Biden’ın başkan yardımcısı görevi için seçtiği kadın adayların tam listesi

Biden’ın başkan yardımcısı görevi için seçtiği kadın adayların tam listesi
TT

Biden’ın başkan yardımcısı görevi için seçtiği kadın adayların tam listesi

Biden’ın başkan yardımcısı görevi için seçtiği kadın adayların tam listesi

Joe Biden'ın Donald Trump ile karşı karşıya geleceği 3 Kasım seçimleri için ABD'nin başkan yardımcısı olarak görev yapacak ilk kadın adayına yönelik seçimiyle ilgili bazı isimler öne çıkmaya başladı.
Ankatler, Trump’ı geride bırakan Biden’ın başkan yardımcısının açıklamasının Demokratların oy kullanma niyetleri üzerinde çok az etkisi olacağını gösterirken, bazıları ise bu seçimle özellikle siyahlar veya 2016 yılında Trump’ın çevresinde olan ortabatı eyaletleri arasından daha fazla seçmen çekerek bunun bir fark yaratabileceğini düşünüyor.
AFP’ye göre, siyahi George Floyd’un öldürülmesi polis şiddetine ve ırkçılığa karşı büyük bir öfkeye neden oldu ve siyah bir aday seçmesi için Biden’a yönelik baskıları artırdı.
 
Kamala Harris
 55 yaşındaki Senatör Kamala Harris, hazırlık seçimleri sırasında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı: "Annem bana çok sık söylerdi: Kamala, birçok şeyi başaranlar arasında olabilirsin. Sonuncu olmamak için çok çalış."
Jamaika ve Hint kökenli Harris, kariyerinin başlangıcından bu yana birçok öncü unvanlar aldı. Bu listeye, ilk siyah kadın aday ve ABD'nin ilk kadın başkan yardımcısı unvanını eklemek istiyor.
San Francisco'da başsavcı olarak görev yaptığı iki dönemden sonra (2004-2011), iki kez Kaliforniya başsavcısı (2011-2017) seçildi ve ülkenin en kalabalık eyaletinin yargı bölgelerine başkanlık eden ilk kadın ve aynı zamanda ilk siyah kişi oldu.
Ocak 2017'de Washington'daki Temsilciler Meclisi’nin önünde, Güney Asya kökenli ilk kadın ve Amerikan tarihinde ikinci siyah senatör olarak yemin etti.
Kamala Harris, 1960'lı yıllarda Kaliforniya'nın Auckland eyaletinde, ebeveynlerinin medeni haklar mücadelesinden gurur duyarak ilerici bir ailede büyüdü.
Demokrat aday Joe Biden, Harris’i çok iyi tanıyordu. Harris 2015 yılında kanserden ölen Biden’ın oğlu Beau Biden'e yakındı. Ancak Harris, 2019'da bir araya geldikleri ilk tartışma sırasında, özellikle 1970’lerdeki ırkçılık politikasıyla ilgili konularda ona sürpriz saldırıda bulundu. Harris, siyah öğrencileri beyaz mahallelere taşıyan otobüslerden birinde küçük bir kız olarak nasıl seyahat ettiğini duygularıyla anlattı.
Harris söz konusu tartışmadan sonra anketlerde üst sıralara yükseldi, ancak kısa süre sonra seçim programlarını açıkça tanımlamakta zorlandığında hızla geriledi. 
Aralık ayındaki Demokratik hazırlık seçimlerinde başarısız olduktan sonra Mart ayında Joe Biden ile ittifak kurdu.
Ancak Biden’ın bazı müttefikleri, Harris’i eleştirerek yeterli "pişmanlık" ifade etmediği için onu affetmediler ve onu adaylığa karşı çok "hırslı" olmaması için uyardılar.
Bu, cinsiyetçiliği eleştiren Kamala Harris'in desteğini artırmak için yeterli oldu.
 
