Lübnan Başbakanı Hassan Diyab günah keçisi olmamak için istifa etti

Hassan Diyab, hükümetinin istifa kararını Cumhurbaşkanı Mişel Avn’a teslim etti (Reuters)
Hassan Diyab, hükümetinin istifa kararını Cumhurbaşkanı Mişel Avn’a teslim etti (Reuters)
TT

Lübnan Başbakanı Hassan Diyab günah keçisi olmamak için istifa etti

Hassan Diyab, hükümetinin istifa kararını Cumhurbaşkanı Mişel Avn’a teslim etti (Reuters)
Hassan Diyab, hükümetinin istifa kararını Cumhurbaşkanı Mişel Avn’a teslim etti (Reuters)

Lübnan Başbakanı Hassan Diyab, bazıları istifa eden, bazıları ise hükümetin bağımsız olmaması durumunda istifa edeceğini açıklayan birçok bakanın yürüttüğü baskı sonrasında istifa etti. Diyab böylelikle Hükümetinin görevden alınmasının da önüne geçmiş oldu.
Diyab’ın Cumhurbaşkanı Mişel Avn’a teslim ettiği istifa mektubu ülke siyasetinde teknokratlar hükümeti beklentisini arttırdı.
Diyab'ın son ana kadar hükümetine bağlılığını koruduğunu söyleyen Lübnanlı kaynaklar, ancak istifa eden ve istifa tehdidinde bulunan bakan sayısının yediye çıkmasının bakanların üçte birini kaybetmesi dolayısıyla hükümeti yasal olarak düşüreceğini belirtti. Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri'nin Beyrut’ta yaşanan patlamaya ilişkin hükümete hesap verebilirlik oturumu düzenlenmesi konusundaki ısrarı ise Diyab'ı parlamento huzuruna ‘suçlular’ olarak çıkmayı reddeden bakanlar önünde utanç verici bir konuma getirmişti.
Kamu Güvenliği Genel Müdürü Binbaşı General Abbas İbrahim’in yönettiği iletişimleri takip eden kaynakların ifade ettiğine göre, Diyab kararını nihayete erdirmek için General İbrahim’in Ayn et-Tina’dan (Berri’nin karargahı) dönmesini beklemişti. Ancak Berri’nin söz konusu oturum hakkındaki ısrarı ve bakanların bunu reddetmesi, istifanın verilmesine neden oldu.
İstifa konuşmasında, topa tuttuğu eleştirmenleri gerçekleri çarpıtan birer borazan olarak niteleyen Diyab, patlamanın ülkedeki yaygın yolsuzluğun bir sonucu olduğunu vurguladı. Patlamanın sorumluluğunu ve kamu borcunu üstüne atmaya çalıştıkları hükümetin elinden geleni yaptığını söyleyen Diyab, “Devlete üstün gelen yolsuzluk sisteminden kurtulamayız. Yolsuzluğun örneklerinden biri de Beyrut’ta gerçekleşen patlamadır” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti:
“Yönetimdeki kronik yolsuzluk hastalığı sonucunda Lübnan'ı vuran ve Lübnanlılara acı çektiren trajedinin dehşetini hala derinlerde hissediyoruz. Zirâ bu trajedinin ölçeği tarif edilemeyecek derecede. Ancak bazıları sanki başka bir zamanda yaşıyor, bazıları ise sadece seçimlerde popülarite toplamakla ilgileniyor. Bu kimseler, kendilerine karşı patlak veren 17 Ekim Devrimini iyi okumamış, Lübnan'ın değişim taleplerini sulandırabileceklerini zannederek hesaplarına devam etmiş olanlardır. Bizim ilgilendiğimiz konu ise ülkeyi içine girdiği durumdan kurtarmak oldu. Bu minvalde pek çok şeye katlandık ve çalışmak istedik. Borazanlar ise gerçekleri çarpıtmaktan asla vazgeçmedi. Lübnanlılar değişim istiyor. Ancak değişim ile aramızda devleti kontrol etmek için tüm kirli yöntemlerle direnen bir sınıf tarafından taşınan oldukça kalın bir duvar var. Eşitliğin olmadığı bir savaşta ısrarla ve onurla savaştık. Onlar ise ellerindeki tüm silahları kullandı; insanlara yalan söyleyip gerçekleri çarpıttılar. Zirâ hükümetin kendilerine karşı bir tehdit teşkil ettiğini biliyorlardı. Bugün ise tüm insani, toplumsal ve ulusal yansımalarıyla ülkeyi sarsan bu depremin yaşandığı noktadayız. Öncelikli kaygımız, bu yansımaları ele alarak etkili bir soruşturma gerçekleştirmektir. Biz bugün, bu felaketin sorumlularının hesaba tutulmasını talep eden insanlara bağlıyız.”
Hükümetin bir yol haritası çıkarmak için çaba gösterdiğini vurgulayan Diyab, “Gerçekleri çarpıtanlar, fitneden beslenenler, insanların kanı ile ticaret yapanlar var” dedi.
Diyab’ın söz konusu konuşması, hükümetinin son oturumuna başkanlık ettikten yaklaşık iki saat sonra geldi. Sağlık Bakanı Hamad Hasan, hükümetin istifa kararı aldığını açıklamış; Kamu İşleri ve Ulaştırma Bakanı Mişel Neccar ise Beyrut limanında bulunan patlayıcı malzemeler konusundan patlamanın yalnızca 24 saat öncesinde haberdar olduğunu söylemişti. Soruşturmanın idari olduğunu ve henüz sona ermediğini, bu nedenle Bakanlar Kurulu’nda herhangi bir karar alınmadığını belirten Neccar, “Mesele, Lübnan'daki en yüksek yargı organı olan Adli Meclis’e sevk edilecek” demişti. Sağlık Bakanı Hasan ise şu ifadeleri kullandı:
“Hükümetin istifası, sorumluluktan kaçış değil sorumluluktur; Lübnan toplumunun, hükümetin ve meclisin yargının adil olması, her türlü kısıtlamadan muaf tutulması ve her şeyi ismiyle adlandırması yönündeki arzusunu yansıtır. Bu konuda eksik olan kim varsa, kamuoyu ve vicdanı önünde sorumluluk almalıdır. Diğer yandan hükümet, istifasından önce alınması gereken bir dizi önemli karar aldı. Bunlardan en önemlisi ise patlama olayının Adli Meclis’e sevk edilmesi ve tutuklanan birinci sınıf çalışanların durumuydu.”
Diyab, birkaç gün önce, Enformasyon Bakanı Menal Abdussamed, Çevre Bakanı Damianos Kattar ve Adalet Bakanı Marie Kloud Necm’in istifa ettiğini duyurmuştu. Dün de birçok bakan istifa edeceği tehdidinde bulunmuş; Maliye Bakanı Gazi Vazni de istifasını sunmuştu.
Lübnan Savunma Bakanı Zeina Akar, Diyab'ın hükümetin istifasını ilan etme niyetini açıklamasına rağmen, söz konusu oturumun ardından istifasını sunduğunu açıklamış ve şu ifadeleri kullanmıştı:
“Bu felaketin meydana gelmesi, tek tek bakanların değil, tümüyle hükümetin istifasını gerektiriyor. İstifayı ertelemiştim; zirâ sorumluluğu birlikte taşımamız gerekiyor. Buraya birlikte geldik birlikte çıkacağız. Beyrut limanında meydana gelen patlama olayının Adli Meclis’e sevki, patlamada hayatını kaybeden tüm kurbanların Lübnan ordusu şehidi sayılması hakkında bir karar çıkarılması, kısmen veya tam engellilerin sosyal güvence için Ulusal Sosyal Güvenlik Fonu’ndan yararlanmasının sağlanması ise bunun öncesinde gelecek.”
Gençlik ve Spor Bakanı Farmanieh Ohanian, oturum öncesinde yaptığı açıklamada toplantıda söz konusu felaketin getirdiği vaziyet nedeniyle Bakanlar Kurulundan hükümetin istifasını talep edeceğini bildirmişti.
Haberleşme Bakanı Talal Havvat “Hükümet toplu olarak istifa etmezse benim istifa edeceğim kesin” ifadelerini kullanırken Göçmen Bakanı Gada Şureym ise şöyle söylemişti:
“Teknokrasi için toplu istifadan yanayım. Sabahtan beri bu konuda baskı yapıyorum. Böyle bir şey gerçekleşmediği taktirde istifa eden ben olacağım. Altı aylık hükümetin yolsuzluk, ihmal ve yüzsüzlüğün sorumluluğunu alması yönünde sağlam senaryolar var. Sorumluluklarımızdan kaçmayacağız. Ancak yalnızca bazılarının günah keçisi ilan edilmesine izin vermeyeceğiz. Hesaba çekilecek ve tıpkı domino taşları gibi teker teker düşeceksiniz. Nitekim Lübnanlılar, canlarına kast edenleri, hayallerini ve vatanlarının zenginliğini çalanları çok iyi tanıyor.”
Lübnan İçişleri Bakanı Muhammed Fehmi, televizyonda yayınlanan bir röportajında, “Patlamanın hemen sonrasında hükümetin istifasından yanaydım. Ancak bugün, hükümetin istifası sorumluluktan kaçış ve baskı altında gelmektedir. Sorumluluktan kaçmak ise ayıptır” ifadelerinde bulunmuştu.



Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze anlaşmasının ikinci aşaması önümüzdeki ay

Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
TT

Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze anlaşmasının ikinci aşaması önümüzdeki ay

Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)

Filistin asıllı Amerikalı arabulucu Bishara Bahbah, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının önümüzdeki ocak ayında hayata geçirileceğini söyledi. Bahbah, bu aşamanın ayın birinci ya da ikinci haftasında başlamasının beklendiğini belirterek, “Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin isimleri hazır. Büyük olasılıkla komitenin başkanlığını Filistin Sağlık Bakanı Macid Ebu Ramazan üstlenecek” dedi.

fergt
Filistin Sağlık Bakanı Dr. Macid Ebu Ramazan, Gazze yönetim komitesinin başına aday gösterildi. (WAFA)

Gazze konusunda Beyaz Saray kulislerine yakınlığını sürdüren Bahbah, dün Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Washington, Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlama konusunda en yetkin güç olarak gördüğü için uluslararası istikrar gücü içinde Türk askerlerinin yer almasını destekliyor” dedi. Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılması beklenen görüşmenin ikinci aşama açısından belirleyici olacağını belirterek, “ABD bu görüşmede, sürecin önümüzdeki ay başlatılması ve istikrar gücünde Türkiye’nin rolünün netleştirilmesi için baskı yapacak” ifadesini kullandı.

Görev tanımlama toplantısı

Bahbah, salı günü Katar’ın başkenti Doha’da Gazze Şeridi’nde uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasına ilişkin yapılan toplantının ayrıntılarını da paylaştı. Toplantının hedeflerinden birinin, Washington’un katılıma hazır ülkeleri açık ve net biçimde belirlemesi olduğunu söyleyen Bahbah, her ülkenin katkı türünün de netleştirilmesinin amaçlandığını ifade etti. Bu katkıların asker gönderilmesi, eğitim sağlanması ya da uluslararası güce teknik ve lojistik destek verilmesi gibi başlıkları kapsadığını belirtti.

as
Amerikalı ve İsrailli askerler geçtiğimiz kasım ayında İsrail'in güneyinde bulunan ABD liderliğindeki Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'nde bir araya geldi. (Reuters)

Bahbah, toplantının ikinci hedefinin bu güçler arasındaki işleyiş mekanizmasının ve komuta zincirinin netleştirilmesi olduğunu söyledi. Bu çerçevede, uluslararası gücün komutasının bir ABD’li general tarafından üstlenilmesine yönelik bir önerinin gündeme geldiğini bildirdi.

