Biden’ın başkan yardımcısı görevi için seçtiği kadın adayların tam listesi

Biden’ın başkan yardımcısı görevi için seçtiği kadın adayların tam listesi
TT

Biden’ın başkan yardımcısı görevi için seçtiği kadın adayların tam listesi

Biden’ın başkan yardımcısı görevi için seçtiği kadın adayların tam listesi

Joe Biden'ın Donald Trump ile karşı karşıya geleceği 3 Kasım seçimleri için ABD'nin başkan yardımcısı olarak görev yapacak ilk kadın adayına yönelik seçimiyle ilgili bazı isimler öne çıkmaya başladı.
Ankatler, Trump’ı geride bırakan Biden’ın başkan yardımcısının açıklamasının Demokratların oy kullanma niyetleri üzerinde çok az etkisi olacağını gösterirken, bazıları ise bu seçimle özellikle siyahlar veya 2016 yılında Trump’ın çevresinde olan ortabatı eyaletleri arasından daha fazla seçmen çekerek bunun bir fark yaratabileceğini düşünüyor.
AFP’ye göre, siyahi George Floyd’un öldürülmesi polis şiddetine ve ırkçılığa karşı büyük bir öfkeye neden oldu ve siyah bir aday seçmesi için Biden’a yönelik baskıları artırdı.
 
Kamala Harris
 55 yaşındaki Senatör Kamala Harris, hazırlık seçimleri sırasında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı: "Annem bana çok sık söylerdi: Kamala, birçok şeyi başaranlar arasında olabilirsin. Sonuncu olmamak için çok çalış."
Jamaika ve Hint kökenli Harris, kariyerinin başlangıcından bu yana birçok öncü unvanlar aldı. Bu listeye, ilk siyah kadın aday ve ABD'nin ilk kadın başkan yardımcısı unvanını eklemek istiyor.
San Francisco'da başsavcı olarak görev yaptığı iki dönemden sonra (2004-2011), iki kez Kaliforniya başsavcısı (2011-2017) seçildi ve ülkenin en kalabalık eyaletinin yargı bölgelerine başkanlık eden ilk kadın ve aynı zamanda ilk siyah kişi oldu.
Ocak 2017'de Washington'daki Temsilciler Meclisi’nin önünde, Güney Asya kökenli ilk kadın ve Amerikan tarihinde ikinci siyah senatör olarak yemin etti.
Kamala Harris, 1960'lı yıllarda Kaliforniya'nın Auckland eyaletinde, ebeveynlerinin medeni haklar mücadelesinden gurur duyarak ilerici bir ailede büyüdü.
Demokrat aday Joe Biden, Harris’i çok iyi tanıyordu. Harris 2015 yılında kanserden ölen Biden’ın oğlu Beau Biden'e yakındı. Ancak Harris, 2019'da bir araya geldikleri ilk tartışma sırasında, özellikle 1970’lerdeki ırkçılık politikasıyla ilgili konularda ona sürpriz saldırıda bulundu. Harris, siyah öğrencileri beyaz mahallelere taşıyan otobüslerden birinde küçük bir kız olarak nasıl seyahat ettiğini duygularıyla anlattı.
Harris söz konusu tartışmadan sonra anketlerde üst sıralara yükseldi, ancak kısa süre sonra seçim programlarını açıkça tanımlamakta zorlandığında hızla geriledi. 
Aralık ayındaki Demokratik hazırlık seçimlerinde başarısız olduktan sonra Mart ayında Joe Biden ile ittifak kurdu.
Ancak Biden’ın bazı müttefikleri, Harris’i eleştirerek yeterli "pişmanlık" ifade etmediği için onu affetmediler ve onu adaylığa karşı çok "hırslı" olmaması için uyardılar.
Bu, cinsiyetçiliği eleştiren Kamala Harris'in desteğini artırmak için yeterli oldu.
 
