Hizbullah’ın dünyada genelinde birçok uyuşturucu kaçakçılığı operasyonlarının arkasında olduğu iddiasıhttps://turkish.aawsat.com/home/article/2431406/hizbullah%E2%80%99%C4%B1n-d%C3%BCnyada-genelinde-bir%C3%A7ok-uyu%C5%9Fturucu-ka%C3%A7ak%C3%A7%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1-operasyonlar%C4%B1n%C4%B1n
Hizbullah’ın dünyada genelinde birçok uyuşturucu kaçakçılığı operasyonlarının arkasında olduğu iddiası
İtalyan makamları Salerno limanında Captagon ele geçirdi (EPA)
Beyrut/Şarku’l Avsat
TT
TT
Hizbullah’ın dünyada genelinde birçok uyuşturucu kaçakçılığı operasyonlarının arkasında olduğu iddiası
İtalyan makamları Salerno limanında Captagon ele geçirdi (EPA)
İtalya'nın güneyindeki Salerno limanına gelen kargo römorklarında, endüstriyel kullanım için hazırlanan kağıt silindirler vardı. Ancak bir görevli malzemeyi kontrol etmek için elektrikli testere kullandığında, bu kağıt silindirlerden küçük beyaz taneler dökülmeye başladı.
Polis diğer silindirlerinde içine baktı ve arama 1 Temmuz'da sona erdiğinde, gümrük görevlileri 84 milyon amfetamin benzeri tablet buldu. Washington Post gazetesinin haberine göre, soruşturmanın başında polis 1,1 milyar dolar değerinde tabletlerden potansiyel şüphelinin DEAŞ olduğuna işaret etti.
Ancak günler içinde oklar, Ortadoğu’daki farklı gruplara yönelmeye başladı. İstihbarat yetkilileri, uyuşturucuların Suriye'de ortaya çıktığını, ancak Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in kuvvetleri tarafından kontrol edilen bölgelerde bulunan fabrikalarda üretildiği sonucuna vardı. Amfetaminler, Suriye'den İran'ın müttefiki Hizbullah tarafından yoğun olarak kullanılan bir kaçakçılık merkezi olan Lazkiye'den geldi.
Hizbullah'ın İtalyan sevkiyatına doğrudan katılıp katılmadığı henüz bilinmiyor, ancak araştırmacılar, durumun Ortadoğu ve Avrupa'da Lübnan grubuna bağlı son zamanlarda ortaya çıkan uyuşturucu vakalarına uyduğunu söylüyor. ABD ve Ortadoğu analistleri, Hizbullah'ın ABD'nin yaptırımları ve koronavirüs salgını sebebiyle Lübnan'da yaşanan ekonomik çöküş nedeniyle ciddi mali baskılarla karşı karşıya kaldığını bu sebeple, operasyonlarını finanse etmek için uyuşturucu kaçakçılığı da dahil olmak üzere suç kurumlarına bağımlı gibi göründüğünü söylüyor.
İstihbarat analistleri, vakaların çoğunun, Hizbullah militanlarının on yıldan fazla bir süre önce 'üretmeye' başladıkları ve grubun askeri ve mali yükümlülükleri genişledikçe bir para üreticisi olarak ün kazandığı sahte Captagon ile ilgili olduğunu düşünüyor.
ABD'nin Hamas'a yönelik çelişkili tutumunun arkasında ne yatıyor?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5198335-abdnin-hamasa-y%C3%B6nelik-%C3%A7eli%C5%9Fkili-tutumunun-arkas%C4%B1nda-ne-yat%C4%B1yor
ABD'nin Hamas'a yönelik çelişkili tutumunun arkasında ne yatıyor?
Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump'ın, Hamas'ın Gazze Şeridi'nde ‘şiddet yanlısı çetelerin peşinde olduğunu’ söylemesi üzerine, ABD'nin Hamas'a yönelik tutumu daha belirsiz hale geldi. Gözlemciler bu açıklamayı, Beyaz Saray'ın Hamas'a yönelik söylemini yumuşatma isteğinin bir göstergesi olarak değerlendirdi. Ancak birkaç saat önce, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) bir açıklama yayınlayarak, harekete ‘şiddeti derhal durdurması’ ve silahlarını teslim etmeyi taahhüt etmesi çağrısında bulundu ve Kahire'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkes anlaşmasına desteğini yineledi.
