ABD’nin SDG hamlesi Suriye’deki diğer oyuncuları birleştiriyor

Bir ABD askeri aracı, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde bulunan Tel Tamer kasabası kırsalında, Türkiye sınırına yakın bir bölgede devriye geziyor (AFP)
Bir ABD askeri aracı, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde bulunan Tel Tamer kasabası kırsalında, Türkiye sınırına yakın bir bölgede devriye geziyor (AFP)
TT

ABD’nin SDG hamlesi Suriye’deki diğer oyuncuları birleştiriyor

Bir ABD askeri aracı, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde bulunan Tel Tamer kasabası kırsalında, Türkiye sınırına yakın bir bölgede devriye geziyor (AFP)
Bir ABD askeri aracı, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke vilayetinde bulunan Tel Tamer kasabası kırsalında, Türkiye sınırına yakın bir bölgede devriye geziyor (AFP)

Basil el-Hac Casim
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve ABD arasında Suriye petrol sahalarının geliştirilmesi ve yatırımına ilişkin anlaşma, iki yıl önce bir ABD şirketinin kuzeyde Türkiye- Suriye sınırında konuşlanmak için 33 bin savaşçıdan sınır kuvveti oluşturmak üzere SDG ile çalıştığını açıklamasını hatırlattı.

‘Zeytin Dalı’
Washington’un daha sonra SDG’den ordu kurma açıklamalarından geri adım attığı doğru. ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, yaptığı açıklamada, ABD’nin Suriye ve Türkiye sınırında konuşlanmış bir kuvvet kurma gibi bir niyeti bulunmadığını belirtmişti. Tillerson, Ankara’yı kızdıran meselenin, uygun bir şekilde gündeme getirilmediğini söylerken, “Ne yazık ki bazı insanlar tarafından yapılan açıklamalar bu izlenimi bıraktı” demişti. Ancak durum, o dönemde Türkiye’yi, ‘Zeytin Dalı’ askeri operasyonu kapsamında Moskova ve Tahran ile koordinasyon kurmaya itti.
O dönemde Washington’un DEAŞ’a karşı savaşın sona ermesinin zamanlamasını belirleme adımı, bugün yeni bir adımın vakti geldiğini gösterdi.
Şu an bu ‘ekonomik’ anlaşma, uluslararası ve bölgesel değişikliklerden ve Moskova, Washington, Şam, Ankara ve Tahran'ın, DEAŞ sonrası Suriye toprakları hesaplamalarından uzak görülemez. Bugün bu adımın, belirtilen açıklamanın ötesine geçen boyutu da göz ardı edilemez.

Uygulama aşaması başladı
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, geçtiğimiz Perşembe günü Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, bir Kongre oturumunda yaptığı açıklamada, SDG ile olan anlaşmaya değinmişti. Graham, “Görünüşe göre bir ABD petrol şirketi ile Suriye’nin kuzeydoğusundaki petrol sahalarını geliştirmek için bir anlaşma imzaladılar” demişti.
Graham’ın ABD’nin anlaşmayı destekleyip desteklemediğine ilişkin bir sorusuna yanıt olarak, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise, “Evet, destekliyoruz” dedi. Pompeo, “Anlaşmanın umduğumuzdan biraz daha uzun sürmesi dolayısıyla şaşkınız. Şu an uygulama aşamasındayız. Anlaşma son derece güçlü olabilir” ifadelerini kullandı.
Al-Monitor sitesi de anlaşma hakkındaki bir rapora değinirken, “Anlaşma, ABD enerji şirketi Delta Crescent Energy LLC tarafından imzalandı” ifadelerine yer verdi. Site, kaynaklardan alıntı yaptığı haberinde Beyaz Saray’ın bilgisi dahilinde anlaşmanın imzalandığını yazdı.
Petrol sektörünün ve birçok Suriyeli kuruluşun Haziran ortasında yürürlüğe giren Caesar (Sezar) Yasası uyarınca ABD ambargosuna tabi olduğu göz önüne alındığında anlaşmanın imzalanması için ABD dışişleri ve hazine bakanlıklarından taviz gerekiyordu.

