Irkçılığa karşı “Bir Hayalim Var”dan “Nefes Alamıyorum”a

Washington’da polis şiddetinin protesto edildiği ve hukuki reformların talep edildiği gösterilere binlerce insan katıldı (New York Times)
Washington’da polis şiddetinin protesto edildiği ve hukuki reformların talep edildiği gösterilere binlerce insan katıldı (New York Times)
TT

Irkçılığa karşı “Bir Hayalim Var”dan “Nefes Alamıyorum”a

Washington’da polis şiddetinin protesto edildiği ve hukuki reformların talep edildiği gösterilere binlerce insan katıldı (New York Times)
Washington’da polis şiddetinin protesto edildiği ve hukuki reformların talep edildiği gösterilere binlerce insan katıldı (New York Times)

İsa Nehhari
ABD vatandaşları, başkent Washington’da siyahi vatandaşların hak arayışlarında dönüm noktası olan Martin Luther King’in “Bir Hayalim Var" adlı tarihi konuşmasının yıldönümü dolayısıyla Lincoln Anıtı’nın önünde toplandı. King’in 1963 tarihli konuşması Afrikalıların ABD’deki ırkçılığa karşı mücadelesini ölümsüzleştirmişti.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Beyaz Saray’ın bahçesinde Cumhuriyetçi Parti’nin başkanlık seçimlerinin adayı olduğunu resmen açıklamasının ardından yürüyüşe başlayan kalabalıklar 24 saatten geçmeden, köleliğin bitirilmesinde tarihi bir rol üstlenen ABD’nin eski Başkanı Abraham Lincoln’e ait anıtın önüne geldi.
Martin Luther King Jr'ın büyük oğlu Martin Luther King III ile Minneapolis kentinde Mayıs ayında polisin boynuna dizi ile bastırarak ölümüne neden olduğu George Floyd'un kardeşinin konuşma yaptığı gösterilerde, binlerce kişi sıcak hava ve boğucu neme aldırış etmeksizin George Washington ve Lincoln anıtları arasında yürüdü.
1963’te Washington’da gerçekleşen hukuk yürüyüşüne yarım milyon insanın katılması ve Cuma günkü gösterilere de binlerce insanın katılması, koronavirüsün pençesinde kıvranan ABD’nin içinde bulunduğu durumu açık bir biçimde ortaya koyuyor. Gösteri sırasında maske takan göstericiler aynı zamanda sosyal mesafe kuralına da riayet ettiler. Gösteride sık sık tedbirlere uyulması yönünde uyarılar yapıldı.
Martin Luther King Jr'ın büyük oğlu ve Sivil Haklar Hareketi lideri Martin Luther King III, kalabalığa hitaben yaptığı konuşmada, barışçıl yollardan protestolar düzenlemenin ve şiddetten uzak durmanın gerekliliğine dikkat çekti. King III, “Toplum olarak sen birini kurban ediyorsun ve ona ‘dizimi boynuna koyuyorum ve bunu yapmama izin vermelisin’ diyorsun. Bu doğru değil” diye konuştu.
Yürüyüşe katılanlar, 1965 Oy Hakkı Yasası’nda temel değişiklikler yapılmasını talep etti. Yürüyüşü organize eden Ulusal Eylem Ağı derneğinin lideri din adamı ve Afrika kökenli sivil aktivist Al Sharpton, toplanan kalabalığa hitaben, “Bunun yalnızca öfkeli bir yaz olmasını istemiyoruz. Bilakis 57 yıl önce yaptıklarını yapacağız ve federal hükümete yasalara ihtiyacımız olduğunu söyleyeceğiz” dedi.

Tarih ve hafıza
ABD tarihinin en büyük siyasi gösterilerinden biri olan ünlü Washington yürüyüşünün üzerinden 57 yıl geçti. Bu yürüyüş, önemli kazanımlarla sonuçlandır. Bunlar arasında Eski ABD Başkanı Lyndon Johnson’un 1964 Medeni Haklar Yasası’nı imzalaması bulunuyor. Bu yasa, ırk, renk, din, cinsiyet veya ulusal köken temelinde yapılan tüm ayrımcılıkları yasaklıyor. Yürüyüşün kazanımlardan bir diğeri de ABD Kongresi’nin, oy sandığında ırk ayrımcılığını yasaklayan Oy Hakları Yasası'nı kabul etti.
Tarihi yürüyüş, ABD’nin Wisconsin eyaletinin Kenosha kentinde ırkçılık karşıtı protestoların yeniden patlak verdiği bir dönemde gerçekleşti. Protestolar nedeniyle Perşembe günü kentte Ulusal Muhafız Birlikleri’nden yaklaşık 150 kişi konuşlandırıldı. Kentte Jacob Blake isimli siyah bir vatandaşın bir polis tarafından vurulması nedeniyle yaşanan olaylarda bu hafta iki kişi hayatını kaybetmişti.

Demokratlar ve Cumhuriyetçiler bölündü
Wisconsin eyaletinin Demokrat Valisi Tony Evers’in açıklamasının ardından tırmanan protestolar karşısında Demokratlar ve Cumhuriyetçiler ikiye bölündü. Evers açıklamasında, sebepsiz yere silah taşıyan kişilerin evlerinde kalmaları ve başkalarının barışçıl gösterilerine izin verme için çağrısında bulundu. Ancak başkalarından kastettiği kesimler ise Afro-Amerikanların diğerleriyle eşit haklarını ve taleplerini elde ettiklerini ve şu an gösterilerin gerekçesinin olmadığını dile getiriyorlar.
Sivil aktivist Jesse Jackson, basına yaptığı açıklamada, siyahların öldürülmesini esefle karşıladığını belirterek, bu durumdan ABD Başkanı Donald Trump’ı suçladı. Trump’ın polisin orantısız güç kullanımına teşvik etme kültürü oluşturduğunu söyleyen Jackson, aktivist, sivil toplum savunucuları ve Blake’in ailesine polis hakkında suç duyurusunda bulunma çağrısında bulundu.
ABD’deki milyonlarca Afrikalı, ırklarına yönelik ayrımcılığın halen çeşitli yollarla devam ettiğini, zaman zaman bazı eyaletlerde yaşanan olayların bunun izlerini taşıdığını, bu olayların aynı zamanda siyahların polis birimlerinin uygulamalarından çektiği sıkıntıları gösterdiğini belirtiyorlar. Dün ABD’den gelen görüntülerde polisin bir siyah vatandaşın boynuna bastırdığı görülürken, bugün ise Wisconsin eyaletinde polis yüzünden bir siyah vatandaş felç kaldı.

Irkçılığın yaraları Amerikan hafızasının derinliklerinde saklı
ABD’de yaşayan siyah ve beyaz vatandaşlar, polis eliyle hayatını kaybeden siyahların arttığını gösteren veriler üzerine “Siyahların Hayatı Önemlidir” (Black Lives Matter-BLM) sloganı altında ayrımcılık karşıtı protestolarına yeniden başladı. Amerikan basını, politikacılar ve halk ülkenin üzerine inşa edildiği demokrasi ve özgürlükler ilkesine aykırı olduğuna dikkat çektiği bu tür uygulamaları kınamaya devam ediyor.
ABD’de ırkçılık karşıtı gösterilerde iki ana slogan kullanılıyor. Birincisi, Martin Luther King’in Lincoln Anıtı’nın yakınlarında yaptığı konuşmaya verilen isimden ilhamla “Bir Hayalim Var" sloganı. İkincisi ise polisin boynuna dizi ile bastırdığı sırada George Floyd'un kullandığı “nefes alamıyorum” sloganı.
Amerikan sokağının devamlı tosladığı bu gerçekler tarihi ırkçılığın yazılı ve görsel alanda kökleştiğini gösteriyor. Hatta insanlığın önünde eşit olduğu inancını temsil eden kilisenin dahi bunda etkisi olduğu ifade ediliyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre roman yazarı Afro-Amerikan sivil aktivist James Arthur Baldwin, kilisenin tek bir rengin tahakkümü altında olduğunu belirterek, Hristiyanlığın “baskıların acısını hafifletmesi ve kurtuluşu ahirete ertelemesi nedeniyle” kölelik müessesini güçlendirdiğini belirtir. Baldwin aynı zamanda ırkının bir kesimin zulümle yüzleşmesini hızlandırdığı için dine övgüde de bulunur.
Baldwin’in kendi hayatını anlattığı “Bir Dahaki Sefere Ateş” isimli kitabında, hayatının bir bölümünde dini tecrübe ettiğini ve kilisede vaaz verdiğini anlatır. Baldwin bu kitapta ayrıca milyonlarca siyah Amerikalının dünyanın en büyük kentlerinden biri olan New York’ta yaşadığı yoksulluğu gözler önüne seriyor. Nitekim New York'ta ağırlıklı siyahların yaşadığı Harlem bölgesi, daha önce de ve halen Afro-Amerikalıların sıkıntılarına tanıklık ediyor.
Kitapta siyah Amerikalıların durumunda köklü değişikliklerin olması yönündeki temenniler dile getiriliyor. Ancak aynı zamanda bunun gerçekleşmesinin zorluğuna dikkat çekiyor. Baldwin’in ölümünün üzerinden 33 yıl geçti. ABD’nin son on yıllarda insan hakları alanında geçirdiği tarihi değişimlere rağmen Afrikalı aktivistler halen protesto düzenleme çağrıları yapıyor. Son protesto Cuma günü polis şiddetinin eleştirildiği ırkçılık karşıtı sloganların atıldığı Washington’da düzenlendi.



Rusya, Ukrayna'nın Dnipropetrovsk bölgesindeki bir köyün kontrolünü ele geçirdi

Donetsk'teki cephe hattının yakınında eğitim sırasında kafes zırhla donatılmış bir Stryker zırhlı araçtan inen Ukrayna askeri (Reuters)
Donetsk'teki cephe hattının yakınında eğitim sırasında kafes zırhla donatılmış bir Stryker zırhlı araçtan inen Ukrayna askeri (Reuters)
TT

Rusya, Ukrayna'nın Dnipropetrovsk bölgesindeki bir köyün kontrolünü ele geçirdi

Donetsk'teki cephe hattının yakınında eğitim sırasında kafes zırhla donatılmış bir Stryker zırhlı araçtan inen Ukrayna askeri (Reuters)
Donetsk'teki cephe hattının yakınında eğitim sırasında kafes zırhla donatılmış bir Stryker zırhlı araçtan inen Ukrayna askeri (Reuters)

Rus devlet medyası bugün, Rusya'nın iki ay içinde 950 kilometrekarelik bir alanı ele geçirmesinin ardından, Rus güçlerinin Ukrayna'nın orta doğusundaki Dnepropetrovsk bölgesinde bir köyü ele geçirdiğini bildirdi. Ukraynalı kaynaklardan ya da Rusya Savunma Bakanlığı'ndan herhangi bir doğrulama gelmedi.

Moskova ile Kiev arasındaki barış görüşmelerini ilerletme çabaları ortasında, Rus güçlerinin Ukrayna'nın Sumi bölgesinin 200 kilometrekarelik bir bölümünü ele geçirmesi ve geçen ay Dnepropetrovsk bölgesine girmesiyle savaş kızıştı.

Reuters'a göre Ukrayna'nın DeepState haritası Rusya'nın 28 Haziran'a kadar geçen iki aylık sürede 943 kilometrekarelik bir artışla 113 bin 588 kilometrekarelik Ukrayna topraklarını kontrol ettiğini gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın RIA Novosti'den aktardığına göre Rusya yanlısı yetkili Vladimir Rogov, Rus güçlerinin Dnepropetrovsk bölgesindeki Dachnoye köyünün kontrolünü ele geçirdiğini bildirdi.

Rusya barışa hazır olduğunu, ancak Ukrayna'nın çoğu Moskova tarafından kontrol edilen dört bölgeden de çekilmesi gerektiğini söylüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu bölgelerin artık Rusya'nın bir parçası olduğunu ifade ediyor.

Ukrayna ve Avrupalı destekçileri bu şartların teslimiyet anlamına geldiğini, Rusya'nın barışla ilgilenmediğini ve Rusya'nın Ukrayna'nın beşte birini kontrol etmesini asla kabul etmeyeceklerini belirtiyor.

Rusya'nın kontrolü altındaki bölgeler arasında Kırım, Luhansk bölgesinin yüzde 99'undan fazlası, Donetsk, Zaporijya ve Herson bölgelerinin yüzde 70'inden fazlası ve Harkov, Sumi ve Dnepropetrovsk bölgelerinin bir kısmı yer alıyor.