Mckenzie: Moskova ya da Şam ile iş birliği içerisinde değiliz

General Kenneth F. McKenzie (Pentagon-Arşiv)
General Kenneth F. McKenzie (Pentagon-Arşiv)
TT

Mckenzie: Moskova ya da Şam ile iş birliği içerisinde değiliz

General Kenneth F. McKenzie (Pentagon-Arşiv)
General Kenneth F. McKenzie (Pentagon-Arşiv)

ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Kenneth F. McKenzie, ABD’nin Suriye’de yürütülen DEAŞ ile mücadelede ne Rus kuvvetleri ile ne de oradaki Suriye rejimi ile herhangi bir iş birliği içerisinde olmadığını açıkladı. McKenzie, toprakları militanlarla ve askeri ordularla dolu bir ülkede söz konusu askeri güçler arasında olası bir çatışmayı önlemek için Moskova ve Şam ile sadece askeri bir teknik koordinasyon sağlandığını ve bunun da gerekli olduğunu belirtti.
Mckenzie dün ABD Barış Enstitüsü (USIP) ile video konferans üzerinden gerçekleştirdiği görüşmede Irak ve Suriye’de DEAŞ ile savaşan Uluslararası Koalisyon’un Suriye’deki Rusya ve rejime bağlı güçler ile çatışmaya ya da çarpışmaya girmemek için özen gösterdiğini söyledi. Mckenzie, Koalisyon’a öncülük eden CENTCOM’un Suriye’de çatışmayı ve çarpışmayı önlemek ve DEAŞ ile mücadele sırasında sahada bir çatışma çıkmaması için koordinasyon sağlama amacıyla Rusya ve Suriye’de kendisinden daha düşük rütbeli meslektaşları ile iletişim kurduğunu bildirdi. Mckenzie bunun bir iş birliği olmadığını, aksine özellikle askeri operasyonlarda ve saldırılarda çatışma yaşanmaması için teknik konulardan sayıldığını ve aynısının Suriye rejimi için de geçerli olduğunu vurguladı.
Mckenzie açıklamasında “DEAŞ ile savaşmanın yanı sıra Suriye’deki İran güçleri ve ona bağlı milisler, bölgede karşı karşıya kaldığımız en önemli zorluklardan biri” dedi. ABD güçlerinin Uluslararası Koalisyon’a liderlik etme çabalarının DEAŞ ile savaşmak olduğunu ve Irak ile Suriye’de bunu halen sürdürdüklerini vurgulayan Mckenzie, Suriye’de İran milisleri, farklı terör gruplarına bağlı milisler, aynı şekilde Esed rejimi tarafından desteklenen Rus kuvvetleri olduğu için özellikle Suriye’nin kendileri açısından büyük bir sorun oluşturduğunu kaydetti. Mckenzie, Irak’ın aksine Esed rejimiyle hiçbir şekilde iş birliği yapılmadığını ve diplomatik bir ilişkinin de bulunmadığını söyledi.
Mckenzie açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“DEAŞ’ın halifelik rüyasının Koalisyon güçleri tarafından sona erdirilmesi en önemli hedeflerimizden ve zaferlerimizden biriydi. Ancak tehditler ve örgütün varlığı halen devam ediyor. Ne var ki Suriye’de sonsuza kadar kalmayacağız. Başta DEAŞ ve kendilerini tehdit eden diğer tehlikelere karşı savaşmaya hazır olmaları ve askeri mücadele düzeyini artırmaları için yerel güçlerle (Suriye Demokratik Güçleri (SDG)) birlikte çalışıyoruz. Uluslararası Koalisyon’un görevi, Suriye’de DEAŞ ile mücadele etmek ve örgütün yeniden tehditlere başlamadığından ve yapılanmadığından emin olmaktır.”
General Mckenzie, Türkiye’nin Kuzey Irak ve Suriye sınırındaki operasyonlarına ilişkin de şunları söyledi:
“Türkiye’nin Suriye ile sınırındaki tehlikelere ilişkin endişesi ve bir vizyonu var. Terörist gruplar konusunda çekinceleri mevcut. Bunu itiraf ediyoruz. İşimiz ve oradaki görevimizin yanı sıra onların endişelerini dengelemek için birlikte çalışmak istiyoruz.”
Mckenzie, SDG ve Irak hükümetinin güvenliği sağlamak ve DEAŞ ile mücadele etmek için ABD güçleri ile birlikte çalıştığına, Washington’ın her iki tarafın gösterdiği çabaları desteklediğine ve ABD’nin rolünün bölgelerini koruma ve DEAŞ ile mücadelede kendilerine destek sağlama olduğuna işaret etti. Buna ek olarak Mckenzie söz konusu taraflara güvenlik, siyasi çözüm, ekonomik kalkınma ve Kovid-19 salgınının etkileri ile mücadele etme konularında Birleşmiş Milletler (BM) ile iş birliği yapmaları çağrısında bulundu.
Mckenzie Suriye’deki savaşın askeri olarak herhangi bir zafer kutlaması olmayacağını, aksine Suriyelilerin ülkelerine liderlik etmelerini, cumhurbaşkanlarını seçmelerini ve demokrasiyi sağlayarak bunun siyasi bir zafer olarak kutlanacağını vurguladı. Mckenzie “Bizim söylediğimiz çözüm yalnızca üzerinde birlikte çalışılarak elde edebileceğimiz bir çözümdür. Zira askeri çözüm, uzlaşma sağlamak ve siyasi bir çözüm için sadece bir araçtır” dedi.
Mckenzie SDG’nin kontrolündeki bölgelerde bulunan el-Havl gibi mülteci kamplarına ilişkin “Zihnimi en çok meşgul eden şey bu. Bu yüzden DEAŞ ile savaşmak önemli ve bu sadece askeri harekata bağlı değil, aynı zamanda çok sayıda siyasi, diplomatik ve askeri çaba da gerektiriyor” açıklamasında bulundu.
Mckenzie sözlerini şöyle sürdürdü:
“Radikal ideoloji, karşı karşıya olduğumuz en büyük sorunlardan biri ve bu, benzer düşüncelere sahip teröristler aracılığıyla aynı örgütü tekrar yapılandırabilecek örgütün de temel besini sayılıyor. Aynı şekilde İran milislerinden oluşan bir Şii topluluğu da var. Bu da en nihayetinde çatışmayı ve krizi besliyor. Aynı zamanda Rusya da Suriye’de büyük bir insani krize sebep oldu. Siyasi ve barışçıl bir çözümün şart olduğunu ve mültecilerin ülkesine geri dönmesi gerektiğini düşünüyorum. Tıpkı Irak ve Suriye’de olduğu gibi Afganistan’da da İranlı milislerle karşılaşıyoruz. Aslında bu, karşı karşıya olduğumuz stratejik bir sorun. Bunların hepsi radikal milisler. Kamplarında DEAŞ ile birlikte olan küçük çocuklar var. Belki de daha sonra bu çocuklarla terörist gruplara mensup militanlar olarak karşılaşacağız. Yani burada askeri savaş tek başına yeterli değil.”
Askeri faaliyetleri ve sahadaki insanları etkileyen Kovid-19 salgınına da değinen CENTCOM Komutanı diğer sağlık, ekonomik, düşünsel ve askeri risklerle birlikte Kovid-19 salgınının Koalisyon’un karşı karşıya kaldığı en büyük sorunlardan biri olduğunu vurguladı. “DEAŞ bizi ciddi anlamda endişelendiriyor ve silahlı milisler içerisinde en kötü küresel örneklerden biri sayılıyor. Bu grupla savaşırken başardıklarımız önemlidir. En kötü şey ise örgütün aşırılık yanlısı, ideolojik bir terörist bir grup olmasıdır” dedi.



