Japonya’ya sinemanın altın çağını yaşatan imparator: Kurosawa

Japon sinemasının devi Akira Kurosava (arşiv)
Japon sinemasının devi Akira Kurosava (arşiv)
TT

Japonya’ya sinemanın altın çağını yaşatan imparator: Kurosawa

Japon sinemasının devi Akira Kurosava (arşiv)
Japon sinemasının devi Akira Kurosava (arşiv)

İbrahim el-Aris
1989 senesindeki Venedik Film Festivali’nde en çok ilgiyi Stanley Kubrick’in “Eyes Wide Shut” adlı filmi alacağı beklenirken bir anda bütün dikkatleri üzerine çeken bir olay yaşandı. Bu olay “Yağmurdan Önce” filminin prömiyer gösterimiydi. Bu film onu yaratan değerli yönetmenin ölümünden sonra bitirilip ona hürmeten ve eserlerindeki yüksek sanatsal derinliklere saygıyla yayınlandı. Sanatçının dünya sinemasında seçkin bir yeri ve festivalle olan eski ve derin bağları vardı. 50’lerde kendisini bu festival sayesinde Japonya dışındaki diğer ülkelere ünlü Raşomon (Rashōmon, 1950) filmiyle tanıtan ve ona büyük ödülü kazandıran bu festivaldi. Büyük sinema yönetmeni Akira Kurosava’yı saygıyla anıyoruz. Dünyamızdan 1998’in Eylül ayında 88 yaşındayken göç eden büyük sanatçının ölümü dünya sineması açısından büyük kayıp olarak nitelendirilmişti.

Akira Kurosava’nın “Van Gogh’la buluşma hayali” eseri
Sinemada sinema için bir hayat

Ünlü yönetmen Kurosava mesleğine yönetmen yardımcısı olarak başlayıp daha sonra yönetmenliğe yükseldi. “Raşomon” filmi büyük ses getirdi. 20. yüzyılın başlarında geçen iki hikayenin birleştiği bu filmle ülkesinde sinemanın önemli isimlerinden birine dönüştü.
Dikkat çekici hikayeleri son derece geleneksel başlayıp olayların gidişatına doğru sıra dışı anlatım biçimiyle bir çok üslubu bir araya getiren bir üslup kullandı.
Ancak Kurosava’nın bu ünü sanatçının ülkesinde başarılı olduğu anlamına gelmiyordu. O, mesleğinin başlarından itibaren zor olan yolu seçti. Çünkü o geleneksel bir Japon sanatından değil ,sinemanın içinden geliyordu. Bilindiği gibi Kurosava’nın ağabeyi sessiz film eleştirmeniydi. Her zaman abisinin yanında durup mesleğin inceliklerini öğrenmeye çalışan Kurosava, henüz gençlik yıllarında sinemaya yöneldi.
Otuzlu yaşlarının başında yönetmen Yamamoto’nun yanında yönetmen yardımcısı olarak mesleğe başladı. 1943’te ilk filmi Sogata Sansiro’ya  ve ardından durmadan çalışarak çok sayıda filme imza attı. Ancak Kurosava’nın başarı hikayesi 1948 yılında çıkardığı “Simr Melek” filmiyle başladı.  Sonrasında bazıları dünya klasikleri listesine giren yirmiyi aşkın filme imza attı.
Stray Dog ( 1949 ), Budala (1951),  Yaşamak(1952), 7 Samuray (1954) ve ardından Ağustos Sonatı, Kagimoşo ve Henüz Hazır Değilim gibi ses getiren bir çok filmi kariyerine ivme kazandırdı.

Sanatçının filminde yer alan ‘’Van Gogh’la Buluşma’’ isimli eserlerinden
Sonsuz Çeşitlilik

