Kushner: "İbrahim Anlaşması" 1,5 yıllık diplomatik çabaların sonucu

Kushner: "İbrahim Anlaşması" 1,5 yıllık diplomatik çabaların sonucu
TT

Kushner: "İbrahim Anlaşması" 1,5 yıllık diplomatik çabaların sonucu

Kushner: "İbrahim Anlaşması" 1,5 yıllık diplomatik çabaların sonucu

ABD Başkanı Donald Trump'ın barış süreci danışmanı Jared Kushner, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile İsrail arasında ilişkilerin kurulması yönünde imzalanan Abraham (İbrahim) Anlaşması’nın bir buçuk yıllık yoğun diplomatik çabaların sonucu olduğuna işaret etti. Bununla birlikte, bölgedeki diğer ülkelerin de benzer anlaşmalar yapmaya teşvik edileceğine, bunların zamanla duyurulacağına değindi.
Beyaz Saray'ın dün akşam düzenlediği, Şarku’l Avsat gazetesinin de katıldığı bir telefon konferansında konuşan Kushner, bu çabaların 2017'deki Riyad Zirvesi'nde -Başkan Trump'ın ilk yurt dışı gezisi- başladığı, ardından ise ekonomik fırsatlara teşvik etme ve İsrail ile Arap dünyası arasında ekonomik bağlar kurma yönündeki Manama Zirvesi’nde arttığına değindi. Aynı zamanda sözlerine şu şekilde devam etti:
“Başkan Trump'ın Ortadoğu barış planı açıklanmasının ardından tartışmalar daha ciddileşti. İsrail ise tüm meseleleri çözme ve tartışmak için masaya koyma isteğini gösterdi. Tüm bu diplomatik çabalar, insanları bu mesele üzerine düşünmeye sevk etti. Bu teşviklerden biri de Filistin yönetiminin bu planla ilgili görüşmelere katılmayı reddetmesi ve ilk teklif edildiği sırada planı reddetmesiydi.”
Kushner, bu minvaldeki görüşmelerin yaklaşık 6 hafta önce yoğunlaştığını, zirâ BAE’nin İsrail'in Batı Şeria'nın bazı kısımlarını ilhak etme girişimini engelleme fırsatı bulduğunu söyledi. İsrail'in BAE ile ilişkilerini normalleştirme anlaşmasının bir parçası olarak ilhak planını askıya almayı kabul ettiği dönem sorulduğunda ise “Bu, anlaşmalar tam olarak uygulanana kadar biraz zaman alacak. Diplomatik ilişkileri normalleştirme ve yeni, geniş ilişkiler kurma yönündeki bu anlaşma, Filistin meselesinden İran'a kadar Ortadoğu siyasetindeki meselelerin önceliklerini yeniden şekillendiren bir adımdır” dedi.
Gazetecilere demeç veren Kushner, ifadelerine “Pek çok insanın Filistinlileri beklemeleri gerekip gerekmediğini gözden geçirdiği düşüncesindeyim. Nitekim pek çoğu, İsrail'e seyahat etmek, ticaret anlaşmaları yapmak ve burada iş yapmak istiyor” sözleriyle devam etti.
Başkan Trump’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed arasında gerçekleştirdiği telefon görüşmesine ışık tutan Kushner, “Görüşmeler çok iyi geçti. Herkes bu anlaşmayı ilan etmenin heyecanı içerisindeydi. Hem Netanyahu hem de bin Zayed, Başkan Trump'a ve ABD'nin gösterdiği çabalara olan minnettarlıklarını ifade ettiler” dedi.
Kushner, iki ülke arasında yatırım ve güvenlik alanlarında anlaşmalar imzalamanın, birbirlerine doğrudan havayolları açmanın, karşılıklı büyükelçiliklerin kurulmasının ne kadar süreceğini belirtmedi. Barış sürecinin mimarı kabul edilen ve bu tarihi anlaşmanın ilerletilmesine ciddi katkıları olan Kushner, diğer ülkelerin de İsrail ile ne ölçüde anlaşma yapmaya hazır olduğuna ilişkin cevabında şunları söyledi:
“Öncelikle, tüm Arap ülkeleri ile İsrail arasında güven inşa etme yolunda yapılması gereken hususlar mevcut. Bu tarihi anlaşmanın önümüzdeki dönemde diğer ülkelere de ilişkileri normalleştirme fırsatı sunacağını umuyoruz. Bu adımı atacak bir sonraki ülkenin hangisi olacağını zamanı geldiğinde öğreneceksiniz.”
Başkan Trump’un damadı ve Başdanışmanı Kushner, Trump önümüzdeki Kasım ayında ABD başkanlık seçimlerini kazandığı taktirde “önümüzdeki dört yıl içerisinde Ortadoğu'da refah ve barışa ulaşma yolunda pek çok adıma şahit olunacağını” da ekledi.
İsrail ile BAE arasındaki bu diplomatik başarı dolayısıyla Başkan Donald Trump'a Nobel Barış Ödülü verilebileceğini belirten Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O'Brien, çabalarına övgüde bulunduğu Trump’ın ticari anlaşmalarla ünlü iken şimdi de barış anlaşmaları ile ünlendiğini vurguladı. Aynı zamanda, “Bence tarih, Başkan Trump'ı önde gelen barış sağlayıcı olarak hatırlayacak. Trump, en nihayetinde Nobel Ödülü'ne aday gösterilirse şaşırmam. Zirâ bugün gerçekleştirilenler, Trump'ın Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmesi için neyin gerekçe sayılabileceğine örnek teşkil ediyor” dedi.
Olumlu tepkiler alan tarihi anlaşma, birçok analist tarafından da övgüyle karşılandı. ABD'li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Başkan ve ekibinin diplomasideki müthiş zaferi mesabesindeki bu anlaşma, Ortadoğu'nun çehresini gerçekten de değiştirecektir” ifadelerini kullandı.
Temsilciler Meclisi eski Başkanı ve Trump'ın yakın arkadaşı Newt Gingrich ise “Bu anlaşma, Başkan Trump’ın İsrail ve tüm bölge için daha iyi bir gelecek kurmak için hem İsrail hem de BAE'ye büyük birer adım attırma yolundaki harikulade başarısıdır” açıklamalarında bulundu.



