Cezayir’deki mal varlıklarını isteyenler "Kara ayaklar" kim?

Cezayir ile Fransa arasında varılan ateşkes sonrasında Avrupa'ya dönen yerleşimciler. (sosyal medya)
Cezayir ile Fransa arasında varılan ateşkes sonrasında Avrupa'ya dönen yerleşimciler. (sosyal medya)
TT

Cezayir’deki mal varlıklarını isteyenler "Kara ayaklar" kim?

Cezayir ile Fransa arasında varılan ateşkes sonrasında Avrupa'ya dönen yerleşimciler. (sosyal medya)
Cezayir ile Fransa arasında varılan ateşkes sonrasında Avrupa'ya dönen yerleşimciler. (sosyal medya)

Ali Yahya
1830’daki Fransız Devrimi sırasında Cezayir’e yerleşen yabancıların 1962’de Cezayir’in bağımsızlık ilan etmesinin ardından Avrupa’ya kaçarken arkalarında bıraktıkları mal varlıklarını geri istemeleri, kara ayaklar (pied noirs) dosyasını gündeme getirdi. Cezayir, talepleri göz ardı ederken Fransız yetkililer ise çıkarların ve amaçların gerçekleştirilmesi için baskı kurmaya çalışıyor.
İki ülke arasındaki ulusal bellek meselelerini yürütmeleri için Cezayir’den Abdulmecid Şeyhi, Fransa tarafından da Benjamin Stora atanmıştı. Kara ayakların Cezayir’deki mal varlıklarını geri almak istemeleri hakkında ise iki ülke liderleri Abdulmecid Tebbun ve Emmanuel Macron arasında mesajlaşmalar gerçekleşmişti. Özellikle de bu grubun ‘Cezayir devrimcilerinin şiddetine kurban gidenler’ şeklinde nitelenmesi sonrasında, iki ülke arasındaki ilişkiler gerilmişti.

Kim bu kara ayaklar?
Kara ayaklar, çoğu Fransız ve Yahudilerden oluşan, Fransız sömürge döneminde Cezayir’e yerleşen veya burada doğup büyüyen, 1960 sayımına göre yaklaşık 1 milyon kişiden oluşan Avrupalı yerleşimcilere verilen addır. Cezayir’e kalıcı olarak yerleşmek isteyen kişi sayısının 300 binleri bulduğu tahmin ediliyor. Cezayir Mücahitler Bakanlığı, sayılarının 1963’te 200 binlere, 1965’te ise 100 binlere gerilediğini, 60’ların sonunda 50 binlere, 90’larda binlere, günümüzde ise birkaç yüze düştüğünü belirtiyor.


Rivayetlerden birinde, söz konusu kişilerin siyah ayakkabılar giydiği söyleniyor. (sosyal medya)

Rivayetlerden birinde bu kişilere siyah ayakkabılar giydikleri için kişilere kara ayaklar tanımı verildiği belirtilirken bir diğer rivayette ise bu tabirin şarap yapımında kullanılan üzümler sıkıldığı sırada kirlenen elbiseleri nedeniyle aldığı kaydediliyor.
Cezayir geçici hükümeti ve Fransız mevkidaşı arasında 18 Mart 1962'de imzalanan Evian Anlaşmaları, Fransız sömürgeciliğinin sona ermesini şart koşmuştu. Aynı zamanda Fransızlar da dahil olmak üzere yabancıların üç sene içerisinde kendi vatandaşlıkları ile beraber Cezayir vatandaşlığını da elde etmek ve buradaki mal varlıklarını korumak veyahut Cezayir’den ayrılarak bu süre aştığı taktirde söz konusu haklarını kaybetmek arasında seçim yapmasını öngörmüştü.

