Pompeo’nun İbrahim Anlaşması turu Umman’da sonlandıhttps://turkish.aawsat.com/home/article/2474261/pompeo%E2%80%99nun-i%CC%87brahim-anla%C5%9Fmas%C4%B1-turu-umman%E2%80%99da-sonland%C4%B1
Pompeo’nun İbrahim Anlaşması turu Umman’da sonlandı
Umman Sultanı Heysem bin Tarık, dün, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yu ağırladı (AFP)
Dammam/ Mirza el-Huveylidi
TT
TT
Pompeo’nun İbrahim Anlaşması turu Umman’da sonlandı
Umman Sultanı Heysem bin Tarık, dün, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yu ağırladı (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Ortadoğu’ya düzenlediği ziyaretin son durağında dün Maskat’a gelerek burada Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile görüşme gerçekleştirdi. Pompeo’nun bu ziyareti, Abu Dabi ile Tel Aviv arasında imzalanan İbrahim Anlaşması’nın ardından ABD'nin Arap ülkelerini İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye teşvik etme çabaları kapsamında geliyor. Pompeo'nun İsrail, Sudan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de (BAE) içerisinde bulunduğu bölgesel tur programı dahilindeki bu ani Umman Sultanlığı ziyareti, daha önceden duyurulmamıştı.
Twitter hesabından “Birleşik bir Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi aracılığıyla bölgesel barış, istikrar ve refah inşa etmenin önemi üzerine Umman Sultanı Heysem bin Tarık Âl Said ile bir araya geldim” açıklamalarda bulunan Pompeo, iki ülke arasındaki “güçlü ortaklık ve ekonomik bağlara dair memnuniyetini” vurguladı.
İsrail İstihbarat Bakanı, 13 Ağustos'ta BAE-İsrail anlaşmasının açıklanması sonrasında Bahreyn ile Umman Sultanlığı'nın da İsrail ile ilişkilerini resmileştirecek bir sonraki Körfez ülkeleri olacağı beklentisindeydi.
Ancak ABD Dışişleri Bakanı’nın söz konusu ziyaretlerinde, Arap ülkelerini Tel Aviv ile ilişkilerini normalleştirmeye itme konusunda ilerleme kaydedilmedi. Nitekim Bahreyn, ilişkilerin normalleşmesi karşılığında bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap Barış Girişimi'ne olan bağlılığını teyit etti. Sudan hükümeti ise geçiş dönemi hükümeti olması ve 2022'de konuya odaklanacak bir hükümetin kurulacağı seçimlerin gerçekleştirileceği dolayısıyla İsrail ile normalleşmeye ilişkin karar verme yetkisini elinde bulundurmadığını bildirdi.
Pompeo, Ocak ayında hayatını kaybeden önceki Sultan Kabus’un yerine geçen Sultan Heysem ile tanışan ilk üst düzey Batılı yetkili sayılıyor.
Umman Haber Ajansı tarafından yapılan açıklamada, “Sultanlık ile ABD arasındaki mevcut ikili işbirliğinin boyutları; yakın ilişkiler ve iki tarafın da karşılıklı ilgi duyduğu konular çerçevesinde gözden geçirildi” ifadelerine başvuruldu.
ABD’nin sponsor olduğu BAE-İsrail anlaşmasına övgüde bulunan Umman Sultanlığı'nın İsrail ile ilişkileri normalleştirme umutları hakkında yorum yapmadığı bildirildi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 2018’de Umman ziyaretinde bulunmuş, Sultan Kabus ile Ortadoğu’daki barış girişimleri üzerine durmuştu.
Washington ile Tahran arasındaki ilişkinin ifşa edilmeyen bağlantısı sayılan Umman, iki düşman arasındaki diyaloğa ve mesaj alışverişine alan sağlıyor.
