Nick Cave iptal kültürüne karşı çıktı

Şarkıcı siyasi doğruculuğun "dünyanın en mutsuz dini" haline geldiğini söyledi

63 yaşındaki şarkıcı, Avustralya doğumlu (AFP)
63 yaşındaki şarkıcı, Avustralya doğumlu (AFP)
TT

Nick Cave iptal kültürüne karşı çıktı

63 yaşındaki şarkıcı, Avustralya doğumlu (AFP)
63 yaşındaki şarkıcı, Avustralya doğumlu (AFP)

Nick Cave merhametin "antitezi" diye adlandırdığı iptal kültürünü yerden yere vurdu.
İptal kültürü, birini zaman ve ilgiden mahrum bırakmak için onun fikirlerini veya eylemlerini reddetme, görmezden gelme ve bunlara herkesin önünde karşı çıkma pratiklerini içeriyor.
Şarkıcı ve söz yazarı Cave, The Red Hand Files adlı bülteninin yeni sayısında, "Görebildiğim kadarıyla, iptal kültürü merhametin antitezi. Siyasi doğruculuk büyüyüp dünyanın en mutsuz dini oldu" diye yazdı.
Cave, daha eşitlikçi bir toplum için "onurlu" bir girişim olarak başladığını öne sürdüğü siyasi doğruculuğun artık ahlaki kuşkusuzluk ve kendini daha erdemli ve doğru sanmak gibi dinin "en kötü yönlerini" içerdiğini söyledi.
Nick Cave şu ifadeleri de kullandı:
"İptal kültürünün rahatsız edici fikirlerle ilişki kurmayı reddetmesi, toplumun yaratıcı ruhu üzerinde boğucu bir etkiye neden oluyor. Merhametten hayal gücünün dehası ve alicenaplığı doğar; merhamet birincil deneyimdir, yürekten gelen bir olaydır.
Yaratıcılık, en temel inançlarımızla ters düşebilen bir sevgi eylemidir ve bu esnada da dünyayı algılamanın yeni yollarını ortaya çıkarır. Bu sanatın ve fikirlerin hem işlevi hem de ihtişamıdır. Anlamını bu zor fikirlerin iptalinde bulan bir güç, toplumun yaratıcı ruhunu engeller ve kültürünün karmaşıklık ve çeşitlilik arz eden doğasına saldırır."
Cave yazısını, daha eşit bir toplum için verilen mücadelede insanların hangi temel değerleri kaybetme riski altında olduğunu sorarak bitiriyor.
Cave'in yorumlarından bir ay önce, aralarında J.K. Rowling, Salman Rüşdi ve Margaret Atwood'un da bulunduğu 150 yazar, akademisyen ve aktivist, iptal kültürüne karşı çıkarak "herkesin önünde aşağılama ve dışlama modasını" kınayan bir açık mektubu imzalamıştı.
Ricky Gervais de yakınlarda söz konusu olguya karşı çıkarak "Espri yaptığınız için mahkemeye gitmemeniz gerekir" demişti.

 



Netflix'in suç dramasına övgü yağıyor: İkinci sezon şart

Netflix'in David Fincher imzalı sevilen dizisi Mindhunter'la tanınan Holt McCallany, The Waterfront'ta Harlan Buckley rolünde (Netflix)
Netflix'in David Fincher imzalı sevilen dizisi Mindhunter'la tanınan Holt McCallany, The Waterfront'ta Harlan Buckley rolünde (Netflix)
TT

Netflix'in suç dramasına övgü yağıyor: İkinci sezon şart

Netflix'in David Fincher imzalı sevilen dizisi Mindhunter'la tanınan Holt McCallany, The Waterfront'ta Harlan Buckley rolünde (Netflix)
Netflix'in David Fincher imzalı sevilen dizisi Mindhunter'la tanınan Holt McCallany, The Waterfront'ta Harlan Buckley rolünde (Netflix)

Gençlik dizisi Dawson's Creek ve korku serisi Çığlık'ın (Scream) yaratıcısı Kevin Williamson imzalı yeni suç draması The Waterfront, haziranda Netflix'te yayımlanmasının ardından kısa sürede geniş bir izleyici kitlesine ulaştı.

8 bölümlük dizi, dünya çapında 11,6 milyon kez izlendi ve 70 ülkede Netflix'in en popüler 10 yapımı arasına girmeyi başardı. 

Kuzey Carolina sahilinde geçen hikaye, Buckley ailesinin zayıflamaya başlayan balıkçılık imparatorluğunu odağına alıyor. Görünüşte geleneksel bir aile olsalar da perde arkasında ihanet, karanlık sırlar ve organize suçlarla kuşatılmış karanlık bir dünya gizleniyor.

The Waterfront, sıradan bir ailenin suç dünyasına karışmasını anlatan drama dizisi Ozark'a benzetiliyor.

Dizinin kadrosunda 1990'ların yıldız isimlerinden Holt McCallany, Çıtır Kızlar'la (Coyote Ugly) tanınan Maria Bello ve popüler dizi Supergirl'den Melissa Benoist gibi dikkat çekici oyuncular yer alıyor. 

The Waterfront, aile bağlarının karanlık yüzünü ve bir mirası korumak için nelerin göze alınabileceğini çarpıcı biçimde işliyor.

Sosyal medyadaki izleyici yorumları da dizinin ne kadar etkileyici olduğunu gözler önüne seriyor. X'te bir kullanıcı, "The Waterfront tam olarak Ozark havası veriyor. Dalmaya hazırım!" paylaşımında bulunurken, bir diğeri, "Melissa Benoist için geldim, hikaye için kaldım. Gerçekten çok iyi bir dizi" yorumunu yaptı.

Bir Reddit kullanıcısı, The Waterfront için "İzlemeye değer" derken, bir başkası ise "Ozark'ı hatırlattı... İnsanı o kadar germiyor ama yine de sağlamdı" ifadesini kullandı.

Bir diğer izleyiciyse, diziyi şöyle özetledi: 

Gergin, kaotik, tempolu ve izlemesi çok eğlenceli!

İnternette heyecan dalga dalga yayılırken, pek çok kişi ikinci sezonun çekilmesi için Netflix'e çağrıda bulunuyor. "Lütfen ikinci sezonu istiyoruz" diyen bir hayrana başka biri şöyle katılıyor: 

Eğer benim gibi Ozark'ı sevdiyseniz, sıradaki Netflix maratonunuz The Waterfront olmalı. Çılgın sürprizlerle dolu. Gerçekten muhteşem.

Dizinin yaratıcılarından Kevin Williamson, New York Post'a verdiği röportajda The Waterfront'u yazarken kendi geçmişinden ilham aldığını söylemişti. Bir kıyı kasabasında büyüyen Williamson, balıkçı babası Wade ve bir otelde çalışan annesi Faye'le denizcilikle iç içe bir yaşam sürmüş.

"Ben balıkçı bir aileden geliyorum. Sadece babam değil, tanıdığım herkes balıkçıydı" diyen yönetmen, aynı zamanda kariyeri boyunca sıklıkla işlediği ihanet ve ahlaki gri alanlar gibi temaları bu yapımda da merkezine alıyor.

Independent Türkçe, Express, LadBible, New York Post