Yemen’deki sel felaketinde en az 100 kişi yaşamını yitirdi https://turkish.aawsat.com/home/article/2436551/yemen%E2%80%99deki-sel-felaketinde-en-az-100-ki%C5%9Fi-ya%C5%9Fam%C4%B1n%C4%B1-yitirdi
Yemen’deki sel felaketinde en az 100 kişi yaşamını yitirdi
Sana’da çok sayıda ev yağmur sularından etkilendi. (AFP)
Aden/Şarku’l Avsat
TT
TT
Yemen’deki sel felaketinde en az 100 kişi yaşamını yitirdi
Sana’da çok sayıda ev yağmur sularından etkilendi. (AFP)
Yemenli resmi kaynaklar, Marib, Sanaa, Rayima, İbb, Amran ve Hudeyde illerinde kaydedilen sel ve sağanak yağışlar nedeniyle bir hafta içerisinde yaşamını yitirenlerin sayısının 100’ü geçtiğini aktardılar. Husi milisleri, sel felaketinin kendi kontrolünde bulunan alanlarındaki boyutunu görmezden gelirken meşru hükümet ise yardım ve barınmaya yönelik operasyonlarına hız verdi.
Rayima’daki yerel kaynakların Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamalara göre devam eden sağanaklar el-Cebin ve el-Caferiye ilçesinde iki evin yıkılmasına ve çoğu kadın ve çocuk 11 kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu. Kurtarma operasyonlarının gerçekleştirilemediği kaydedildi.
Kaynaklar, dağlık yapıya sahip il genelinde meydana gelen sellerin geniş tarım alanlarını yok ettiğini aktardılar. Yolların çökmesi ve nüfusun temel gıda maddelerine ulaşamaması dolayısıyla sellerin insani bir drama yol açmasından korkuluyor. Husi milislerin kontrolündeki Sana’dan yerel kaynaklar sel nedeniyle şehrin doğusundaki Nukum’un es-Set mahallesinde 3 kişinin boğulduğunu bildirdi.
Husi grubuna bağlı kaynaklar da tarihi şehirde evlerin yıkılmaya devam ettiğini doğruladı. Husilerin söz konusu trajediye aldırış etmemesi ise bölge sakinleri ve aktivistleri öfkelendirdi.
Ararlında Husi grubuna aktivistlerin de olduğu birçok kişi sosyal medyada ana caddeleri ve mahalleleri etkisi altına alan sellerin neden olduğu yıkımın boyutunu gözler önüne seren görüntüler yayınladı. Husiler ise kendi deyimleriyle ‘vilayet günü’nü yaşatmak için başkentin farklı yerlerinden insan toplamaya devam ediyor.
Resmi ve sivil kaynaklar, çeşitli illerde kaydedilen sel ve sağanak yağışlar dolayısıyla yalnızca bir hafta içerisinde 100’ün üzerinde vatandaşın yaşamını yitirdiği tahmininde bulundu. Uluslararası kuruluşlar da özellikle Hudeyde ve Hacca illerinde, yerinden edilenlerin kaldığı kamplar ve derme çatma kulübeleri vuran sellerden en az 30 bin ailenin etkilendiğini aktardılar. Dünya Gıda Programı (WFP), Facebook üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Yemen’in birçok yerinde binlerce aile, birçok ev ve geçim kaynağını tahrip eden şiddetli yağmurlar ve sel felaketlerinden etkilendi. Çatışmalardan dolayı yerlerinden edilen ve derme çatma barınaklarda yaşayan birçok aile de sel nedeniyle yerlerini tekrar bırakmak zorunda kaldı. Zarar gören ailelerin ihtiyaç duyduğu desteği hızlı bir şekilde alabilmelerini sağlamak için insani yardım kuruluşları ile yakın koordinasyon içinde çalışan WFP, Marib'deki ailelere acilen yardımda bulunmak için gıda dağıtımında bulundu. Yardımlar önümüzdeki günlerde daha fazla bölgeye ulaşacak. Selden en çok etkilenen bölgelere gıda yardımı dağıtılmasına öncelik veriliyor.”
WFP, özellikle daha fazla yağmur beklendiği bir dönemde “acil durum müdahalesine yanıt vermeye ve durumu yakından takip etmeye” hazır olduğunu duyurdu.