Susan Rice 
 Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçiliği ve daha sonra eski Başkan Barack Obama döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinden sonra Susan Rice’ın en deneyimli Amerikan diplomatlarından biri olduğu inkar edilemez. Bu nedenle, hassas dış politika konularında Joe Biden'e yardım etmek için ilk günden itibaren hazır olacak.
 Çok hırslı olduğu ve her zaman diplomatik olmadığı bilinen bu 55 yaşındaki Afro-Amerikalı kadın, 2009-2013 yılları arasında BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya ve Çin ile tartışmalara katıldı.
1994 yılında Ruanda'daki soykırımdan etkilenen ve Bill Clinton döneminde çaresiz kalan Afrika'daki bu uzman, Beyaz Saray'ın kulislerini iyi biliyor. Arkadaşı Barack Obama ile ilişkili olan resmi, Donald Trump'ın iyi muamelede bulunmadığı Washington müttefiklerine de güvence veriyor.
Washington'daki ABD Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Profesörü olan David Parker, "Joe Biden’ın onunla harika bir ilişkisi var. 8 yıl boyunca iyi bir şekilde çalıştılar. Bu onun önemli biri olduğunu gösteriyor" diye konuştu.
Ancak, Washington'da üniversite mezunu anne-babanın bir çocuğu olarak dünyaya gelen ve yüksek dereceleri olan Susan Rice hiçbir zaman seçilmedi. Bu nedenle Amerikan toplumunun gerçekliğinden uzak bir çalışan olarak kabul edilebilir.
2012'de Bingazi'de Amerikan diplomatik heyetine yönelik saldırı hakkındaki açıklamaları tartışmalara yol açtı. O sırada dışişleri bakanlığına aday olmaktan çekilmek zorunda kaldı ve ayrıca bu durum Trump'ın ordusunun hedefi olmasına neden oldu.
 
Karen Bass
Uzun parlamento kariyerine rağmen isminden çok söz edilmeyen Karen Bass’ın, Joe Biden'in tarafında kadın adaylar listesine dahil edilerek adını duyurması bir sürpriz oldu.  
Kongre'nin muhafazakar üyesi Bass’ın Barack Obama'ya sadık bir yardımcı olarak çalıştığı zaman yaptığı gibi 2024'te cumhurbaşkanlığına aday olmak istemediğini açıklaması başkan yardımcılığı adaylığına seçilmesini etkiledi.
66 yaşındaki Karen Bass, Kongre’deki siyah temsilciler grubuna başkanlık etti ve George Floyd adında polis şiddetine yönelik yasa tasarısının hazırlanmasına öncülük etti.
Bass, Kaliforniya eyaleti meclisinde 2004’ten beri temsilci olarak çalıştı ve 2011’de Temsilciler Meclisi’ne girmeden önce 2008’de meclisteki ilk Afro-Amerikan başkan oldu.
Ancak Cumhuriyetçiler Bass’ın sol tutumundan yararlanabilirler. 2016'da Küba Başkanı Fidel Castro'nun ölümünden sonra yayınladığı açıklamada "yüce liderin ölümünün Küba halkı için büyük bir kayıp olduğunu" yazması Florida'da kazanmak için Küba kökenli seçmenleri etkileyebilir.
Karen Bass, Joe Biden ile büyük bir acıyı paylaşıyor; çocuklarının kaybı. Eski Başkan Yardımcısı Biden, 1972'de kızının ve ilk eşinin öldüğü trafik kazasından dolayı ve daha sonra büyük oğlunun ölümü nedeniyle yaşadığı acıyı sık sık anlatıyor. Karen Pass, 2006 yılında bir araba kazasında kızını ve kayınpederini kaybetmişti.
Temmuz ayında, başkanlık kampanyasının zorluğu hakkında "The Atlantic" dergisinin sorduğu soruya, "Biliyor musun, tüm ihtimallere hazırım. Çocuklarımın ölümünden sonra her şeyi yapabilirim" diye konuştu. 
 
