Çin, TikTok’uABD’yi gözetlemek için mi kullandı?

Trump’ın uygulamayı yasaklayacağına ilişkin açıklamalarının arkasında ABD’nin ulusal güvenliğine yönelik olası tehditler var

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Çin, TikTok’uABD’yi gözetlemek için mi kullandı?

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)

İsa Nehari
Sosyal paylaşım sitesi TikTok’un ABD’deki on milyonlarca kullanıcısı cumartesi gününe, ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin merkezli ByteDance’a ait uygulamayı ulusal güvenliğe yönelik olası tehditler oluşturduğu gerekçesiyle yasaklama niyetinde olduğuna ilişkin açıklamaları ile başladı. Trump’ın bu adımı Washington ve Pekin arasındaki gerilimin tekrar tırmanmasına yol açtı.

Güvenlik riskleri
Geçtiğimiz iki haftadan beri tartışmalara konu olan uygulamanın adı, Pekin’deki istihbarat birimlerinin lehine casusluk yapma ve bilgi çalma eylemlerinde bulunma ihtimaline ilişkin birtakım iddialara karıştı. ABD’li yetkililer, uygulamanın kötü amaçlar doğrultusunda kullanılmasına ilişkin endişelerini dile getirirken şirket, Çin hükümeti ile ilgili herhangi bir bağının olmadığını vurguladı.
Beyaz Saray Ticaret Danışmanı Peter Navarro geçen ay yaptığı açıklamada orduya, Çin Komünist Parti’sine ve Çin’deki resmi kurumlara kullanıcıların verilerini gönderdikleri gerekçesiyle TikTok ve WeChat uygulamalarına karşı “sağlam bir icraatta” bulunulmasını umduğunu söylemişti. Navarro’nun bu açıklamaları, dünyanın dört bir yanında kullanıcıların verilerinin güvenliği ve bundan önce bu iddiaların doğruluk payı, ABD’nin Pekin’i koronavirüs (Kovid-19) pandemisini yaymakla suçladığı sıralarda ortaya atılmasının nedenleri ve son olarak Çin’in yurtdışındaki konsolosluklarını casusluk için kullanmasına ilişkin insanların kafasında soru işaretleri oluşmasına yol açmıştı.

Geçmişteki örnekler şüpheleri körüklüyor
İki ülke arasındaki siyasi gerginlik bir tarafa bırakıldığında, ABD’li yetkililer tarafından ortaya atılan TikTok ile ilgili endişeler düşünülmeden birden ortaya atılmış değil. Uygulamanın Çin hükümeti tarafından Müslüman Uygur Türklerine yapılan muameleyi eleştiren videoları kaldırması geçmişteki örneklerden biriydi.
Dört yıl önce piyasaya sürülen uygulamanın geleceğine ilişkin tahminlerde bulunulan başka bir haftayı daha geride bırakmışken Microsoft, uygulamayı satın almakla ilgilendiğini belirtti. WhatsApp ve Instagram gibi program paketlerinin yanı sıra, insanlar arasında revaçta olan uygulamanın içeriği ile daha uyumlu olan Facebook gibi başka şirketler olmasına rağmen ABD merkezli teknoloji devinin platformu geliştirme ve daha iyi yönetme kapasitesinin olduğu öne sürüldü. Belki de Microsoft, Trump’ın Çin uygulamasına karşı yaptırımlara yaklaşımı ile çarpışacak ve Huawei şirketi gibi yasak kurumlar listesine eklenecek.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, ABD yönetiminin çıkarmayı planladığı kararname sonucunda uygulamanın Apple ve Google uygulamalar mağazasından kaldırılması bekleniyor. Dünyadaki tam izolasyonun etkisiyle ABD’de TikTok’un indirilme oranı rakiplerini geride bırakarak, dev sosyal paylaşım platformları ile rekabet eden ilk Çin merkezli platform olmuştu. Ancak uygulamanın depolama, işlemci ve gelişmiş cihazlar gibi programlar, cihazlar ve hizmetlere erişiminin engellenmesi şirketin küresel pazardaki geleceğini tehdit edebilir.

Neden şimdi?
Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun geçen ay popüler uygulamayı yasaklama fikrini ortaya koyan ilk ABD yetkilisi olarak öne çıkması, sadece Washington’un son zamanlarda teknoloji araçlarında ortaya çıkan Çin merkezli ticaret tehditlerine karşı sert duruşunu teyit eder nitelikteydi. Ancak Forbes dergisi tarafından yapılan bir analize göre ABD’nin gizlilik ihlallerine tolere etmeyeceğini söyleyip uygulamanın on milyonlarca vatandaşının verilerini casusluk amacıyla kullandığına ilişkin iddiaları henüz doğrulanmış değil.
Bu da ABD’nin organizatörler tarafından gelen birkaç şikayetle birlikte yıllardır Çin teknolojilerini satın almak için anlaşma yapmışken şimdi neden özellikle TikTok’un hedeflendiğine dair soruların ortaya çıkmasına sebep oluyor. ABD’nin bu son yaklaşımını kabul etmeyen çevreler bunun arkasında siyasi gerekçelerin olduğu görüşündeyken bunu destekleyenler böyle bir adımın şişirilmiş sosyal medya sitelerinin nüfuzunu sınırlandıracağını ve gizlilik ile bilgi güvenliğini korumak için de daha fazla kısıtlama getireceğini düşünüyor.