Marib’deki hükümet kaynakları, sel ve yağmurlar dolayısıyla yaşamını yitirenlerin sayısının 21’e çıktığını, felaketten 17 bin ailenin etkilendiğini, 3 bin 666 kişinin ise evsiz kaldığını doğruladı.
Hükümet istatistiklerine göre asfalt yolun 8 kilometresini kullanılmaz hale getiren sel aynı zamanda 43 kuyu, 3 elektrik trafosu ve düzinelerce çiftliği yok ederek kanalizasyon şebekesine de zarar verdi. Müdürlükleri de birbirinden ayırdı.
Yerel Yönetim Bakanı ve Yüksek Yardım Komitesi Başkanı Abdurrakıb Feth, hükümetin tüm illerde sellerden etkilenenlere acil insani yardım sağlamak, aynı zamanda bağışçı ve yardım kuruluşları arasındaki koordinasyon kurmak için mevcut tüm çabaların gösterildiğini söyledi. Feth konuya dair şu açıklamada bundu:
“Sel ve yağmurlardan etkilenen illere acil insani müdahale için Yüksek Yardım Komitesi’nin temsil ettiği hükümet ile Birleşmiş Milletler (BM) insani işler birimleri arasındaki koordinasyon kesintisiz sürüyor. Marib’deki bir BM ajansı, farklı illerde 3 bin 500 kişiyi tehdit eden sel riskini azaltmak için Cefine’de iki kilometrelik bir duvar inşa etti. Sirvah ve el-Vadi ilçelerinde durum değerlendirilmesi yapıldı. Marib’deki Ragvan ilçesinde sellerden etkilenenlere barınak ve gıda desteği sağlandı.”
Abyan ilinde zarar görenlere temel ihtiyaç maddelerinin dağıtıldığını ve 60 aileye gıda yardımı yapıldığı belirten Feth, selden etkilenen 780 aileye de dağıtım yapılacağını, ed-Dali ilinde zarar gören çadırların da yeniden onarılacağını bildirdi.
Hudeyde’nin ez-Zehra ve el-Kanavis ilçelerinde yerinden edilen 822 aileye de temel ihtiyaç maddeleri ve barınak dağıtıldığını söyleyen Feth, Kanavis ve el-Munira’dan bin 12 aileye daha yardımda bulunulduğunu kaydetti. Zehra ilçesinde yerinden edilmiş 122 aileye daha gıda yardımı yapılacağını vurguladı.
BM ajansları tarafından sağlanan yardım kapsamında Hacca ilindeki Beni Kays ilçesinde sel nedeniyle yerinden olan 53 aileye gıda harici ve barınma malzemeleri dağıtıldı. Aynı zamanda Abes ve Eslem ilçelerinde yağmur sularından zarar gören bölgelerin ihtiyaçlarını karşılamak için de yardım başlatıldı.
Fetih, Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi’nin (KSRelief) sel felaketinin vurduğu ilk gün itibariyle Marib, Hacca ve Hudeyde’de acil insani yardım dağıttığını bildirdi. Ayrıca Hudeyde, Amran, Marib, Abyan, Dali, Hacca ve el-Mehvit’de selden etkilenen ailelere acil destek sağlamak için KSRelief ile BM kuruluşları arasında koordinasyon kurulduğunu kaydetti.
Yemen Başbakanı Muin Abdulmelik de selin beraberinde getirdiği risklere yönelik acil çözümler uygulanması, zarar görenlere yardım çabalarının yoğunlaştırılması, yerinden edilenlerin içinde bulunduğu duruma önem verilmesi ve tüm çabaların seferber edilmesine odaklandı.
Resmi kaynaklara göre Hacca Valisi Abdulkerim es-Sinini ile telefon görüşmesinde bulunan Abdulmelik şiddetli yağmurlar nedeniyle zarara uğrayan kamu ve özel mülkler ile vatandaşlar hakkında b,lg, aldı.
Saba’nın haberine göre Yemen Başbakanı, saha çalışmalarının yoğunlaştırılması, başta insani dram olmak üzere acil ihtiyaçların zamanında kayıt altına alınması, yerinden edilenlere ve evleri zarar görenlere barınak sağlanması, ana ve tali yolların açılması, yağmur suyunun çekilmesi ve atıkların kaldırılması gerektiğini vurguladı.