Elizabeth Warren
Senatör Warren, oylama sonuçlarında hayal kırıklığına uğrayarak Mart ayı başında çekilmeden önce Demokrat partinin hazırlık seçimlerinde en olası aday gibi görünüyordu.
Fikirlerine yakın olan arkadaşı Bernie Sanders'a destek  vermek yerine Nisan ayında Joe Biden'e katılmak için kampanya düzenledi.
Hazırlık seçimleri süresince kendisine yöneltilen eleştirilere rağmen eski rakibi için şiddetle kampanya yürüttü ve bir çevrimiçi bağış toplama kampanyasına katıldı.
Warren, Wall Street'e muhalif olduğu için Demokrat adaylar daha fazla sol meyilli seçmen çekebilir. Ayrıca anketler, Afro-Amerikalıların Kamala Harris'i tercih ettiklerini gösteriyor. 
Ancak 71 yaşındaki Elizabeth Warren, sağlam ve ilerici seçim programı ile Joe Biden'ı "radikal solun" elinde bir "kukla" olarak tanımlayan Trump taraflarına karşı argümanlarla endişeye neden olabilir. Cumhuriyet düşmanının, Amerikan Kızılderili kökenleri nedeniyle saldırıya uğrayacağı da kesin olarak görülüyor.
 
Tammy Duckworth
Senatör Tammy Duckworth, meslektaşı Karen Bass ve Elizabeth Warren’dan daha az şöhrete sahip. Eski bir savaşçı olan asya kökenli Duckworth, Irak savaşında bacağını kaybetmişti.
52 yaşındaki Bangkok doğumlu Duckworth, Washington'daki Kongre koridorlarında tekerlekli sandalye ile hareket ediyor ve  Orta Batı'da bir sanayi devleti olan Illinois'i temsil ediyor.  Duckworth, 2013'ten 2017'ye kadar Temsilciler Meclisi'nde ilk kez seçildi. Daha sonra ABD Senatosu’na seçildi.
ABD Ordusunda eski bir savaşçının ve Taylandlı bir annenin kızı olan Duckworth, 2004'te Irak'ta yaralanmadan önce ABD ordusuna ve donanmasına katıldı. Daha sonra Barack Obama hükümeti döneminde Gazi İşleri Bakanlığı’na girdi.
Washington'daki Amerikan Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Profesörü olan David Parker, gazileri seven bir ülkede, bu "savaş kahramanının" bazı seçmenlerden "seçmenlerin büyük bir kısmına" göre "daha yakın" olabileceğine inanıyor.
 
Sürpriz?
Diğer isimler, İspanyol Vali Gretchen Whitmer ve Michigan Valisi Michelle Lujan Grisham gibi hisseleri kısa süre önce düşmesine rağmen aylardır güçlü bir şekilde gündemde dolaşıyor. Bu durum, ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Val Demings ve hatta Senatör Tammy Baldwin için de önemli sayılıyor.
Biden'ın ekibi, ondan öncekiler gibi, beklenmedik bir isim ortaya çıkararak bir sürpriz yapabilir.



‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
TT

‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)

İsrail Ulusal Siber Güvenlik Müdürlüğü Başkanı Yossi Karadi, nadir görülen bir uyarıda bulunarak, siber tehditlerin ülkeleri anında çökme noktasına getirebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot’tan aktardığına göre Karadi, elektrik, su, trafik ışıkları ve hastane ağlarına yapılan siber saldırıların artık savaş aracı haline geldiğini ve bu saldırıların çoğunlukla saldırganın kimliğini gizlemek için vekil gruplar üzerinden gerçekleştirildiğini belirtti. Karadi dün Tel Aviv Üniversitesi’nde düzenlenen Siber Güvenlik Haftası konferansında yaptığı konuşmada, son altı ayda İsrail’in yürüttüğü savunma faaliyetlerinden bir kısmını paylaştı ve ‘ilk siber savaş’ olarak nitelendirdiği durumun endişe verici bir tablosunu çizdi.