Analistlere göre, siyasi ve askeri kurumlar arasındaki bu belirgin farklılık, son savaşın ardından ABD'nin Gazze Şeridi'ndeki rolünün niteliği ve gelecekteki güvenlik veya siyasi düzenlemelerde Hamas'a karşı sergilenecek açıklığın sınırları konusunda daha derin bir anlaşmazlığı yansıtıyor.
İç baskı
Bu gelişme, ABD yönetiminin kırılgan ateşkes anlaşmasını istikrara kavuşturmaya çalıştığı bir dönemde, Beyaz Saray'ın hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar tarafından Gazze'ye, özellikle de Hamas'a yönelik politikasının niteliğini netleştirmesi yönünde iç baskı altında olduğu bir zamanda meydana geldi.
ABD Başkanı Donald Trump, 13 Ekim 2025'te Şarm eş-Şeyh'te imzalanan Gazze anlaşması belgesini elinde tutuyor. (AP)
Washington Post, ABD Savunma Bakanlığı'ndan bir yetkilinin, CENTCOM’un açıklamasının ‘ABD'nin resmi askeri çizgisini’ yansıttığını söylediğini aktardı. Yetkili, ordunun ‘siyasi açıklamalara dayanarak silahlı grupların tanımını değiştirmediğini’ ifade etti.
Ancak Beyaz Saray'a yakın kaynaklar, Trump'ın açıklamalarının ‘yanlış yorumlandığını’ ve onun ‘İsrail güçlerinin kısmi çekilmesinden sonra yerel grupların düzeni sağlamaya çalıştığı Gazze Şeridi'ndeki durum değişimini’ kastettiğini açıkladı. Fox News, bir ulusal güvenlik danışmanının, ‘Trump’ın şiddeti reddeden bazı grupları gelecekteki yerel güvenlik düzenlemelerine dahil etme fikrine açık olduğunu’ söylediğini aktardı.
Bölgesel taraflar için etkileri
Gözlemciler, siyasi ve askeri kurumlar arasındaki bu görüş ayrılığının yeni bir şey olmadığını düşünüyor. Beyaz Saray, son savaşın ardından Gazze Şeridi'nde yeniden denge sağlanmasına imkân verebilecek esnek bir siyasi yaklaşımı tercih ederken, Pentagon, Hamas'ın şiddeti durdurma ve silahlarını teslim etme konusundaki tam taahhüdünü doğrulamadan önce herhangi bir ‘rehabilitasyona’ karşı uyarıda bulunmakta ısrarcı.
Georgetown Üniversitesi'nde ulusal güvenlik üzerine çalışan Prof. Dr. Jonathan Stein, “ABD ordusu uzun vadeli istikrarı göz önünde bulundurarak hareket ederken, Başkan Trump diplomatik ivme kaybolmadan somut sonuçlar elde etmeyi amaçlayan hızlı siyasi mantıkla hareket ediyor. Bu çelişki, müttefikleri, özellikle de Washington'dan daha net bir tavır bekleyen İsrail'i karıştırıyor” ifadelerini kullandı.
Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (AP)
ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan herhangi bir açıklama yapılmazken, Beyaz Saray ve Pentagon arasında ateşkesin istikrarını sağlamak ve Gazze Şeridi'ndeki güvenlik sorumluluklarını dağıtmak için mekanizmalar konusunda istişareler devam ediyor. Gözlemciler, ABD'nin ikili söyleminin anlaşmanın hükümlerinin sahada uygulanmasını geciktirebileceğini ve bölgesel taraflar arasında şüphe uyandırabileceğini düşünüyor.
Bu durum, Trump'ın görevdeki ilk yıllarında Suriye, İran ve Afganistan konusunda yaptığı açıklamalar ile Pentagon'un resmi tutumu arasında tekrar tekrar ortaya çıkan çelişkilerle dolu tartışmaları akla getiriyor.