Avn, Papa'yı kabul ederken: Ne teslim olacağız ne de ayrılacağızhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5214760-avn-papay%C4%B1-kabul-ederken-ne-teslim-olaca%C4%9F%C4%B1z-ne-de-ayr%C4%B1laca%C4%9F%C4%B1z
Avn, Papa'yı kabul ederken: Ne teslim olacağız ne de ayrılacağız
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, "Lübnan özgürlük için ve özgürlük nedeniyle kuruldu. Herhangi bir din, mezhep veya grup için değil" ifadelerini kullandı.
Beyrut'ta Papa 14. Leo ile yaptığı görüşmede Avn, Lübnan'ın "her insan için özgürlük ve her insan için onur vatanı" olduğunu belirterek, "Ölmeyeceğiz, terk etmeyeceğiz, umutsuzluğa kapılmayacağız ve teslim olmayacağız" dedi.
Avn, "Lübnan, Hristiyanlar ve Müslümanların, Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında eşitliğe dayalı, her insana ve her özgür vicdana açık bir anayasal sistem içinde, farklı ama eşit bir şekilde birlikte yaşadığı, sistemiyle benzersiz bir ülkedir" şeklinde konuştu.
Papa 14. Leo’nun, geçen perşembe günü başlayıp dün öğlene kadar süren Türkiye ziyaretinin ardından geldiği Lübnan’ı ziyareti yarına (Salı) kadar devam edecek ve akabinde Roma'ya dönecek.
Papa XIV. Leo Türkiye'den sonra kritik bir dönemde barış mesajı için Lübnan'dahttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5214751-papa-xiv-leo-t%C3%BCrkiyeden-sonra-kritik-bir-d%C3%B6nemde-bar%C4%B1%C5%9F-mesaj%C4%B1-i%C3%A7in-l%C3%BCbnanda
Papa XIV. Leo Türkiye'den sonra kritik bir dönemde barış mesajı için Lübnan'da
Saad Kiwan
Papa XIV. Leo geçmişi geride bıraktı ve yurtdışındaki ilk pastoral ziyaretinde, dün öğleden sonra ulaştığı Lübnan'dan önce Türkiye'de bulunan (İznik sınırları içerisinde bulunan antik bir Grek şehri) Nikaia'daki köklerine geri dönüyor. Miladi 325 yılında Nikaia, Hz. İsa’nın (Mesih) bir insan mı yoksa bir tanrı mı olduğu tartışmasının yapıldığı ilk ekümenik konseyi ağırladı. Burada ayrıca Paskalya, yani Hz. İsa’nın dirilişinin kutlanacağına karar verildi ve Kilise, inancın kapsamına giren kişi ve diğer kutsalları belirleyen otorite ve referans merkezi haline geldi. Nikaia 1700 yıl önce Hıristiyanlık inancının doğasını tanımlarken, Papa XIV. Leo’nun bu göreve seçilmesinden sadece altı ay sonra ziyaret ettiği Beyrut, 1975 yılındaki savaşla başlayan ve iç savaş, yabancı işgaller ve mezhep liderleri arasındaki çatışmalarla devam eden elli yıllık harp geçmişinin ardından nefes almaya çalışıyor. Şu anda, devletin tüm toprakları üzerindeki egemenliğini ve otoritesini yeniden tesis etmek için mücadele ediyor. Dolayısıyla Roma'nın yeni Papa'sı, bu ülkeye barışın geri dönmesine ilk katkıda bulunan kişi olmak ve 8 Mayıs'ta, selefi Papa Francis'in ölümünün ardından seçildiği gün yaptığı gibi, Lübnan'dan bölgedeki tüm çevre ülkelere “Barış hepinizin üzerine olsun” diyerek barış mesajı göndermek istiyor. Zira Papa’nın Lübnan ziyaretinin başlığı da “Ne mutlu barışı sağlayanlara” olarak belirlendi. Öte yandan yeni Papa, hastalığı nedeniyle köklerine dönüp Lübnan'ı ziyaret etme arzusunu gerçekleştiremeyen önceki Papa Francis'in isteğini en iyi şekilde yerine getirmiş oldu. Papa Francis, 2021 Mart ayında Irak'ı ziyaret ettikten sonra Lübnan'ı ziyaret etmeyi istediğini açıklamış ve bunun için hazırlık yapmıştı, ancak ömrü vefa etmedi.
