Koronavirüs salgını Şam’ı kırıp geçiriyor

Günlük 200 ölü ve aileler koruyucu ekipman satın alma ile gıda ürünleri alma seçenekleri arasında sıkışıp kaldı.
Koronavirüsle mücadele önlemlerini artırmak için Şam sokakları ve mahalleleri dezenfekte ediliyor (SANA)
Günlük 200 ölü ve aileler koruyucu ekipman satın alma ile gıda ürünleri alma seçenekleri arasında sıkışıp kaldı. Koronavirüsle mücadele önlemlerini artırmak için Şam sokakları ve mahalleleri dezenfekte ediliyor (SANA)
TT

Koronavirüs salgını Şam’ı kırıp geçiriyor

Günlük 200 ölü ve aileler koruyucu ekipman satın alma ile gıda ürünleri alma seçenekleri arasında sıkışıp kaldı.
Koronavirüsle mücadele önlemlerini artırmak için Şam sokakları ve mahalleleri dezenfekte ediliyor (SANA)
Günlük 200 ölü ve aileler koruyucu ekipman satın alma ile gıda ürünleri alma seçenekleri arasında sıkışıp kaldı. Koronavirüsle mücadele önlemlerini artırmak için Şam sokakları ve mahalleleri dezenfekte ediliyor (SANA)

