Avatar'ın Yönetmeni ve Senaristi James Cameron Şarku'l Avsat'a konuştu:Avatar 2'nin çekim planı üzerinde çalışıyorum

James Cameron film çekimleri sırasında
James Cameron film çekimleri sırasında
TT

Avatar'ın Yönetmeni ve Senaristi James Cameron Şarku'l Avsat'a konuştu:Avatar 2'nin çekim planı üzerinde çalışıyorum

James Cameron film çekimleri sırasında
James Cameron film çekimleri sırasında

Kanadalı Yönetmen James Cameron, 2009'da çıkan Avatar filminden sonra bizi gökyüzü ve yeryüzü arasında asılı bıraktı. Bize benzeyen ve aynı zamanda bizden farklı insanların yaşadığı yabancı bir gezegende geçen hikaye ile büyülenmiştik. Bizim gibi yaşıyorlar ancak kendi duyguları ve kültürleri ile farklılaşıyorlar. Avatar, sinema tarihinin ilk günlerinden günümüze kadar tanık olduğumuz çok sayıda bilim kurgu filminde daha önce hiç görmediğimiz bir dünyayı gözler önüne serdi.
Filmin elde ettiği büyük başarı nedeniyle (dünya çapında 2 milyar 790 milyon dolardan fazla) ikinci bir film için beklentiler oluştu. Yönetmen Cameron, Avatar’da bize sunduğu hikayeyi geliştirme konusunda ilerlemeye karar verdi. Başka bir deyişle, üzerinde yaşadığımızdan çok daha huzurlu ve güzel olan uzak bir gezegende insanlarla insan olmayanların karışımının sonucunda herkesin ilgisini çeken filme büyük bir gizlilikle dört film daha yaratarak başarısına yenilerini eklemeye karar verdi.
Yönetmen, yıllarca süren hazırlıkların ardından karakterler için en son dijital teknolojinin kullanıldığı çekimlere başladı. Ancak koronavirüs salgınının yayılmasıyla birlikte Avatar 2 gibi tamamlanma sürecinde olan projelerin çekimleri durdu. Ünlü yönetmen şuan çekimlere dönmek için hazırlanıyor.
Bu görüşmemiz ünlü yönetmen ile ikinci buluşmamız oldu. İlk röportaj, ilk bölümün çekilmesinin ardından 2009 yılında Şarku’l Avsat sayfalarında yer aldı. Bu kez görüşmemiz sanal ortamda gerçekleşti. Kanadalı yönetmen, bir sonraki Avatar macerası hakkında sınırlı da olsa bazı bilgiler verdi. Aynı zamanda içinde yaşadığımız dünya, bilim alanındaki gelişmeler ve uzun yıllar sonra çıkacak ikinci filmde bizi bekleyenler hakkında konuştu:

Son zamanlarda salgına nasıl adapte oldunuz?
- Elbette dikkatli olmaya çalışarak. Ama aynı zamanda bugün nerede olduğumuz ve hangi durumda olduğumuzu düşünerek.

Hangi durumdayız?
-Hepimizin yaşadığı şeyi yaşıyor olmalısın. Burada gerçeklikten çok kurguya daha yakın olan ve hayatımıza hükmetmeye başlayan şeyler var. Ama günlerimi bunu tek başıma düşünerek geçirmiyorum. Çoğunu proje dünyamda ve başarmak istediğim şey üzerine vakit ayırmakla geçiriyorum. Projelerimi başararak bir yönetmen olarak ülkeme ‘aksiyon!’ diye bağırarak dönmeyi bekliyorum.

Avatar 2 senaryosunda değişiklik yapmak için karantina sürecinden faydalanıyor musunuz?
-Pratik olarak değiştirmek istediğim hiçbir şey yok. Ama çekimlerim için çizdiğim grafikleri düşünüyorum.  Gerçekte her şey hazır olsa da çekim planı üzerinde çalışıyorum. İş beni her zaman meşgul ediyor. Hayatımızın bu kritik döneminde bile çalışmayı hiç bırakmadım.

