamada bir “yorum savaşı"na dönüşmesi ve BM kararının her tarafın kendi pozisyonuna uygun şekilde yorumlamaya çalıştığı bir manevra alanı haline gelmesi bekleniyor.

Polisario Cephesine gelince, Tinduf kamplarındaki insani ve lojistik faktörler ve uluslararası fonların zayıflığı, onu bir miktar esnekliğe itebilir. Ancak Fas’ın önerdiği haliyle salt bir özerklikten daha geniş bir sonuç elde etmeyi de hedefleyebilir.

Tahminler, referandumdan kaçınarak ve salt iç özerklikten “daha büyük” görünen bir çözüme ulaşma çabasıyla, deklare edilen oluşumun prestijinin bir kısmını koruyan “konfederal” bir formülün görüşülebileceğini işaret ediyor.

y6
Batı Sahra'nın Guerguerat bölgesinde bir Fas ordusu aracı, enkaz halindeki araçların yanından geçiyor, 24 Kasım 2020 (AFP)

Fas'ın BM Daimi Temsilcisi Ömer Hilal, bir televizyon programında, bu paralel diplomasinin, resmi diplomasinin yanı sıra, kapsamlı bir stratejinin parçası olduğunu belirtti. BM'nin 2797 sayılı Kararı'nın “tarihi bir zafer” ve “Kraliyet diplomasisinin taçlandırılması” olduğunu vurgulayan Hilal, yeni kararın “önceki kararlardan tamamen koparak siyasi gerçekçiliğe dayalı yeni bir aşama başlattığı” için “kritik bir an” olduğunu vurguladı.

Faslı diplomat, Fas'ın referandum görüşmelerine yönelik her türlü talebi kesin bir dille reddettiğini yineleyerek, “BM ve Güvenlik Konseyi referandum seçeneğini çeyrek asır önce rafa kaldırdı ve yalnızca siyasi bir araç olduğu için tüm BM kararlarından sildi” dedi. Dünya çapında 64 ayrılıkçı çatışmadan 60'ının referanduma başvurulmadan çözülmesini de buna kanıt olarak gösterdi.

Faslı diplomat, Fas’ın referandum görüşmelerine yönelik her türlü talebi kesin bir dille reddettiğini yineleyerek, “BM ve Güvenlik Konseyi referandum seçeneğini çeyrek asır önce rafa kaldırdı ve yalnızca siyasi bir araç olduğu için tüm BM kararlarından sildi” dedi

Paralel bir gelişme ve Avrupa'nın tutumunda da bir dönüşümün yaşandığının göstergesi olarak, Avrupa Komisyonu, Fas ile balıkçılık anlaşmasının yenilenmesi için yeni müzakerelerin başlatılmasını onayladığını duyurdu. Bu dönüşüm artık teknik bir mesele değil, Avrupa'nın Fas ile stratejik ortaklığın önemi ve ilişkiye baskı ve pazarlıklardan uzak, karşılıklı çıkarlar temelinde yaklaşma gerekliliği konusunda yenilenen farkındalığını yansıtan son derece önemli bir siyasi gösterge. Avrupa Birliği (AB), anlaşmanın yenilenmesinin bölgesel istikrar, deniz güvenliğinin artırılması ve düzensiz göçle mücadele için bir temel taş olduğunu biliyor.

Güvenlik Konseyi kararından Avrupa’dan gelen sinyallere kadar son gelişmeler, Batı Sahra sorununun kesin olarak çözülmesinin zamanının geldiğini teyit ediyor. Yarım asırdır bölgesel ve uluslararası ilgiyi üzerine çeken çatışmanın, artık daha fazla gecikmeye ve manevraya tahammülü kalmadı.

Antropoloji uzmanı Dr. Abdussamed Muhyiddin, el-Mecelle'ye verdiği demeçte, “Tüm taraflar, bu çatışmanın devam etmesinin ve BM kararının uygulamadan ziyade yorum meselesine dönüştürülmesinin, bölge halklarının refahı ve çıkarları pahasına kalkınma fırsatlarının heba edilmesinin bir devamı olduğunun farkına varmalıdır. Ekonomik ve sosyal entegrasyona kaynak aktarılarak geri kazanılabilecek değerli zaman kaybedildi” dedi.

Bu bağlamda, Arap Mağrip Birliği'nin yeniden canlandırılması ertelenemeyecek tarihi bir zorunluluk haline geliyor. Batı Sahra sorununun, tek geçerli dayanak haline gelen özerklik çerçevesinde çözülmesi, kardeş ülkeler arasındaki sınırların yeniden açılmasının ve ortak bölgesel kalkınma çarkının dönmesinin anahtarıdır. Bir sonraki aşama, ortak inşa ve irade çatışmasından çıkarların iş birliğine geçiş olmalıdır. Böylece Fas, Cezayir ve komşuları kaybedilen zamanı telafi edebilir ve halklarını refaha kavuşturmak için çalışmaya başlayabilirler.