Eleştirmenler genel olarak Kurosava’nın filmlerini bir çok bölüme ayırır; Günlük olayları inceleyen çağdaş filmleri, tarihi konuları kendi merceğinden ele aldığı tarihi filmleri ve Gorki, Dostoyevski, Shakespeare gibi büyük edebiyatçıların eserlerinden esinlendiği  edebi filmleri vardır.
Yönetmen bu eserleriyle ülkesinde biraz yadırgansa da o ülkesinden farklı renkleri ve konuları işlemeye devam etti.
Ülkesinde kendisine yapılan Batı sempatizanı şeklindeki eleştirileri sanatçıyı derinden yaraladı. Dünyada yarattığı ün ve saygınlığı kendi ülkesinde yakalayamamanın üzüntüsünü hep içinde taşıdı. Belki de bu yüzden 1970 senesinde intihara kalkışmasına sebebiyet veren bir ruhsal buhran yaşadı. Sanatçının bu intihar girişimi dünyadaki sinema otoritelerini harekete geçirir ve Sovyet Sanat Enstitüsü en güzel filmlerinden biri olan “Dersu Uzala” filminin bütçesini karşılar. Amerikalı George Lucas da “Kagimoşa” isimli filminin bütçesine katkıda bulunur. Ayrıca Martin Scorsese, sanatçının en güzel ve özgün filmlerinden biri olan “Düşler” filmine katkılarda bulundu. Son olarak Fransız yapımcı Silberman, Shakespeare’in ünlü romanı Kral Lear’den esinlenen “Ran” fiminin yapımını üstlendi.

Kurosava’nın Fırçasından Van Gogh Rüyası
Sanatın Bir Başka Yanı

Sanatçıyı diğer yönetmenlerden ayıran ve çokta bilinmeyen bir yönü de ressamlığıdır. Bu onu benzersiz bir yerde tutan önemli özelliklerindendi. Filmlerinin sahnelerini önce resmeder ve betimler daha sonra sahneye koyardı. Hatta öyle ki bazı skeçler birer tabloya dönüşür ve  bu tablolar bir çok galeri ve evde asılırdı. Eserlerine gösterilen bu ilgi, saygın galerilerde kişisel sergiler açmasına ve bu eserlerin gelecek filmlerine ışık tutan birer rehbere dönüştürdü. Örneğin yönetmenin 1990 yılında çıkardığı Düşler filmi bu bağlamda en önemli örneklerden birini teşkil eder. Sanatçı hayatı boyunca gördüğü bazı düşlerin görsel imgelerini unutamadığını ve bu yüzden onları bir dizi skeçle resmettiğini anlatır.
Bu skeçler zamanla tablolara ve oradan da sinema sahnesine taşınır.
Bu skeçler Martin Scorsese’nin ilgisini o kadar çok çekmişti ki bu skeçlerin birindeki sahnede kendisi rol aldı. Sahnede Scorsese, ressam Van Gogh’u oynar sahne Kurosawa’nın düşlerinden birini konu alır. Sahnede ressam Hollanda’da bir köy evinde ünlü Buğday Tarlaları’nı resmederken görünmektedir. Kurosava kendini bir resim akademisinde öğrenci olarak görür.
Bu rüyaların bir dizi ilham verici tabloya ve oradan sinemaya nasıl dönüştüğünü biliyoruz.
Sanatçının tabloları o kadar ilgi gördü ki bugün her biri birer modern sanat hazinesi sayılan tabloları koleksiyoncular almak için adeta birbirleriyle yarıştı.
İlhamı düşlerinden aldığı, en heyecanlı ve ses getiren korku filmleri ise şunlardır; Kırmızıyla Fuji Dağı, Su Değirmenli Köy, Şeytanlar, Güneşin Altında Yağmur, Tünel ve Kar Fırtınası.
Sonuç olarak “Düşler” filmi izleyicinin görsel ve düşünsel hayranlığını çekmekle kalmayıp sinema otoritelerinin ve eleştirmenlerin büyük ilgisini de çekti. Tabloları sanat severlerin ilgi odağı haline gelirken bir kez daha başta aktardığımız gibi Japon izleyicisi ona özgünlükten uzak batı sempatizanı damgası vurdu.
Ülkesinden alamadığı bu takdir onu derinden yaralamasına rağmen onun enerjisini ve yaratıcılığını düşürmedi. Hayatının son gününe kadar aşkla üretmeye devam etti. Yukarıda bahsi geçen “Yağmurdan Önce”yi son nefesine kadar her sahneyi büyük bir titizlikle resmedip arşivlenmişti. Ölümünden sonra yardımcıları yakınları ve çocukları arşivlenen bu film projesinin resimlerini sinema sahnesine dönüştürdü. Ölümünün birinci yıl dönümünde Venedik Film Festivalinde beyaz perdeye taşınan bu filmle her şeye rağmen ülkesinde “İmparator” lakabını almasına vesile oldu.



