Avatar'ın Yönetmeni ve Senaristi James Cameron Şarku'l Avsat'a konuştu:Avatar 2'nin çekim planı üzerinde çalışıyorum

James Cameron film çekimleri sırasında
James Cameron film çekimleri sırasında
TT

Avatar'ın Yönetmeni ve Senaristi James Cameron Şarku'l Avsat'a konuştu:Avatar 2'nin çekim planı üzerinde çalışıyorum

James Cameron film çekimleri sırasında
James Cameron film çekimleri sırasında

Kanadalı Yönetmen James Cameron, 2009'da çıkan Avatar filminden sonra bizi gökyüzü ve yeryüzü arasında asılı bıraktı. Bize benzeyen ve aynı zamanda bizden farklı insanların yaşadığı yabancı bir gezegende geçen hikaye ile büyülenmiştik. Bizim gibi yaşıyorlar ancak kendi duyguları ve kültürleri ile farklılaşıyorlar. Avatar, sinema tarihinin ilk günlerinden günümüze kadar tanık olduğumuz çok sayıda bilim kurgu filminde daha önce hiç görmediğimiz bir dünyayı gözler önüne serdi.
Filmin elde ettiği büyük başarı nedeniyle (dünya çapında 2 milyar 790 milyon dolardan fazla) ikinci bir film için beklentiler oluştu. Yönetmen Cameron, Avatar’da bize sunduğu hikayeyi geliştirme konusunda ilerlemeye karar verdi. Başka bir deyişle, üzerinde yaşadığımızdan çok daha huzurlu ve güzel olan uzak bir gezegende insanlarla insan olmayanların karışımının sonucunda herkesin ilgisini çeken filme büyük bir gizlilikle dört film daha yaratarak başarısına yenilerini eklemeye karar verdi.
Yönetmen, yıllarca süren hazırlıkların ardından karakterler için en son dijital teknolojinin kullanıldığı çekimlere başladı. Ancak koronavirüs salgınının yayılmasıyla birlikte Avatar 2 gibi tamamlanma sürecinde olan projelerin çekimleri durdu. Ünlü yönetmen şuan çekimlere dönmek için hazırlanıyor.
Bu görüşmemiz ünlü yönetmen ile ikinci buluşmamız oldu. İlk röportaj, ilk bölümün çekilmesinin ardından 2009 yılında Şarku’l Avsat sayfalarında yer aldı. Bu kez görüşmemiz sanal ortamda gerçekleşti. Kanadalı yönetmen, bir sonraki Avatar macerası hakkında sınırlı da olsa bazı bilgiler verdi. Aynı zamanda içinde yaşadığımız dünya, bilim alanındaki gelişmeler ve uzun yıllar sonra çıkacak ikinci filmde bizi bekleyenler hakkında konuştu:

Son zamanlarda salgına nasıl adapte oldunuz?
- Elbette dikkatli olmaya çalışarak. Ama aynı zamanda bugün nerede olduğumuz ve hangi durumda olduğumuzu düşünerek.

Hangi durumdayız?
-Hepimizin yaşadığı şeyi yaşıyor olmalısın. Burada gerçeklikten çok kurguya daha yakın olan ve hayatımıza hükmetmeye başlayan şeyler var. Ama günlerimi bunu tek başıma düşünerek geçirmiyorum. Çoğunu proje dünyamda ve başarmak istediğim şey üzerine vakit ayırmakla geçiriyorum. Projelerimi başararak bir yönetmen olarak ülkeme ‘aksiyon!’ diye bağırarak dönmeyi bekliyorum.

Avatar 2 senaryosunda değişiklik yapmak için karantina sürecinden faydalanıyor musunuz?
-Pratik olarak değiştirmek istediğim hiçbir şey yok. Ama çekimlerim için çizdiğim grafikleri düşünüyorum.  Gerçekte her şey hazır olsa da çekim planı üzerinde çalışıyorum. İş beni her zaman meşgul ediyor. Hayatımızın bu kritik döneminde bile çalışmayı hiç bırakmadım.

Geçen yıl “Alita: Savaş Meleği” filminin yapımcılığını üstlendiniz ve ondan önce de birçok filmin yönetici yapımcılığını üstlendiniz. Şimdi de bu ayın sonunda planlandığınız gibi çekimlere döneceksiniz. Heyecanlı mısınız?
-Avatar 2 ve sonraki bölümlerin çekimlerini tamamlamak için yeniden başladığım için mutluluğumu tarif edemem. Çalışmak için motive oldum. Çünkü sadece düşünmek bile çok mutlu ediyor. İşe döndüğümde ne kadar mutlu olacağımı tahmin edebilirsiniz.

Pandemiden önce bu seride neler çekildi?
-Temel olarak, özel efektlerle birlikte kullanılacak tüm canlandırmaları yaptık. Bunlar genellikle uzun zaman alır ve oyuncular için sıkıcı olabilir çünkü birçok teknik koşula bağlıdır. Geçen mayıs ayında bilgisayar grafikleri ile düzenlediğimiz farklı Yeni Zelanda sahneleri ile çekime başladık. Ancak oyuncuyu ve farklı efektleri birbirine katarken bile şu anda çekmemiz gereken çok fazla şey var. Ayrıca, sahnelerin çoğu hala eksik. Üzerinde çalışması beş yıl sürecek olan birbirini izleyen dört bölümden bahsediyoruz.

Ve tabii ki 3D teknolojisi ile?
-Elbette. Kamera olarak Sony Venice olarak bilinen bir kamera sistemi kullanıyoruz. 3D alanında en iyisi. Avatar hakkında fazla konuşmak istemiyorum çünkü bu bir sır. Her şeyi şimdiden açığa çıkarmaya çalışmak doğru olmaz.

Bilim kurgu türünü çok mu seviyorsunuz?
-Evet. Bu türde çalışmayı seviyorum. En sevdiğim türdür.

BİLİM VE YAŞAM HAKKINDA

Sizi bu türde cezbeden şey ne oldu?
-Çocukluğumdan beri bilim kurgu severim. O çağda sevdiğim filmler, uzayların ve robotların olduğu ve kesinlikle diğer dünyadan yaratıkları ya da dünyadan canavarları tasvir eden fantastik filmlerdi. Ray Harryhausen’ın modellerini (60'lardan 80'lere kadar kukla ve sinematik figürleri yapma ve canlandırma devlerinden biri - editör) ve gerçekliğe yabancı olanı tasvir eden tüm süreçleri çok sevdim. Ancak daha sonraki yıllarda bilim kurguya daha çok yöneldim.

Ama büyük filmleriniz Titanic ile başladı
-Evet. Bilim kurgu filmlerinden değildi. Ama bilim kurgu türünü çekmeyi diğerlerinden daha çok seviyorum.

Geçen yıl bir kadından ve robot olarak nasıl yeniden yaratıldığından bahseden Alita filminin yapımcılığını üstlendiniz. Bu gerçekten bugün oluyor mu? Yoksa geliştirilmekte olan bir bilim mi?
-Bilimin bu konuda çok araştırma yaptığını düşünüyorum. Ama Alita'nın alanında ilk olmadığını hatırlatırım. Tüm var olan, karakteri olabildiğince inandırıcı yaratmaya çalışmamızdır. Tabii ki film hala gerçeğe uygun değil. Ancak, kahramanın inandırıcı olmaya yakın olmasını sağladık.

Neden? Gerçeğe yakın veya yakın olmamasına göre izleyicinin o karaktere yönelik algısı ve bakış açısı nasıl farklılık gösteriyor? Hala kurgusal.
-Tabii. Avatar’ın başarısının sebebinin mavi karakterleri o gezegenin gerçeğe uygun vatandaşları haline getirmiş olmamızdan dolayı olduğuna eminim. Renk, görünüm ve genel özellikler bakımından kendilerine özgüler ancak insan biçimine ve özüne benzerler. Öyle değil mi? Gezegenlerin insanlarını mantık ya da kabullenmekten uzak tasvir eden filmlere kıyasla, bazı tuhaflıkları dışında onu farklı kılan şey buydu. Orada dünya insanı ile diğer gezegendeki insan arasındaki bir karşılaşmanın hikayesini anlatmak istedim.

Duygular bile aynıydı. Sevgi, gurur ve diğer duyguları içeriyordu.
-Tabi.

OKYANUSUN DERİNLİKLERİNDE

Uzayın yanı sıra okyanusun derinlikleriyle de ilgileniyorsunuz. Okyanusun derinliklerine inerek The Abyss filmini çektiniz. Ama, sanırım üç yıl önce onu çekmek için geri döndünüz. Bu, Avatar’daki işinizin bir parçası mı?
-Küçük bir detayı düzeltmeme izin verin. Üç yıldan fazla bir süre önce okyanusun derinliklerine döndüm. Tam olarak 2012'de. Okyanusun en derin noktasına indim ama bunu yapan tek kişi ben değilim. Aslında benden önce ve sonra o bölgede dalış yapan araştırmacılar, akademisyenler ve bilim adamları vardı. O yolculuğu bir filmin parçası olarak yapmadım. Ne Avatar ne de başka bir şey.

Bu bilim sporuna kendi cebinizden mi harcadığınızı söylüyorsunuz?
-Evet. Keşif sevgimden dolayı biriken borçlarımı ödemek için filmler yapıyorum. (gülüyor)

Bunu yapmadaki asıl amacınız nedir?
-Amacım keşfetmek. Bu derinliklerdeki su canlılarının tuhaf görüntüleri olarak hayal etmeyin. Kendimi bu hayvanların yaşadığı izolasyon içinde bulduğumda hissettiğim şey. Ve sadece suda yaşayan hayvanlar değil, bitkiler ve tüm çevre. Garip şekillere sahip bazı balıklar hayal gücümü besliyor. Filmlerimde çekmek istediğim şeyin bir parçası olarak yararlanıyorum. Demek istediğim, bu önemli bir ilham kaynağı. Bu, bir filmin parçası olarak derinliklere geri dönmeyeceğim anlamına gelmez. Çünkü başka hiçbir şeye benzemeyen bir dünya ve çoğu insan bunun ne olduğunu bilmiyor. Yerinde öylece duran ve hareket etmeyen su canlılarının olduğunu biliyor muydunuz? 
Öyleyse bana göre yönetmen olduğunuz gibi aynı zamanda da bir bilim adamı gibi görünüyorsunuz. Burada diğerini besleyen karakter hangisi?
-İki karakter birarada aslında. Astronomi ve fizikle ilgileniyordum. Benim gibi sinemayı seven biri onları sinemadan ayıramaz. Senaristlerin birçoğunun fizik sevgisinden dolayı senarist olduğunu ve bazılarının bilgisinin bir kısmını okuyuculara ya da sinemaya aktarmak için yazma pratiği yapan bilim insanları olduğunu unutmayın.

HAYAL VE GERÇEKLİK 

Bilime ve gerçek hayata geri dönecek olursak, bilimin insanları robotlara uyarlama konusunda ilerlediğini söylediniz?
-Bilimin bu konuda araştırma yaptığını söyledim. Doğru.

Örneğin 100 yıl sonra insan olarak hayatımızı nasıl görüyorsunuz?
-Bu gerçekten ilginç bir soru. Ama kesin bir cevabım yok tabi ki. Bu alanda çalışmıyorum. Gelecekten ne okuduğumu çıkarmaya çalışıyorum; Ama ne ben ne de sinema bu  geleceği yaratamaz. Robotik alanında şaşırtıcı başarıları olan Boston Dynamics adlı bir şirket var. Bunların bir kısmı araştırılmalı tabi. Ameliyat ve bir organının kesilmesini gerektiren kazalar geçirecek kişilerin bu kazaların sonuçlarından zarar göreceğini düşünmüyorum. Bilim, eksik ele veya insanın başka herhangi bir parçasına benzeyen protez bir el yerleştirebiliyor. Soru şu: İnsanlar bu bilimi pratik olarak ne zaman kucaklayacak? Bizim neslimiz mi, gelecek nesil mi yoksa ondan sonra gelecek nesil mi?

Yönetmen Stanley Kubrick, 2001:Bir Uzay Macerası filminde yapay zekanın bizi dışlayacağını ve daha sonra insan olarak zekamızın üstesinden geleceğini söyledi. Bunun olabileceğini  düşünüyor musunuz?
-Hatta var olduğunu düşünüyorum. Dünya artık mantık yeteneğine sahip değil. Şu anda içinde olanlara baktığımızda yalnızca bir kişinin veya gizli bir kurumun hayatlarımızı yönlendirdiğini ve dünyayı uçuruma ittiğini düşünmemiz mantık dışı değil. İster isteyerek ister istemeyerek olsun, teknolojik gelişmeye karıştık ve ona ait olduk. Cep telefonlarının, bilgisayarların ve teknoloji tabanlı dünyanın bir parçasıyız. Örneğin, yirmi yıl önce yaptığımızdan daha doğal bir şekilde adapte oluyoruz.

O halde Kubrick'in bu alandaki filmi hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Filmi izledikten sonra bilim kurgu sinemasının hayranlarından biri olmaktan onu uygulayan biri olmaya karar verdim. Daha sonra sinemayı bilimsel olarak düşünmeye, modeller yapmaya, farklı açılardan çekmeye başladım.

Avatar’a geri dönmek gerekirse, hakkında daha fazla konuşmak istememenize saygı duyuyorum çünkü ileride herkes zaten bu filmi konuşacak. Teknoloji dizisinin sırlarını veya filmde geçenleri sormayacağım. Bilmek istediğim şey, bu seriyi tamamlamak için nasıl bir yol izleyeceksiniz?
-Hayal görmediğimden emin olmak için kendimi çimdiklemeliyim. Bu seride başarılı olmak için önümüzdeki beş yıl boyunca bu diziyle yaşayacağımı biliyorum. Dinleyin, gerçek şu ki Avatar dünyası bir fikir, içerik ve teknik ve dramatik olarak her düzeyde hikaye oluşturma unsurları olarak çok zengin bir dünya. Kıdemli teknisyenler, tasarım profesyonelleri ve en iyi animasyon teknisyenleriyle çalışacağım. Eminim George Lucas Yıldız Savaşları filmini yönetirken aynı durumla, büyük bir sevinç duygusuyla karşı karşıya kalmıştı.

Bu seri dışında başka filmleri yönetmeye vaktiniz olacak mı?
-Yönetmen olarak değil. Ancak bu seriyi hazırladığım süre boyunca paralel filmlerde yapımcılık üstleneceğim. Bu filmlerin başarılı olmasına odaklanacağım ve daha sonra bir yönetmen olarak başarılı olmaya çalışacağım.



Uzmanlar bağırsakta harikalar yaratan tam tahılı anlattı

Salata ve çorbalara harika bir lif ve protein takviyesi sağlayan kinoa, doyurucu bir doku ve topraksı bir tat sunar (Unsplash)
Salata ve çorbalara harika bir lif ve protein takviyesi sağlayan kinoa, doyurucu bir doku ve topraksı bir tat sunar (Unsplash)
TT

Uzmanlar bağırsakta harikalar yaratan tam tahılı anlattı

Salata ve çorbalara harika bir lif ve protein takviyesi sağlayan kinoa, doyurucu bir doku ve topraksı bir tat sunar (Unsplash)
Salata ve çorbalara harika bir lif ve protein takviyesi sağlayan kinoa, doyurucu bir doku ve topraksı bir tat sunar (Unsplash)

Kinoa, hem tok tutan hem de sağlıklı beslenmek isteyenler için son derece çok yönlü ve lezzetli bir karbonhidrat.

Güney Amerika'ya özgü bu tam tahıl, çeşitli vitamin ve mineraller sunmanın yanı sıra daha tok hissetmeye de fayda sağlıyor. Sadece bir fincan pişmiş kinoa, pişmiş beyaz pirinçten neredeyse üç kat daha fazla karbonhidrat ve yaklaşık 10 kat daha fazla lif içeriyor.

Rochester Üniversitesi Tıp Merkezi'ne göre bir fincan beyaz pirinçte sadece 1,42 gram lif varken bir fincan kinoada 10,03 gram bulunuyor ve bu da yetişkinler için önerilen günlük lif miktarının büyük bir kısmını karşılıyor.

Cleveland Clinic'ten kayıtlı diyetisyen Beth Czerwony yaptığı açıklamada, "Yetişkinler günde ortalama 25 ila 35 gram lif almalı" diyor.

Beyaz pirinç veya işlenmiş tahıllar gibi düşük lifli seçenekler yerine kinoa kullanmak, daha sağlıklı bir bağırsağınız olmasına katkı sağlayabilir.

Lif açısından zengin bir beslenme, kalbe kan akışını engelleyerek kalp krizi veya felçleri tetikleyebilen mumsu, yağ benzeri bir madde olan kolesterol seviyelerini düşürebilir. Kinoa yemek aynı zamanda gençler arasında artan kolon kanseri vakalarına yakalanma riskini de azaltabiliyor.

uıo9
Bolivya'nın Aymara yerlileri, Nisan 2013'te And Dağları'ndaki bir kinoa tarlasında yürüyor. Bu kadim tahıl, binlerce yıldır orada hasat ediliyor (AFP)

Ancak kinoa sadece lifle değil, kısmen de yüksek protein içeriğiyle tok tutuyor. Bir fincan kinoa, bir fincan beyaz pirinçteki 4,6 grama kıyasla 22 gramdan fazla protein içeriyor.

Czerwony kinoanın "tam protein" diye bilinen, yani proteinlerin yapı taşları olan 9 temel amino asidin tamamını içeren bir besin olduğunu söylüyor.

Cleveland Clinic, vücudun kas oluşturmak, doku geliştirip onarmak için tam proteinlere ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Czerwony, "Tam proteinlerin çoğu et, bu nedenle kinoa yemek, etin muhtemel sağlık riskleri olmadan protein almayı sağlar" diyor.

Kinoanın kalorisinin de daha yüksek olması, daha az açlık hissetmeye fayda sunuyor. Bir fincanı, beyaz pirinçten 440 kalori daha fazla enerji içeriyor. Yine de insanların kinoayı beslenme düzenlerine dahil etmekten aldığı tek fayda bunlar değil.

Bir fincan kinoa 357 miligram magnezyumla dolu. Bu mineral, tip 2 diyabet riskini azaltabilir, sinir ve kas fonksiyonlarını düzenler, kemikleri güçlü tutar ve kalp atışlarının düzenli kalmasını sağlar.

Aynı miktarda beyaz pirinçte yalnızca 14,22 miligram magnezyum var. Czerwony şu ifadeleri kullanıyor: 

Kinoayı meyve, sebze ve diğer tam tahıllarla birlikte tüketmek diyabet ve diğer metabolik rahatsızlıkların önlenmesine yardımcı olabilir.

Kinoanın glütensiz olması, kan şekeri seviyelerinin yönetilmesine de yardım ettiği anlamına geliyor. Çok yüksek kan şekeri seviyeleri kalp hastalığına ve diyabete yol açabilir.

Bazı kişilerin kinoanın dış kabuğundaki saponin adlı doğal kimyasala alerjisi olabilir ancak buna nadir rastlanıyor.

Çoğu kişi pişmiş kinoayı mandalinayla birlikte salataya ekleyerek veya brunch'ta yumurta ve somon kasesinin parçası olarak güvenle servis edebilir. And Dağları'ndaki tarlalardan toplanan ve 7 bin yıldan uzun süredir yemeklerde kullanılan kinoa, kuskus veya karnabahar pirinci gibi diğer tahıl ve makarna seçeneklerinden daha doyurucu bir doku sunar.

Fındıksı ve topraksı bir tada sahip kinoanın kırmızı, siyah ve beyaz çeşitleri mevcut. Bir avuç kinoayı keklere katabilir, dolmalık biberlere doldurabilir veya kışlık sebze çorbasına ekleyebilirsiniz. Sadece 15 dakikada pişiyor.

Independent Türkçe


İlk rolden Altın Küre'ye: Dwayne Johnson eski rol arkadaşına teşekkür etti

Chuck Russell'ın yönettiği 2002 yapımı Akrep Kral'da Dwayne Johnson'ın canlandırdığı Mathayus, arkadaşlarını öldüren Memnon'dan intikam almaya çalışıyor (Universal Pictures)
Chuck Russell'ın yönettiği 2002 yapımı Akrep Kral'da Dwayne Johnson'ın canlandırdığı Mathayus, arkadaşlarını öldüren Memnon'dan intikam almaya çalışıyor (Universal Pictures)
TT

İlk rolden Altın Küre'ye: Dwayne Johnson eski rol arkadaşına teşekkür etti

Chuck Russell'ın yönettiği 2002 yapımı Akrep Kral'da Dwayne Johnson'ın canlandırdığı Mathayus, arkadaşlarını öldüren Memnon'dan intikam almaya çalışıyor (Universal Pictures)
Chuck Russell'ın yönettiği 2002 yapımı Akrep Kral'da Dwayne Johnson'ın canlandırdığı Mathayus, arkadaşlarını öldüren Memnon'dan intikam almaya çalışıyor (Universal Pictures)

Dwayne Johnson, Mumya Geri Dönüyor'da (The Mummy Returns) birlikte çalıştığı Brendan Fraser'a yıllar sonra duyduğu minneti dile getirdi. 

Variety ve CNN'in Actors on Actors programının yeni bölümünde bir araya gelen ikili, kariyerlerini ve o dönemde yaşadıkları deneyimleri konuştu.

Fraser, 1999'da Rachel Weisz'la başrolünü paylaştığı Mumya (The Mummy) serisiyle büyük başarı elde etmişti. Serinin devam filmi çekilirken, o sıralar profesyonel güreşle ün kazanan Johnson, Mathayus yani Akrep Kral rolü için projeye dahil oldu. Johnson, o dönem hiç oyunculuk deneyimi olmamasına rağmen Fraser'ın kendisini "açık yüreklilikle karşıladığını" söyledi.

53 yaşındaki Johnson, o günlere dair duygularını şöyle anlattı:

Sana minnetim büyük. Mumya dünyanın en büyük serilerinden biriydi. Hollywood'a adım atmak üzereydim ve hiçbir oyunculuk deneyimim yoktu. 'Bu adam güreşçi, risk almayalım' diyebilirdiniz. Ama bana gelen haber 'Brendan fikri sevdi, seni memnuniyetle karşılıyor' oldu. Bu benim için çok şey ifade etti. Çünkü o risk sayesinde bugün bulunduğum yere geldim. Hayatımı gerçekten değiştirdin.

Johnson'ın beyazperdedeki ilk rolü olan Mumya Geri Dönüyor, oyuncunun kariyerinde dönüm noktası oldu. Ardından Akrep Kral karakteri kendi yan serisine kavuştu ve Johnson'ın Hollywood'daki yükselişi bundan sonra hız kesmeden sürdü.

60'tan fazla filmden sonra ilk Altın Küre adaylığı

Oyuncu, onlarca filme ve gişe rekorlarına imza attıktan sonra bu hafta kariyerinin ilk Altın Küre adaylığını aldı. Johnson, Benny Safdie'nin yazıp yönettiği Dövüş Efsanesi'nde (The Smashing Machine) eski MMA dövüşçüsü Mark Kerr'ü canlandırıyor.

Johnson'a göre bu adaylık, yalnızca mesleki bir başarı değil, daha geniş bir anlam taşıyor:

Bu adaylık, herkesin içindeki mücadeleyi temsil ediyor. Bağımlılıklarıyla, kendi kusurlarıyla savaşanları... Mark Kerr her şeyi kaybetti, sonra hayatını toparladı. İki kez aşırı doz aldı ama bugün ayakta çünkü artık temiz. Herkes o kadar şanslı değil. Biz de mücadele edenlere bir selam gönderen bir film yapmak istedik.

Filmde Johnson'a Emily Blunt eşlik ediyor. Blunt da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında aday gösterildi.

