Fas kadını ‘şahitlik’ için mücadele ediyor

Fas’ta soyun ispatlanması veya miras sorunlarına ilişkin “lefif şahitlik” belgesinde kadınların şahitliği kabul edilmiyor. Ülkedeki selefi hareket kadınların nikah memuru olarak görev yapmasına karşı çıkıyor. (Sosyal Medya Siteleri)
Fas’ta soyun ispatlanması veya miras sorunlarına ilişkin “lefif şahitlik” belgesinde kadınların şahitliği kabul edilmiyor. Ülkedeki selefi hareket kadınların nikah memuru olarak görev yapmasına karşı çıkıyor. (Sosyal Medya Siteleri)
TT

Fas kadını ‘şahitlik’ için mücadele ediyor

Fas’ta soyun ispatlanması veya miras sorunlarına ilişkin “lefif şahitlik” belgesinde kadınların şahitliği kabul edilmiyor. Ülkedeki selefi hareket kadınların nikah memuru olarak görev yapmasına karşı çıkıyor. (Sosyal Medya Siteleri)
Fas’ta soyun ispatlanması veya miras sorunlarına ilişkin “lefif şahitlik” belgesinde kadınların şahitliği kabul edilmiyor. Ülkedeki selefi hareket kadınların nikah memuru olarak görev yapmasına karşı çıkıyor. (Sosyal Medya Siteleri)

İlham et-Talibi
Her ne kadar Fas’taki kadınlar nikah memuru olarak görev yapabilse de şahitlikleri bakan bile olsalar soyun ispatlanması, miras sorunları ve mülkiyet hakkı gibi konularda “lefif şahitliği” belgesinde kabul edilmiyor.

“Kadının şahitliği kabul edilmiyor”
Latife Süfyani ve kardeşleri, babalarının ölümünden sonra, miras haklarını onaylayan resmi bir belgeye ihtiyaç duydular ve kendilerinden mahkeme huzurunda yeminli noterlerin önünde taleplerinin hukuken geçerli olup olmadığını teyit edecek 12 şahit getirmeleri istendi.
Latife “Noterler 12 erkek şahit getirmemiz gerektiğini vurgulayarak köyden beş kadının şahitliğini kabul etmediler. Çünkü bir kadının şahitliği evlilik, boşanma ve miras gibi şahsi durumlara ilişkin davalarda asla kabul edilmiyor ve kadınların “lefif şahitlerin” bir parçası olması mümkün değil” ifadelerini kullanıyor.
“Lefif şahitliği” eski evlilik, belgesiz satış, soy ya da miras sorunları ve tarım topraklarının mülkiyeti gibi konularda elinde durumunu kanıtlayacak özel delilleri bulunmayan kişilerin durumunu veya haklarını kanıtlamak için başvurulan 12 kişiden oluşan bir gruptur.

“100 kadın olsa bile”
Sivil aktivist Raşid Kadiri “Kadının şahitliğinin yalnızca borç beyanında bulunurken, velayetin düşmesinde veya bir şey satarken kendisine şahitlik edebileceği durumlarda kabul edilmesi bilinmekle birlikte Adalet Ofisi’nin kadınların şahitliğini kabul etmemesini ve 100 kadın olsa bile neden “lefif şahitliğinin” bir parçası olamayacağını anlayamıyorum. Yargı, köydeki bir ailenin miras davasında köydeki sayılı birkaç tanıktan biri olmasına rağmen annemin şahitliğini kabul etmedi. Bugün Fas’taki kadınlar üst düzey mevkilerde çalışırken bunun sebebini anlamıyorum” diyor.

“Akılları ve dinleri yarım(!)”
Faslı kadınlar halk arasında “12 şahit” adı ile bilinen “lefif şahitliğinin” şahitlikleri ile ilgili her konuda ifade verme hakkından yoksun bırakılıyor. Raşid sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Kadınların şahitlik yapmasını engelleyen bir kanun olduğunu sanmıyorum. Ancak Fas toplumuna hakim olan zihniyet, erkeklerin tarım ve ticaret sektörüne daha yatkın olduğunu düşünürken kadınların bu konularda daha aşağı bir konumda olduğunu savunuyor. Bu yüzden onların şahitliklerine güvenilmez; zira onların akılları ve dinleri yarım.”
Raşid “Köyde bulunduğum için her zaman ifademi verirken çiftçilik yapan veya içlerinde erkekleri geride bırakanlar da dahil olmak üzere büyük işletmeleri yöneten Faslı kadınlar olmasında rağmen kadınların ifadesinin kabul edilmediğini fark ettim” diyor.