Endişe verici algoritmalar
Geçtiğimiz iki aydan beri Trump yönetimi ile Facebook ve Twitter arasındaki çatışmalarla çakışan endişelerin temeli, sosyal paylaşım sitelerinin sahip olduğu dokunulmazlığa ve kamuoyunu yanlış yönlendirmedeki rolüne dayanıyor. TikTok’un karşı karşıya kaldığı mesele; yüksek düzeyde şeffaflık uygulamak ve veri algoritmalarının incelenmesine izin vermek de dahil olmak üzere bir reform paketini kabul etmek. TikTok CEO’su Kevin Mayer bu hafta yaptığı bir açıklamada siyasi bir amaçlarının olmadığını, tek hedefin “Herkesin güzel vakit geçirmesi için canlı ve esnek bir platform olarak kalmak” olduğunu belirtti.
Belirli kullanıcıların bilgileri Pekin’e gönderilse de gönderilmese de herhangi bir kurumun eline düştüğü takdirde verilerin kalıbı çıkarılabilir. Böylece kullanıcının tercihlerine, siyasi yönelimlerine ve ağ bağlantılarına ulaşılmış olacak. Diğer bir tehdit, bu uygulamaların denetlenmemesi halinde daha tehlikeli bir hale bürünmesi ve Çin merkezli şirketin Asya ülkesinin yetkilileri tarafından konulan yasalara uyup belirli bilgileri yayınlamak ve gönderi içeriklerini kontrol etmek zorunda kalacağı endişesidir.
Çin merkezli platformun asıl tehlikesi, yayınladığı videoların görülemeyen veya incelenemeyen kapalı algoritmalara dayanması. Trump yönetiminin önündeki daha makul seçeneklerden biri de; daha fazla şeffaf olmasını şart koşarak uygulamanın devam etmesine izin vermek ve böylece kullanıcıların gizliliğini sağlayıp Facebook’un tek rakibi olan ve ABD teknolojisinde etkin bir rol oynayan ağı kaybetmemek.

Çözüm ne?
Uygulamanın karşı karşıya olduğu mevcut krizin etkenlerinden biri Çinli bir şirketin adı altında faaliyet göstermesi olsa da, uygulamayı başka bir ABD merkezli şirkete satmak sorunu kökten çözmeyecek. Nitekim herhangi bir uygulama ABD’den yönetilse bile dolandırıcılık yapıp kullanıcıların bilgilerini yasa dışı yollarla üçüncü bir tarafa satabilir. Ancak ABDli teknoloji uzmanı Kevin Ross’a göre en ideal çözüm yolu gizliliği koruyan ve ABD’deki tüm aktif internet platformlarına eşit olarak uygulanabilecek bir federal yasa çıkarılması.
2016 başkanlık seçimlerinde manipülasyon yapma suçlamaları ABD’nin en popüler sosyal platformu ve yasalarına tabi olan Facebook’un peşini hala bırakmazken, Çin merkezli TikTok uygulamasını, yaklaşık 65 ila 80 milyon kullanıcıya sahip olduğu göz önüne alındığında, kullanma risklerini hesaba katmamak ABD’lilerin büyük bir kesimine göre mantıklı değil.
Geçen yıl 17 milyar dolar gelir elde eden ByteDance’nin uygulamasına ilişkin endişelerin iki katına çıkmasına sebep olan şey şifrelenmiş e-posta hizmeti olarak bilinen İsviçre merkezli ProtonMail şirketi gibi tarafsız bilimsel kesimlerden uyarılar gelmesiydi. ProtonMail yaptığı uyarıda “Çin Komünist Partisi ile ana şirketin sıkı ilişki içerisinde olması” göz önüne alındığında, kullanıcı verilerinin toplanmasının Pekin tarafından yoğun bir izleme faaliyeti yürütmek için ideal bir araç olabileceğini söyledi.
ProtonMail veri toplama politikalarını, davaları, önceki güvenlik açıklarını ve gizlilik yönetmeliklerini inceledikten sonra, uygulamanın bireylerin gizliliği için “ciddi bir tehdit” oluşturduğu sonucuna vardı. Şirket uygulamanın kullanıcıların bilgilerini Çin hükümeti ile paylaşabileceğine dikkati çekerek çok dikkatli bir şekilde kullanılmasını tavsiye etti.
TikTok ağı ise en sonki çıkarımların “sınırı aştığını” söyledi ve politikalarını savunarak “milyonlarca ABD’li ailenin uygulamayı eğlence ve kendilerini yaratıcı bir şekilde ifade etmek için kullandığını” belirtti. Buna ek olarak bu yılın başından bu yana sayıları üçe katlanan ABD’deki personelin öncelik verdiği şeyin, kullanıcılara gizliliklerini koruyacak şekilde güvenli bir deneyim sunmak olduğuna işaret etti.



Nvidia yeni yapay zeka çipini tanıttı

Fotoğraf: Nvidia
Fotoğraf: Nvidia
TT

Nvidia yeni yapay zeka çipini tanıttı

Fotoğraf: Nvidia
Fotoğraf: Nvidia

ABD'li çip üreticisi Nvidia, "Blackwell" adlı yeni nesil çip mimarisi ile yeni yapay zeka çipinin tanıtımını yaptı.