Diğer yandan Papa’nın ziyaret ettiği Beyrut, sadece Lübnan'ın başkenti değil, aynı zamanda tarihi olarak Doğu’nun özgürlük başkenti ve yüz binlerce Filistinli, Suriyeli, Iraklı ve diğer Arap ülkelerinden sürgün edilenlerin sığınağı. Ayrıca, sadece ticaret için değil, aynı zamanda kültür ve medeniyet alışverişi için de Akdeniz'e ve dolayısıyla Avrupa'ya açılan Doğu kapısı olarak bilinir.
Gençlerle buluşmak ve onlarla iletişim kurmak, Papa ve Katolik Kilisesi'nin karşı karşıya olduğu başlıca zorluk.
Bu ziyaret, Papa XIV. Leo’nun ilk yurt dışı ziyareti olsa Lübnan için bir ilk değil. Zira daha önce de üç farklı papa Lübnan'ı ziyaret etmişti. Bu ziyaretleri ilki, 1964 yılının sonunda Kudüs'e giderken Beyrut’taki havaalanında mola veren Papa VI. Paul tarafından gerçekleştirildi. Papa VI. Paul, Lübnan'ın Vatikan'daki ilk büyükelçisi olan dönemin Cumhurbaşkanı Şarl Helu tarafından karşılandı. Bu ziyareti, 1997 mayısında Papa II. John Paul'un tarihi iki günlük ziyareti izledi. Beyrut'un merkezindeki Şüheda Meydanı'nda toplanan on binlerce Lübnanlı tarafından çok sıcak bir şekilde karşılanan Papa II. John Paul, burada ayin düzenledi ve genellikle tüm kıtaya hitap eden ‘Lübnan için Yeni Bir Umut’ adlı apostolik öğütlerini verdi.
Papa, “Lübnan bir ülkeden daha fazlasıdır, Doğu ve Batı için özgürlük ve çoğulculuğun mesajıdır” diye vurguladı.
Eski Başbakan Refik Hariri’nin sponsorluğunda ve katılımıyla gerçekleşen ziyaret, ulusal uzlaşma ve bir arada yaşama teşvikine odaklandı ve Papa, gençlere özel bir mesaj vererek, ülke için yeni bir gelecek inşa etmeleri için onları teşvik etti.
Papa XIV. Leo, Lübnan'ın Beyrut kentine yaptığı ilk apostolik gezisi sırasında Rafic Hariri Uluslararası Havalimanı'na vardığında papalık uçağından inerken, 30 Kasım 2025 (Reuters)
Papa XIV. Leo, bu akşam Beyrut'un kuzeyindeki Cünye şehrine bakan Bkerki'deki Maruni Kilisesi'nin avlusunda gençlerle bir araya gelecek. Gençlerle buluşmak ve onlarla iletişim kurmak, Papa ve Katolik Kilisesi'nin karşı karşıya olduğu başlıca zorluk. Lübnan'daki Hıristiyanlarda iz bırakan II. John Paul'un olağanüstü ziyaretinin ardından, 14 Eylül 2012'de Papa XVI. Benedict'in üçüncü ziyareti gerçekleşti. Bu ziyaretten geri döndükten sadece birkaç ay sonra papalıktan istifa ederek dünyayı şaşırtan ve Lübnan'dan Ortadoğu'ya apostolik bir mesaj göndermek isteyen Papa, bu mesajı Lübnan'dan vererek Lübnan'ın karşılaştığı zorluklara rağmen bir arada yaşama modeli olduğunu vurguladı. 23 Şubat 2011'de, dönemin Maruni Patriği Nasrallah Butrus Sfeir ve Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman'ın katıldığı resmi bir törenle Vatikan'daki Aziz Petrus Meydanı'nda Marunilerin koruyucu azizi Aziz Marun'un heykelinin açılışını yaparak Marunilere yönelik sembolik ve son derece önemli bir adım attı. Papa XIV. Leo, bu ziyaretiyle, Hizbullah'ın Lübnan'ı içine çektiği ve şimdi Papa'nın ziyaretini memnuniyetle karşılayan bir açıklama yayınlayarak yararlanmaya çalıştığı son İsrail savaşına rağmen, bu bir arada yaşama modelini canlandırmaya ve bir doz iyimserlik aşılamaya çalışıyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Papa'nın ziyaretinden bir hafta önce, sanki bunu engellemek istercesine, Hizbullah’ın askeri kanadının İran doğumlu Heysem et-Tabatabai'yi suikastla öldürerek Hizbullah’a ağır bir darbe indirdi. Hizbullah ise misilleme yapacağına ant içti.