Geçen yıl “Alita: Savaş Meleği” filminin yapımcılığını üstlendiniz ve ondan önce de birçok filmin yönetici yapımcılığını üstlendiniz. Şimdi de bu ayın sonunda planlandığınız gibi çekimlere döneceksiniz. Heyecanlı mısınız?
-Avatar 2 ve sonraki bölümlerin çekimlerini tamamlamak için yeniden başladığım için mutluluğumu tarif edemem. Çalışmak için motive oldum. Çünkü sadece düşünmek bile çok mutlu ediyor. İşe döndüğümde ne kadar mutlu olacağımı tahmin edebilirsiniz.

Pandemiden önce bu seride neler çekildi?
-Temel olarak, özel efektlerle birlikte kullanılacak tüm canlandırmaları yaptık. Bunlar genellikle uzun zaman alır ve oyuncular için sıkıcı olabilir çünkü birçok teknik koşula bağlıdır. Geçen mayıs ayında bilgisayar grafikleri ile düzenlediğimiz farklı Yeni Zelanda sahneleri ile çekime başladık. Ancak oyuncuyu ve farklı efektleri birbirine katarken bile şu anda çekmemiz gereken çok fazla şey var. Ayrıca, sahnelerin çoğu hala eksik. Üzerinde çalışması beş yıl sürecek olan birbirini izleyen dört bölümden bahsediyoruz.

Ve tabii ki 3D teknolojisi ile?
-Elbette. Kamera olarak Sony Venice olarak bilinen bir kamera sistemi kullanıyoruz. 3D alanında en iyisi. Avatar hakkında fazla konuşmak istemiyorum çünkü bu bir sır. Her şeyi şimdiden açığa çıkarmaya çalışmak doğru olmaz.

Bilim kurgu türünü çok mu seviyorsunuz?
-Evet. Bu türde çalışmayı seviyorum. En sevdiğim türdür.

BİLİM VE YAŞAM HAKKINDA

Sizi bu türde cezbeden şey ne oldu?
-Çocukluğumdan beri bilim kurgu severim. O çağda sevdiğim filmler, uzayların ve robotların olduğu ve kesinlikle diğer dünyadan yaratıkları ya da dünyadan canavarları tasvir eden fantastik filmlerdi. Ray Harryhausen’ın modellerini (60'lardan 80'lere kadar kukla ve sinematik figürleri yapma ve canlandırma devlerinden biri - editör) ve gerçekliğe yabancı olanı tasvir eden tüm süreçleri çok sevdim. Ancak daha sonraki yıllarda bilim kurguya daha çok yöneldim.

Ama büyük filmleriniz Titanic ile başladı
-Evet. Bilim kurgu filmlerinden değildi. Ama bilim kurgu türünü çekmeyi diğerlerinden daha çok seviyorum.

Geçen yıl bir kadından ve robot olarak nasıl yeniden yaratıldığından bahseden Alita filminin yapımcılığını üstlendiniz. Bu gerçekten bugün oluyor mu? Yoksa geliştirilmekte olan bir bilim mi?
-Bilimin bu konuda çok araştırma yaptığını düşünüyorum. Ama Alita'nın alanında ilk olmadığını hatırlatırım. Tüm var olan, karakteri olabildiğince inandırıcı yaratmaya çalışmamızdır. Tabii ki film hala gerçeğe uygun değil. Ancak, kahramanın inandırıcı olmaya yakın olmasını sağladık.

Neden? Gerçeğe yakın veya yakın olmamasına göre izleyicinin o karaktere yönelik algısı ve bakış açısı nasıl farklılık gösteriyor? Hala kurgusal.
-Tabii. Avatar’ın başarısının sebebinin mavi karakterleri o gezegenin gerçeğe uygun vatandaşları haline getirmiş olmamızdan dolayı olduğuna eminim. Renk, görünüm ve genel özellikler bakımından kendilerine özgüler ancak insan biçimine ve özüne benzerler. Öyle değil mi? Gezegenlerin insanlarını mantık ya da kabullenmekten uzak tasvir eden filmlere kıyasla, bazı tuhaflıkları dışında onu farklı kılan şey buydu. Orada dünya insanı ile diğer gezegendeki insan arasındaki bir karşılaşmanın hikayesini anlatmak istedim.

Duygular bile aynıydı. Sevgi, gurur ve diğer duyguları içeriyordu.
-Tabi.

