Sudanlılar iç savaşları sona erdiren bir barış anlaşması imzaladı: Kim ne dedi?

Salva Kiir, Burhan, Hamduk ve Hamideti dün Juba'da imzalanan anlaşmanın ardından katılımcı heyetlerle birlikte kameralara poz verdiler. (Reuters)
Salva Kiir, Burhan, Hamduk ve Hamideti dün Juba'da imzalanan anlaşmanın ardından katılımcı heyetlerle birlikte kameralara poz verdiler. (Reuters)
TT

Sudanlılar iç savaşları sona erdiren bir barış anlaşması imzaladı: Kim ne dedi?

Salva Kiir, Burhan, Hamduk ve Hamideti dün Juba'da imzalanan anlaşmanın ardından katılımcı heyetlerle birlikte kameralara poz verdiler. (Reuters)
Salva Kiir, Burhan, Hamduk ve Hamideti dün Juba'da imzalanan anlaşmanın ardından katılımcı heyetlerle birlikte kameralara poz verdiler. (Reuters)

Sudanlılar; Darfur, Güney Kordofan ve Mavi Nil'de milyonlarca kişinin insanın yerinden olmasına, binlercesinin de yaşamını yitirmesine neden olan ve on yıllardır devam eden iç savaşları son erdirmesi beklenen bir barış anlaşması imzaladılar. Söz konusu anlaşmayla Ömer Beşir'in 30 yıl süren iktidarı sırasında ülkenin birçok bölgesini etkisi altına alan ‘tarihi haksızlıkların ve marjinalleştirmenin’ üstesinden gelinmesi umuluyor.
Anlaşma, Suudi Arabistan Krallığı ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) tam bir barış sağlanana kadar Sudan halkının yanında yer alma sözü verdiği bir zamanda yapıldı.
Dün Güney Sudan'ın başkenti Juba'da imzalanan anlaşma, Abdulaziz el-Helu liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) ile en önemli silahlı hareketler arasında yer alan Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi’ni içermiyor.
Sudanlı taraflar arasında imzalanan barış anlaşması törenine, Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan, Başbakan Abdullah Hamduk ve Sudanlı taraflar arasında arabulucu olma sıfatıyla imza atan Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit katıldı.
Darfur bölgesiyle ilgili olan, iktidar ve servet paylaşımının yanı sıra güvenlik düzenlemelerini de içeren anlaşma, Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti), Adalet ve Eşitlik Partisi Başkanı Cibril İbrahim, Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Arko Minavi ve diğer grupların temsilcileri tarafından imzalandı. Güney Kordofan ve Mavi Nil bölgeleriyle ilgili olan, kapsamlı ulusal meselelerinin çözümlerinin yanı sıra silahlı hareketlerin orduyla entegrasyonunu içeren anlaşma, Sudan Halk Kurtuluş Hareketi Başkanı Malik Akar tarafından imzalandı.

Hamduk: Tarihi bir gün
Başbakan Abdullah Hamduk, barış anlaşmasının imzalandığı günü ‘tarihi bir gün’ olarak nitelendirdi ve anlaşmaları ‘yeni Sudan devletini inşa etmek için güçlü bir yapı taşı’ haline getirme sözü verdi. “Barış, savaşan veya çatışan taraflar arasında bir müzakere değil; bilakis vatan ve devrim söz konusu olduğunda eşit ortaklar olan taraflar arasındaki şeffaf ve derin bir tartışmadır” ifadesini kullanan Hamduk, imzaların atılmasıyla birlikte uzun ve zorlu bir yolun kapısının açıldığını, anlaşmalar bütünüyle uygulanana kadar bu yolu birlikte yürüyeceklerini söyledi.
Başbakan Hamduk, Abdulaziz el-Helu liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) ile Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi’ne barış sürecine katılmaları çağrısında bulunarak, onları beklediklerini ifade etti. Konuşmasının sonunda Sudan halkını selamlayan Abdullah Hamduk, bu anlaşmaların dosyalar içerisindeki birer kağıt parçası olmadığını; bilakis Sudanlıların hep beraber yüklendikleri bir emanet olduğunu vurguladı.

Burhan: Doğru yol
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan, anlaşmaları silahlı kuvvetler ve Sudan halkı arasında bir taahhüt olarak değerlendirdi. Ayrıca barışın, Sudanlıların geçiş döneminin yükümlülüklerini yerine getirmedeki mevcut kritik aşamayı geçmesini sağlayacak bir unsur olduğunu ifade eden Burhan, “Bugün şunu söyleyebiliriz: Vatanı inşa etmek için doğru yere ayak bastık. Barış anlaşmasının ülkemizi savaş ve çatışma döngüsünden çıkaracağından eminiz” ifadelerini kullandı.

Salva Kiir Mayardit’in desteği
Juba müzakerelerine arabuluculuk eden Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit, anlaşmanın uygulanması için destek olma, barış ve iş birliğini teşvik etme sözü verdi. Ayrıca uluslararası toplumdan anlaşmanın uygulanması için Sudanlılara siyasi ve diplomatik destek vermesi çağrısında bulundu.