Fransa İsrail'e yönelik söylemini neden bu kadar sertleştirdi?

 Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron pazartesi günü ülkesine yabancı yatırım çekmek için düzenlenen Fransa'yı Seçin Forumu’na katıldı. (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron pazartesi günü ülkesine yabancı yatırım çekmek için düzenlenen Fransa'yı Seçin Forumu’na katıldı. (EPA)
TT

Fransa İsrail'e yönelik söylemini neden bu kadar sertleştirdi?

 Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron pazartesi günü ülkesine yabancı yatırım çekmek için düzenlenen Fransa'yı Seçin Forumu’na katıldı. (EPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron pazartesi günü ülkesine yabancı yatırım çekmek için düzenlenen Fransa'yı Seçin Forumu’na katıldı. (EPA)

Fransa nihayet, İsrail'in Gazze Şeridi'nde her gün, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere onlarca sivili öldüren sürekli bombardımanları, 2,1 milyon insanı açlığa mahkûm etmesi, büyük ölçekli askeri operasyonları sürdürmesi, Gazze Şeridi'ni parçalaması ve tamamını kontrol ve işgal etme çabaları yoluyla her gün insani yasaları ihlal etmesi karşısında diplomatik dili bir kenara bırakmaya karar verdi.

Paris ve pek çok Avrupa ülkesini dehşete düşüren Binyamin Netanyahu hükümeti, bu yıkıcı savaşın sona erdirilmesi ve Gazze halkına insani yardım ulaştırılmasına izin verilmesi yönündeki tüm çağrılara kulak tıkadı ve 2 Mart'tan bu yana insani yardım tırlarının bölgeye girişini engelledi. Öte yandan uluslararası örgütler, halk arasında yaygın bir açlık olduğu ve İsrail güçlerinin doğrudan hedef almaktan çekinmediği hastanelere ulaşmanın imkânsız olduğu konusunda uyarıda bulundu.

Haziran ayında Filistin devletinin tanınması

Paris şimdi diplomatik eldivenleri çıkarmaya karar verdiyse, bunun nedeni İsrail'e sadık olanlar da dahil olmak üzere Fransız kamuoyunun artık İsrail'in uygulamalarını kabul etmemesi ve hatta Ekim 2023'ten bu yana İsrail ile dayanışma içinde olan ve işlediği suçlar konusunda sessiz kalan Yahudi cemaatinin bile İsrail'i eleştirmeye başlamasıdır.

9 Ekim 2023 tarihinde Fransa'nın güneyindeki Marsilya kentinde İsrail'e destek yürüyüşü sırasında İsrail bayrağı sallayan göstericiler (AFP)9 Ekim 2023 tarihinde Fransa'nın güneyindeki Marsilya kentinde İsrail'e destek yürüyüşü sırasında İsrail bayrağı sallayan göstericiler (AFP)

Son zamanlarda Fransız basınında her eğilimden entelektüel, yazar ve sanatçılara sessiz kalmamaları yönünde çağrılar yapıldı. Birçok Avrupa ülkesinin İsrail'e silah ve mühimmat ihraç etmeye devam ettiği göz önünde bulundurulduğunda, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin kendilerini ‘insanlığa karşı suçların işlenmesinde suç ortaklığı’ nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) önünde bulabileceğine dair korkular da ortaya çıktı.

Paris'teki siyasi kaynaklara göre tüm bu gelişmeler ışığında Fransız hükümeti dilini değiştirerek uyarı, ikaz ve tehdit yoluna gitmeye karar verdi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail-Filistin çatışmasına iki devletli çözüm temelinde barışçıl bir çözüm bulunması amacıyla 17-20 Haziran tarihleri arasında Birleşmiş Milletler'de (BM) Suudi Arabistan ile birlikte eş başkanlığını yapacağı konferans vesilesiyle ülkesinin Filistin devletini tanıyabileceğini söyledi. Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot da dün sabah France Inter radyosuna verdiği demeçte, ülkesinin Filistin devletini tanımaya kararlı olduğunu belirtti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 24 Ekim 2023 tarihinde Batı Şeria'nın Ramallah kentinde yaptıkları görüşmede (AP)Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 24 Ekim 2023 tarihinde Batı Şeria'nın Ramallah kentinde yaptıkları görüşmede (AP)

Barrot, “Gazze Şeridi'ndeki çocuklara şiddet ve nefreti miras bırakamayız. Bu nedenle tüm bunlar sona ermeli. Filistin devletini tanımaya kararlıyız. Bu konuda aktif olarak çalışıyorum. Çünkü hem Filistinlilerin çıkarına hem de İsrail'in güvenliğine uygun bir siyasi çözüme katkıda bulunmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Paris her zaman böyle bir tanımanın ‘kendisi için bir mesele olmadığını, ancak doğru zamanı seçmek istediğini’ dile getirdi. Paris'in ve pek çok kişinin korkusu, Gazze Şeridi'nde ya da Batı Şeria'da işler bu şekilde devam ederse, özellikle de İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmeye ve Gazze Şeridi'ni yeniden ele geçirmeye kararlı olduğuna dair açık kanaat ışığında, tanınacak bir devlet olmayacağı.

Fransa, Birleşik Krallık ve Kanada: Boş durmayacağız

Paris aynı zamanda bu adımının Avrupa'daki diğer ülkeleri de Filistin’i tanıma konusunda harekete geçirebilecek bir ‘lokomotif’ görevi görmesini istiyor. Fransa, Filistin yanlısı kimlikleri ile tanınmayan Birleşik Krallık ve Kanada'nın ilgisini çekmeyi başarmış görünüyor.

Pazartesi akşamı üç ülkenin (Fransa, Birleşik Krallık ve Kanada) liderleri tarafından yayınlanan bildirinin son paragrafında şu ifadeler yer aldı: “Filistin Yönetimi, bölgesel ortaklar, İsrail ve ABD ile birlikte Arap planına dayalı olarak Gazze Şeridi'nin geleceğine ilişkin düzenlemeler üzerinde uzlaşmaya varmak üzere çalışmaya devam ediyoruz. Haziran ayında BM'de düzenlenecek olan iki devletli çözüme ilişkin üst düzey konferansın bu hedef doğrultusunda uluslararası bir uzlaşmaya varılmasında oynayacağı önemli rolü vurguluyoruz. İki devletli çözüme ulaşılmasına bir katkı olarak Filistin devletini tanımaya kararlıyız ve bu amaçla başkalarıyla birlikte çalışmaya hazırız.”