Fas’ta 277 kadın nikah memuru bulunuyor
Böyle bir ortamın içerisinde Kraliyet Divanı tarafından yayınlanan bildiride “Şahitlik ve çeşitlerine ilişkin şer’i hükümlere ve başta Maliki mezhebi olmak üzere Fas’ın dini değerlerine dayanarak Faslı kadınların ulaştığı eğitim ve yüksek bilimsel aydınlanma düzeyi ve çeşitli yüksek mevkileri üstlenirken gösterdikleri nitelikler, yeterlilikler ve başarılar göz önüne alındığında Fas Kralı 6. Muhammed, bir kadının nikah memuru olarak görev yapmasına onay verdi” açıklamasında bulunuldu.
Haziran ayında Fas’ta 277 kadının nikah memuru olarak atandığı ve bu mesleği yıllardır tekelinde bulunduran erkeklerden sonra böyle bir adımın emsal teşkil edeceği ifade edildi.

Fas’ta Selefi hareket
Fas’taki muhafazakar İslamcılar, kadının şahitliğinin kabul edilemeyeceğini iddia ederek Faslı kadınların nikah memuru olarak atanmasına karşı çıktı. Fas’ta Selefi Cihadiye’nin tartışmalı ideolojik liderlerinden biri olan Hasan bin Ali el-Kettani konuya ilişkin Facebook sayfasında yaptığı açıklamada “Fas Yüksek Bilim Konseyi’nin fetvasının ne İmam Maliki’nin mezhebi ne de Malikilik ile bir alakası var. Ey Yüksek Bilim Konseyi’nin ulemaları, İmam Maliki’yi ve onun mezhebini onunla hiçbir ilgisi olmayan işlere karıştırmayın. Nikah akdinde kalan şartları yerine getiren erkeklerin şahitlikleri ittifakla geçerlidir. Şayet nikah akdi iki kadının şahitliği ile gerçekleştirilirse Hanbeli, Şafi ve Hanefi mezhebine göre bu nikah akdi geçersiz sayılır” dedi. Selefi Şeyh, kadının şahit olarak gerçekleştirdiği nikahın batıl olduğunu söyleyerek şu hadisi buna delil gösterdi; “Kadın kadını evlendiremez, kadın kendini evlendiremez, kadın herhangi bir kadın ve kızı için bir nikah akdi gerçekleştiremez.”

Erkek egemen değerlerin baskınlığı
Bu bağlamda İslam mirası konusunda uzman Faslı araştırmacı Yusuf el-Messati “Aslında bu konu oldukça karmaşık bir konu. Bu miras ve şahitlikle alakalı bir mesele ki bu da Fas’ta oldukça karışık görülen bir konu. Fas’ta hala erkek egemen bir zihniyet var ve bu ‘asabe’ yoluyla alınan miras, ‘lefif şahitlik’ ve diğer konularda görülüyor. Kadınlar her zaman ötekileştiriliyor ya da faydalanacağı alanlar sınırlandırılıyor. ‘Lefif şahitliğinde’ kadının şahitliği Fas toplumunun yapısına bağlı. Bir kadının ifadesini iki erkeğe bağlayan baskın kesimler kadının şahitliğinin kabul edilmesini zorlaştırıyor” açıklamalarında bulunuyor.

* Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir



Irak: İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün seçimlere ilişkin açıklamaları kabul edilemez bir müdahale

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi (IRNA)
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi (IRNA)
TT

Irak: İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün seçimlere ilişkin açıklamaları kabul edilemez bir müdahale

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi (IRNA)
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi (IRNA)

Irak Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi’nin Irak'taki seçimlerle ilgili açıklamalarının ‘şaşkınlık yarattığı’ belirtilirken açıklamalar, ‘kışkırtıcı ve iç işlerine açık ve kabul edilemez bir müdahale’ olarak nitelendirildi.

Reuters'ın haberine göre Bakanlığın açıklamasında, seçim sürecinin tamamen ulusal bir mesele olduğu ve yalnızca Irak halkının ve anayasal kurumlarının iradesine tabi olduğunu belirtildi.

Basın, İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi’nin dün düzenlediği basın toplantısında, ABD'nin Irak seçimlerine müdahale ettiğini ve bu müdahalenin ‘şüphesiz zararlı’ olduğunu söylediğini aktardı. Bekayi, Irak'taki seçimlerin Irak halkının kaderini belirlemede özel bir öneme sahip olduğunu ve bu sürece dışarıdan yapılacak herhangi bir müdahalenin kabul edilemez ve kınanması gereken bir durum olduğunu da sözlerine ekledi.

Irak Dışişleri Bakanlığı, Irak'ın komşularıyla, egemenliğe karşılıklı saygı ve diğer ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesine dayalı dengeli ilişkiler sürdürdüğünü vurguladı. Bakanlık ayrıca iyi komşuluk ilişkilerinin sürdürülmesi için bu ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalınması ve Irak'ın egemenliğini zedeleyebilecek veya iç işlerine müdahale edebilecek herhangi bir açıklama yahut tutumdan kaçınılması gerektiğinin altını çizdi.