Nvidia Üst Yöneticisi (CEO) Jensen Huang, şirketin GPU Teknoloji Konferansı'nda (GTC) yaptığı konuşmada, sahip olunan veri miktarının artacağını ve daha da büyük grafik işleme birimlerinin (GPU) oluşturulması gerekeceğini anlattı.

Şirketin mevcut çip mimarisi Hopper'ın "fantastik" olduğunu ancak daha büyük GPU'lara ihtiyaçları olduğunu belirten Huang, adını matematikçi David Blackwell'den alan yeni nesil çip mimarisini anlattı.

Huang, Blackwell'in bir çip olmadığını, bir platformun adı olduğunu kaydetti.

Öte yandan şirketten yapılan açıklamada, Blackwell platformunun önceki modele göre 25 kata kadar daha az maliyet ve enerji tüketimiyle trilyon parametreli büyük dil modelleri üzerinde gerçek zamanlı üretken yapay zekanın oluşturulup çalıştırılmasına olanak tanıdığı aktarıldı.

Açıklamada, Blackwell'i kullanması beklenen şirketler arasında Amazon Web Services, Dell Technologies, Google, Meta, Microsoft, OpenAI, Oracle, Tesla ve xAI'ın yer aldığı kaydedildi.

Ayrıca, ilk Blackwell çipi GB200'ün bu yılın sonlarında piyasaya sürüleceği bildirildi.


Ünlü fizik profesörü: "Evren 27 milyar yaşında, karanlık madde yok"

Gupta'nın evrenin yaşıyla ilgili hipotezi bilim dünyasında tartışma yaratmaya devam ediyor (Reuters)
Gupta'nın evrenin yaşıyla ilgili hipotezi bilim dünyasında tartışma yaratmaya devam ediyor (Reuters)
TT

Ünlü fizik profesörü: "Evren 27 milyar yaşında, karanlık madde yok"

Gupta'nın evrenin yaşıyla ilgili hipotezi bilim dünyasında tartışma yaratmaya devam ediyor (Reuters)
Gupta'nın evrenin yaşıyla ilgili hipotezi bilim dünyasında tartışma yaratmaya devam ediyor (Reuters)

Tanınmış fizikçilerden Rajendra Gupta, evrenin 26,7 milyar yaşında olduğunu savunduğu yeni bir çalışma daha yayımladı.

Kanada'daki Ottawa Üniversitesi'nde görev yapan Gupta, bilim insanları arasında tartışma yaratan savına dair yeni çalışmasını, akademik dergi Astrophysics Journal'da 15 Mart'ta yayımladı.

Hint asıllı fizik profesörü, evrenin 13,8 milyar yaşında olduğuna dair bilim dünyasında genel kabul gören anlayışa karşı geliştirdiği teorisinin, yeni çalışmada elde edilen bulgularla daha da güçlendiğini savundu.  

Lambda-CDM (ΛCDM) kozmolojisi olarak da bilinen standart kozmolojik modele göre evrenin yüzde 68'i karanlık enerji, yüzde 27'si karanlık madde ve sadece yüzde 5'i "normal maddeden" oluşuyor. 

Karanlık maddenin var olmadığını da ileri süren Gupta, çalışmaya dair şunları söyledi.

Araştırmadan elde edilen bulgular, evrenin yaşının 26,7 milyar yıl olduğunu ve evrenin var olmak için karanlık maddeye ihtiyaç duymadığını keşfetmemizi sağlayan verileri doğruluyor. Standart kozmolojide, evrenin hızlanarak genişlemesinin karanlık enerjiden kaynaklandığı söylenir. Fakat bu aslında karanlık enerjiden değil, doğadaki temel kuvvetlerin evren genişledikçe zayıflamasından kaynaklanıyor.

Gupta, temel kuvvetlerde zayıflama olarak tanımladığı durum için İsviçreli gökbilimci Fritz Zwicky tarafından 1930'da ortaya atılan "yorgun ışık" (tired light -TL) kuramından hareket ediyor. 

Bu hipoteze göre ışık, uzayda seyahat ederken doğası gereği ışıdığı için enerji kaybediyor. Dolayısıyla fotonlar, gözlemciye varmadan önce "yoruluyor" ve bu nedenle renk spektrumunda kırmızıya doğru kayıyor. 

Gupta ayrıca standart kozmolojik modelde sabit alınan ışık hızı, Planck sabiti ve yerçekimi sabiti gibi değerlerin zamanla değiştiğini varsayıyor. Bilim insanı, bu koordineli değişime "birlikte değişen eşleşme sabitleri" (covarying coupling constants -CCC) adını veriyor. 

Fizikçi bunların ikisini CCC+TL şeklinde bir araya getirerek tasarladığı hibrit modelde, ışıkla ilgili hesaplamalar doğru şekilde yapıldığında aslında evrenin yaşının 26,7 milyar olacağını savunuyor.

Araştırmacı, bu hipotezi ilk kez temmuzda yayımladığı çalışmada ortaya koymuştu. Ancak bilim insanları bu varsayımlara karşı çıkmıştı. 