OKYANUSUN DERİNLİKLERİNDE

Uzayın yanı sıra okyanusun derinlikleriyle de ilgileniyorsunuz. Okyanusun derinliklerine inerek The Abyss filmini çektiniz. Ama, sanırım üç yıl önce onu çekmek için geri döndünüz. Bu, Avatar’daki işinizin bir parçası mı?
-Küçük bir detayı düzeltmeme izin verin. Üç yıldan fazla bir süre önce okyanusun derinliklerine döndüm. Tam olarak 2012'de. Okyanusun en derin noktasına indim ama bunu yapan tek kişi ben değilim. Aslında benden önce ve sonra o bölgede dalış yapan araştırmacılar, akademisyenler ve bilim adamları vardı. O yolculuğu bir filmin parçası olarak yapmadım. Ne Avatar ne de başka bir şey.

Bu bilim sporuna kendi cebinizden mi harcadığınızı söylüyorsunuz?
-Evet. Keşif sevgimden dolayı biriken borçlarımı ödemek için filmler yapıyorum. (gülüyor)

Bunu yapmadaki asıl amacınız nedir?
-Amacım keşfetmek. Bu derinliklerdeki su canlılarının tuhaf görüntüleri olarak hayal etmeyin. Kendimi bu hayvanların yaşadığı izolasyon içinde bulduğumda hissettiğim şey. Ve sadece suda yaşayan hayvanlar değil, bitkiler ve tüm çevre. Garip şekillere sahip bazı balıklar hayal gücümü besliyor. Filmlerimde çekmek istediğim şeyin bir parçası olarak yararlanıyorum. Demek istediğim, bu önemli bir ilham kaynağı. Bu, bir filmin parçası olarak derinliklere geri dönmeyeceğim anlamına gelmez. Çünkü başka hiçbir şeye benzemeyen bir dünya ve çoğu insan bunun ne olduğunu bilmiyor. Yerinde öylece duran ve hareket etmeyen su canlılarının olduğunu biliyor muydunuz? 
Öyleyse bana göre yönetmen olduğunuz gibi aynı zamanda da bir bilim adamı gibi görünüyorsunuz. Burada diğerini besleyen karakter hangisi?
-İki karakter birarada aslında. Astronomi ve fizikle ilgileniyordum. Benim gibi sinemayı seven biri onları sinemadan ayıramaz. Senaristlerin birçoğunun fizik sevgisinden dolayı senarist olduğunu ve bazılarının bilgisinin bir kısmını okuyuculara ya da sinemaya aktarmak için yazma pratiği yapan bilim insanları olduğunu unutmayın.

HAYAL VE GERÇEKLİK 

Bilime ve gerçek hayata geri dönecek olursak, bilimin insanları robotlara uyarlama konusunda ilerlediğini söylediniz?
-Bilimin bu konuda araştırma yaptığını söyledim. Doğru.

Örneğin 100 yıl sonra insan olarak hayatımızı nasıl görüyorsunuz?
-Bu gerçekten ilginç bir soru. Ama kesin bir cevabım yok tabi ki. Bu alanda çalışmıyorum. Gelecekten ne okuduğumu çıkarmaya çalışıyorum; Ama ne ben ne de sinema bu  geleceği yaratamaz. Robotik alanında şaşırtıcı başarıları olan Boston Dynamics adlı bir şirket var. Bunların bir kısmı araştırılmalı tabi. Ameliyat ve bir organının kesilmesini gerektiren kazalar geçirecek kişilerin bu kazaların sonuçlarından zarar göreceğini düşünmüyorum. Bilim, eksik ele veya insanın başka herhangi bir parçasına benzeyen protez bir el yerleştirebiliyor. Soru şu: İnsanlar bu bilimi pratik olarak ne zaman kucaklayacak? Bizim neslimiz mi, gelecek nesil mi yoksa ondan sonra gelecek nesil mi?

Yönetmen Stanley Kubrick, 2001:Bir Uzay Macerası filminde yapay zekanın bizi dışlayacağını ve daha sonra insan olarak zekamızın üstesinden geleceğini söyledi. Bunun olabileceğini  düşünüyor musunuz?
-Hatta var olduğunu düşünüyorum. Dünya artık mantık yeteneğine sahip değil. Şu anda içinde olanlara baktığımızda yalnızca bir kişinin veya gizli bir kurumun hayatlarımızı yönlendirdiğini ve dünyayı uçuruma ittiğini düşünmemiz mantık dışı değil. İster isteyerek ister istemeyerek olsun, teknolojik gelişmeye karıştık ve ona ait olduk. Cep telefonlarının, bilgisayarların ve teknoloji tabanlı dünyanın bir parçasıyız. Örneğin, yirmi yıl önce yaptığımızdan daha doğal bir şekilde adapte oluyoruz.

O halde Kubrick'in bu alandaki filmi hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Filmi izledikten sonra bilim kurgu sinemasının hayranlarından biri olmaktan onu uygulayan biri olmaya karar verdim. Daha sonra sinemayı bilimsel olarak düşünmeye, modeller yapmaya, farklı açılardan çekmeye başladım.

Avatar’a geri dönmek gerekirse, hakkında daha fazla konuşmak istememenize saygı duyuyorum çünkü ileride herkes zaten bu filmi konuşacak. Teknoloji dizisinin sırlarını veya filmde geçenleri sormayacağım. Bilmek istediğim şey, bu seriyi tamamlamak için nasıl bir yol izleyeceksiniz?
-Hayal görmediğimden emin olmak için kendimi çimdiklemeliyim. Bu seride başarılı olmak için önümüzdeki beş yıl boyunca bu diziyle yaşayacağımı biliyorum. Dinleyin, gerçek şu ki Avatar dünyası bir fikir, içerik ve teknik ve dramatik olarak her düzeyde hikaye oluşturma unsurları olarak çok zengin bir dünya. Kıdemli teknisyenler, tasarım profesyonelleri ve en iyi animasyon teknisyenleriyle çalışacağım. Eminim George Lucas Yıldız Savaşları filmini yönetirken aynı durumla, büyük bir sevinç duygusuyla karşı karşıya kalmıştı.

Bu seri dışında başka filmleri yönetmeye vaktiniz olacak mı?
-Yönetmen olarak değil. Ancak bu seriyi hazırladığım süre boyunca paralel filmlerde yapımcılık üstleneceğim. Bu filmlerin başarılı olmasına odaklanacağım ve daha sonra bir yönetmen olarak başarılı olmaya çalışacağım.



Hideo Kojima'dan Netflix'in samuray dizisine tam not: Tek nefeste izledim

Meiji döneminin başlarında geçen Last Samurai Standing, bir zamanlar yenilmez bir samuray olan Shujiro'nun, ailesini kurtarmak için ölümcül bir hayatta kalma oyununa katılmasını anlatıyor (Netflix)
Meiji döneminin başlarında geçen Last Samurai Standing, bir zamanlar yenilmez bir samuray olan Shujiro'nun, ailesini kurtarmak için ölümcül bir hayatta kalma oyununa katılmasını anlatıyor (Netflix)
TT

Hideo Kojima'dan Netflix'in samuray dizisine tam not: Tek nefeste izledim

Meiji döneminin başlarında geçen Last Samurai Standing, bir zamanlar yenilmez bir samuray olan Shujiro'nun, ailesini kurtarmak için ölümcül bir hayatta kalma oyununa katılmasını anlatıyor (Netflix)
Meiji döneminin başlarında geçen Last Samurai Standing, bir zamanlar yenilmez bir samuray olan Shujiro'nun, ailesini kurtarmak için ölümcül bir hayatta kalma oyununa katılmasını anlatıyor (Netflix)

Film ve dizi yorumlarıyla sık sık gündeme gelen oyun tasarımının usta ismi Hideo Kojima, bu kez Netflix'in yeni dizisi Last Samurai Standing (Ikusagami) hakkındaki görüşlerini paylaştı.

Dizi, 292 eski samurayın 100 milyar yenlik ödül ve onurlarını geri kazanmak için girdiği ölümcül yarışa odaklanan bir hayatta kalma öyküsü anlatıyor.

Projenin başında, aynı zamanda yapımcı ve aksiyon koreografı olarak da görev yapan Junichi Okada yer alıyor.

Naoki Ödüllü yazar Shogo Imamura'nın aynı adlı romanından uyarlanan dizi, samurayların görkemli günlerinden 10 yıl sonra, 1878 Japonya'sında geçiyor. 

Toplumsal eşitsizliklerin derinleştiği, statülerini kaybetmiş eski samurayların yaşadığı bir dönemde, gözden düşmüş samurayların kaderi bir ölüm oyununda kesişiyor. 

Kojima, sosyal medya paylaşımında Last Samurai Standing'in atmosferini, Japon yazar Yamada Futaro'nun eserlerinde yarattığı dünyaya benzetti:

Last Samurai Standing'i son bölümüne kadar peş peşe izledim. Gerçekten çok iyiydi. Yamada Futaro ve Squid Game'i buluşturan dünyası hoşuma gitti.

Kojima, sözlerine şöyle devam etti:

Kodoku oyunu bölümleri, organizatörler ve hükümet tarafı arasında yapılan geçişlerin temposu harika. Ayrıca güçlü oyuncu kadrosuyla dikkat çeken karakterleri acımadan öldürmekten de çekinmiyorlar. Tsubaki Sanjūrō tarzı yönetmenlik anı kalp atışlarımı hızlandırdı.

Tsubaki Sanjūrō ya da bilinen adıyla Sanjūrō, Japon sinemasının efsanevi yönetmeni Akira Kurosawa'nın klasikleşmiş samuray filmlerinden biri. Kurosawa'nın önemli yapıtlarından biri kabul edilen film, yönetmenin ünlü eseri Yojimbo'nun (Yôjinbô) devamı niteliğinde.

Kojima en çok Metal Gear serisi ve sinematik yaklaşımıyla öne çıkan Death Stranding oyunlarıyla tanınıyor.

Last Samurai Standing'in tüm bölümleri Netflix'te yayında.

Independent Türkçe, GamesRadar, FandomWire


TikTok kullanıcıları yapay zeka "çöpü" miktarını belirleyebilecek

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

TikTok kullanıcıları yapay zeka "çöpü" miktarını belirleyebilecek

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

TikTok, kullanıcıların akışlarında ne kadar "çöp" (slop) görmek istediklerini seçmesine imkan tanıyacak.

Şirket, kullanıcıların üretken yapay zekayla oluşturulmuş içeriklerden daha fazla veya daha az görmek isteyip istemediklerine karar vermek için bir kaydırıcıyı çekmelerine olanak tanıyacak.

Ancak araç isteğe bağlı olduğundan, kullanıcılar açıkça azaltmayı seçmediklerinde bu tür videoları görmeye devam edecek.

Yeni ayar, kullanıcıların spor veya yiyecek-içecek gibi diğer birçok kategoride kaydırıcıları hareket ettirmelerine olanak tanıyan "konuları yönet" özelliğinin bir parçası. TikTok, duyurusunda "Bu, yapay zekayla oluşturulmuş tarih içeriklerini sevenlerin bu içeriklerden daha fazlasını görebileceği, daha az görmek isteyenlerinse içeriği azaltabileceği anlamına geliyor" dedi.

Şirket ayrıca yapay zeka videoların daha kolay fark edilebilmesi için filigran eklemenin yeni yollarını kullanıma sunacağını da belirtti. Ayrıca yapay zekanın "sorumlu bir şekilde" nasıl kullanılacağına dair videolar hazırlamaları için içerik oluşturuculara 2 milyon dolar ödeme yapacağını da açıkladı.

Ancak şirket, "Yapay zeka, şeffaf ve sorumlu bir şekilde kullanıldığında insanların yaratıcılıklarını paylaşma, yeni tutkular keşfetme ve platformumuzda güvende kalma biçimlerini dönüştürebilir" diye ısrar etti. TikTok, bir videonun nereden kesilmesi gerektiğini önerebilen düzenleme aracı gibi yapay zeka tabanlı bazı özellikleri halihazırda kullanıma sundu.

Uzmanlar, TikTok'un "Sizin İçin" akışındaki yeni özelliğin, yapay zeka videolarının sosyal medyada görünme sorununu çözmeyeceğini ancak insanlara bu konuda daha fazla kontrol sağlama yolunda önemli bir adım olduğunu söyledi.

Cornell Tech Güvenlik, Güven ve Emniyet Girişimi Direktörü Alexios Mantzarlis, "Yapay zeka çöpü sorununu yalnızca tercih ayarlarıyla çözemeyiz. Bununla birlikte, kullanıcı yetkisini artırmak, platformların akışlarımızdaki sentetik içerik selinin sorumluluğunu üstlenmesinin olmazsa olmazı" dedi.