Susan Rice 
 Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçiliği ve daha sonra eski Başkan Barack Obama döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinden sonra Susan Rice’ın en deneyimli Amerikan diplomatlarından biri olduğu inkar edilemez. Bu nedenle, hassas dış politika konularında Joe Biden'e yardım etmek için ilk günden itibaren hazır olacak.
 Çok hırslı olduğu ve her zaman diplomatik olmadığı bilinen bu 55 yaşındaki Afro-Amerikalı kadın, 2009-2013 yılları arasında BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya ve Çin ile tartışmalara katıldı.
1994 yılında Ruanda'daki soykırımdan etkilenen ve Bill Clinton döneminde çaresiz kalan Afrika'daki bu uzman, Beyaz Saray'ın kulislerini iyi biliyor. Arkadaşı Barack Obama ile ilişkili olan resmi, Donald Trump'ın iyi muamelede bulunmadığı Washington müttefiklerine de güvence veriyor.
Washington'daki ABD Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Profesörü olan David Parker, "Joe Biden’ın onunla harika bir ilişkisi var. 8 yıl boyunca iyi bir şekilde çalıştılar. Bu onun önemli biri olduğunu gösteriyor" diye konuştu.
Ancak, Washington'da üniversite mezunu anne-babanın bir çocuğu olarak dünyaya gelen ve yüksek dereceleri olan Susan Rice hiçbir zaman seçilmedi. Bu nedenle Amerikan toplumunun gerçekliğinden uzak bir çalışan olarak kabul edilebilir.
2012'de Bingazi'de Amerikan diplomatik heyetine yönelik saldırı hakkındaki açıklamaları tartışmalara yol açtı. O sırada dışişleri bakanlığına aday olmaktan çekilmek zorunda kaldı ve ayrıca bu durum Trump'ın ordusunun hedefi olmasına neden oldu.
 
Karen Bass
Uzun parlamento kariyerine rağmen isminden çok söz edilmeyen Karen Bass’ın, Joe Biden'in tarafında kadın adaylar listesine dahil edilerek adını duyurması bir sürpriz oldu.  
Kongre'nin muhafazakar üyesi Bass’ın Barack Obama'ya sadık bir yardımcı olarak çalıştığı zaman yaptığı gibi 2024'te cumhurbaşkanlığına aday olmak istemediğini açıklaması başkan yardımcılığı adaylığına seçilmesini etkiledi.
66 yaşındaki Karen Bass, Kongre’deki siyah temsilciler grubuna başkanlık etti ve George Floyd adında polis şiddetine yönelik yasa tasarısının hazırlanmasına öncülük etti.
Bass, Kaliforniya eyaleti meclisinde 2004’ten beri temsilci olarak çalıştı ve 2011’de Temsilciler Meclisi’ne girmeden önce 2008’de meclisteki ilk Afro-Amerikan başkan oldu.
Ancak Cumhuriyetçiler Bass’ın sol tutumundan yararlanabilirler. 2016'da Küba Başkanı Fidel Castro'nun ölümünden sonra yayınladığı açıklamada "yüce liderin ölümünün Küba halkı için büyük bir kayıp olduğunu" yazması Florida'da kazanmak için Küba kökenli seçmenleri etkileyebilir.
Karen Bass, Joe Biden ile büyük bir acıyı paylaşıyor; çocuklarının kaybı. Eski Başkan Yardımcısı Biden, 1972'de kızının ve ilk eşinin öldüğü trafik kazasından dolayı ve daha sonra büyük oğlunun ölümü nedeniyle yaşadığı acıyı sık sık anlatıyor. Karen Pass, 2006 yılında bir araba kazasında kızını ve kayınpederini kaybetmişti.
Temmuz ayında, başkanlık kampanyasının zorluğu hakkında "The Atlantic" dergisinin sorduğu soruya, "Biliyor musun, tüm ihtimallere hazırım. Çocuklarımın ölümünden sonra her şeyi yapabilirim" diye konuştu. 
 