Zwicky'nin yorgun ışık hipotezinin uzun süre önce geride bırakıldığına dikkat çeken bilim insanları, CCC modelinin de dünyadaki ölçümlerle tutarsız olduğunu savunarak Gupta'nın modeline karşı gelmişti. Ayrıca fizikçinin modelinin işleyebilmesi için karanlık maddenin varlığının en baştan denklemden çıkarılması gerektiğine işaret eden araştırmacılar, Gupta'nın çalışmasında bunu sağlam bir şekilde temellendirmediğini öne sürmüştü.

Independent Türkçe, Science Alert, Ottawa Üniversitesi, Evrim Ağacı


Anlaşılamayan sinyaller gönderen Voyager 1 uzay aracından 4 ay sonra ilk kez anlamlı veri alındı

AA
AA
TT

Anlaşılamayan sinyaller gönderen Voyager 1 uzay aracından 4 ay sonra ilk kez anlamlı veri alındı

AA
AA

 ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Ajansının (NASA) 1977'de uzaya fırlatılan ve görevini hala sürdüren, kasımdan bu yana anlaşılamayan sinyaller gönderen Voyager 1 uzay aracından ilk kez anlamlı veri aldığı bildirildi.

NASA’dan yapılan açıklamada, Kasım 2023’ten beri Dünya’ya anlaşılamayan sinyaller ileten Voyager 1’in 1 Mart’ta yollanan komuta anlaşılır karşılık verdiği belirtildi.

Açıklamada, "Sorunun kaynağının bilim ve mühendislik verilerini Dünya’ya gönderene kadar depolayan uçuş veri alt sistemindeki (FDS) 3 bilgisayardan birinde olduğu tahmin ediliyor.” bilgisi paylaşıldı.

Yetkililer, uzay aracına 1 Mart’ta gönderilen komuta 3 Mart’ta yanıt geldiğini belirterek, bunun daha önce anlaşılamayan sinyallere benzemediğinin fark edilmesi üzerine 4 gün sonra çözümleme için incelemeye alındığını anlattı.

Bilim insanlarının 10 Mart’ta çözümlemeyi başardıkları sinyalin FDS kayıtlarını içerdiği açıklandı.

Bilim insanları, Voyager 1’den gönderilen sinyalin, FDS’nin ne yapması gerektiğine dair adımları ve son dönemdeki değişiklikleri içermesinden dolayı uzay aracındaki iletişim problemlerini çözmede yardımcı olabileceğini düşündüklerini açıkladı.

Güneş sisteminin etki alanı dışında araştırma yapmak amacıyla 1977'de uzaya gönderilen Voyager 1, Dünya'ya 23,3 milyar kilometre uzaklıkta bulunuyor.

Yıldızlar arası konumu nedeniyle Voyager 1'in tek yönlü seyahati 20 saat 33 dakika sürüyor ve bu nedenle NASA ile arasındaki mesajın gelip gitmesi iki günü buluyor.

Öte yandan NASA, yanlış komut gönderip bağlantıyı kaybettiği Voyager 2 uzay aracından sinyal almaya çalışıyor.


Mars'ta keşfedilen "gizlenmiş" devasa yanardağ, yaşam belirtileri barındırıyor olabilir

AA
AA
TT

Mars'ta keşfedilen "gizlenmiş" devasa yanardağ, yaşam belirtileri barındırıyor olabilir

AA
AA

"Livescience" internet sitesinde yer alan habere göre, ABD'nin Texas eyaletinde düzenlenen 55. Ay ve Gezegen Bilimi Konferansı'nda bilim insanları, Mars'ta devasa bir yanardağ keşfettiklerini açıkladı.

Bilim insanları, buranın, 50 yılı aşkın süredir Mars'ta yanardağ olduğu fark edilemediğinden "gizli kaldığını" belirtti.

Yanardağın, yaklaşık 450 kilometre genişliğinde ve 9 bin 22 metre yüksekliğinde olduğunu söyleyen bilim insanları, yanardağın Mars'ın ekvatoruna yakın Tharsis volkanik bölgesinin doğu kısmında yer aldığını bildirdi.

Bilim insanları, yanardağın tabanına yakın yerde buzul tabakası kalıntıları tespit ettiklerini ve bu durumun uzayda yaşam belirtileri aramak için bu yanardağı önemli bir yere taşıdığını aktardı.

NASA Ames Araştırma Merkezine bağlı SETI Enstitüsü ve Mars Enstitüsünden gezegen bilimci ve çalışmanın başyazarı Dr. Pascal Lee, yaptığı açıklamada, "Geçen yıl bir buzul kalıntısı bulduğumuz bölgenin jeolojisini inceliyorduk ki devasa ve derinden aşınmış bir volkanın içinde olduğumuzu fark ettik." ifadesini kullandı.

Öte yandan, çalışmada, ABD Uzay ve Havacılık Ajansının (NASA) "Mariner 9", "Viking 1 ve 2", Mars Global Surveyor, Mars Odyssey ve Mars Reconnaissance Orbiter misyonlarının yanı sıra Avrupa Uzay Ajansının (ESA) Mars Express misyonundan elde edilen verilerin kullanıldığı belirtildi.