Suriye’nin başkenti Şam’da yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını hızla yayılırken Şam halkının çoğu koruyucu malzemeler satın alma veya günlük ihtiyaçlarını karşılama seçeneklerinden birini tercih etmek zorunda kalıyor. Vatandaşların aşırı yoksul olması her iki seçeneğe de sahip olmalarına izin vermiyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan Şam’daki sağlık çalışanları “her gün yüzlerce vakanın şehirdeki hastanelere akın ettiğini” vurguladı. “Cenaze araçlarının yetersiz olduğu Şam’da her gün 200’den fazla vaka ve ölü olduğunu” tahmin eden çalışanlar birçok devlet ve özel kurumda çok sayıda vaka olduğu vurguladı.
Geçtiğimiz temmuz ayından beri insanların sosyal medya ve online sitelerde virüse yakalanan ve bu yüzden ölen kişiler hakkında daha fazla konuştuğu görülüyor. Şam Üniversitesi Makine ve Elektrik Mühendisliği Fakültesi Dekan Yardımcısı Süheyl Miraşşa’nın geçen cumartesi koronavirüs yüzünden öldüğü duyurulmuştu. Aynı şekilde Suriye devlet televizyonu el-İhbariye’nin Genel Yayın Yönetmeni Halil Mahmud’un da aynı sebepten hayatını kaybettiği duyurulmuştu.
Bunun yanı sıra Lübnanlı sanatçı Mervan Mahfuz koronavirüs salgını sebebiyle Şam’da bulunan el-Esed Üniversite Hastanesi’nde hayatını kaybederken Kızılay Hastanesi’ndeki bir doktor ve camilere giden bir dizi yaşlı hayatını kaybetti. Şam Adalet Sarayı’ndaki yargıçlar arasında iki vaka tespit edildiği doğrulandı ve iki kişiden daha şüphelenildiği belirtildi.
Resmi olarak Sağlık Bakanlığı, her gün 19 ila 29 arasında vaka tespit edildiğine, 5 ila 8 arasında vakanın iyileştiğine ve 1 ila 3 arasında vakanın hayatını kaybettiğine ilişkin açıklamalar yapmaya devam ediyor. Sağlık Bakanlığına göre geçtiğimiz pazar günü itibariyle ülke genelinde toplam vaka sayısı 809’a, iyileşen vakaların sayısı 256’ya ve hayatını kaybeden kişi sayısı 44’e ulaştı.
Sağlık çalışanları yaptırımlar yüzünden ülkenin durumunun her yönden kötüye gitmesinin ardından hastanelerdeki durumun “imkanların olmaması ve çok fazla aracılık yapılması sebebiyle hastaların kabulü ve gerekli tedaviyi alması açısından oldukça kötü” olduğunu söyledi.
Çalışanlar “Bazıları telefon görüşmelerinin ardından hemen kabul ediliyor ve tedavilerine başlanıyor, diğerlerinin çoğu da kabul ediliyor ancak sindirim bozukluğu olan kişiler kötü koşullar ve sağlık hizmetleri nedeniyle hastanedeyken virüs kapabiliyor” dedi.
İnsanlar virüsün gittikçe yayıldığından bahsederken yüzlerindeki korku net bir şekilde okunsa da onları tüketen yoksulluk yüzünden kendilerini korumak için gerekli önlemleri almadıkları görülüyor. Zira Birleşmiş Milletler (BM) raporları Suriyelilerin yüzde 87’den fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığını ortaya koydu.
Şam sokaklarında ve pazarlarında, koruyucu tedbirlerin çoğu sosyal mesafe, ziyaretlerin iptal edilmesi ve çok az vatandaşın maske takmasından ibaret. Bununla birlikte vatandaşların çoğunda kayıtsızlık görülüyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan 50 yaşlarında bir sivil, “İnsanlar maddi olarak çok yorgun. Koruyucu malzemeler tedarik etme veya günlük ihtiyaçları arasında bir seçim yapmak zorundalar ve ikisini birlikte seçmeleri mümkün değil. Yemekten vazgeçmeleri imkansız çünkü açlık zor. Kovid-19 salgınına gelince, insanlar ellerinden geleni yapıyor gerisi de takdir-i ilahi” dedi.
Tek kullanımlık bir maskenin fiyatı 500 Suriye Lirasına (SL) denk geliyor. Yani 5 kişilik bir ailenin günlük maske ihtiyacını karşılayabilmesi için 2 bin 500 SL ödemesi gerekiyor. Bir kalıp sabun yaklaşık 500 SL ve orta boy bir dezenfektan şişesi yaklaşık 5 bin SL iken bir çalışanın maaşı 50 bin SL’yi geçmiyor.
Salgının yayılma hızının arttığını kabul eden Sağlık Bakanlığı geçen cumartesi yaptığı açıklamada “Açıkladığımız sayılar sadece laboratuvar testleri (PCR) sonucunda tespit edilmiş vakalar. Semptom göstermeyen vakalar var. Sağlık sektörünün tüm unsurlarını etkileyecek şekilde, ülkeye haksız yere uygulanan ekonomik abluka yüzünden kentlerde genel test yapmak için yeterli imkanlarımız yok. Bu da salgını kontrol altına almak ve herkesi korumak için bireysel korunma kurallarına riayet edilmesi gerektiğini gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.
Aynı zamanda Şam rejiminin Sağlık Bakanı Nizar Yazıcı yaptığı basın açıklamasında koronavirüs salgınında yerel artışa karşı uyarıda bulunarak “kurallara uyulmaması ve bireysel ve toplumsal koruyucu önlemlerin önemsenmemesi durumunda virüsün yayılmasının yatay ve dikey olarak genişlemesinin, geniş bir salgına sebep olabileceğini” belirtti. Yazıcı, ölü sayılarının tam olarak bilinmediğini ifade ederek, “Evde tedavi gören hastalar bildirilmemiş ve danışmanlık talebinde gecikme olmuş olabilir” ifadelerini kullandı.
Kovid-19 Ulusal Danışma Ekibi geçtiğimiz pazar virüsün yayılması ile birlikte alınması gereken önlemler hakkında bir toplantı yaptı. Sağlık Bakanlığı, ekibin ilgili birimlerin halka açık yerlerde, toplu taşıma araçlarında, otobüslerde ve devlet dairelerinde maske takma zorunluluğu getirmesi ile ilgili müzakerelerde bulunduğunu belirtti.



Husiler, İsrail'in Somaliland’ı tanımasını neden doğrudan bir tehdit olarak görüyor?

Sana'da Husi liderinin fotoğrafının bulunduğu bir dijital reklam panosunun önünde toplanan insanlar (EPA)
Sana'da Husi liderinin fotoğrafının bulunduğu bir dijital reklam panosunun önünde toplanan insanlar (EPA)
TT

Husiler, İsrail'in Somaliland’ı tanımasını neden doğrudan bir tehdit olarak görüyor?