Pompeo, söz konusu bölge turu nihayetinde, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Âl Sani ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Katar Haber Ajansı tarafından dün yapılan açıklamada, “Telefon görüşmesi sırasında, bölgesel ve uluslararası önemli gelişmelerin yanı sıra, iki ülke arasındaki dostluk ve stratejik işbirliği ilişkileri ile bunları destekleme ve güçlendirmenin yolları gözden geçirildi” ifadeleri kullanıldı.
İran'daki güvenlik değişiklikleri... Askeri zorunluluk mu, diplomatik mesaj mı?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5171998-i%CC%87randaki-g%C3%BCvenlik-de%C4%9Fi%C5%9Fiklikleri-askeri-zorunluluk-mu-diplomatik-mesaj-m%C4%B1
İran'daki güvenlik değişiklikleri... Askeri zorunluluk mu, diplomatik mesaj mı?
Tahran'daki İran Radyo ve Televizyon Kurumu binasına düzenlenen İsrail saldırısının ardından yükselen dumanlar, 16 Haziran (Reuters)
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nin savunma konularıyla ilgilenecek bir alt komite kurulmasına ilişkin kararını onaylamasının ardından, güvenlik ve askeri kurumların kapsamlı bir şekilde gözden geçirilmesi çerçevesinde gerçekleşen bu gelişmeye ilişkin iç tepkiler farklılık gösterdi. İranlı bir milletvekili, ülkenin en üst düzey güvenlik kurumunda yapılan değişikliklerin ‘mevcut savaş koşullarında gerekli’ olduğunu söylerken, eski bir yetkili ise bunun ‘Batı'ya yönelik bir mesaj’ olduğunu belirtti.
Değişiklikler, kamuoyunun artan baskısı altında bekleniyordu. Zira haziran ayında İsrail ile yaşanan kısa süreli savaşın sonuçları, İran için 1980'lerde Irak ile savaşından bu yana en büyük askeri zorluktu.
Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreterliği, yeni savunma organının ‘savunma planlarını gözden geçireceğini ve İran Silahlı Kuvvetleri’nin kapasitesini merkezi bir şekilde güçlendireceğini’ bildirdi. İran devlet televizyonu, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi üyelerinin komitenin oluşumunu onayladığını duyurdu.
Komitenin yapısı Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nden çok farklı olmayacak. Komite, sembolik olarak İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan tarafından yönetilecek ve Meclis Başkanı, yargı yetkilileri, silahlı kuvvetlerin üst düzey komutanları, savunma, istihbarat ve dışişleri bakanları da komiteye dahil olacak.
Komite, mevcut Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Ekber Ahmediyan tarafından savunma planlarının hazırlanması ve İran Silahlı Kuvvetleri’nin kapasitesinin güçlendirilmesi için yönetilecek. Komitenin üyeleri arasında Meclis Başkanı, Yargı Erki Başkanı, silahlı kuvvetlerin komutanları ve ilgili bakanlıklar yer alacak.
Birçok haberde, İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Danışmanı Ali Laricani'nin, komite genel sekreterliği görevine getirileceği, Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) üst düzey generali olan Ahmediyan'ın rolünün ise savunma konularıyla sınırlı kalacağı belirtildi.
Laricani geçen yıl, İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Danışmanı olarak aktif bir rol oynadı ve Beşşar Esed'in devrilmesinden önce Lübnan ve Suriye'ye gitti. Son olarak Hamaney'den Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e bir mesaj iletti. Daha önce Pezeşkiyan'ın Laricani'yi eski görevine geri getirmeye çalıştığına dair haberler çıkmıştı. İkili, Pezeşkiyan'ın 3 yıl boyunca Meclis Başkan Yardımcısı olduğu dönemde parlamentoda birlikte çalışmıştı.
İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Danışmanı Ali Laricani'nin internet sitesinde yayınlanan arşiv fotoğrafı
Yetkililer, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'ne bağlı Nur News Ajansı ve Tesnim ve Fars gibi DMO’ya yakın önde gelen medya kuruluşları tarafından sızdırılan haberlere rağmen, Laricani'nin atanmasını henüz resmi olarak açıklamadı. Resmî açıklamanın bu ayın ilerleyen günlerinde yapılması bekleniyor.