Katı hal bataryalarına yönelik çığır açıcı adım

AP
AP
TT

Katı hal bataryalarına yönelik çığır açıcı adım

AP
AP

Çığır açıcı yeni bir buluş, arkasındaki araştırmacılara göre katı hal bataryası çağını yakınlaştırabilir.

Cep telefonlarından elektrikli arabalara kadar her şeye güç sağlayan mevcut lityum iyon bataryalar sıvı elektrolitlere ihtiyaç duyuyor. Bu bataryaların beraberinde getirdiği çeşitli sorunlar arasında yanıcılık da var; yani alev alabiliyorlar.

Buna karşılık araştırmacılar mevcut teknolojide güvenlik gibi bir dizi iyileştirmeyi beraberinde getirebilecek katı hal bataryaları üzerinde çalışıyor. Ancak bunların da büyük dezavantajları var.

Katı hal bataryalarında lityumun bir anot üzerine yerleştirilmesiyle elektronların hareketleri kullanılarak elektrik üretilebiliyor. Ancak bataryalar kullanıldıkça lityumun tükenmesiyle, bataryalar performansını ve dayanıklılığını kaybedebiliyor.

Artık araştırmacılar, anotları koruyan ve bu maddenin tükenmesini engelleyen yeni bir katman yaptı. Araştırmacılar yapılan testlerin, bu tabakanın bataryanın performansını korumada işe yaradığını gösterdiğini söylüyor.

Bu, "alttan elektro birikimi" diye bilinen bir süreçle çalışıyor. Bu yöntem lityum metalin, bataryanın kullanımı boyunca verimli bir döngüye girmesini sağlayarak performansını korumasına imkan tanıyor.

Araştırmacılar daha sonraki çalışmaların bataryaların ömrünü ve güç depolama kapasitesini daha da artırmasını umuyor.

Bulgular Small adlı bilimsel dergide yayımlanan "Bottom Deposition Enables Stable All-Solid-State Batteries with Ultrathin Lithium Metal Anode" (Alttan Birikme, Ultra İnce Lityum Metal Anota Sahip Tamamen Katı Hal Bataryalara İstikrar Sağlıyor) başlıklı yeni bir makalede açıklanıyor.

 Independent Türkçe


Yapay zeka alanında hareketli hafta: ChatGPT robot oluyor, "Grok" kullanıma sunuluyor

ChatGPT logosu (AFP)
ChatGPT logosu (AFP)
TT

Yapay zeka alanında hareketli hafta: ChatGPT robot oluyor, "Grok" kullanıma sunuluyor

ChatGPT logosu (AFP)
ChatGPT logosu (AFP)

ChatGPT'nin robot versiyonu "Figure 01", X'in yapay zeka botu "Grok"un kullanıma sunulmaya hazırlanması ve yeni yapay zeka yazılım mühendisi Devin'in tanıtılmaya başlanması ile beraber yapay zeka alanında hareketli bir hafta geride kaldı.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, OpenAI tarafından geliştirilen ChatGPT'nin yeni yeteneklerini sergilemeye başlaması ile yapay zeka ürünlerine olan ilgi her geçen gün artıyor. Sadece ChatGPT değil teknoloji dünyasının önde gelen bir çok şirketi yapay zekalarını piyasaya sunmaya devam ediyor.

- X'in yapay zeka botu "Grok" bu hafta kullanıma sunulacak

Yapay zeka uygulamaları yarışında en öne çıkan figürlerden birisi de Twitter'ın sahibi ABD'li iş insanı Elon Musk olarak dikkati çekiyor. OpenAI şirketi ile mahkemelik olan Musk, ChatGPT'ye rakip olarak nitelendirilebilecek "Grok" isimli "chatbot"u hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Musk, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ile xAI'ın "Grok" sohbet botunu bu hafta kullanıma sunacağını duyurdu. Musk ayrıca, Grok’un açık kaynak olarak kullanılacağını söyledi.

Grok'un ChatGPT'ye göre daha mizahi bir dil kullanacağını kaydeden Musk, aynı zamanda verilen cevapların daha iyi olacağını da belirtti.

X'e entegre edilecek olan "Grok" Premium+ üyelere özel olarak kullanıma sunulacak.

- ChatGPT robot oluyor

Geçen haftalarda OpenAI'ın insansı robot geliştiricisi Figure ile yaptığı ortaklık sonucunda üretilen yeni insansı robot "Figure 01", sosyal medya platformlarında yayımlanan bir video ile tanıtıldı.

Figure tarafından paylaşılan videoda, yeni insansı robot yapay zeka desteği sayesinde tıpkı bir insan gibi konuşup, sohbet edebiliyor.

Videoda yer alan görüntülere göre, "Figure 01" çevresinde olan bütün nesneleri rahatlıkla tanıyıp yorumlayabiliyor, bir insan ile sohbet ederken aynı zamanda farklı işler de yapabiliyor.

Sosyal medya platformlarında büyük ilgi gören Figure 01'in tam olarak ne zaman piyasaya sürüleceği ile ilgili ise henüz bir açıklama yapılmadı.

- Yapay zeka üreten yapay zeka: Devin

Yapay zeka uygulamaları sadece chatbot olarak değil yazılım mühendisliği konusunda da büyük aşama kaydetti. Üretimsel yapay zeka girişimi olarak değerlendirilen Cognition, yeni yapay zeka yazılım mühendisi Devin'i tanıttı.