Doğrudan tehdit

Bununla da yetinmeyen üç ülke, askeri operasyonlarına son vermesi için İsrail hükümetini ilk kez doğrudan tehdit etti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)

Bildiride, “Netanyahu hükümeti korkunç eylemlerini sürdürürken biz de boş durmayacağız. İsrail yeni askeri saldırısına son vermez ve bölgeye insani yardım girişi üzerindeki kısıtlamalarını kaldırmazsa, buna karşılık ilave somut adımlar atacağız” denildi.

Bildirinin devamında “İsrail hükümetinin sivil halka temel insani yardım sağlamayı reddetmesi kabul edilemez. İsrail hükümetinin bazı üyeleri tarafından son zamanlarda kullanılan nefret dolu dili ve Gazze Şeridi'nde umutsuz bir yıkımla karşı karşıya olan sivillerin zorla yerlerinden edilmesi tehdidini kınıyoruz. Kalıcı zorla yerinden etme, uluslararası insancıl hukukun ihlalidir” ifadeleri yer aldı. Kısacası, üç ülke İsrail'e karşı bir iddianame kaleme aldı.

Bu bir ilerlemeyi temsil etse de İsrail'e Gazze Şeridi'ne yönelik savaşını durdurma çağrısında bulunurken, açıklamalarında ‘Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonların durdurulması ve insani yardım girişine derhal izin verilmesi’ çağrısında bulundular. Bu durum, askeri operasyonların durdurulmasıyla ilgili olarak ‘derhal’ kelimesini kullanmaktaki isteksizlikleri konusunda soru işareti yarattı.

İsrail'e ekonomik izolasyon uygulanması

Fransa Dışişleri Bakanı Barrot, ülkesinin ‘İsrail'in insan hakları yükümlülüklerine saygı gösterip göstermediğini görmek için Avrupa Birliği (AB) – İsrail Ortaklık Anlaşması’nın gözden geçirilmesini desteklediğini’ belirtti. Barrot, “Gazze Şeridi'ndeki bu durum devam edemez. Çünkü İsrail hükümetinin kör şiddeti ve insani yardımın engellenmesi, Gazze Şeridi'ni bir mezarlığa değilse bile bir ölüm yerine dönüştürdü” dedi.

Burada yine çok basit bir soru ortaya çıkıyor: Paris ve diğer Batılı başkentler, İsrail'in ayrım gözetmeksizin gerçekleştirdiği bombardımanlarda on binlerce insanın ölmesi ve bunun iki katından fazlasının yaralanmasının ardından İsrail'in insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmediğine dair kanıt bulamadılar mı? AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın basına verdiği demeçte, Gazze Şeridi'nde olup bitenleri unutarak, AB'nin Rusya'ya uyguladığı 17. yaptırım paketine odaklandığı düşünülürse, AB Komisyonu'nun İsrail'in insan hakları ihlallerini soruşturması ne kadar zaman alacak?

 Gazze Şeridi'ndeki evlerin yıkıntıları arasında yürüyen iki Filistinli kadın (Reuters)Gazze Şeridi'ndeki evlerin yıkıntıları arasında yürüyen iki Filistinli kadın (Reuters)

Diğer taraftan çok güçlü bir ses Fransız hükümetini Gazze Şeridi'nde eylemsizlikle suçlamaya devam ediyor. Eski Başbakan ve Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin dün Macron'a hitaben yaptığı açıklamada, “Ukrayna konusunda sadece bildiri imzalamakla yetinirsek ne kadar güvenilir oluruz? Size eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın bugün Kanada ve Birleşik Krallık’la birlikte bir bildiri imzalamakla yetinmeyeceğini söyleyebilirim” dedi.

Geleneksel Gaullist sağın mensubu olan De Villepin, İsrail'in ‘Gazze Şeridi'ndeki etnik temizliğine’ son vermesi için ‘ekonomik ve stratejik izolasyon’ çağrısında bulundu. Ayrıca Avrupalıları, ‘İsrail ile Ortaklık Anlaşması’nı askıya almak, Avrupa ülkelerinden İsrail’e silah sevkiyatını yasaklamak ve İsrail hükümetini ve önemli İsrail askeri yetkililerini UCM’ye sevk etmek’ olan üç adımı atmaya çağırdı.