Hamideti: Yeni doğum
Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti), bu anlaşmanın ülke için ‘yeni bir doğum’ olduğu değerlendirmesinde bulundu. Ayrıca Darfur, Nuba Dağları, Mavi Nil ve Sudan'ın dört bir yanındaki çatışma bölgelerindeki kadınların, gençlerin ve yaşlıların fedakarlıklarına övgüde bulunarak, “Bu dönemde parlak bir geleceğe doğru yol almak için geçmiş başarısızlıklardan ve hatalardan kurtulmamız gerekiyor” ifadesini kullandı.
Hamideti, Abdulaziz Helu liderliğindeki SPLM-N ve Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi ile görüşmelere yeniden başlama hususunda istekli olduklarını dile getirdi, dost ve kardeş ülkelere bu süreçteki desteklerinden ötürü teşekkürlerini iletti. Özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Çad ve Güney Sudan’a oynadıkları rollerden ötürü övgüde bulundu. Barış için dostların, kardeşlerin ve uluslararası toplumun desteğinin gerekli olduğunun altını çizerek BAE’nin bu anlaşmanın uygulanmasını destekleme taahhüdünün barış sürecinin geleceği konusunda kendilerine bir güven verdiğini söyledi.

İbrahim: Eksiksiz çözümler
Adalet ve Eşitlik Partisi Başkanı Cibril İbrahim de anlaşmanın ‘kapsamlı ve krizin kökenine hitap eden bir anlaşma’ olduğu değerlendirmesinde bulunarak ülkenin geniş alanlarındaki savaş ve çatışmaları sona erdirecek çözümlerin ortaya konulduğunu söyledi. İbrahim, “Müzakere süreci kolay olmadı. Fakat barış taraflarının güçlü iradesi ve arabuluculuk çabaları imkansızı mümkün kıldı. Asıl görev şimdi başlıyor. Barış konusunda ortaya koyduğumuz bu güçlü iradeyi bir kez daha gerçekleştireceğimize eminim” dedi.
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Arko Minavi, anlaşmanın geçiş aşamasını başarıyla tamamlamak üzere en büyük sosyopolitik güçleri birleştirmeye yönelik ‘tarihi bir fırsat’ olduğunu ifade etti. Bu anlaşmanın Sudan'ın dış dünyaya ve bölgedeki kardeş ülkelere açılmasına katkı sağlayacağını ifade eden Akar, artık savaşın sona erdiğini ve anlaşmayı uygulamaya başlamaya hazır olduklarını kaydetti.
Diğer taraftan Suudi Büyükelçisi Ali bin Hasan Cafer, barış anlaşmasının ‘Sudan halkı için tarihi bir an’ olduğunu söyledi ve Suudi Arabistan Krallığı’nın tebriklerini iletti. Suudi Arabistan Krallığı’nın Sudan Dostları Konferansı'nda hazırladığı Riyad Bildirisi’nin Sudan'daki kardeşler arasında barışı teşvik etmek adına siyasi bir mesaj olduğunu belirten Cafer, barış sağlanana kadar ülkesinin ‘Sudan halkının yanında olacağını’ söyledi.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Büyükelçisi ise Sudanlıların ‘tarihi bir başarının’ altına imza attıklarını ifade ederek, yeni bir dönemin başlangıcından dolayı tebriklerini iletti. Büyükelçi, Güney Sudan Devlet Başkanı ve arabulucu ekibe, Sudanlı taraflar arasındaki müzakerelere ev sahipliği yaptıkları için ülkesi adına teşekkür etti.
Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Usame Şeltut da barış anlaşmasının imzalanmasını Sudan tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak nitelendirdi. Ayrıca Kahire’nin Devrimci Cephe’yi birleştirmedeki rolüne ve hükümet ile arabulucu ekiple olan sürekli temaslarına atıfta bulundu. Şeltut, SPLM-N ve Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi’ni barış sürecine katılmaya davet etti.

Barış protokolleri
Taraflar arasında imzalanan barış protokollerinde, ‘Güney Kordofan ve Mavi Nil'e özerklik tanınması, her iki bölgedeki servetin yüzde 40'ının 10 yıllık bir süre için bu bölgelere tahsis edilmesi ve yasama ve dini özgürlüklerini sürdürme haklarının güvence altına alınması’ kararlaştırıldı. Anlaşmaya göre silahlı mücadele güçleri, 5 federal bakan, 3 Egemenlik Konseyi üyesi ve 300 kişiden oluşan yasama konseyinde 75 milletvekili bulundurma hakkı elde etti. Ayrıca silahlı mücadele güçlerinin orduya entegre edilmesi ve çatışma bölgelerinin yeniden inşası için 10 yıl süreyle 7 milyar dolar tahsis edilmesi kararlaştırıldı.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.