Devin uygulaması, otonom olarak yazılım mühendisliği görevlerini tamamlamanın ötesinde kendi yapay zeka modellerini de eğitebiliyor. Türünün ilk örneği olan bu yapay zeka asistanı, basit bir komut alarak onu işleyip bir web sitesine veya yapay zeka programına dönüştürme yeteneğine sahip bulunuyor.

 


Google'ın yeni yapay zeka aracı, oyuncuların tepkisini çekti

Pexels
Pexels
TT

Google'ın yeni yapay zeka aracı, oyuncuların tepkisini çekti

Pexels
Pexels

Google'ın DeepMind laboratuvarı, oyuncularla birlikte oyun oynayabilen ve insan oyunculara benzer şekilde hareket edebilen yeni yapay zeka oyun arkadaşı SIMA'yı tanıtırken bu gelişme, çevrimiçi oyun topluluğunun geleceğine ilişkin endişeleri de beraberinde getirdi.

Scalable, Instructable, Multiworld Agent'a (Ölçeklendirilebilen, Talimat Alabilen, Çoklu Dünya Aracı) karşılık gelen SIMA, oyuncularla birlikte oyun oynayıp onların talimatlarını takip ederek video oyunlarındaki görevleri yerine getirmek üzere tasarlandı.

Video oyunlarında yaygın görülen oyuncu olmayan karakterlerden (non-playable characters/NPC) farklı olan SIMA bunun yerine, insan oyuncunun kendisine yapma talimatı verdiği her şeyi gerçekleştirmeyi sağlamak adına başka bir oyuncu gibi hareket ediyor.

DeepMind, halihazırda araştırma aşamasındaki yapay zeka aracının nihayetinde sanal açık dünyalarda geçenler de dahil herhangi bir video oyununu oynamayı öğreneceğini belirtti

Şirket şöyle ekledi:

SIMA bir oyunu kazanmak için eğitilmedi; oyunu ilerletmek ve kendisine söyleneni yapmak üzere eğitildi.

Yapay zeka aracı, oyunun sonucunu etkileyebilecek başka bir insan oyuncu gibi çalışacak.

DeepMind, "SIMA'nın yalnızca üç boyutlu ortamın sağladığı görüntülere ve kullanıcının verdiği doğal dil talimatlarına ihtiyacı var" diye açıkladı.

Google DeepMind, oyun becerilerini öğrenmek üzere eğitilen yapay zeka aracı SIMA'yı tanıttı (Google DeepMind)
Google DeepMind, oyun becerilerini öğrenmek üzere eğitilen yapay zeka aracı SIMA'yı tanıttı (Google DeepMind)

Böyle bir yapay zeka oyuncusu, hikaye modu olan çok oyunculu oyunlarda destek sunan bir arkadaş olabilecekken, SIMA oyunculara haksız bir avantaj da sağlayabilir.

Örneğin XP kazanmak için tekrar eden monoton görevler içeren oyunlarda yapay zekaya bu tür işleri yapması talimatı verilebilir ve insan oyuncu serbest kalarak daha iyi strateji geliştirebilir.

Oyuncular sosyal medyada, gelecekte çevrimiçi oyun oynarken tespit edilemeyen yapay zeka araçlarının kendilerini geride bırakabileceğine dair endişelerini paylaştı.

Reddit'te bir kullanıcı "Bu tür bir araç gerçek yapay genel zeka seviyesine ulaştığında insanlar artık ona karşı rekabet edemeyecek" diye yazdı.

Kullanıcı şöyle dedi: 

Tespit edilmeden oyunu kazanmak için herkes bir araç kullanabilecek çünkü bu nihayetinde herhangi bir yeni oyunu, herhangi bir insanın yapabileceğinden daha çabuk öğrenip bunda ustalaşabilecek ve daha sonra yeteneğimizin çok ötesine geçmeye devam edecek.

Google, SIMA'yı eğitip test ederken Hello Games, Embracer, Tuxedo Labs ve Coffee Stain gibi çeşitli oyun geliştiricileriyle çalıştı ve yapay zeka aracını No Man's Sky, Goat Simulator 3 ve Valheim gibi oyunlara yerleştirerek bu oyunları oynamanın temel kurallarını öğretti.

DeepMind, video oyunları oynama eğitiminin ardından yapay zekanın halihazırda sola dönme, merdiven çıkma ve menüyü açıp haritayı kullanma gibi yaklaşık 600 temel beceriye sahip olduğunu belirtti.

SIMA'yla tanışın: Geniş bir yelpazedeki üç boyutlu sanal ortamlarda ve video oyunlarında doğal dil talimatlarını takip eden ilk genel amaçlı yapay zeka aracı. 

Bir insana benzer şekilde görevleri tamamlayabilir ve sadece tek bir ortamda eğitilmiş bir araçtan daha iyi performans gösterir

Şirket, "Tek bir video oyunu oynamayı öğrenmek bile bir yapay zeka sistemi için teknik bir başarı fakat çeşitli oyun ortamlarında talimatları takip etmeyi öğrenmek, her ortam için daha yararlı yapay zeka araçlarının kilidini açabilir" ifadelerini kullandı.

Yapay zeka laboratuvarı, daha fazla eğitimle SIMA'ya oyunlarda daha karmaşık işlevleri yerine getirme talimatı verilebileceğini belirtti.

