Avatar'ın Yönetmeni ve Senaristi James Cameron Şarku'l Avsat'a konuştu:Avatar 2'nin çekim planı üzerinde çalışıyorum

James Cameron film çekimleri sırasında
James Cameron film çekimleri sırasında
TT

Avatar'ın Yönetmeni ve Senaristi James Cameron Şarku'l Avsat'a konuştu:Avatar 2'nin çekim planı üzerinde çalışıyorum

James Cameron film çekimleri sırasında
James Cameron film çekimleri sırasında

Kanadalı Yönetmen James Cameron, 2009'da çıkan Avatar filminden sonra bizi gökyüzü ve yeryüzü arasında asılı bıraktı. Bize benzeyen ve aynı zamanda bizden farklı insanların yaşadığı yabancı bir gezegende geçen hikaye ile büyülenmiştik. Bizim gibi yaşıyorlar ancak kendi duyguları ve kültürleri ile farklılaşıyorlar. Avatar, sinema tarihinin ilk günlerinden günümüze kadar tanık olduğumuz çok sayıda bilim kurgu filminde daha önce hiç görmediğimiz bir dünyayı gözler önüne serdi.
Filmin elde ettiği büyük başarı nedeniyle (dünya çapında 2 milyar 790 milyon dolardan fazla) ikinci bir film için beklentiler oluştu. Yönetmen Cameron, Avatar’da bize sunduğu hikayeyi geliştirme konusunda ilerlemeye karar verdi. Başka bir deyişle, üzerinde yaşadığımızdan çok daha huzurlu ve güzel olan uzak bir gezegende insanlarla insan olmayanların karışımının sonucunda herkesin ilgisini çeken filme büyük bir gizlilikle dört film daha yaratarak başarısına yenilerini eklemeye karar verdi.
Yönetmen, yıllarca süren hazırlıkların ardından karakterler için en son dijital teknolojinin kullanıldığı çekimlere başladı. Ancak koronavirüs salgınının yayılmasıyla birlikte Avatar 2 gibi tamamlanma sürecinde olan projelerin çekimleri durdu. Ünlü yönetmen şuan çekimlere dönmek için hazırlanıyor.
Bu görüşmemiz ünlü yönetmen ile ikinci buluşmamız oldu. İlk röportaj, ilk bölümün çekilmesinin ardından 2009 yılında Şarku’l Avsat sayfalarında yer aldı. Bu kez görüşmemiz sanal ortamda gerçekleşti. Kanadalı yönetmen, bir sonraki Avatar macerası hakkında sınırlı da olsa bazı bilgiler verdi. Aynı zamanda içinde yaşadığımız dünya, bilim alanındaki gelişmeler ve uzun yıllar sonra çıkacak ikinci filmde bizi bekleyenler hakkında konuştu:

Son zamanlarda salgına nasıl adapte oldunuz?
- Elbette dikkatli olmaya çalışarak. Ama aynı zamanda bugün nerede olduğumuz ve hangi durumda olduğumuzu düşünerek.

Hangi durumdayız?
-Hepimizin yaşadığı şeyi yaşıyor olmalısın. Burada gerçeklikten çok kurguya daha yakın olan ve hayatımıza hükmetmeye başlayan şeyler var. Ama günlerimi bunu tek başıma düşünerek geçirmiyorum. Çoğunu proje dünyamda ve başarmak istediğim şey üzerine vakit ayırmakla geçiriyorum. Projelerimi başararak bir yönetmen olarak ülkeme ‘aksiyon!’ diye bağırarak dönmeyi bekliyorum.

Avatar 2 senaryosunda değişiklik yapmak için karantina sürecinden faydalanıyor musunuz?
-Pratik olarak değiştirmek istediğim hiçbir şey yok. Ama çekimlerim için çizdiğim grafikleri düşünüyorum.  Gerçekte her şey hazır olsa da çekim planı üzerinde çalışıyorum. İş beni her zaman meşgul ediyor. Hayatımızın bu kritik döneminde bile çalışmayı hiç bırakmadım.

Geçen yıl “Alita: Savaş Meleği” filminin yapımcılığını üstlendiniz ve ondan önce de birçok filmin yönetici yapımcılığını üstlendiniz. Şimdi de bu ayın sonunda planlandığınız gibi çekimlere döneceksiniz. Heyecanlı mısınız?
-Avatar 2 ve sonraki bölümlerin çekimlerini tamamlamak için yeniden başladığım için mutluluğumu tarif edemem. Çalışmak için motive oldum. Çünkü sadece düşünmek bile çok mutlu ediyor. İşe döndüğümde ne kadar mutlu olacağımı tahmin edebilirsiniz.

Pandemiden önce bu seride neler çekildi?
-Temel olarak, özel efektlerle birlikte kullanılacak tüm canlandırmaları yaptık. Bunlar genellikle uzun zaman alır ve oyuncular için sıkıcı olabilir çünkü birçok teknik koşula bağlıdır. Geçen mayıs ayında bilgisayar grafikleri ile düzenlediğimiz farklı Yeni Zelanda sahneleri ile çekime başladık. Ancak oyuncuyu ve farklı efektleri birbirine katarken bile şu anda çekmemiz gereken çok fazla şey var. Ayrıca, sahnelerin çoğu hala eksik. Üzerinde çalışması beş yıl sürecek olan birbirini izleyen dört bölümden bahsediyoruz.

Ve tabii ki 3D teknolojisi ile?
-Elbette. Kamera olarak Sony Venice olarak bilinen bir kamera sistemi kullanıyoruz. 3D alanında en iyisi. Avatar hakkında fazla konuşmak istemiyorum çünkü bu bir sır. Her şeyi şimdiden açığa çıkarmaya çalışmak doğru olmaz.

Bilim kurgu türünü çok mu seviyorsunuz?
-Evet. Bu türde çalışmayı seviyorum. En sevdiğim türdür.

BİLİM VE YAŞAM HAKKINDA

Sizi bu türde cezbeden şey ne oldu?
-Çocukluğumdan beri bilim kurgu severim. O çağda sevdiğim filmler, uzayların ve robotların olduğu ve kesinlikle diğer dünyadan yaratıkları ya da dünyadan canavarları tasvir eden fantastik filmlerdi. Ray Harryhausen’ın modellerini (60'lardan 80'lere kadar kukla ve sinematik figürleri yapma ve canlandırma devlerinden biri - editör) ve gerçekliğe yabancı olanı tasvir eden tüm süreçleri çok sevdim. Ancak daha sonraki yıllarda bilim kurguya daha çok yöneldim.

Ama büyük filmleriniz Titanic ile başladı
-Evet. Bilim kurgu filmlerinden değildi. Ama bilim kurgu türünü çekmeyi diğerlerinden daha çok seviyorum.

Geçen yıl bir kadından ve robot olarak nasıl yeniden yaratıldığından bahseden Alita filminin yapımcılığını üstlendiniz. Bu gerçekten bugün oluyor mu? Yoksa geliştirilmekte olan bir bilim mi?
-Bilimin bu konuda çok araştırma yaptığını düşünüyorum. Ama Alita'nın alanında ilk olmadığını hatırlatırım. Tüm var olan, karakteri olabildiğince inandırıcı yaratmaya çalışmamızdır. Tabii ki film hala gerçeğe uygun değil. Ancak, kahramanın inandırıcı olmaya yakın olmasını sağladık.

Neden? Gerçeğe yakın veya yakın olmamasına göre izleyicinin o karaktere yönelik algısı ve bakış açısı nasıl farklılık gösteriyor? Hala kurgusal.
-Tabii. Avatar’ın başarısının sebebinin mavi karakterleri o gezegenin gerçeğe uygun vatandaşları haline getirmiş olmamızdan dolayı olduğuna eminim. Renk, görünüm ve genel özellikler bakımından kendilerine özgüler ancak insan biçimine ve özüne benzerler. Öyle değil mi? Gezegenlerin insanlarını mantık ya da kabullenmekten uzak tasvir eden filmlere kıyasla, bazı tuhaflıkları dışında onu farklı kılan şey buydu. Orada dünya insanı ile diğer gezegendeki insan arasındaki bir karşılaşmanın hikayesini anlatmak istedim.

Duygular bile aynıydı. Sevgi, gurur ve diğer duyguları içeriyordu.
-Tabi.

OKYANUSUN DERİNLİKLERİNDE

Uzayın yanı sıra okyanusun derinlikleriyle de ilgileniyorsunuz. Okyanusun derinliklerine inerek The Abyss filmini çektiniz. Ama, sanırım üç yıl önce onu çekmek için geri döndünüz. Bu, Avatar’daki işinizin bir parçası mı?
-Küçük bir detayı düzeltmeme izin verin. Üç yıldan fazla bir süre önce okyanusun derinliklerine döndüm. Tam olarak 2012'de. Okyanusun en derin noktasına indim ama bunu yapan tek kişi ben değilim. Aslında benden önce ve sonra o bölgede dalış yapan araştırmacılar, akademisyenler ve bilim adamları vardı. O yolculuğu bir filmin parçası olarak yapmadım. Ne Avatar ne de başka bir şey.

Bu bilim sporuna kendi cebinizden mi harcadığınızı söylüyorsunuz?
-Evet. Keşif sevgimden dolayı biriken borçlarımı ödemek için filmler yapıyorum. (gülüyor)

Bunu yapmadaki asıl amacınız nedir?
-Amacım keşfetmek. Bu derinliklerdeki su canlılarının tuhaf görüntüleri olarak hayal etmeyin. Kendimi bu hayvanların yaşadığı izolasyon içinde bulduğumda hissettiğim şey. Ve sadece suda yaşayan hayvanlar değil, bitkiler ve tüm çevre. Garip şekillere sahip bazı balıklar hayal gücümü besliyor. Filmlerimde çekmek istediğim şeyin bir parçası olarak yararlanıyorum. Demek istediğim, bu önemli bir ilham kaynağı. Bu, bir filmin parçası olarak derinliklere geri dönmeyeceğim anlamına gelmez. Çünkü başka hiçbir şeye benzemeyen bir dünya ve çoğu insan bunun ne olduğunu bilmiyor. Yerinde öylece duran ve hareket etmeyen su canlılarının olduğunu biliyor muydunuz? 
Öyleyse bana göre yönetmen olduğunuz gibi aynı zamanda da bir bilim adamı gibi görünüyorsunuz. Burada diğerini besleyen karakter hangisi?
-İki karakter birarada aslında. Astronomi ve fizikle ilgileniyordum. Benim gibi sinemayı seven biri onları sinemadan ayıramaz. Senaristlerin birçoğunun fizik sevgisinden dolayı senarist olduğunu ve bazılarının bilgisinin bir kısmını okuyuculara ya da sinemaya aktarmak için yazma pratiği yapan bilim insanları olduğunu unutmayın.

HAYAL VE GERÇEKLİK 

Bilime ve gerçek hayata geri dönecek olursak, bilimin insanları robotlara uyarlama konusunda ilerlediğini söylediniz?
-Bilimin bu konuda araştırma yaptığını söyledim. Doğru.

Örneğin 100 yıl sonra insan olarak hayatımızı nasıl görüyorsunuz?
-Bu gerçekten ilginç bir soru. Ama kesin bir cevabım yok tabi ki. Bu alanda çalışmıyorum. Gelecekten ne okuduğumu çıkarmaya çalışıyorum; Ama ne ben ne de sinema bu  geleceği yaratamaz. Robotik alanında şaşırtıcı başarıları olan Boston Dynamics adlı bir şirket var. Bunların bir kısmı araştırılmalı tabi. Ameliyat ve bir organının kesilmesini gerektiren kazalar geçirecek kişilerin bu kazaların sonuçlarından zarar göreceğini düşünmüyorum. Bilim, eksik ele veya insanın başka herhangi bir parçasına benzeyen protez bir el yerleştirebiliyor. Soru şu: İnsanlar bu bilimi pratik olarak ne zaman kucaklayacak? Bizim neslimiz mi, gelecek nesil mi yoksa ondan sonra gelecek nesil mi?

Yönetmen Stanley Kubrick, 2001:Bir Uzay Macerası filminde yapay zekanın bizi dışlayacağını ve daha sonra insan olarak zekamızın üstesinden geleceğini söyledi. Bunun olabileceğini  düşünüyor musunuz?
-Hatta var olduğunu düşünüyorum. Dünya artık mantık yeteneğine sahip değil. Şu anda içinde olanlara baktığımızda yalnızca bir kişinin veya gizli bir kurumun hayatlarımızı yönlendirdiğini ve dünyayı uçuruma ittiğini düşünmemiz mantık dışı değil. İster isteyerek ister istemeyerek olsun, teknolojik gelişmeye karıştık ve ona ait olduk. Cep telefonlarının, bilgisayarların ve teknoloji tabanlı dünyanın bir parçasıyız. Örneğin, yirmi yıl önce yaptığımızdan daha doğal bir şekilde adapte oluyoruz.

O halde Kubrick'in bu alandaki filmi hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Filmi izledikten sonra bilim kurgu sinemasının hayranlarından biri olmaktan onu uygulayan biri olmaya karar verdim. Daha sonra sinemayı bilimsel olarak düşünmeye, modeller yapmaya, farklı açılardan çekmeye başladım.

Avatar’a geri dönmek gerekirse, hakkında daha fazla konuşmak istememenize saygı duyuyorum çünkü ileride herkes zaten bu filmi konuşacak. Teknoloji dizisinin sırlarını veya filmde geçenleri sormayacağım. Bilmek istediğim şey, bu seriyi tamamlamak için nasıl bir yol izleyeceksiniz?
-Hayal görmediğimden emin olmak için kendimi çimdiklemeliyim. Bu seride başarılı olmak için önümüzdeki beş yıl boyunca bu diziyle yaşayacağımı biliyorum. Dinleyin, gerçek şu ki Avatar dünyası bir fikir, içerik ve teknik ve dramatik olarak her düzeyde hikaye oluşturma unsurları olarak çok zengin bir dünya. Kıdemli teknisyenler, tasarım profesyonelleri ve en iyi animasyon teknisyenleriyle çalışacağım. Eminim George Lucas Yıldız Savaşları filmini yönetirken aynı durumla, büyük bir sevinç duygusuyla karşı karşıya kalmıştı.

Bu seri dışında başka filmleri yönetmeye vaktiniz olacak mı?
-Yönetmen olarak değil. Ancak bu seriyi hazırladığım süre boyunca paralel filmlerde yapımcılık üstleneceğim. Bu filmlerin başarılı olmasına odaklanacağım ve daha sonra bir yönetmen olarak başarılı olmaya çalışacağım.



Netflix'in iptal kararına tepki yağıyor: Üzücü bir hata

Boots'un başrolünde yer alan Miles Heizer (ortada), Ölmek İçin On Üç Sebep (13 Reasons Why) ve Oyun (Nerve) gibi yapımlardaki rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
Boots'un başrolünde yer alan Miles Heizer (ortada), Ölmek İçin On Üç Sebep (13 Reasons Why) ve Oyun (Nerve) gibi yapımlardaki rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
TT

Netflix'in iptal kararına tepki yağıyor: Üzücü bir hata

Boots'un başrolünde yer alan Miles Heizer (ortada), Ölmek İçin On Üç Sebep (13 Reasons Why) ve Oyun (Nerve) gibi yapımlardaki rolleriyle de tanınıyor (Netflix)
Boots'un başrolünde yer alan Miles Heizer (ortada), Ölmek İçin On Üç Sebep (13 Reasons Why) ve Oyun (Nerve) gibi yapımlardaki rolleriyle de tanınıyor (Netflix)

Netflix'in askeri ortamda geçen bir büyüme hikayesini anlatan draması Boots, ikinci sezon onayı alamadı. Karar, dizinin hayranları arasında büyük tepkiye yol açtı.

Birçok izleyici, Netflix'in bu hamlesini "üzücü bir hata" diye nitelendirirken, sosyal medyada öfke dolu yorumlar paylaşıldı.

"Basit bir karar" değil

Efsanevi yapımcı Norman Lear'ın son projesi Boots'un iptali, Deadline'a göre klasik anlamda "başarısızlık" gerekçesine dayanan "basit bir karar" değildi. Yayın organı, dizinin platform içinde destek gördüğünü ve platformun, yapımcı stüdyo Sony Pictures Television'la uzun vadeli izlenme verilerini analiz ederken görüşmeler yürüttüğünü aktardı.

Habere göre Sony TV, dizinin devam edebilmesi için sürece aktif destek vermek istiyordu. Ağustosta stüdyo, bazı kilit oyuncuların sözleşme opsiyonlarını uzattı. Ancak Netflix'in katı münhasırlık koşulları nedeniyle, bir dizinin iptal edildikten sonra başka bir platforma satılmasının "neredeyse imkansız" olduğu belirtildi.

İptal kararı, dizinin 8 bölümlük ilk sezonunun yayımlanmasından iki ay kadar sonra geldi.

Kararın ardından izleyiciler tepkilerini sosyal medyada dile getirdi. X'te bir hayran, "Alışın buna. Netflix, anında kültürel fenomene dönüşmeyen her şeyi iptal ediyor. Yakında aynı şeyi HBO dizilerine de yapacaklar" diye yazdı.

Bir başka izleyici, "Bu bir hataydı Netflix. Harika bir diziydi" derken, başka bir yorumda "Çok yazık, gerçekten çok iyi bir diziydi" ifadeleri kullanıldı.

"Boots'u çok sevmiştim, yazık oldu" ve "İkinci sezonu dört gözle bekliyordum" gibi paylaşımlar da dikkat çekti. 

"Samimi hikayelere tahammülleri yok"

Bir kullanıcıysa kararı daha sert bir dille eleştirdi: 

Netflix'in Norman Lear'ın son dizisini neredeyse hiç tanıtım yapmadan iptal etmesi, iyi niyetli ve samimi hikayelere ne kadar tahammülsüz olduklarını gösteriyor.

1990'larda geçen dizi, Miles Heizer'ın canlandırdığı 18 yaşındaki Cameron Cope'a odaklanıyordu. 

Yönelimini gizlemek zorunda kalan, hayattan kopmuş Cameron, en yakın arkadaşı Ray McAffey'yle birlikte ABD Deniz Piyadeleri'ne katılıyordu.

LGBTQ+ bireylerin orduda görev yapmasının yasaklandığı dönemde geçen dizi, düşmanca bir ortamda hayatta kalmaya çalışan bu iki gencin, zorlu eğitim süreci boyunca kendilerini keşfetmelerini ve aralarında ömür boyu sürecek bir bağ oluşmasını anlatıyordu.

Kadrosunda ayrıca Liam Oh, Ana Ayora, Cedrick Cooper, Blake Burt, Dominic Goodman ve Vera Farmiga gibi isimler yer alıyordu.

Boots, hâlen Netflix kataloğunda izlenebiliyor.

Independent Türkçe, The Sun, Deadline, Mirror


İlk yorumlar geldi: Yeni Avatar serinin en zayıf halkası mı?

71 yaşındaki Kanadalı yönetmen James Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'de izleyicileri farklı bir Na'vi kabilesiyle tanıştırıyor (20th Century Studios)
71 yaşındaki Kanadalı yönetmen James Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'de izleyicileri farklı bir Na'vi kabilesiyle tanıştırıyor (20th Century Studios)
TT

İlk yorumlar geldi: Yeni Avatar serinin en zayıf halkası mı?

71 yaşındaki Kanadalı yönetmen James Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'de izleyicileri farklı bir Na'vi kabilesiyle tanıştırıyor (20th Century Studios)
71 yaşındaki Kanadalı yönetmen James Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'de izleyicileri farklı bir Na'vi kabilesiyle tanıştırıyor (20th Century Studios)

Avatar: Ateş ve Kül (Avatar: Fire and Ash) için ilk eleştiriler yayımlandı ve film, James Cameron'ın epik bilimkurgu serisi adına Rotten Tomatoes'ta yeni bir rekorun eşiğinde.

İzleyiciler, görkemli Pandora dünyasına bir kez daha dönmeye hazırlanırken, Sam Worthington'ın canlandırdığı Jake Sully, Zoe Saldaña'nın hayat verdiği Neytiri ve ailelerinin savaşı, ateş temalı yeni bir Na'vi kabilesiyle karşılaşmalarıyla daha da şiddetleniyor.

Serinin en zayıf halkası

149 eleştiri üzerinden değerlendirilen Avatar: Ateş ve Kül, an itibarıyla Rotten Tomatoes'da yüzde 70'lik bir beğeni oranına sahip. 

Bu oran korunursa film, serinin şimdiye kadarki en düşük puan alan yapımı olacak. Daha önce bu "rekor", yüzde 76'yla Avatar: Suyun Yolu'na (Avatar: The Way of Water) aitti. 2009'da vizyona giren ilk Avatar ise hâlâ yüzde 81'le serinin en yüksek puanlı yapımı konumunda.

Eleştirmenlerin, Ateş ve Kül konusunda serinin önceki iki filmine kıyasla daha bölünmüş bir tablo çizdiği görülüyor. Üçüncü filmde görsel efektler yine öne çıkarken, en büyük eleştiriler hikaye anlatımına yöneliyor.

Pek çok eleştirmen, Ateş ve Kül'ün önceki filmlerin tekrarına fazla yaslandığını ve Pandora'nın dünyasına, çatışmalarına ya da mitolojisine kayda değer bir yenilik eklemediğini savunuyor. Ayrıca serinin genel sorunlarının bu filmde daha belirginleştiği belirtiliyor.

"En aksiyon dolu Avatar filmi"

ScreenRant'ten Todd Gilchrist, filme 10 üzerinden 8 vererek daha olumlu eleştirilerden birini yazdı. Gilchrist, "James Cameron'ın bu uzun soluklu destandaki son bölümü, titizlikle kurulan dünyası, görkemli aksiyonu ve çarpıcı görselliğiyle muhtemelen serinin şu ana kadarki en iyisi" değerlendirmesinde bulundu.

GamesRadar ise filme 4 yıldız verdi. İncelemede, "Şimdiye kadarki en aksiyon dolu Avatar filmi hâlâ büyüleme gücüne sahip. Oona Chaplin'in canlandırdığı Varang hikayeye ateş katıyor. Ancak tatmin edici bir çözüm sunmaması ve tekrara düşen anlatım tercihleri, filmi zaman zaman Suyun Yolu'nun ikinci bölümü gibi hissettiriyor" ifadeleri yer aldı.

"Çok sıkıcı"

The Film Maven'dan Kristen Lopez, incelemesinde "Avatar: Ateş ve Kül, sinemada iyi vakit geçirmek isteyenler için etkileyici görseller sunsa da bunun ötesine geçemiyor. Hikaye tekrara düşüyor ve dağınık ilerliyor; karakterlerse cansız ve derinlikten yoksun" diye yazdı.

The Nightly'den Wenlei Ma ise Ateş ve Kül'le ilgili şöyle yazdı:

Rahatsız edici değil. Yıl boyunca göreceğiniz en kötü şey de değil. Ama sıkıcı. Hem de insanın zihnini uyuşturan türden bir sıkıcılık. Koltukta uyuyakalmalık bir sıkıcılık. Süpermarket alışveriş listesini düşünmeye başlatan bir sıkıcılık.

Daily Telegraph'tan Robbie Collin ise değerlendirmesinde epey sert ifadeler kullandı. 5 üzerinden bir yıldız verdiği incelemesinde şu ifadeleri kullandı:

Bazılarımız Avatar’ı bir seriye dönüştürmenin yaratıcı bir çıkmaz sokak olacağını çok önceden görmüştü. Cameron, üç yıl önce sokağın sonuna kadar ilerledikten sonra Ateş ve Kül boyunca devasa TIR'ını geri çevirmeye çalışmakla yetiniyor.

Filmin oyuncu kadrosunda Sam Worthington ve Zoe Saldaña'nın yanı sıra Stephen Lang, Jack Champion, Sigourney Weaver ve Britain Dalton geri dönerken; Oona Chaplin ve David Thewlis seriye yeni katılan isimler arasında yer alıyor.

19 Aralık'ta sinemalarda

Ateş ve Kül, Jake ve Neytiri'nin oğulları Neteyam'ın ölümünün ardından yaşananları konu alıyor. Film, aynı zamanda Kül Halkı diye bilinen ve Mangkwan adlı ateş klanına liderlik eden Varang karakteriyle yeni ve ürkütücü bir tehdidi tanıtıyor.

Avatar: Ateş ve Kül, 19 Aralık'ta sinemalarda gösterime girecek.