Sana'da Husi liderinin fotoğrafının bulunduğu bir dijital reklam panosunun önünde toplanan insanlar (EPA)
Sana'da Husi liderinin fotoğrafının bulunduğu bir dijital reklam panosunun önünde toplanan insanlar (EPA)

Bölgedeki açık cepheler arasındaki bağlantıyı güçlendiren yeni bir gerilimde, Husiler, Somaliland dosyasını İsrail ile yaşanan çatışmanın bir parçası haline getirdi. Husiler, ayrılıkçı bölgede herhangi bir İsrail varlığının ‘askeri hedef’ sayılacağı uyarısında bulundu.

Bu açıklama, İsrail’in Somaliland’ı tanıdığını duyurmasının ardından geldi. Söz konusu adım, Afrika ile Arap ve İslam dünyasında geniş yankı uyandırırken, Gazze’den Kızıldeniz’e ve Aden Körfezi’ne uzanan bölgesel gerilim denkleminde yeni bir saflaşmaya yol açtı.

Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi, örgüte bağlı medya organları tarafından aktarılan açıklamasında, İsrail’in tanıma kararının ‘Somali’ye, Yemen’e ve bölgenin güvenliğine yönelik bir saldırı’ anlamına geldiğini söyledi. El-Husi, Tel Aviv yönetiminin ‘dünyanın en önemli deniz geçiş noktalarından biri yakınında askeri ve istihbari bir dayanak noktası elde etmeye çalıştığını’ savundu ve ayrılıkçı bölgede ‘her türlü İsrail varlığının’ kendi güçleri açısından meşru bir hedef olacağını dile getirdi.

1991 yılında Somali Cumhuriyeti’nden tek taraflı olarak ayrıldığını ilan eden Somaliland, Aden Körfezi’nin girişinde ve uluslararası ticaretin en yoğun güzergâhlarından biri olan Babülmendep Boğazı’na yakın son derece hassas bir stratejik konumda bulunuyor. Somali’nin geri kalanına kıyasla görece istikrarlı bir yapıya sahip olmasına rağmen, onlarca yıldır uluslararası tanınmadan yoksun kalan bölge, bu nedenle siyasi ve ekonomik açıdan izole bir konumda kaldı.

cdfrgt
Husilerin İsrail'in Somaliland’ı tanımasını daha fazla savaşçı toplamak için kullanacağına dair spekülasyonlar var. (AP)

Analistler, İsrail’in bölgeyi tanımasının Tel Aviv’e Kızıldeniz’e doğrudan bir erişim penceresi açtığını, deniz ulaşım hatlarını izleme kapasitesini artırdığını ve başta Yemen’deki Husiler olmak üzere rakiplerine karşı askeri ya da istihbari operasyonlar yürütme imkânı sağlayabileceğini belirtiyor.

Bu gelişme, Ekim 2023’te Gazze savaşının başlamasından bu yana süren açık çatışma ortamı içinde değerlendiriliyor. Söz konusu dönemde Husiler, İsrail hedeflerine ve İsrail’le bağlantılı gemilere füze ve insansız hava araçlarıyla (İHA) saldırılar düzenlemiş, ancak Gazze Şeridi’ndeki kırılgan ateşkesle birlikte bu saldırıların temposu düşmüştü.

Husilerin paniğinin nedeni

Siyasi kaynaklar, Husilerin kaygılarının yalnızca Filistin meselesinin ‘sembolik’ boyutuyla sınırlı olmadığına, doğrudan güvenlik hesaplarına dayandığına işaret ediyor. Bu çerçevede, Somaliland’de olası bir İsrail varlığının, İsrail’in Kızıldeniz’in farklı bölgelerinde askeri ve istihbari olarak varlık göstermesiyle birlikte, Husileri güneybatıdan stratejik olarak kuşatma anlamına geleceği değerlendiriliyor.