Fransız-Fransız davası
Kara ayakların mal varlıklarını geri alma talebiyle ilgili olarak, Fransa'nın Cezayir'deki suçları ile ilgilenen avukat Fatma Zehra bin Braham, 1962 ila 1964 arasında Cezayir’den ayrılmayanların haklarını elde edeceğini, ayrıldıkları taktirde bu fonların devletin eline geçeceğini bildiren Cezayir hukukunun oldukça adil olduğunu söylüyor. Söz konusu iki yıl boyu Cezayir ve Fransa arasında gidip gelerek buradaki mal varlıklarını satmak isteyenlerin ise izin alması gerekiyor. Independent Arabia’ya konuşan Braham, Cezayir’in iki kez tazminat sağladığı bu kişilerin haklarını ne siyasi ne de maddi bağlamda hafife almadığını, tazminatların Fransız hükümetine verildiğini vurguluyor. Braham, davanın seyrinin Fransız olma meselesine döndüğünü, yani kara ayakların tazminatlarını Cezayir’den değil de Fransız hükümetinden talep etmeleri gerektiğine dikkat çekiyor.
Aşırı sağ gruplar, Cezayir’den ve diğer ülkelerden çıkartılan Fransızların haklarını savunmak için birlik kurmuştu. Fransız hükümetinin kendilerine sağladığı paranın, bu konudaki baskının kitap ve gazetelere geçirilmesi için haklarının yalnızca ‘ön’ ödemesi olduğunu öngören 15 Temmuz 1970 tarihli Fransız kanunu gereğince tazminatlarını almak isteyen bin kara ayak da bunun için dava açmıştı.
Paris’teki ‘Hugo ve ortakları’ yayınevi çıkışlı ve Alexandre Arcady, Patrick Bruel, Enrico Macias gibi meşhur Avrupalı yerleşimcilerin ifadelerini içinde barındıran “65 Kişilik Şahitlik” kitabında kara ayakların asıl memleketleri Cezayir’den zorla çıkarıldıkları bilgisi yer alıyor.

En büyük engel kara ayaklar dosyası
Afrikalı Gazeteci ve Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Beki Binamir, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada kara ayaklar meselesinin Fransa ve Cezayir arasındaki bellek dosyasını çözmenin önündeki en büyük engel olarak görüyor. Binamir, konuya dair şunları söyledi:
“Cezayir yetkililer sağlam ve net bir tavır almalıdır. Fransa’ya ise hükümetinin 1940'ta Fransa'nın Naziler tarafından işgalinin ardından işgalciyle iş birliği yapmayı seçen Avrupalılar konusundaki pozisyonu hatırlatılması gerekiyor. Zira Fransa, 80 yıl sonra bile peşinden koştuğu bu kişileri tüm sivil haklardan mahrum bırakmıştı.”
Binamir, Fransa ve Cezayir arasındaki ilişkilerin direnişçi 24 Cezayirlinin kafataslarının ülkeye getirilmesi ile son bulmayacağını, bu ilişkilerin Fransa’nın özellikle eğitim, kültür, sanat, dil, kamu hizmetleri ve yatırım alanlarında halen uyguladığı vasilik üslubunu bir kenara bırakarak Cezayir’i bağımsız bir ülke olarak ele alması gereken birçok meseleyi kapsadığını vurguladı. Bu ilişkilerde, hatta ulusal bellek dosyasında ciddi bir atılımın gerçekleşmeyeceğini belirten Binamir, tarafların henüz sakinleşmeyeceğini kaydetti.

120 parlamenter
Cezayir Ulusal Halk Meclisi Başkanı Süleyman Şinnin, 1830 ile 1962 yılları arasındaki Fransız sömürgeciliğinin suç sayılmasına yönelik yasa hakkında ön taslak sunan 120 parlamenterden bir mektup almıştı. Gönderdikleri mektupta herhangi bir engel bulunmamasına rağmen projenin parlamento ofisi gündemindeki programlamasında yaşanan gecikmenin nedenini sorgulayan vekiller yasanın en kısa zamanda dikkatle programlanmasını talep ettiler.

Kara ayakların mal varlığı haksız bir mesele mi?
Fransız sömürgeciliğini suç sayan bir yasa tasarısı hazırlayan milletvekili Musa Abdi, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada sömürgeciliğin fiziksel ve psikolojik baskı uygulayarak askeri güç ile girdiği ve egemenlik sağladığı tüm arazileri belgelemenin en önemli planlarından olduğunu belirtti. Nitekim Cenevre Mahkemesi kararı ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1965 ve 1966'daki Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi de dahil olmak üzere 1958’deki Roma Ceza Mahkemesi’nin ve tüm uluslararası anlaşmaların bu tür uygulamaları suç saydığını bildirdi.
Kara ayakların mal varlığının haksız bir mesele sayıldığını, zira işgal döneminin geride kaldığını ve ülkenin her karışının yalnızca Cezayirlilere ait olduğunu belirten Abdi, sömürgeciliği suçlayan yasa tasarısının Fransa'nın Cezayir halkını etkileyen tüm suçları tanımasını ve tazmin etmesini gerektirdiğine dikkat çekti. “Nitekim Fransa, kendi halkı haricindeki bir halkı yönetmeye çalışmış, kendi toprakları haricindeki topraklara el koymuştu. Bu yüzden söz konusu mal varlıklarını kullanma hakkı o toprakların asıl sahibine, yani bize aittir” ifadelerini kullandı.
*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independet Arabia'dan çevrilmiştir.