Araştırmacılar SIMA gibi gelişmiş yapay zeka modellerinin yeteneklerinin, gerçek dünyada faydalı eylemler için kullanılmasını umuyor.

Şirket "SIMA ve diğer araçlara yönelik araştırmaların, yapay zeka sistemlerinin nasıl daha yararlı hale gelebileceğini daha iyi anlamak adına video oyunlarını deney alanı olarak kullanabileceğini umuyoruz" diye belirtti.

 Independent Türkçe


Plastik ürünlerdeki 4 bin 200 zehirli kimyasal ortaya kondu

AFP
AFP
TT

Plastik ürünlerdeki 4 bin 200 zehirli kimyasal ortaya kondu

AFP
AFP

Plastik ürünlerdeki 16 binden fazla kimyasalın listesini çıkaran bilim insanları bunların 4 binden fazlasının insan sağlığı ve çevreye tehlikeli olduğunu tespit etti.

PlastChem raporu diye bilinen ve perşembe günü yayımlanan araştırma incelemesi, küresel plastik kirliliğine ilişkin bir Birleşmiş Milletler anlaşması için yapılacak müzakerelerin sıradaki turundan önce çıktı.

Bir yıl boyunca araştırma raporlarını tarayan araştırmacılar, plastiklerde kullanılan kimyasalları çevre ve sağlık üzerindeki etkilerine göre ayırdı. Ekip bu bilginin, plastik kullanımını sınırlama yönünde devlet düzenlemeleri ve uluslararası müzakereler için bilgi sağlamasını umuyor.

İnceleme daha önce bilinenden daha fazla plastik kimyasal madde olduğunu ve hammadde, stabilizatör ve renklendirici olarak kullanılanlar da dahil bu bileşiklerin 4 bin 200'ünün (yüzde 26) "kalıcı, biyobirikimli, hareketli ve/veya zehirli" yapıları nedeniyle endişe verici olduğunu ortaya koydu.

Norveç Geoteknik Enstitüsü'nden (NGI) raporun ortak yazarı Mari Løseth şöyle diyor: 

Bu rapor, plastik ve plastikteki kimyasalların idaresine yönelik bilinçli politika kararları için gerekli temeli sağlıyor.

Araştırmacılar raporda tespit edilen kimyasalların 400'ünden fazlasının gıda ambalajları gibi yaygın olarak kullanılan, bütün başlıca plastik ürünlerde bulunduğunu ve test edilen tüm plastiklerin çevreye tehlikeli kimyasallar sızdırdığını belirtiyor.

Daha önce yapılan araştırmalar, plastik ürünlerde kullanılan ftalatlar gibi kimyasalların üreme sistemini bozabildiğini ve çocukken erken bir dönemde bunlara maruz kalmanın astım gelişimiyle de bağlantılı olduğunu göstermişti.

Bazı plastik ürünlerde kullanılan perfloroalkil ve polifloroalkil maddeler gibi diğer bileşiklere maruz kalma, kanser riski ve bağışıklık sistemi sorunlarının artmasıyla ilişkilendiriliyor.

PlastChem raporu plastik endüstrisinde kullanılan 10 binden fazla kimyasalın tehlike verilerine ulaşılamadığını ve 9 binden fazla bileşiğin hangi ürünlerde kullanıldığına dair kamuya açık bilgi olmadığını da ortaya koydu.

Araştırmacılar bunun temel nedeninin, plastik endüstrisinin tescilli bilgilerini paylaşmaması olduğunu söylüyor.

Plastiklerdeki kimyasalların yaklaşık bin tanesi Kalıcı Organik Kirleticilere ilişkin Stockholm Sözleşmesi gibi küresel anlaşmalarla düzenlense de binlercesi düzenlenmiyor.

PlastChem Projesi'nin proje yöneticisi olan, NGI'dan Laura Monclús şöyle diyor: 

Bu rapor, plastik kirliliğinin ele alınmasına yönelik politikaların geliştirilmesinde kilit bir rol oynayacak. Plastikteki tüm kimyasal evreni hakkında sağlam bilimsel kanıtlar sunan rapor, plastikteki endişe verici kimyasalların belirlenerek bunlarla başa çıkılması için bilime dayalı bir yaklaşım ortaya koyuyor.

Bilim insanları plastikteki kimyasallara yönelik regülasyonlarda, plastikteki endişe verici kimyasal gruplarının tehlike temelli tanımlanması gibi yeni yaklaşımların benimsenmesi çağrısında bulunuyor.

Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden (NTNU) raporun ortak yazarı Hans Peter Arp "PlastChem raporu politika yapıcılar ve endüstri için bir uyandırma çağrısı. Plastikteki endişe verici kimyasallara ilişkin daha fazla şeffaflığa ve daha iyi yönetime ihtiyacımız var" diyor. 

Dr. Arp, "Plastikte inovasyonun geleceği sadece işlevsellikten ziyade güvenlik, sürdürülebilirlik ve gerekliliğe odaklanmalı" diye belirtiyor.