Husiler ayrıca, Somaliland’ın Yemen’deki mevzilerini hedef alabilecek İsrail operasyonları için bir destek platformuna dönüşmesinden endişe ediyor. Bu kaygılar, son aylarda İsrail tarafından düzenlenen ve çok sayıda askeri ve siyasi Husi liderinin hayatını kaybetmesine yol açtığı belirtilen saldırıların ardından daha da güçlenmiş durumda.

hyjuk
Husiler, dokuz aylık sessizliğin ardından insansız hava aracı biriminden sorumlu komutanların ölümünü doğruladı. (EPA)

Bu endişeleri, bazı medya raporlarında Somaliland’ın daha geniş bölgesel düzenlemeler kapsamında kullanılabileceğine dair iddialar da besliyor. Söz konusu iddialar arasında, Gazzelilerin olası yer değiştirmesine yönelik sızıntılar da yer almıştı. Husiler, bu senaryoları İsrail’in bölgede yürüttüğünü savundukları bir ‘parçalama projesinin’ parçası olarak görüyor.

Öte yandan Husilerin darbe sonrası kurduğu yönetim organı olan Yüksek Siyasi Konsey, söylemini sertleştirerek Somali topraklarında herhangi bir İsrail faaliyetinin ‘oldu bitti’ olarak kabul edilmeyeceği uyarısında bulundu. Konsey, Somali’nin güvenliğinin ‘ayrılmaz bir parça’ olarak kendi güvenliklerinin parçası olduğunu vurguladı ve Kızıldeniz’e kıyısı olan ülkelere, ‘İsrail sızması’ olarak nitelendirdiği gelişmeyi engellemek için somut adımlar atma çağrısı yaptı.


Lazkiye’de eski rejim kalıntılarından silahlı saldırı: 4 ölü, 108 yaralı

Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Lazkiye’de eski rejim kalıntılarından silahlı saldırı: 4 ölü, 108 yaralı

Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye’de protestolar sırasında dün çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye’nin Lazkiye ilinde güvenlik güçleri ve sivillere yönelik silahlı saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 4’e, yaralı sayısı ise 108’e yükseldi.

Lazkiye İl Sağlık Müdürlüğü, pazartesi günü yaptığı açıklamada, protestolar sırasında güvenlik güçleri ve vatandaşları hedef alan silahlı saldırılar sonrası bilanço güncelledi.

Lazkiye İç Güvenlik Komutanı Tuğgeneral Abdülaziz el-Ahmed, pazar günü yaptığı açıklamada, kendini Gazzal Gazzal olarak tanıtan kişinin çağrısıyla düzenlenen gösteriler sırasında, devrik rejimin kalıntılarına bağlı bazı terör unsurlarının Lazkiye ve Ceble’de iç güvenlik güçlerine saldırı düzenlediğini söyledi. El-Ahmed, saldırılarda bazı güvenlik görevlilerinin yaralandığını, özel görevler ve polis birimlerine ait araçların tahrip edildiğini belirtti.

El-Ahmed ayrıca, Lazkiye’de Ezheri Kavşağı ile Ceble’de Ulusal Hastane Kavşağı’nda yüzleri maskeli ve silahlı unsurların tespit edildiğini ifade ederek, bu kişilerin Sarayet Diru’s-Sahil (Sahil Kalkanı Tugayı) ve Sarayet el-Cevad (Cevad Tugaylar) adlı terör hücrelerine mensup olduğunu kaydetti. Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre söz konusu hücreler, otoyol M1 üzerinde saha infazları ve el yapımı patlayıcı saldırılarından sorumlu tutuluyor.

cdrgt
Lazkiye’deki protestolar sırasında güvenlik güçlerine ve vatandaşlara yönelik silahlı saldırıda yaralananlardan biri hastanede tedavi görüyor (EPA)

Suriye Savunma Bakanlığı da pazar günü yaptığı açıklamada, protestolar sırasında güvenlik güçleri ve sivillere yönelik saldırıların ardından, batı sahil bölgesindeki Lazkiye ve Tartus kent merkezlerine zırhlı araçlar ve askeri birlikler sevk edildiğini duyurdu.