‘Vasıflı bir hırsızlık’
Washington, Ekim ayında ABD Başkanı Donald Trump’ın tüm güçlerini Suriye’nin kuzeydoğusundan geri çekme kararı verdiğinde söz konusu anlaşmaya dikkati çekmişti. O dönemde bu tedbirin Suriye petrol sahalarını koruma amaçlı olduğu söylenmişti.
Rusya merkezli bir internet sitesine göre Şam, anlaşmayı sert bir dille kınarken, durumu da ‘ABD yönetimi tarafından destekli şekilde Suriye petrolünün çalınması’ olarak nitelendirdi. Suriye Dışişleri Bakanlığı ise, anlaşmanın ‘vasıflı bir hırsızlık’ olduğunu söyledi.
Anlaşmanın, taleplerin tavanını yükselterek daha fazla kazanç elde etmek için Şam ile gelecekte yapılacak herhangi bir diyalogda, SDG’ye bir müzakere kartı vermesi doğal. Durum, Moskova’nın Şam’ın ‘otoritesini tüm Suriye topraklarında yeniden kurmasını kolaylaştırma’ vizyonu çerçevesinde oynadığı rolü de zorlaştıracak. Bu da Rusya’yı beklenen Türk askeri hareketleriyle daha esnek hale getirebilir. Bugün bile bu silahlı oluşum, herhangi bir meşruiyete sahip değil. ABD’nin (sona eren) DEAŞ örgütüyle mücadeleye verdiği destek, Suriye topraklarında SDG’ye herhangi bir yasal statü vermiyor. Aynı şekilde SDG, Türkiye- Suriye vizyonuna göre, Suriye topraklarına yayılmış diğer terör örgütlerinden farklı bir konumda da değil.

Türkiye’nin yanıtı
Bu tür bir anlaşmanın Ankara’nın endişelerini artıracağını söylemeye gerek yok. Özellikle 1980’lerden bu yana savaşmakta olduğu örgüt, hala stratejik müttefikinin himayesi altında bulunuyor. Zira Türkiye, bu örgütü uzaklaştırmak ve komşu Suriye ile sınır çitini kontrol etmesini önlemek için de 3 savaşa girdi. Bu çerçevede Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, bir ABD şirketi ve SDG arasında petrol anlaşmasının imzalanmasının, ‘Suriye halkının servetlerine el konulması ve terörizmin finanse edilmesi için bir adım’ olduğu belirtildi.



İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
TT

İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)

Gazze Şeridi’nin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde İsrail ordusunun bugün (pazar) sabah saatlerinde düzenlediği hava saldırısında üç Filistinli yaşamını yitirdi. Batı Şeria’da ise iki Filistinli, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu öldürüldü.

Filistin resmi ajansı WAFA’nın sağlık kaynaklarına dayandırdığı habere göre Şucaiyye’de İsrail insansız hava aracının sivillerin bulunduğu bir topluluğu hedef alması sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Aynı kaynaklar, İsrail savaş uçaklarının Mansura Caddesi üzerindeki Şeva akaryakıt istasyonu yakınında iki sivili öldürdüğünü bildirdi.

Bu ölümlerle birlikte, 11 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana can kaybı 404’e, yaralı sayısı ise 1108’e yükseldi.

Öte yandan İsrail ordusu, Batı Şeria’nın kuzeyinde yürütülen operasyonlarda iki Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

Kuzeydeki Kabatiya bölgesinde bir Filistinli gencin askerlere taş attığını belirten ordu, askerlerin ateş açtığını ve gencin öldüğünü açıkladı. Ramallah’taki Filistin Sağlık Bakanlığı, hayatını kaybeden kişinin 16 yaşında olduğunu belirtti.

Diğer yandan Silat el-Harithiya bölgesinde bir Filistinlinin askerlere el yapımı patlayıcı attığı gerekçesiyle öldürüldüğü bildirildi. Filistin Sağlık Bakanlığı, 22 yaşındaki gencin göğsünden vurularak öldüğünü açıkladı.