Independent Türkçe


Space X'in Starship roketi üçüncü test uçuşunda en uzun mesafeyi kat etti

Arşiv-AA
Arşiv-AA
TT

Space X'in Starship roketi üçüncü test uçuşunda en uzun mesafeyi kat etti

Arşiv-AA
Arşiv-AA

ABD merkezli uzay mekiği ve roket üreticisi SpaceX'in Starship roketi, üçüncü test uçuşunda ilk kez yörüngeye çıktı.

SpaceX'ten yapılan açıklamaya göre, Starship roketi Texas eyaletindeki Starbase üssünden yerel saatle 08.25'te başarıyla fırlatıldı.

Fırlatılıştan yaklaşık 3 dakika sonra roketin Super Heavy olarak bilinen birinci kademe güçlendirici kısmı, üst kademe Starship'ten başarılı şekilde ayrılarak Meksika Körfezi'nde denize çakıldı.

Starship'in ikinci kademedeki 6 Raptor motorunun başarıyla çalışarak, rokete yörüngesine çıkaracak gücü vermesiyle Starship ilk kez yörüngeye çıkmayı başardı.

- Roketle atmosfere yeniden girişi sırasında iletişim koptu

Bugüne kadarki en uzun mesafenin katedildiği uçuşun yaklaşık 49'uncu dakikasında, Hint Okyanusu'na inmesi beklenen Starship ile atmosfere yeniden girişi sırasında sinyal bağlantısı kesildi.

Roketin atmosfere girişi sırasında infilak ettiği değerlendiriliyor.


Ekonomik kriz yaşanan ülkelerde erkeklerin intihar oranları artıyor

Uzmanlar, kriz dönemlerinden işsizlerin psikoloji servislerine başvurma oranının düştüğüne dikkat çekiyor (Pixabay)
Uzmanlar, kriz dönemlerinden işsizlerin psikoloji servislerine başvurma oranının düştüğüne dikkat çekiyor (Pixabay)
TT

Ekonomik kriz yaşanan ülkelerde erkeklerin intihar oranları artıyor

Uzmanlar, kriz dönemlerinden işsizlerin psikoloji servislerine başvurma oranının düştüğüne dikkat çekiyor (Pixabay)
Uzmanlar, kriz dönemlerinden işsizlerin psikoloji servislerine başvurma oranının düştüğüne dikkat çekiyor (Pixabay)

Yapılan yeni bir araştırma, ekonomik çöküntü yaşanan ülkelerde erkekler arasındaki intihar oranlarının arttığını ortaya koydu.

Bilimsel dergi Journal of Mental Health'de yayımlanan araştırmada, hükümetlerin ekonomik kriz dönemlerinde akıl sağlığı servislerine daha fazla kaynak ayırması gerektiği belirtildi.

Araştırmacılar, çalışılan iş ve işsizliğin, depresyon ve kaygı bozukluğunu tetikleyen büyük faktörler olduğunu öne sürdü.

Finansal çöküşün psikolojik duruma etkisini inceleyen Kanada ve Birleşik Krallık'tan uzmanlar, milyonlarca kişinin verilerini ve uzun süreli gözlemleri içeren 100'e yakın bilimsel araştırmayı analiz etti.

Çalışmaya öncülük eden Montreal Üniversitesi'nden Deborah Talamanti, "Bu çalışma, ulusal ve küresel ekonomik krizlerin nüfus üzerindeki inkar edilemez mental etkilerini teyit ediyor" ifadelerini kullandı.

Talamanti çalışmayla ilgili sözlerine şu şekilde devam etti:

İncelediğimiz çalışmalar ekonomik krizlerin uzun süreli etkilerini gösteriyor ve kişilerin akıl sağlığını korumak için sosyal desteğe duyulan acil ihtiyacı vurguluyor. Politikacıların elinde ekonomik krizin akıl sağlığına etkilerini azaltacak ve daha dirençli bir toplum oluşturacak araçlar var.

Araştırmacılar, hem ekonomik krizlerde hem de sonrasında intiharların arttığını ve bunun özellikle erkekleri etkilediğini tespit etti. Bazı krizlerde işçiler arasındaki intihar oranlarının da arttığı görüldü.

Buna karşın intihar girişimleriyse hem kadınlar hem de erkeklerde artış gösterdi.

Araştırma kapsamında incelenen bazı ülkelerdeyse intihar oranlarının aynı kaldığı tespit edildi. Araştırmacılar bunun daha iyi sosyal yardım sistemlerine işaret ettiği değerlendirmesinde bulundu.

Bilim insanları ayrıca tek sorunun işsizlik olmadığını, kriz dönemlerin artan iş yükü ve azalan gelirin de akıl sağlığı üzerinde negatif etkiler yarattığını aktardı.

Daha önce sadece bir bilimsel çalışma, birden fazla ekonomik krizi aynı anda incelemişti. Bu çalışmaya imza atan araştırmacılar da tüm dünyada Kasım 2022'ye kadar gerçekleşen krizlerle ilgili 98 ayrı bilimsel araştırmayı analiz etti.

Analiz edilen araştırmalar arasında 2008 küresel finans krizi, 2007 Yunanistan krizi, 1997 Asya ekonomik krizi, 1997 Güney Kore finans krizi, 1991 Finlandiya resesyonu ve 1990 İsveç resesyonu gibi yakın geçmişin önemli ekonomik buhranları yer aldı.

Independent Türkçe, Phys, Eurekalert