Netflix'in Güney Kore dizisi eleştirmenlerden tam puan aldı

Trigger'ın başrolündeki Kim Nam-gil, felaket filmi Pandora (Pan-dola) ve tarihi Kore draması Muhteşem Kraliçe (Seondeok yeowang) gibi yapımlarla da tanınıyor (Netflix)
Trigger'ın başrolündeki Kim Nam-gil, felaket filmi Pandora (Pan-dola) ve tarihi Kore draması Muhteşem Kraliçe (Seondeok yeowang) gibi yapımlarla da tanınıyor (Netflix)
TT

Netflix'in Güney Kore dizisi eleştirmenlerden tam puan aldı

Trigger'ın başrolündeki Kim Nam-gil, felaket filmi Pandora (Pan-dola) ve tarihi Kore draması Muhteşem Kraliçe (Seondeok yeowang) gibi yapımlarla da tanınıyor (Netflix)
Trigger'ın başrolündeki Kim Nam-gil, felaket filmi Pandora (Pan-dola) ve tarihi Kore draması Muhteşem Kraliçe (Seondeok yeowang) gibi yapımlarla da tanınıyor (Netflix)

Netflix aboneleri, platforma kısa süre önce eklenen Güney Kore yapımı aksiyon dizisi Trigger'a adeta hayran kaldı.

Eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da yüzde 100 tam puanla çıkış yapan Trigger, hem izleyicilerden hem eleştirmenlerden övgü topluyor.

25 Temmuz'da prömiyer yapan mini dizi, silah kullanımının ciddi şekilde kısıtlandığı bir ülkede aniden ortalığa silah saçılmasıyla neler olabileceğini gözler önüne seriyor. 

John Wick ve Mercy for None gibi yapımları andırsa da Trigger, bir intikam hikayesinden ziyade toplumsal bir uyarı işlevi görüyor.

Netflix'in resmi platformu Tudum'a göre, son günlerin en çok konuşulan yapımı Trigger, "toplumsal bir kötülüğe" ışık tutmaya çalışan bir vatandaşla yolu kesişen bir polis memurunun hikayesini anlatıyor.

Trigger'da Kim Nam-gil, Kim Young-kwang ve Squid Game oyuncuları Lee Suk'la Kim Joong-hee gibi isimler yer alıyor. İzleyiciler, hem kadroya hem de hikayeye başta temkinli yaklaşsa da sonuçta diziye hayran kalmış durumda.

"Beklentimin çok üstünde"

Bir sosyal medya kullanıcısı, dizinin finaline dair şu yorumu yaptı:

Konusundan emin olamamıştım ama Netflix dizisi Trigger beklentimin çok üstündeydi. Acı-tatlı bir finali var. Senaryoyu yazan ve yönetmen koltuğunda oturan aynı isim olunca, vizyonun güçlü şekilde yansıması şaşırtıcı değil.

Dizi, eleştirmenlerin de beğenisini topluyor. Decider'dan Joel Keller, diziyi şu sözlerle değerlendirdi:

Trigger, yasadışı silahlar hakkında gibi görünen basit bir hikaye üzerinden büyük meseleleri masaya yatırmaya çalışıyor. Bu büyük meseleler, aksiyon dolu bir gerilimi destekliyor.

"Nefes kesici anlar"

Ready Steady Cut yazarı Jonathon Wilson ise dizinin tematik derinliğine dikkat çekti:

Trigger, silahlara erişimin kolay olduğu her ülkede aynı sonuçların yaşanabileceğini savunuyor. Hatta Kore'nin gelir eşitsizliği, yüksek intihar oranı ve aşırı akademik-kariyer baskısı düşünüldüğünde, en kötü sonuçları yaşayabilecek ülke olabileceğini öne sürüyor.

Movies and Munchies adlı YouTube kanalında ise şu ifadeler kullanılıyor:

Dizideki aksiyon sahneleri, bazı eksikleri gölgede bırakıyor. Nefes kesici ve iç burkan anlar, izleyicide yoğun bir gerilim yaratıyor.

Trigger, halen Netflix'te izlenebilir.

Independent Türkçe, Unilad, MovieWeb, Decider, Ready Steady Cut, Movies and Munchies