Gazze'ye temkinli bir dönüş ve ateşkesin geleceği hakkında artan sorularla, ABD Başkanı bir kez daha zor bir sınavla karşı karşıya: Ortadoğu'nun güvenliğini etkileyen hassas konularda risk almayı reddeden askeri kurumla, iç desteği kazanmaya yönelik siyasi retoriği nasıl dengeleyecek?
Hamas'a karşı faaliyet yürüten silahlı grubun lideri, uluslararası topluma Gazze halkını koruma çağrısında bulunduhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5198318-hamasa-kar%C5%9F%C4%B1-faaliyet-y%C3%BCr%C3%BCten-silahl%C4%B1-grubun-lideri-uluslararas%C4%B1-topluma-gazze
Hamas'a karşı faaliyet yürüten silahlı grubun lideri, uluslararası topluma Gazze halkını koruma çağrısında bulundu
Hüsam el-Astal (Filistin Basın Ağı sayfası)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus bölgesinde İsrail'in desteğiyle faaliyet gösteren bir milis grubunun komutanı Hüsam el-Astal, Hamas'ın gerçekleştirdiği infaz dalgası sırasında dünyaya Gazze halkını Hamas'tan koruması çağrısında bulundu.
The Times of Israel'in ulaştığı bir videoda el-Astal, ABD Başkanı Donald Trump'a ateşkes sağlamak için gösterdiği çabalarından dolayı teşekkür ediyor, ancak Gazze sakinlerini İsrail bombardımanından kurtardıktan sonra, şimdi onları Hamas'tan da kurtarması gerektiğini ekliyor.
Şarku’l Avsat’ın The Times of Israel’den aktardığına göre el-Astal, “Hamas yüzlerce çocuğu, kadını, genci ve yaşlıyı öldürüyor. Ne suçtan? Askeri bir savaştan terörist bir savaşa geçtik. Bugün Hamas Gazze halkına karşı terör estiriyor, onları RPG'lerle öldürüyor. Hamas yüzde 100 DEAŞ'dır” diyerek uluslararası topluma Gazze halkını Hamas'tan koruması çağrısında bulundu.
Hüsam el-Astal (ortada), Gazze Şeridi'nde çekilmiş ve Facebook'ta paylaşılmış, tarihi bilinmeyen bir fotoğrafta silahlı grup üyeleriyle birlikte görülüyor. (Hüsam el-Astal'ın Facebook sayfası)
El-Astal, ‘Gazze halkına ve tüm dünyaya mesajında’, liderliğini yaptığı milislerin ‘Gazze Şeridi'ni yönetmeyi veya nüfuz kazanmayı amaçlamadığını’ belirtti.
El-Astal, “Hamas yönetiminden, halka hizmet eden sivil bir hükümete geçmek istiyoruz. Barış istiyoruz, yaşamak istiyoruz. Bugün Hamas ile Gazze Şeridi’ni yönetmek için savaşmıyoruz” ifadelerini kullandı.
Videoyu kaydettikten sonra The Times of Israel ile yaptığı röportajda el-Astal, grubunun Hamas ile savaşmaya devam edeceğini bildirdi.
Hüsam el-Astal kimdir?
Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin eski bir üyesi olan Hüsam el-Astal, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta Hamas'a karşı çalışan silahlı bir grubun kurulduğunu duyurdu. Han Yunus sakinlerini, onlara yiyecek, su ve barınak sağlayabilmesi için kendi kontrolündeki bölgelere taşınmaya çağırdı.
El-Astal, The Times of Israel'e verdiği demeçte, grubunun Hamas'ın saldırısı altında yaşayan herkesi kabul edeceğini ve herkese yetecek kadar yiyecek, su ve barınak sağladığını söyledi. Önümüzdeki günlerde, yaklaşık 400 Filistinliyi kabul etmek için çalışacağını ifade etti.