Laricani, iki yıl boyunca Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreterliği görevini yürüttükten sonra 12 yıl boyunca Meclis Başkanı olarak görev yaptı. Şarku’l Avsat’ın reformist çizgide yayın yapan Ham Mihan gazetesinden aktardığına göre Laricani, toplamda 25 yıl boyunca Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi üyesi olarak görev yaptı.
İran, 1980'lerde İran-Irak savaşı sırasında benzer bir komite kurmuştu. O dönemde komiteye, savaş sırasında Meclis Başkanı olan eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani başkanlık etmişti.
İran Meclisi İçişleri Komisyonu üyesi milletvekili Kamran Gazanferi, komitenin kurulmasının ‘mevcut savaş koşullarında gerekli’ olduğunu söyledi. Değişikliği temel olarak ‘Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi ve genel sekreterliğinin zayıflığına’ bağladı.
Parlamento çevrelerine yakın olan Iran Observer haber sitesine konuşan Gazanferi, Ali Laricani'nin ‘özel yeteneklere sahip olduğunu, ancak zayıf yönleri de bulunduğunu’ vurguladı. Gazanferi, “Yetkililer, onun Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreterliği’nde bulunmasından yararlanmaya karar verirlerse, bazı yönlerden faydalı olabilir, ancak konseyin tüm zayıflıklarını ortadan kaldırmayacaktır” dedi.
2015 yılındaki nükleer müzakereler sırasında Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu'nun başkanlığını yürüten eski milletvekili Haşmetullah Felahatpişe, “Saha gerçekleri, savaşın yeniden başlaması ihtimalinin yüzde 90 olduğunu gösteriyor. Çünkü Siyonist varlık savaştan başka bir şey istemiyor” ifadelerini kullandı.
İran iç politikası konusunda uzmanlaşmış Fararu internet sitesine konuşan Felahatpişe, “Laricani'nin atanmasının İranlıların gerilimi azaltma çabalarının bir parçası olduğunu düşünüyorum. Bu, ülkenin siyasi yönetim sistemindeki pahalı bir hatanın düzeltilmesi olarak görülebilir” dedi. Felahatpişe, son yıllarda askerlerin bu pozisyondaki hakimiyetini ve politikacıların geri çekilmesini eleştirdi.
Felahatpişe sözlerini şöyle sürdürdü: “Pezeşkiyan hükümetinin dışişleri bakanı bile parlamentonun güvenini kazanmak için mecliste askeri sicilini sergiledi. İran'ın bazı diplomatik seçeneklerini kaybetmesine neden olan boşluklardan biri, savaş öncesinde Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'nin diplomasi alanında hiçbir rol oynamamış olmasıdır. Ne yazık ki, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreterliği mevcut gelişmeler ve tehditler hakkında siyasi analiz yapmaktan yoksundu.”
Laricani'nin atanmasının ilk sonucunun ‘İran'ın ulusal güvenliğini diplomasi çerçevesinde gördüğü mesajını Batı'ya vermek’ olacağını öngören Felahatpişe şu ifadeleri kullandı: “Geçmişteki savaş önlenebilirdi, olası bir savaş da önlenebilir. Diplomatlar müzakere masasının mimarlarıdır. Dostlar ve düşmanlar dahil tüm tarafların ulusal çıkarlarını ortaya koymakla yükümlüdürler ve buna dayanarak müzakere masasını düzenlerler.”
Felahatpişe, Trump'ın ‘Kongre'deki çoğunluğunu kaybetmeden önce 4 trilyon dolarlık anlaşmayı gerçekleştirme şansının sınırlı olduğunu’ ve ‘şirketlerin bölgedeki güvensizlikten endişe duyduğunu’ belirtti. Felahatpişe, İran'ın ‘istikrar peşinde olduğunu’ ve Netanyahu'nun ‘kendi siyasi çıkarları için savaşı uzatmaya çalıştığını’ iddia etti.