Ancak Papa, çok sayıda seçenek, kültür ve dinin bulunduğu, nadir bir birlikte yaşama modeli olan ve tek bir görüş, tek bir inanç, tek bir kültür ve dolayısıyla tek bir seçeneğin hakim olduğu Doğu'da çöküş tehdidi altında olan Beyrut'a geldi. Bu şehrin, Katolik Kilisesi için Doğu'daki en önemli ve son önemli Hıristiyanlığın merkezi olduğunu da unutmamak gerekiyor. Ziyarete gösterilen olağanüstü ilgi, Maruni Kilisesi'nin Papa’ya yaptığı özel karşılamada da açıkça görüldü. Kilise, ziyaretin başarılı geçmesi için tüm kaynaklarını seferber etti ve geleceğe olan güvenini ve umudunu yitirmiş, çoğu göç etmek isteyen gençleri bir araya getirdi.
Yaklaşık kırk yıl önce vefat eden düşünür ve siyasetçi Charles Malik şöyle demiştir:
“Hıristiyanlık, Doğu'daki neredeyse tek yeri olan Lübnan'dan kaybolursa, sadece Ortadoğu'dan değil, Asya ve Afrika'dan da kaybolur.”
“Papa “Ne mutlu barışı sağlayanlara” sloganıyla, 30 Kasım Pazar günü öğleden sonra Beyrut Uluslararası Havaalanı’na geldi ve büyük bir kalabalığın ve medyanın yoğun ilgisi eşliğinde doğrudan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gitti.
Hikaye bir kelimeyle başlar ve her şeyi içinde barındırır. Yuhanna İncili'nin girişinde böyle yazar. ‘Logos’a atıfla bulunur, başlangıca yani Tanrı’ya işaret eder. Bu kelime, Aziz Marun ve ardından John Marun'un sözleri aracılığıyla Lübnan'da Maruniliğin oluşumuna katkıda bulundu. Böylece Marunilik ortaya çıktı ve Roma ile olan bağlantısı, 1215 yılında Papa III. Innocentius’un Maruni Patriği Jeremiah Amshitti’yi Antakya ve tüm Doğu'ndaki Marunilerin patriği olarak atamasıyla belgelendi.
Maruni Patriği Amshitti’nin 1231 yılındaki ölümünden sonra, Maruni din adamları, bu mezhebin yüzlerce yıldır sahip olduğu bir ayrıcalık olan yeni bir patrik atanması konusunda anlaşmazlığa düştüler. Vatikan duruma müdahale ederek Daniel Shamati’yi patrik olarak atadı. 1584'te Roma'da bir Maruni okulu açıldı ve bu okul bugün hala varlığını sürdürüyor.
Şarl Helu, Vatikan ile ilişkilerden sorumlu komisyon üyesi olarak atandı ve bağımsızlıktan sonra, 1946'da Kutsal Makam'a (Vatikan) büyükelçi olarak atandı. Buna karşılık Vatikan da Lübnan'a büyükelçisini atadı. Apostolik Nunciature'un başkanı olan bu kişi, dini bir diplomatik unvan olan nuncio olarak adlandırılıyor ve şu anda diplomatik heyetin başında yer alıyor. Lübnan, Vatikan'dan özel bir ilgi gördü ve 1977'de Lübnanlı bir Maruni rahip ve keşiş Şarbel Mahluf’un aziz ilan edildiği gün, Papa VI. Paul, Maruni Patriği Anthony Peter Khoraish’a “Kiliseniz Lübnan'ın gururudur” diye seslendi.
Ziyaret programı
Papa “Ne mutlu barışı sağlayanlara” sloganıyla, 30 Kasım Pazar günü öğleden sonra Beyrut Uluslararası Havaalanı’na geldi ve burada Cumhurbaşkanı Joseph Avn tarafından karşılandı. Büyük bir kalabalığın ve medyanın yoğun ilgisi eşliğinde doğrudan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na geçerek Cumhurbaşkanı Avn ile bir görüşme gerçekleştirdi. Ardından, sivil toplum ve diplomatik heyet temsilcileriyle yaptığı toplantıda, iki buçuk gün içinde altıdan fazla olacak olan ilk konuşmasını yaptı.