Bahbah’a göre görüşmelerde, söz konusu güçlerin konuşlanacağı bölgeler de ele alındı. Bu kapsamda, güçlerin İsrail ile Hamas’ın kontrol alanlarını ayıran sarı hattın dışında mı, içinde mi yoksa hâlihazırda yoğun nüfuslu bölgelerde mi konuşlanacağı ile bu güçlerin finansmanının hangi taraflarca sağlanacağı konuları tartışıldı.

İsrail'in yaklaşımının reddi

Bahbah, olası konuşlanma planının ayrıntılarına ilişkin olarak konunun hâlen tartışıldığını, ancak ‘İsrail’in istediği şekilde bir konuşlanmanın, katılımcı güçlerin temsilcilerinin çok büyük çoğunluğu tarafından reddedildiğini’ söyledi.

Görevlerin niteliğine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Beşara Bahbah, katılımcı ülkelerin çoğunluğunun “silahsızlandırma” gibi bir rol üstlenmek istemediğini vurguladı. Bu ülkelerin, sivilleri korumak amacıyla İsrail güçleri ile yerleşim alanları arasında tampon bir güç olmayı hedeflediğini ifade eden Bahbah, söz konusu güçlerin varlığının nihai amacının “İsrail’in Gazze Şeridi’nden kademeli olarak çekilmesi” olduğunu kaydetti.

sy65
ABD Başkanı Donald Trump'ın planına göre Gazze Şeridi'nden çekilme aşamalarının haritası (Beyaz Saray)

Bahbah, “Bu güçler özellikle silahsızlandırma meselesinde İsrail adına ya da onun yerine bir rol üstlenmeyecek. Nitekim Hamas içindeki bazı liderler bu konuda müzakereye açık olduklarını bana iletti. Ancak güç kullanımı işe yaramaz; zira İsrail iki yıl boyunca hareketi zorla silahsızlandırmayı başaramadı ve hiçbir uluslararası taraf da bunu güç kullanarak başaramaz” dedi.

Türkiye'nin katılımı çok önemli ve Trump da bunun kabul edilmesi için baskı yapıyor

Bahbah, Türkiye’nin olası katılımına ilişkin olarak Ankara’nın rolünü ‘kilit’ olarak niteledi. Türkiye’nin Hamas’a en yakın ülke olduğunu ve silah dosyası konusunda onunla en sağlıklı şekilde uzlaşabilecek aktör konumunda bulunduğunu söyleyen Bahbah, bunun birçok ülke için zor olduğunu vurguladı. Bahbah, “Türk güçlerinin Gazze’de bulunması temel öneme sahip olacak, daha iyi bir istikrar sağlayacak. Washington da bu yönde fikir beyan ediyor” ifadelerini kullandı.

Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump’ın ay sonunda ABD’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapması beklenen görüşmede, Türk güçlerinin kabul edilmesi için Netanyahu’ya baskı uygulamasını beklediğini dile getirdi.

Ancak Bahbah, İsrail’in bazı şartlar öne sürmeye çalışabileceğini, olası uzlaşının Türk güçlerinin niteliği üzerinden şekillenebileceğini belirterek, bu rolün silahlı değil daha çok teknik bir çerçevede tanımlanmasının gündeme gelebileceğini ifade etti. Bahbah, “ABD yönetiminin baskısı belirleyici unsur olacak” dedi.

İkinci aşama taahhütleri

Barış Konseyi’ne ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bahbah, Trump’ın birçok dünya liderinin bu yapıya katılma isteğinden söz ettiğini aktardı. Ancak Bahbah, bu üyeliğin ‘ücretsiz olmadığını’, konseye katılan ülkelerin finansman sağlama, güvenlik gücü tahsis etme ya da başka yükümlülükler üstlenmek zorunda kalacağını ifade etti.