Hüsam el-Astal’ın 2000'li yılların başında Gazze'de Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinde görev yaparken çekilmiş bir fotoğrafı (Hüsam el-Astal’ın Facebook sayfası)
El-Astal, silahlı grubunun, Gazze Şeridi'ndeki diğer kasaba ve bölgeler gibi, bu savaş sırasında sakinlerinden tamamen tahliye edilen Han Yunus'un güneydoğusundaki Kizan en-Neccar bölgesinde bulunduğunu belirtti. Bölge, yoğun nüfuslu el-Mevasi bölgesinden yaklaşık iki buçuk kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Rafah'ın doğusu ve Han Yunus'un doğu bölgelerinden sorumlu Yaser Ebu Şebab gibi, kendisinin de bu yeni insani yardım bölgesinden sorumlu olduğunu söyledi. Ebu Şebab ile temas halinde olduğunu, ancak bağımsız çalıştığını doğruladı.
El-Astal, İsrail gazetesi ile yaptığı röportajda, birkaç yıl İsrail'de çalıştığını ve daha sonra Filistin Yönetimi'nin Gazze'yi kontrol ettiği dönemde Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinde çalıştığını belirtti.
Suriye'nin doğusundaki Deyrizor'da bulunan et-Teym petrol sahası (SANA)
Suriye'nin doğusundaki Deyrizor sakinleri, vilayetteki güvenlik boşluğundan şikâyet ediyor. Bu bölgede suikastlar, yolsuzluklar ya da trafik kazaları gibi olaylar hiç durmaksızın devam ediyor. Yollar, bombardımanlar veya ağır askeri araçların geçişi sonucu meydana gelen tahribat nedeniyle onarıma muhtaç durumda. Buna ek olarak, zamanın etkisi de altyapı üzerinde genel bir yıpranma bırakıyor.
Aktivistler, Deyrizor'daki güvenlik kırılganlığını, Esed rejiminin devrilmesinden bu yana vilayetteki askeri güvenlik sisteminin büyük başarısızlığına ve hükümetin bu doğu vilayetindeki reformlara ilgisizliğine bağlıyor.
Günlük olayların çokluğuna rağmen, petrol sahalarının güvenliğinden sorumlu dört personelin, kendilerini taşıyan askeri bir otobüste meydana gelen patlayıcı infilakı sonucu hayatlarını kaybetmesi, farklı bir şok etkisi yarattı. Olay, Deyrizor ile Mayadin arasındaki yolda, Deyrizor’un doğu kırsalında bulunan Saalu köyü yakınlarında meydana geldi. Bölgedeki aktivistlerin aktardığına göre, bu olay halk üzerinde ayrı bir yankı uyandırdı.
(4) قتلى بحصيلة أولية و (9) مصابين من عناصر الفرقة (66) التابعة لقوات وزارة الدفاع السورية. وذلك بإنفجار عبوة ناسفة طالت حافلة عسڪرية على طريق دير الزور - «الميادين» بالريف الشرقي. التفجير حصل قرب بلدة سعلو.
والعناصر المُستهدفين من حراس منشآة التيم النفطية.
هشاشة أمنية كبيرة في… pic.twitter.com/4L5Azf20Hr
Sharq News ve Suriye'nin doğusundaki durumu takip eden diğer Suriye internet siteleri, olayda hayatını kaybedenlerin isimlerini yayınladı. Bunlar: Salih Ahmed, Ali Eid el-Vavi, Ali Fevaz el-Ahmed ve Eid el-Musa. Ayrıca, Ahmed el-Huseyin, Faris el-Fevaz, Ali el-Fadıl, Yaser el-İsmail, Nahar el-Ali ve Macid Ahmed el-Hadar dahil olmak üzere çeşitli derecelerde yaralanan kişiler de oldu.
Bu kişiler Suriye Savunma Bakanlığı güçlerinin 66. Tümeni'ne mensup. Patlama, Şam saatiyle sabah 8:45'te, et-Teym petrol sahasındaki nöbet görevinden dönerken meydana geldi.
Dün sabah Deyrizor'daki et-Teym petrol sahasında güvenlik görevlilerini taşıyan bir otobüse tuzaklanan patlayıcının infilak ettirilmesinin ardından çekilen fotoğraf (sosyal medya)
Suriye Enerji Bakanlığı, ‘Deyrizor'da petrol tesisi güvenlik görevlileri ve bir dizi işçiyi taşıyan bir otobüsün dün sabah Deyrizor ve Mayadin şehirleri arasındaki yolda teröristlerin saldırısına uğradığı’ yönünde bir açıklama yaptı.