Papa bu sabah, Aziz Şarbel'in mezarının bulunduğu Annaya Maruni Manastırı’nı ziyaret ederken bu ziyaret, bir papa tarafından Beyrut'un kuzeyindeki Cubeyl (Biblos) bölgesinin yükseklerinde bulunan bu manastıra yapılan ilk ziyareti olacak. Aziz Şarbel Mahluf, yaklaşık elli yıl önce, 1977 ekimin Papa VI. Paul tarafından aziz ilan edildi. Ancak, Papa II. John Paul ve Papa XVI. Benedict, aziz ilan edildikten sonra Lübnan'ı ziyaret ettiklerinde onu ziyaret etmediler. Bu kez, Maruni Patrikhanesi ve Aziz Şarbel'in mensup olduğu Lübnan manastır tarikatı Vatikan'a bir talepte bulunarak, Papa'dan manastırı İtalya'daki Aziz Francis ve Fransa'daki Lourdes Meryem Ana tapınakları gibi uluslararası bir hac yeri olarak kutsaması için tapınağı ziyaret etmesini istedi. Bu manastır, sadece Hıristiyanlar ve Lübnanlılar için değil, on binlerce inanan için hac yeri haline gelmişti. Papa XIV. Leo daha sonra, Cubeyl'in yüksek tepelerinden Cuneyh'in yüksek tepelerine geçecek ve Harissa'daki Meryem Ana Tapınağı'nda piskoposlar, rahipler, kutsanmış kişiler ve pastoral çalışanlarla bir araya gelerek bir konuşma yapacak. Bu toplantı, yerel Kilise ile ilişkiler ve Lübnanlı Hristiyanların yaşadığı sosyal sorunlar konusunu gündeme getirmek için bir fırsat olur mu bilinmez. Lübnan'da 2003-2006 yılları arasında düzenlenen Maruni Kilisesi Kutsal Sinodu, “Maruni Kilisesi, uyaran vicdan, haykıran ses, tüm adaletsizlik ve zulme karşı savunucu ve tüm sömürüye karşı sosyal adaletin bayraktarı olmalı” (madde 5, sayfa 742) açıklamasında bulunmuştu.
Arap dünyası da bu ziyarete tepkisini gösterdi. İlk olarak, ‘Arap Hıristiyanlar Konferansı’ Papa'ya ‘Papa XIV. Leo'nun Lübnan Ziyareti Vesilesiyle Herkesi Kapsayan Bir Arapçılık İçin Hıristiyan Manifestosu’ başlıklı ortak bir mektup gönderildi.
Sinod ayrıca, “Maruni kimliğinin oluştuğu ve üzerinde şekillendiği toprakları savunur, çünkü Maruniler tüm dünyayı kazansalar da bu toprakları kaybederlerse, kendilerini kaybetmiş olurlar” (madde 10, s. 829) diye vurguladı. Lübnan, Suriye ve Irak'tan Hıristiyanların göçüyle ilgili bekasına yönelik endişeleri dile getiren Sinod, Papa’ya sunulmak üzere hazırlanan bir belgede Kiliseyi, varlıklarını kullanarak cemaatçilerini topraklarına bağlamaya ve dini ve partizan liderlerin, özellikle gençler olmak üzere birçok Lübnanlının yerinden edilmesine katkıda bulunan Lübnan'daki bankacılık mafyasıyla ittifak kurmasını engellemeye çağırdı. Bu çağrı, 2019 yılında Lübnan'ı vuran ve özellikle on binlerce küçük mevduat sahibi için henüz bir çözüm bulunamayan ciddi mali ve bankacılık krizine de atıfta bulunuyor.