Konseyde yer alması öngörülen isimlere değinen Bahbah, adaylar arasında ABD’li özel temsilciler Steve Witkoff ve Jared Kushner’ın yanı sıra Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair’in de bulunduğunu söyledi. Ayrıca eski ABD Büyükelçisi Richard Grenell ile eski Bulgar diplomat Nikolay Mladenov’un da aday isimler arasında yer aldığını kaydetti.

Gazze Şeridi’nin yönetimine ilişkin olarak Bahbah, Hamas, El Fetih ve Mısır arasında üzerinde uzlaşılan ve teknokratlardan oluşan komiteye üyelik için 42 ismin yer aldığı bir listenin bulunduğunu doğruladı. Bahbah, Filistin Sağlık Bakanı Macid Ebu Ramazan’ın bu komitenin başkanlığını üstlenmesinin muhtemel olduğunu ifade etti.

İkinci aşamaya geçişte yaşanan aksamalara dair değerlendirmelere rağmen ABD’li arabulucu Bahbah, ikinci aşamanın önümüzdeki ocak ayının birinci ya da ikinci haftasında başlatılmasını beklediğini söyledi. Bahbah, bu sürecin, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılacak zirvenin ardından, askıda kalan dosyaların karara bağlanmasıyla netleşeceğini belirtti. Bahbah, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin bu zirveye katılımına yönelik herhangi bir düzenlemeden haberdar olmadığını da sözlerine ekledi.

cdfrg
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile ABD Başkanı Donald Trump arasında geçtiğimiz ekim ayında Şarm eş-Şeyh'te düzenlenen barış zirvesi sırasında gerçekleşen görüşmeden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Bahbah, Trump’ın anlaşmanın başarısız olmasına asla izin vermeyeceğini vurgulayarak, “Bu yüzde 100” dedi. Ayrıca, Hamas’ın İsrail’in sürekli ihlallerine rağmen ateşkese bağlı olduğunu belirtti. Bahbah, Hamas’ın, İsrail’in Gazze’deki operasyonları sürdürmek için her türlü bahaneyi aradığını bildiğini ve bu nedenle fırsatı kaçırmamak için daha sabırlı bir tutum sergilediğini ifade etti.


Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda
TT

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, güneydeki ayrılıkçıların ilerlemesinin ardından Yemen'deki tüm taraflara azami itidal çağrısında bulundu. Bu gelişme, uzun bir sakinlik döneminin ardından on yıldır süren iç savaşı yeniden alevlendirme tehdidi taşıyor.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre Guterres, uluslararası örgütün faaliyetlerinin, özellikle Yemen'in başkenti Sana'a ve ülkenin yoğun nüfuslu kuzeybatısı olmak üzere, Husi grubunun kontrolündeki bölgelerde sürdürülemez hale geldiğini belirtti.

Öte yandan, Yemen Enformasyon, Kültür ve Turizm Bakanı Muammer İryani, bazı medya platformları ve sosyal medya sitelerinde yer alan, geçici başkent Aden limanına gemi giriş izinlerinin askıya alındığı yönündeki haberlerin doğru olmadığını belirterek, bu iddiaların asılsız olduğunu ve ülkedeki ekonomik ve denizcilik ortamını bozmayı amaçlayan söylentiler çerçevesinde kaldığını vurguladı.


Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
TT

Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)

Lübnan basını, Lübnan ordusunun Mekanizma Komitesi’nin talebi üzerine yapılan soruşturma sonucunda, ülkenin güneyindeki Tulin beldesinde Hizbullah tarafından inşa edilen tünellerden birini keşfettiğini bildirdi. Basında yer alan haberlerde, bu bölgenin daha önce İsrail tarafından bombalandığı belirtildi.