Lübnan Ordusu: Güneyde bir UNIFIL devriyesine saldıran altı kişi yakalandı

Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)
Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)
TT

Lübnan Ordusu: Güneyde bir UNIFIL devriyesine saldıran altı kişi yakalandı

Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)
Birleşmiş Milletler barış gücü güçleri, Marjeyoun'un Bouayda bölgesinde UNIFIL gücüne ait araçlarla devriye geziyor (AFP)

Lübnan Ordusu bugün, Lübnan'ın güneyindeki el-Tayri-Bint Cebeli yolunda Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü'ne (UNIFIL) ait bir devriyeye saldıran altı kişinin yakalandığını duyurdu.

Ordu "X" platformunda yayınlanan bir açıklamasında, UNIFIL gücüne yönelik saldırıda bir UNIFIL aracının hasar gördüğünü, ancak personel arasında herhangi bir yaralanma bildirilmediğini ifade etti.

Ordu, UNIFIL'e yönelik herhangi bir saldırının ciddiyetini vurgulayarak, olaya karışanların cezalandırılmasında hiçbir hoşgörü ve müsamaha gösterilmeyeceğini belirtti.

Ayrıca, UNIFIL'in Litani Nehri'nin güneyinde bulunan bölgedeki temel rolünü, ordu ile yakın koordinasyonunu ve istikrarın yeniden sağlanmasına aktif katkısını vurguladı.

UNIFIL dün yaptığı açıklamada, Güney Lübnan'daki devriyelerinden birine ateş açıldığını, ancak herhangi bir yaralanma bildirilmediğini duyurdu.

Bint Cubeyl yakınlarında devriye gezen üç motosikletli altı kişinin barış gücüne yaklaştığını ve içlerinden birinin aracın arkasına yaklaşık üç el ateş ettiğini açıkladı. Olayda yaralanan olmadı.