Irak parlamento seçimlerinin ardından neler olacak?

Dohuk yakınlarında oy kullanmadan önce parmak izleri kontrol edilen yerinden edilmiş bir Ezidi kadın (AP)
Dohuk yakınlarında oy kullanmadan önce parmak izleri kontrol edilen yerinden edilmiş bir Ezidi kadın (AP)
TT

Irak parlamento seçimlerinin ardından neler olacak?

Dohuk yakınlarında oy kullanmadan önce parmak izleri kontrol edilen yerinden edilmiş bir Ezidi kadın (AP)
Dohuk yakınlarında oy kullanmadan önce parmak izleri kontrol edilen yerinden edilmiş bir Ezidi kadın (AP)

Iraklılar bugün dört yıllık bir dönem için 329 sandalyeli yeni bir parlamento seçmek üzere oy kullanıyor. Peki, bu seçimlerin ardından ne olacak? Bölgesel koşullar seçim sonuçlarını nasıl etkileyecek?

Seçimlerden sonra ne olacak?

Öncelikle Irak Yüksek Mahkemesi seçim sonuçlarını onaylamalı. Ülkenin 2005'teki ilk çok partili seçimlerinden bu yana, büyük ölçüde sembolik bir makam olan cumhurbaşkanlığı geleneksel olarak Kürtlere verilirken, en önemli makam olan başbakanlık bir Şii'nin, parlamento ise etkili siyasi güçler arasındaki güç paylaşım sistemine dayalı olarak bir Sünni'nin elinde bulunuyor.

Parlamento, kesin sonuçların açıklanmasından itibaren 15 gün içinde toplanması gereken ve en yaşlı üyenin başkanlık ettiği ilk oturumunda yeni bir başkan seçmelidir.

Bu ilk oturumun ardından, Parlamento'nun 30 gün içinde üçte iki çoğunlukla bir cumhurbaşkanı seçmesi gerekmektedir. Iraklı siyasetçiler, bilindik siyasi çekişmeler nedeniyle genellikle anayasal sürelere uymamaktadır. 2021'deki son seçimlerde, en fazla sandalyeyi (73) kazanan Şii din adamı Mukteda es-Sadr'ın zaferi ve İran destekli parti ve grupların sonuçları eleştirmesi nedeniyle Parlamento, seçimden yaklaşık üç ay sonra ilk kez toplandı.

Sokaklarda kanlı şiddet olaylarına yol açan ve Sadr'ın çekilmesiyle sonuçlanan bir yıllık ağır siyasi krizin ardından, Parlamento Ekim 2022'de uzlaşma adayı Abduljatif Raşid'i Cumhurbaşkanı olarak seçti. Raşid ise İran yanlısı Şii partilerin de yer aldığı "Koordinasyon Çerçevesi" ittifakının adayı Muhammed Şiya es-Sudani'yi yeni hükümeti kurma göreviyle görevlendirdi.

Hükümet nasıl kurulur?

Cumhurbaşkanı, seçildikten sonraki 15 gün içinde bir başbakan atamak zorundadır. Anayasaya göre başbakan en büyük parlamento bloğunun adayı ve yürütme organının fiili temsilcisi olmalıdır.

Mutlak çoğunluğun sağlanamaması durumunda, en büyük blok olmak için müttefikleriyle müzakere edebilecek herhangi bir koalisyon, bir sonraki başbakanı seçecektir. Atandıktan sonra, başbakanın hükümeti kurmak için 30 gün süresi olacaktır.

Son seçimlerde Sadr, çekilmeden önce çoğunluk hükümeti kurmakta ısrar ederken, diğerleri Sudani'yi iktidara getiren "Koordinasyon Çerçevesi" çatısı altında toplandılar.

Bölgesel bağlamın bir sonraki aşamaya etkisi ne olacak?

Yeni başbakan, selefi gibi, iki rakip ülke İran ve ABD ile ilişkilerinde hassas bir denge sağlamak zorunda kalacak.

Tahran, yıllardır Irak üzerinde önemli bir nüfuza sahip. Bunu, hükümet başkanlarının atanmasında önemli rol oynayan Şii partiler aracılığıyla ya da bölgede ABD ve İsrail'e karşı çıkan ve liderliğini yaptığı "direniş ekseni"nin önemli bir parçasını oluşturan kendisine bağlı silahlı gruplar aracılığıyla sürdürüyor.