Gazze Savaşı’nın Ekim 2023’te başlamasının ardından Batı Şeria’daki gerilim belirgin şekilde yükseldi. İsrail ordusu bu süreçte, bölgede faaliyet gösteren silahlı gruplara karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son iki yılda Batı Şeria’da 1030 Filistinli öldürüldü; bunların 235’i yalnızca bu yıl içinde gerçekleşti.


Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
TT

Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)

Iraklı milis gruplarının liderleri son günlerde silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısı yapmaya başladı. Bu gelişme, yerel düzeyde sürpriz, soru işaretleri ve eleştirileri beraberinde getirdi. Zira söz konusu isimler, kısa süre öncesine kadar direniş eksenine mensup oldukları gerekçesiyle silahlarını açıkça sergiliyor, devlete meydan okuyor; ABD karşıtlığını vurgulayarak Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesini talep ediyordu.

Yerel analizlerde bu olgu, Irak’taki Amerikan baskıları, olası bölgesel dönüşümler ve bu grupların yeni parlamentoda sandalye kazanmalarının ardından siyasi alana yönelme arayışlarıyla ilişkilendiriliyor.

Diğer yandan Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’in çağrısına ek olarak, son iki gün içinde ABD’nin yaptırım ve terör listesinde yer alan, fraksiyonlarla bağlantılı üç tanınmış isimden de silahların devletin elinde sınırlandırılması yönünde çağrılar geldi.

Üç grup

Bu isimlerin başında, yaklaşık 27 sandalyeyle parlamentoda güçlü bir varlık elde eden Asaib Ehli’l Hak Hareketi Genel Sekreteri Kays el-Hazali geliyor. Hazali cuma günü yaptığı açıklamada, “Silahların devletin elinde sınırlandırılmasına inanıyoruz ve bunu gerçekçi adımlarla hayata geçirmek için çalışacağız” dedi. Aynı yönde açıklamalar, Ensarullah el-Evfiya Hareketi Genel Sekreteri Haydar el-Garavi ile İmam Ali Tugayları lideri Şibl ez-Zeydi’den de geldi.

Üç grubun liderlerini ortak paydada buluşturan unsurlar, Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri çatısı altında yer almaları ve ABD’nin terör listesinde bulunmaları olarak öne çıkıyor. Bu durum, söz konusu isimlerin, silahlı gruplara mensup unsurların yeni kurulacak hükümette yer almasına karşı çıkan Washington’a yönelik siyasi manevra arayışında oldukları yorumlarını güçlendiriyor.

Irak’ta en yüksek yargı organının başkanı dün yaptığı açıklamada, silahların devletin elinde sınırlandırılması konusunda silahlı grupların liderlerinin iş birliğine onay verdiğini duyurdu.

Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, yayımladığı açıklamada, ‘hukukun üstünlüğünün sağlanması, silahların devletin elinde sınırlandırılması ve askeri çalışmaya duyulan ulusal ihtiyacın ortadan kalkmasının ardından siyasi faaliyete geçilmesi’ yönündeki tavsiyesine olumlu yanıt verdikleri için ‘kardeş fraksiyon liderlerine’ teşekkür etti.

Washington'ın ciddiyeti

İslamcı gruplar üzerine çalışan araştırmacı Nizar Haydar, fraksiyon liderlerinin silahların devletin elinde sınırlandırılmasına yönelik çağrılarının, ‘Şii güçler ve tüm fraksiyonların, fraksiyonları içeren yeni bir hükümetle anlaşmayı reddeden Amerikan tutumunun ciddiyetini hissetmeye başlamasından’ kaynaklandığına inanıyor.

Haydar, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Fraksiyonlar, ABD’nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’nın Bağdat’a gelmesinden önce Washington’a iyi niyetlerini kanıtlamak için şu sıralar zamanla yarışıyor” ifadesini kullandı.

Haydar, silahlı fraksiyonları iki gruba ayırıyor. İlk grup, siyasi ve seçim sürecine çeşitli aşamalarda dahil olan, son olarak da son parlamento seçimlerine katılan ve geçmiş hükümetlerde bir ya da daha fazla bakanla temsil edilen fraksiyonlardan oluşuyor. Bu gruplar, devlet otoritesi dışında silahlı bir güç olmaktan çıkarak, güvenlik başta olmak üzere devlet kurumlarının bir parçası haline gelmeyi hedefliyor.