Karadi, “Giderek savaşların dijital alanda başlayıp biteceği bir çağa doğru ilerliyoruz” dedi ve ‘dijital kuşatma’ terimini tanıttı. Karadi, bu senaryoda enerji santrallerinin duracağı, trafik ışıklarının çalışmayacağı, iletişim sistemlerinin çökeceği ve su kaynaklarının kirlenebileceğini vurgulayarak, “Bu hayali bir gelecek senaryosu değil, oldukça gerçekçi bir eğilim” ifadesini kullandı.

Karadi, dijital kuşatma kavramının sadece çekici bir ifade olmadığını, 15 yıl süren bir gelişimin sonucu olduğunu belirtti. Geçmişte devletler arasındaki siber savaşların çoğunlukla sessiz casusluk veya yalnızca askeri tesisleri hedef alan operasyonlar olduğunu söyleyen Karadi, son yıllarda durumun değiştiğini ve yeni düşmanın yalnızca sır çalmayı değil, sivil yaşamı kesintiye uğratmayı amaçladığını ifade etti.

Yediot Ahronot’a göre, siber savaşların başlangıç noktası olarak kabul edilen olay, 2010 yılında Stuxnet virüsünün ortaya çıkmasıydı. Yabancı raporlara göre virüs, İran’ın Natanz Nükleer Tesisi’ndeki santrifüjleri hedef almak için İsrail ve ABD tarafından kullanılmıştı ve yalnızca belirli endüstriyel kontrol birimlerini etkileyerek sivil bilgisayarlar veya alakasız altyapıya zarar vermekten kaçınıyordu.

Karadi, dönüm noktasının ise geçen on yılın ortalarında Doğu Avrupa’da yaşandığını belirtti. Rus hacker grubu Sandworm, teorik olarak mümkün görülmeyen bir adım atarak Ukrayna elektrik şebekesini hackledi ve yüz binlerce evi dondurucu soğukta karanlığa gömdü. Bu olaydan sonra siber operasyonlar, yalnızca askeri hedeflere yönelik silahlar olmaktan çıkarak, sivil nüfusu hem psikolojik hem fiziksel olarak etkileme aracına dönüştü. Ayrıca, 2017’de Kuzey Kore’ye atfedilen WannaCry fidye yazılımı saldırısının, siber silahların nasıl kontrolden çıkabileceğini gösterdiği ve dünya genelinde hastaneler ile acil servisleri rastgele etkileyerek felce uğrattığı ifade edildi.

Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)

Tehlikeli bir artış

Karadi, İran’ın siber terör doktrinini benimsemiş olmasının tehlikeli bir örneğini paylaştı: 2020 yılında İsrail su şebekesindeki klor seviyesini değiştirmeye yönelik girişim, başarılı olsaydı kitlesel zehirlenmeye yol açabilirdi.

Karadi, o tarihten bu yana İran’ın siber saldırılarının İsrail’de sivil altyapıyı hedef aldığını, hastaneler, alarm sistemleri ve elektrik şebekesine yönelik tekrar eden girişimlerin bu kapsamda olduğunu belirtti.

Hastanelere yönelik saldırıların yeni bir boyut kazandığını vurgulayan Karadi, yakın zamanda Shamir Tıp Merkezi’ne yapılan siber saldırıyı örnek gösterdi. Saldırının arkasında, sıradan bir suç örgütü gibi görünen ‘Qilin’ adlı bir grup bulunuyordu. Karadi, bu durumun devletlerin, sorumluluğu gizlemek için vekil siber gruplar aracılığıyla saldırılar düzenlemesi trendini gösterdiğini ve bunun yalnızca İsrail’e özgü olmadığını aktardı. ABD ve Avrupa istihbarat raporları da benzer eğilimleri doğruluyor.

Çin’de de ‘Volt Typhoon’ gibi grupların, kâr amacı gütmeden ABD’nin kritik altyapısına sızmalar yaparak olası bir gelecekteki saldırıya hazırlık yaptıkları tespit edilmiş durumda.