Öte yandan Arap dünyasının ziyarete verdiği destek de belirgindi. Bu destek, Lübnan, Suriye, Irak, Ürdün, Filistin ve Mısır’dan yaklaşık 100 kişinin imzaladığı, “Papa XIV. Leo'nun Lübnan Ziyareti Vesilesiyle Tüm Arap Dünyasını Kucaklayan Bir Arapçılık İçin Hristiyan Manifestosu” başlıklı ve “Arap Hristiyanlar Konferansı” tarafından Papa'ya gönderilen mektupla başladı. Bu kişilerden bazıları, Beyrut'un merkezinde Papa ile birlikte düzenlenmesi planlanan ve 200 Lübnanlı ve Arap ismin katılımıyla İslam-Hıristiyanlık diyaloğunu tartışacak olan İslam-Hıristiyanlık Diyalog Çadırı’na katılacaklar. Bu isimler arasında, ABD'de yaşayan ve Suriye’deki eski Beşşar Esed rejiminin muhalifi olan Eymen Abdunnur ve kısa süre önce Paris'ten Şam'a dönen bir başka Suriyeli muhalif isim olan George Sabra da bulunuyor. Ayrıca eski Ürdün Dışişleri Bakanı Mervan Muaşir, Irak ve dünya Keldani Katolik Kilisesi Patriği Louis Rafael Sako’ya yakınlığıyla bilinen ve Papa Francis'in halefi adaylar arasında yer alan Doğu’daki Azınlıklara Yardım Derneği Genel Sekreteri Elish Yako, Mısır Halk Meclisi eski üyesi ve Özgür Mısırlılar Partisi Siyasi Büro Üyesi Emad Gad da yer alacak. İslam-Hıristiyan Diyalog Çadırı’na katılacak olan Arap Hıristiyan Konferansı'nın kurucu üyesi ve Lübnanlı eski Milletvekili Faris Said, “Papa'nın bu ziyaret için seçtiği ‘ne mutlu barışını sağlayanlara’ başlığının Lübnan ve özellikle Hıristiyanlık için bir sorumluluk taşıdığını” açıkladı. O, bu başlığın ‘bu bölgede hayatta kalmanın, sadece Arap-İsrail savaşıyla ilgili siyasi barış değil, Hıristiyan ekümenik barış için çalışmakla bağlantılı olduğu’ mesajını içerdiğine inanıyor.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Papa'nın ‘Yoksulların Sevgisi’ başlıklı mesajı, özellikle Hıristiyan siyasi partiler, genel olarak Hıristiyanlar ve tüm Lübnanlıların, Papa'nın söylediklerini ve önerdiklerini derinlemesine düşünmelerini gerektiren olağanüstü bir önem taşıyor. Papa 2 Aralık Salı sabahı, önce Beyrut'un kuzeyindeki Cel ed-Dib bölgesinde Charity Cross Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ni ziyaret edecek. Ardından Beyrut Limanı'na giderek, 4 Ağustos 2020'de meydana gelen ve 220'den fazla kişinin ölümüne, binlerce kişinin yaralanmasına ve Beyrut'un yarısının yıkılmasına neden olan patlamanın olduğu yeri inceleyecek. Orada, failleri hala bilinmeyen patlamanın yaşandığı bölgede sessizce dua edecek. Siyasi baskı ve müdahale nedeniyle iki yıldan fazla bir süredir askıya alınmış halde olan ve durma noktasına gelen patlamaya ilişkin soruşturma, zorluklarla yeniden başlatıldı. Selefi Papa Francis, dönemin Vatikan hükümeti Devlet Bakanı Kardinal Pietro Parolin'i derhal felaket bölgesine göndermişti. Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarek Mitri, ‘Papa'nın 4 Ağustos 2020'de patlamanın yaşandığı Beyrut Limanı’nda yapacağı ziyaret ve duaların, o gün hayatını kaybeden 220 kurbanın ailelerinin yaralarını sarmaya yardımcı olmasını’ umduğunu belirtti. Ancak bu, özellikle de soruşturmaya katılmayı reddeden, soruşturmaya karışan veya suçlanan ve parlamento dokunulmazlığının arkasına saklanan politikacılar olduğundan kurbanların ve yaralananların ailelerinin yaralarını yeniden açacak ve suçlulara ve soruşturmayı engelleyen ve örtbas etmeye çalışanlara karşı öfkelerini artıracaktır. Belki de bazılarının önümüzdeki mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerini ertelemek istemesinin nedenlerinden biri de budur.