Elizabeth Warren
Senatör Warren, oylama sonuçlarında hayal kırıklığına uğrayarak Mart ayı başında çekilmeden önce Demokrat partinin hazırlık seçimlerinde en olası aday gibi görünüyordu.
Fikirlerine yakın olan arkadaşı Bernie Sanders'a destek  vermek yerine Nisan ayında Joe Biden'e katılmak için kampanya düzenledi.
Hazırlık seçimleri süresince kendisine yöneltilen eleştirilere rağmen eski rakibi için şiddetle kampanya yürüttü ve bir çevrimiçi bağış toplama kampanyasına katıldı.
Warren, Wall Street'e muhalif olduğu için Demokrat adaylar daha fazla sol meyilli seçmen çekebilir. Ayrıca anketler, Afro-Amerikalıların Kamala Harris'i tercih ettiklerini gösteriyor. 
Ancak 71 yaşındaki Elizabeth Warren, sağlam ve ilerici seçim programı ile Joe Biden'ı "radikal solun" elinde bir "kukla" olarak tanımlayan Trump taraflarına karşı argümanlarla endişeye neden olabilir. Cumhuriyet düşmanının, Amerikan Kızılderili kökenleri nedeniyle saldırıya uğrayacağı da kesin olarak görülüyor.
 
Tammy Duckworth
Senatör Tammy Duckworth, meslektaşı Karen Bass ve Elizabeth Warren’dan daha az şöhrete sahip. Eski bir savaşçı olan asya kökenli Duckworth, Irak savaşında bacağını kaybetmişti.
52 yaşındaki Bangkok doğumlu Duckworth, Washington'daki Kongre koridorlarında tekerlekli sandalye ile hareket ediyor ve  Orta Batı'da bir sanayi devleti olan Illinois'i temsil ediyor.  Duckworth, 2013'ten 2017'ye kadar Temsilciler Meclisi'nde ilk kez seçildi. Daha sonra ABD Senatosu’na seçildi.
ABD Ordusunda eski bir savaşçının ve Taylandlı bir annenin kızı olan Duckworth, 2004'te Irak'ta yaralanmadan önce ABD ordusuna ve donanmasına katıldı. Daha sonra Barack Obama hükümeti döneminde Gazi İşleri Bakanlığı’na girdi.
Washington'daki Amerikan Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi Profesörü olan David Parker, gazileri seven bir ülkede, bu "savaş kahramanının" bazı seçmenlerden "seçmenlerin büyük bir kısmına" göre "daha yakın" olabileceğine inanıyor.
 
Sürpriz?
Diğer isimler, İspanyol Vali Gretchen Whitmer ve Michigan Valisi Michelle Lujan Grisham gibi hisseleri kısa süre önce düşmesine rağmen aylardır güçlü bir şekilde gündemde dolaşıyor. Bu durum, ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Val Demings ve hatta Senatör Tammy Baldwin için de önemli sayılıyor.
Biden'ın ekibi, ondan öncekiler gibi, beklenmedik bir isim ortaya çıkararak bir sürpriz yapabilir.



Deniz gücü olarak Çin, ABD'nin çevreleme stratejisini bozacak mı?

Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)
Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)
TT

Deniz gücü olarak Çin, ABD'nin çevreleme stratejisini bozacak mı?

Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)
Güney Çin Denizi üzerinde keşif uçuşu yapan bir Çin donanma helikopteri (Arşiv – AP)

Çin, 600 yıl aradan sonra deniz gücüne yeniden açılıyor. Coğrafi konumu gereği hem kara hem deniz ülkesi olarak sınıflandırılan Çin’in kara sınırları 14 ülke ile 22 bin 117 kilometre, deniz sınırları ise 18 bin kilometre uzunluğunda.

15. yüzyılda Çin, yaklaşık 300 savaş gemisinden oluşan en büyük donanmaya sahipti (günümüzde bu sayı 370). O dönemde Çin’in denizlerdeki hâkimiyeti tartışmasızdı; hem Pasifik hem de Hint Okyanusu’nda etkin bir güç olarak öne çıkıyordu. İlginç olan, o dönemin deniz komutanı Zheng He’nin Han etnisitesinden olmamasıydı. Müslüman ve Moğol kökenli olan Zheng He, o dönemde Hac görevini de yerine getirmişti. Zheng He’nin okyanus seferlerinin amacı halkları boyunduruk altına almak değildi. Seferler daha çok vergi toplamak ve kültürel alışverişi sağlamak üzerine kuruluydu; gemilerinde askerlerin yanı sıra tercümanlar ve doktorlar da bulunuyordu.

O dönemde okyanuslar, sömürgeciliği kolaylaştıran bir araç değil; uygarlıkları birbirine bağlayan bir köprü işlevi görüyordu. Ancak bu, gücün kullanılmadığı anlamına gelmiyordu; güç, ‘yumuşak güçle’ birlikte var oluyordu. Zheng He, son seferinde hayatını kaybetti ve cenazesi denize bırakıldı. Onun ardından Ming Hanedanı, denizlerdeki etkinliğini azaltma kararı alarak kuzeyden gelebilecek Moğol tehlikesine odaklandı.

dfrgt
Çin ve Tayvan bayrakları (Reuters)

Dünya değişti ve Çin birçok krizden geçti; özellikle Batı’nın ve komşusu Japonya’nın yol açtığı ‘Aşağılanma Yüzyılı’ bu dönemin en çarpıcı örneklerindendi. Bu süreçten sonra Napolyon’un sözleri gündeme geldi: “Çin uyuyor, bırakın uyusun; çünkü uyandığında dünyayı sarsacak.”

Çin, zamanla kıyı savunması veya ‘önleme yoluyla caydırma stratejisi’ (Green Navy-Denial) anlayışından uzaklaşarak, uzak mesafelerde operasyon yapması öngörülen ‘mavi su donanması’ (Blue Navy) stratejisine geçti.

Stratejik etki

Çin’in güçlü bir deniz gözüne sahip olması mantıklı görünüyor. Çünkü deniz güvenliği ve deniz geçiş noktalarının (Choke Points) kontrolü hâlâ büyük ölçüde Amerikan donanmasının insafına bağlı. Bu durum özellikle Güney Çin Denizi ve Malakka Boğazı için geçerli. Çin, enerji ihtiyacının yüzde 80’ini bu boğaz üzerinden karşılıyor ve toplam ticaretinin yüzde 66’sı da buradan geçiyor. Bazı strateji uzmanlarına göre Çin, bu sıkışmış durumdan iki yolla çıkmaya çalışıyor: Birincisi, ABD ile deniz rekabeti; ikincisi ise Kuşak ve Yol Girişimi’ne dayalı strateji. Söz konusu girişim, Çin’i Amerikan deniz hâkimiyetinden kurtarırken, aynı zamanda ülkeyi en önemli rakibi Rusya’nın insafına bırakıyor. Peki Çin, ulusal güvenliğini bir rakibinin eline bırakmayı kabul edecek mi?

b
Mayıs 2024'te gizli bir yerde yapılan denemeler sırasında Çin’in üçüncü uçak gemisi Fujian'ı gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)

ABD’nin Büyük Okyanus’taki stratejisi, Çin’i coğrafi olarak kuşatma üzerine kurulu. Bu strateji, güney Japonya’dan Tayvan üzerinden Malezya’ya uzanan Birinci Ada Zinciri (First Island Chain) ve temel ağırlık merkezi olarak Guam Deniz Üssü’ne dayanan İkinci Ada Zinciri’ne dayanıyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Tayvan’ı ana topraklara katmayı 2027 yılı için öngörüyorsa, Çin donanmasının buna uygun araçlara sahip olması gerekiyor; bu araçların başında uçak gemileri geliyor.

Fujian uçak gemisi

Çin’in üçüncü uçak gemisi, diğerlerinden farklı olarak tamamen Çin yapımı ve üstün teknolojiye sahip. Gemide, uçakları fırlatmak için elektromanyetik (Electromagnetic) katapult sistemi kullanılıyor. ABD’nin çoğu uçak gemisinin aksine nükleer enerjiyle çalışmıyor, ancak katapult sistemi bakımından USS Gerald R. Ford ile benzerlik gösteriyor. Gemide 50’den fazla uçak barındırılabiliyor; bunlar arasında hayalet uçaklar, erken uyarı uçakları (örneğin KJ-600) ve çok sayıda insansız hava aracı (İHA) da bulunuyor. Uçak gemisi, yakıt ikmali yapmadan denizde 45 gün boyunca görev yapabiliyor.

cdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump ve Japonya Başbakanı Sanae Takaichi, 28 Ekim 2025 tarihinde Tokyo'da düzenlenen ABD-Japonya ticaret anlaşmasının imza töreninde (Reuters)

Zayıflıklar ve sınırlamalar

Askeri uzmanlar, Çin’in bu başarısını son derece önemli buluyor; çünkü uçak gemisine sahip olmak, bir ülkenin küresel düzeydeki konumunu ve gücünü yansıtıyor. 21. yüzyıldaki savaşlarda bunun tersinin kanıtlanması mümkün olsa da, uçak gemisi Çin’e sahillerden uzak denizlerde ileri düzeyde varlık gösterme imkânı sağlıyor. Üzerindeki uçaklar sayesinde hızlı bir askeri müdahale olanağı da sunuyor. Bu uçak gemisi, diğer iki gemiyle birlikte Tayvan çevresinde görev yaptığında, ABD’nin deniz planlarını ve bölgedeki diğer ülkelerin stratejilerini zorlayabilir. Ancak gemi tek başına çalışamıyor; bunun için deniz üslerine ihtiyaç var ve Çin’in çevresindeki birçok ülke ile deniz sınırı sorunları bulunduğundan bu üsler mevcut değil. Buna ek olarak, deniz savaşları konusundaki deneyim ve birikim de kritik bir faktör. 1775’te kurulan ABD donanması, özellikle 2. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş dönemlerinde yaklaşık 249 yıl boyunca tecrübe kazandı. ABD’nin 11 uçak gemisi bulunuyor; hepsi nükleer enerjiyle çalışıyor ve özellikle toplu operasyonlar, hızlı konuşlanma ve uygulama gibi kabiliyetlere sahip. 21. yüzyılda ise teknoloji hızla ilerlediği için, uçak gemisinin korunması büyük önem taşıyor; zira gemiler büyük ve hareketleri nispeten yavaş.

Güvenlik ikilemi

Güvenlik ikilemi şu prensibe dayanıyor: Güvenliğini artırdıkça, başkasının güvenliğini tehdit edersin. Bu nedenle, yeni bir tehdide uyum sağlamak için kendi güvenliğini geliştirmek gerekir. Kendi güvenliğini artırdığında ise diğerinin güvenliği tehlikeye girer ve o da güvenliğini yeniden güçlendirmek zorunda kalır; süreç böyle devam eder. Çin’in uçak gemisi Fujian da bu prensipten muaf değil; gemi, özellikle Tayvan çevresinde Doğu Asya’daki stratejik dinamikleri hareketlendirdi.

thy
Güney Kore'nin Busan kentindeki bir deniz üssünde bulunan USS George Washington uçak gemisi (Arşiv – EPA)

Japonya Başbakanı Sanae Takaichi’ye, Çin’in Tayvan’a saldırması hâlinde nasıl bir tutum izleneceği sorulduğunda şu yanıtı verdi: “Bu, varoluşu tehdit eden bir durumdur.” Japonya’nın 2015 Güvenlik Yasası’na göre bu ifade, kaçınılmaz bir askeri karşılık anlamına geliyor. Coğrafyanın jeopolitiği belirlemesi, Japonya’nın 14 bin 125 adadan oluşması, deniz hatlarının ulusal güvenlik açısından yaşamsal olması ve ülkenin Birinci Ada Zinciri’nin en kritik düğüm noktası konumunda bulunması nedeniyle, Çin’in Tayvan’ı ele geçirme girişimi hem Japonya’nın ulusal güvenliğine doğrudan tehdit oluşturacak hem de hayati deniz hatlarını tehlikeye atacaktır. Örneğin Japonya, sıvılaştırılmış doğal gazın yüzde 99’unu deniz yoluyla ithal ediyor; çünkü deniz, en ucuz ve en etkili güzergâh.

Bu nedenle, Çin’in artan askeri faaliyetlerine karşılık Japonya, özellikle seyir füzeleri ve hipersonik füzeler başta olmak üzere silah envanterini modernize etmeye başladı. Uzmanlara göre, eğer bir çatışma çıkarsa bu savaş büyük ölçüde deniz merkezli olacak.