TikTok'un bu filtreleme seçeneğini sunmasından çok memnunum. Pinterest bu yıl benzer bir karar aldı ve tüm sosyal ağların bu yolu izlemesini umuyorum. Ancak yapay zeka filtrelerinin işe yaraması için, yapay zeka tespit ve etiketleme teknolojisinin ve uygulamasının da bu hıza yetişmesi gerekiyor.

Independent Türkçe


Z kuşağının şifre tercihleri dedelerinden daha kötü

1997'den sonra doğanlar arasında en popüler parola "12345" (Unsplash)
1997'den sonra doğanlar arasında en popüler parola "12345" (Unsplash)
TT

Z kuşağının şifre tercihleri dedelerinden daha kötü

1997'den sonra doğanlar arasında en popüler parola "12345" (Unsplash)
1997'den sonra doğanlar arasında en popüler parola "12345" (Unsplash)

Güvenlik alışkanlıkları üzerine yapılan yeni bir araştırmaya göre, Z kuşağının şifre tercihleri eski nesillerden daha kötü.

Parola yöneticisi NordPass'in araştırmasına göre 1997'den sonra doğanlar arasında en popüler parola "12345" ve bunu diğer ardışık sayı kombinasyonları takip ediyor. "Parola" kelimesi 5. sırada yer alırken, "skibidi" 7. en popüler tercih oldu.

1946 ila 1964'te doğan Baby Boomers kuşağı için en popüler şifre, biraz daha güvenli "123456" oldu ve bu, aynı zamanda Y ve X kuşağının da ilk sırasında yer aldı.

Raporun yazarları, "İnternetteki genç nesillerin dijital yerliler olduğunu; çevrimiçi dünyayla sarıp sarmalanmış halde büyüdükleri için siber güvenlik ve riskleriyle ilgili doğuştan gelen bir anlayışa sahip olduklarını varsayıyoruz. Ancak araştırmamız bu yanlış kanıyı çürütüyor" diyor.

Yıllardır farkındalık kampanyaları aracılığıyla kullanıcıları siber güvenlik hakkkında eğitmek için gösterilen önemli çabalara rağmen verilerimiz, geniş çapta güçlü parola seçimi ve güvenlik alışkanlıklarında çok az gelişme kaydedildiğini gösteriyor.

Bulgular, parola yöneticisi Bitwarden'ın Avustralya, Fransa, Almanya, Japonya, Birleşik Krallık ve ABD genelinde binlerce çalışan yetişkinle önceki aylarda yaptığı bir anketin sonuçlarıyla örtüşüyor.

Z kuşağı katılımcılarının yüzde 72'sinin aynı giriş bilgilerini birden fazla platformda tekrar tekrar kullanmasıyla, en yüksek "parola yorgunluğu" oranı en genç çalışanlar tarafından bildirmişti. Buna karşılık Baby Boomer kuşağının yalnızca yüzde 42'si aynı şifreyi tekrar kullandığını kabul etmişti.

Araştırma, parola alışkanlıklarına rağmen Z kuşağının geçiş anahtarı, biyometri ve iki faktörlü kimlik doğrulama gibi daha gelişmiş güvenlik önlemlerini kullanmaya daha yatkın olduğunu göstermişti.

Google'ın haziranda yayımladığı dolandırıcılık raporu, X ve Baby Boomer kuşağının asıl oturum açma yöntemi olarak parola kullanma ihtimalinin kayda değer derecede daha yüksek olduğunu ortaya koymuştu.

Google'ın gizlilik, güvenlik ve emniyetten sorumlu başkan yardımcısı Evan Kostovinos, "Dijital yerliler olan Z kuşağı kullanıcıları, parolalar gibi eski güvenlik normlarını atlayarak daha gelişmiş kimlik doğrulama araçlarını tercih ediyor" demişti.

Parolaları düzenli olarak güncellememek ilk bakışta zayıf bir güvenlik önlemi gibi görünse de hem daha güvenli hem de kullanımı daha kolay olan daha modern oturum açma yöntemlerine yönelme isteği iyi bir şey. Parolalar gibi eski yöntemlerin idaresi sadece zahmetli olmakla kalmıyor, aynı zamanda kimlik avına daha yatkın oluyor ve genellikle veri ihlalleri yoluyla sızdırılıyor.

Google hem kullanıcı rahatlığı hem de güvenlik için parolalara son verilmesi yönünde çabalayan, önde gelen birkaç teknoloji şirketi arasında yer alıyor.

Independent Türkçe