Independent Türkçe, ScreenRant, GamesRadar, Daily Telegraph, The Nightly, The Film Maven, Rotten Tomatoes


İzleyiciler aksiyon yıldızının yeni filmini komedi klasiğine benzetti

2007 yapımı Sıkı Aynasızlar'ın başrollerini Simon Pegg (solda) ve Nick Frost (sağda) paylaşıyordu (Universal Pictures)
2007 yapımı Sıkı Aynasızlar'ın başrollerini Simon Pegg (solda) ve Nick Frost (sağda) paylaşıyordu (Universal Pictures)
TT

İzleyiciler aksiyon yıldızının yeni filmini komedi klasiğine benzetti

2007 yapımı Sıkı Aynasızlar'ın başrollerini Simon Pegg (solda) ve Nick Frost (sağda) paylaşıyordu (Universal Pictures)
2007 yapımı Sıkı Aynasızlar'ın başrollerini Simon Pegg (solda) ve Nick Frost (sağda) paylaşıyordu (Universal Pictures)

Bob Odenkirk, yeni filmi Normal ile yeniden aksiyon sahnesine dönüyor. Ancak filmin fragmanı yayımlanır yayımlanmaz, internette 2000'lerin Britanya klasiğiyle benzerlikler tartışılmaya başlandı.

Normal'da Odenkirk, Minnesota'daki küçük bir kasabada geçici şeriflik yapan Ulysses adlı karakteri canlandırıyor. 

Filmde bir banka soygununun ardından kasabanın altını oyan karanlık bir komployu ortaya çıkarmaya başlayan Ulysses'in hikayesi anlatılıyor. 

Sıkı Aynasızlar benzetmesi

Ancak yeni fragman, pek çok izleyicinin filmi Edgar Wright imzalı aksiyon komedisi Sıkı Aynasızlar'a (Hot Fuzz) benzetmesine yol açtı. 

Tanıtım videosunda neşeli bir anlatıcı sesi, "Minnesota'nın Normal kasabasına hoş geldiniz. Zamanın yavaş aktığı, masum ve sevimli bir kasaba. Dost canlısı bir yüz her zaman yanı başınızda. Belediye başkanımız, işine bağlı yardımcı şerifimiz, güler yüzlü postacımız, neşeli dükkan sahiplerimiz, sıcak lokantalarımız... Bir de kasaba geyiğimiz var" diyor.

Ancak tahmin edileceği üzere her şey göründüğü gibi değil. Anlatıcı sözlerine şöyle devam ediyor: 

Normal'daki hayat sessiz, huzurlu ve öngörülebilir. Ta ki bir noktaya kadar.

Ardından silah sesleri, kırılan camlar ve bir bıçaklı kavga geliyor.

İlerleyen sahnede bir kadın, Ulysses'e "Neden sana ateş ediyorlar?" diye soruyor. Ulysses ise "Hiçbir fikrim yok" diye yanıtlıyor. Sonrasında patlamalar, silahlı çatışmalar ve birinin gözüne saplanan bıçak görülüyor. 

Bir izleyici X'te "Bob Odenkirk'ün açıklanamaz şekilde bir aksiyon yıldızına dönüşmesine çok seviniyorum ama bu bildiğin Sıkı Aynasızlar" yorumunu yaptı.

Bir başkasıysa "Sıkı Aynasızlar ama olaylar ilk perdede çözülüyor. Aslında bu harika bir fikir" diye yanıtladı. 

Başka bir izleyici de tartışmaya katılarak, "Evet, hikaye yeni bir bakış açısı sunuyorsa sorun yok bence" ifadelerini kullandı.

Normal'ın yönetmen koltuğunda Rebecca, Kill List, Ateş Serbest (Free Fire) ve Meg 2: Çukur'la (Meg 2: The Trench) tanınan Ben Wheatley oturuyor. Senaryo ise Odenkirk'ün aksiyon filmi Önemsiz Biri'yi (Nobody) de kaleme alan, John Wick'in yazarı Derek Kolstad imzasını taşıyor. 

Oyuncu kadrosunda ise Henry Winkler ve Lena Headey de yer alıyor.

Normal, 17 Nisan 2026'da sinemalarda izleyiciyle buluşacak.
Independent Türkçe, GamesRadar, The Playlist