Aynı çerçevede, Çin’in deniz gücü modernizasyonu nedeniyle ABD de Pasifik’teki ana askeri ağırlık merkezi olan Guam Deniz Üssü’nü, 360 derece kapsama sağlayan hava savunma sistemleriyle güçlendirdi.

Çin’in yaklaşımının, Mao Zedong’un ‘kalem ve silah’ doktrinine dayandığı belirtiliyor. Buna göre ‘kalem’, ulusal ve uluslararası kamuoyunu hazırlamak için; ‘silah’ ise kalemin yetersiz kaldığı noktada devreye girmek için kullanılıyor. Aynı zamanda Çin, büyük düşünür Sun Tzu’nun ‘düşmanın stratejisini hedef alma’ ilkesine dayanarak doğrudan çatışmadan kaçınan bir yöntem izliyor. Bu bağlamda Pekin, ‘salami stratejisi’ yerine ‘cabbage stratejisini’ benimsiyor. Cabbage stratejisi, elde edilen her kazanımın sağlamlaştırılması ve geri döndürülemez biçimde bir sonrakine geçilmesine dayanıyor.

Ancak bütün bu teorik analizlere rağmen asıl yanıt sahada verilecek. Dolayısıyla kritik soru şu: Çin ordusu ve donanması muhtemel savaş sahnesi için gerçekten hazır mı?

*Bu makale Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından kaleme alındı.


Ukrayna’ya karşı savaşan “Donbas Kovboyu’nu” öldüren Rus askerlere hapis cezası

Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
TT

Ukrayna’ya karşı savaşan “Donbas Kovboyu’nu” öldüren Rus askerlere hapis cezası

Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)
Bentley, eski ABD Başkanı Barack Obama'ya "faşist ve ırkçı" demesiyle de gündem olmuştu (@bentleyrussell / Instagram)

Ukrayna'ya karşı savaşan ABD vatandaşı Russell Bentley'in ölümünden sorumlu tutulan 4 Rus askere hapis cezası verildi.

Donetsk'in Kremlin'in kontrolündeki bölgesinde görülen duruşmada karar dün açıklandı.

Mahkeme, Binbaşı Vitaliy Vansitaski ve Teğmen Andrey Iordanov'un askeri rütbelerini sökerek ikisine de 12 ay hapis cezası verdi. Çavuş Vladislav Agaltsev 11 yıl, olaya karışan diğer bir askerse işlenen suçu gizlediği gerekçesiyle 1,5 yıl hapis cezası aldı.

Açıklamada, 63 yaşındaki Bentley'nin geçen yıl Ukrayna'nın Donetsk'e düzenlediği saldırıya ilişkin görüntülerden bir belgesel hazırlarken Rus askerlerince 'ajan sanılarak' gözaltına alındığı belirtildi.

Askerlerin, "Donbas Kovboyu" diye de bilinen ABD vatandaşının kafasına çuval geçirip onu zorla arabaya soktuğu belirtildi.

Bentley'nin ağır darp ve işkence sonucu yaşamını yitirdiği aktarıldı. Rus askerlerin cesedi ortadan kaldırmak için arabanın bagajına yerleştirip aracı patlattığı ifade edildi.   

Russell Bentley'in Moskova kontrolündeki Ukrayna topraklarında ölümü Rusya'da tepki yaratmıştı.

"Teksaslı" diye de anılan Amerikan vatandaşının, Ukrayna ordusunun Donetsk'teki Petrovski bölgesine geçen yıl 8 Nisan'da düzenlediği topçu saldırısının ardından kaybolduğu bildirilmişti.

Eşi Lyudmilla da Bentley'nin Rus ordusuna ait 5. Tank Tugayı'ndaki askerler tarafından kaçırıldığını söyleyerek serbest bırakılmasını istemişti.

2014-2017'de Donetsk'teki Kremlin yanlısı ayrılıkçıların safına katılarak Vostok Taburu'nda Ukrayna'ya karşı savaşan Bentley, 2021'de Rusya pasaportu da almıştı. 

