Koronavirüs salgını sırasında çeşmelerden su içmek güvenli mi?

Roma’nın merkezinde bir çeşmeden su içen bir turist (AFP)
Roma’nın merkezinde bir çeşmeden su içen bir turist (AFP)
TT

Koronavirüs salgını sırasında çeşmelerden su içmek güvenli mi?

Roma’nın merkezinde bir çeşmeden su içen bir turist (AFP)
Roma’nın merkezinde bir çeşmeden su içen bir turist (AFP)

Dünyanın birçok ülkesinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının suyun kendisinden geçtiğine ilişkin hiçbir kanıt bulunmazken, uzmanlar virüsün yüzeylerde kalabildiğine dikkat çekerek, çeşmelerden kaçınılmasını veya kullanırken herhangi bir doğrudan temasın sınırlandırılmasını tavsiye ediyor.
ABC News’e göre, ABD’nin New York şehrinde asılan posterlerde insanlara çeşmeleri açmak için eldiven veya kağıt mendil kullanmaları tavsiyesi veriliyor. Bunların olmaması halinde ise çeşmeye dokunduktan sonra yüze dokunmaktan kaçınarak ellerin iyice yıkanması ve suyu içmek için eğilirken musluğa yüz değdirmekten kaçınılması öneriliyor.
Columbia Üniversitesi’nde Virolog olan Angela Rasmussen, “Suyu bir şişeye doldurmak, doğrudan çeşmeden içmekten daha iyi. Bu, tükürüğün çeşmede kalmamasına yardımcı olur ve başkaları için daha güvenli hale getirir” yorumunda bulundu.
Uzmanlar, virüsün yayılmasının ana yolunun insanların konuşurken, öksürürken veya hapşırırken püskürttüğü damlacıklar olduğunu söylese de, yüzeylerin Kovid-19’un yayılmasına katkıda bulunduğuna inanılıyor.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), çeşmelerle doğrudan teması en aza indirmek için, okullar ve işletmelerde herkesin evden kendi suyunu getirmesi gerektiğine dikkat çekerek, çeşmelerin kullanması gerekenler için temizlenip sterilize edilmesinin önemine vurgu yaptı.
CDC ayrıca, okullar ve işletmelerin çeşmeleri yeniden açılmadan önce kontrol etmeleri gerektiğini belirterek, uzun süreli kapanmalarda sıhhi tesisat sistemlerindeki su birikintisinin bakterilerin artmasına neden olabileceği ve suyla ilişkili diğer hastalıkların riskini artırabileceğini ifade etti.
 



Mavi köpekbalıklarının bukalemun gibi renk değiştirdiği keşfedildi

Fotoğraf: Wikimedia Commons
Fotoğraf: Wikimedia Commons
TT

Mavi köpekbalıklarının bukalemun gibi renk değiştirdiği keşfedildi

Fotoğraf: Wikimedia Commons
Fotoğraf: Wikimedia Commons

Yeni bir araştırmaya göre mavi köpekbalığının derisindeki benzersiz yapılar, bukalemun gibi renk değiştirebileceğine işaret ediyor.

Bu hafta Anvers'te düzenlenen Society for Experimental Biology konferansında sunulan çalışma, mavi köpekbalığının (Prionace glauca) derisindeki renkleri üreten küçük nano yapıları ortaya çıkardı. Köpekbalığının renginin sırrı, deriyi zırh gibi kaplayan pulların, dermal dentiküller diye bilinen pulpa boşluklarında saklı.

Çalışmada yer alan araştırmacılardan Viktoriia Kamska, "Mavi, hayvanlar alemindeki en nadir renklerden biri ve hayvanlar bunu üretmek için evrim boyunca çeşit çeşit benzersiz strateji geliştirdi. Bu da bu süreçleri bilhassa büyüleyici kılıyor" diyor.

Pulpa boşlukları içindeki guanin molekülü kristalleri, mavi reflektör görevi görüyor. Buna ek olarak melanin pigmenti içeren hücre bileşenleri diğer dalga boylarını emerek köpekbalığının karakteristik rengini üretiyor.

Dr. Kamska, "Bu bileşenler, aynalarla dolu torbaları ve siyah emicilerle dolu torbaları anımsatan şekilde ayrı hücrelerde toplanıyor ancak yakın ilişki içinde durarak birlikte çalışabiliyorlar" diye açıklıyor.

Melanin, belirli kalınlık ve aralıklara sahip guanin kristalleriyle işbirliği yaparak köpekbalığının derisindeki renk doygunluğunu artırıyor.

Bir diğer araştırmacı Mason Dean "Bu malzemeler bir araya getirilince, renk üretme ve değiştirmeyi sağlayan güçlü bir yetenek de ortaya çıkıyor" diyor.

Büyüleyici olan şey, kristalleri içeren hücrelerdeki küçük değişiklikleri gözlemleyerek bunların tüm organizmanın rengini nasıl etkilediğini görüp modelleyebilmemiz.

xsdfrgt
Mavi köpekbalığının dermal dentikülleri (Viktoriia Kamska)

Araştırma, renk üreten küçük yapıların biçimini, işlevini ve mimarisini tanımlayan gelişmiş görüntüleme teknikleri sayesinde mümkün oldu.

Dr. Dean "Rengi organizma düzeyinde, metre ve santimetre ölçeğinde incelemeye başladık ancak yapısal renk nanometre düzeyinde elde edildiğinden, bir dizi farklı yaklaşım kullanmamız gerekti" diyor.

Araştırmacılar daha sonra küçük deri yapılarındaki hangi yapısal parametrelerin, gözlemlenen görünümü üretmekten sorumlu olduğunu doğrulamak için bilgisayar simülasyonları kullandı.

Bu renk değişimi mekanizmasının, guanin kristal aralığını etkileyecek çevresel faktörler tarafından da yönlendirilebileceğini gösterdiler.

Dr. Dean, "Bu şekilde nem veya su basıncı değişiklikleri gibi basit bir şeyden kaynaklanan çok ince ölçekteki değişiklikler, vücut rengini değiştirebilir ve bu da hayvanın nasıl kamufle olacağını şekillendirir" ifadelerini kullanıyor.

Örneğin köpekbalığı daha derine yüzdüğünde, deriye daha fazla basınç uygulanması sonucu guanin kristallleri birbirine doğru itiliyor ve köpekbalığının rengi koyulaşarak çevresine daha iyi uyum sağlıyor.

Bu küçük yapıların davranış mekanizması köpekbalığının deri rengini de değiştiriyor olabilir. Dr. Dean şöyle diyor: 

Böylesine çok işlevli bir yapısal tasarım (yüksek hızlı hidrodinamik ve kamufle edici optik özellikleri birleştiren bir deniz canlısı yüzeyi) bildiğimiz kadarıyla daha önce görülmedi.

Independent Türkçe