Beyrut'ta Papa XIV. Leo ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın resimlerinin bulunduğu bir reklam panosunun yakınındaki ikinci el pazarında dolaşan insanlar, 29 Kasım 2025 (AFP)
Öte yandan Lübnan vatandaşlarının yarısından fazlasının şu anda yoksulluk sınırının altında yaşadığı ve ulusal para biriminin satın alma gücünün yüzde 98 oranında değer kaybettiği gerçeği de unutulmamalı. Kamu sektöründeki maaşlar 2018 yılından bu yana yüzde 80 gerilerken fiyatlar aynı yıldan bu yana 220 kat arttı. Yine 2018'den bu yana on binlerce genç ülkeden göç etti. Bu durum, sadece belirli bir sınıf, mezhep veya dini grubu değil, tüm halkı ilgilendiren ekonomik, sosyal ve ahlaki bir sorun haline geldi. Dolayısıyla Papa'nın ‘Yoksulların Sevgisi’ başlıklı mesajında, ‘maddi olarak yaşamak için imkânları olmayanların yoksulluğunun yanı sıra toplumda marjinalleştirilmiş ve onurlarını ifade edecek imkânları olmayanların yoksulluğuna ve ahlaki ve kültürel yoksulluğa’ odaklanıldı. Yoksulluk, hiçbir hakka, hiçbir yere ve hiçbir özgürlüğe sahip olmamaktır. Bu durum, özellikle Hıristiyan partilerin, Hıristiyanların ve genel olarak tüm Lübnanlıların, Papa'nın söylediklerini ve önerdiklerini derinlemesine düşünmelerini gerektiren olağanüstü bir öneme sahip. Papa, gençlerle bir araya geldiğinde, sendikal mücadelelere katılmaya odaklanarak onlara destek vermeye çalışıyor gibi görünüyor. Bu durum, daha fazla sosyal adalet sağlamayı amaçlayan her türlü sosyal hareket için geçerli. Çünkü adalet, iç ya da dış olsun, her türlü barışın temelidir. Aziz Augustinus’un adını taşıyan ve açıklık, sürekli barış için çalışma, şiddeti reddetme ve diyalog arayışını şiar edinen Augustinyen Tarikatı’nın bir üyesi olan Papa XIV. Leo, ilk konuşmasında “Silahsız barış ve silahsızlanma” sloganı altında gerçek barışa bağlı olduğunu vurguladı!
Dürzi liderliğinde gerilim: Suveyda’da ‘darbe girişimi’ iddiasıyla din adamları gözaltına alındıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5214624-d%C3%BCrzi-liderli%C4%9Finde-gerilim-suveyda%E2%80%99da-%E2%80%98darbe-giri%C5%9Fimi%E2%80%99-iddias%C4%B1yla-din-adamlar%C4%B1
Dürzi liderliğinde gerilim: Suveyda’da ‘darbe girişimi’ iddiasıyla din adamları gözaltına alındı
Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
Şarku’l Avsat’a konuşan Suriye’nin Suveyda şehrinden Dürzi kaynaklar, Ulusal Muhafızlar’ın yaklaşık 10 kişiye yönelik tutuklama operasyonunun, Suriyeli Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri'nin politikalarına ve projelerine karşı ‘darbe’ girişiminde bulunmak amacıyla ve ‘paralel bir akım’ oluşturmaya çalıştığı suçlaması çerçevesinde gerçekleştirildiğini açıkladılar. Kaynaklar, Suveyda’da ‘çatışma’ çıkmasından endişe duyduklarını ifade ettiler.
Kimliklerinin açıklanmamasını tercih eden yerel kaynaklar, ‘Ulusal Muhafızlar’ın, şehirde gerginliğin yüksek ve güvenlik önlemlerinin yoğun olduğu bir ortamda cumartesi günü geniş çaplı bir tutuklama kampanyası başlattığını’ söylediler.
Tutuklananlar arasında din adamı Şeyh Raid el-Mutni, Asım Ebu Fahr, Gandi Ebu Fahr ve Zeydan ailesinin bazı fertleri de vardı. Kaynaklar, Zeydan ailesinin Dürzi lider Leys el-Belus’un amcaları olduğunu belirtirken, Mutni ve Ebu Fahr ailelerinin kalabalık Dürzi aileler olduklarını ve ‘bu tutuklamaların Dürzi-Dürzi iç savaşının patlak vermesine yol açabileceğinden korkulduğunu aktardılar.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة