İran, koronavirüs vaka sayılarında düşüş trendi gösteriyor

Önceki gün Tahran’ın merkezindeki bir caddede yürürken maske takan İranlılar (AFP)
Önceki gün Tahran’ın merkezindeki bir caddede yürürken maske takan İranlılar (AFP)
TT

İran, koronavirüs vaka sayılarında düşüş trendi gösteriyor

Önceki gün Tahran’ın merkezindeki bir caddede yürürken maske takan İranlılar (AFP)
Önceki gün Tahran’ın merkezindeki bir caddede yürürken maske takan İranlılar (AFP)

İran Sağlık Bakanlığı’ndan üst düzey yetkililer, ülkedeki koronavirüs salgının ikinci dalgasının başlamasının ardından ölüm ve bulaş vakalarındaki yükselişin düşüş trendine girdiğini duyurdu. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın dün açıkladığı bilgilere göre, 15’i kırmızı renkte olmak üzere 26 vilayet hala alarm durumunda bulunuyor. Bu açıklamayla eş zamanlı olarak Sağlık Bakanı Said Nemeki, “koronavirüs salgınıyla mücadeleye mahsus kuralları ihlal edenlere karşı, baskı veya mali para cezaları uygulamak suretiyle yeni bir yaklaşım” ortaya konulduğunu açıkladı. Bakan mevcut durumu “ciddiye almamaya” karşı uyarıda bulunarak, salgını kontrol altına almak için, “insanların davranışlarını düzeltmeleri” gerektiği konusunda uyardı.
Nemeki, ülkesinin “hastaneye yatırılan hasta sayısı ve vefat vaklarında azalma seyri takip eden bir trende girdiğini”, ancak mevcut seyrin devam etmesi için salgın protokollerinin eksiksiz uygulanması gerektiğini belirtti.
İran Sağlık Bakanlığı, 2 bin 345 kişiye Kovid-19 teşhisi konulduğunu, böylece ülke genelindeki vaka sayısı toplamının 331 bin 189’a yükseldiğini duyurdu.
Son 24 saat içerisinde koronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden 184 yeni ölüm vakasıyla birlikte, ülke genelindeki toplam ölüm vakası 18 bin 800’e ulaştı. İran hastaneleri bin 296 yeni bulaş vakasını tedavi altında aldı. Sağlık Bakanlığı, hastanelerdeki yoğun bakım ünitelerinde tedavi gören kritik vaka sayısının 3 bin 983’e ulaştığını bildirdi.
Sağlık Bakanlığı sözcüsü Sima Sadat Lari, “Bu salgın illetinin aylarca bizimle birlikte kalacağı kesin, bunun için, yaşam tarzımızı değiştirmeliyiz” ifadelerine yer verdi. Ayrıca, “tüm olumsuz yanlarına rağmen, bu virüs aramızdaki sosyal dayanışmayı güçlendirebilir” açıklamasında bulundu.
İran’daki 31 vilayetin 26’sı, ölüm ve vaka sayılarına göre hala “yüksek riskli” bölgeler kategorisinde değerlendiriliyor. Diğer 14 vilayetle birlikte Tahran yaklaşık bir haftadır “kırmızı durumda” bulunurken, diğer 11 vilayette “alarm durumu” devam ediyor.
Bununla birlikte, Sağlık Bakanı Yardımcısı Ali Rıza Reisi, vilayetlerin büyük bir kısmında, insanların sağlık protokollerine bağlı kalması sebebiyle bulaş vakalarında aşağı yönlü bir seyire tanıklık edildiğini ifade etti.
Reisi konuyla ilgili olarak, “insanlar atılan adımların ve işbirliğinin çok önemli ve sonuç alınması bakımından hayati olduğunu bilmeli. İyi şans şu ki, şu anda hem vefat sayıları hem de bulaş vakalarında aşağı yönlü bir seyre tanıklık ediliyor” ifadelerine yer verdi. Ancak Reisi, İran vatandaşlarının yoğun bir şekilde kuzey vilayetlerine gitmesinden duyduğu endişeyi de dile getirdi.
Bunun aksine olarak, Sağlık Bakanı Yardımcısı İrec Herirçi bir televizyona verdiği röportajda, “hastaneye başvuruların yüzde 25 azaldığını, ancak insanların davranış biçimlerini değiştirdiğine dair hiçbir kanıt bulunmadığını” söyleyerek vatandaşları suçladı.
Herirçi, “Koronavirüsle Mücadele Ulusal Komitesi’nde” görüş ayrılıklarının bulunduğu yönündeki iddiaları reddetti. Bununla birlikte, “doğal olarak, sözleri boğazımızda bir diken varmış gibi saklayamayız. Bazı sözleri söylemeliyiz, ancak karar almada kısıtlamalarla karşılaşmıyoruz” ifadelerine yer verdi.
Buna paralel olarak, iki kez ertelendikten sonra, 10 günden daha kısa bir süre önce yapılması kararlaştırılan üniversitelere giriş sınavı hakkında İranlı yetkililer arasındaki tutarsızlık devam ediyor.
Üniversitelerin yeni akademik yıla, önümüzdeki Eylül ayının sonunda başlaması planlanmıştı. Ancak şimdiye kadar, ders sıraları için yarışan bir milyon 300 bin öğrenci arasında başarılı olanların kimlikleri hala bilinmezliğini koruyor.
Geçtiğimiz Perşembe günü, “Koronavirüsle Mücadele Ulusal Komitesi” sınav tarihinde herhangi bir değişiklik olmayacağını duyurmuştu. Ancak önceki gün, Sağlık Bakanlığı’nın sınavın ertelenmesi yönündeki talebiyle işler tam tersine döndü.
Sağlık Bakanı, “Koronavirüsle Mücadele Ulusal Komitesi’nin” toplantısının saatler öncesinde, sınav tarihinin toplantıda bir kez daha tartışılacağını ve muhtemelen bir ay sonrasına erteleneceğini belirterek, “Sınavın iptali söz konusu değil” ifadelerine yer verdi.
Nemeki, daha önceki bir açıklamasında, birkaç gün sonra düzenlenecek olan geleneksel Aşura merasimlerini düzenlemekten sorumlu organlara, benimsenen sağlık protokollerini uygulamaları gerektiği yönünde çağrıda bulundu. Fars Haber Ajansı, Bakan Nemeki’nin, “Bazılarının, Aşura’nın koronavirüs salgınının artmasına sebep oldu demesine izin vermememiz gerekiyor” ifadelerini nakletti.
Bu arada, başkent Tahran’daki Koronavirüsle Mücadele Ulusal Komitesi Başkanı Ali Rıza Zali, 5 Eylül’de açılması planlanan yeni eğitim-öğretim yılının başlangıcında okulların yeniden açılmasına karşı uyarıda bulundu.
İran’daki internet siteleri Zali’nin, “sonbaharda koronavirüs salgın tehdidinin artmasıyla ilgili mevcut varsayımlar göz önüne alındığında, koşullar şu anki durumdan daha iyi olmayacak. Okullar ve üniversitelerin yeniden açılması risk oluşturacaktır” ifadelerine yer verdi. Zali ayrıca, okulların yeniden açılması durumunda, toplu taşıma araçlarının taşımacılık düzenlemesinde bir değişiklik yapılması çağrısında bulundu.