Suriye televizyonu, Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi’ne dayandırdığı haberinde, askeri birliklerin konuşlandırılmasının “kanun dışı grupların halkı ve güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarının artması” üzerine gerçekleştirildiğini aktardı. Açıklamada, birliklerin görevinin “iç güvenlik güçleriyle iş birliği içinde güvenliği sağlamak ve istikrarı yeniden tesis etmek” olduğu vurgulandı.


“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
TT

“Kara kutu”, El-Haddad uçağının düşüşünün hikayesini karmaşıklaştırıyor ve Libyalılar arasında soru işaretleri yaratıyor

Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)
Libya'nın Misrata şehrindeki El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninden (Başbakanlık Ofisi)

Geçtiğimiz hafta Ankara'da düşen ve "UBH" hükümetinin Genelkurmay Başkanı Mareşal Muhammed Haddad ile arkadaşlarının ölümüne neden olan "Falcon 50" uçağının kara kutusunun analizine ilişkin Almanya'nın özür dilemesinin ardından Libya'da kafa karışıklığı ve tartışmalar baş gösterdi.

Son yirmi dört saat içinde Libyalılar arasında kazanın nedenlerinin yorumlanmasına ilişkin kamuoyu tartışmalarında resmi açıklamaların yerini şüpheler aldı. Bazıları ise soruşturmanın seyrinin geleneksel havacılık kazasının sınırlarını aşan hassas sonuçlara yol açabileceğinden endişe ediyor.

Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)Geçen ay Trablus'ta yapılan toplantı öncesinde el-Menfi'nin yanında duran el-Haddad (Başkanlık Konseyi)

Libya "Ulusal Birlik" hükümetinin İçişleri Bakanlığı tarafından cuma günü açıklanan Alman kararı, tamamen teknik bir prosedür olarak ele alınmadı. Aksine, özellikle hükümetin diğer ülkelerin de kara kutuyu analiz edebilecek kapasitede olduğunu ve devam eden Libya-Türkiye ortak soruşturmalarına paralel olarak teknik prosedürleri tamamlamak üzere İngiltere'nin seçildiğini doğrulaması sonucunda, siyasetçiler ve aktivistler arasında kararın gerekçeleri ve zamanlaması hakkında geniş çaplı sorulara yol açtı.

Sosyal medyada politikacılar ve aktivistler arasında hararetli tartışmalar sürerken, Libya Temsilciler Meclisi Savunma ve Ulusal Güvenlik Komitesi üyesi Ali el-Soul, “parlamento, uçak kazasıyla ilgili devam eden soruşturmadan şeffaf, doğru ve tarafsız sonuçlar bekliyor” dedi. Bu hassas konunun herhangi bir tarafın çıkarları için kullanılmaması, siyasileştirilmemesi veya suçlamalara maruz kalmaması gerektiğinin altını çizdi.

Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Dibeybe'nin ofisi)Dibeybe, Libya'nın Misrata kentinde Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreninde (Başbakanlık ofisi)

Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda el-Soul, “Libyalıların soruşturma sürecine doğrudan katılımı vazgeçilmez hale geldi” dedi. “Ulusal egemenliği sağlamak ve soruşturma sonuçlarına halkın güvenini sağlamak için Başsavcılık üyeleriyle birlikte havacılık alanında uzman Libyalı uzmanların ve personelin katılımını” talep ederek, “kazanın nedenleri ve koşullarının profesyonel ve sorumlu bir şekilde açıklanmasını” istedi.

Libyalı politikacıların ve analistlerin bir kesimi için Alman özrü ilk andan itibaren "inandırıcı" görünmedi; zira onlara göre, havacılık sektöründe ve karmaşık teknik araştırmalarda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak kabul edilen bir ülkenin teknik yetersizliğini kabul etmek zordu.