Suriye resmi haber ajansı SANA, Enerji Bakanlığı'nın Esed rejiminin devrilmesinden bu yana, petrol tesislerinde ulusal üretimi yeniden başlatmak için kapsamlı bir planın parçası olarak petrol ve elektrik altyapısını rehabilite etmeye çalıştığını bildirdi. Enerji Bakanı Muhammed el-Beşir 8 Ekim’de, Deyrizor vilayetindeki et-Teym petrol sahasını ve et-Teym petrol ve elektrik üretim istasyonlarındaki çalışmaların ilerleyişini denetledi.
Deyrizorlu yazar ve araştırmacı Firas Allavi, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, bugüne kadar bombalamanın arkasındaki tarafların veya bombalamadan çıkar sağlayanların kimliklerinin bilinmediğini söyledi. Ancak Deyrizor, başta Suriye-Irak sınırı ve bu sınırın genişliği olmak üzere bir dizi nedenden dolayı güvenlik kaosundan mustarip. Bu durum, özellikle daha önce bölgede bulunan İran milisleri (İran Devrim Muhafızları Ordusu / DMO) gibi sabotajcıların girişine olanak tanıyabilir. Ayrıca, eski rejim yanlısı milisler de bölgede bulunuyor ve bunların eski milislerle temas halinde oldukları ihtimali de göz ardı edilemez.
Allavi, güvenlik kaosuna katkıda bulunan faktörlerden birinin de Deyrizor'un bir dizi DEAŞ unsurunun sığındığı Suriye çölüne açık olması olduğunu düşünüyor. Ayrıca, hükümet güçlerinin kontrolündeki Şam bölgesinin diğer tarafında Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) varlığı, Fırat Nehri'nin karşı tarafındaki unsurların bu bölgeye geçip operasyonlar düzenlemesini kolaylaştırıyor. Terörist operasyonlar düzenleyenler de nehri geçip SDG'nin kontrolündeki bölgelere kaçabilirler.
Suriye’deki Fırat Üniversitesi'nden üç dekan trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.
Deyrizor'daki durumla ilgili olarak sosyal medya platformlarında yer alan bugünkü paylaşımlarda, bölgedeki güvenlik zafiyetini gösteren başka haberler de yer aldı. Bunlardan biri, Deyrizor’un batısındaki Muheymide kasabasında bir benzin istasyonunda çalışırken kimliği belirsiz kişilerce vurularak öldürülen genç Muhammed Ahmed el-Hüveyyen’in ölümüdür.
Ayrıca, Fırat Üniversitesi'den üç dekan, Deyrizor'daki bir programdan dönerken Haseke kırsalının 47. bölgesindeki Deyrizor yolunda bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenler şunlardı: Hukuk Fakültesi Dekanı Muhammed el-Casim, İnşaat Mühendisliği Fakültesi Dekanı Naci el-Ferec ve Fen Fakültesi Dekanı Mahmud Remdan. Kazada bazı öğretim üyeleri de yaralandı.
Bu arada, gazeteci ve aktivist Zeyn el-Abidin dün X platformunda şunları yazdı: “Bugünkü trajedinin yanı sıra, Deyrizor'daki güvenlik ve askeri sistemlere yönelik birçok soru var. Vilayette hırsızlık olayları sürüyor, güvenlik yok, kontrol noktaları sadece göstermelik, bazı güvenlik mensuplarının davranışları utanç verici. Rejim kalıntıları serbest bırakılmaya devam ediyor; son olarak önceki gün, DMO’ya bağlı milislerden bir grup serbest bırakıldı… Nehir yatağı korumasız ve SDG mensupları serbestçe sızıyor. Polis ise yozlaşmış ve kayırmacılık yaygın. Medya için tasarlanan güvenlik kampanyaları, vilayette meydana gelen felaketler karşısında artık etkili değil. Vilayet, gerçek eylemler ve önemli değişikliklere ihtiyaç duyuyor, çünkü mevcut durum ne dostları ne de düşmanları tatmin ediyor.”
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة