Filistin için yıllardır süren başarısız barış girişimleri

BAE-İsrail anlaşması, Filistinliler ve İsrailliler arasında uzun yıllardır süren başarısız barış girişimlerinin ardından geldi. (EPA)
BAE-İsrail anlaşması, Filistinliler ve İsrailliler arasında uzun yıllardır süren başarısız barış girişimlerinin ardından geldi. (EPA)
TT

Filistin için yıllardır süren başarısız barış girişimleri

BAE-İsrail anlaşması, Filistinliler ve İsrailliler arasında uzun yıllardır süren başarısız barış girişimlerinin ardından geldi. (EPA)
BAE-İsrail anlaşması, Filistinliler ve İsrailliler arasında uzun yıllardır süren başarısız barış girişimlerinin ardından geldi. (EPA)

Birleşik Arap Emirlikleri ile İsrail arasındaki ilişkileri tamamen normalleştirmeyi amaçlayan anlaşma, İsrail ve Filistinliler arasında onlarca yıldır süren güvensizlik ve şiddetin üstesinden gelemeyen bir dizi barış çabasının ardından geldi.
Reuters haber ajansına göre, BAE dahil Arap ülkelerinin çoğu, Filistinlilerin bağımsız devletlerini kurma özlemlerini hayal kırıklığına uğrattığını düşündükleri için İsrail'i tanımadı veya onunla resmi diplomatik ve ekonomik ilişkiler kurmadı.
Reuters tarafından hazırlanan raporda, İsrail'in Batı Şeria, Doğu Kudüs, Sina Yarımadası, Gazze Şeridi ve Golan Tepeleri'ni ele geçirdiği 1967 Ortadoğu savaşından bu yana, ilgili tarafların kendileri tarafından veya uluslararası arabulucular tarafından gerçekleştirilen başlıca girişimler listelendi.

1967: Altı Gün Savaşı’nın ardından Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 242 kararı
BMGK’nın 242 sayılı kararı, 'İsrail silahlı kuvvetlerinin son çatışmada işgal ettikleri topraklardan geri çekilmesi’ karşılığında bölgedeki tüm ülkelerin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına saygı duyulmasını kapsıyor.
Bu karar birçok barış girişiminin temelini oluşturuyor, ancak özellikle işgal altındaki bölgelerin tamamına veya yalnızca bir kısmına atıfta bulunan yanlış ifadeler, yıllardır süregelen çabaları karmaşıklaştırdı.

1978: Camp David Anlaşması
Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat ile İsrail Başbakanı Menahem Begin arasında imzalanan anlaşma, İsrail'in Mısır Sina Yarımadası'ndan aşamalı olarak çekilmesi, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde geçici bir Filistin hükümeti kurulmasını öngörüyor.

1979: İsrail-Mısır Barış Antlaşması
Yapılan bu anlaşma, bir Arap ülkesinin İsrail ile arasındaki ilk barış anlaşması olma özelliği taşıyor. Anlaşmayla, İsrail’in üç yıl içerisinde Sina'dan tamamen çekilmesi için planlar hazırlanmıştı. 1981'de Sedat, başkent Kahire'de bir askeri geçit töreninde İslamcı militanlar tarafından öldürüldü.

1991: Madrid Konferansı
İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)  temsilcileri barış konferansına katıldı. Konferans sırasından hiçbir anlaşmaya varılmadı, ancak konferans iki taraf arasında doğrudan temaslara zemin hazırladı.

1994: İsrail-Ürdün Barış Antlaşması
Ürdün, İsrail ile barış anlaşması imzalayan ikinci Arap ülkesi oldu. Ancak bu antlaşma halk desteği almazken, Ürdün'deki Filistinliler için ayrı sempati ortamı doğurdu.

1993 - 1995: İlkeler Beyanı - Oslo Anlaşmaları
İsrail ve FKÖ, Norveç'te, Filistinliler için özyönetim kurulması, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde beş yıllık bir geçiş dönemi için bir konseyin seçilmesi, İsrail kuvvetlerinin geri çekilmesi ve kalıcı bir çözümün müzakeresi için geçici barış anlaşmalarıyla sonuçlanan gizli görüşmeler yaptı.

2000: Camp David Zirvesi
ABD Başkanı Bill Clinton, Filistin lideri Yaser Arafat ile İsrail Başbakanı Ehud Barak arasında Camp David tatil beldesinde bir zirve toplantısı düzenledi. İki taraf anlaşamadı. Bunu ikinci bir Filistin intifadası izledi.

2002-2003: Bush Deklarasyonu - Arap Barış Girişimi - Yol Haritası
George W. Bush, İsrail ile 'barış ve güvenlik içinde' yan yana yaşayan bir Filistin devleti kurulması çağrısında bulunan ilk ABD Başkanı oldu.
2002: Suudi Arabistan Krallığı, Arap ülkeleri ile normal ilişkiler kurma karşılığında İsrail'in işgal ettiği tüm topraklardan geri çekilmesini ve İsrail'in bir Filistin devleti kurmasını kabul etmesini sağlayan ve Arap Birliği tarafından onaylanan bir barış planı sundu. ABD, Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler (BM) ve Rusya, çatışmayı sona erdirmek için kalıcı iki devletli bir çözüme götüren bir yol haritası sundular.

2007: Annapolis Zirvesi
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsrail Başbakanı Ehud Olmert, ABD'nin ev sahipliği yaptığı zirvede anlaşmaya varamadı. Olmert daha sonra bir anlaşmaya yakın olduklarını, ancak 2008'deki yolsuzluk ve Gazze savaşı suçlamalarıyla ilgili bir soruşturmanın anlaşmaya varma fırsatını bozduğunu söyledi.

2009: Netanyahu'nun Bar Ilan Üniversitesi'ndeki konuşması
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu askerden arındırılmış bir Filistin devletinin kurulmasını içeren bir barış anlaşması imzalamaya hazır olduğunu, Filistinlilerin İsrail'i 'Yahudi halkının devleti' olarak tanıması için başka bir şart koydu.

2013-2014: Washington'daki Barış Görüşmeleri - Müzakerelerin bozulması
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, İsraillileri ve Filistinlileri müzakerelere devam etmeye zorladı. Görüşmeler sona erdi ve Nisan 2014'te askıya alındı.

Haziran 2019: Trump'ın Ekonomik Planı
ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner, planın ön aşamasını Bahreyn'de başlattı. Önce ekonomik yönü ele alan bir yol izledi ve Filistin ekonomisini ve komşu Arap ülkelerinin ekonomisini desteklemek için 50 milyar dolarlık yatırım yapacak bir fon kurulması çağrısında bulundu. Filistinli liderler bunu reddetti.
2019 yılında Netanyahu, seçimleri kazanması halinde Batı Şeria ve Ürdün Vadisi'nin büyük bir bölümünü ilhak etmeyi planladığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'da Yahudi yerleşimleri inşa etmeyi talep ettiği, ABD'nin yaklaşık 40 yıldır benimsediği ve yerleşim yerlerinin uluslararası hukuka uymadığı pozisyonundan vazgeçme hakkını etkin bir şekilde destekledi.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Haziran 2019’da, kabul edilebilir tek çözümün, İsrail'in Suudi Arabistan'ın öne sürdüğü ve Arap ülkeleri tarafından 2002 yılında kabul edilen girişimi kabul etmesi olduğunu bildirdi.



