Cezayir ordusu bir tümgeneralin İsviçre’ye sığındığı iddiasını yalanladı

Cezayir ordusu bir tümgeneralin İsviçre’ye sığındığı iddiasını yalanladı
TT

Cezayir ordusu bir tümgeneralin İsviçre’ye sığındığı iddiasını yalanladı

Cezayir ordusu bir tümgeneralin İsviçre’ye sığındığı iddiasını yalanladı

Cezayir Savunma Bakanlığı, ülke dışındaki muhaliflerin, üst düzey bir ordu yetkilisinin İsviçre'de siyasi sığınma talebinde bulunduğuna yönelik iddialarını yalanladı. Bunun yanı sıra, eski devlet başkanı Muhammed Budiaf’ın oğlu, ülke yetkililerinden babasına yönelik düzenlenen ve üzerinden 28 yıl geçen suikast hakkında "ciddi bir soruşturma" talep etti.
Savunma Bakanlığı’nın dün internet sitesinde yaptığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Ülke dışına kaçanlar iftira atarak gerçeklerin üzerini örtüyor ve başkaları hakkında karalama kampanyaları yürütüyor. Aslı olmayan yalan haberler yayınlıyorlar. Bu haberlerde eski 2’nci Bölge Komutanı Tümgeneral Miftah Savab’ın Avrupa ülkelerinden birine kaçtığı ve Cezayir adalet sistemi tarafından takip edildiğini iddia ediyorlar.” 
Bakanlık açıklamasında "kaçak olan ve adli olarak takip altında olan para ile tutulmuş gazetecilerin yaydığı ve düşmanca amaçlarına hizmet edecek şekilde kamuoyunu yanlış yönlendirmek için şantaj ve yanlış beyanların olduğu bu bilgileri kesin bir şekilde yalanladıklarını” kaydetti. Açıklamada Miftah Savab’ın “Şubat 2020'den itibaren Avrupa ülkesindeki bir hastanede Milli Savunma Bakanlığı'nın sağlık ve sosyal hizmetlerden yararlandığı ve 4 Ağustos’ta ülkesine dönene kadar bu hastaneden başka bir ülkede tedavi olmak için ayrılmadığı vurgulandı. Ayrıca, ağustos ayında, kendisini tedavi eden doktorlarının başkentte bulunan Ordu Merkez Hastanesi’nde tedavisini tamamlamasını tavsiye etmesi üzerine memleketine döndüğü belirtildi.
Savunma Bakanlığı, kimleri tehdit ettiğini belirtmeden "kötü niyetli uygulamalarından dolayı bu kişilerin peşine düşmek için gerekli yasal önlemlerin alınacağını” kaydetti. Ancak, ordu liderliği ve askeri teşkilat haberlerini merkeze alan bir şekilde sosyal ağda yayınladıkları videolarla etkileşim kurarak Cezayir halkını kışkırtan uzun yıllardır Fransa ve İngiltere'de yaşayan muhalifleri hedef aldığı ve bu nedenle bu kişilerin hükümet ve özellikle ordu için bir rahatsızlık kaynağı olduğu anlaşılıyor. Tümgeneral Savab'ın İsviçre'de hastalık için tedavi edildiğini ortaya atanlar da bu kişiler oldu.

Türkiye, Kayid Salih’in kara kutusunu iade etmişti
Geçen sene hayatını kaybeden Cezayir Genelkurmay Başkanı Ahmed Kayid Salih’in Genel Sekreteri Guermit Bounouira’nın Perşembe (30 Temmuz) günü Türkiye’den teslim alınması sonrası soruşturma kapsamında gözaltına alındığı bildirildi. Bounouira’nın Cezayir’e iadesi, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ve Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kurban Bayramı’ndan bir hafta önce gerçekleştirdiği telefon konuşması sonrasında gerçekleşmişti.
Yetkililer, ordudan emekli olduktan sonra Genelkurmay Başkanı Kayid Salih’in özel sekreteri olan Bounouira’yı eski rejimin ‘kara kutusu’ olarak tanımlıyorlar.

Sekreter ve Özel Protokol
Hakkında soruşturma başlatılan Bounouira’nın Türkiye’de gizlice gözaltına alınması, eskiden ordunun en güçlü ismi olan Kayid Salih’in özel protokol yetkilisi ve ofisindeki teşrifat sorumlusunun gözaltına alınması ile eş zamanlı gerçekleşti. Ordu içerisindeki operasyona sekiz polis memuru eşlik ederken gözaltına alınan kişinin askeri sırları açıklama suçundan soruşturulması bekleniyor.



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.