Bentley, tabura katılmak için GoFundMe üzerinden topladığı 2 bin dolarla Rusya'ya gitmişti.

BBC, Bentley'nin Rusya'daki radikal solcu "Sut' vremeni" (Zamanın Özü) hareketinin parçası olduğunu da yazmıştı. Rus milliyetçiliğiyle komünizm düşüncesini merkez alan hareket, Sovyetler Birliği'ni yeniden diriltmeyi amaçlıyor.

Independent Türkçe, Guardian, CBS News


Meksika, ABD'nin Rus ajanı listesini kale almamış

Meksika, BM'deki oylamalarda Ukrayna'nın egemenliğini savunurken Rusya'ya yaptırım konusunda çekimser davranıyor (Reuters)
Meksika, BM'deki oylamalarda Ukrayna'nın egemenliğini savunurken Rusya'ya yaptırım konusunda çekimser davranıyor (Reuters)
TT

Meksika, ABD'nin Rus ajanı listesini kale almamış

Meksika, BM'deki oylamalarda Ukrayna'nın egemenliğini savunurken Rusya'ya yaptırım konusunda çekimser davranıyor (Reuters)
Meksika, BM'deki oylamalarda Ukrayna'nın egemenliğini savunurken Rusya'ya yaptırım konusunda çekimser davranıyor (Reuters)

New York Times'ın (NYT) Meksika ya da ABD yönetimlerinde geçmişte çalışmış veya hâlâ görev yapan 9 kişiye dayandırdığı haber, iki ülke arasındaki uyumsuzluğu ortaya koydu. 

ABD'nin güney komşusunu topraklarında diplomat kisvesi altında faaliyet gösteren istihbaratçılara karşı uyardığı ancak Meksika'nın bu kişileri sınır dışı etmediği bildirildi. 

Mart 2022'de ABD'li General Glen VanHerck'in "Meksika, dünyada en fazla Rus ajanına sahip olan ülke" dediği, dönemin Meksika lideri Andres Manuel Lopez Obrador'un bu iddiayı "Bizde böyle bir bilgi yok" diye yanıtladığı hatırlatıldı. 

Ancak o sırada iki ülkenin bu konu hakkında defalarca bilgi alışverişinde bulunmuş ve Lopez Obrador'un doğrudan uyarılmış olduğu belirtildi. 

Amerikan gazetesinin kaynakları, Meksika'daki Rusya Büyükelçiliği'nde çalışan 25'e yakın ajandan oluşan bir liste CIA tarafından iletilse de bu kişilerin sınır dışı edilmesi için hiçbir girişimde bulunulmadığını öne sürdü. 

Amerikalı yetkililer, Meksika'nın turistik bir yer olmasına ve ABD'ye yakınlığına işaret etti. Rus ajanlarının Meksika'da buluşup ABD topraklarında edindikleri istihbaratı gizlice paylaşmalarının bu sayede kolaylaştığını dile getirdiler.

NYT, Rusya'nın Meksikalıları ABD ve Avrupa devletleriyle karşı karşıya getirme çabaları konusunda Birleşik Krallık ve Fransa'nın da Meksika'yı uyardığını bildirdi. 

Meksika'daki ABD Büyükelçiliği'ne Rusya'nın faaliyetlerini gözlemlemekten sorumlu bir kişinin atandığı, benzer bir şekilde Fransa'nın da dezenformasyona odaklanan bir kişiyi görevlendirdiği vurgulandı. 

Rusya Büyükelçiliği ise ajan iddialarını reddederek Meksika'yla iyi ilişkilere sahip olduğunu bir e-postayla NYT'ye iletti. 

NYT iki hafta önce yayımladığı bir başka haberde de Rusya'nın Meksika'daki dezenformasyon çalışmalarını son iki yılda artırdığını bildirmişti. 

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla gazeteye konuşan kaynaklar, dezenformasyon kampanyasının Sputnik ve RT gibi Kremlin'e ait medya kuruluşları tarafından yürütüldüğünü ileri sürmüştü. 

Özellikle ABD'nin en büyük ticaret ortağı olan Meksika'nın hedef alındığı aktarılmıştı.

Independent Türkçe, New York Times, NDTV