ABD'den Gazze'de ölüm tuzağı kuran yardım ağına büyük bağış

Birleşmiş Milletler, GHF'nin Gazze'de "ölüm tuzakları" kurduğunu söylüyor (Reuters)
Birleşmiş Milletler, GHF'nin Gazze'de "ölüm tuzakları" kurduğunu söylüyor (Reuters)
TT

ABD'den Gazze'de ölüm tuzağı kuran yardım ağına büyük bağış

Birleşmiş Milletler, GHF'nin Gazze'de "ölüm tuzakları" kurduğunu söylüyor (Reuters)
Birleşmiş Milletler, GHF'nin Gazze'de "ölüm tuzakları" kurduğunu söylüyor (Reuters)

ABD, Gazze İnsani Yardım Vakfı'na (Gaza Humanitarian Foundation/GHF) 30 milyon dolar bağışlayacak.

Guardian’ın incelediği bir belgeye göre ABD Dışişleri Bakanlığı, GHF’ye halihazırda 7 milyon dolar bağış göndermiş durumda.

Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla konuşan yetkililer, bağış başvurusunun GHF tarafından yapıldığını ve fonun ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) bütçesinden karşılanacağını söylüyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın kararıyla bütçesinde kesintiye gidilen USAID’in faaliyetlerinin kısıtlanması ve kademeli olarak Dışişleri Bakanlığı bünyesine dahil edilmesi planlanıyor.

Kaynaklar, USAID ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin başvuruyla ilgili gerekli incelemeleri yapmadan süreci “aceleye getirerek” bağışı onayladığını belirtiyor.

Reuters’a konuşan yetkililer de 30 milyon dolarlık bağışın her ay verilecek şekilde hazırlanabileceğini ifade ediyor.

Dışişleri Bakanlığı’ndan Guardian’a gönderilen yazılı açıklamada “İç müzakereler hakkında yorum yapmayacağız” dendi.

Filistinli yetkililer, Netzarim ve Refah bölgelerindeki GHF’ye ait erzak dağıtım noktalarının "insani yardım" kisvesi altındaki ölüm tuzaklarına dönüştüğünü ve İsrail'in sivilleri kasıtlı olarak hedef aldığını savunuyor. İsrail ordusuysa iddiaları reddediyor.

Birleşmiş Milletler’in aktardığına göre GHF mayısta faaliyetlerine başladığından bu yana en az 460 Filistinli, kuruluşun dağıtım noktalarında yardım almaya çalışırken öldürüldü.

Gazze sakinlerinden Ümmi Reyid Nüeyzi, İsrail ordusunun yardım almaya çalışanlara ateş açtığını belirterek şunları söylüyor:

Çocuklarımızın hayatı neden bu kadar ucuz görülüyor? Oğlum kendini ve kardeşlerini doyurmak için bir paket un almaya gitmişti, şimdiyse yoğun bakımda.

GHF'nin kurulmasını sağlayan ABD'li danışmanlık firması Boston Consulting Group, yardım kuruluşuyla bağlarını haziranın başında koparmıştı. GHF’nin CEO'su Jake Wood da tarafsızlık ve bağımsızlık ilkeleriyle uyumlu şekilde görevini yapmanın artık mümkün olmadığını vurgulayarak 25 Mayıs'ta istifasını açıklamıştı.

İsrail ve ABD destekli GHF’nin Gazze’de yarattığı kaos sürerken, bölgede yer yer Hamas karşıtı protestolar da patlak veriyor.

Sosyal medyada paylaşılan gönderilerde gösterilere katılan Ahmed el Mesri’nin Hamas militanları tarafından dövülerek hastanelik edildiği ileri sürülüyor. Mesri’nin protestolarda “Hamas bizi temsil etmiyor” yazılı bir pankart taşıdığı bilgisi paylaşılıyor. Başka bir eylemdeyse “Hamas’ı istemiyoruz. Onlar bizi yok etti. Yeter artık” diye bağırdığı bildiriliyor.

Olayın ne zaman yaşandığına dair bilgi paylaşılmazken, Filistinli örgüt de iddialara ilişkin açıklama yapmadı.

Independent Türkçe, Guardian, BBC, Times of Israel