Lübnan ordusu, daha önce de Mekanizma Komitesi ve Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) arasındaki koordinasyon çerçevesinde Mekanizma Komitesi'nin talebi üzerine ve İsrail'in tehdidi sonrasında bazı yerleri ortaya çıkarmıştı. Bu son olay ise geçtiğimiz hafta İsrail'in bir evi bombalamakla tehdit etmesinin ardından Lübnan ordusunun güneydeki Yanuh beldesinde bir binayı kapsamlı bir şekilde aramasının ardından geldi. Yapılan aramada evde herhangi bir silah bulunamadı.

Bu olay, İsrail’in Lübnan’ın güneyinde bombardımanlarına devam ettiği ve çarşamba günü Kefer Kila beldesini hedef alan bir hava saldırısı düzenlediği bir dönemde meydana geldi. Ulusal Haber Ajansı (NNA), saldırının el-Aziziye ve eş-Şahrub beldeleri arasındaki Sari Tepesi’ni hedef aldığını bildirdi, ancak herhangi bir can kaybından bahsetmedi.

Başbakan Yardımcısı Mitri: Lübnan Ordusu sonraki aşamalara geçmeye hazır

Öte yandan Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, Mekanizma Komitesi’ni bir tartışma forumu ve anlaşmalara uyumu denetleme ve doğrulama çerçevesi olarak nitelendirdi.

Beyrut'ta düzenlenen Carnegie Ortadoğu Merkezi'nin sekizinci konferansının ilk oturumunun açılışına katıldığı sırada İsrail'in sık sık tekrarlanan ihlallerine karşın, Lübnan'ın ilk günden itibaren bu anlaşmalara bağlılığını teyit eden Mitri, Hizbullah'ın silahlarına ilişkin olarak “Genelkurmay Başkanı Rudolf Heykel, ordunun kapasitesinin güçlendirilmesiyle başlayan beş aşamalı bir plan önerdi” dedi. Litani Nehri çevresindeki bölgede devlet otoritesinin genişlemesinin kademeli bir ilerleme kaydettiğini ve ordunun Litani Nehri'nin güneyindeki görevini tamamlamak üzere olduğunu ve sonraki aşamalara geçmeye hazırlandığını vurguladı.

jgıu
Sınır kasabası Alma eş-Şaab'da bir askeri aracın üzerinde duran Lübnan askerleri, 28 Kasım 2025 (Reuters)

Yeniden yapılanma konusunda uluslararası toplumun desteğinin ön koşulu olarak devletin otoritesini tesis etmesini istediğini belirten Mitri, Arap ülkelerinin uluslararası ilişkiler yoluyla destekleyici bir rol oynayacağını umduğunu ifade etti.

Lübnan ve İsrail'den sivillerin katıldığı ikinci oturum

Olay, Lübnan-İsrail müzakerelerinde Lübnan heyetinin başkanı Büyükelçi Simon Kerem'in, aralık ayı başlarında gerçekleşen önceki oturumda İsrailli bir sivil ile birlikte iki ülke arasındaki ilk doğrudan görüşmelerde bulunduktan sonra katılacağı ikinci oturum olacak olan ateşkesin izlenmesinden sorumlu Mekanizma Komitesi'nin 19 Aralık'ta yapılması planlanan yeni oturumundan iki gün önce yaşandı. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, çarşamba günü Kerem ile bir araya geldi ve komitenin yaklaşan toplantısı öncesinde kendisine talimatlarını iletti.

Ateşkes İzleme Komitesi'nde Lübnan, İsrail, Fransa, ABD ve BM yer alıyor. Ateşkes anlaşması, düşmanlıkların durdurulmasını ve Hizbullah'ın Litani Nehri'nin kuzeyine çekilmesini, bunun sonucunda Lübnan genelinde silahsızlandırılmasını ve İsrail ordusunun son savaş sırasında ilerlediği mevzilerden çekilmesini öngörüyor. Ancak İsrail, Lübnan topraklarındaki beş stratejik noktada askeri olarak varlığını sürdürürken, Hizbullah silah bırakmayı reddediyor.