Dalay Lama liderlik tartışmalarına noktayı koydu

14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (Reuters)
14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (Reuters)
TT

Dalay Lama liderlik tartışmalarına noktayı koydu

14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (Reuters)
14. Dalay Lama, Tibet'in bağımsızlığı için şiddet karşıtı mücadelesiyle 10 Aralık 1989'da Nobel Barış Ödülü’nü almıştı (Reuters)

Tibet Budizmi'nin ruhani lideri 14. Dalay Lama Tenzin Gyatso, yerine bir halefin geçeceğini açıklayarak son Dalay Lama olacağına dair tartışmalara noktayı koydu.

Gyatso, bugünkü açıklamasında ölümünden sonra Tibet’teki Budizm geleneğinin süreceğini belirterek, bu unvanı taşıyan son kişi olmayacağını söyledi.

Ruhani lider, reenkarne olacağını ve Dalay Lama unvanının süreceğini ifade etti.

Dalay Lama, halefinin Çin sınırları dışında “özgür dünyada” doğacağını da yineledi. 6 Temmuz’da 90 yaşına girecek olan Gyatso, benzer bir açıklamayı martta da yapmıştı.

Tibet Budizmi’ne göre Dalay Lama, reenkarne olacağı bedeni kendisi seçebiliyor. Bu reenkarnasyon, Dalay Lama unvanının 1587'de oluşturulmasından bu yana 14 kez gerçekleşti.

Tenzin Gyatso, 1940’ta Dalay Lama’nın 14. reenkarnasyonu olarak Tibet Budizmi’nin ruhani liderliğini yapmaya başlamıştı.

Gyatso, Çin birliklerinin Tibet’in başkenti Lhasa’da 1959’da patlak veren bağımsızlık yanlısı ayaklanmayı bastırmasının ardından bölgeyi terk etmiş ve Hindistan'ın kuzeyindeki Dharamshala kentine yerleşmişti. Burada sürgündeki Tibet meclisi ve hükümetini kurmuştu.

Yeni Dalay Lama nasıl belirlenecek?

Tibet Budizmi’nin ruhani lideri, bugünkü açıklamasında yeni Dalay Lama’nın belirlenmesinde tek yetkinin Gaden Phodrang Vakfı’na ait olacağını söyledi.

Sözkonusu vakıf, Dalay Lama tarafından kurulan, ruhani liderin çalışmalarını destekleyen ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluş.

Gyatso, yeni Dalay Lama’nın belirlenmesinde takip edilecek prosedürlerle ilgili vakıf yetkililerine detaylı bilgi vereceğini söyledi. Ayrıca “Çin dahil herhangi bir ülke tarafından siyasi amaçlarla seçilen bir adayın tanınmaması gerektiğini” vurguladı.

Çin ise Gyatso’nun açıklamasına tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning, yeni Dalay Lama’nın Pekin yönetimi tarafından onaylanması gerekeceğini savundu.

Himalaya Dağları'nın kuzeyinde yer alan 2,5 milyon kilometre genişliğindeki Tibet Platosu, deniz seviyesinden ortalama 4 bin 380 metre yüksekliğiyle "dünyanın çatısı" diye biliniyor.

Tarih boyunca yarı göçebe Tibet halkının yurdu olan bölge, 1951'de imzalanan 17 Nokta Anlaşması'yla Çin'in egemenliğine girmişti. Pekin yönetimi, bunu "Tibet'in barışçıl özgürleşmesi" diye adlandırmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, BBC, Reuters