Haydar’a göre bu ilk grup, ‘uluslararası ve bölgesel toplum nezdinde, özellikle de ABD’de kabul görmek amacıyla bugün silahların devlet elinde sınırlandırılmasını savunan kesim’ olarak öne çıkıyor.

İkinci grup ise son parlamento seçimlerine katılmış olmalarına rağmen kendilerini hâlâ siyasi sürecin içinde görmeyen, ‘direniş’ söylemini kullanmaya devam eden ve devlete tam entegrasyonunu ilan etmeden önce mümkün olan en büyük siyasi, mali ve güvenlik kazanımlarını elde etmeye çalışan fraksiyonlardan oluşuyor.

Aşamalı taktik

Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemmeri de ABD’nin fraksiyonlar üzerindeki baskısının önem ve etkisi konusunda aynı görüşü paylaşıyor ve bu baskının, söz konusu grupları devlet çerçevesi dışında silah taşımaktan vazgeçtiklerini açıklamaya zorladığını belirtiyor.

Şemmeri, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Silahsızlanma çağrıları; ABD’nin silahların dağıtılması ve devlet ile silahlı kuvvetler başkomutanının denetimi altında toplanması yönündeki şartlarıyla ve Savaya’nın Irak’a gelişinin yaklaşmasıyla eşzamanlı olması bakımından ele alınmalı” dedi.

Bu çağrıların aynı zamanda yeni hükümetin kurulmasına yönelik müzakerelerin zamanlamasıyla da bağlantılı olduğunu ifade eden Şemmeri, “Bu gruplar, ABD’nin bu yöndeki itirazlarının boyutunu bilerek yeni hükümete dahil olmayı hedefliyor” değerlendirmesinde bulundu.

defrt
Ketaib Hizbullah üyeleri, Eylül 2024'te Bağdat'ta düzenlenen bir geçit töreninde (Reuters)

Şemmeri, söz konusu çıkışların, ‘ABD’nin bu tür çağrılara vereceği tepkiyi ölçmeyi amaçlayan geçici ve taktiksel bir bağlamda’ gündeme gelmiş olabileceğini, aynı zamanda bu fraksiyonların Washington ile doğrudan müzakerelere girmesi için bir kapı aralayabileceğini de dile getirdi.

Iraklı fraksiyonların çağrılarının, Hizbullah’ın söyleminden bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Şemmeri, bu tutumun Hizbullah’ın silahsızlanmaya ilişkin şartlarıyla örtüştüğünü belirterek, “Amaç, silahsızlanma sürecinin ABD ve dış baskıların sonucu değil, yerel ve iç düzenlemelerin bir parçası gibi görünmesini sağlamak” dedi.


Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
TT

Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)

Başkan Donald Trump, geçen cumartesi günü Suriye çölündeki Palmira'da bir aşırılıkçı tarafından düzenlenen saldırıda üç Amerikalının (iki asker ve bir tercüman) öldürülmesinin ardından DEAŞ'a karşı misilleme tehdidini yerine getirdi. ABD hava saldırıları, cuma sabahı erken saatlerde Deyrizor, Hums ve Rakka çöllerindeki 70 DEAŞ mevzisini hedef aldı. Yaklaşık beş saat süren baskınlara uçaklar, helikopterler ve HIMARS roketatarları katıldı. Ürdün de uçaklarının saldırıya katıldığını açıkladı.

Trump cuma günü “çok güçlü bir misilleme saldırısı”ndan bahsederken, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, “ABD güçleri, DEAŞ savaşçılarını, altyapısını ve silah depolarını ortadan kaldırmak için Suriye'de Hawkeye Operasyonuna başladı” diyerek, operasyonu üç Amerikalının ölümüne yol açan Palmira saldırısının ardından “misilleme ilanı” olarak nitelendirdi.

Şarku’kul Avsat’ın görüştüğü Şam'daki Suriye Savunma Bakanlığına yakın kaynaklar, ABD saldırılarının süresiz olabileceğini ve günlerce devam edebileceğini söyledi.