Ancak Iraklı siyasi analist Hamza Haddad, "İranlılar, ABD öncülüğündeki işgalin Saddam Hüseyin rejimini devirdiği 2003 yılından bu yana bölgesel olarak şu anda en zayıf noktasındalar" değerlendirmesinde bulunuyor. 2003 yılında Gazze Şeridi'nde savaşın patlak vermesinden bu yana Hamas, Lübnan'daki Hizbullah ve Yemen'deki Husiler gibi İslam Cumhuriyeti müttefikleri, haziran ayında İran'a karşı özellikle nükleer ve askeri tesisleri hedef alan bir savaş başlatan İsrail'den ağır darbeler aldı. Tahran da 2004 sonlarında Suriye'deki Beşşar Esad rejiminin devrilmesiyle önemli bir müttefikini kaybetti.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Haddad verdiği demeçte, "Sanırım İranlılar, son iki yılda mesafe koymayı başaran tek bölgesel müttefikleri olan Irak'ta çok fazla kamuoyu müdahalesi göstermenin kendi çıkarlarına olmadığının farkındalar. Ancak, İran'ın Irak'ta güç gösterisi yapmasına gerek yok çünkü Iraklı liderlerin İran'a daha fazla öncelik vermesi normal hale geldi" yorumunda bulundu.

Tahran, son dönemde yaşadığı kayıpların ardından, 2003'teki ABD işgalinden bu yana, bölgesel rolünü genişletmek için önemli bir çıkış noktası olan ülkede kazanımlarını korumaya çaba gösteriyor. Özellikle yaptırımlar nedeniyle zayıflayan ekonomik ürünlerine Irak pazarını açık tutmaya çalışıyor.

Irak, gerilimin ortasında göreceli istikrarını korudu. Ancak Tahran'a bağlı silahlı gruplar, Suriye ve Irak'ta ABD güçlerinin konuşlandığı yerlere füze ve insansız hava araçları (İHA) fırlatma sorumluluğunu üstlendi. Washington ise Irak'ta bu gruplara ait hedefleri bombaladı.

Washington, Irak'a baskı yaparak, söz konusu grupları silahsızlandırması, onlarla bağlantılı Iraklı kuruluşlara yaptırımlar uygulaması ve İran'ın yaptırımlardan kaçınma kabiliyetini zayıflatması yoluyla İran'ın etkisini zayıflatmaya çalışıyor. Washington'ın bu stratejiyi sürdürmesi bekleniyor.


Amerika ve Suriye... el sıkışmaktan daha fazlası

Trump, Şara'yı kabul etti ve yönetimi Sezar Yasası'nı 180 gün süreyle askıya alıyor...  ve Şam, DEAŞ’a karşı koalisyona (DMUK) katılıyor
Trump, Şara'yı kabul etti ve yönetimi Sezar Yasası'nı 180 gün süreyle askıya alıyor...  ve Şam, DEAŞ’a karşı koalisyona (DMUK) katılıyor
TT

Amerika ve Suriye... el sıkışmaktan daha fazlası

Trump, Şara'yı kabul etti ve yönetimi Sezar Yasası'nı 180 gün süreyle askıya alıyor...  ve Şam, DEAŞ’a karşı koalisyona (DMUK) katılıyor
Trump, Şara'yı kabul etti ve yönetimi Sezar Yasası'nı 180 gün süreyle askıya alıyor...  ve Şam, DEAŞ’a karşı koalisyona (DMUK) katılıyor

ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün Beyaz Saray'da tarihi bir görüşme gerçekleştirdi. Eş-Şara'nın, 1946'daki bağımsızlıktan bu yana Beyaz Saray'ı ziyaret eden ilk Suriye Devlet Başkanı olması nedeniyle, görüşmenin sembolizm ve el sıkışmanın ötesine geçtiği görülüyor.

Suriye heyeti, fotoğraf çekilmeden Oval Ofis'e girdi ve cumhurbaşkanları ve liderleri kabul ederken uygulanan olağan prosedürün aksine, gazetecilerin içeri girmesine izin verilmedi. Ancak Suriye Cumhurbaşkanlığı daha sonra iki cumhurbaşkanı arasındaki görüşmenin fotoğraflarını dağıttı.

İki saatten fazla süren toplantıyla eş zamanlı olarak gelen bir gelişmede, Suriye hükümetinin son günlerde terör örgütünün hücrelerini takip etmek için kapsamlı bir operasyon başlattığı bir dönemde, Suriye'nin DEAŞ'a karşı uluslararası koalisyona (DMUK) katılacağı bildirildi. Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre iki üst düzey yetkili dün yaptığı açıklamada, Suriye'nin Cumhurbaşkanı eş-Şara'ya suikast düzenlemeyi amaçlayan iki ayrı DEAŞ planını engellediğini duyurdu.

ABD Hazine Bakanlığı yaptığı açıklamada, Sezar Yasası kapsamında Suriye'ye uygulanan yaptırımların, İran ve Rusya ile yapılan işlemler hariç olmak üzere 180 gün süreyle askıya alındığını duyurdu. Bakanlık, bu kararın 23 Mayıs'ta verilen önceki muafiyetin yerini alacağını da ifade etti.