Karadi, İran saldırılarında karma bir taktik gözlendiğini söyledi: Weizmann Enstitüsü’ne bir füze atılırken, aynı zamanda güvenlik kameralarına sızılarak çarpma anı gerçek zamanlı olarak kaydedildi ve psikolojik etkisi artırıldı. Aynı zamanda çalışanlara tehdit mesajları ve sızdırılmış kişisel bilgiler gönderildi.

Bu yöntem, Ukrayna savaşında görülen siber saldırılarla benzerlik taşıyor; Rus hackerlar, internet servis sağlayıcılarını hedef alarak bilgi akışını engelliyor ve korku yayıyordu.

Konuşmasını yapay zekâ çağının getirdiği fırsatlar ve risklerle tamamlayan Karadi, “Dijital sistemlere tamamen bağımlılık ve yapay zekâdaki hızlı gelişim, büyük fırsatlar sunuyor, ancak saldırganlara da sınırsız hareket alanı sağlıyor” uyarısında bulundu.

Yediot Ahronot gazetesi, Karadi’nin mesajını özetleyerek, “Gelecek savaşta klavye, roketten daha az öldürücü olmayacak” ifadeleriyle duyurdu.


İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
TT

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez bugün yağmur yağdı ve bu durum, yüzyılı aşkın süredir en kurak sonbaharını yaşayan ülke için rahatlama getirdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardı habere göre kuraklık, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın, başkent çevresindeki barajları dolduracak kadar şiddetli yağmur yağmazsa, İran'ın aralık ayı sonuna kadar hükümetini Tahran dışına taşıması gerekebileceği uyarısında bulunmasına yol açmıştı.

Meteorologlar bu sonbaharı ülke genelinde 50 yıldan fazla süredir yaşanan en kurak sonbahar olarak tanımladı; bu durum, 1979 İslam Devrimi'nden bile öncesine denk geliyor ve tarım için büyük miktarda suyu verimsiz bir şekilde tüketen sistemi daha da zorluyor. Ajans, su krizinin ülkede siyasi bir mesele haline geldiğini, özellikle de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, iki ülke arasında geçen haziran ayında 12 gün süren bir savaş yaşanmasına rağmen, İran'a bu konuda defalarca yardım teklifinde bulunmasının ardından bu durumun daha da belirginleştiğini belirtti.

20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)

Netanyahu, 2018'de yayınlanan bir tanıtım videosunda İran halkına şahsen seslenerek, "milyonlarca insanın hayatını tehdit eden ciddi su kıtlığı" sorununu ele almak üzere Farsça bir internet sitesinin açılışını duyurdu. İranlıların su ihtiyaçlarına yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir İsrail girişimi olan "İran Halkı İçin Yaşam"ı şahsen desteklemeye hazır olduğunu belirtti. Batı Kudüs'teki ofisinde çekilen video, Netanyahu'nun bir tuz arıtma tesisinden geldiğini iddia ettiği kaptan kendine bir bardak su doldurmasıyla başlıyor. Ardından İranlıların karşı karşıya olduğu vahim su krizinden bahsediyor.

Netanyahu, 12 günlük savaşın ardından geçen ağustos ayında İranlılara mesajını yineleyerek şunları söyledi: “Liderleriniz 12 günlük savaşı bize zorla dayattılar ve ezici bir yenilgiye uğradılar. Her zaman yalan söylüyorlar.” Sözlerine şöyle devam etti: “İran'da her şey çöküyor. Bu kavurucu yazda, çocuklarınız için temiz, soğuk su bile yok. Bu, İran halkına karşı gösterilen en büyük ikiyüzlülük ve saygısızlıktır. Bu durumu hak etmiyorsunuz.”


İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
TT

İran'ın sınır bölgesinde düzenlenen bir saldırıda 3 Devrim Muhafızı öldürüldü

Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)
Tahran'da bir güvenlik görevlisi (Arşiv- Reuters)

İran'ın Tesnim haber ajansının haberine göre İran'ın güneydoğusundaki sınır bölgesinde "terörist gruplar" tarafından düzenlenen bir saldırıda üç Devrim Muhafızı öldürüldü.