İsrail Ramallah'ın kuzeyindeki askeri kontrol noktasını kapattı

İsrail'in Cenin yakınlarındaki Kabatiya kasabasına düzenlediği baskında askeri araçlar çalışıyor (Reuters)
İsrail'in Cenin yakınlarındaki Kabatiya kasabasına düzenlediği baskında askeri araçlar çalışıyor (Reuters)
TT

İsrail Ramallah'ın kuzeyindeki askeri kontrol noktasını kapattı

İsrail'in Cenin yakınlarındaki Kabatiya kasabasına düzenlediği baskında askeri araçlar çalışıyor (Reuters)
İsrail'in Cenin yakınlarındaki Kabatiya kasabasına düzenlediği baskında askeri araçlar çalışıyor (Reuters)

İsrail güçleri, bu sabah Batı Şeria'daki Ramallah'ın kuzeyinde bulunan Atara askeri kontrol noktasını kapattı. Filistin Haber Ajansı (WAFA) haberinde, "işgal güçleri kontrol noktasını sabahın erken saatlerinde kapatarak, özellikle Ramallah'ın kuzeybatı ve batısındaki köylerden ve kasabalardan ve kuzeydeki vilayetlerden gelen ve giden vatandaşların hareketini aksattı" ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Duvar ve Yerleşim Direnişi Komisyonu’nun ekim ayında yayınladığı rapordan aktardığına göre, Filistin topraklarını bölen kalıcı ve geçici engellerin toplam sayısı, askeri kontrol noktaları ve kapılar da dahil olmak üzere 916'ya ulaştı.


Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücü, askerlerinden birinin İsrail ateşiyle yaralandığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
TT

Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücü, askerlerinden birinin İsrail ateşiyle yaralandığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)

Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL), dün güney Lübnan'daki mevzilerinden birinin yakınında İsrail'in düzenlediği saldırıda bir askerinin yaralandığını duyurdu ve İsrail'e "saldırgan davranışlarına son vermesi" çağrısını yineledi.

Bu, İsrail ve Lübnan arasında tampon güç olarak görev yapan ve İsrail ile Hizbullah arasındaki bir yıllık ateşkesi desteklemek için Lübnan ordusuyla iş birliği yapan UNIFIL'in güney Lübnan'da bildirdiği son olaydır.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre UNIFIL açıklamasında, "Bu sabah, Mavi Hat'ın güneyinde, Bastra köyünde yoldaki bir engeli inceleyen UNIFIL devriyesinin yakınlarına İsrail ordusunun mevzilerinden ağır makineli tüfek ateşi açıldı. Ateş, yakınlarda bir el bombasının patlamasının ardından başladı" ifadeleri yer aldı.

UNIFIL şöyle devam etti: "UNIFIL mülkünde herhangi bir hasar meydana gelmese de silah sesleri ve patlama nedeniyle barış gücü mensuplarından biri hafif bir beyin sarsıntısı geçirdi."

UNIFIL ayrıca dün, Lübnan'ın güneyindeki Kfarşuba kasabasında başka bir olayın yaşandığını bildirdi ve rutin operasyonel görev yürüten bir başka barış gücü devriyesinin, mevzilerinin yakınlarında İsrail tarafından ateş açıldığını belirtti.

Bu ayın başlarında UNIFIL, İsrail güçlerinin Lübnan'ın güneyinde barış güçlerine ateş açtığını bildirmişti.

UNIFIL, geçtiğimiz ay İsrail askerlerinin Güney Lübnan'daki güçlerine ateş açtığını bildirirken, İsrail ordusu barış güçlerini yanlışlıkla "şüpheli" olarak algıladığını ve onlara uyarı ateşi açtığını belirtti.

Ekim ayında UNIFIL, personelinden birinin Güney Lübnan'daki BM mevzisinin yakınlarına atılan bir İsrail el bombası nedeniyle yaralandığını bildirdi; bu, bir ay içinde yaşanan üçüncü benzer olaydı.

UNIFIL, barış güçlerine yönelik veya yakınlarında yapılan saldırıların, Kasım 2024 ateşkesinin temelini oluşturan BM Güvenlik Konseyi Kararı 1701'in "ciddi ihlalleri" olduğunu belirtti.

İsrail ordusuna, "Mavi Hat boyunca veya yakınında barış ve istikrar için çalışan barış güçlerine yönelik saldırgan davranışlarını ve saldırılarını durdurması" çağrısını yineledi.

İsrail, ateşkes anlaşmasına rağmen Lübnan topraklarına düzenli saldırılar düzenlemeye devam ediyor ve Hizbullah mevzilerini ve personelini hedef aldığını, onları yeniden silahlandıklarını iddia ederek suçluyor. İsrail ayrıca Güney Lübnan'ın stratejik açıdan önemli beş bölgesinde askeri varlığını sürdürüyor.


Mısır, Gazze anlaşmasının engellenmesine ve yeniden inşa çabalarının parçalanmasına karşı uyarıda bulundu

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

Mısır, Gazze anlaşmasının engellenmesine ve yeniden inşa çabalarının parçalanmasına karşı uyarıda bulundu

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)

Arabulucuların, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının hayata geçirilmesi için yürüttüğü çabalar sürerken, Mısır’dan bu sürecin önümüzdeki ocak ayında yürürlüğe girmesinin engellenebileceğine dair endişe ve uyarılar geliyor.

Uzmanlara göre, Gazze Şeridi’nin yeniden inşa çabalarının parçalanmasına, bölgenin bölünmesine ya da İsrail’in Gazze Şeridi’nde konuşlandırılacak istikrar güçlerine ilişkin şartlar dayatmasına karşı çıkan Mısır’ın bu tutumu, 29 Aralık’ta ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılması planlanan görüşme öncesinde İsrail üzerinde baskı oluşturmayı amaçlayan önemli mesajlar içeriyor. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, Mısır’ın söz konusu mesajları ışığında Washington’un ikinci aşamanın başlatılması yönünde baskı yapmasını beklediklerini dile getirdi.

Diğer yandan Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul dün yaptığı açıklamada, Almanya’nın Gazze için öngörülen barış planı kapsamında gelecek ay konuşlandırılması beklenen uluslararası istikrar gücüne, öngörülebilir gelecekte katılmayacağını duyurdu.

Bu gelişme, Mısır’ın endişelerini daha da güçlendirdi. Mısır Cumhurbaşkanlığı Devlet Enformasyon Servisi Başkanı Ziya Raşvan, Netanyahu’yu, ‘anlaşmada yer almamasına rağmen ikinci aşamayı direnişin silahsızlandırılması şartına indirgemeye çalışmakla’ suçladı. Raşvan, İsrail’in, istikrar gücünü, silahsızlandırma gibi yetki alanı dışındaki rollerle sürece dahil etmeye çalıştığını, buna da katılımcı ülkelerin onay vermeyeceğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Kahire el-İhbariyye televizyonundan aktardığına göre Raşvan, perşembe günü yaptığı açıklamada, “Netanyahu’nun girişimleri uygulamanın ertelenmesine ya da yavaşlatılmasına yol açabilir, ancak ikinci aşamayı durdurmayı başaramaz” dedi. Netanyahu’nun, Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesini engellemek ve Washington’u Tahran’la bir çatışmaya sürüklemek için her yolu denediğini ifade eden Raşvan, bunun Gazze Şeridi’nin yeniden alevlenmesine ve anlaşmanın ikinci aşamasının başarısız olmasına yol açabileceği uyarısında bulundu.

Öte yandan perşembe günü İsrail’in Ynet haber sitesi, bir askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, Netanyahu’nun yıl bitmeden Trump ile yapacağı görüşmede, İran’ın balistik füze tehdidine ilişkin istihbarat bilgilerini paylaşacağını aktardı. Haberde, ABD’nin İran’ın balistik füze programını sınırlayacak bir anlaşmaya varamaması halinde İsrail’in İran’la karşı karşıya gelmek zorunda kalabileceği ifade edildi.

Farabi Siyasi Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Dr. Muhtar Gubaşi, Mısır’dan gelen açıklamaların açık ve net olduğunu, İsrail ve Washington’a yönelik güçlü mesajlar içerdiğini söyledi. Gubaşi, Mısır’ın bu düzeyde doğrudan mesajlar vermesinin, Washington’un Kahire ile Tel Aviv arasında bir yakınlaşma noktası bulma arayışını gündemine almasına yol açtığını belirtti.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal da Mısır’ın açıklamalarının, İsrail’in durumu siyasi değil güvenlik merkezli bir bakış açısıyla kalıcı hale getirme çabasına dair gerçek kaygılar barındırdığını vurgulayarak, Washington’un bu duruma son vermek için daha ciddi adımlar atması umudunun dile getirildiğini ifade etti.

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)

Mısır’ın tutumu yalnızca endişelerle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda açık uyarılar da içeriyor. Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, perşembe günü Mısır televizyonuna verdiği demeçte, Gazze konusunda iki ‘kırmızı çizgi’ bulunduğunu belirterek, “Birinci kırmızı çizgi, Batı Şeria ile Gazze Şeridi’nin birbirinden ayrılmamasıdır. Bu kesinlikle mümkün değildir. İki bölge, kurulacak Filistin devletinin bölünmez bir bütünüdür. İkinci kırmızı çizgi ise Gazze Şeridi’nin bölünmemesidir” dedi.

Abdulati, Gazze’nin kırmızı ve yeşil bölgelere ayrılmasına ya da İsrail’in doğrudan kontrolü altındaki bölgelerde yeniden imar sağlanırken, nüfusun yüzde 90’ının bulunduğu diğer bölgelerde Hamas gerekçesiyle insanların aç ve susuz bırakılmasına ilişkin söylemleri ‘saçmalık’ olarak nitelendirdi. Abdulati, “Bu tür senaryolar ne gerçekleşir ne de üzerinde uzlaşı sağlanır” ifadesini kullandı.

Bu çerçevede değerlendirmelerde bulunan Gubaşi, Mısır’ın kırmızı çizgiler ilan etmesinin net bir sınır anlamına geldiğini ve sahadaki bazı uygulamaların Kahire açısından kabul edilemez olduğunu vurguladı. Gubaşi, Mısır’ın bu mesajları özellikle bu dönemde vermesinin, arabulucuların ikinci aşamanın yakın zamanda başlatılması yönündeki çabalarını güçlendirmeyi amaçladığını belirterek, “Washington isterse istediğini yapar; özellikle de anlaşmayı baltalayan İsrail adımlarını durdurma konusunda baskı söz konusuysa” dedi.

Öte yandan Israel Hayom gazetesi perşembe günü yayımladığı haberinde, Netanyahu ile Trump arasında yapılması beklenen görüşmenin, Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik kaydedilen ilerlemeye ilişkin bir açıklamayla sonuçlanacağını yazdı.

Ziya Raşvan da mevcut göstergelerin, ABD yönetiminin ocak ayının başında ikinci aşamanın başlatılması yönünde kararını verdiğini ortaya koyduğunu söyledi. Raşvan, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı’nı kabul etmesinin, ikinci aşamanın fiilen başlatılmasına dair net bir işaret olmasının muhtemel olduğunu ifade etti.

Nizar Nazzal ise Netanyahu’nun Trump ile görüşmesinde, İsrail’in sarı hatta kalmasını, Gazze’nin bölünmesini ve İsrail kontrolündeki alanlarda yeniden imarın başlatılmasını savunan bir anlatıyı öne çıkarmaya çalışacağını öngördü. Nazzal, “Mısır’dan gelen bu uyarı niteliğindeki mesajlar, anlaşma sürecini aksatabilecek yeni engelleri ya da ABD-İsrail uyumunu önlemeye yönelik ön alıcı bir adım niteliği taşıyor” değerlendirmesinde bulundu.