Johnson, Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde Joel Edgerton, Oscar Isaac, Michael B. Jordan, Wagner Moura ve Jeremy Allen White'la yarışacak.

Independent Türkçe, Hollywood Reporter, ScreenRant, Variety


Güney Kore yapımı yeni dizi seyirciyi hayran bıraktı: Mutlaka izleyin

Pro Bono, izleyicilerin oylarıyla IMDb'de 10 üzerinden 7,9 puanda (Netflix)
Pro Bono, izleyicilerin oylarıyla IMDb'de 10 üzerinden 7,9 puanda (Netflix)
TT

Güney Kore yapımı yeni dizi seyirciyi hayran bıraktı: Mutlaka izleyin

Pro Bono, izleyicilerin oylarıyla IMDb'de 10 üzerinden 7,9 puanda (Netflix)
Pro Bono, izleyicilerin oylarıyla IMDb'de 10 üzerinden 7,9 puanda (Netflix)

Netflix aboneleri, geçen hafta sonu sadece iki bölümü yayımlanmasına rağmen yeni bir hukuk dramasına şimdiden kapılmış durumda.

Pro Bono adındaki dizinin iki bölümlük açılışı, 6 Aralık Cumartesi günü platformdaki yerini aldı. Dizi her hafta yeni bölümleriyle sürecek.

Bu etkileyici Kore dramasında 42 yaşındaki aktör ve şarkıcı Jung Kyung-ho, kariyerinin zirvesindeyken yaşadığı beklenmedik bir krizle kamu avukatlığı yapmaya başlayan eski hakim Kang David rolünde.

Platform, 18 yaş altına uygun olmadığını belirttiği mini dizinin konusunu şöyle özetliyor:

Saygın bir hakimin dünyası bir gecede altüst olunca, önde gelen bir hukuk bürosunun gönüllü ekibine katılarak umudun en beklenmedik yerlerde yerlerde ortaya çıktığı yeni bir hayata adım atar.

İlk iki bölümün yayına girmesinin ardından izleyiciler sosyal medyada Pro Bono'ya ilgilerini dile getirdi.

"Bu dizi doğru seçim"

Bir izleyici Reddit'te Jung Kyung-ho'nun performansını överek şöyle yazdı:

Jung Kyung-ho'nun, iyi niyetli ama kibirli ve narsist karakterlerde adeta ustalaşmasını seviyorum. Karakter hem komedi unsurları taşıyor hem de ilerleyen bölümlerde duygusal bir derinlik vaat ediyor.

Bir başka izleyici diziyi şöyle değerlendirdi:

Bu dizi tam bana göre! Kang'ın karakter arketipine bayıldım: Zeki, alaycı, zaman zaman umursamaz ama katmanlı bir karakter. Uzun zamandır ilk kez bir Kore draması izlemeye karar verdim ve doğru seçim olduğuna eminim. Önümüzdeki haftalar adeta her hafta açacağım bir hediye gibi olacak.

Üçüncü bir yorumda ise dizinin temposuna vurgu yapıldı:

Hukuk dizilerinden sıkıldığımı sanıyordum ama bu ilk iki bölüm beni hemen içine çekti. Jung Kyung-ho gerçekten çok karizmatik.

"Hem eğlenceli hem ilham verici"

X'te de benzer bir heyecan hakim. Bir kullanıcı şöyle yazdı:

Herkes duysun! Pro Bono hem çok eğlenceli hem de inanılmaz ilham verici! Jung Kyung-ho'nun enerjisi tarif edilemez. Mutlaka izleyin ve destek verin!

Bir diğeri ise şu sözlerle katıldı:

Tamamdır, Pro Bono beni ikna etti. Türü yeniden yazmıyor belki ama çok eğlendiriyor. Tutkulu mahkeme sahneleri tam istediğim gibi ve Jung Kyung-ho'nun canlandırdığı karakter kendine has bir dahilik taşıyor. Yan karakterlerin performansları da dizinin gücünü artırıyor.

Pro Bono, cumartesi günleri Netflix'te yayımlanmaya devam ediyor.

Independent Türkçe, Express, Mirror