Arap ve İslam dünyası, İsrail'in Gazzelileri Mısır'a sürme niyetinden endişe duyuyor

Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
TT

Arap ve İslam dünyası, İsrail'in Gazzelileri Mısır'a sürme niyetinden endişe duyuyor

Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)

Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Pakistan, Türkiye ve Katar, İsrail'in Gazze Şeridi sakinlerinin Mısır'a geçişine olanak sağlamak için Refah sınır kapısını tek yönlü açacağı yönündeki açıklamalarından derin endişe duyduklarını belirtti.

Sekiz ülkenin dışişleri bakanları yaptıkları açıklamada, Filistin halkını topraklarından çıkarma girişimlerini tamamen reddettiklerini vurgulayarak, ABD Başkanı Donald Trump'ın Refah sınır kapısının her iki yönde de açılması, bölge sakinlerine hareket özgürlüğünün garanti altına alınması, Gazze Şeridi halkından hiçbirinin ayrılmaya zorlanmaması, aksine topraklarında kalmaları ve vatanlarının inşasına katılmaları için uygun koşulların yaratılması, istikrarın yeniden sağlanması ve insani koşulların iyileştirilmesine yönelik bütünleşik bir vizyonun oluşturulması planına tam bağlılık gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Bakanlar, Başkan Trump'ın bölgede barışı sağlama konusundaki kararlılığına ilişkin takdirlerini yineleyerek, güvenlik ve barışın sağlanması ve bölgesel istikrarın temellerinin sağlamlaştırılması amacıyla, planının tüm yönleriyle, gecikme veya aksama olmaksızın uygulanmasının önemini vurguladılar.

Ateşkesin tam olarak sağlanması, sivillerin çektiği acılara son verilmesi, Gazze'ye insani yardımların kısıtlama veya engel olmaksızın ulaştırılmasının sağlanması, iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarına erken başlanması ve Filistin Yönetimi'nin sektördeki sorumluluklarını yeniden üstlenmesi için gerekli koşulların oluşturulması ve böylece bölgede yeni bir güvenlik ve istikrar aşamasının başlatılması gerektiğini vurguladılar.

Bakanlar, ülkelerinin, Güvenlik Konseyi'nin 2803 sayılı Kararı ve ilgili tüm Konsey kararlarının tam olarak uygulanmasını sağlamak ve uluslararası hukuk kararları ve iki devletli çözüm ilkesi uyarınca adil, kapsamlı ve sürdürülebilir bir barışa ulaşmak için elverişli bir ortam sağlamak amacıyla Amerika ve tüm ilgili bölgesel ve uluslararası taraflarla çalışmaya ve eşgüdüm sağlamaya hazır olduğunu teyit ettiler. Bu, işgal altındaki Gazze ve Batı Şeria toprakları da dahil olmak üzere 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla sonuçlanacaktır.


Katar: Gazze savaşını sona erdirme müzakereleri kritik bir aşamada

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
TT

Katar: Gazze savaşını sona erdirme müzakereleri kritik bir aşamada

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani bugün yaptığı açıklamada, Gazze savaşıyla ilgili müzakerelerin kritik bir aşamada olduğunu açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Katar'daki Doha Forumu'nda düzenlenen bir panelde konuşan el Sani, arabulucuların ateşkesin bir sonraki aşamasına geçmek için birlikte çalıştıklarını ifade etti.

Başbakan, Gazze'de ateşkesin, İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi olmadan tamamlanmayacağını açıkladı.

"Şu anda kritik bir noktadayız... Ateşkes olduğunu düşünemeyiz; ateşkes ancak İsrail'in tamamen çekilmesi ve Gazze'ye istikrarın geri dönmesiyle tamamlanır" ifadelerini kullandı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze'ye istikrar gücü kurulmasına ilişkin müzakerelerin sürdüğünü, gücün yetki ve angajman kurallarının da ele alındığını açıkladı.

Katar'daki Doha Forumu'nda konuşan Fidan, gücün temel amacının sınır boyunca İsrailliler ve Filistinliler arasında ayrım yapmak olduğunu belirtti.

Bugün Gazze'nin kuzeyinde, İsrail İHA'sının hedef alması sonucu bir Filistinli hayatını kaybetti, üç kişi de yaralandı. Filistin Bilgi Merkezi yerel kaynaklara dayanarak, "Gazze'nin kuzeyindeki el Atatra kavşağında İsrail'e ait bir İHA tarafından hedef alınanlardan bir şehit ve üç yaralının eş Şifa Hastanesi'ne getirildiğini" bildirdi.

Merkezden yapılan açıklamada, "10 Ekim'de ateşkes anlaşmasının başlamasından bu yana çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 369 vatandaşımız hayatını kaybetti, 920'den fazla kişi de yaralandı" denildi.