Milletvekili Said Mughib, Facebook hesabında yaptığı bir paylaşımda şu soruyu sordu: “Gerçeğin ortaya çıkmasını kim istemiyor?” Bu arada, Yüksek Devlet Konseyi üyesi Said bin Şara da Libya ve Türkiye'deki hükümetlerden oluşan ortak bir soruşturma komitesinin kurulmamış olmasına şaşırdığını belirterek, Almanya'nın özür dilemesinin ardından böyle bir komitenin kurulmamasının nedenlerini sorguladı.

Bazı yerel aktörler daha da ileri giderek, Cumhuriyetçi Koalisyon Partisi lideri İzzeddin Akil, olayı komplo teorisine yakın daha geniş bir anlatı içinde çerçevelendirdi. Kazanın sadece teknik bir arıza değil, Libya'nın 2011'den beri yaşadığı uzun bir dizi kargaşanın parçası olduğunu savundu. Uçağın kaderinin “Kaddafi rejiminin düşüşünden el-Haddad'ın ayrılışına kadar ülkede yaşananlarla organik olarak bağlantılı” olduğunu söyledi.  

Libyalı akademisyen ve hukuk profesörü Mecdi el-Şabani, Almanya'nın kara kutuları analiz etme konusunda gelişmiş yeteneklere sahip olduğunu ve “açık bir hukuki veya teknik neden olmaksızın” bunu yapmaktan kaçınmanın, bu tutumun “sadece teknik bir karar olarak değil, siyasi sonuçları olan bir çekince veya kaçamak olarak yorumlanabileceğini” değerlendirdi.

Ancak Libya el-Nama Partisi genel sekreterliği üyesi Husam Feniş, teknik ve siyasi süreçlerin birbirinden ayrılması gerektiğine inanıyor ve olayı aceleyle yorumlamanın belirsizliği gidermek yerine daha da artıracağı konusunda uyarıyor. Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “teknik gerçekler siyasi yorumların sınırlarını belirlemeli, tersi olmamalı” ve siyasi boyutları olan havacılık olaylarına ilişkin soruşturmaların bağımsız ve güvenilir teknik verilere dayandırılması gerektiğini vurguladı.

​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Dibeybe Ofisi)​​​​​​​Libya'nın Misrata şehrinde El-Haddad ve arkadaşlarının cenaze töreni (Başbakanlık Ofisi)

İngiliz Kraliyet Savunma ve Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü araştırmacısı Celal Harşavi gibi analistlere göre Libya'da devam eden bu tartışma, “Libya'daki siyasi kriz ve 14 yıldır biriken sorunlar bağlamında açık bir abartı içeriyor."

Şarku’l Avsat’a konuşan Harşavi, olayın Libya'daki genel çatışma ortamından ayrı düşünülemeyeceğine inanırken, aynı zamanda dünyanın dört bir yanında siyasetçileri ve askeri personeli içeren benzer havacılık olaylarını örnek göstererek "kesin sonuçlara ulaşma konusunda karamsarlığını" dile getirdi; bu olayların koşulları on yıllar sonra bile gizemini koruyor.

Libyalılar kaza kurbanlarına veda ederken, uçak kazasının kara kutu dosyasının yorumlanması konusunda kafa karışıklığı yaşanıyor. Pazar günü, binlerce vatandaş Misrata ve Geryan şehirlerinde Genelkurmay Başkanı ve arkadaşlarının cenaze namazlarını kıldı; bu sahne, uçak kazasının yarattığı şokun büyüklüğünü yansıtıyordu.

Geçtiğimiz salı günü Türkiye'ye yapılan resmi ziyaretin ardından Trablus'a dönüş yolunda Ankara'dan kalktıktan 40 dakikadan kısa bir süre sonra düşen Falcon 50 tipi uçakta, aralarında beş üst düzey Libyalı askeri komutanın da bulunduğu sekiz 8 kişi hayatını kaybetti.

Hayatını kaybedenler arasında Haddad'ın yanı sıra Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral el-Futuri Gribel, Askeri İmalat Kurumu Müdürü Tuğgeneral Mahmud el-Katavi, Genelkurmay Başkanı Danışmanı Muhammad Al-Assavi ve fotoğrafçı Muhammad Ömer Ahmed Mahcub da yer alıyordu.